22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA [ CUMHURİYET 19 NİSAN 2005 SALI INCELEME Çanakkale geçilseydi, Ermenilerin yardımıyla Türkleri Anadolu'da sıkıştınp Karadeniz'e dökeceklerdi SoykınmcıBatı emperyalizmi • Kimse inkâra yeltenmesin, bir soykırım, evet vardır. Bu; Batı emperyalizminin; her şey bir yana, kendi yüz binlerce fidanına, o arada askerleştirmek istediği on binlerce Ermeni yurttaşımıza kıymak pahasına, gerçekleştirilmesine mutlak surette ahdetmiş olduğu, "Türk soykırımıdır". Prof. Dr. TOLGA YARMAN Feyziye Mektephri Vakfı fşık Üniv. A nadolu topraklarına, Orta As- ya kültürümüzle, geçen bin yı- İın başlarında, günümüzden yuvarlak dokuz yüzyıl kadar önce giriyoruz. Kılıt olarak tasnif edilen tarih, malum, Malazgirt Savaşı (1071). Konya-Söğüt-Bursa-Edirne sıçramalarıy- la, tüm Anadolu'yu, nihayette de istanbul'u çevirip zapt etmemiz, yaklaşık üç yüz seksen yıl sonra gerçekleşiyor (1453). Bu aşamadan itibaren yuvarlak yüz- yüzelliyıllıkaralarlaiki kez(1529,1683), Viyana kapılanna dayanıyoruz. Bu süreçte, fethedılenyerlerdeki "inaııç diinyalanyla" karşılaştınldığında sergi- lediğimiz "inanç üstünlüğü", muhakkak kayda değerdir ve sırf bu açıdan incelen- meyi herhalde hak eder. Bu çerçevede, din bazmda gelişen pek çok bağnazlıktan, bizim de nasıbimizi, hem de üst bir derecede aldığımız husu- su, keza laıklık (inaııç özgürlüğü) konu- sundakı duyarlılığımız saklı olarak ve yal- nızca toplumsal siyaset açisından belırte- lim: "Islam"; Türk'ün, Anadolu'ya giri- şinde, bir yandan Kuzey'deki "Ortodoks Rus" ve cephedekı, yine "Ortodoks Bi- zans" ıle, bunlann arasına bıçak gibi gı- recek olan, "karşıflaşmanın"; dığer yan- dan da Güney'deki Müslüman Arap'la, bunu ise Anadolu'ya bir nıilim yaklaştır- mayacak olan, "ittifak" geliştirme siya- setinın, "bayrağıdır". Bunun kökeninde, bir "tefekkür vestra- tejikbirseçim" olmayabıhr. Aııcak şura- sını teslim etmek yerinde olur ki, o "bayrak" olmasa ve mesela, Türkler Ortodoksluğu seç- seler, herhalde "dostvemüHefik" Bızans'la "dost ve müttefık" Rusa rağmen, Anadolu'da yol alamazlar, burayı yurt kılamazlardı! TÜRKLERİ ANADOLU'DAN ATMA SEFERİ Böyle bir açıdan, "milli" ve "tarihideğerle- rimize" (irfanı mühürlü, vicdanı kılıtlı olarak değil, gerçekçi olarak) sahıp çıkacak olanlar bizlerizdir; sözde mıllıyetçi, sözde muhafaza- kâr kültür tornalarından, "hinlik ucubeleri" olarak çekilip halkımızı, kurduklan bankala- n boşaltarak soymayı marifet bılenler değildir elbette. Tarihimizi çözümlemeye devam edelim. On yedinci yüzyıl içinde, geri çekılme dö- nemi başlıyor. Nereden başlatıldığına bağlı olarak, yuvarlak, ikı yüz-ıki yüz elli yıl da bu sürüyor. Bu sürecinuzantısında, Balkanlar'ı ge- çen yüzyıhn başlarında (1912) kaybedıyoruz. Sonra malum, Birinci Dünya Savaşı çıkıyor (1914). Batıhlar var güçleriyle Türk'ü, o tarih- te artık, yaklaşık sekiz yüzyıldır vatan kıldığı Anadolu'dan, hiç değilse Batı Anadolu'dan ve Istanbul'dan söküp Doğu'ya, geldiği yere doğ- ru fırlatmak üzere, en önce Çanakkale Savaş- lan'nda püskürtülecek olan -deyim yerinde sayılacakiır- "Son BirHaçlı LSeferi" düzenlıyor- lar (1915). Ama, son toplamda katıyen başa- nlı olamıyorlar. TÜRK'Ü KARAPENİZ'E DOKME PLANI Batı'nın, Çanakkale Çıkarması'na, salt, "ih- tilale kaymakta olan Çarlık Rusyası'na nıütte- fiklerin yardıma yetişmelerinden" ibaret ola- rak takdim edilen teze iltifat ederek bakmak, kanımızca, birazdan açıklayacağımız çerçe- vede, tam bir saflık olacaktır; Batı, Çarlık Rus- yası'na da muhakkak yetişmek istiyordur; an- cak "Hasta Adam"ın işini tamamıyla bitır- mek, Türk'ü Ege'den ve Istanbul'dan söküp, geldiği yere olabıldiğince fırlatmak, bu çerçe- vede Batı medeniyetinin beşiği, Anadolu'yu pay etmek, herhalde emperyalist şehvetin, yüzyıl- larboyunca boy atmış ıntıkam duygusunun ve stratejinın baş gerekleri olmalıdır. O kadar böyle olmalıdır ki biz düşmanı nihayette Ak- deniz'e dökmesek, düşman bızı, Orta Anado- lu'ya icbar edip, bir bıçımde Karadeniz'e dö- kecektir! Tarihimizi çözümlemeye dcvam edelim. Osmanlı'nın mağlup olarak çıktığı Bırıncı Dünya Savaşı (1918) sonrasında, Kurtuluş Sa- vaşımızı venyoruz (1919-1922). Batı bizi, Anadolu'dan kımıldatamıyor. Tcrsin», bizonu Mustafa Kemal, Çanakkale'yi geçilmez kılarak Türk milletinin kaderini değiştirdi Izmir'den denize savuruyoruz. Burada esas olarak şu hususu belirtmek ye- nnde olacaktır. "Ermeni meselesini" (1915); Çanakkale Savaşlan'nın; daha doğrusu Os- manlı'yı muhakkak çökertıp Türk'ü her ne pa- hasına olursa olsun, dediğimiz gibi, başta Is- tanbul, tüın Batı Anadolu'dan, Doğu'ya sürmek isteyen, bu amaçla da her türlü topu, tüfeği, zırh- lısı ve binlerce kılometre uzaktan devşirdiği An- zaklar ve Gurkalar'la palazlandınlmış olarak, iistümüze salman son Haçlı Sefen'nın, u stra- tejikbir halkasr olarak düşünmemek hıç müm- kün görünmüyor. BATINIM KigKIRTTiCI ERMENİLER Bu çerçevededir ki, Türk kuvvetlerini böl- mek ve Çanakkale'yi yırtabılmek üzere, Os- manlı'ya doğusundan da yüklenilmek istene- cek olnıasını, bu uğurda demek ki Ermenıle- rin silahlandınlıp kışkırtılmasını, stratejik bir master planın gereğı olarak görmek ve konu- ya bılhassa böyle bir açıdan eğilmek gerekır. Asla, "Biz hep iyi davrandık, Ermeniler ise hep kötü davrandılar" ya da "Osınanlı Ernıe- nilere vallah hiç kötü bir şey yapmadı, Erme- niler ise bize biteviye ihanet eüiler" demek ıs- tiyor değiliz. Şu var kı Ermeniler, daha önce de Osmanlı - Rus çatişmaları çerçevesinde, Ortodoksluk öne çekilerek Rus Ordusu yanın- da, Osmanlı'ya karşı savaştırılmışlar; daha sonra, 1917 Sovyet Devnmi 'nden sonra ise bu kez Beyaz Ordu'nun yanında sılahlandırılmış olarak Emperyalıstler tarafından, Bolşevikle- nnüstüne salınmışlardır. Dolayısıyla Ermeni- lerin 1915'te Osmanlı'ya karşı kışkırtılmala- rı, hiç olağandışı bir gehşme değıl, tersine ga- yet sıradan bir vaka sayılmalıdır. Bu çerçeve- de; Osmanlı'nın, Çanakkale müstahkem mev- kılerı, dağıtıhııak üzere zorlanacakken, doğu- suna da bir biçimdc yüklenılerek, kuvvetleri- nin bölünmek istenecek olnıasını, olağan bir harp stratejisı olarak gözetnıemiz gerekir; ışte bunu diyoruz. Daha sonra ya da daha once o olmuş- tur, bu olmuştur; gayn ınsanı ne olmuş- sa, elbette acı olmuştur. BİR CANİ ARANIYORSA... Ama böylesi bir gehşmede muhakkak bir sorumlu, daha doğrusu Batı'nın yap- tığı gıbı brr "cani" aranıyorsa; bu en ön- ce; Osmanlı'yı, her ne pahasına olursa olsun bitirmeye ahdetmiş; Çanakkale Sa- vaşları'nda, şimdı orada yatan Mehmet- çıklenmız ve (üazi'nin "insaııcıllık abi- desi" güzelim değerlendirmesi ıle ıfade edersek onlarla koyun koyuna yatan ve onun için de bizim çocuklanmız saydığı- mız) tngiliz, Fransız, keza Hintli, Avust- ralyalı ve Yeni Zelandah yavrucaklarla beraber, toplam yarrm mılyon gencecik in- sanı telef ettiğı yetmıyormuş gibi Do- ğu'da da Ermenıleri, nıenfui" emellcri için göz göre göre Osmanlı'ya karşı muhak kak tekraren kundaklayan "Baü Enıpeı- yaliznıi"dir. O Batı emperyahzmi ki bugün, evet bugün bıle, ışte burnumuzun dibinde, üs- telık yıne ta Avustralya'dan getinlenler da- hil, aynı yamama zavallı devşırmelerle, Or- tadoğu'da yaptığı, tıpa tıp aynı bir kurgu- yu hayata geçırmekten, hiç başka bir şey değildir. Yıneleyelinı, Osmanlı'nın ön- ceki ya da sonraki, ne ise o, hıçbır olum- suz tasarrufunu örtmek gıbı bir gailemiz yoktur; böylesi bir gayret aynca beyhu- dedır; tarıh ne biliyorsa, zaman içinde söyleyecektir. EVET, BİR SOYKIRIM VAR Ne kı 1915 itibanyla, kimse inkâra yel- tenmesin, bir soykınm, evet vardır. Bu; Ba- tı emperyalizminin; her şey bir yana, ken- di yüz binlerce fidanına, o arada asker- leştırmek istediği on binlerce Ermeni yurttaşımıza kıymak pahasına gerçekleş- tirilmesine mutlak surette ahdetmiş ol- duğu, "Türk soykınmıdır". Çanakkale geçilse, Anadolu'nun her tarafına çıkmış olacak Batı emperyahz- mi; Doğu'da da Ermenilerin manfetıyle, Türk'ü Orta Anadolu'da, kesın kıstırıp gereğini pek tabıı, yerine getirecektir. Böylesi bir sav, hiç kuşku yok ki kap- samlı bir araştırma konusudur. Ama şu- rası muhakkak ki birazcık stratejı mü- rekkebi yalamış hemen herkes, savımıza ilişkin belgelenn, lngiliz, Rus, Fransız, Amenkan harıciyelerinde ve genelkur- maylannda, ııerede ise elimizle konulmuş gı- bı bulunabileceğini, kestirebıhr. Dahası, bu belgelerin, hâlâ daha "kozmik" (en üst) "giz- lilik derecesi" ıle koruıııa altında tutulmak du- rumunda olacak belgeler olduğunu öngörebı- lir. Bizim, zaten açık olduğu anlaşılan arşivle- rimizin açılmasını, biteviye talep edenler, en önce bıze kendi gizlilik deıeceli arşivlerinı aç- malı, şu belgeleri göstermelıdırler; ama gös- termeyeceklerdir; çünkü gösteremezler; gös- terirlerse foyalan ortaya çıkar, foyalan... Ne ilgınçtır kı bu hususu, asker, sivil, bilım- cı, sıyası, bugüııe kadar göremedık, dıle getı- remedik; bari şimdilerde idrak edıp ısrarla gün- deme taşıyalım. Bu yönde araştırmalar yapa- lım, yaptırahm. Batılılann hâlâ gizlilik dere- celı olması gereken belgelerini; açılmış belge- lenndeki boşlukları yakalayıp işaret ederek görmeyi talep edelim. Bakın kazın ayağının ne kadar perdahlı olduğu ortaya nasıl da çıkıve- recek!.. Atatürk'ün dünyaya mirası: Barış K ısacık dıkkate getirdiğimiz tarihsel perspektıfın, en çok herhal- de, yakın tarihımizin baş miman, Mustafa Kemal Atatürkfaı- kındaydı. O'nun, Harp Akademılerı'nde (1905'te), inanılmaz bıçimde, daha yirmi dört yaşında bir "kurmay ögrenci" iken o sırada pek muhtemel görünen Dünya Savaşı'nın çıkması du- rumunda, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Ortadoğu'daki kazanım- larımızı bırakarak Anadolu'ya çekılmemızı ve esas olarak "yurdu- muzıT burayla sınırlandınlmış olarak savunmamızı, bir "tez" ola- rak çalıştığını biliyoruz. Bu açıdan "Ytırttasulh,cihandasulh!" sö- zü, çok anlamlıdır ve özetle şu demek olmaktadir: - Biz, sekiz yüzyılda tüm Anadolu'yu katederek şuradan şuraya gittik; şimdi de "anavatan" kılacağımız topraklara çekildik. Bizi, daha da geriletmek istedinız. En nihayet Çanakkale'de zorladınız Tarihin en kanlı savaşlanndan bınnı çıkarttınız. Yüz binlerce evla- dımızı aldınız. Ancak bir o kadarını da siz yitirdiniz; Çanakkale'yi geçemcdiniz Müttefıklerimiz yenildi; dünya savaşını kaybettık; yedi duvel (düşman), ıçimıze girdiniz. Kurtuluş Savaşı'nı verdik; yurdumuzu, kanş kanş geri aldık. Şimdi kimsenin "bir kanş top- rağuıda" gözümüz yok, ama şunu da bilin ki bızım tek bir kanş toprağımıza göz dikenin (Çanakkale Savaşlan'nda, sonra da Kur- tuluş Savaşımızda, ibret-ül âlcm için kanıtladığımız gıbı) "anasın- dan emdiği sütü burnundan getiririz"' O evrede, sekiz yüzyıllık, bugün ise dokuz yüzyıllık, bilhassabaş- larında ve sonlannda "inanç üstünlügü" ıle destanlaşıp sonuçta, bi- ze bu topraklarda oturmayı ve çocuklanmızın mürüvvetini görme- yi bahşetmiş, Anadolu tarihimizin, özeti ve Kurtuluş Savaşımızın uzantısında kurduğumuz Cumhuriyetın baş bir harcı, işte şu kısa- cık çerçevedir. - Yıırtta sulh, cihanda sulh! Türk insanı bugun, tarihinin bılıncınde olmalıdır. Ama bu yet- mez. O, aynı zamanda, bir dünya yurttaşı olmalıdır. Bu dahi yet- mez; şimdilerde dünyamızın etrafında fırıl fınl donmekte olan Hubble Teleskopu'nun gözüyle evreni, galaksileri seyretme ve ye- rini boylcsı bir evrensel perspektif içinde seçip değerlendırebılme yeteneğinde olabılmelıdır. Bugün Türk ınsanı, ne "rnilliliğiııi", milli tarihini, yanı bu top- raklarda neler pahasına oturduğumuz olgusunu, "evrensellik'' adı- na ıskalayacak ne de "bağnaz bir milliyetçiliğe" saplanıp böyle bir millıyetçılık adına, evrensel olma sevdasından vazgeçecektir. 1 ürk ınsanı yurdundan, bölgesinden başlayarak dünyaya dönük olarak attığı her adımı, böylesi bir bilinçle atmalıdır. Bu özlemi yal- nızca, kendımıze dönük olarak değil aynı zamanda, komşularımız- dan başlayarak dünyamızın bütün uluslanna dönük olarak da ifa- de etmek, Atatürkümüzden edindiğimiz mırasın baş gereğidir. On- lar da mıllı tanhlerini evrensellik adına ıskalamasınlar ısteriz. Ama böyle davranırlarken de bağnaz bir milliyetçılığe zinhar saplanma- sınlar ve evrensel olma sevdalanmasından, hiç vazgeçmesinler is- teriz. "Yiırtta sulh, cihanda sulh", somutta, ancak bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin alnında yazan düsturun, hangi kampta olursa olsun, baskıcı, sömürgen, ınsansevmez, banacı, insanlığın yüz karası odaklann tasfıye edılıp dünyamıza mal edilmesiyle ger- çekleşebilir - Hâkımıyet Kayıtsız Şartsız Büyük Dünya Ulusunundur! Işte bu düsturun bayraklaştırılmasıyla... NOT: Bu yazı, yazann, Ulusal Strateji Dergisi'nin, Ağustos 2003'teyayımladığı, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" Sözü, Ana- dolu Topraklart 'ndakiBin Yıllık öykümüzün Bir Özetidir! baş- lıklı makalesinin zemininde hazırlanmıştır. Sö'z konusu maka- leye, anılan kaynakta aynca (Ozan Yarman 'ın çevirisiyle) Ingi- lizce olarak dayer verilmiştir. SALI ORHAN BURSALI Bana' KarşıYazı Denktaş'ı ben de eleştirdim.. Politikasının hep "Ya taksım ya ölüm" oldugunu, ama gelinen nok- tada bu politikanın çıkmazlarına işaret ettim.. An- nan Planı'naevetdenmesinisavundum. Bu birzo- runluluktu, "barışa" ve Türkiye'nin tıkanmış yolla- rının açılmasına bir şanstı.. Artık bu nokta başarıyla aşıldı. Türkiye ve Kıbrıs (Denktaş) "uzlaşmaz taraf" giysisini çıkardı, bu sa- yede. Reel politikanın gereği yapıldı, eşik geçildi. Ve aynca uzlaşmazlık karşı tarafa atıldı; Papa- dopulos gibi bir Enonisçi ve EOKA'cı ile onu des- tekleyen Rum milleti uzlaşma istemedi. Karşı tarafta tam bir Enosisçi var. Enosisçi, il- hakı en azından uzun vadede mümkün kılacak ye- ni bir anlaşmanın peşinde. Kıbrıs'ta Enosisçilerin çizgisı belirginleşmiştir: Kendi istedikleri bir "banş".. Aramızdaki "ne pahasına olursa oisun Avrupa- cı"\ar ise Enosisçiyi ve uzun vadeli "ilhak" politika- sını görmezlıkten geliyor. "Türkiye'ninyapacağı ve vereceği daha çok şeyler var" diye yazıp çiziyor- lar. önce atıp tuttular, ama şimdi yavaş yavaş Eno- sisçilere kaymaya başladılar. Nerede duracakları- nı biliyorlar mı, doğrusu henüz görülmüyor. Bugün gelinen noktada, Papadopulos süreci yö- netiyorsa, bu tarafta da etkin bir karşı Papand- reu'nun, yanı bir Denktaş'ın olması, eşyanın tabi- atına uygundur. Sanırım bu görevi, ister istemez, Denktaş'ın ra- kibi Talat üstlenmek zorunda kalacaktır. Zaten ar- kada davasının yılmaz savunucusu Denktaş, atma- ca gibi Talat'ın omzundadır! Süreç, duruma göre, Talat'ın ayakları altından da "toprağı" hızla kaydı- rabilir. "Halk desteği" böyle bir şeydir! Ayrıca AKP'de yeniden düşünme dönemi baş- ladı. Heletünelin ucundakı Avrupa Birliği üyeliği ışığı- nın, varlığı ile yokluğunun giderek anlaşılmaz olma- ya, sönecek bir tıtreklikte yanmaya ve.. ...AKP'nin, daha önce burada yazıldığı gibi, "mil- //yefç/"liğinin ön plana çıkmaya başlaması ile bir- likte.. 'Reel hayat' bakalım neleri nasıl yansıtacak! ••• On paralık parodilerle dolu, seyredenlerın "tıp- kısının aynısı" ve "bezdirici" bulup zapladığı dizi zır- valarından birinin altına imza atarak Türkiye'nin kültür hayatına müthiş katkılarda bulunan bir "kö- şe yazan", Gelibolufilminıseyredenleri "güruh" ola- rak adlandırmış.. yani sürüler, ayaktakımı... Doğrusu, ülkemızde sürü sepet güruh varken, on- ları gidip Gelibolu seyircileri arasındaaramak, müt- hiş birtoplumbilimci dedektifliği.. Merak etmez misiniz? Para ödeyerek Gelibo- lu'yu (Bir sanat-belgeselini hem de!) seyreden 500 bin kişiyi mi güruh sınıfına sokarsınız, yoksa evin- de TV'sinde bedava ve bakarkör gıbı gece koltu- ğunda uyuklayarak bırzırvalığı seyredenleri mi (Ben TV'cilerin de bir kısmını güruhun içine sokmama- yı tercih ederim!) Gelibolu'dan bu korku nıye? Çanakkale'den? Belki de hatta Kurtuluş Savaşı'ndan... En azından millete kakıştırdığınız ucuzluğun, ko- lay para kazanmanın hatın suyu hürmeti de mi yok? • • • Bayraklı, bayraksız... Entelektüel gevezelik, mil- leti kabakmış gibi neden ikıye böler? Entelektüel- liğin bayrağı yok mu? Veya entelektüellerın bayra- ğı olmaz mı? Birilerıne göre, olması gerekmez. Bir evrensel yurttaş olarak, herkesi ve ülkeyı de evren- selleştirme görevinı üstlenmişlerdir. Fakat ortalık- ta evrensel bir ülkenin görülmediği bir dünyada bu işi yapmak meşakkatli bir iş. Sonsuz saygım var. Buna karşılık, milliyetçılığın de gerektiğinde her şe- yı çığrından çıkarabilecek birdüşünce ve eylem bi- çimine hızla dönüşebıldiğini anlamak için tarihe bir göz atmak yeter. Fakat yurtseverlik diye, herkesin inanılmaz derinlerine kazınmış, hıç abartmadan söyleyeyim, genetik bir olgu var.. bu doğuşla başlıyor, yaşadı- ğınız çevre ve kültürle serpilip gelişiyor. Ben bunu, en evrenselci bir arkadaşımın, Süreyya Ayhan'ın ipi göğusledıği bir yarışmada boğulduğu gözyaş- larında seyretmiştim.. Müthiş bir dışavurumdu.. Esas sevgıyi yurtseverlikte görürüm. İyi bir yurt- severin, gerektiğinde iyi bir evrenselci ve iyi bir ulu- salcı olabileceğini düşünürüm.. Yurtseverin bayrağı, "söyle seniistediğin herye- re dikeyim"cilerin bayrağı değildir. Ama bayrağı olanlarla, bayrağı istediği yere dikmek için emre ama- de olanlan ciddiyetle birbinnden ayırmaya kafa yor- mayalım mı? Onun yerine, milleti karpuz gibi ikiye mi bölelim?.. obursali@cumhuriyet.com.tr. SOYKIRIM ÎDDtALARI TARTIŞILDI 'Bilmedenkonuşup kargaşa yaratiyorlar' Istanbul Haber Servi- si - Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. \u- suf Halaçoğlu, Türki- ye'de herkesin tanh yaz- maya kalkıştığını belır- terek yazar Orhan Pa- muk'u kastederek "Bir romancınuz,' 1 milyon Ermeni öldürüldü' diyor. Tarih araştırması olma- yan bir kişi çıkıp böyle konuşabiliyor. Herkes kendi işini yaparsa kar- gaşa yaşanmaz" dedi. Yıldız Teknık Üniver- sıtesı'nde "Ermeni Soy- kınnı lddiaJan ve Ger- çekkr" konulu panel dü- zenlendi. Panele katılan Prof. Halaçoğlu, sade- ce Osmanlı arşıvlenn- den değil, dünyadakı dı ğer arşivlerden de ya- rarlanarak gerçeklerin su üstüne çıkarılması ge- rektığıru vurguladı. Prof. Halaçoğlu, çıkan çatış- malarda öldürülen Er- meni sayısımn 6500 ile 8500 arasında, hastalık- tan ve açlıktan ölen Er- meni sayısımn ise en faz- la 300 bin civannda ol- dugunu belirtti. Marmara Ünıversite- si Öğretim Üyesı Prof. Nurşen Mazıcı savaş ko- şullan içinde Ermeni- lerle çatışmalar yaşan- dığıııı, her iki taraftan da ölenlerin oldugunu kaydederek "24 Nisan 1915'te çaüşmalaraka- ülan2bin34S£rmenitu- tuklandı. 24 Nisan soykı- nm günü değil, tutukla- ma günüdürn dedi. Marmara Üniversite- si Öğretim Üyesi Prof. Ferit Hakan Baykal da soykırım iddıaları ile Türkiye'de halkm bir- birlcrine düşürülmek is- tendiğını, Türkiye'nin Kafkaslar'dakı gücünü de zayıflatmanrn arzu- landığını söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear