25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 OCAK 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 GÜVENLİK VE GÖNENÇ İÇİN ENERJİ İran’ın nükleer gücü sanılanın üzerinde İRAN’NIN NÜKLEER PROGRAMLA İLGİLİ TESİSLERİ BONAB NÜKLEER ARAŞTIRMA MERKEZİ GORGAN AL KABİR MERKEZİ KARAJ/TARIMSAL ARAŞTIRMA VE NÜKLEER TIP MERKEZİ TAHRAN EMİR KEBİR TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ TAHRAN ÜNİVERSİTESİ NÜKLEER ARAŞTIRMA MERKEZİ TAHRAN ŞERİF TEKNOLOJİ ÜNİVERSİTESİ TAHRAN UYGULAMALI ARAŞTIRMA MERKEZİ TAHRAN TEORİK FİZİK VE MATEMATİK ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ TAHRAN KALAYE ELEKTRİK ŞİRKETİ TAHRAN HASHGERD NÜKLEER TESİSLERİ TAHRAN SHİYAN TEKNİK ARAŞTIRMA TESİSİ NATANZ URANYUM ZENGİNLEŞTİRME TESİSİ Tahran yönetimi tesislerin sivil amaçlı olduğunu iddia etse de UAEK’nin raporlarına göre nükleer silah yapımının altyapısı oluşmuş. ABD ve İsrail’in çıkarı ortak O. DOĞU SİLAHÇIOĞLU 2 TÜRKMENİSTAN A MOALLEM KALEYAH EĞİTİM TESİSİ 4 Ağustos 2002 İran’ın nükleer yolculuğu açısından önemli bir dönüm noktası oldu. O gün Humeyni rejimi muhalifleri yurtdışında yaptıkları açıklamada dünyaya şunu duyurdular: ‘‘Natanz ve Arak’ta iki adet gizli nükleer tesis var. Humeyni rejimi nükleer silaha ulaşmak üzere. Belki de ulaştı.’’ Tahran yönetimi bu iddiayı yalanladı, muhaliflerin intikam duygusuyla hareket ettiklerini öne sürdü. Kokuyu alan ABD işin peşini bırakmadı. ABD casus uydusunun çektiği nükleer tesis fotoğrafları 13 Aralık 2002’de CNN’de yayımlandı. İran fotoğrafları da yalanladı! Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) rejim muhaliflerinin açıklamalarını, CNN’nin yayınlarını bir anlamda ihbar kabul etti ve İran’dan bilgi istedi. Bununla da yetinmedi, bu tesisleri incelemek istediğini Tahran yönetimine duyurdu. Tahran bu istemi ağırdan aldı, söz konusu tesislerin muhaliflerin söylediği gibi gizli nükleer tesis olmadığını, sadece ağır su tesisleri olduğunu açıkladı. Bush yönetiminin soluğunu ensesinde hisseden UAEK Başkanı Muhammed El Baradey beraberinde bir ekiple birlikte Şubat 2003’te İran’a gitti. Nükleer tesislerde inceleme yaptı. İncelemenin ayrıntıları kamuoyuna açıklanmadı. UAEK’NİN İLK RAPORU Evet açıklama yapılmadı ama, UAEK uzmanlarının üzerinde birleştikleri düşünceler şunlardı: ? İran’ın nükleer teknoloji ve bu alanda uzman yetiştirme konusunda aldığı yol tahmin edilenden çok ileride. ? Natanz tesislerindeki çok sayıdaki satrifüj alınan yolun habercilerinden biri. ? Bu çalışmalar sadece sivil amaçlı görünmüyor. Nükleer silah yapımının altyapısı oluşmuş. İran yönetimi ise gelişmeleri pişkinliğe vurma geleneğini sürdürdü. UAEK’nin ziyaret ettiği tesislerin sadece sivil amaçlı olduğunu, bu konudaki tüm uluslararası anlaşmalara taraf olduklarını açıkladı. Bunun üzerine UAEK, İran’a şu öneride bulundu: Mademki çalışmaların sivil amaçlı, o zaman bize ani denetim olanağı veren Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nın (NPT) ek protokolünü imzala. Tahran yönetimi bunu duymazdan geldi. O günlerde raporun açıklanmamasının önemli bir nedeni de heyet üyelerinin raporu hangi tümcelerle yazacaklarına tam olarak karar verememeleriydi. Zira, ABD raporun net olmasını istiyor, AB diplomasiyi öne çıkarıyor, heyet üyeleri de Irak deneyiminin ışığı altında yoğurdu üfleyerek yiyordu. İRAN NPT’YE UYMADI UAEK, Tahran’dan istediği tam işbirliği havasını alamayınca Haziran 2003’te şubat denetiminin ayrıntılarını açıkladı. 16 Haziran 2003 tarihini taşıyan raporda İran’ın NPT’ye aykırı hareket ettiği resmen ilan edildi. Raporun ayrıntılarında, İran’ın sorumluluklarını yerine getirmediği vurgulandı. 20 Mayıs 2003’te Irak’ta savaşın resmen bittiğini ilan eden, bu aşamadan sonra önlerinde sadece Irak’ı her bakımdan yeniden inşa etme işi olduğunu düşünen Bush yönetimi İran’a yoğun baskı uygulama kararı aldı. Öyle ya, Irak’ta işleri bitirdikten sonra yeni çevre düzenlemesinin ne zaman yapılması gerektiğini düşünmenin zamanıydı. Bunun için uluslararası kamuoyunu usul usul hazırlamaya başlamalıydı. ABD’NİN İKİ YOLU ABD iki temel yol çizmişti. Birincisi İran’a doğrudan baskı uygulamak, ikincisi başta AB olmak üzere tüm dünyayı İran konusunda işbirliği yapmaya zorlamak. AB Genel İşler Konseyi İran’a şu istemi iletti: Arkadaş, ABD’nin tutumunu biliyorsun. Sen hemen NPT’nin ek protokolünü kabul et, imzala. Hem sen rahatla hem biz rahatlayalım. Gerisine sonra bakalım. Bizim seninle ilişkilerimiz bu protokolü imzalamana bağlı. Bunu imzalarken hiçbir şart da koşma. İran’ın politikası ise değişmedi: Ne kadar inkâr 1 ARAK AĞIR SU ÜRETİM TESİSİ TAHRAN IRAK AFGANİSTAN KASHAN URANYUM ZENGİNLEŞTİRME TESİSİ ESFAHAN NÜKLEER TEKNOLOJİ MERKEZİ İRAN ULUSAL ÇELİK ŞİRKETİ TABAS NÜKLEER REAKTÖRÜ YAZD URANYUM İŞLETMESİ TESİSLERİ DARKHOVIN TESİSLERİ ARDEKAN URANYUM MADENLERİ VE İŞLETME TESİSLERİ İ KUVEYT R A N PAKİSTAN BUŞEHİR NÜKLEER ENERJİ SANTRALİ SUUDİ ARABİSTAN BDİran Ekseni : İran, 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD yanlısı olmuştur. 1951’de ‘‘Ulusalcılar’’ İran’da yönetimi ele geçirince, petroldeki çıkarları zedelenen ABD ve İngiltere, 1953’te örtülü bir müdahale ile hükümeti devirerek yönetimi tekrara Şah’a teslim etmişler; bu tarihten sonra ABDİran ilişkileri tekrar ABD yanlısı bir çizgide seyretmiştir. 1 Şubat 1979’da yurtdışından İran’a dönen Humeyni, ‘‘İran İslam Devrimi’’ni gerçekleştirmiş ve ‘‘İran İslam Cumhuriyeti’’ni kurmuştur. Bu gelişmeler sonrasında 4 Kasım 1979’da ABD Tahran Büyükelçiliği basılarak 52 ABD’li rehin alınmış; 7 Nisan 1980’de gerçekleştirilen bir kurtarma operasyonu başarısızlıkla sonuçlanınca, ABD verdiği tavizler karşılığında, baskından ancak 442 gün sonra, 20 Ocak 1981’de rehineleri geri alabilmiştir. 1979’da başlayan bu süreç, bugün ABD ile İran’ı karşı karşıya getirmiştir. ABD İran’ı, ‘‘şer ekseni ülkesi’’ olarak görmekte, İran ise ABD’yi ‘‘büyük bela’’ olarak nitelendirmektedir. İran, İsrail’in Ortadoğu’da nükleer silahlara sahip tek ülke olmasını, bölgede barışı tehdit eden temel anlaşmazlık nedeni olarak görmektedir. İran’ın Aralık 2003’te, Suriye, Mısır ve Ürdün ile birlikte BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu ‘‘Tüm Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılması karar tasarısı’’ ABD’nin girişimleriyle engellenmiştir. O kadar kâr! Bush yönetimi AB’yi bir ölçüde yanına almış olmanın getirdiği güvenle öteki küresel aktörlerden de aynı davranışı istedi. İran’ın nükleer silah edinmesine kesinlikle izin vermeyeceğini bir kez daha yineledi. Bunun üzerine Japonya dünyaya şunu duyurdu: ‘‘İran’ın nükleer programıyla ilgili uluslararası kaygılar sona ermeden, Zadegan Petrol Sahası’nın tetkik ve geliştirme haklarıyla ilgili anlaşmayı sonuçlandırmayacağım.’’ Anlaşma 2.5 milyar dolar tutarında, Tahran’ın önem verdiği bir işbirliğiydi. Gözler İran’ın Buşehr Nükleer Santralı’nın inşasını sürdürmekte olan Rusya’ya çevrilmişti. Rusya hem ABD ile hem de İran’la ilişkilerini koparmayacak bir formül aradı. İlk bakışta uranyumu zenginleştirme formülünden daha zor olan bu dengeyi Moskova şöyle buldu. İran’a döndü, dedi ki: ‘‘Nükleer santralın inşaatına devam edeceğim. İşbirliğimiz sürecek.’’ ABD’ye döndü, dedi ki: ‘‘İran, tüm nükleer tesislerini kayıtsız şartsız UAEK’ye açmadan, Buşehr Nükleer Santralı’nın nükleer yakıtını bu ülkeye göndermeyeceğim. İnşaatın sürmekte olmasına kafayı takmayın, asıl olan yakıt.’’ İRAN VE K. KOREY’E ÇAĞRI G8 ülkeleri de 2003 ortasında İran ve Kuzey Kore’ye nükleer programı durdurma çağrısında bulundu. ABD İran’ın etrafındaki çemberi hem daraltma hem de kalınlaştırma arayışını UAEK’ye üye ülkelerin toplu hareketini sağlama çabasıyla sürdürdü. 8 Eylül 2003’te 35 ülkenin temsilcisi Viyana’da bir araya gel di. 12 Eylül’de sona eren toplantıdan Avustralya, Kanada ve Japonya’nın hazırladığı taslak, karar olarak çıktı. Kararın iki ana maddesi şuydu: İran UAEK ile tam ve açık bir işbirliği yapacak. 31 Ekim 2003’e kadar İran nükleer silah üretmediğini ispatlayacak. UAEK, kasım sonuna kadar da bu konuda bir rapor hazırlayıp taraflara sunacaktı. ABD, tüm girişimleri dikkatle izliyor ve yönetiyordu ama, kafasını en çok meşgul eden konu, Rusya’nın nükleer santral inşaatını sürdürüyor olmasıydı. Rusya’ya devlet olarak bir yaptırım uygulanmasa bile bu inşaatı sürdüren firmalara bir şeyler yapılmalıydı. ABD bu şirketleri özel izlemeye aldı. 1 2 ‘NÜKLEER ÇALIŞMAYA DEVAM’ Etrafındaki çemberi hisseden Tahran yönetimi 2003 sonunda Dışişleri, Savunma ve İstihbarat Bakanlığı ile dini lider temsilcilerinin katıldığı bir durum değerlendirmesi yaptı. Bu toplantıya katılanlar ‘‘özel komite’’ işlevini de üstlendi ve şu kararları aldı: Nükleer enerji elde etmek için uranyum zenginleştirme çalışmalarımız devam edecek. UAEK’nin nükleer teknoloji konusunda İran’a uyguladığı ambargonun kaldırılması için çaba harcanacak. Nükleer çalışmalarla ilgisi olmayan askeri yerler ve ibadet yerleri UAEK denetiminin dışında tutulacak. İmzalanması istenen ek protokol yasal süreç izlenerek imzalanacak. 1 2 3 4 İran’ın bu yol haritasının hemen ardından 21 Ekim 2003’te Almanya, İngiltere ve Fransa dışişleri bakanları, Tahran’ın davetlisi olarak bu ülkeye geldiler. Altyapısı daha önce oluşturulmuş olan bu ziyarette bir deklarasyon imzalandı. ‘‘Tahran Deklarasyonu’’ olarak anılan bu belgenin ana hatları şöyleydi: İran, UAEK ile tam işbirliğini kabul etmiştir. İran, NPT’nin ek protokolünü imzalamayı, protokolün ülkede onaylanma sürecini başlatmayı kabul etmiştir. İran, barışçıl amaçlı nükleer enerji elde etme hakkını saklı tutarken uranyum zenginleştirmeye yönelik tüm çalışmalarını askıya almıştır. İran yönetimi üçüncü maddedeki askıya almayı şöyle yaşama geçirdi: Çalışmaları tam olarak durdurmama! İran diplomatik bir başarı elde ettiğini, en azından zaman kazandığını düşünüyordu. Ancak 6 Kasım 2003’te Baradey, daha ‘‘Tahran Deklarasyonu’’nun mürekkebi kurumadan şu açıklamayı yaptı: ‘‘İran’da Nükleer Silahların Sınırlandırılması Anlaşması’na (NPT) aykırı yeni ihlaller saptadık.’’ Tahran, ‘‘vayy ana’’ deyip soluğu Viyana’da aldı. İran Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Hasan Rohani 8 Kasım 2003’te Baradey’le görüştü. Viyana görüşmesinde, Tahran yönetiminin UAEK’ye ani denetimi resmen kabul ettiğine ilişkin bir mektup vermesi, UAEK uzmanlarının nükleer silah yapabilecek kadar zenginleştirilmiş uranyum bulduğu santrifüj makinelerinin orijinal çizimlerini sunması kararlaştırıldı. ABDİSRAİL EKSENİ uruluş aşamasından bu yana (1948), İsrail K ile ABD arasında her alanda çok sıkı işbirliği ve yakın ilişkiler var olmuştur. 1948, 1956, 1967 ve 1973 Arapİsrail Savaşları sonrasında, ABD’nin yoğun girişimleriyle taraflar arasında ‘‘1978 Camp David Barış Anlaşması’’ imzalanmıştır. İsrail bugün dünyada ABD’nin ‘‘stratejik ortağı’’ olarak bilinmektedir. Şekillendirilmek istenen Ortadoğu coğrafyasında; İsrail’in ‘‘ulusal hedefleri’’ mevcuttur. İsrail’in su kaynaklarına duyduğu ihtiyaç nedeniyle, bir su havzası olarak gördüğü bölge üzerinde emellerinin olması; varlığını devam ettirebilmek için özellikle İran kaynaklı tehditten korunması; ABD yönetiminde etkin olan köktendinci Evangelistlerin inancıyla da örtüşmektedir. Bugün ABD yönetiminde bulunan ‘‘Cumhuriyetçiler’’ Hıristiyanlığın bu köktendinci kanadına yakın durmaktadırlar.‘‘Yeni Muhafazakârlar’’ adı verilen bu kanat, ABD ile İsrail’in varlığını eşdeğer görmektedir. ‘EVANGELİZM’ İNANCI; ? Tanrı tarafından İsrailoğulları’na vaat edilmiş Nil’den Fırat’a kadar uzanan toprakların Yahudilerin olacağını, ? İsa Mesih’in yeniden doğacağını, ? Yahudilerin Hıristiyanlığı kabul edeceklerini ve Hıristiyanlığın dünyaya yayılması için uğraş vereceklerini kabul etmektedir. ‘‘Siyasal İslam’’ı benimseyen İran ise, Ortadoğu’da Yahudilerin varlığına karşı çıkmakta, bölgedeki toprakların tümüyle Müslümanlara ait olduğunu ileri sürmektedir. Sonuçta Ortadoğu bugün, ABD ve İran tarafından temsil edilen iki köktendinci düşüncenin çatışma alanı haline gelmiştir. İsrail’in bölgede varlığını güvenle sürdürebilmesi, ABD için temel amaçtır. ABD, teröristlerin ‘‘kitle imha silahları geliştirerek İsrail’i yok etmek, Avrupa’yı korkutmak ve Amerika’ya saldırmak’’ amacıyla hareket ettiklerini değerlendirmektedir. ABD’nin bu değerlendirme biçimi; doğal olarak onu Ortadoğu’ya yönlendirmektedir. 1 2 3 Tahran’da yeraltı laboratuvarları ran Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Rohani, UAEK Başkanı Baradey’in gazını almak için Viyana’ya gitmişti ama, ziyaretten 4 gün sonra 35 ülke temsilcisine dağıtılan UAEK raporunun gazı hiç de iyi kokmuyordu. Raporun ana hatları şöyleydi: İran, 19842002 yılları arasında Natanz ve Kalaye Elektrik şirketindeki santrifüjleri kullanarak uyguladı1 ğı uranyum zenginleştirme sürecinde yaklaşık 7 kilogram zenginleştirilmiş uranyum elde etti. İ Güvenlik Konseyi olduğunu düşünüyordu. 2021 Kasım 2003’te Viyana’da yapılan UAEK toplantısı öncesinde bu istemini yüksek sesle dile getirdi ama, AB ülkelerini dize getiremedi. Almanya ve Fransa, Tahran yönetimine daha yumuşak ve barışçıl yaklaşılması gerektiği görüşünü benimsediler. Öteki ülkelerin çoğu da Almanya ve Fransa’nın peşine takıldı. 26 Kasım 2003’teki Viyana toplantısında oybirliğiyle şu kararlar kabul edildi: ABD VE ORTADOĞU merikan halkının yaşamı, iki temel düşünce A üzerine inşa edilmiştir. Bunlardan biri ‘‘güvenlik’’, diğeri ise ‘‘gönenç’’tir. Toplumun temel beklentisi, yaşamdaki güvenliğin ve sahip olunan gönenç düzeyinin sürdürülmesidir. ABD yönetiminin temel görevi, Amerikan toplumunun bu beklentisini karşılamaktır. Bunun temel koşulu, güvenlikte yaşam için tehdit ve tehlikelerden korunmak; gönenç için ise ihtiyaç duyulan enerjinin devamlılığını sağlamaktır. Amerikan halkı için enerji, tüm yaşamı şekillendiren bir unsurdur. Amerikan toplumunun gönenç içinde yaşaması, ihtiyaç duyulan enerjinin kesintisiz devamlılığına bağlıdır. Bugün için ABD temel gereksinimlerinden güvenlik, asimetrik tehdit adı da verilen ‘‘terörist saldırılardan’’, gönenç ise ‘‘enerji hammaddesi kaynaklarının ve hammadde ulaşım yollarının yeterince kontrol edilememesinden’’ olumsuz şekilde etkilenmektedir. ABD için yaşam demek olan güvenlik ve gönence yönelik bu tehdit ve tehlike, büyük ölçüde Ortadoğu’dan kaynaklanmaktadır. 2 19912003 yılları arasında, Tahran’ın kuzeybatısındaki Laşkarabad’da yer alan ve mayıs 2003’te kapatılan nükleer tesislerde lazerli uranyum zenginleştirme denemelerinde bulundu. Rohani 1 2 İran’ın nükleer programının detaylarını UAEK’den gizlemesi nedeniyle kınanması. Gelecekte NPT’yi yine ihlal ederse BM Güvenlik Konseyi’ne sevk edilmesi. İranlı uzmanlar, gerek santrifüjler gerekse lazerlerin kullanılması sonucunda elde ettikleri 7 kilogram zenginleştirilmiş uranyumdan 19992002 yılları arasında, Tahran’daki yeraltı laboratuvarlarında, nükleer bir silah üretebilecek yoğunlukta, ancak bu silaha yetmeyecek kadar az bir miktarda plütonyum üretti. İran 1991 yılında 4 ülkeden (muhteme4 len biri Pakistan) uranyum ve lazerli zenginleştirme teknolojisi ithal etti. Tahran yönetimi 80’li yıllardan 12 Eylül 2003 tarihli ültimatoma kadar mev5 cut nükleer programını sistematik bir şekilde gizledi. UAEK ile işbirliği dahil olmak üzere NPT’ye karşı sorumluluklarını yerine getirmedi. Bu raporu cebine koyan ABD, konunun gerçek zemininin artık BM 3 3 En kısa zamanda NPT’nin ani denetime izin veren ek protokolünü imzalaması. Baradey Bildiri İran yönetimince zafer havasında karşılandı. Zira, ABD ve İsrail, İran’ın ısrarla BM Güvenlik Konseyi’ne sevkini istiyordu. Bu olmadığı gibi İran’ın barışçıl amaçlı nükleer teknolojiye devam etmesinin önü açılıyordu. Kınamayı da çok ciddiye almanın gereği yoktu. Kınamanın ilk iki hecesi herkese yeterdi! Rohani, Viyana kararlarını nasıl yorumladıklarını 22 Kasım 2003 günü şöyle açıkladı: ‘‘Barışçıl amaçlı nükleer faaliyetlerimizi bizim seçeceğimiz bir zaman diliminde yeniden başlatacağız. Bazı Avrupa ülkelerinin desteğiyle Buşher de dahil olmak üzere 8 adet nükleer santral inşa etmeyi planlıyoruz. Rusya’dan Buşehr’e nükleer yakıt sevkıyatının önündeki engeller de kalkmıştır.’’ 10 Aralık 2003’te İran hükümeti, NPT’nin ek protokolünün imzalaması için Dışişleri Bakanlığı’na yetki verdi. Bakanlık da imzaladı. Ama anlaşmanın yürürlüğe girmesi için İran Meclisi tarafından da onaylanması gerekiyor. İran anayasası bunu öngörüyordu. Ve İran bu protokolü Meclis’inden geçirmedi... YA R I N : İ R A N AT O M B O M B A S I N A N E K A D A R YA K I N ? İ R A N L I N Ü K L E E R B İ L İ M C İ L E R İ N G Ü C Ü N E ? SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear