26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 MAYIS 2005 SALI 3 Arınç: "Anayasa f Mahkemesi'ni | kaldırabilihz." *? Ayağa mı? CUMHURİYET Savunma Elektronik posta: [email protected] www.denlzsom.com SAYFA 17 Tei: 0.212.S12 05 05 Faks: 0,212.512 44 97 - 265 milletvekili 66 üfkeyi gezmiş... "Dünya turizmine milli katkı!" Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı'nın yayını olarak Zonguldak'ta öğrencilere dağıtılan "çizgi roman"da Kurtuluş Savaşı'ndan sonra asıl niyetlerini ortaya koyan idarecilerin Islamiyet'i kalplerden sildiği, Kuran'a doğrudan tecaviiz edemeyen din düşmanlarının Arapçayı hedef " l & alıpezanı ^ssç Türkçe yaptığı --' L, falan anlatılıyordu. Söz konusu vakıf, "çizgi roman'ia Atatürk'e hakaret edildiği yolundaki iddialara yanıt olarak "Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'ün adı geçmiyor ki, niye hakaret olsun" diyor. Bu savunma, yazılmak istenen yeni tarihin temeli olmalı: Mustafa Kemalsiz bir Kurtuluş Savaşı! Bu arada vakfın internet sayfasında çizgi roman aynen devam ediyor! MECLİS Başkanı Bülent Arınç, demokrasi adına ne güzel konuşuyor. Anayasa Mahkemesi'ni Meclis'in yapacağı bir anayasa değişiklıği ile kaldırabileceğini söylüyor. Arınç, bir hukukçu; "Ben Meclisim, her şeyi yapabılirim" diyorsa, doğru diyordur. Demokrasi şehidi olarak nitelenen Adnan Menderes de, odunu bile Meclis'e sokabileceğıni söylemışti. Arınç, Ingiltere'yi örnek alıp Meclis'in kadını erkek, erkeği kadın yapma dışında her şeye muktedir olduğunu söylüyor. Menderes de muktedirdi ve üstelik ağaçların cinsiyeti olmadığının farkında olduğu için odunlar konusunda bir ayrıma gitmemişti. Anayasa Mahkemesi, 27 Mayıs Devrimi sonrası 1961 Anayasası ile kuruldu; 12 Eylül darbesi sonrası 1982 Anayasası'nda da korundu. Bu Meclis, her Meclis gibi bir anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi'ni ortadan kaldırabilecek güçte. Adnan ArıncMenderes'in mirasçısı SüleymarÎL>emirel de zamanında muktedirdi ama hıçbır zaman Anayasa Mahkemesi'ni ortadan kaldırmayı düşünmedi. Acaba niye? Yassıada'da anayasayı ıhlal suçundan yargılanan Demokrat Partılıler, iktidar dönemlerinde "Türkiye'de keşke Anayasa Mahkemesi olsaydı da biz ipin ucunu kaçırırken gerekli uyarıları yapabilseydi" diye hayıflandıkları ıçin mi? Arınç, bir hukukçu. Anayasa Mahkemesi'ni "kapatırım" diyorsa kapatır; "değıştiririm" diyorsa değiştirir.. Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya artık aramızda değıl. O da bir hukukçuydu. Arınç kadar olmasa da anayasa hukukunu bilirdi. Tunaya'nın "Sıyasi Müesseseler ve Anayasa Hukuku" kıtabı vardı: "Demokrasi, kendisini doğuran ekonomık müesseselerle beraber gelirse demokrasidir... Batı demokrasısi, Batı toplumunun ürünüdür. Aşağıdan yukarıya doğru sıyasi iktidarı ve müesseselerini kurmuştur... Az gelişmış ülkelerde ise iktidarda kalmanın yolu, din istısmarına dayanmak ve muhafazakâr kuvvetlerle ışbirlıği yapmakta aranacaktır... Insanları baş hesabıyla sayan aritmetik demokrasi, Batılı bıranlam taşımaz. Demokrasi, sadece bir siyasi rejim değıldır, bir hayat tarzıdır. Az gelişmiş bir sosyal yapı içine getirilen demokrasi, kendisini besleyen bir toprak üzerınde, özünde ve şekilde büyük değişmelere uğrayarak, tanınmaz hale gelecektir... Demokrasi kolayca 'kakokrası' ya da 'otokrası'ye çevrilmektedir; demokratık müesseseler ıçlerı boşaltılarak, demokratik olmayan hatta ne olduğu bellı olmayan bir rejimi sürdürme ve yaşatma aracı halıne gelmektedir." Işte böyle! Tek başına tiyatro - Rizim Tiyatj SESStZ SEDASIZ (!) Çanakkale'de yine eski tas eski hamam ÇANAKKALE Gelibolu Ulusal Parkı'ndakı "hurafe turizmi" aynen devam ediyor... Balıkesir'den bir grup emeklı öğretmenle Çanakkale'ye giden Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği üyesi Nami Güney anlatıyor: "Daha önce bilgilendirildiğimiz için Çanakkale'ye varışımızda geziye başlamadan arabamıza bayan bir rehber verildi. Sıraya uyarak Gelibolu yarımadasını gezmeye başladık. Rehberimiz bayan, Milli Parklar Müdürlüğü'nce eğitilmiş ve elindeki kitapçıktan bizlere tanıtım yapıyor; öğrendiği bölgesel anıları anlatıyor; bizler de dinliyoruz. Tam Mustafa Kemal Atatürk'ün yaralandığı mevzilere geldiğimizde rehberimiz, 'Burada kanlı savaşlar tüm şiddetiyle devam ederken peygamberimiz de savaşlara katılarak güç vermiş ve iman gücü ile düşman güçleri yenilgiye uğratılmıştır' dedi. O anda kendisine eğitimci diliyle gerekli tepki gösterildi ve gereken yanıt verildi." Acaba, Gelibolu'da artık devlet eliyle resmileşen hurafeler için Çanakkale Valisi Süleyman Kamçı ne yanıt verir! Yüksek Yerilim Hattı erdincutkufrı yahoo.com Dikkat! Aşırı aşk kalp kerizi yapıyorl DENtZBANOĞLU Yargı'dan Kafa Kâğıdı'na uzanan bir öykü bu Zafer Diper'in Bizim Tiyatro ekibine neden tek başına tiyat- ro diyorum?.. Çok basit, çünkü bu ekibin sahneye koyduğu hangi oyuna baksanız, eseri oyunlaştıran, yöneten... evet... ve de sahnede rol alıp başkah- ramanı oynayan Zafer Diper... Ama bu demek değil kı, iş bu- nunla bitiyor. Hayır!.. Çünkü Bi- zim Tiyatro, birbiriyle kenetlen- miş oyunculardan, yürekli, ide- alist, tiyatro gibi emek isteyen, alın teri isteyen, yürek, coşku, tutku isteyen, aşk isteyen bir sanat için bir arayagelmış, hep- si birbirinden yetenekli genç, di- namik sanatçılardan oluşuyor. Bizim Tiyatro'yu "Bizim Tiyat- ro " yapan, başka bir deyişle "si- zin tiyatro" yapan da böylesine bir coşkuyu yüreğinde duyan kişilerin bu birlikteliğidir, Türki- ye gibi sanatın zor koşullar al- tında gerçekleştirildıği bir or- tamda, türlü sıkıntılara inatla di- renerek, bu sorumluluğu yürüt- me azmidir... Böyle birazim ol- masa, tiyatro gibi, diğer sanat dallarında da yaşanan "beğeni erozyonuna" karşı bu tiyatro 24 yıl ayakta kalabilir miydi? Ve bu süre içinde, her biri başlı başına "toplumsal bir ile- ti, uyarı, öğreti" olan onca ya- pıtı ortaya koyabilir miydi? Ku- rulduğu 1981 yılından bu yana yaklaşık 25 oyunun sahibi ola- bilir miydi? Nisan ayı başında Kanada Toronto'da sahneye konulan, tek boş yer kalmamacasına do- lu 500 kişilik bir salonda izleyi- cinin karşısına çıkan, Zafer Di- per'in tek başına sunduğu bir tiyatro şöleni olan "Yargı" baş- ta olmak üzere, son sahnelenen "Kafa Kâğıdı" adlı müzikli oyu- na kadar bu tiyatronun sahne- lediği tüm yapıtlarda ortak bir nokta göze çarpıyor. Bu yapıt- lar seyircıye diyor ki, "Tiyatro sadece seyirlik bir eğlence de- ğildir. Bilgi dağarcığınıza, ya- şam felsefenize, birikimlerinize, öğrendiklerinize mutlaka yep- yeni ufuklaraçan biryaşam öğ- retisidir de aynı zamanda". Böyle olunca Zafer Diper eki- binin işi daha bir zorlaşıyor, da- ha bir ciddileşiyor... Savaşların bitmek bilmediği şu dünyamız- da "barışın zorunluluğunu, ge- rekliliğini vurgulayan" ve 19 yıl— dır sahnelerden inmeyen Yargı, "insan onurunu aşağılayan" iş- kence olgusunu işleyen, yine Zafer Diper'in tek kişi olarak sahnede sunduğu "Ölüm Uy- kudaydı", 196O'lı yılların top- lumsal, siyasal birikimini dillen- diren 30 yıllık tarihsel bir süreci gözler önüne seren "Devrimi Çok Sevmiştik" adlı oyunlar hep bu aynı dünya görüşünün ürünleri olarak karşımıza çıkı- yor. Zafer Diper'in, Nâzım Hik- met'in yapıtlarından oyunlaştır- dığı Nâzım Bertolt Brecht'in yapıtlarından kurgulanarak sah- nelenen Halkın Ekmeği, Oriana Fallacinin "Birİnsan"yapıtın- dan esinlenerek gerçekleştiri- len Suikast adlı oyunlarda da hep "insan" unsuru temel alını- O yor, kapitalist dünyanın baskı- sıyla oluşturulan bozuk düzen- de yaşama savaşımı veren in- sanın dramı vurgulanıyor. Bizim Tiyatro'nun dağarcı- ğında, Brecht gibi Alman ede- biyatının diğer ünlü yazarları da yerıni alıyor. 1992-1993'te sah- nelenen "Boğulma ya da Woy- zeck"\e, Georg Büchner'in "Milena'dan Kafka'ya Mektup- lar" ve "Dava ya da Faili Meç- hul Cinayet" yapıtlarıyla Kafka bizlerle buluşuyor. "Kafa Kâğıdı" adlı yapıta ge- lince... Önemli bir işlevi yerine getiriyor tiyatro aracılığıyla... Za- fer Diper'in mitolojiyleyoğurdu- ğu çarpıcı anlatıda bir günümüz dramına tanık oluyoruz. Doğal gıdalarımızı, sağlığımızı, beslen- memizi tehdit eden GDO'lar (Genetiği DeğiştırilmişOrganiz- malar)... Aslında Kafa Kâğıdı, Zafer Diper'in daha önce Şük- ran Kurdakul'la birlikte tasar- ladığı, yine tarım ve toprak ko- nusunu işleyen bir çalışmaydı. Ancak kimi nedenler ve Şükran Kurdakul'un sağlığı gibi neden- lerlegerçekleşemeyince, günü- müzün güncel konusu GDO'la- ra dönüşmüş. Oyunun senar- yosu Zafer Diper, Aslı Taşoğ- lu'nun uzun soluklu mitolojik araştırmaları ve kimi güncel ya- zılı çalışmalardan beslenen bil- gilerle desteklenerek hazırlan- mış. Sözde üretımin yaygınlaş- tırılması ve dünyada açlığa çö- züm dayatmalarıyla güdüîen asıl amaç, genetiği değiştirilmiş organizmaların üretiminin art- masını sağlamak. Bu amaç için seçilen en uygun hedef ise ge- lişmekteolan ülkeler. Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi'nde sahnelenen oyun- da, yaşlı rolünde aynı zaman- da Yunan mitolojisinde ateş tanrısı, bilge Prometheus'u canlandıran Zafer Diper'in ya- nında, Tanrı Zeus'u oynayan eşı Nazan Diper'in bir tiyatro şöle- ni sunduğunu özellikle vurgula- mak gerek. örides rolündeki genç, dinamik, coşkulu, tiyat- roda gelecek vaat eden Aslı Ta- şoğlu, ekibin yenilerinden olup aynı zamanda Zafer Diper'e Iz- gen Diper'le birlikte yönetim danışmanlığı veyardımcılığı ya- pıyor. Bu yazımda, Türk tiyatrosu- nun, sayıları her geçen gün ço- ğalan özel TV kanalları ve bu kanallarda yer alan, birbirinin benzeri diziler nedeniyle "yefe- rince ilgi" görmediğınden söz etmek istemiyorum. Bu konu tı- yatroya yakın ilgililerce ve sa- nat adamlarıyla yeterince tartı- şıldı. Amaaa... bir kapalı kutu TV'nin daracık alanına sıkıştırıl- rmş dizilere, alkol bağımlısı gibi tutkun olan izleyicilerin "tiyat- ro" gibi insanın ufkunu alabildı- ğince zenginleştiren bir sanat dalına bunca uzak olmalarına şaşırdığımı yine de vurgulamak isterim. Kaybeden tiyatro mu yoksa izleyicı mi, burada sor- mak gerekır. Galiba en güzel ya- nıtı yine (ben izleyemedim ama duydum) Zafer Diper vermiş: Kan kaybeden tiyatro değil, kaybeden izleyici. Bu yanıt üze- rıne düşunmek gerek. Ne der- siniz? denizban / superonline.com KÂMİL MASARACI kamilmasaraciuı mynet.com sMz^ HARBİ SEMİIIPOROY semihporoydı yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BILGIN hayatepikOı mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kjjrgenc(fi yahoo. com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 3 Mayıs uncu).mumtaz-arih/ın. com INVALID'S CARRIAGE. >'<>••>'•:, MOTORLU SAKAT ARABASI.. 192O 'OB Sc/GUAJ, AÇIKHAi/ADA KULLAN/CM4< UZSGE ÖZEL OtAGAK SAKATZAie.,UASr/ll/l£ VE YAŞULAR /ÇW YHPfLMff BİR. A/SABAN/N ££KL4M/ İNGİUZ S/ilS/M/N&d r£X >4İ.A4/Şr/. BlLİMEN TTEfcE&LEKÜ SANPALyE MODEUAJ- OBN DAHA SÜrÜ/C OLAN ARASA, KÜÇÛK SrR MOTO&. TAfiAFfA/PAA/ ÇE£tLM£fC7ıEY£>t. SAATTE ? K/CjOMEreE H/Z A&AÇ, rAMAMEM ELLE 19ZO 'LE/SfA/ KAMBALK OtfaAYdM T&4 - F/'ĞfA/pe, 8ü TU/Z AgASALte. f-//ÇBı£ T£HLt'K£'Yl.£ L-İ 8/ÇfMDE GORÜŞ BEDRt BAYKAM 1 Mayıs ve Arınç'ın Tehdidi "Ben Meclisim: Istediğim her şeyi yapabilirim, Anayasa Mahkemesi'ni ben Meclis 'in yapabilece- ği bir anayasa değişikliğiyle kaldırabilirim." TBMM Başkanı Bülent Arınç, bu sözleriyle Cumhuriyet'i taşıyan devlet yapısının temel değerlerine karşı akıl almaz birtehditte bulunabildiği birortamda, 1 Mayıs'ın yüz binlere ulaşan kitle ile beraber coş- kulu bir şekilde kutlanmasının büyük bir önemi vardı. Arınç'ın sarf ettiği sözler, ister istemez "Siz hilafeti bile geri getirebilirsiniz" diyerek sonsuz demokratlığını(!) kanıtladığını zanneden Adnan Menderes'in sözlerini hatırlatıyor. Bu us dışı söz- leri sarf ederek laik demokratik hukuk devleti ya- pısını bir kalemde silmeyi ağzına alabilen bir siya- setçinin, kendisine acilen "Ben nereye koşuyo- rum" sorusunu sorması gerekir. Yargı bağımsızlı- ğını hiçe sayan bu tavır, aynı zamanda Anayasa Mahkemesi'nin "değiştirilmesi teklif dahi edile- meyecek" laik demokratik devlet yapısını nasıl hi- çe sayabileceğini gösteriyor. Bu ülke, Turgut Ozal'ın "Anayasa birkere delinse ne olur" sözle- rini 20 yıldır unutmamışken şimdi Arınç, anayasa- yı toptan gömmekten söz edebiliyorsa demek ki özal'ı bile mumla arayacağız! Muhalefetin mitingleri unuttuğu bir ortamda, AKP hükümetinin meydanın o kadar boş olmadı- ğını görmesi açısından 1 Mayıs'ta Kadıköy'de de- ğişik kesimlerden on binlerce emekçinin katılımı ta- bii ki çok önemliydi. Bazı sloganlar bu tepkiyi dile getiriyordu. "AKP, bilim ve üniversiteden elini çek", "ABD-Avrupa işbirlikçi provokasyonlarına karşı birleşelim", bazıları da DlSK'in yeni yaratıcı buluşlarını yansıtıyordu. "Dağlan ve denizleri se- viyorum", "itedın erkek eşitliğini seviyorum", "Farklılıklan seviyorum", "Evime ekmek götürme- yi seviyorum". Ote yandan "Üikemi seviyorum" sloganı ve Türk bayrakları da ulusunu sevmenin "ay/p"(0 bir şey olmadığını, bazı dar görüşlü aklı- evvellere hatırlatmış oluyordu. Işçisini, ulusunu, emeğı hatırlayıp ön saflara koşanlar arasında rah- metli demokrasi şehidi Kemal Türkler'in eşi Sa- bahat Hanım ve 80 yaşında dimdik mücadeleye devam eden şair Arif Damar da vardı. Sendika başkanlarının konuşmalarına gelince... DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, "AKP iktidarı- nın yıldızları bir bir dökülüyor" dedikten sonra In- cirlik Üssü kullanımına karşı çıkarak büyük alkış al- dı. KESK Başkanı Sami Evren de "Ekonomi bü- yüyorsa yoksulların, çalışanların ekonomisi niye büyümüyor" diye AKP'nin sahte pembe tablola- rını suçladı ve artık daha sert birsiyaset izleyecek- lerinin sınyalini verdi. Ancak bir sendika başkanı vardı ki bu 1 Mayıs dayanışmasının mantığını bozdu. Hak-lş Başkanı Salim Uslu, son günlerde laiklik konusunda veri- len duyarlı ikaz demeçlerini kastedip "Yineyapay gündemlerle rejim paranoyalan oluşturuluyor" di- yerek Erdoğan ve Arınç'ı hatırlatan bir üslupla konuştu. Hele 27 Mayıs ve 28 Şubat'ı da, sözde demokrasiyi savunarak yaptığı çıkışta, 12 Mart ve 12 Eylül'le aynı kefeye koyması, tüm siyasi çizgi- sini açığa çıkardı. Bu arkadaşa biraz tarih hatırla- tıp sormak lazım: 27 Mayıs devrimi olmasaydı, Türkiye'ye sol düşüncelerin girebilmesi daha kaç on yıl sürerdi? Aydınlar ve emekçiler için hangi hak-hukuk arayışından söz etmek mümkün olur- du? Ya da 28 Şubat, laiklik karşıtı gidişatı durdur- masaydı şeriatçı-yobaz mantık sazı eline tam al- dığında, sendikalara, işçilere, demokratlara söz ve yaşam hakkı mı bırakacaktı? Laikliğin koruna- madığı hangi Müslüman ülke, demokrasiyi yaşa- tabilmiş ki! Tabii bu arada Salim Uslu'nun talihsiz konuşması bile bugün gündemin gerisine düştü, çünkü Arınç'ın sözleri "rejimparanoyası" deyimi- ni bile çok gerilerde bırakıyor, açıkça siyasi rejimi- mizi ve Atatürk Cumhuriyeti'ni yerle bir etmekten söz ediyor. Türk-iş, DİSK ve KESK, Arınç'ın deme- cini önceden duymuş olsalardı, tepkileri herhalde farklı ve büyük olurdu. Mitingin güzelliklerine gelince, tabii ki en başta olaysız geçmiş olması ve Edip Akbayram konse- ri geliyordu. Bir de Apo posterleri ile son anda kür- sü önünü basan aymazlar olmasaydı, bu dayanış- ma daha lekesiz olacaktı. e-mail: bedbay a tnn.net - Faks: 0212 227 34 65 B U L M A C A SEÜAT YAŞAYAN 1 2 SOLDANSAĞA: 1/Kavrulmuş buğday. 2/ Çimlenmış buğdayın kaynatılma- sıyla yapılan bir çeşit ye- mek... Kedi ya da köpek yavrusu. 3/ Sayıları gös- termek için kullanılan imlerden her biri... Bir renk. 4/ Afri- ka'nın en yüksek dağı Kilimanja- 3 ro'nun, yerli diller- de "özgürlük" anla- mına gelen adı. 5/ 6 Soyundan gelinen 7 kimse... îlkel top- 8 lumlarda kutsal sa- 9 yılan hayvan, ağaç ya da nesnelere verilen ad. 6/ Su kanalı... Tavlada " ü ç " sayısı. 7/Eski dilde ka- vımler... Sinemada, kamerayla geniş bir mekânm taranması. 8/Bir tür misk faresi. 9/Ayakkabı çe- keceği... Dolma yapmak için hazırlanan karışım. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gerçekte olmadığı halde varmış gibi tasanm- lanan ya da düşünülen. II Kırkpınar güreşlerini düzenlemeyi üstlenen kişiye verilen ad... Tarikat- tan olanların ibadet ve tören yaptıklan yer. 3/Or- han Kemal1 in bir romanı. 4/ABD'nin bir eyale- ti... Başörtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli do- kuma. 5/Kendisine güvenilen kimse. 6/Kuzu se- si... Yapmacıklı davranış... Fas'ınplakaişareti. II Ördeğe benzer bir yaban kuşu... Çemberin çev- resinin çapına oranını gösteren sayı. 8/ Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu... Temel ni- teliğinde olan, asal. 9/ Elde yün eğirmeye yara- yan tahtadat- < yapılmış araç. > n
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear