02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 EYLJL 2005 PAZARTESİ CUMHURİYFT SAYFA [email protected] 15 Srttaı-mdaki Hayaf Leipzig'de • Kültür »ervisi - Yeşim Jstaoğlu'nım Sırtlanndaki iayat' adh >elgesel fiimi, 3u yıl 3 - 9 Ekin tarihleri ırasında 48'ıncisi yapılacak olan Uluslararası Leipzig Belgesel Film Festivali'nin Uluslararası Filmler' bölümünde gösterilecek. Belgesel sinetnadan birçok Örneğin gösterilmesiyle önemli bir tanıtım alanı oluşturan etkinlikte, Uluslararası yanşmah bölümler, Alman filmlerinin yanştığı bir bölüm ve retrospektif gösterimler yer ahyor. Ustaoğlu'nun belgeselinin Almanya yolculuğu, 28 - 30 Ekım tarihlerinde Bochum Belgesel Film Festivalı ile sürecek. Karadeniz'ın Kaçkar yaylalanndaki göç serüvenini ve zorlu bir yaşamı sırtlannda taşıyan Karadenizli kadınlann öyküsünü anlatan filmin kurgusu Thomas Balkenhol'a, kamera çalışması ise Aliriza Movahed, Yeşim Ustaoğlu ve Özcan Alper'e ait. HAYATIN ÖTE YAKASI ç • Külfür Senisi - Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Başkanı Enver Ercan. yönetim kurulu adına 12 Eylül'ün 25. yıldönümünde bir açıklama yaptı: "Ülkemizın kültürel, yazınsal ve düşünsel dünyasına her zaman olumhı açüımlar kazandtrmış olan TYS, 25 yü önce bugün başlayan süreçle ağır baskılara maruz kalmış ve kapatılmıştı. Bu sûreçte başlayan 'aydın avı', kitap toplatma, film yakma, oyun yasaklama, TYS ydneticilennin yargılanmalan gibi fıili durumlar içın bellek tazelemeye gereksinim duymuyoruz. Zaman bellekten, bellekse unutuştan yapılsa da toplumun vıcdanını ve geleceğjni ilgilendiren bu konuda, Türkiye insamnın belleğinin canlı, duyarlılığının diri olduğunu biliyoruz. öte yandan yazarlann, düşünürlerin, bilim insanlannın özgürlükçü çabalannın >ine o döneme benzer baskılarla engelleniyor olması, 12 EylüTle başlayan srvil- militer anlayışın sürdüğünü göstermektedir. Türkiye Yazarlar Sendikası olarak, hangi nedenle olursa olsun, yazarlanmızın yaratma ve ifade etme özgürlüklerine yönelik her türlü 'darbe gölgesı taşıyan' sınırlamalann ve 'yasa arhğı' uygulamalann her zaman olduğu gibi bugün de karşısında olduğumuzu; çağdaş, demokrauk, banşçıl bir Türkiye için üzerimize düşen görevi 'apmaktan hiçbir zaman kaçınmayacağımızı kamuoyuna bir kez daha duyuruyoruz." Yardım îçin acele ediyorlar • LONDRA (BBC) - îngiliz müzisyen ve topluluklar, savaştan zarar gören çocuklara yardım amaçlı bir albüm için bir araya geliyor. Bu yardım albümüne katılacağı duyurulan son topluluklardan biri de kısa sürede geniş bir hayran kitlesine ulaşan Coldplay. Coldplay'le birlikte Radiohead, Kaiser Chiefs ve Gorillaz'm da yer aldğı tasan için \ayıtlara bu perşembe başlanacağı, adının da "A Day in the Life" olacağı açıklandı. 22 parçanın yer alacağı albüm, 32 saat içinde internetten indirilebilecek. Coldplay'in "How You See The World" topluhığun yeni parçalarından. 26 Eylül'de raflardaki yerini alacak olan albümdeki her bir parça, internetten indirilebilecek ve toplanan para yardım amaçlı kullanılacak. 1995'te gerçekleştirilen benzer bir tasanyla Bosna'daki çocuklara 1.25 miryon pound yardım toplanmıştı. Cuntaya karşı sinema • Kültür Servisi - 12 Eylül'ün 25. yıldönümü nedeniyle sokakta ücretsiz yapılması düşünülen fihn gösterimleri için Istanbul Valiliği'ne yapılan başvuru kabul edildi. BEKSAV Yönetim Kurulu tarafuıdan yapılan açıklamada, cunta ve iç savaş konulu gösterimlerin iki hafta boyunca süreceği belirtildi. Gösterimin amacı cuntacılardan hesap sormak, gerici ve iç savaş kjşkırtmalanna karşı halkımızı uyarmak, tarihten ders çıkarmak olarak açıklandı. Sokak gösterimleri serisi 10 Eylül'de Costa Gavras'ın yönettiği 'Sıkıyönetım' adh filmle başladı. 17 Eylül Cumartesi günü Kadıköy'de yapılacak gösterimde ise Alan Parker'ın yönettiği 'Mississippi Yanıyor' isimli film yer alıyor. (0 216 349 91 55-56) Yaratıcı Yazarlık Atölyesi H Kültür Servisi - Yaratıcı Yazarlık Atölyesi, Safa Önal, Macit Koper, Birol Güven, Banş Pirhasan, Aylin Doğan, Hüseyin Kuzu, Atilla Engin ve Ela Başak Atakan'la 1 Ekim'de ıkinci dönem çalışmalarına başhyor. Amacı yazar adaylannın farkındalıklarını arttırmak ve yeteneklerini geliştirmelerine olanak sağlayacak bir ortam hazırlamak olan Yaratıcı Yazarlık Atölyesi, ilk dönemini, 90 öğrenciye sertifika vererek tamamladı. Atölye kayıtlan 30 Eylül'e kadar devam edecek. (www.sen-der.org/0 212 244 21 22) FERİDUN ANDAÇ Girit,toprağınsenin...Yola çıkış öykümü anlatacak değilim si- ze, sevgüı okurum... Ama, bu buluşmanın çok öncesine dönmek istiyorum. Şu an gözlerim Elounda Koyu'nda Girit denizini tanyor. Yaseminlerin kokusu sar- mış dört bir yanı... Bir zeytin ağacının göl- gesindeyim... Günlerdir yazımını sürdürdüğüm roma- nımla, bir de Kazancakis'le baş başayım... Ötelerden bir ezgi... Kemençeden gelen ağıtsı bir gam, gayda sesi... Ona katılan bu- ğulu ses... Omuz titremelerini hissediyorum bir an... Sonra yüzümü dönüyorum, 'Zorba' fil- mine... Ardmdançocuklukkentim, ilkgenç- lik okumalanm çıkıyor karşıma... Kardeş Kavgası'nın elimden düşmediği günler... Oturup beğendiğim, belleğimde saklı tutmak istediğim bölümlerini yazdı- ğım bir roman. Kı, bunlann birçoğunu anımsadıkça açar okurum. Gelip de belleğımden asla izi süinmeyen 'Zorba' filmiyle buluşunca... Bir şenliktir başlıyor ben de... Çocukluk düşlerimin, sır- lanmın ortağı Halim'le omuz omuza izli- yor, Tohum Islah Istasyonu'ndaki evlerimi- ze dönünce, Aleksi Zorba gibi oynamayı deniyoruz... tki omuz gerek sirtaki için, iki taşan yürek... Birimiz 'Patron', diğerirrüz 'Zorba' oluyoruz! Girit'e adım atarken bir bu değildi taşıyıp getirdiğim... El Crecoya Mektup' Uzunca bir süre yazmak, sonra Kazanca- kis'in El Greco'ya Mekrup'uyla baş başa kalmak istiyordum. Yazarımızınbu özyaşa- möyküsel anlatısını onun yurdunda yeni baştan okumahydım. llkbasunın notlanmış sayfalannı bir yana bu-akarak kıtabın yeni basımım aldım yanrma. O, hatırladıklannı yazmaya koyulmuş, belleğinin kapılarını açmıştır. Çıktığı yolcu- lukta karşımıza çıkardıklannı bir yaşam, birçok dönemin gölgesinde izlemeye yöne- liriz. Her satınyla bızi içine alan bir yazar tavn'bakışı ile yüzleşmek ne şenlik... ne şenlik! "Gozlerimi kapadım; avcumun içinde Girit toprağıyla uykuya daldım" sözle- rinde beni duralatan onun içsel/düş.sel yol- culuğunun çağnştvrdıklanydı elbette. Yeni bir defter açıp, "Senin Girit Toprağın" di- ye başlık atarak yazmaya koyuldum. Bazı yazarlar böyledir, kendini okutur. Elinizdeki kitap değil, yazann duruşu/bakı- şı, duygu/düşünce atlasıdır. Siz ona doğru yolculuğa çıkarsmız. Yazılan her bir satın okudukça sizde buluşanlarla aynşanlan, si- ze katılanlarla sizden yeni sözlerle biçim alanlan alıp gidersiniz. Bu, bazen bir def- ter, bazen bir yolculuk, bazen bir yerin çe- kim odağıdır. Bir sonraki adımımda kalkıp yazara gıtmek vardı! Öyle de yaptun. Bunlarla yetinmek ola- mazdı, çıkıp Varvara'daki Nikos Kazanca- kis Müzesi'ne gittim, 1da Dağı'na çıktım, bir Girit düğününe katıldım dostlanmla... OKUMA ÖNERILERI * Nikos Kazancakis: El Greco 'ya Mektup, Çev.: Ahmet Angın, 2003, 539 s.; Zorba, Çev.: Ahmet Angın, 220 s.; Kardeş Kavgası, Çev.: Aydın Emeç, 2000, 254 s.; Kaptan Mihalis, Çev.: NevzatHatko, 1993, 544 s.; Günaha Son Çağn, Çev.: Ender Gürol, 2003, 512 s., Can Yayınlan; Allah'm Garibi, Çev.: Ender Gürol, 2Ö03, k Yay., 399 s.; Kayalı Bahçe, Çev.: Ahmet Angın, 1971, Kitaş Yay., 286 s.: Ispanya, Yaşastn Ölüm, Çev.: Ahmet Angın, 1973, Tel Yay., 254 s. * Saba Altmsay, Girit'im Benim (Kiritimu), 2004, Can Yay., * Pandelis Prevelakis, Girit'te Bir Şehrin Hikâyesi, Çev.: Osman Bleda, 1997, Belge Yay., 96 s. BELLEK KUTUSU "Zamanla büyüyüp aklım geliştikçe mücadele de genişliyor, Girit ve Yunanistan 'dan tasıyor, bütün zaman ve mekâna yayılıyor, insanlık tarihine ulaşıyordu; artık mücadele eden Girit'le Türkiye değil, tyi'yle Kö'tü, Işık'la Karanlık, Tanrı 'yla Şeytan 'du Hep aynı, ebedi mücadele. Girit'in mücadele ettiği kritik bir devirde Giritli olarak doğmakla, daha çocukluğumda, dünyada hayattan daha değerli, mutluluktan daha tatlı bir şeyin, özgürlüğün var olduğunu hissediyordum." Nikos Kazancakis Sonra ver elini Hanya... Kandiya tam bir günümü aldı... Daha çok da Girit toprağına, dogasına, in- sanlanna döndüm yüzümü... Kazancakis Girit toprağının her bir yerindeydi benim için. O sert duruşunun altmdaki sevecenli- ği, asi bakışının getirdiği heyecanı sezme- den Girit'i, Giritliyi anlamak, anlatabilmek ne mümkün! Gırit, gördükçe, yaşadıkça, her bir kıyısı- na ulaşıp ona dair yazılanlan okuyup yaşa- nanlan dınledikçe; bir yer, Akdeniz'de bir ada olmaktan çıkıp, benim için, yaşayan, soluk alan, acı çeken, sevinen, kederlenen, kopup gidenlerine üzülen, kalanlanmn se- vincıne. bazen acımasızlığma bakan, için için taşıyıcı olmanm, kıtalar arası buluş- ma geçiş bannağı gibi algılanmanın getir- diği bir 'insanada'sı olarak duruyordu kar- şımda. Sıze, size sevgılı okurum, Girit'i, Girit in- sanmı, Gınt toprağını, bu 'insanada'yı, bir de Kazancakis'i uzun uzun anlatmak ister- dim burada. Bir yazara baktıkça yaşadığı yeri/kara parçasmı görmenin ne anlama geldiğim ör- neğin. Başınızı gökyüzüne kaldırdığınızda ya da Akdeniz'in sonsuzluğuna daldığuuz- da El Greco'nun renklerini görürsünüz. Bir manastırda yaşamanuı salt çile çekmek ol- madığmı bir Giritliden dinlediğinizde, o renk ağışmasının dilini bulduğunuz gibi, Kazancakis'in duygu/düşünce atlasının an- lamını da çözersiruz. Düşündürücu bir yazar YazarL'sanatçıyı var eden, ona aidiyetini kazandıran yerin anlamını Girit'te bir kez daha gördüm. Kazancakis'e doğru yürürken bir yere bakmak, yerin dilini yazıda yeniden kur- mak, taşıyıcı olmanın en başat koşuludur düşüncesıni benimsersiniz hemen. Taşıyıcı, bir o kadar da gösterici, düşün- dürücü bir yazardır Kazancakis. Onun gez- ginliğinde, hayatı anlamanın, dili dönüştür- menin, düşünceyi yazmuı alınlığında tut- manın coşkusunu buluruz. Asidir, toprağı- na bağlıdır her Giritli gibi. Onu, Girit toprağında yeniden okurken yazınuı'hayatın anlamına başka bir pence- reden bakmanın atlasını kuşandığımı da söyleyebilirim. Bir okur olarak. insan, kendi yazanna doğru yürürken içtenliği elden bırakmaz el- bette: ama bir şey de var ki sevgili okurum, bir yazann kendi yazı yurdunun renklerini dünyanm renklenne açması gönendiricidir. Bunu görmek, buna yakın durmak; o duru- şun gölgesinde yeniden okumak... Belki de hayatın öğrencisi kesilmek bu olsa gerek. Girit, senin toprağın ne ögretici, ne gös- terici bir bilsen. Bir o kadar da anımsatıcı... Bellek, bir dilin, bir yerin ayırıcı bir parça- sı olabilir mi? 12 Eylül darbesinin 25. yıldönümünde kültür yoksulu haline gelmiş bir ülkeye bakış... in miladı: 12 Eylül 1980 CİHAN DEMİRCİ Bundan 25 yıl önce 12 Eylül 'ü gerçekleştirenler, bu ülkenin sa- dece toplumsal- sosyal geleceği- ni değil, daha da acısı kültürel-sa- natsal geleceğini de kararttılar. Kültürel altyapısı henüz yerlerde emekleyen bir halkı bulunduğu yerden aldıklan gibi bir sandalye- ye oturtup evine hapsederek kar- şısına onu daha da aşağılara çeke- cek, ülke gerçeklerine yabancılaş- tıracak ilkel bir televizyon yaym- cılığını ve onu kendinden kopara- cak, magazinin suyunu çıkarmış bir yazıh basını koydular. Bu gör- sel ve yazıh kültürsüzleşme bom- bardımanının altında kaldı koca bir halk 1980'li ve 199O'lı yıllar boyunca. 12 Eylül'le birlikte ken- di benliği alınan ve adeta rant esi- ri haline getirilen bir halk, bu sa- yede sinemadan, tiyatrodan, ki- taptan koparak kültürün-sanatın onu insanlaştıracak güzelliklerin- den çok uzaklara demir attı. Cençllğe 'yalan' söylendl Şahit olduğum için gönül rahat- lığıyla söyleyebilirim. 12 Eylül öncesinin sadece anarşiden ve toz- dumandan ibaret olduğunu söyle- yenler, ülke gençliğine bir koca "yalan" söylediler yıllar boyu. 1970'li yıllarda bu ülkenin kültür- sanat hayatı bugünkünden çok da- h% sağhklı, bugünkünden çok da- ha diri, bugünkünden çok daha ya- ratıcıydı. Çünkü ülke üzerine oy- nanan türlü oyunlara rağmen içi- mizde bize özgü güzellikler sürü- yordu henüz. 12 Eylül'ün en büyük zaran bu ülkenin sadece zenginini değil, yoksulunu da kirletmiş olmasıdır. Asıl acı olan budur. Eğitim ve kül- tür altyapısı yok edılen yoksulun kirlenmesiyle başlayan kültürsüz- leşme süreci, bugün hem "man- dalaşma", hem de "maganda- laşma" süreciyle zirve?erde gczi- niyor. Zengininde mandalaşma, yoksulunda magandalaşma yara- tan bu acı tablonun ressamı 12 Ey- lül'dür. 12 Eylül 198O'le başlayan bir süreçte bu ülkede zaten sağlıklı ohnayan eğitim, okullardan tama- men almarak ucube bir sistemle dershanelere kaydınldı. Bugün dünya üzerindeki herhangi bir ül- kede göremeyeceğiniz bir acayip- likle çocuklarımız, gençlerimiz okullarda kendilerine kasten ve- rihneyen bir eğitimi beyhude bir • Türkiye 12 Eylül'üyle aradan geçen 25 acı yılda asla hesaplaşamadı. Oysa ancak darbeleriyle hesaplaşan toplumlar aydınlığa ve güzel günlere ulaşırlar. Türk insanı bu anlamda hem aydını, hem de "sokaktaki" insanıyla koca bir halk olarak sınıfta kaknıştır. çabayla dershane kapılarmda an- yorlar. 12 Eylül ftrtınasıyla başla- yanbir süreçte okullannıyok eden bir ülke, bir rant canavan haline gelen dershanelerin elinde oyun- caktır artık. Türkiye 12 Eylül'üyle aradan geçen 25 acı yılda asla hesaplaşa- madı. Oysa ancak darbeleriyle he- saplaşan toplumlar aydınlığa ve güzel günlere ulaşırlar. Türk insa- nı bu anlamda hem aydını, hem de "sokaktaki" insanıyla koca bir r&lk olarak sınıfta* kalmıştır. Bugün iktidarda, bir önceki ve da- ha önceki akılsız iktidarlann ade- ta "larmızj halı" sererek getir- dikleri, özenle alaturka şeriat dü- zeni oluşturan bir hükümet var. Bakın, Türk- Kürtkaşıması da ge- ne 12 Eylül sonrasının bir ürünü- dür. 12 Eylül'le birlikte solu düm- düz edip üzerinden geçerek tutu- cu ve dinbaz sağı besüi bir cana- var haline getirenler, bugünün so- lunu etnikbir kafesin içine hapset- miş oldular. Kültür toptan yok edlllyor Türkiye gibi kültürel-sanatsal altyapısı hâlâ yollan kadar kazılı olan, Mustafa Kemal rüzgânn- dan öte bir kültürel-sanatsal ay- dınlanma yaşayamamış bir ülke, kültür ve sanatta devlet desteğine ihtiyaç duyacaktır. Şimdilerde za- ten pek çok alanda yok edilen bu devlet desteği, bakan olduğunu te- levizyondan öğrenmiş bir kültür (!) bakanının elinde derin bir uy- kuya yatınhyor ve toptanyok edil- meye çahşıhyor. Kısacası 12 Eylül'ün yarattığı 25 yıllıkbir acı kültürsüzleşme sü- recinde, paşamızuı başladığı tab- lotamamlanmaküzeredir. Ancak, bakan uykusundan da derin bir uykuya dalmış olan halkımız unutmamalıdır ki, son rötuşlann- dan sonra duvara asılacak olan sa- dece bu tablo değil, koskoca ve £anım bir ülke olacMrtu"... 0
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear