25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2006 CUMARTESİ 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Erkan Oğur ile üç kişilik topluluğunun 2006 yılı albümü ‘Telvin’ Kalan Müzik’ten çıktı SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Müziği sessizliğe gidiyor... BÜLENT ERGÜDEN Yeni Yıla Giriş Önce, köşemizin boyutu açısından 2005 yılından arta kalan başarılı bir konseri anımsayalım: Efe Baltacıgil İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO), konuk şef Antonio Pirolli yönetiminde ve solist viyolonselist Efe Baltacıgil’in yorumlayışı ile çok başarılı bir konser verdi. Programda ilk olarak Barış Perker’in bestesi ‘‘The dreamy danceDüşsel Dans’’ (Bu beste İDSO tarafından özel olarak sipariş edilmiştir) çalındı, sonra Robert Schumann’ın (18101856) ‘‘Op.129 La minör’’ viyolonsel konçertosusolist Efe Baltacıgil tarafından yorumlandı... Konser Sergei Prokofiev’in bestesi ‘‘Op.100 Si bemol majör No.5 Senfoni’’ ile sona erdi. Efe Baltacıgil’i müzisyen olarak geniş anlamda karakteri, kişiliği ve özelliği ile tanımlamak gerekince; gençliğiyle birlikte şu niteliklerin ağır bastığını belirtmek hiç kuşkusuz gerçek olur: Enstrüman çalışında teknik açıdan hatasız, hatta güçlü bir tekniğe sahip olmakla beraber, asıl solist niteliği şu olumlu açıdan üstün seviyede toplanır. Efe Baltacıgil müzisyen olarak tam anlamıyla duygusal ve duygusallığı derinliğine taşıyan, sessizlik içinde gereksiz figürler ile birleştirmeye kaçmayan, tam anlamıyla müzisyendir.. Bu niteliklere kavuşmasında herhalde ailesinde kontrbas çalan ve İDSO’nun ve diğerlerinin kontrbasçısı tanınmış müzisyen Yaz Baltacıgil’den deneyim kazanmasının rolü yadsınamaz... Erkan Oğur üzerine yazı yazmak bir müzik yazarı için en zor konulardan biri olmalı. Türkiye’de yaptığı müzikle yeterince başarılı olamayan birçok müzisyen DoğuBatı sentezini dener. Türk halk ve sanat müziklerini, rock, blues, caz ve klasik müziği oldukça iyi bilen ve kullanan Erkan Oğur’un müziği ise bir sentez değil. Kendisi müzikte DoğuBatı, KuzeyGüney gibi kavramlara inanmamakta. Onun müziğini anlamak ya da üzerine konuşmak belki de bir gazete yazısını aşan derinlikte bir konu. ‘Telvin’, Erkan Oğur’un üç kişilik topluluğunun ve Kalan Müzik’ten çıkan 2006 yılı albümünün adı. Basta İlkin Deniz, davulda Turgut Alp Bekoğlu daha caz kökenli müzisyenler. Erkan Oğur ise bu çalışmada klasik, elektro ve perdesiz gitarlarla birlikte kopuz çalmış. Telvin, Oğur’un sanki daha Batı’ya yönelik yüzü gibi. Arkadaşlıkları 20 yılı, müzikal birliktelikleri ise 10 yılı bulan topluluk, Telvin adının yanına trio ya da üçlü gibi bir kelime koymamış. Telvin tek bir bütün olarak düşünülmekte. Toplamda 15 CD tutabilecek stüdyo ve konser kayıtları içinden iki CD’lik bir albüm seçkisi yapılmış. Bunlardan biri elektro, diğeri ise akustik gitar ağırlıklı. Tasavvuf felsefesinden caza Erkan Oğur’un albümünde toplam 15 CD tutabilecek stüdyo ve konser kayıtları içinden iki CD’lik bir seçki yapılmış. rkan Oğur’un gitaristliğini Telvin albümünün iki CD’sinde uzun uzun dinleme olanağına kavuşmak çok güzel. Hepimizin renklerinin farklı olduğuna, yaşanan her anın değişim içerdiğine, sanatın yaşam kaynaklı olduğuna, rotasını sessizlik dediği özlemine çevirmiş büyük usta Erkan Oğur’un Telvin albümü, ucuz ve popülist DoğuBatı sentez mantığıyla hiçbir ilgisi olmadan, birçok müzik tarzını içeren, illa buluşturmak isteniyorsa tasavvuf felsefesiyle çağdaşlığı buluşturan bir çalışma. dan doğaçlamalar şeklinde. ‘Telvin’ renk ve halden hale geçme anlamlarına geliyor. Yunus Emre’nin Telvin başlıklı bir şiiri var ve burada renkler ve insan karakterleri birleştirilmiş. Topluluğun müziği bu halden hale geçiş, her durumun farklı hissedilmesi, her insanın kişiliğinin, renginin farklı olması felsefesi üzerine kurulu. Albümün kapağında genel bilgiler dışında sadece ‘Bir kereye mahsus’ yazılı. Işık hızıyla müziği dinlemek, takip etmek ve çalmak durumundalar. Tasavvuf felsefesinin sanatçılarımız tarafından böylesine sanatsal bir biçimde özümsenmesi ve sanatsal yaratımın içine taşınması çok sevindirici. Ferzan Özpetek son filmi ‘Kutsal Yürek’te Anadolu’dan çıkmış olan bu çok önemli felsefeyi sinema alanında uluslararası düzeye taşımıştı. Çocuk şarkısı saflığında E Erkan Oğur’u Türkiye, ilk kez MFÖ’nün ‘Güllerin İçinden’ adlı şarkısındaki perdesiz gitar solosuyla tanıdı. İlk kez duyulan perdesiz gitar sesinin ötesinde, olağanüstü müzikalitesi dikkat çekiciydi. Giderek konserleri, Eşkıya filminin müzikleri, türkü düzenlemeleri, uluslararası müzisyenlerle gerçekleştirdiği çalışmalar onu neredeyse bir mit haline getirdi. Oğur’un, gitarı öne çıkardığı bu albüm, kendisinin en rahat olduğu bu çalgıyı ve gitaristliğini ortaya koymakta. Ancak enstrüman, araç anlamına gelmekte ve asıl konu müzik. Albümdeki parçalar genelde bir müzikal düşünce sunumu ve ardın Albümün açılış parçası ‘Kervan’ bir çocuk şarkısı saflığında. Davul ve basın çok kontrollü çaldığı parçada, dinginlik mekân boyutunda kervanın yolunu çizmekte. Ardından gelen ‘Denizin Dalgaları’ Oğur’un klasik gitarcılığını ortaya koyduğu bir parça. Debussy’nin izlenimci şaheseri ‘La Mer’i çağrıştıran çalışmada Oğur’un da izlenimci yanı ortaya çıkmakta. ‘Arkadaş’ta ise elekt ro gitarla son derece temiz ve rafine bir şekilde caz çalıyor. ‘Şaka’ adlı parçada folklorik bir tema cazrock’la buluşmakta. ‘İki Anahtar’ perdesiz gitarın klasik Türk müziği taksimiyle açılıyor. Ardından perdeli gitarın tonal ezgileri, ikinci bir anahtar olarak parçada ortaya çıkmakta. Bu iki anahtar birbirleriyle konuşur gibiler. Anahtarlar aynı kapı için mi, yoksa farklı kapılar için mi, dinleyici karar vermeli. Yazı Tura filminin müziklerinde Oğur benzer denemeler yapmıştı. J. S. Bach’ın Matta Passion’unu kendi doğaçlamalarıyla buluştururken müziğin evrensel gücü, aşkınlığı, çeşitliliği ve birliği ortaya çıkmış. Kanımca bun lar dünya çapında tanıtılması gereken işler. Erkan Oğur’un müziğinde eğlence yok. Kendini müziğe kaptırdığında hep düşünceli, hep hüzünlü oluyor. İnsanların eğitim ve sağlık sorunları, savaşlar, adaletsizlik onun müziğine hüzün olarak yansımakta. İnsanların küçük mutluluklar yaşayabileceğini, ancak dünyanın genelinde neşeli bir durum olmadığını düşünmekte. İzlenimci ve sanatçı yanı müziğini haksızlıkların olmadığı yerlere taşıyor. Müziği sessizliğe yöneliyor. Sessizliği yaşamak bir özlem ve yüksek bir insani düzey. Bütün seslerin doğru olduğu, hiçbir sesin rahatsız etmediği bir duruma ulaşmak. Türkiye’deki gitarcılardan üçü özel bir konuma ulaştı. Caz gitaristi Neşet Ruacan, klasik gitarist Erdem Sökmen ve Erkan Oğur. Dünya çapında yetenek olan bu üç gitaristimizi de yeterince tanıtamadık. Neşet Ruacan bazı kayıtlarda çaldı ve bugün TRT Caz Orkestrası’nın şefliğini yapıyor. Erdem Sökmen stüdyo müzisyeni ve konservatuvar hocası olarak geri planda. Onunla ilgili güzel bir haber, bir albüm hazırlığında olması. Erkan Oğur ise içlerinde müziğinden en az taviz verenleri olarak, hak ettiğini en çok alanları. Bugün ülkemizde olduğu kadar yurtdışında da tanınmakta. Erkan Oğur’un gitaristliğini Telvin albümünün iki CD’sinde böylesine uzun uzun dinleme olanağına kavuşmak çok güzel. Hepimizin renklerinin farklı olduğuna, yaşanan her anın değişim içerdiğine, sanatın yaşam kaynaklı olduğuna, rotasını sessizlik dediği özlemine çevirmiş büyük usta Erkan Oğur’un Telvin çalışmasına dahil olmak için sakin bir ortamda dinlemek gerekiyor. Telvin albümü, ucuz ve popülist DoğuBatı sentez mantığıyla hiçbir ilgisi olmadan, birçok müzik tarzını içeren, illa buluşturmak isteniyorsa tasavvuf felsefesiyle çağdaşlığı buluşturan bir çalışma. Erkan Oğur’un müziğiyle ilgili yazı yazmak gerçekten çok zor. bulenterguden?hotmail.com LempelDittgen İDSO’nun 2005 yılı sonundaki konserleri arasında ilginç bir etkinlik, konuk şef Jurgen Lempel yönetiminde, solist olarak viyolonist Jülide Yalçın Dittgen’in dinletisi idi.. Programda Johannes Brahms’ın (18331897) bestesi ‘‘Op.77 Re majör’’ keman konçertosu ile Ludwig van Beethoven’in ‘‘Op.67 Do minör No.5 Senfoni’’si seslendirildi.. Konser deneyimli bir şef yönetiminde genç bir kemancı arasında uyumlu bir diyalogla tanınmış, Brahms’ın duygulu, melodik keman konçertosu ile etkileyici idi.. Beethoven’in müzik dünyasında popüler olmuş ve yaratımın ilk vurgulayıcı girişleri ile literatürde ‘‘kader kapıyı çalar’’ sözcüğü ile dillere ve kulaklara destan olmuş bu senfonisi gereken biçimde İDSO tarafından seslendirildi. Müzik yazılarında bu senfoni için şu açıklama yapılır: Beethoven 1789 yılından başlayan sağırlığının artmasıyla gitgide rahatsız olmaktadır. O sıralarda bu senfonisini yaratmayı ‘‘kadere karşı başkaldırış’’ teması olarak tepkisel biçimde sert vurgulayışlar ile hem melodik yanı da etkili kılmayı düşünmüş ve bu kompozisyon ile sonraları ve günümüzde müzikle dünyayı sarmıştır... 150. yıl Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık AŞ tarafından Notre Dame De Sion’un 150. yılı için, YKKM’nin Beyoğlu’nda Sermet Çifter Salonu’nda 20 Ocak’tan 18 Şubat’a kadar sürecek ‘‘150 Yılın Hikâyesi’’ adlı sergisi belgesel ve sanatsal açıdan ilginçtir... Aktan Günalp toprağa verildi ? İZMİR (AA) Karaciğer tedavisi gördüğü Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ölen eski Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Aktan Günalp (70) toprağa verildi. Günalp için ilk tören İzmir Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi’nde yapıldı. Törende Günalp’in ailesi ve sanatçı dostları, tiyatro sahnesine konulan tabutun çevresinde saygı yürüyüşü yaptı. İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü Yaşar Ürük, Aktan Günalp’i hep sevgiyle hatırlayacaklarını söyledi. Günalp’in cenazesi, Karşıyaka Bostanlı Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Doğançay Mezarlığı’nda toprağa verildi. 1957 yılında Devlet Tiyatrosu ailesine katılan Günalp, 4 Temmuz 2001 tarihinde yaş haddinden emekli olmuştu. ‘Sacide’, ‘Tut ki Öleceksin’, ‘İki Kova Su’, ‘Tankinivi Adası’ adlı oyunları yöneten Aktan Günalp, pek çok oyunda rol almıştı. FESTİVAL 11 YILDAN BERİ NÜRNBERG’DE DÜZENLENİYOR Helikon Sanat Galerisi’ndeki sergi 4 Şubat’a dek açık Türkiye/Almanya Film Festivali’ne Ankara’dan Ödül... Kültür Servisi Nürnberg’de 11 yıldan bu yana düzenlenen Türkiye / Almanya Film Festivali’ne Uluslararası Ankara Film Festivali’nden ödül geldi. Festival, 16 Mart’ta düzenlenecek törenle Ankara Film Festivali’nin ‘Kitle İletişim Ödülü’nün sahibi olcak. Ödül 16 Mart’ta verilecek ‘Turhan Aksoy’un nesneleri sonsuz büyüklük yuvası gibi’ Kültür Servisi Ankara Helikon Sanat Galerisi, 4 Şubat tarihine dek Turan Aksoy kişisel resim sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçı bu sergisinde son dönem çalışmalarına yer veriyor. Sanat eğitimini 1986 yılında Gazi Üniversitesi Resim İş Eğitimi bölümünde tamamlayan Aksoy, halen Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde profesör olarak görev yapmakta. Sergi için kaleme aldığı yazısında Necla Rüzgâr şunları söylüyor: ‘‘Turan Aksoy’un nesneleri de sonsuz büyüklük yuvası gibi. Her şey bir nesneye mi döner, yoksa her nesne yeniden mi özneleşir sorusu oluşur onun resimleri karşısında. Fakat, bu cevabı güç olan bir sorudur. Bu sergisinde yer alan resimlerde; yaşam, mekânları ve kimlikleri sorgulayan imgelerden; kentler, bir yandan cinsellik ve akışkanlığı, diğer yandan durağanlık ve doğayla ilişkiyi anlatan imgelerden; kadınlar, mahremiyet ve öznellik, aynı zamanda da bu mahremiyetin teşhirinden; biblo, kent insanının doğaya uzaklağını gidermek, unutmak ve belki kendini avutmak için sığındığı hayvan sembollerinden; masaüstü ise sanatçının gündeminde olan metaforik tanımlamalardan oluşur. Her haliyle bir ikilem yaratır bu imgeler. İçerden yaşanmış, ancak dışardan anlatılmışlardır. İçerden bakacak kadar yaralanmış, dışardan bakacak kadar akılcıdırlar. Trajedinin olağanlaşması belki, kendine ağlatmadan başına gelenleri gerçeküstücü, metaforik ve metafiziksel imgelerle anlatmak ya da. Sır verir gibi yapıp, gerçeği bu sırrın altında gizlemek. Mitoloji, tarih, kent, erkek, kadın, nesneler, bugün ve yarına ait bütün imgeler vardır Turhan Aksoy’un kişisel sergisinde son dönem çalışmaları yer alıyor. Portekiz’de yabancı müziğe sınırlama ? LİZBON (AA) Portekiz, yabancı pop istilası içinde neredeyse kaybolan yerel müziği korumak için radyolara kota uygulaması getirdi. Parlamentoda yapılan oylamada kabul edilen yasa tasarısı, Portekiz müziğine asgari yüzde 25 oranında yer verilmemesi halinde, radyolara 50 bin Avro’ya varan cezalar getiriyor. Portekiz’de yabancı pop ve rock müzikleri, radyoları işgal etmiş durumda. Geleneksel ‘fado melodileriyle’ bilinen yerel müziği korumayı amaçlayan yasa tasarısı, sosyalist hükümetin girişimiyle meclise getirildi ve muhalefetçe de desteklendi. Radyolarda geçen yıl çalınan müziğin yalnızca yüzde 7’si Portekiz müziğiydi. 2005’teki kasetCD satışlarının ise yalnızca dörtte birini yerli müziğin oluşturduğu belirtildi. Türkiye sinemasının Avrupa’da tanıtımına sağladığı büyük katkılardan dolayı Uluslararası Ankara Film Festivali’nin ‘Kitle İletişim Ödülü’nün sahibi olan festivale ödülü 16 Mart 2006 tarihinde verilecek. Bu yıl 7 Mart’ta düzenlenecek olan ‘Türkiye/Almanya Film Festivali’nin seçici kurulu, çeşitli yarışmalara gönderilen 150’yi aşkın kısa, belgesel ve uzun metrajlı filmi değerlendirme aşamasında. Yarışmalara seçilen yapımlar, 30 Ocak tarihinde açıklanacak. Festival her yıl olduğu gibi bu yıl da sayısız sinema oyuncusu, yönetmen ve yapımcıyı sinemaseverlerle buluşturacak. Festivalde bu yıl ‘uzun film yarışması’ dalında ‘en iyi film’, ‘en iyi kadın oyuncu’, ‘en iyi erkek oyuncu’, ‘seyirci ödülü’; ‘kısa film yarışması’ dalında ise ‘en iyi kısa film’, ‘belgesel film yarışması’ dalında ‘en iyi belgesel film’, ‘öngören ödülü’, ‘insan hakları ve demokrasi adına’ ödüller verilecek. bu resimlerde. Ancak hiçbir şey ‘‘olmuş’’ değildir. Olmuşluk tamamlanmışlıktır. Yazgının kabulüdür. Oysa Turan Aksoy varolan içinde, olanı olduğu haliyle bırakarak, yeni bir dünya yaratır. Kent içinde yeni kentler kurar. Bedeni yeniden biçimlendirir. Doğa yeniden örülür. Tüm canlı ve cansızlar yeniden yaratılmak üzere vardır, beklemektedir. Hiçbir şey tamamlanmış değildir, tamamlanmak üzere yapılmış bir inşa değildir bu zaten’’ diyor. (0 312 441 78 01) Soul yıldızı Wilson Pickett öldü ? Kültür Servisi ‘Mustang Sally’ ve ‘In the Midnigt Hour’ adlı şarkılarıyla bilinen ABD’li soul şarkıcısı Wilson Pickett, 64 yaşında yaşamını yitirdi. Menajeri Margo Lewis, Pickett’in önceki gün Virginia’da geçirdiği kalp krizi sonucu öldüğünü açıkladı. Alabama doğumlu Pickett, müzik hayatını, geçen yıl sağlık problemleri ortaya çıkıncaya dek sürdürmüştü. ? Kültür Servisi ToyotaSA’nın sponsorluğunda, 10 Aralık 2005’ten bu yana her Cumartesi saat 19.00’da Sakıp Sabancı Müzesi Emirgan Atlı Köşk’te düzenlenen ‘‘Toyota Yaris CTS Konserleri’’ bu akşam Pierre Blanchard Trio’nun ‘‘Tribute to Stephane Grappeli’’ konseriyle sürüyor. Caz müziğinde yaylı sazları ön plana çıkartmak amacıyla yürüttüğü çalışmalarla tanınan Pierre Blanchard’a, gitarda JeanBaptiste Laya, kontrbasta Stephane Kerecki eşlik edecek. Grappelli ekolünden yetişen Blanchard, konserde, D. Reinhardt, G. Gershwin, C. Porter’ın yapıtlarını da seslendirecek. Konser öncesinde ve sonrasında izleyiciler ‘‘Picasso İstanbul’’da sergisini ücretsiz olarak gezebilecekler. (0 216 556 98 00) Aylık Kültür ve Sanat Dergisi Söylem ‘Toyota Yaris CTS Konseri’ bugün SWISSOTEL THE BOSPHORUS İSTANBUL ’DA Çocuk Senfoni Orkestrası ilk konserini verecek Kültür Servisi Türkiye’nin gelecekteki Fazıl Say, İdil Biret ve Şirin Pancaroğlu gibi çoksesli evrensel sanat müzisyenlerini yetiştirme ve destekleme amacıyla kurulan ‘‘Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’’, ilk konserini 23 Ocak Pazartesi günü saat 20.00’de Swissotel The Bosphorus İstanbul’da verecek. Senfonik repertuvarın önemli yapıtlarını seslendirecek olan ve 1015 yaş arasındaki konservatuvar öğrencilerinden oluşan ‘‘Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’’; geleceğin klasik müzik sanatçılarına küçük yaşlardan itibaren destek olabilme misyonunu da taşıyor. 60 çocuktan oluşan orkestranın yönetimini Türkiye’nin önde gelen orkestra şeflerinden Rengim Gökmen, sanat yönetmenliğini ise klasik müzik konusunda başarılı çalışmalara imza atan Kemal Küçük üstleniyor. Nuri Ayvalı Özel Sayısı... ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Aylık Kültür ve Sanat Dergisi Söylem, ocak sayısını eğitimci, yazar şair M. Nuri Ayvalı’ya ayırdı. Derginin bu kez de ‘Nuri Ayvalı Özel Sayısı’ olarak yayımlandığını vurgulayan Yazıişleri Müdürü Mehmet Çetinkaya, ömrünü Çukurova’ya, Çukurova insanının eğitimine, kültürüne adamış, edebiyat dünyasına kazandırdığı yapıtlarla ün yapmış bir insana bir sayı da olsa ayırmanın gururunu yaşadıklarını belirtirken, ‘‘Ayvalı, bize bıraktıklarıyla unutulmayacak. Yazdıkları, şiirleri, öyküleri yazın ve edebiyat dünyamızdaki yerini zaten almıştı. Bize düşen onları gençlere anlatmak, aktarmak’’ dedi. Ayvalı’nın ulusal ve yerel gazetelerin yanı sıra Varlık, İmece gibi dergilerde yayımlandığını, arkadaşlarıyla birlikte de ‘Proleter’ adlı dergiyi çıkardıklarını anımsatan Çetinkaya, her şair gibi Ayvalı’nın da doğup büyüdüğü yörenin toplumsal sorunlarını şiir diliyle dile getirdiğini anımsatırken, bunların ‘Ayvalıca’ diye adlandırıldığını da belirtti. BUGÜN ? ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ’nde 11.00’de İDSO koseri. Şef:Erol Erdinç. Solist: Florin Ionescu Galati (keman). (0 212 251 56 00) ? BABYLON’da 23.00’te Swayzak Soundsystem konseri. (0 212 292 73 68) ? KAVE’de 18.00’de Cemal Özerinç (piyano), 22.00’de Can Ayer (piyano), Sibel Köse’nin (vokal) konserleri. (0 212 251 43 38) CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear