25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2006 CUMARTESİ 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN İran, konutlarda ısınma amaçlı kullanılan doğalgazı kısınca kriz çıktı. Ankara çözüm arıyor Futbolda Kaos Perşembe gününden itibaren, zaten çok iyi bir konumda olmayan Türk futbolu, yeni bir kaos ortamına sürüklenmiş görünüyor. Levent Bıçakcı yönetiminin topladığı genel kurulda yapılan seçimleri Haluk Ulusoy kazandı. Seçimlerin cereyan tarzına bakılırsa kaybedenlerin yalnız Ayhan Bermek ve ekibi olmayıp aynı zamanda AKP iktidarı da olduğu söylenebilir. Nitekim medya genelde olayı böyle yorumladı. Çok çekişmeli geçen seçimlerden, Bermek’in 102 oyuna karşılık Ulusoy’un 109 oyla önde çıkması sürprizdir. Anayasa Mahkemesi’nin, federasyon başkanlarında yükseköğretim şartını arayan maddeyi iptal etmesinden sonra önü açılmış olan Haluk Ulusoy’un adaylığını koymasının hemen ardından, Kulüpler Birliği, kendisini destekleyeceğini açıklamıştı. Ne var ki Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in çıkışı ibreyi ters yöne çevirmiş, Başbakan Erdoğan’ın yakını Hasan Doğan’ı listesine katmış olan Bermek, daha şanslı görülmeye başlamıştı. AKP’nin, bütün özerk kurumları teker teker teslim alma politikasında şaşacak bir yan yok. Aynı şeyi üniversiteler konusunda da yapmakta ve aldığı yüzde 33 oyla Türkiye’nin bütün kurumlarına kendi bildiği gibi atama yaparak kadrolaşmasını tamamlama eylemine girişmeyi kendisinde hak görmektedir. Doğrusu, Mehmet Ali Şahin’in bir demokraside olabilecek en amiyane ve açık biçimiyle ‘‘Seçmeyin’’ diye uyardığı Ulusoy’un, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı seçilmesinden sonraki açıklamaları, demokrasinin ne etiğiyle ne de estetiğiyle bağdaşmaktadır. ??? Bakan, Ulusoy’un seçilmesi üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu harekete geçireceğini ve onun hakkında açılmış olan soruşturma devam ederken, başkanlıkla kalmış olsaydı ne rapor verecek idiyse aynını isteyeceğini ve bu durumda yasanın 31. maddesinin kendisine tanıdığı yetkiyi kullanarak yeniden olağanüstü genel kurulu toplantıya çağıracağını söylerken adeta ‘‘İstemediğimi seçtirirseniz bunu tanımam’’ diyerek genel kurula meydan okumuştur. Kısacası, bakan o kadar pervasız davranmıştır ki görünüşü kurtarma gereğine bile aldırmamıştır. Bakan Bey bununla yetinmiyor, Ulusoy hakkında suçlamalarını da sıralıyor. ‘‘İstifa etmeyi düşünüyor musunuz’’ sorusuna şu yanıtı veriyor: Ben neden istifa edeyim, tasarrufum altındaki kaynakları şirketime mi aktardım, kontrol ettiğim bütçeden dostlarıma pay mı aktardım, yönetim kurulu üyelerimin avans hesaplarını kapatmamalarına göz mu yumdum? Bütün bunların Ulusoy’a yöneltilen suçlamalar olduğu biliniyor ve Sayın Şahin’in açıklamasından, müfettiş raporlarının bu yönde suçlamaları içereceği anlaşılıyor. Ama artık rapordan çıkan sonuç ne olursa olsun, kamuoyunun, velev ki bu suçlamalarda haklılık payı olsa bile, bundan tatmin olmasını beklemek zordur. Çünkü siyasi iktidar bu konuda bir baskı yapmıştır. ??? Ama seçimi kazanan Haluk Ulusoy’un böylesine ceberrut ve pervasız bir iktidar karşısında futbol gibi mayınlı bir alanda rahat çalışması da mümkün görünmüyor. Mehmet Ali Şahin, tehdidini gerçekleştirir ve teftiş kurulu raporlarına dayanarak olağanüstü kongre isterse de kaos yine giderilemeyecektir. Kısa bir süre içinde aynı delegelerle yapılacak olan bir seçimde, siyasi iktidarın baskılarına tepki oyları artabilir, bu durumda ikinci kez seçilecek olan bir kurulun başkanına siyasi iktidar daha ne kadar posta koyabilir? Haluk Ulusoy ikinci bir seçimden de güçlenerek çıksa dahi, AKP ile savaş halinde, bu federasyonu nasıl yönetebilir? Aradaki az farka bakarak, geçen zaman içinde, siyasi iktidarın artan baskılarına direnemeyen bazı delegelerin tutum değiştirmeleri halinde işbaşına gelecek olan yeni federasyonun itibarı ne olabilir? Kurumun özerkliğini siyasi iktidara satmış gibi algılanabilecek olan (haklı ya da haksız olarak) bir federasyon, kurtlar sofrasında ona buna yem olmadan, her hafta tribünlerde ve medyada suçlanmadan nasıl çalışabilir? Seçimden yenik çıkan Ayhan Bermek’in kanımca en büyük hatası, Hasan Doğan’ı listesine dahil ederek ‘‘hükümetin adayı’’ gibi görünmesi olmuştur. Doğrusu, Bermek, Hasan Doğan’ı listesine almasaydı da yine siyasi iktidarın desteğini sağlayacaktı, ama bu kez hiç de hak etmediği bir duruma bu kadar açıkça düşmeyecekti. Önümüzdeki günlerin nelere gebe olduğunu göreceğiz. Türkiye’nin bütün kurumlarıyla kavga halinde olan AKP, futbolu da kaosun içine attı. AKP’nin tercihi donduracak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin doğalgazdaki yanlış tercihi Türkiye’yi zor durumda bıraktı. Doğalgazın yüzde 60’ı, pahalı elektrik üretiminde kullanıldığı için yoğunluklu olarak konutlarda tüketilen İran doğalgazı kısılınca, Türkiye kış ortasında soğuk tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkilileri, İran’dan günlük 27 milyon metreküp olması gereken doğalgaz akışının, ‘‘İran tarafının soğuk hava koşullarını gerekçe göstermesiyle’’ önceki gün 5.5 milyon metreküpe kadar gerilediğini bildirdi. Yetkililer, bir sıkıntı yaşanması durumunda ‘‘indirimli’’ fiyattan kesintili doğalgaz alımı yapan abonelere verilen gazda indirime giderek sorunu çözeceklerini kaydetti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı konutlarda sorun yaşanmaması için alternatif yollara yöneldi. Kısa ? İran’dan gelen doğalgaz kısılınca, Türkiye kış ortasında soğuk tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Hükümet, iktidara geldiğinde elektrikte kullanılan doğalgazı azaltacağını iddia etmesine karşın son üç yılda tüketim yüzde 31 arttı. Enerji Bakanlığı, çözümü, özel sektöre ait sıvılaştırılmış gaz terminalinin kiralanmasında görüyor. vadede çözüm olarak İzmir’de Egegaz’a ait sıvılaştırılmış doğalgaz terminalinin kiralanması düşünülürken uzun vadede Rusya ve İran’a alternatif Mısır gazı getirme çalışmaları devam ediyor. Türkiye’nin 2007 yılından itibaren Azerbaycan’dan yılda 2 milyar metreküpten başlamak üzere 6.6 milyar metreküpe kadar çıkacak miktarda doğalgaz ithal etmeye başlayacak olması da yönetimin elini biraz rahatlatıyor. Türkiye 2005’in ilk 11 ayında İran’dan 3.8 milyar metreküpün üzerinde doğalgaz ithal etti. bilgilere göre ise doğalgaz sıkıntısı 15 Ocak tarihinde başladı. İranlıların BOTAŞ tarafından sorunun ne olduğunun sorulmasının ardından, önce ‘‘Borularda hasar var’’ yanıtını verdiği, ancak bu durumun uzun süre devam etmesi üzerine, İran’ın kendi tüketimindeki gazı arttırdığının anlaşıldığı ifade edildi. Doğalgaz akışının büyük oranda kesintiye uğraması nedeniyle İran 5 günde toplam 10 kez uyarıldı. Buna karşın İran tarafından bir çözüm gelmedi. Türkiye ise kesintiyi belgeleyerek raporlar halinde Uluslararası Tahkim Kurulu’na yolladı. BOTAŞ kaynakları, İran’ın gazı azaltmasıyla birlikte Rusya’ya yöneldiklerini, ancak Moskova’dan gelen gazın da ülkedeki soğuk hava dalgası nedeniyle azaldığını söyledi. Hedef tutmadı İran’dan gelen doğalgazın yüzde 80 oranında azalmasıyla, AKP hükümetinin uyguladığı doğalgaz stratejisinin yanlışlığı bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye enerji ihtiyacının yüzde 45’ini doğalgazdan karşılıyor. 2005 yılı Kasım sonu itibarıyla tüketilen 23.8 milyar metreküp doğalgazın 14 milyar metreküpü elektrik üretiminde kullanıldı. İktidara geldiğinde doğalgazın elektrikte kullanımını düşüreceğini iddia 10 kez uyarıldı Diplomatik kaynaklardan edinilen eden hükümet, bu hedeflerini gerçekleştiremedi. 2002 sonu itibarıyla doğalgazın 11.6 milyar metreküplük kısmı elektrik üretiminde kullanılırken bu rakamın 2005 sonu itibarıyla yüzde 31 artışla 15.3 milyar metreküpe çıktığı tahmin ediliyor. Hükümetin bu başarısızlığının nedenleri arasında, ağır yaptırımlardan dolayı elektrik kullanan santrallara müdahale edilememesinin yanı sıra doğalgaz faturasını düşürmeye yönelik, eline geçen sözleşme iptali fırsatlarını da değerlendirememesi gösteriliyor. Türkiye mevcut durumda İran’dan başka Rusya’dan, Karadeniz yoluyla Mavi Akım hattından, Bulgaristan üzerinden de Batı Hattı’ndan doğalgaz alıyor. Cezayir ve Nijerya’dan gelen sıvılaştırılmış gazlar da (LNG) Marmara Ereğlisi’ndeki terminalde doğalgaza çevrilerek sisteme sokuluyor. ÖZELLEŞTİRME MAVİ AKIM Tekel, yabancılara yenik düştü AYŞE SAYIN asirmen?cumhuriyet.com.tr ANKARA Tekel sigarasının pazar payı, özelleştirme kapsamına alındıktan sonra uygulanan yanlış politikalar nedeniyle hızla daralarak yüzde 42’ye kadar geriledi. Yanlış paketleme, kaçak sigara ve sahte sigaranın piyasada egemen olması ve uygulanan yüksek ÖTV nedeniyle Tekel sigarası, yabancı tekellere yenik düştü. Maliye Bakanı Unakıtan’ın, CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın Tekel’in son 4 yıldaki pazar payının daralma nedenlerine ilişkin soru önergesine verdiği yanıtlar, yabancı sigara tekelleri karşısında teknolojisi yenilenmeyen Tekel’in pazar payının nasıl göz göre göre yok edildiğini ortaya koydu. Maliye Bakanı Unakıtan’ın verdiği bilgiye göre, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 5 Aralık 2001 tarihli kararıyla özelleştirme kapsamına alınan Tekel’in sigara bölümünün pazar payı 2002’de yüzde 60 olarak gerçekleşti. Unakıtan’ın verdiği bilgiye göre, bu rakam 2003’te yüzde 56, 2004’te yüzde 48 ve 2005 sonu itibarıyla da son 4 yılda yüzde 18’lik erimeyle yüzde 42’ye geriledi. Buna paralel olarak 2002’de 281 bin ekici tarafından 56 bin 284 ton tütün üretilirken bu rakam 2005 sonu itibarıyla 156 bin 406 ekici ve 46 bin 894 tona geriledi. Unakıtan, Tekel’in son 3 yılda yaşadığı pazar payındaki daralmaya gerekçe olarak da yaklaşık 15 bin tonu bulan, 1.5 milyar YTL ’lik pazar payına ulaşan kaçak ve sahte sigara satışları, Tekel’in tüketicinin tercih ettiği kutulu sigara üretimi yapamaması, diğer firmaların haksız rekabet uygulamalarının denetiminin yapılmaması, sektördeki üretici sayısının son 2 yılda 3’ten 6’ya, ürün sayısının da 70’ten 120’ye ulaşması ile diğer üretici firmaların, Tekel’in tamamen hâkim olduğu Şark tütünü içeren sigara piyasasına 26 adet ürün ile girmesini gösterdi. Tekel’in pazar payının daralmasında, uygulanan yüksek ÖTV artışına paralel olarak fiyatların yükselmesi de etkili oldu. Yabancı sigara tekellerine avantajlar sağlanırken Tekel sigaralarında 2005 Temmuz sonu itibarıyla ÖTV oranı, satış fiyatının yüzde 58’ine kadar yükseldi. Güler inadına anlaştı MURAT KIŞLALI Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni ziyaret eden Samsun Garnizon Komutanı Tümgeneral Naci Beştepe, Prof. Ferit Bernay ve Prof. Osman Zümrüt ile görüştü. Tümgeneral Beştepe’den OMÜ’ye destek ziyareti CEMİL CİĞERİM SAMSUN TBMM’de oluşturulan Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Araştırma Komisyonu’nun AKP’li üyeleri ile Rektör Ferit Bernay arasında laiklik tartışmalarının yaşandığı bir dönemde Samsun Garnizon Komutanı Tümgeneral Naci Beştepe, OMÜ İlahiyat Fakültesi’ni ziyaret etti. Beştepe, Bernay’ın yanında olduklarını belirterek ‘‘Ordumuz önemlidir ama eğitim ordumuz daha da önemlidir. Üniversitemizin sonuna kadar yanındayız. Böyle başarılı bir üniversite desteklenmelidir’’ dedi. ‘Gurur duyuyorum’ Eşi Derya Beştepe ile birlikte önceki gün İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Zümrüt’ü ziyaret eden Tümgeneral Beştepe, ‘‘Böyle bir üniversiteye, kuruma sahip olduğumuz için geleceğe daha güvenle bakıyorum’’ diye konuştu. İlahiyat fakültelerinin konumunun çok hassas olduğunu belirten Beştepe, şöyle konuştu: ‘‘Burada son derece güvendiğimiz ve saygı duyduğumuz fakülte ve dekanı var. Onunla birlikte olmak ve desteklemekten büyük kıvanç duyuyoruz. Samsun’da görev yapan bir Türk vatandaşı olarak fakülteleriyle, rektörüyle ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile gurur duyuyorum. Böyle bir üniversiteye, kuruma sahip olduğumuz için geleceğe daha güvenle bakıyorum. Çağdaş insanlar olmadıkça ülkenin ileriye gitmesi mümkün değil. Elimizden gelen destek varsa sonuna kadar vermeye hazırız. Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin her zaman yanındayız. İlahiyat Fakültesi’nin çağdaş lığı diğer üniversitelere de örnek olmalıdır.’’ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Zümrüt de yaptığı konuşmada, ‘‘Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile milletimiz her zaman gurur duyuyor. İlahiyat Fakültesi’nde çağdaş ilahiyatçılar yetiştiriyoruz. Atatürk’ün kentine layık olmaya çalışıyoruz. Doktorasını yurtdışında yapmış öğretim üyelerimiz var. Fakültemiz, uluslararası düzeyde tartışacak düzeye geldi. Bu ziyaretiniz ile bize güç verdiniz’’ dedi. Zümrüt, Garnizon Komutanı’na fakülteyi de gezdirerek brifing verdi. Bu gezi sırasındaki bilgilendirmeye Rektör Ferit Bernay da katıldı. Öğrencilerin yararlandığı kadın kuaförünü de gezen Beştepe, ‘‘Başka şekiller içerisine gireceklerine modern olarak görünsünler’’ dedi. ANKARA Cumhuriyet, Türkiye ile Rusya arasındaki Mavi Akım doğalgaz anlaşmasının tahkim sürecinde, ‘‘Anlaşmadaki formül doğru, tahkimde kazanırız’’ diyen iki ayrı hukuk bürosunun ayrıntılı görüşlerini ele geçirdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in ‘‘Bunların hepsi yalan’’ iddiasıyla varlığını reddettiği görüşler, BOTAŞ tarafından Avşar Hukuk Bürosu ile Kuntalp/ArkanPekgüçlü/Işıkyıldız bürolarından alındı. Avşar Hukuk Bürosu’nun görüşünde Mavi Akım sözleşmesinin atıfta bulunduğu Turusgaz Sözleşmesi, Mavi Akım sözleşmesinin taslağı ve Mavi Akım sözleşmesi olmak üzere üç belgenin incelendiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi: ‘‘İncelenen üç belge de göstermektedir ki taraf iradeleri çok açık bir şekilde aynı fiyat formülü üzerinde birleşmiştir. Bu formülde yer alan FO1 formül değerinin hataen yazıldığını ileri sürmek mümkün gözükmemektedir’’ denildi. Avukat Ömer Lütfü Avşar imzalı görüşte, ‘‘Hakem heyetinin yargılama sonucunda hükmedeceği karar, BOTAŞ’ın aleyhine olsa bile, BOTAŞ’ın zararı sadece aradaki o güne değin ödemediği fiyat farkı toplamının faizi ile birlikte ödenmesi olacaktır’’ denilerek FO1’li formülün uygulanması gerektiği belirtildi. ‘Kabul edilmemesi lazım’ Bakan Güler’in bu görüşten tatmin olmayarak bir başka görüş daha alınmasını istemesi üzerine BOTAŞ, Kuntalp/ArkanPekgüçlü/Işıkyıldız ortak hukuk bürolarına başvurdu. Prof. Dr. Erden Kuntalp ve avukat Güzin Pekgüçlü tarafından imzalanan ‘‘hukuki mütalaa’’da da ‘‘Görülmektedir ki hesaplama formülü üç ayrı metinde ele alınmış ve her defasında aynı formül üzerinde taraflar mutabık kalmışlardır’’ denildi. Mütalaada, ‘‘Gazexport’un, anlaşmadaki formülün tarafların ortak iradesini yansıtmadığı ve bir maddi hatadan ibaret olduğu şeklindeki iddiasının hukuken kabul edilmemesi ve dolayısıyla anlaşmada yer alan formüle göre hesaplamanın yapılmasının doğru olduğu’’ sonucuna ulaşıldığı belirtildi. F TİPİ PROTESTOSUNDA 1 GÖZALTI Başkentte kafesli eylem ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) F tipi cezaevi uygulamasını protesto etmek amacıyla, Tuzluçayır’da, cadde ortasında kendisini demir kafese kilitleyen bir kişi gözaltına alındı. Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, kendilerine Temel Haklar Federasyonu adını veren bir grup, Tuzluçayır’da, F tipi cezaevi uygulamasını protesto etmek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklama sırasında, Tıp Fakültesi Caddesi’ne demir bir kafes koyan eylemcilerden biri, basın açıklamasını kafes içerisinde okudu. F tipi cezaevi uygulamasının sona erdirilmesi istenen açıklama sırasında, polis, yolun trafiğe kapatıldığını ve eylemin yasadışı olduğunu belirterek sona erdirilmesini istedi. Eylemi bitirmeyen ve polise direnen Ali Sinan Ç. polis tarafından gözaltına alındı. Haluk Ulusoy’un hükümete rağmen Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı kazanması, siyasi olarak bir anlam ifade ediyor mu? Ankara’nın havasına egemen olan, sivil toplum kuruluşlarının ruh halini bilen tanıdıklara soruyorum. Yorumları şöyle: Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ı izledin mi? Fenerbahçe’nin 7 delegesi vardı. Son ana kadar oylarını belli etmediler ve son anda tercihlerini Haluk Ulusoy’dan yana yaptılar ve işte bu tercih, sonucu belirledi. 7 oy Ulusoy yerine Bermek’e gitseydi Bermek aynı farkla kazanacaktı. Bu sonucun AKP hükümeti açısından önemli sonuçlar yaratması mümkün mü? Evet, mümkün. Çünkü bu yenilgi, başka birçok sivil toplum kuruluşunun seçiminde, diğer devlet kurumlarının hükümetle ilişkilerinde yeni sorunlara yol açabilir. Haluk Ulusoy bunu yapabildiğine göre, biz de kendimize özgü bir tutum içine girebiliriz diye düşünebilirler. Hükümetin Futbol Yenilgisi... Mehmet Ali Şahin’in Meclis’te önceki günkü konuşmasındaki hava, Ulusoy’u istemediklerini ve bunu bir şekilde sağlayacaklarını gösteriyor. Hükümet, elindeki olanaklarla Ulusoy’u yerinden edebilir. Hatta bakanın iddiasına göre Ulusoy bir daha aday da olamaz. Futbol Federasyonu Yönetmeliği’ne göre bir kişi ancak iki dönem başkanlık yapabiliyormuş. Ulusoy’un yerinden edilmesi, hükümet açısından sorunları çözebilir mi? Futbol dünyamızın sorunlu olduğunu, mafyanın futbolda önemli bir güç haline geldiğini biliyoruz. Bu kadar büyük rantın olduğu bir alanda, demokratik ve şeffaf bir yönetim kurulmadıkça olacağı zaten bu. İsviçre maçındaki tablo, işin korkutucu boyutlarını gözler önüne sermişti. Futbol Federasyonu görevlisi ya da yöneticisi diye bilinen bazı isimlerin ortaya koydukları saldırgan tutum, akıl alır gibi değildi. Bu isimlerin son federasyon seçimlerinde de etkili olduğunu gördük. ??? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ünlü ‘‘Feriye Lokantası’’ yemeğinde bir gazeteci meslektaşımız şöyle bir eleştiri yöneltmişti: ‘‘Kriz yönetme konusunda başarısızsınız. İçki yasağı, zina maddesi gibi kritik tartışmalarda krizi yönetemediniz ve anlamsız bir gerginlik ortaya çıktı.’’ Futbol Federasyonu Başkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan tabloya baktığımızda AKP hükümeti ve Bakan Mehmet Ali Şahin, bir Futbol Federasyonu Başkanlığı krizi yarattılar. Yarattıkları bu krizi yönetemediler. Bu krizi yönetemedikleri için kendileri açısından ciddi bir kırılma sayılacak bir tabloyla yüz yüze geldiler. ??? Meclis’teki tartışmalardan da anlaşılıyor ki Futbol Federasyonu Başkanlığı seçimleri, o seçimlere katılan adayların hedeflerinin ve kimliklerinin çok ötesinde bir anlam kazandı. Artık bundan sonra sorun, Ulusoy ekibinin sorunu olmaktan çıktı, iktidarla muhalefet arasında bir kavgaya, çekişmeye dönüştü. Bu iktidarmuhalefet kavgasını, yalnızca hükümetle ana muhalefet partisi çekişmesi olarak da anlamamak gerekir. Daha geniş alanlara yayılabilir. Türkiye’de çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yönetim seçimleri her zaman bir siyasi kavgayı da beraberinde getirir. Odalar Birliği, Şoförler Derneği gibi birçok kuruluşun seçiminde kıran kırana siyasi kavgalar yaşanır. Bu kavgaların büyük çoğunluğunu genellikle iktidar partisinin adayları kazanır. Hele AKP gibi tek parti iktidarları için bu daha da kolay sayılabilir. Bugüne kadar yapılan se çimlerde AKP istediklerini elde edebiliyordu. Belki de ilk kez ve çok önemli bir seçimde olağanüstü gergin bir ortamda AKP başarısızlığa uğradı. Bu başarısızlık, bundan sonra ne gibi gelişmelere yol açacak, göreceğiz... Ankara’daki yorumlar bunun daha ‘‘derin’’ sonuçlar yaratması mümkün şeklinde. Görüldüğü kadarıyla AKP bu yenilginin altında kalmamak için çabalarını sürdürecek. Ancak her yeni adım, onlar için yeni sorunlar ve sıkıntılar üretebilir. ??? Tabii bu çekişmeden ülkemiz futbolu da mutlaka olumsuz etkilenecek. Zaten bir düşüş içindeydi, şimdi bu düşüş daha da hızlanabilir. Futbol, yaşamımızda önemli bir spor dalı. Büyük rantların döndüğü bir alan. Bu alandaki gelişmeler son seçimlerle birlikte iyice belirsiz bir hale geldi. Hükümet için bir kırılma noktasından söz edebiliriz. Yaşayarak göreceğiz. CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear