22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 4- CUMHURİYET 19NİSAN2005SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Hayırlara Vesile' mi? "Sayın hâkim bey ben yetmiş dokuz buçuk ya- şındayım, 55 yıldır gazeteci ve yazarım. Üslubum mizah yolundadır." Fikret Otyam, 13. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yargıcın sorularına bu yanıtı vermiş... "özellikle Başbakan'la görüşmek için hiçbir talepte bulun- madım, randevu istemedim" sözlerini de eklemiş!.. Dava nedir? Otyam'ın "Aydınlık" dergisinde çı- kan bir yazısı!.. Davacı avukatı, Otyam'ın Başba- kan'la ilgili yazısının "acı, elem ve ıstırap" yarattı- ğını, bu acıyı bir nebze olsun hafifletmek amacıy- la mahkemeye başvurulduğunu söylemiş... Sonunda, Fikret Otyam'ın beş milyar, yani beş binYTLödemesikararlaştırılmış... Otyam dayana- mamış, "Gazeteci parası acı biber gibidir, yiyene pek iyi gelmez" diyerek karara boyun eğmiş... Gazetelerde, dergilerde okuduk. Hiç şaşmadım. Günün sık sık yaşanan olayları... Başbakan'ın ya da herhangi bir bakanın gazetede çıkan yazılardan duyduğu "elemi, ıstırabı" hafifletmesininyolu bu!.. Ver avukatına yetkiyi; otursun, gazeteleri, dergile- ri karıştırsın, suç öğelerini arayıp bulsun, açsın bir tazminat davası daha... Otyam da bu anlayışın ye- ni bir kurbanı!.. Daha önce gencecik karikatürist- leri de kırk bin lira ceza ödemeye mahkûm etmek istemediler mi? En başta bizim Musa Kart ve ip- liklere dolanmış kedisi!.. Şimdi bir de Hürriyet ya- zarı BekirCoşkun... Daha kimler varsırada, önü- müzdeki günlerde "acı" karşılığı para ödeyecek? Fikret'e geçmiş olsun! Seksen doksan yaş bir öl- çüt olmuyor artık... Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Emin Yalman da o yaşlarda cezaevine girmemiş- ler miydi? Otyam, dua etsin, 1 Nisan'da yeni TCY yürürlüğe girmedi hazirana kaldı, yoksa soluğu ce- zaevinde alabilirdi!.. Fikret Otyam'ın "Arkadaşım Orhan Kemal" ad- lı kitabını okurken rastladım, daha doğrusu hatır- ladım o 1965 günlerinde yaşanan bir başka mah- keme olayını... Otyam o günlerde bir senatörle il- gili yazısı dolayısıyla ağır ceza mahkemesine ve- rilmişti. "Millet Meclisi'nin manevi şahsiyetine ma- tuf olduğu" suçlamasıyla!.. Bu davada Otyam'ın ilginç savunmasını okurlara sunmakta yarar var. 1965'ten 2005'e kırk yıl! Ama anlayış, tutum hep aynı... "...siyasi polis ne derse desin, nasıl suçlarsa suçlasın, korkmuyorum. Mahkûm da olabilirim. Ama bütün bunlar halkımı sevmemi engelleyebi- lir mi; onun mutlu olması için çabalarımı yüreğim- den atabilir mi? Ülkemin, halkımın tüm uygarlık- lara değer olduğunu biliyorum. Bu onun hakkıdır, inanmışım. Halkım da uygarlıktan nasibini alsın. Bir adalet bakanının emriyle, birsavcının, kültürünün ne olduğunu bilmediğim bir siyasi polisin raporuy- la vazmı geçeceğim bundan? Şaşarım böyle dü- şünene..." Basın tarihinin yapraklarını azıcık karıştırın, da- ha nice yanlış, hatta güldürücü yazar suçlamala- rıyla karşılaşacaksınız! Politikacı, hele yüksekçe bir yere çıkmışsa, eleştiriler ona "elem ve ıstırap" verir, o da yazarı para ödemeye, daha da beteri "içe- ri" attırmaya kalkışır... Kırk yıl, elli yıl, yüz yıl geçse de olay değişmez. En doğru sözü sevgili arkadaşım Otyam söylemiş: "Bu politikacıiara bir haz verir. Maalesef Sayın Erdoğan bu hazzı duymaya başladı. Hayırlara ve- sile olur inşallah diyorum." ACI KAYBIMIZ Elim bir trafik kazası sonucu aramızdan, ayrılan Antalya Şubemizin değerli, çalışkan ve özverili başkanı GÜLEN ALKAN ie eşi ve gelinini yitirmenin acısını paylaşıyor, tüm ÇYDD'lilere ve kederli ailesine başsağlığı diliyoruz. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Ümitköy-Çayyolu Şubesi VEFAT llker Bulucu'nun Teyzesi SANİYE YALVAÇ kaybetmesinin üzüntüsünü paylaşıyoruz. Arkadaşları Sinan-Çağlar-Alev-Erhan-Erinç-Ogün-Özgür Alper-Erdem-Ufuk-Levent-lbrahim-Serdar-Bülent www.cumok.org "BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR." K. ATATÜRK llkesinin yaşayan lideri, Kuvvayi Milliye ruhunun temsilcisi Sn.RAUFDENKTAŞ, aramıza hoş geldiniz. İZMİR CUMOK Din Devletinin Yıkılışı En Büyük Devrimdir 3 Mart 1924'te hilal'et kaldırılmış, onun kadar önemli mahalle mektepleri ve medreseler kaldınlmış ve "Eğitim Birliği" Yasası kabul edilmiştir. Din devleti görüşü artık bitiyor, Laik Cumhuriyet işte o zaman gerçekleşiyordu. Alcv COŞKUN T ürkiye oldukça duyarlı bir dönem- den geçiyor. Din motiflerine daya- narak iktidara gelen AKPVlcn, dış güçlerin beklentılen var. AK.P bir yandan tabanını büsbütün kaybet- mek endişesi, öte yandan da söz verdiği dış güç- lerin istckleri arasında bocalıyor. AB uğruna verilen ödünler ortada. Kıbns göz- den çıkanlmış, lîrmeni soykınmı komedisi ıılııslararası platfomılarda daha sık önümike çıkıyor. Kuzey Frak'ta, PKK'nin yeniden güç- lenmesine olanak tanıyan koşullargeçcrliliği- ni koruyor Örneğın, geçen hafta Siirt'in Per vari ilçesinde Herekol Dağı yakınındaki çatış- mada üç ordu mensubu, bir koruma şehit ol- du,2lPKK'liöldü. Ekonomide enflasyon inerken, işsizliğın ve dış borçlann artması ve gelir dengesizliği sü- rüyor. Tüm bunlann ortasında, bir bakıyorsunuz Meclis Rasjkanı, dış politika uzman ve önder- lığine soyıınuyor. Hge'de ulusal çıkarlanmıza ters düşen açıklamalarda bulunuyor. Buna kaı- $ı ne Diijişleri Bakanı ne de Başbakan ciddi bir karşılık veremiyor. Bu duyarlı konu ortada ka- lınca (ienelkurmay adına Org. llkerBaşbuğ"ca- sus bclli"" karannın halen geçerli ve yürürlük- te olan bir devlet politikasının tanımı olduğu- nu belirtmek zorunda kalıyor. Aslında, siyasal iktidar ile Genelkurnıay arasında bir çizgi fark- lılığını gösteren bu açıklamaya karşı da yetki- lilerden bir karşı çıkış ya da onama yok... Bü- tün bunlar olurkcn, Başbakan Norveç'te, Dı- şişleri Bakanı Cezayir'de, Meclis Başkanı Lük- sembıırg'da, lçişleri Bakanı Alnıanya'da gezi- deler... Bu kargaşa sürerken, kimileri kavram kar- maşası yaratma konusundaki görevlerinı sür- dürüyorlar. Emre Kongar Hoca, bu nedenle iki haftadır kendi sütununda yanlış savlar- doğruyanıtiarbiçimindebirçokkonuyaaçık- lık getiriyor. Biz de burada, bir iki kavram kar- maşası iizerinde duracağız. Abdullah Gül'ün Cezayir gezisine katılan Ahmet Hakaıı, Cumhurbaşkanı Se/er'e gön- derme yaparak Cezayir'de radikal Islamcı ha- reketin önünü kesmek ıçın binlerce insanın öl- diiğünü, ama şu aııda Cezayir'de "ılınılı tsla- nıa ycşil ışık yakıldığıııı, İslaıııi mesajlann dev- let kal ııula sık sık kullanıldığını, ülkede tiirban sonıntı olmadıgını,tarikatlara müsamaha gös- terildiğûü", böylece "Cezayiı'deıhmh Islam uy- gulamalanyia radikal tslamın önüniin kesildi- ğini" belirtiyor. (Hürriyet 11.4.2005) Oysa Sayın Sezerne demişti; "•Yakın tarihe bakıldığında, çevremi/de geçiş döncmi ömeği olarak ılınılı Islanı nıodeliyle sıkça öne çıkarı- laıı kimi ülkclerin, daha sonra kaçınılma/ bi- çimde radikal bir değişikliğe uğrayarak kükten- dinci bir rejime dönüştüğü görülmüştür." Sezer ilave ediyordu, "-.biâdiger Müslüman ülkelerden faıklı kılaıı asıl dcğer, dinscl yoru- mumuzdan çok,laikdevletve toplum yapımı/- dır." Bereket, Ahmet Hakan'ın bu yanlış mantık çizgisine yine Hürriyet'ten Fatih Altaylı yanıt verdi. Cezayir'de asıl kaybedcninlaiklerve ra- dikal fslamcılar olmadığını, bu konunun u Af- rika egemenliğT sorunıı olduğunu, radikal ts- lamcı hareketten sonra kazananın "ABD'niııege- mcnliği" olduğunu, ülkemizde de benzer oyun- lann oynanıyor olabileceğı belırtti. (12.4.2005) Emperyalizmin oyunu Ilınılı tslam, radikal îslam, bunlar emper- yalizmin Türkiye'ye giydirmeye çalıştığı ka- lıplardır. Tarikatlara hoşgörülü tavır, Islami me- sajlar, riirbana her noktada yeşil ışık, sonun- da bunlan özleyen ve yayanlan da tahrip ede- bilir. Dinin devlet işlerina karıştırılması, Tür- kiye'nin önünü açmadı. Bizim aydınlık yolumuz Aydınlanma dev- rimleridir; kutsal din duygularının politikaya alet edilmesini önlenıektir. Yoksa, kavram kar- maşalan ve din duygulannın politikada kul- lanılmasının kara kuyusu içinde debelenip dunıruz. Emperyalist emeller güden dış güç- lerin de asıl istckleri budur. Kimi sevdiğimiz ve saydığımız ünlü yazar- lar ise bugünlerde daha vahim bir yanlışlığa dü- şüyorlar. 1919-1920 hareketinde önde olan asıl konu "antiemperyaBznıdir''dıyorlaı. Doğru, baş- ka ne olabilirdi ki.. dört bir yanından işgal edil- mişbiryurdunkurtanlması sözkonusuydu. Son- ra Gazi'nin 1937'lere kadar laik olmadığını belırtilıyorlar. Atatürk, ta başından beri hem antiemperya- listtir hem de Fransız büyük devrimini özüm- semiş bir önder olarak ulus devlet yaratıcısı- dır. Atatürk sadece "Antiemperyalisr olsaydı, Iran'dakı HumeyııiMen, Rafsancaııi'dcn fark- lı olur muydu? Evet, Atatürk'ün her şeyden önde "antiem- peryalisf olduğu yadsınamaz. Atatürk, ba ğımsızlık ilkesine sıkı- sıkıya bağlı, tam anti- emperyalist bir düşünce yapısına sahipti. An- cak, Atatürk aynı zamanda ve o derece güçlü olarak laik temellere dayanan bir "Cumhuri- yetçi"dir. 29 Ekım 1923 'te Cumhuriyet ilan edildiği za- man, bu Cumhuriyet, içi dolmamış bir çerçe- veden ibaretti. 3 Mart 1924'te kabul edilen ya- salarla Cumhuriyet, gerçek niteliklerine ka- nışmuştur. Çünkü, 3 Mart 1924'te hilafet ve onun ka- dar önemli mahalle mektepleri ve medreseler kaldınlmış ve "Eğitim Birliği" Yasası kabul edilmiştir. Din devleti görüşü artık bitiyor, Laik Cumhuriyet işte o zaman gerçekleşiyor- du. Niyari Berkes'in belirttiği gibi "Din devleti ğörüşünekaı-şıulusdevletgönişününzaferi,çağ- daşlaşma yolunda bdli bir dogrultuda birbiri arkasından gelecek bir divi refurmun kapısını açmışoluyordu."Atatürk laik ilkeleri benimse- meseydı, Cumhuriyetin ilanından 4 ay sonra Halifeliği ortadan kaldınr mıydı? Medresele- ri, dini eğitimi, "şeriyevekâletini" ortadan kal- dınr mıydı? Atatürk baştan beri laik ilkeleri benimsemesey- di, hukukta en büyük laik devrim olan Medeni Kanun'u 4 Nisan 1926'da kabul eder miydi? Atatürkçü düşünce sistemi bir bütündür. Tam bağımsızlık, laik Cumhuriyet ilkeleri, çağdaş- laşma, altı okun tenıel ilkeleri bu bütünün aynl- maz parçalandır. Din devletininyıkılışı en büyük devrimdir. (*) Türkiye'de Çağdaşlaşma, YKY, 2002, s. 521. TEKEL'in Özelleştirilmesi Yarı Sömürgeleşmedir PlX)f. Dr. Tayfiin ÖZKAYA Ege Üniversitesi Zimat Fak. B ütün dünya üniversitelerin- kiye'de de faaliyet gösteren sigara de sosyal bilimlcr ve mü- monopolleri TEKEL'i olduğu gibi hendıslik ögrencileri genel yutmak istemektedirler. Bunlann .de sosyal bilimlcr ve mü- 'hendislik öğrencileri genel ekonomi dersi alırlar. Bu derslerde tekellerin (monopollerin) kamu re- fahını azalttığı anlatılır. Yani libe- ral ekonomistler bile monopollere en azından karşı göriinürler ve bun- lann "serbcstpiyasayı" urtadankal- dırdığını savunurlar. Kuruluş ola- rak "TEKEL" 1986 yıhndanbu ya- na riitünde devlet tekelinin kaldınl- ması ile monopol özelliğini yitir- miştır Ancak o yıldan bu yana ku- nılan yabancı sigara firmalan piya- sayı tam olarak ele geçirerek mono- pol oluşturamamışlardır. TEKEL yüzde 60 dolayında pıyasa payı ve sahip olduğu değerli taşınmaz malları ile iştahlan kabartmaktadir. Ülkemizdeki liberallerin çoğu TE- KEL'in özelleştirilmesi durumun- da bunlan dünyada monopol oluş- turmuş sigara devlerinin alacağını bildikleri halde, kapıldıklan "özel- leştirme" saplantısı ile bu mono- polleşmeyi akıllarına bile getirme- mektedirler. Devletçiliğe karşı ol- ma saplantısı ile özelleştirmek için başvuran bir yabancı fiımanın ço- ğunluk hisscsine Japon devletinin sa- hip olduğu gerçeğini de akıllanndan uzak tutmaktadırlar. Bu fanatik özel- leştirmecilerin çok sevdiği ve Tür- bu özelleştirme sonrası tam bir mo- nopol oluşturacaklan kesindir. Bu monopolleraslında şu anda bile çok güçlüdürler ve serbest piyasa de- nen şeyi her gün yok etmektedirler ve etmişlerdir. Yabancı sigara ve tü- tün firmalan piyasada çok büyük bir denetleme gücüne sahip olmuşlar- dır. Bu güç, TEKEL'in yok olması (özelleştirilmesi) durumunda tütün ahmında ve sigara satınıında tekel olacaktır. Örneğin "Rekabet Kurulu" ka- raıianndan öğreniyonız ki bu tinna- lar,rekabetiortadan kaldıracak şe- kildebakkalve hipermarketlerera- kip üriinleri satturnayacak sözleş- melerdayatmaktadırlar. (Kararsa- yısı: 02-45/533-221, karar tari- hi:25.7^002) Ayrıca bazı hipermar- ketlerle organik ilişkilerkunnuşlar, rakip sigaraları fiilen sattırmamak- tadırlar. Bütün dünyada bu kuru- luşlann pervasız sigara reklam ve ta- nıtımları ile özelleştirme sonrasın- da sigara satışlarını arttırarak sağ- lık açısından büyük zararlar verdi- recekleri de açiktir. Şu anda bile dünya tekelleri oka- dar güçlüdürler ki, TEKEL'in par- çalanarak satışı bile onlann gücü- Tarım Ekonomisi Bölümü nü sınırlamayacaktır. Kamunun bü- yük gclir kaynağını oluşturan TK- KEL, çok küçük sıcak para akışla- rı karşılığı özelleştirilmek istenmek- tedir. Bu konu o kadar açıktır ki "Tobacco Reporter" adlı bir yaban- cı yayında bile açıkça "1MF geçen yıl arabk ayında göndermeyi vaat ettiği 1.6 milyar dolarhk borç için Türk hiikiimetinin özelleştirme ko- nusunda göstereceği kararlılığı ön- koşul göstermiştir" diye yazabil- mektedir. (Tobacco Reporter, Şu- bat 2003) TEKEL in özelleştirilme- sinin arkasından şunlar beklenebi- lecektir: Zaten düşen tütün alun fi- yatlan, kurulan tam monopol ne- deniyle daha da düşecektir. Tütün alımları kısıtlanacaktır. Şu anda bi- le tütün alıcısı firmalann tamamı- na yakinını bu yabancı firmalar kontrol etmektedir. TEKELi de ber- taraf edince, piyasa tam kontrolle- ri altında olacaktır. Alım fiyatlan- nın düşürülmesi için başka ülkeler- den Şark tipi tütün ithalatlan yapa- bileceklerdir. Belki de günde bir dolara çalışan Çinli üreticiler kullanılacak ve Çin'den ithalat yapılacaktır. Sigara fiyatları T1İK1İL olmadığı için çok kolayhkla daha hızlı arttınlabile- cektir. Tüketici de bir yandan sömü- rülecektir. Yerli sigara markalan ge- riletilecek, belki de tamamen yok edilecektir. Böylelikle Şark tipi tü- tün ihtiyacı yabancı markalann için- de bulunan tütün kadar olacaktır. Bazı sigara fabrikalan kapatılarak işçilerin çoğuna yol görünebilecek- tir. TEKEL'in özelleştirilmesi Reji günlerine geri dönmektir. Türiciye'nin yarı sömürgeleşmesidir. "Alman- ya'mn TEKEUden küçük sigara üre- licisi Reemtsama'yı İngiliz Imperial Tobaccofirması6.2 milyardolara al- mıştır". Bundan çok daha değerli TEKEL'in satılmasını yanlış bulmak- tayız. Ancak daha önce teklifedilen düşük özelleştirme bedellerinin ka- muoyunu tatmin etmediği açıktır. Şimdi belki de rakam biraz arttırıla- cak ve yabancıfirmalannorganizas- yonunda medya desteği ile "iyi alış- veriş" şeklinde kamuoyu ikna edile- cektir. Ne yapılmalı? THKRL'in özelleştirilmesinden tamamen vazgeçilmelidir. TliKlîL özerkleştirilmeli, çalışanları yöne- time katılmah ve politik amaçlar için kullanımından vazgeçilmeli- dir. Tütün Tarım Satış Kooperalif- leri güçlendirilmelidir. Tütün alım-satımı açık arttırma sistemine göre yapılmalı, üretici- nin zayıf olduğu sözleşme sistemi bırakılmahdır. Türkiye yan sömür- geleşmeye layık değildir. en I önemli sorunlardan döneklerdir. Bunlar her dönemde her toplumda özellikle Türki- ye'de siyasal yapımn geliş- mesinin önünde engel teş- kil etmektedirler. Sağda entelektüel birikim oluşa- madığı için bunlar hep so- lun içinden çıkıyorlar. Dö- nekler hep benmerkezci ve vazgeçiîmezdirler. Bun- lar hep önemli kişilerdir. Topluma yön vermekten aslavazgeçmezler. Sosya- lızmı savunurken de hak- lıydılar, kapitalizmı yani piyasa ekonomisini savu- nurken de haklıdırlar. Ön- ce hakhlar ön kabulü son- ra söyledikleri. Kendileri dönerler; bu yetmcz, son- ra birlikte olduklan insan- ları ve grupları yeni sa- vundukları şeylerc inan- dınnak için canlabaşla yi- ğitçe çalışırlar. Hep yük- selen değeıierden yana ol- duklan için taraftar da bu- lurlar. Normal insan, yaşamın- da yanilabilir ve ben artık bu işte yokum deyip kena- ra çekilir, yeni sakin haya- tına devam eder. Bu, anla- yışla karşılanır. Zaten de- ğişim evrenin temel yasa- sıdır. Doğada her şey ev- Dönekler... rim kanunlanna bağlıdır. İnsan da yaşam süresinde olumlu ya da olumsuza doğnı değişebilir. Ama de- ğişmek başka, dönmek ve alçalmak başkadır. Bun- lann yaptığı alçaklık. "Dö- nek"in sözlükteki karşılı- ğı, sözünde, düşüncesinde, kanısında durmayan, güve- nilmeyen, görüşleri sık sık değişen kışidır. Bunlar "önemli kişi- ler"dir. Her yeni durumda görüşlerini şiddetle savu- nurlar. Hep önemli yerlcr- de olurlar, şimdi de hep ekrandadırlar. Günün her saatinde ekranda görünür- ler. tnsan, acaba bunlar ev- leıine lıiç gitmiyorlai' mı di- ye düşünebiliyor. Bilme- dikleri hiçbir konu yoktur. Deprem konusunda da, ftıt- bol konusunda da en çok onlar konuşurlar. Önemli olduklarından bizc görüş- lerini anlatmak ve bizi ay- dınlatmak için bu fedakâr- lıklara katlanırlar. Daha önceki görüşlerinde nasıl yanıldıklannı, şimdi artık yanılmadıklarını bıkma- dan anlatırlar. Peki ama, ErcanYEŞİLYURT ya yine yanılıyorlarsa?.. Olsun, önemli adam ol- duklan için topluma yön vermek onların görevi. Şimdi solculuğu bıraka- rak nasıl solcu olunacağı- nı anlatmaktadırlar. Piya- sa ekonomisini savunma- yanların solcu olamayaca- ğını söylemektedirler. Sol- cular neden sağ politikala- n savunmuyorlar diye çok kızıyorlar. Bunlar devlet kavramı- na gıcıktırlar. Bu yiizden kamuya ait olan şeylerin, devlete, onlara göre aske- re, polise ait olduğunu dü- şünerek satılmasını iste- mektedirler.Günümüz dünyasında olumsuzluk- ların ana nedeni kapita- lizmdir. Kapitalistler ken- di içlerinden entelektüel yetiştiremedikleri için sol- dan entelektüel birikimi olanlan satın alıp sistemin savunmasını onlara yaptı- nyorlar. Ülkemizdeki med- yanın çoğunu da eskiden solun içinde olan dönekler yönetmektedirler. Sanki onları birileri zor- la solcu yapmış gibi inti- kanı duygusuyla hareket ediyorlar. Halbuki o za- man solun pıyasası vardı, sol popülerdi, sol yükselen değerdi, solcu olmayan adam sayılmazdı. Şimdi durum değişti ya, sol dü- şünce üzerinden, toplum- dan intikam alıyorlar. Sol- culuk yeniden popülerleş- tiğinde bunlar yeniden en hızlı solcu olup devrim için neler yaptıklannı anlata- caklar. Şimdi olduğu gibi bu konuda kitaplar yaza- caklar. Bu sefer "kendile- rini değil başkalannı" an- latıp yazacaklardır. Yeni- den "yaşasııı başkaldın" diyeceklerdir. Açıkotu- rumlarda, haber bültenle- rinde canlı bağlantılarla, piyasa ekonomisinin ül- keyi nasıl borç batağına sürüklediğini söyleyecek- lerdir. Bunu zamanında Özal'a söylediklerini; ama onun, "Seıı daha solculuk- tan kurtulamadıır diyerek güldüğünü anlatacaklar- dır. Psikiyatrlar, psikolog- lar, dönekliğin bilimsel izahı olmadığını söyledi- ler. Ancak bunun, toplum- da değerler kaybının, top- lumsal kimlık sorununun sonucu sosyal bir hastalık olabileceğini vurgulayıp bunun kişiye yansıması ol- duğunu belirttiler. Bunlara tutturamayan- lar da denebilir. Yeni sa- vundukları ideolojik grup içinde de kendilerine tem- kinli yaklaşıldığından sos- yal ilişkilerini yine eski solcu tanıdıklanyla sür- dürmektedirler. Yapılması gereken, bun- ları mümkün olduğu ka- dar toplumda teşhir etmek. Bıkmadan herkese ulaşıp anlatarak toplumdaki et- kilerini azaltmaya çalış- nıak. Yann da şimdi sa- vundukları düşüncelerini satacaklannı, bunlann bor sa yatinmcısı gibi piyasa- sı yükselene yatınm ya- pacaklanm, onlan da sa- tacaklannı bıkmadan an- latmak. Bunun yolu da so- lu adam gibi bir örgüt ça- tısı altında toparlamaktan geçnıektedir. Sosyalizmin ölmediğini, sömürü olduk- ça insanlann sömürüsüz bir dünya için çabalama- lanndaki haklılığın başka yolu olmadığını anlata- rak... Son söz: "Döneklik ihanettir; ilıaııcüıı her tiir- lüsü alçaklıkaı." PENCERE Ulkücülerin Durumu?.. Siyasal bakımdan 'sol' kavramının kökeni Fran- sa'dır; 28 Ağustos 1789'da kralın vetosuna karşı çıkmak için Meclis Başkanı'na göre solda oturan- lara bu ad yakıştırılmıştır. Ancak, çok iyi bilineceği gibi, insanlık tarihinde demokrasi -yalın bir dille söylersek- Kilise huku- kuna karşı laik hukuku savunanlarca kurulmuştur... Demek ki dinciler sağcı.. Laikler solcu.. Dinciler Avrupa'da siyasal yaşamdan tasfiye edildikten sonra bu kez sağ-sol kavramları 'bur- juva-proletarya' sınıfları arasında paylaşılırolmuş- tur. Çok yalın ve kaba da sayılsa, olayın özü böyle özetlenip vurgulanabilir. • Peki, bugünkü Türkiye'de durum ne?.. önce bir soru: Bizim siyasal yaşamda hâlâ dinci var mı?.. Var!.. Yalnız ülkemizde değil, tüm Islam dünyasında Is- lamcılar ikiye ayrılıyorlar: Radikal (köktenci) Islamcılar. llımlı Islamcılar.. Bu deyişlerin raconuna göre birinciler Ameri- ka'dan yana, ikinciler Amerika'ya karşıt anlamına da geliyor; sağcının da daha sağcısı olabiliyor... Avrupa'da dinciler Aydınlanma devrimiyle siya- sal tarihin mezarlığına gömüldüler; ama, Türki- ye'de ve Müslüman coğrafyasında yaşıyorlar... Batı-Doğu diye iki ayrı dünyayı karşılaştırma bu bakımdan yetersiz... -k öyleyse sağ-sol gargarasında lafı Islam dünya- sındaki 'dinci-milliyetçi' ikilisine getirelim; bunlar yan yana geldikleri zaman hangisi sağcı, hangisi solcu?.. . Sorulur mu, elbette dinci sağcı.. Milliyetçi solcu!.. Vaktiyle Fransa'da da böyleydi.. Bugün Türkiye'de de böyle.. Daha açık deyişle, bir ülkücü milliyetçi ise, bir Islamcı (dinci) karşısında bal gibi solcu oluyor.. Sizin anlayacağınız işler karışıyor. i * t 12 Eylül faşizminin ideolojisini 'Türk- Islam Sen-' tezi'nde yoğurmak istediler.. Ne oldu?.. ,' Evren ve arkadaşlarının akılları tepelerinden bir karış yukardaydı; Islamcılık o dönemde palazlan- dı, milliyetçilerin omuzlarına basarak gelişti, yük- seldi, örgütlendi, iktidar yollarını açtı... ' 'Türk-lslam Sentezi'n\ bugün ara ki bulasın!.. ' MHP'nin durumu meydanda!.. i Ya ülkücüler? J Ülkücü başını ellerinin arasınaalıpderin derin dü- 1 şünmelidir; çünkü yine bir ikinci büyük yanılgıya 1 doğru sürükleniyor... ] 'Cumhuriyet Türkiyesi'nöe en büyük çıkmazf Atatürk milliyetçiliğini ya da ulusalcılığını etnikçi- likle çatışmanın kısırdöngüsüne indirgemektir; bu olumsuz itici gücün emperyalizmin ekmeğineyağ' süreceği iyi bilinmelidir!.. j Atatürk milliyetçiliği neTürk-lslam ikileminin çap-' razına mıhlanmalı.. ) Ne de etnikçilikle savaşımın çarmıhına gerilmeli..j Atatürk ulusalcılığınayazıkedecek olan akılsızlık ve çapsızlıktır. Küreselleşen dünya kapsamında emperyalizmin ustalıkla hazırladığı bölgesel oyun-; ları bozabilmek için önce onları öğrenmek, yakın j dan izlemekgerek... Anadolu'da vaktiyle önce Ermenileri, sonra Rum-; ları Türklerle çatıştıran emperyalizmin bugünkü tuzağına düşen, ne Türkçüdür, ne Turancıdır, nej milliyetçidir, ne de ulusalcıdır... Sadece akılsızdır!.. YAHUDİLIK. HRISTIYANLIK VEİSLÂMDA DİN DEĞİSTİRME HIIIIIIİMk HRlSIhıUtlK u DÎN nEGİSTİRME ALİ OSMAN KURT İçinde bulunan dindtn aynlıp başka dlm geçme ve dinsiıllğl Hçma o din İçin an böyük problemdlr. Bu •••rdeYahudlllk, HrlaUyanlıkvelsMm dlnterincto; din değlşönro, dlndan çıkrtıa ve dlnslzllğln nasıl anlsşıldığı ve tanımlandığı, buna kartı nasıl tavırahnarak cszalar uygulandığı glblkonularato alınmaktadır. Çalısmada her dinln kendl kaynaklan kullanılmiftır. cumhurty«t Önlvartltaai'n» kabul «Iilmlt l»zd!r. Tel: 0216 327 65 61 Faks: 0216 327 65 81 www.billmevl.com.tr www.cumok.org 10. TÜYAP Kitap Fuan'nda gazetemiz ve kitap kulübümüze destek vermemizi sağlayan gazetemiz temsilcilerine, Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne, yanımızda yer alan Istanbul CUMOK'a, Izmir bölge temsilciliğimize, büyük özveri ve emekle çalışan Izmir CUMOK temsilcilerine, bizimle buluşan tüm Cumhuriyet okurlarına, Ege bölgesi CUMOK toplantısına destek veren CUMOK oluşumlarına Teşekkür Ediyoruz. İZMİR CUMOK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear