22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Tarihsiz Talihsizlik İÇ POLİTİKADA büyük talihsizlik, sözde "nispi temsıre dayalı acayip bır seçim sistemi yüzünden, kayrtlı seçmenın dörtte bır oyuyla parlamentoda üçte iki çoğunluğa sahıp bir iktidann oluşmuş olmasıdır. Ülke, üçyılayakın birsüredirbutalihsizliğin sonucuna katlanıyor. Cumhuriyete verilen zarar Kemalist devrimi büsbütün yıkacak boyutlara ulaşmadı ama, gidiş o yöndedir. Türkiye, şimdiden, Amerika'nın istediği "ılımlı Islam" demokrasılerınin ilk örneği olma yolunda. Bereket, şimdiki gibi bir Cumhurbaşkanı var da, prototip henüz tam bir ürüne dönüşmedi. Dış polrtıkadaki talihsizlik ise, çok zor bir uluslararası konjonktür yaşanırken, gelmiş geçmiş bütün hükümetler arasında tarih bilgisi en zayıf bır ekibin iktidarda olmasıdır. Tarih bilgisi, dünyanın neresınde dursa olsun, herhangi bir ülkenin dış politikasını yönetenlerde mutlaka bulunması gereken bir bilgidir ama, hiçbir ülke o bilgiye şu dönemdeki Türkıye'nın muhtaç olduğu kadar muhtaç olmamıştır. Üstelık, ülkenin şımdı karşı karşıya bulunduğu dış polıtka sorunlannı anlamak ve genel tabloya bır anlam verebılmek ıçın çok engın bir tanh bilgısine de gerek yok. lyı bır lıse düzeyındekı tarih bilgisi bıle yeterlı olabılir. Ama, ne yazık kı, bugünkü dış polıtıkanın sıyasal sorumluluğunu taşıyanlarda bu asgari düzeyın bile bulunmadığı görülüyor. Çünkü, on sekizınci yüzyıl sonlarından Sevr'e kadarki Osmanlı tarihi konusunda bırazcık bılgıyle de, Türkiye üzerine şımdi oynanmakta olan oyunun hangi senaryoya son perde olarak eklenmek istendığı kolayca anlaşılabılir. • kı yüzyılı aşkın süredır uygulanmak ıstenen senaryo, I Türklerı önce Avrupa'dan silme, sonra da bütün Batı içın bır tehlike olmaktan çıkarma, hatta sömüngeleştırme senaryosudur. Mondros ve Sevr'le, son perde açılacaktı ama, Kemalist devrım bu oyunu bozdu. Şımdı, çok daha ınce hesaplanmış yeni bir oyun sahnededır. Cumhunyetın getırdıği ulus anlayışını etnık ve dınsel farklılıklan kullanarak zayıflatmak, küreselleşmecı düşüncenın etkısıyle ulusal ekonomının gücünü kırmak, halkı AB hayalıyle oyalayanlara kabul ettırılen koşullarla dışı tırnağı sökülmüş ve süngüsü düşmüş bır Türkiye yaratmak. Güneydoğu, Kıbrıs ve AB dolayısıyla yaşanan dış polıtıka sorunları böyle bır tarih zeminı üzerınde düşünülmesı ve üstesınden gelınmesı gereken sorunlardır. O zemin hiç bilınmezse ya da karşıdevnmci ve Ikıncı Cumhunyetçı yorumlardan geçınlirse, ustaca savunulduğu sanılan tutumlarla varılacak sonuçlar Türklüğe dıştan çullananların eskıden berı ıstedik- lennden pek farklı olmaz. En tehlıkeli kimya, cahıllikle haınlığı birleştiren kımyadır. îstanbul'un Deniz Kuşları Oktay SONMEZ Demzci Yazar " Yann gene 7.15'te tamam mı?"Ak- şam okul dönüşü Kadıköy Vapur îske- lesi'nde, üniversiteli arkadaşlar böyle ay- nlırdı o gün ıçin. Marmara'nın, "Bo- ğaz"ınmavisi laciverde dönüşürken va- purdan çıkanlar evlerıne gitmeden, ufak tefek alışverişleri için Kadıköy çarşısı- na yönelirler. Hacı Bekir Şekercısi, Bay- lan Pastanesı'nın bulunduğu sokak ka- labalıktır. tstanbul'un o çoksesli, çok renkli, canlı, yaşam dolu akşamlarından biri daha sokağı dolduran insanlarla sar- maş dolaştır. Balıkçı tezgâhlan, satıcı- lar, bin bir renk ve tatlar dünyası manav sergileri, mezecıler, turşucular vapurdan çıkan kalabalığı kucaklar, istedıklenni verir, insanlan evlerine gönderirler "Sen de 10.30'da geçiyorsun dep mi? Öyle yapaüm azizinı öyle yapahm erken vapuriar çok doluu kalabahk oluyor. Çe- kilmiyor." Yıllardır her gün A\Tupa ya- kasuıdakı kendi işyerlenne bıraz geç git- meyi gururlandıncı bır ayncalık sayan pat- ron takımıdırbunlar. Hanımlan da "lüks mevld"de son aldıklan gıysiler, kullan- dıklan ûnlü markalann parfumlerinı bir- birleri için sergilerler. Son vapur 00.45, sıralar, sandalyeler, gündüz tıklım tıklım dolu güverteler neredeyse bomboş. Gece vardiyasını bitirmiş bezgin işçiler, ucuz eğlence yerlennin ısımsız şarkıcı. türkücülen. müzısyenleri, ışlerını çılelı bır mutluluk edinmış, halkın sevgıhsı olmuş tıyatro sanatçıları. Yorgun insanlar. Ekmeğinı çok yorularak kazananlann hikâyelerı ile yüklü hüzünlü bir vapurdur bu. Sonra yine sabah. Cıvıl cıvıl öğren- ciler, ılk aşkın o unutulmaz rüzgânnda el ele göz göze sevgililer, memurlar ve Istanbul'da yaşayanlann her kesımın- den, her yaşta insanlar. Onlan yüzyıl- lardır ıkı kıyı arasında. Boğaz boyun- ca, Adalar'da. Marmara'nın yakın ka- sabalan arasında durup dınlenmeksı- zın gece gündüz taşıyan san bacah bem- beyaz deniz kuşlan. 1800'lerdenbuya- na isim değiştirerek nice günler yan- gınlar, depremler. işgaller, zaferler gö- rerek en son ismıyle Şehir Hatlan Işlet- mesi'nin, bir külrür ve tanh birikiminın kucağı, halkın sevgilisi îstanbul'un sim- gesı olmuş Deniz Kuşlan. Bu gemıler bu ülkede yapılıyor. Biz yapıyoruz. Sa- tın almıyoruz. Döviz ödemıyoruz. "Hız- lan azmış, neredeyse çağdışı olmuşlar" diyor kımileri. Oysa sadece Tuzla'da gürül gürül çalışan on üç tersanemiz var. Her biri gelecek yedi yıl için sipa- riş kabul edemeyecek kadar dolu. Tür- kiye dünyaya her tıp ve tonajda gemi ya- pıp satıyor beyler, hem de muz cumhu- riyetine falan değil, denizcilik denılen endüstn ve tıcaretın aslan olan ülkele- re: Fransa, Almanya, Danımarka gıbı, günümüzdeki kalite standartlanrun kı- lının kırk yanldığı ülkelere. Bu neden- leu DenizKuşlan"nı hızlandırmak, mo- dernıze etmek, Türk tersaneleri ıçin ço- cuk oyuncağı. Bunu ıyı belleyelim. Oysa alternatıf olarak düşünülmüş deniz otobüslerini, milyarlarca dö\iz borcu batağındakı bir ülke olarak dışül- kelerden satın almaktayız. Kaidı kı, da- ha fazla ücret ödeyerek yolculuk ettiği- miz bu araçlarda ne tstanbul var ne de- niz. Ne de bız İstanbul'dan ve denızden bır parçayız. "Deniz Kuşlan"ndaki o tanfsız mutluluktan yoksun, bir tüp içi- ne tıkılmış kişileriz. Okuyonız, duyuyoruz. Kimileri "Ne- resi tarihibu gemilerin,en yaşhsı 1952'de yapılmış" diyor. Oysa "Deniz Kuşla- n"nın tarihi varlıklar oluşlan, takvım- dekı yapıldıklan yılın rakamlanyla ifa- de edilişınden gelmıyor. Onlar, Deniz kültürümüzün, Istanbul gıbi bır coğraf- yada yaşamanuı özelliğinden, geçmi- şimızin birbinne eklenerekbugüne ka- dar gelen birikımlerin toplamı. "Tarihi ohnak" ile *tarih" sözcüklerinin ayn şey- ler, ayn kavramlar olduğunu bilmemiz gerek. Günlerdir gittikçe yoğunlaşan söy- lentiler ve halktan gelen tepkiler, ba- suıda, görsel medyada söyleşiler, yazı- lar sürüp gidıyor. Şehir Hatlan, beledi- yeye, daha doğrusu ÎDO'ya (Istanbul De- niz Otobüsleri) devrediliyor. Artık on se- kiz milyona yakın insanın yaşadığı Is- tanbul ve çevresindekı denizyolu taşı- masını en az iki yüz yıl boyunca karşı- lamış, her birimizin yaşantısına bu çok özel, büyük kentin kültürüne yerleşmış vapurlar, bir görerun bir daha unutama- dığı o eşsiz sahneden silinecek. Bu, Pa- ris'te yaşayanlann bir sabah uyanınca Eyfel Kulesi'ni görememeleri gibi bir şey ya da Londrahlann artık Big Ben'de- ki kocaman saatin vuruşlannı duyama- malan, Venedik kanallannı gondolsuz düşünmekgibı. Diyelim ki tarih denilen ka\Tamı, geç- mışımızden gelen ve hâlâ bizımle yaşa- yan varlıklan hafıfe alıyoruz. Kültürümüz- de yerleşmış olmalannı da önemsemeye- rek "yapüm, okhı"larla ışleri yürütmeyi bir yöntem edindık. Ama bu kent halkı- nnı sabah gazetesini okuyarak, sımit ve çay kahvaltısının keyfıyle ışıne gıtmesin- deki, o aslında paha biçihnez mutluluk- tan ne istıyoruz? u Deniz Kuşlan" ile evı- ne ya da işine gıden insan, bır bılet pa- rası karşılıgında sanki ay ışığı, deniz ma- visı, buz beyazı renkli bulutlar. bembe- yaz köpükler gıbi şeylerden bir pay al- mışçasına duygular ıçındedır. Istanbul daha nice gizemlen, güzelliği ile onun- dur. O da îstanbul'un bır parçası olarak o kısacık yolculuğu ıçinde bu masum mutluluğu yaşar. Yüzyıllardır bu mutluluğu yaşamış insanımızdan bunu almaya hiç kimse- nin hakkı yok. Bırakın "Deniz Kıışlarfnı Bin yıllar boyu süren bır masalda. Îs- tanbul'un o her sabah bizım olan ma- visinde uçuşup dursunlar. PENCERE Enel Hak!.. Abdullah bin Tahir Azdi bır gün Bağdat pazarında bır Yahudi satıcıya kızıp bağır- mış: -Köpek!.. Hallacı Mansur oraday- mış, Tahir Azdi'yı uyarmış: - Içindeki köpeğın havla- masma izin verme, sustur onu... Azdi hemen toparlanıp Ya- hudi satıcıdan özür dılemış... Hallaç: "- İnsanlar dinlehnı kendı- len seçmezler" dermış, "Mu- sevilik, Hıristiyanlık, Müslü- manlık, üçü de hak dınıdır; amaçlan aynıdır, sadece ad- ları farklıdır..." Hallaç'tan bin yıl sonra bu- gün, dinlerin hali pür melâlı- ne ne denir?.. • Hallaç Isa'dan sonra 856'da Basra'ya yakın Tûryöresınde doğdu. Yaşamı bırefsanedır. Doğduğu kentte bır gün ar- kadaşıyla bırlıkte sokakta yü- rürken balkondan yere yansı- yan bir gölgeye takılır Hallaç, başını kaldınnca güzel bir ka- dınla göz göze gelirter bakış- ları ile günaha girerler; Man- sur'un içı tıtrer... Arkadaşına der kı: - Göreceksın, benı büyük felaketler beklıyor. bu kaça- mak günahın sonucunu bek- le!.. Çogu bilgeye göre Hallacı Mansur evrensel aklın dıle ge- lışidir; 'Enel Hak' dedığı ıçın Bağdat'tayargılanıp çarmıha gerilmış, bin kez kırbaçlan- mış, el veayaklan kesılmış, ya- kılmış, küllen Dıcle Nehri'ne atılrnış, bu 'hakıkat' âşığı ef- sanelere karışmış... • Hallaç'tan sonra da 'Enel Hak' dıyenlervar... Kımi yüzeysel bakış bunu "Ben Allah'ım" savıyla açık- lıyor oysa sözün anlamı bu ka- dar sığ değıldir; eskı deyişle 'kâınatın hakıkatındeki vah- deti', dile getinr; Yunus Em- re, Ahmed Yesevi, Hacı Bek- taş Veli, Taptuk Emre, San Saltuk vb. bu felsefenin de- nnliğinde benliklerinı bulmuş- lardır; nedenlerin nedenıne erişmektutkusu insanı insan- laştıran bir itici güçtür. Hallaç'ın Bağdat'ta yargı- lanması sekız yıl surdü.. Konu neydı?.. Yaratan - yaratılan, buyuran - buyurulan ıkılemını ortadan kaldıran yaklaşımın küfür sa- yılması doğaldı; 'Enel Hak'ia vurgulanan fikır egemenlerın işıne gelmiyordu. * Halıfe Muktedir'in iktida- rında 'Enel Hak' dedığı ıçın çarmıha genlen Hallacı Man- sur' un davası bugün de sü- rüyor; ama, çağımızda din ya da mezhep kavgası gibi gö- rünen her çatışmanın altında yatan ekonomık nedenleri in- sanlar artık görmeye başladı- lar... Bugun Türkıye'de Müslü- manlığı kullanarak ıktidar kol- tuğuna oturanların dın ile ımanla ilişkilerı yoktur; bu po- lıtıka Islama en büyük saygı- sızlığı yapısında saklıyor... Ortadoğu'yu kan ve ateşe boğan savaş da ne dınlenn ne uygarlıklann çatışmasıdır... Günümüzde tezgâhlanan ışın gerçeğinı öğrenmek ıçın Emperyalızm nedır?' soru- sunu yanıtlamak gerek... Yemek keyfine keyif katan fırsat Hem zarif hem de işlevsel bir mutfed^, bu kadar hesaplı seçeneklefte sunulursa ne yaplır? Hemen b r IsökbaJ Regina Mutfak bayisine gidilir, inceteriB', aJınır. Yemek keyfine keytf katılır. PARMA MUTFAK / ALASKA BIRKE P^in fiyabna, vsdefarksız Üstdik, diğer tüm kredi katlanna peşin fiyatına, vade farksız 13 taksitJe! 0800 361 0008 www.istikbaimutfak.com.lr VVORLDTAKSTT STOK »«ÂKjumuı sw»ajD«. stıra«L new« mntut BANHL o a * ı u « lizERimc ÜHCE»» KAMPANYA T Boydak H Q E f i İ Ş a K q M 5 A H ) « S E I O U C B «B« VERSILE* Ftnnuuu A « « I rAM AIrtİKOSN &HCt KAUPAHYATt S0«A ERDÎAtfE HAIOU MAH^UZSUft. KAMPAHTA KOŞULLARmA ILGIÜ AffttNTU.1 8İUÎ4 !C;N USTF&ttiRtSTâOAL DE&MA MUTFAK BANTO TEHUÜ SATtCİSi NA BA^VURUNU? TtP06flAFİK HATAİAROAN JSTİK8AL RE6INA HVTTAK BANVO SORUMUJ TUTUtAMAZ VtORLD t<ABT KAWWffAStWOaU3 KART Q*E5tOUWmVtt FMNfaPeflEgBttJOİIt BTİKaAL AŞ.0SA U.CA8 MO I33WKIKAYSCftt. l > Ş S L .DOt«a>l 7UK.MAL HaZIEPE8ASOATCAOK144IUW006AOA1TOK.Wtt.tlE. • tSra»SttAVEDaO!lB»WE*Mİ<OÇ««ITAI<LWİ«B»tASt!»t63>7*!!8 • MEBA OKMtf. İNŞ. SAH. * * a te«BH M K » «2i! 2»MT> B12 S7ME2 • O VE 0CK. KAKKİ» « » > » < .»(B«EB»Tl«OTAlCllSWEZI>SKaBI«! M t l $ n Ç OAY T»< MAt A SUAOHC E « « K W KCe>tt*MEZMOBJ>Sl.l«SA«TU«am<OD0«llEH»!Sl«l« • »LlWŞIk 1ACl MAL S«N HCJ.11 SH ŞIŞU0J122H24B . SSTEU SAK. I1C- 1.T041 »O0««»<ni2 « » 5 » • OHM TAP1 «ZAIN SA« VE TPC LTO STİ 0SK0OA» 921130844» • «ÎOENBJ» »UK-MAL MASumS2i2 3SBJ1JJ • AKÇAJUK KAKSPt MOBiAN VE TK LTD.ŞTI teJHa)*EC£02lH«BH M t B A n U t K » U D İ t M K e A & A R 8 » 7 ! B U S A A K O 2 » S • «LİZONaA SAKOEOSTİCiTlLSHK«SH«Wl02323.^50»; .»0CAEL1 «SA«5A»II»*MCTKK02»325(4.' • «ATSOİANASOUJ0ÖÎİIO1 MOB.KALTICVESAK AS.M£»Kl2 WOT0«ISTİKa«.»tai««l«JT»M«AW»»IP»BP442J!SI96 .>KUn»S<«PI«»IA$.MBΫ£Z042332i2>« • (•HfcOEHk«Wt.»AyOilSO«ÎCENTK!OMlB«IŞEM>iaKS34!3U1 • l«J*tAE5»<n«İTr«»0EK SANTS LTOS1 ! BODRJM3252UK~i • ÜURANTUISAM VîrK LÎD JTLfETW»E02524145»» EZ( 2?»»2 T irrTltinmfl lirmı;i'-|||Tir 1TT1 TTiTirmTTmiı" n i n • SİVASCON««TUf»ZMiHST)C^ANXÎQ^n.M£JtKEZS344î2«)3«0 • $AmiWmiCU«K*Nİ>«AAT TEXSr ttt.~DŞTlMB*K£Z34-43120543 • TRAKDNT£M!ZİŞ»CλCR&eRAN*TSAN İNŞ TAAH NAKMTCİTaçn
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear