23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 2005 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MTJMTAZ SOYSAL Neyin Bayramı? BUGÜN, Lausanne'da kazanılmış "ulusal kabo- taj" hakkını yürürlüğe sokuşun yıldönümü olarak "De- nizcilik Bayramı". Gemiler yine donanacak, kıyı kentlerinde nutuklar söylenip "yağlı direk"\\ şenlik- ler düzenlenecek. O hakkın, Avrupa Birliği'ne tam üyelik sevdası yü- zünden ergeç ortadan kalkacağı, vapursuz, sefer- siz, postasız bırakılmış Türkiye limanları arasında Yunan gemılerinin işlemeye başlayacağı unutula- rak. Aynca, bu yaz atılacak Ek Protokol imzasının so- nucu olarak çok yakında o limanlara "Kıbrıs Cum- huriyeti" denen Rum Yönetimi bandırasını çekmiş gemilerin gelip gitmeye başlayacağı düşünülmeden. Neyin bayramı kutlanmaktadır? Ulkenin çok tirajlı gazeteleri yabancı bayraklı lüks gemilerfe yapılan turistik gezilerin ilanlarıyla do- lu. Beş yıldızlı yüzen oteller gıbi Akdeniz'de, Baltık kıyılannda dolaşan, biçimsiz apartman kılıklı gemi- ler. Ara sıra Çeşme, Kuşadası, Antalya gibi limanla- ra da uğrayan, varlıklı türk aiielerini de Yunan ada- larına görmeye götüren. Bu ülkenin donatanlan o gemilerin daha küçük- lerini yapıp aynı ticaretten para kazanmayı da mı düşünmezler? Denizcilik Işletmeleri, "denizyolla- rı"n\ kuruttuktan sonra, hiç değilse böyle bir işlet- meciliğe de mi kalkışamazdı? Insanlanmızın "nos- talji"s\, sadece sarı bacalı Şehir Hatlan vapuriarı- nın hurdaya çıkanlıp yerferine çirkin katamaran mo- torlann konmasına karşı mı kabarır? Kıyı kentleri- nin sakinleri düzenli vapur seferlerinin kaldınlışına niçin isyan etmezler? O kentlerin gemisiz ve yolcusuz kalmış iskelele- rinde neyin şenlikleri yapılacaktır? Profesör Bayram Oztürk, Gökçeada ve Bozca- ada'yayönelik Yunan niyetlerini ele alan geçen günkü yazısında ayrıca Türk makamlarının o ada- lar konusundaki ihmallerine de dokunmuştu. Ih- maller arasında herhalde oralann Anadolu kıtasıy- la bağlantısını ihmal edişi vurgulamak gerekiyor. Türkiye, anakarayla elinde kalmış iki adacık arasın- da vızır vızır işleyen vapur seferleri düzenleyip ye- ni iskân politıkasının en önemli unsurunu bile oluş- turmuş sayılamaz. Aynı cüşünce Doğu Karadeniz kentleri ve kasabaları için de söz konusu değil mi? Eskinin vapur seferleri yollu ve konforlu gemilerie yenilen- seydi, o kıyılar otobüs salgınının ve sonuçta anlam- sız bir karayolu politikasının kurbanı olur muydu? Deniz boyutunu işin içine sokmadan ekonomik ve sosyal sorunlannı çözmeye kalkışmak, gitgide kuruyan, kısırlaşan ve çirkinleşen bir ülke yarat- maktan başka bir sonuç vermiyor. Bayram günü, bundan sonra, ancak bunun far- kına varıldığı gündür. Muhalefetteki Boşluk Geçmişlerindeki tutarsız davranış alışkanlığını sürdüren günümüzün muhalefet partileri de ülke sorunlarma farklı çözümler üreterek iktidara karşı çıkmak yerine, dış güçlerin ve tutucuların isteklerine iktidardan daha uyumlu olabilme yanşması içindeler. Prof. Dr. Abidin KUMBASAR • nsanlık, tarihin akı- I şı içinde, "güçlü bi- reylerin iktidariarT ve onu izleyen "do- ğaüstü güçlerden kaynaklandığını savlayan iktidarlar" dönemlerini aşarakarûk, "toptamveya- salardan güç alan iktidar* lar"la yönetılme düzeyi- ne erişme çabasını sürdür- mektedir. Geçmişte yer alan yöne- timlerin gerek tekeık (mo- narşi), gerekse inanç kay- naklı türlerinde, yönetim- leri tam denetleyemeseler de, yönlendirebilen etki odaklan olduğu bilinmek- tedir. Bunlar çoğu zaman asıl güç sahibinin yakın çe\Tesi ya da din görevli- leri olarak zaman zaman iktıdarlara destek olma, bazen de egemen gücü frenleme görevlen üstlen- mişlerdir. Bugünkü anlamda bir muhalefet ka\Tamı, ancak parlamenter sistemin ge- İişmesi ve Endüstri Dev- rimi'nin ürünü olan emek- çilerin bilüıçlenerek yö- netimleri etkileyebilecek toplumsal güce enşebil- meleriyle siyasal yaşam- daki yerini alabilmiştir. Böylece özellikle Avrupa ülkelerinde toplumsal sı- nıflann gücü belli oranda yönetsel ağırhk kazanmış- tır. Sonraki yıllarda emek- çilerin etkilerinin güçlen- mesini sakıncalı bulan ege- men kesimler, emperya- list tutumla sömürdükle- ri ülkelerden elde ettikle- n haksız kazançların bir bölümünü kendi emekçi- lerine aktarmak ya da emekçilerin temsilcileri- ne çıkar sağlamak yoluy- la, emekçi muhalefetleri denetim altında tutmayı başarmışlardır. Günümüz- de ise güçlü kapitalist ül- keler, aralannda birlikler kurarak ekonomik ve sa- vaş güçlerini arttınp, güç- süz ülkelerden sömürdük- leriyle kendi içlerinde pay- laşım dengesi kurma ama- cırn gütmekteler Kapitalist düzenin son aşamasına ulaşan emper- yalist ülkeler ve uydulann- da, yasama ve yürütme gi- bi, giderek yargı da ba- ğımsızlığını yitirerek pa- rasal gücün denetüninin ağırlığı altına girmekte, bu yolla toplumlarda güç- ler dengesi bozulduğu gi- bi, iktidar karşıtlan da hak arayabilme olanağından yoksun bırakılmaktadır- lar. tktidarlar ve ıktidar- ların özdeşi nitelikli mu- halefetlerin aynı sömürü amacında birleştiği em- peryalist ülkeler ve uydu- İannda, artık suııfsal bir anlam taşımayan muhale- fetler, iktidarlarla sadece sömürüyü daha iyi sürdü- rebilmenin yöntemleri ko- nusunda yanşmaktalar. Endüstri Devrimi aşa- masının yaşanmadığı ül- kemizde, tüm mülkün Os- manlı'ya ait olduğu dö- nemde sınıfbilincinin ge- lişmesinin olanaksızüğrn- dan, o dönemde yönetsel Her orman bir tohumla başlar Haziran ve Temmuz aylan boyıınca HSBC Advantage ile Dora bayılennden bir Nokıa cep teiefonu alanlar, hem j M O K I A _ "TEMA Vakfı 10 Milyar Meşe Projesi"ne 3 tohumla katılmış olacaklar hem de 13 taksitımkanından faydalanacaklar. Siz de bu kampanyaya katılın. Bu ormana ımzanızı atın... www.nokia.com.tr Kafnsanya stokla'ia sımrlı olup turr Noiaa cep telefonlan ıçn geçertıdır a TEMA A M O K I Aİ^^^^^^t~ CONNF.PTlNr, PF.OP! F advantage Uember HSBC •C> Grmp ağırlığı olabilecek sınıf- sal bir muhalefet gelişe- mezdi ve gelişemedi de. Şekilsel olarak kurulan si- yasal partiler, sosyo-eko- nomik sorunlann çözüm- lerine yönelemedikleri için, dinsel tutuculuk ve dinsel tutuculuk karşıtlığı eksenine göre yapılandı- lar. Atatürk Devrimleri sıra- sında kurulan ilk siyasal partimiz olan CHP, kuru- luş yıllannm yoksullukta eşit olan tüm Anadolu hal- kının kıtlesel temsilcisiy- di. Önderliğin tüm nite- liklerini taşıyan Ata- türk'ün eşsiz bir öngörü ile çağdaş anlamda muhale- fet oluşturma isteği sonu- cu kurulan siyasal partiler, amaçlanndan saptınlarak "karşıdevrimd''lerin top- landıklan siyasal oluşum- lar haline geldiklennden, gene Atatürk tarafından kapatıldılar. tkinci Dünya Savaşı'm izleyen yıllarda, ülkemiz yöneticilerınin arzuladığı "Baö demokrasisi" cep- hesinde yer alabilme iste- ginin gerçekleşebilmesi için, o günlerin CHP ikti- dannda, zorunlu olarak yeniden çok partili siyasal döneme geçildi. CHP'den aynlarak daha liberal bir sosyo-ekono- mik düzen amaçlayan si- yasal bir parti oluşturmak istediklerinı söyleyen ku- rucular, oylannı kolayca arttrrabihne kurnazlığına yönelerek, Atatürk Dev- rimleri'ne karşı davranış- la. rutucu çe\Telerin ya- nında yer aldılar. "Endüst- ri Devrimi" aşamasından geçmediği için emekçi güçlerin toplumsal ağır- Uk kazanamadığı ülkemiz- de siyasal partiler, sosyo- ekonomik çözümler üret- mek yerine, "AtatürkDev- rimJeri"nden ödünler ve- rerek rutucu egemen çev- relerin güçlerini arkalan- na alıp iktidara gelebilme yanşına girdiler. Ata- türk'ün kurarak de\Tİmci yönünü ve amaçlannı be- lirlediği CHP de aynı ya- nılgı ve hatalar zincirinin bir parçası olarak, ödün verme yanşuıda yer aldı. Demokrat Parti'nin "27 Mayıs 1960 DevrimTyle yıkıhnasından sonra ku- rulan ve çağdaş anlamda muhalefet yapan "Türki- ye İşçi Partisi" ise rutucu iktidan destekleyen o gün- lerin CHP'sinin de oylany- la etkisiz hale getirildi. Böylece ülkemizde ger- çek anlamda ve toplumsal devrimci güçlerin ağırhk- lı olduğu bir muhaleferin oluşması gene engellen- miş oldu. tzleyen yülarda halk kit- leleri sürekli aldatıldı, ül- ke dış güçler ve işbirlikçi çevTelerce sömürülerek ülkenin değerlerinin talan edilmesine yol açıldı. Tu- tucu nitelikli iktidarlarla, benzer tutum ve kişiler de- ğişmeden, sadece parti isimleri değişerek bugün- lere gelindi. Kendi özel yaşantılann- da önemsemedikleri din- sel kurallan kitleler önün- de abartarak kullanmak yoluyla halkın oyunu alan ve kendilerini milliyetçi muhafazakâr oiarak nıte- leyen çıkarcı partiler, so- nunda aynı yöntemleri uy- gulayarak, daha içten ol- duklanna kitleleri inan- dırmayı başaran bugünün iktidar partisi karşısında hezimete uğradılar. Halk kitlelerini aydrn- latma yerine aldatma yön- temiyle iktidara gelmeyi amaç edinme yanılgısınnı doğal sonucu olan bugün- kü durumdan, dığer parti- ler kadar, yönetıcilerinin il- kesizlikleri nedenıyle ku- ruluş amaçlanndan saptı- nlan CHP de sorumludur. Geçmişlerindeki rutar- sız davranış alışkanlığını sürdüren günümüzün mu- halefet partileri de ülke sorunlarına farkh çözüm- ler üreterek iktidara karşı çıkmak yerine, dış güçle- rin ve tutuculann istekle- rine iktidardan daha uyum- lu olabilme yanşması için- deler. Gerçek demokrasi- ye ve ekonomik bağımlı- lıktan kurfulmaya yöne- lik bir amaç taşımamakta- lar. Örneğin, ana muhale- fet partisi yöneticileri, ken- di iç yönetimlerinde en ufak bir eleştiriye hoşgö- rüyle yanaşmadıklan gibi, kadrolaşma suçlamasıyla eleştirdikleri iktidardan daha yoğun bir militan kadrolaşmasını tüm ülke- de gerçekleştirmeye ça- lışmaktadrr. Ekonomik furumunu eleştirdikleri iktidann eko- nomi programının teoris- yenini son genel seçim- lerde kendi partilerine ala- rak oy sağlamaya çalış- mışlardır. Irricaya karşı ol- duklannı söylerken şeyh öğütlerini parti sımgesi olarak baştacı etmekten çekınmemişlerdir. Iktıda- nn dışındaki milliyetçi mu- hafazakâr partilerse. sos- yo-ekonomik sorunlara yeni çözümler üreterek de- ğil. egemen çıkar çe\Tele- rine ve tutuculara iktidar- dan daha sadakatle hiz- met verebileceklerini söy- leyerek muhalefet etme çabası içindeler. Ülke sorunlannın gide- rek artmasında, var olan muhalefet partilerinin ik- tidan uyanna ve yönlen- dirme yetersizliğinin et- kisi yadsınamaz. Bu du- rumda, siyasal yaşantının dışına itilen ülke aydınla- n ve "Cumhuriyet Dev- rimleri''nin savunuculan- run demokratik, yasal si- vil toplum örgütlerinde toplanarak güç birliği sağ- lamalan ve halk kitleleri- ni aydınlatarak iktidara al- ternatifolabilecek gerçek bir toplumsal muhalefet oluşturmalan, kaçınılmaz görev olarak belirmekte- dir. Laik Devlet, Laik Olmayan... Mehmet Selim OKÇAY "Ben laik değflim™'' Bu sözler, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbaka- nı'nın sözleri... Laiklik ilkesi üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, laik değil.. Zaten her hali ile belli idi de Başbakan malumu ilan etti... Şimdi, herkes kendi kendisine sor- malı. Laik olmayan bir insan TC'nin laik kalmasını içtenlikle ister mi?.. Ben laik değilim, diyen bir yönetici- ye. bu sorunun sorulması son derece normaldir, düşüncesindeyim. Böyle bir başbakan laiklik ilkesine sıcak bir yaklaşım içerisüıde olabilir mi?.. Her- halde, olabilir, diyemezsiniz... ABD'nin ılunlı bir Islam politika- sınm bizde ve diğer benzer ülkelerde benimsenmesi için, elle tutulur, göz- le görülür bir biçimde bir dış politika ızlediğini görüyoruz ve biliyoruz. TC'de ılımlı Islama engel olabilecek bir kişinin yetkili makamlara gelme- mesi için, ABD, bu nedenle elinden geleni yapmaz mı?.. Bu politikanın her organda bu şekilde olması için ABD çırpınmaz mı?.. Hayır, diyebi- lir misiniz?.. Öyle ise Sayın Başba- kan'ın adım adım bu makama gehne- sinde ABD'nin rolü yoktur, yine, di- yebilir misiniz?.. Peki, Saym Ta>^ip Erdoğan, laik ohnayan bir insan haline nasıl getiril- di?.. Yanıtı çok basit... Küçücükken rahleye orurtularak... Var mı bir itira- zınız?.. Bunun için zemini kimlerha- zırladı?.. ımam hatip liselerini çığ gi- bi açanlar, Menderes'ler, Demird'ler. Özal'lar. Ecevit'ler, Evren'ler değil mi?.. Şaşılacak bir şey yok... Başbakan Erdoğan laik bir insan haline dönebilir mi?.. Bence döne- mez. Çünkü beyin yapısı küçücükken buna göre şekillendirildi. Doğru de- ğil mi? Zaten kendisi de istemez... Laik olmayan bir insan, etrafında kendisi ile çalışacak insanlan yine la- ik olmayanlardan seçmez mi?.. Bunu devletin tüm kademelerinde gerçek- leştiremez mi?.. Gayet doğaldır ki elbette gerçekleş- tinr. Böylece laik olmayan yönetici- lerin yönettiği laik bir devlet.. Cık çı- kabilirsen işin içinden... Böyle bir devlet laiktir, derseniz, kim inanır?.. Başbakan sadece yürütmenin so- rumlusu diyerek, işin içerisinden sıy- nlamazsmız. Yürütmenin yamnda ya- sama organının da aym kalıp içerisin- de olduğunu biliyoruz, bu aşikâr. Öy- le ise devlete can veren kurallan ko- yanlar ve kurallan uygulayanlar laik olmaz ise TC laik bir devlet olarak varlığmı ne kadar sürdürebilir?.. Efendim, devlet sadece yasama ve yürütme organından ibaret değildir, diyerek kendüıizi avoıtmayınız. Diğer organlara da el atmak gerektiğini ABD bilmiyor mu?.. Bunun için çaba içe- risinde değildir, onlar top gibi duru- yorlar, diyebilir misiniz?.. Sayın Erdoğan'ın şu sözlerine bir ba- kın: u Kuran öğrenimi belli bir yaştan sonra zorlaşır. Dhanet'te 15 yaş, ^Iil- li Eğitim'de 12 yaş sının vardır. Bıra- kahnı öğrensin. Tom Miks, Teksas oku- mavakimsernaniolrnuvor.Kuran'ane- den mani koyulsun?.." Kafasma takke geçirip, rahleye otur- tup, Arapça dille yazıh Kuran'ı ez- berletmek mi, Kuran'ı öğretmek?.. Önce bu sorunun cevabını ver... Istiyorsan Tom Miks'i, Teksas'ı ya- sakla, sana kim mani oluyor?.. Yasak- lanmasını gerektirir bir gerekçe söy- le de cevap verelim. O insanlar Tom Miks, Teksas okuyarak elektriği. te- iefonu, televizyonu, arabayı, daha ni- ce nice medeniyet vasıtalarını buldu- lar. Arapça ile küçücük beyinleri yı- kanan insanlann insanlığa ne verdik- lerini söyler misin?.. Batı demokrasisi ile Türk demok- rasisinın çok önemli bir farkı vardır. Hep gözden kaçınhyor. Batı'da solcu- su da sosyalisti de muhafazakân da ik- tidara gelse fark etmiyor, çünkü hep- si laik. Bizde ise görüyoruz ki öyle değil. Başbakan ve yöneticilerin hiçbiri la- ik değil. Bundan 2000 seneden fazla bir süre önce Yunan filozofu boşuna söylememiş: "Azgelişmiş toplumlarda demokra- si çok tehKkeBdir..." Sonuç olarak TC laik olmayanlarla yönetildiği sürece, laik bir devlettir, de- mekte zorlanılır. Ancak halkımızın tercihine hepimiz saygı duyanz. Za- ten herkes layıkı ile idare olur... PENCERE Öğretim İkiliğiyle Nereye Gidilir?.. Gazete manşetleri dehşet.. Üniversiteye gıriş miriş mi?.. Katsayı matsayı mı?.. Zulüm mulüm mü?.. Başbakan Erdoğan'ın kavgasına balıklama dal- dığı "üniversite giriş sınavında katsayı" gargara- sına kendini kaptıran safoş pusulasını şaşınr!.. Kavga Türkiye'nın temel sorunundan ve gele- ceğimizin yazgısını tartışmaktan kopuyor... • Buiş1924'tebaşladı... 1924'te halifelik kaldınldı. "öğretim Birliği Ya- sası" (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) benimsendi... Artık Türkiye Cumhuriyetı'nde çocuklar akıl ve bilim eğitimiyle donanıp çağdaş yurttaş kimliğini kazanacaklardı... Ancak karşıdevrimin yandaşlan öğretim Birliği Devrimi'nı yıkmak için ellerinden geleni yaptılar, bir ölçüde başan da kazandılar... Nasıl?.. Imam hatip okulları meslek kurumlan olmaktan çıkarıldı, temel eğitim yuvalanna dönüştürüldü, sayılan çoğaltıldı, kapılan kız çocuklanna açıldı, üni- versiteler için öğrenci yetiştiren okullara dönüştü- rüldü... öğretim ikiliği başladı... • öğretim ikiliği Türkiye'yi iki cepheye ayırıyor... Dinciler.. Laikler.. Lamı cimi yok, ülkemiz bir büyük iç kavganın teh- likesine doğru sürükleniyor... Üniversiteye giriş sınavının katsayı tartışmasın- da odaklanan çarpıcı gerçeğin anlamı nedir?.. Başbakan Recep Tayyıp demek istiyor ki: - Imam okuluna gidenler ımam olmasınlar!.. Üni- versitelere girsinler, savcı, yargıç olsunlar; polis, su- bay olsunlar; devlet memuru olsunlar; benim gibi başbakan olsunlar!.. Devletı yönetsinler!.. Laik Cumhuriyetı bitirmek için bız bu uzun vadeli tasa- nmı benimsedik!.. Katsayı kavgasının anlamı bu.. özü bu!.. • Başbakan Recep Tayyip Abant'ta düzenlenen müftüler toplantısına da giderek ilginç bir konuş- ma yaptı... Dedi ki: "- Insanlığı içine düştüğü derin buhrandan kur- tarmak için sizlere muhtacız!.." Çok güzel!.. Imam adaylanna üniversite kapılannı ardına ka- dar açmak için eyleme geçen Başbakan, müftü- leri de göreve çagınyor... Pekı, kendisi niçin müftü değil?.. Neden politikacı?.. Niçin parti başkanı?.. Neden başbakan?.. Ülkemizde bir komedya sahneye konuyor... Üniversiteye girişteki katsayı kavgası da bu ko- medyanın sahnelerinden biridir... öğretim Birliği Türkiye'yi bütünleştirir.. öğretim ikiliği Türkiye'yi birbirine düşürür.. Katsayı kavgasının bu kadar büyümesi bile Tür- kiye'nın ne kadar derin birtuzağa çekildiğini gös- termıyor mu?.. EĞİTİM-SEN'e SAHİP ÇIKALIM 12 Mart, 12 Eylül askeri yönetimlerinde TÖS'ü ve TÖB-DER'i kapattıran güçler, bugün yaklaşık 100 yıllık geleneğimizin temsilcisi Eğitim-Sen'i kapatmak istiyor. Bugünlerde ne adına olursa olsun Eğitim-Sen'e yönelik eleştiriler amacının dışına çıkacak, sendikamızı kapatmak isteyen etkili güçlerin amaçlanna yardımcı olacaktır. Eğitim-Sen'e sahip çıkalım. TÖS ve TÖB-DER eski yöneticilerinden ilhan Alkan H. Nedim Şahhüseyinoğlu HlZLANDIRILMIŞ İTALYANCA DİL KURSLARI I ı t • » b HAFTA ARASI (Hattada 12saat) 4 - 26 TEMMUZ P.tesi-Salı-Çarş.-Perş. 11:00-14:00 HAFTA SONU (Haftada 8 saat) 9 TEMMUZ • 7 AĞUSTOS Cumartesi ve Pa2ar 10:00-14:00 15:00 -18:00 /18:30 - 21:30 SINIFLARIMIZ KLİMALIDIR KAYIT: Hafta Içi 10:00-19:00 / Hafta Sonu 12:00-16:00 İtalyan Kültür Merkezi - Tel. 293 98 48 Meşrutiyet Cad. 161 Tepebaşı - http://www.iicist.org.tr Elmadağ Meyhanesi'nde canlı müzik! Bu Cuma ve her Cuma saat 21 :OO'den itibaren Türk Musikisi Devlet Konservaruan'ndan Ayşe Sagyaşar. Dr. Atilla Ovalı ve arkadaşlarının oluşturdugu Ehlikeyf, sevilen eski şarkılar, fasıl ve günümüz popüler parçalanndan seçme ömekler sunuyor. Salı ve Perşembe günleri ise, Dr. Atilla Ovalı'nın ud eşliğindeki özel programını izleyebilirsiniz. elmadağ Rezervasyon için: (0212) 241 03 20 - 23 Cumhurtyet Cad Pak Apt 6/C Eimadag (Dıvan Otelı yann
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear