Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA
4-
CUMHURİYET 19NİSAN2005SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Hayırlara Vesile' mi?
"Sayın hâkim bey ben yetmiş dokuz buçuk ya-
şındayım, 55 yıldır gazeteci ve yazarım. Üslubum
mizah yolundadır."
Fikret Otyam, 13. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde
yargıcın sorularına bu yanıtı vermiş... "özellikle
Başbakan'la görüşmek için hiçbir talepte bulun-
madım, randevu istemedim" sözlerini de eklemiş!..
Dava nedir? Otyam'ın "Aydınlık" dergisinde çı-
kan bir yazısı!.. Davacı avukatı, Otyam'ın Başba-
kan'la ilgili yazısının "acı, elem ve ıstırap" yarattı-
ğını, bu acıyı bir nebze olsun hafifletmek amacıy-
la mahkemeye başvurulduğunu söylemiş...
Sonunda, Fikret Otyam'ın beş milyar, yani beş
binYTLödemesikararlaştırılmış... Otyam dayana-
mamış, "Gazeteci parası acı biber gibidir, yiyene
pek iyi gelmez" diyerek karara boyun eğmiş...
Gazetelerde, dergilerde okuduk. Hiç şaşmadım.
Günün sık sık yaşanan olayları... Başbakan'ın ya
da herhangi bir bakanın gazetede çıkan yazılardan
duyduğu "elemi, ıstırabı" hafifletmesininyolu bu!..
Ver avukatına yetkiyi; otursun, gazeteleri, dergile-
ri karıştırsın, suç öğelerini arayıp bulsun, açsın bir
tazminat davası daha... Otyam da bu anlayışın ye-
ni bir kurbanı!.. Daha önce gencecik karikatürist-
leri de kırk bin lira ceza ödemeye mahkûm etmek
istemediler mi? En başta bizim Musa Kart ve ip-
liklere dolanmış kedisi!.. Şimdi bir de Hürriyet ya-
zarı BekirCoşkun... Daha kimler varsırada, önü-
müzdeki günlerde "acı" karşılığı para ödeyecek?
Fikret'e geçmiş olsun! Seksen doksan yaş bir öl-
çüt olmuyor artık... Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet
Emin Yalman da o yaşlarda cezaevine girmemiş-
ler miydi? Otyam, dua etsin, 1 Nisan'da yeni TCY
yürürlüğe girmedi hazirana kaldı, yoksa soluğu ce-
zaevinde alabilirdi!..
Fikret Otyam'ın "Arkadaşım Orhan Kemal" ad-
lı kitabını okurken rastladım, daha doğrusu hatır-
ladım o 1965 günlerinde yaşanan bir başka mah-
keme olayını... Otyam o günlerde bir senatörle il-
gili yazısı dolayısıyla ağır ceza mahkemesine ve-
rilmişti. "Millet Meclisi'nin manevi şahsiyetine ma-
tuf olduğu" suçlamasıyla!.. Bu davada Otyam'ın
ilginç savunmasını okurlara sunmakta yarar var.
1965'ten 2005'e kırk yıl! Ama anlayış, tutum hep
aynı...
"...siyasi polis ne derse desin, nasıl suçlarsa
suçlasın, korkmuyorum. Mahkûm da olabilirim.
Ama bütün bunlar halkımı sevmemi engelleyebi-
lir mi; onun mutlu olması için çabalarımı yüreğim-
den atabilir mi? Ülkemin, halkımın tüm uygarlık-
lara değer olduğunu biliyorum. Bu onun hakkıdır,
inanmışım. Halkım da uygarlıktan nasibini alsın. Bir
adalet bakanının emriyle, birsavcının, kültürünün
ne olduğunu bilmediğim bir siyasi polisin raporuy-
la vazmı geçeceğim bundan? Şaşarım böyle dü-
şünene..."
Basın tarihinin yapraklarını azıcık karıştırın, da-
ha nice yanlış, hatta güldürücü yazar suçlamala-
rıyla karşılaşacaksınız! Politikacı, hele yüksekçe
bir yere çıkmışsa, eleştiriler ona "elem ve ıstırap"
verir, o da yazarı para ödemeye, daha da beteri "içe-
ri" attırmaya kalkışır...
Kırk yıl, elli yıl, yüz yıl geçse de olay değişmez.
En doğru sözü sevgili arkadaşım Otyam söylemiş:
"Bu politikacıiara bir haz verir. Maalesef Sayın
Erdoğan bu hazzı duymaya başladı. Hayırlara ve-
sile olur inşallah diyorum."
ACI KAYBIMIZ
Elim bir trafik kazası sonucu
aramızdan, ayrılan Antalya Şubemizin değerli,
çalışkan ve özverili başkanı
GÜLEN ALKAN ie
eşi ve gelinini yitirmenin
acısını paylaşıyor, tüm ÇYDD'lilere ve
kederli ailesine başsağlığı diliyoruz.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Ümitköy-Çayyolu Şubesi
VEFAT
llker Bulucu'nun
Teyzesi
SANİYE
YALVAÇ
kaybetmesinin üzüntüsünü
paylaşıyoruz.
Arkadaşları
Sinan-Çağlar-Alev-Erhan-Erinç-Ogün-Özgür
Alper-Erdem-Ufuk-Levent-lbrahim-Serdar-Bülent
www.cumok.org
"BAĞIMSIZLIK BENİM
KARAKTERİMDİR."
K. ATATÜRK
llkesinin yaşayan lideri,
Kuvvayi Milliye ruhunun temsilcisi
Sn.RAUFDENKTAŞ,
aramıza hoş geldiniz.
İZMİR CUMOK
Din Devletinin Yıkılışı En Büyük Devrimdir
3 Mart 1924'te hilal'et kaldırılmış, onun kadar önemli mahalle mektepleri ve
medreseler kaldınlmış ve "Eğitim Birliği" Yasası kabul edilmiştir. Din
devleti görüşü artık bitiyor, Laik Cumhuriyet işte o zaman gerçekleşiyordu.
Alcv COŞKUN
T
ürkiye oldukça duyarlı bir dönem-
den geçiyor. Din motiflerine daya-
narak iktidara gelen AKPVlcn, dış
güçlerin beklentılen var. AK.P bir
yandan tabanını büsbütün kaybet-
mek endişesi, öte yandan da söz verdiği dış güç-
lerin istckleri arasında bocalıyor.
AB uğruna verilen ödünler ortada. Kıbns göz-
den çıkanlmış, lîrmeni soykınmı komedisi
ıılııslararası platfomılarda daha sık önümike
çıkıyor. Kuzey Frak'ta, PKK'nin yeniden güç-
lenmesine olanak tanıyan koşullargeçcrliliği-
ni koruyor Örneğın, geçen hafta Siirt'in Per
vari ilçesinde Herekol Dağı yakınındaki çatış-
mada üç ordu mensubu, bir koruma şehit ol-
du,2lPKK'liöldü.
Ekonomide enflasyon inerken, işsizliğın ve
dış borçlann artması ve gelir dengesizliği sü-
rüyor.
Tüm bunlann ortasında, bir bakıyorsunuz
Meclis Rasjkanı, dış politika uzman ve önder-
lığine soyıınuyor. Hge'de ulusal çıkarlanmıza
ters düşen açıklamalarda bulunuyor. Buna kaı-
$ı ne Diijişleri Bakanı ne de Başbakan ciddi bir
karşılık veremiyor. Bu duyarlı konu ortada ka-
lınca (ienelkurmay adına Org. llkerBaşbuğ"ca-
sus bclli"" karannın halen geçerli ve yürürlük-
te olan bir devlet politikasının tanımı olduğu-
nu belirtmek zorunda kalıyor. Aslında, siyasal
iktidar ile Genelkurnıay arasında bir çizgi fark-
lılığını gösteren bu açıklamaya karşı da yetki-
lilerden bir karşı çıkış ya da onama yok... Bü-
tün bunlar olurkcn, Başbakan Norveç'te, Dı-
şişleri Bakanı Cezayir'de, Meclis Başkanı Lük-
sembıırg'da, lçişleri Bakanı Alnıanya'da gezi-
deler...
Bu kargaşa sürerken, kimileri kavram kar-
maşası yaratma konusundaki görevlerinı sür-
dürüyorlar. Emre Kongar Hoca, bu nedenle
iki haftadır kendi sütununda yanlış savlar-
doğruyanıtiarbiçimindebirçokkonuyaaçık-
lık getiriyor. Biz de burada, bir iki kavram kar-
maşası iizerinde duracağız.
Abdullah Gül'ün Cezayir gezisine katılan
Ahmet Hakaıı, Cumhurbaşkanı Se/er'e gön-
derme yaparak Cezayir'de radikal Islamcı ha-
reketin önünü kesmek ıçın binlerce insanın öl-
diiğünü, ama şu aııda Cezayir'de "ılınılı tsla-
nıa ycşil ışık yakıldığıııı, İslaıııi mesajlann dev-
let kal ııula sık sık kullanıldığını, ülkede tiirban
sonıntı olmadıgını,tarikatlara müsamaha gös-
terildiğûü", böylece "Cezayiı'deıhmh Islam uy-
gulamalanyia radikal tslamın önüniin kesildi-
ğini" belirtiyor. (Hürriyet 11.4.2005)
Oysa Sayın Sezerne demişti; "•Yakın tarihe
bakıldığında, çevremi/de geçiş döncmi ömeği
olarak ılınılı Islanı nıodeliyle sıkça öne çıkarı-
laıı kimi ülkclerin, daha sonra kaçınılma/ bi-
çimde radikal bir değişikliğe uğrayarak kükten-
dinci bir rejime dönüştüğü görülmüştür."
Sezer ilave ediyordu, "-.biâdiger Müslüman
ülkelerden faıklı kılaıı asıl dcğer, dinscl yoru-
mumuzdan çok,laikdevletve toplum yapımı/-
dır."
Bereket, Ahmet Hakan'ın bu yanlış mantık
çizgisine yine Hürriyet'ten Fatih Altaylı yanıt
verdi. Cezayir'de asıl kaybedcninlaiklerve ra-
dikal fslamcılar olmadığını, bu konunun u
Af-
rika egemenliğT sorunıı olduğunu, radikal ts-
lamcı hareketten sonra kazananın "ABD'niııege-
mcnliği" olduğunu, ülkemizde de benzer oyun-
lann oynanıyor olabileceğı belırtti. (12.4.2005)
Emperyalizmin oyunu
Ilınılı tslam, radikal îslam, bunlar emper-
yalizmin Türkiye'ye giydirmeye çalıştığı ka-
lıplardır. Tarikatlara hoşgörülü tavır, Islami me-
sajlar, riirbana her noktada yeşil ışık, sonun-
da bunlan özleyen ve yayanlan da tahrip ede-
bilir. Dinin devlet işlerina karıştırılması, Tür-
kiye'nin önünü açmadı.
Bizim aydınlık yolumuz Aydınlanma dev-
rimleridir; kutsal din duygularının politikaya
alet edilmesini önlenıektir. Yoksa, kavram kar-
maşalan ve din duygulannın politikada kul-
lanılmasının kara kuyusu içinde debelenip
dunıruz. Emperyalist emeller güden dış güç-
lerin de asıl istckleri budur.
Kimi sevdiğimiz ve saydığımız ünlü yazar-
lar ise bugünlerde daha vahim bir yanlışlığa dü-
şüyorlar. 1919-1920 hareketinde önde olan asıl
konu "antiemperyaBznıdir''dıyorlaı. Doğru, baş-
ka ne olabilirdi ki.. dört bir yanından işgal edil-
mişbiryurdunkurtanlması sözkonusuydu. Son-
ra Gazi'nin 1937'lere kadar laik olmadığını
belırtilıyorlar.
Atatürk, ta başından beri hem antiemperya-
listtir hem de Fransız büyük devrimini özüm-
semiş bir önder olarak ulus devlet yaratıcısı-
dır. Atatürk sadece "Antiemperyalisr olsaydı,
Iran'dakı HumeyııiMen, Rafsancaııi'dcn fark-
lı olur muydu?
Evet, Atatürk'ün her şeyden önde "antiem-
peryalisf olduğu yadsınamaz. Atatürk, ba
ğımsızlık ilkesine sıkı- sıkıya bağlı, tam anti-
emperyalist bir düşünce yapısına sahipti. An-
cak, Atatürk aynı zamanda ve o derece güçlü
olarak laik temellere dayanan bir "Cumhuri-
yetçi"dir.
29 Ekım 1923 'te Cumhuriyet ilan edildiği za-
man, bu Cumhuriyet, içi dolmamış bir çerçe-
veden ibaretti. 3 Mart 1924'te kabul edilen ya-
salarla Cumhuriyet, gerçek niteliklerine ka-
nışmuştur.
Çünkü, 3 Mart 1924'te hilafet ve onun ka-
dar önemli mahalle mektepleri ve medreseler
kaldınlmış ve "Eğitim Birliği" Yasası kabul
edilmiştir. Din devleti görüşü artık bitiyor,
Laik Cumhuriyet işte o zaman gerçekleşiyor-
du.
Niyari Berkes'in belirttiği gibi "Din devleti
ğörüşünekaı-şıulusdevletgönişününzaferi,çağ-
daşlaşma yolunda bdli bir dogrultuda birbiri
arkasından gelecek bir divi refurmun kapısını
açmışoluyordu."Atatürk laik ilkeleri benimse-
meseydı, Cumhuriyetin ilanından 4 ay sonra
Halifeliği ortadan kaldınr mıydı? Medresele-
ri, dini eğitimi, "şeriyevekâletini" ortadan kal-
dınr mıydı?
Atatürk baştan beri laik ilkeleri benimsemesey-
di, hukukta en büyük laik devrim olan Medeni
Kanun'u 4 Nisan 1926'da kabul eder miydi?
Atatürkçü düşünce sistemi bir bütündür. Tam
bağımsızlık, laik Cumhuriyet ilkeleri, çağdaş-
laşma, altı okun tenıel ilkeleri bu bütünün aynl-
maz parçalandır. Din devletininyıkılışı en büyük
devrimdir.
(*) Türkiye'de Çağdaşlaşma, YKY, 2002, s. 521.
TEKEL'in Özelleştirilmesi Yarı Sömürgeleşmedir
PlX)f. Dr. Tayfiin ÖZKAYA Ege Üniversitesi Zimat Fak.
B
ütün dünya üniversitelerin- kiye'de de faaliyet gösteren sigara
de sosyal bilimlcr ve mü- monopolleri TEKEL'i olduğu gibi
hendıslik ögrencileri genel yutmak istemektedirler. Bunlann
.de sosyal bilimlcr ve mü-
'hendislik öğrencileri genel
ekonomi dersi alırlar. Bu derslerde
tekellerin (monopollerin) kamu re-
fahını azalttığı anlatılır. Yani libe-
ral ekonomistler bile monopollere
en azından karşı göriinürler ve bun-
lann "serbcstpiyasayı" urtadankal-
dırdığını savunurlar. Kuruluş ola-
rak "TEKEL" 1986 yıhndanbu ya-
na riitünde devlet tekelinin kaldınl-
ması ile monopol özelliğini yitir-
miştır Ancak o yıldan bu yana ku-
nılan yabancı sigara firmalan piya-
sayı tam olarak ele geçirerek mono-
pol oluşturamamışlardır. TEKEL
yüzde 60 dolayında pıyasa payı ve
sahip olduğu değerli taşınmaz
malları ile iştahlan kabartmaktadir.
Ülkemizdeki liberallerin çoğu TE-
KEL'in özelleştirilmesi durumun-
da bunlan dünyada monopol oluş-
turmuş sigara devlerinin alacağını
bildikleri halde, kapıldıklan "özel-
leştirme" saplantısı ile bu mono-
polleşmeyi akıllarına bile getirme-
mektedirler. Devletçiliğe karşı ol-
ma saplantısı ile özelleştirmek için
başvuran bir yabancı fiımanın ço-
ğunluk hisscsine Japon devletinin sa-
hip olduğu gerçeğini de akıllanndan
uzak tutmaktadırlar. Bu fanatik özel-
leştirmecilerin çok sevdiği ve Tür-
bu özelleştirme sonrası tam bir mo-
nopol oluşturacaklan kesindir. Bu
monopolleraslında şu anda bile çok
güçlüdürler ve serbest piyasa de-
nen şeyi her gün yok etmektedirler
ve etmişlerdir. Yabancı sigara ve tü-
tün firmalan piyasada çok büyük bir
denetleme gücüne sahip olmuşlar-
dır. Bu güç, TEKEL'in yok olması
(özelleştirilmesi) durumunda tütün
ahmında ve sigara satınıında tekel
olacaktır.
Örneğin "Rekabet Kurulu" ka-
raıianndan öğreniyonız ki bu tinna-
lar,rekabetiortadan kaldıracak şe-
kildebakkalve hipermarketlerera-
kip üriinleri satturnayacak sözleş-
melerdayatmaktadırlar. (Kararsa-
yısı: 02-45/533-221, karar tari-
hi:25.7^002) Ayrıca bazı hipermar-
ketlerle organik ilişkilerkunnuşlar,
rakip sigaraları fiilen sattırmamak-
tadırlar. Bütün dünyada bu kuru-
luşlann pervasız sigara reklam ve ta-
nıtımları ile özelleştirme sonrasın-
da sigara satışlarını arttırarak sağ-
lık açısından büyük zararlar verdi-
recekleri de açiktir.
Şu anda bile dünya tekelleri oka-
dar güçlüdürler ki, TEKEL'in par-
çalanarak satışı bile onlann gücü-
Tarım Ekonomisi Bölümü
nü sınırlamayacaktır. Kamunun bü-
yük gclir kaynağını oluşturan TK-
KEL, çok küçük sıcak para akışla-
rı karşılığı özelleştirilmek istenmek-
tedir. Bu konu o kadar açıktır ki
"Tobacco Reporter" adlı bir yaban-
cı yayında bile açıkça "1MF geçen
yıl arabk ayında göndermeyi vaat
ettiği 1.6 milyar dolarhk borç için
Türk hiikiimetinin özelleştirme ko-
nusunda göstereceği kararlılığı ön-
koşul göstermiştir" diye yazabil-
mektedir. (Tobacco Reporter, Şu-
bat 2003) TEKEL in özelleştirilme-
sinin arkasından şunlar beklenebi-
lecektir: Zaten düşen tütün alun fi-
yatlan, kurulan tam monopol ne-
deniyle daha da düşecektir. Tütün
alımları kısıtlanacaktır. Şu anda bi-
le tütün alıcısı firmalann tamamı-
na yakinını bu yabancı firmalar
kontrol etmektedir. TEKELi de ber-
taraf edince, piyasa tam kontrolle-
ri altında olacaktır. Alım fiyatlan-
nın düşürülmesi için başka ülkeler-
den Şark tipi tütün ithalatlan yapa-
bileceklerdir.
Belki de günde bir dolara çalışan
Çinli üreticiler kullanılacak ve
Çin'den ithalat yapılacaktır. Sigara
fiyatları T1İK1İL olmadığı için çok
kolayhkla daha hızlı arttınlabile-
cektir. Tüketici de bir yandan sömü-
rülecektir. Yerli sigara markalan ge-
riletilecek, belki de tamamen yok
edilecektir. Böylelikle Şark tipi tü-
tün ihtiyacı yabancı markalann için-
de bulunan tütün kadar olacaktır.
Bazı sigara fabrikalan kapatılarak
işçilerin çoğuna yol görünebilecek-
tir. TEKEL'in özelleştirilmesi Reji
günlerine geri dönmektir. Türiciye'nin
yarı sömürgeleşmesidir. "Alman-
ya'mn TEKEUden küçük sigara üre-
licisi Reemtsama'yı İngiliz Imperial
Tobaccofirması6.2 milyardolara al-
mıştır". Bundan çok daha değerli
TEKEL'in satılmasını yanlış bulmak-
tayız. Ancak daha önce teklifedilen
düşük özelleştirme bedellerinin ka-
muoyunu tatmin etmediği açıktır.
Şimdi belki de rakam biraz arttırıla-
cak ve yabancıfirmalannorganizas-
yonunda medya desteği ile "iyi alış-
veriş" şeklinde kamuoyu ikna edile-
cektir.
Ne yapılmalı?
THKRL'in özelleştirilmesinden
tamamen vazgeçilmelidir. TliKlîL
özerkleştirilmeli, çalışanları yöne-
time katılmah ve politik amaçlar
için kullanımından vazgeçilmeli-
dir. Tütün Tarım Satış Kooperalif-
leri güçlendirilmelidir.
Tütün alım-satımı açık arttırma
sistemine göre yapılmalı, üretici-
nin zayıf olduğu sözleşme sistemi
bırakılmahdır. Türkiye yan sömür-
geleşmeye layık değildir.
en
I önemli sorunlardan
döneklerdir.
Bunlar her dönemde her
toplumda özellikle Türki-
ye'de siyasal yapımn geliş-
mesinin önünde engel teş-
kil etmektedirler. Sağda
entelektüel birikim oluşa-
madığı için bunlar hep so-
lun içinden çıkıyorlar. Dö-
nekler hep benmerkezci
ve vazgeçiîmezdirler. Bun-
lar hep önemli kişilerdir.
Topluma yön vermekten
aslavazgeçmezler. Sosya-
lızmı savunurken de hak-
lıydılar, kapitalizmı yani
piyasa ekonomisini savu-
nurken de haklıdırlar. Ön-
ce hakhlar ön kabulü son-
ra söyledikleri. Kendileri
dönerler; bu yetmcz, son-
ra birlikte olduklan insan-
ları ve grupları yeni sa-
vundukları şeylerc inan-
dınnak için canlabaşla yi-
ğitçe çalışırlar. Hep yük-
selen değeıierden yana ol-
duklan için taraftar da bu-
lurlar.
Normal insan, yaşamın-
da yanilabilir ve ben artık
bu işte yokum deyip kena-
ra çekilir, yeni sakin haya-
tına devam eder. Bu, anla-
yışla karşılanır. Zaten de-
ğişim evrenin temel yasa-
sıdır. Doğada her şey ev-
Dönekler...
rim kanunlanna bağlıdır.
İnsan da yaşam süresinde
olumlu ya da olumsuza
doğnı değişebilir. Ama de-
ğişmek başka, dönmek ve
alçalmak başkadır. Bun-
lann yaptığı alçaklık. "Dö-
nek"in sözlükteki karşılı-
ğı, sözünde, düşüncesinde,
kanısında durmayan, güve-
nilmeyen, görüşleri sık sık
değişen kışidır.
Bunlar "önemli kişi-
ler"dir. Her yeni durumda
görüşlerini şiddetle savu-
nurlar. Hep önemli yerlcr-
de olurlar, şimdi de hep
ekrandadırlar. Günün her
saatinde ekranda görünür-
ler. tnsan, acaba bunlar ev-
leıine lıiç gitmiyorlai' mı di-
ye düşünebiliyor. Bilme-
dikleri hiçbir konu yoktur.
Deprem konusunda da, ftıt-
bol konusunda da en çok
onlar konuşurlar. Önemli
olduklarından bizc görüş-
lerini anlatmak ve bizi ay-
dınlatmak için bu fedakâr-
lıklara katlanırlar. Daha
önceki görüşlerinde nasıl
yanıldıklannı, şimdi artık
yanılmadıklarını bıkma-
dan anlatırlar. Peki ama,
ErcanYEŞİLYURT
ya yine yanılıyorlarsa?..
Olsun, önemli adam ol-
duklan için topluma yön
vermek onların görevi.
Şimdi solculuğu bıraka-
rak nasıl solcu olunacağı-
nı anlatmaktadırlar. Piya-
sa ekonomisini savunma-
yanların solcu olamayaca-
ğını söylemektedirler. Sol-
cular neden sağ politikala-
n savunmuyorlar diye çok
kızıyorlar.
Bunlar devlet kavramı-
na gıcıktırlar. Bu yiizden
kamuya ait olan şeylerin,
devlete, onlara göre aske-
re, polise ait olduğunu dü-
şünerek satılmasını iste-
mektedirler.Günümüz
dünyasında olumsuzluk-
ların ana nedeni kapita-
lizmdir. Kapitalistler ken-
di içlerinden entelektüel
yetiştiremedikleri için sol-
dan entelektüel birikimi
olanlan satın alıp sistemin
savunmasını onlara yaptı-
nyorlar. Ülkemizdeki med-
yanın çoğunu da eskiden
solun içinde olan dönekler
yönetmektedirler.
Sanki onları birileri zor-
la solcu yapmış gibi inti-
kanı duygusuyla hareket
ediyorlar. Halbuki o za-
man solun pıyasası vardı,
sol popülerdi, sol yükselen
değerdi, solcu olmayan
adam sayılmazdı. Şimdi
durum değişti ya, sol dü-
şünce üzerinden, toplum-
dan intikam alıyorlar. Sol-
culuk yeniden popülerleş-
tiğinde bunlar yeniden en
hızlı solcu olup devrim için
neler yaptıklannı anlata-
caklar. Şimdi olduğu gibi
bu konuda kitaplar yaza-
caklar. Bu sefer "kendile-
rini değil başkalannı" an-
latıp yazacaklardır. Yeni-
den "yaşasııı başkaldın"
diyeceklerdir. Açıkotu-
rumlarda, haber bültenle-
rinde canlı bağlantılarla,
piyasa ekonomisinin ül-
keyi nasıl borç batağına
sürüklediğini söyleyecek-
lerdir. Bunu zamanında
Özal'a söylediklerini; ama
onun, "Seıı daha solculuk-
tan kurtulamadıır diyerek
güldüğünü anlatacaklar-
dır. Psikiyatrlar, psikolog-
lar, dönekliğin bilimsel
izahı olmadığını söyledi-
ler. Ancak bunun, toplum-
da değerler kaybının, top-
lumsal kimlık sorununun
sonucu sosyal bir hastalık
olabileceğini vurgulayıp
bunun kişiye yansıması ol-
duğunu belirttiler.
Bunlara tutturamayan-
lar da denebilir. Yeni sa-
vundukları ideolojik grup
içinde de kendilerine tem-
kinli yaklaşıldığından sos-
yal ilişkilerini yine eski
solcu tanıdıklanyla sür-
dürmektedirler.
Yapılması gereken, bun-
ları mümkün olduğu ka-
dar toplumda teşhir etmek.
Bıkmadan herkese ulaşıp
anlatarak toplumdaki et-
kilerini azaltmaya çalış-
nıak. Yann da şimdi sa-
vundukları düşüncelerini
satacaklannı, bunlann bor
sa yatinmcısı gibi piyasa-
sı yükselene yatınm ya-
pacaklanm, onlan da sa-
tacaklannı bıkmadan an-
latmak. Bunun yolu da so-
lu adam gibi bir örgüt ça-
tısı altında toparlamaktan
geçnıektedir. Sosyalizmin
ölmediğini, sömürü olduk-
ça insanlann sömürüsüz
bir dünya için çabalama-
lanndaki haklılığın başka
yolu olmadığını anlata-
rak... Son söz: "Döneklik
ihanettir; ilıaııcüıı her tiir-
lüsü alçaklıkaı."
PENCERE
Ulkücülerin Durumu?..
Siyasal bakımdan 'sol' kavramının kökeni Fran-
sa'dır; 28 Ağustos 1789'da kralın vetosuna karşı
çıkmak için Meclis Başkanı'na göre solda oturan-
lara bu ad yakıştırılmıştır.
Ancak, çok iyi bilineceği gibi, insanlık tarihinde
demokrasi -yalın bir dille söylersek- Kilise huku-
kuna karşı laik hukuku savunanlarca kurulmuştur...
Demek ki dinciler sağcı..
Laikler solcu..
Dinciler Avrupa'da siyasal yaşamdan tasfiye
edildikten sonra bu kez sağ-sol kavramları 'bur-
juva-proletarya' sınıfları arasında paylaşılırolmuş-
tur.
Çok yalın ve kaba da sayılsa, olayın özü böyle
özetlenip vurgulanabilir.
•
Peki, bugünkü Türkiye'de durum ne?..
önce bir soru:
Bizim siyasal yaşamda hâlâ dinci var mı?..
Var!..
Yalnız ülkemizde değil, tüm Islam dünyasında Is-
lamcılar ikiye ayrılıyorlar:
Radikal (köktenci) Islamcılar.
llımlı Islamcılar..
Bu deyişlerin raconuna göre birinciler Ameri-
ka'dan yana, ikinciler Amerika'ya karşıt anlamına
da geliyor; sağcının da daha sağcısı olabiliyor...
Avrupa'da dinciler Aydınlanma devrimiyle siya-
sal tarihin mezarlığına gömüldüler; ama, Türki-
ye'de ve Müslüman coğrafyasında yaşıyorlar...
Batı-Doğu diye iki ayrı dünyayı karşılaştırma bu
bakımdan yetersiz...
-k
öyleyse sağ-sol gargarasında lafı Islam dünya-
sındaki 'dinci-milliyetçi' ikilisine getirelim; bunlar
yan yana geldikleri zaman hangisi sağcı, hangisi
solcu?.. .
Sorulur mu, elbette dinci sağcı..
Milliyetçi solcu!..
Vaktiyle Fransa'da da böyleydi..
Bugün Türkiye'de de böyle..
Daha açık deyişle, bir ülkücü milliyetçi ise, bir
Islamcı (dinci) karşısında bal gibi solcu oluyor..
Sizin anlayacağınız işler karışıyor. i
* t
12 Eylül faşizminin ideolojisini 'Türk- Islam Sen-'
tezi'nde yoğurmak istediler..
Ne oldu?.. ,'
Evren ve arkadaşlarının akılları tepelerinden bir
karış yukardaydı; Islamcılık o dönemde palazlan-
dı, milliyetçilerin omuzlarına basarak gelişti, yük-
seldi, örgütlendi, iktidar yollarını açtı... '
'Türk-lslam Sentezi'n\ bugün ara ki bulasın!.. '
MHP'nin durumu meydanda!.. i
Ya ülkücüler? J
Ülkücü başını ellerinin arasınaalıpderin derin dü-
1
şünmelidir; çünkü yine bir ikinci büyük yanılgıya
1
doğru sürükleniyor...
]
'Cumhuriyet Türkiyesi'nöe en büyük çıkmazf
Atatürk milliyetçiliğini ya da ulusalcılığını etnikçi-
likle çatışmanın kısırdöngüsüne indirgemektir; bu
olumsuz itici gücün emperyalizmin ekmeğineyağ'
süreceği iyi bilinmelidir!.. j
Atatürk milliyetçiliği neTürk-lslam ikileminin çap-'
razına mıhlanmalı.. )
Ne de etnikçilikle savaşımın çarmıhına gerilmeli..j
Atatürk ulusalcılığınayazıkedecek olan akılsızlık
ve çapsızlıktır. Küreselleşen dünya kapsamında
emperyalizmin ustalıkla hazırladığı bölgesel oyun-;
ları bozabilmek için önce onları öğrenmek, yakın
j
dan izlemekgerek...
Anadolu'da vaktiyle önce Ermenileri, sonra Rum-;
ları Türklerle çatıştıran emperyalizmin bugünkü
tuzağına düşen, ne Türkçüdür, ne Turancıdır, nej
milliyetçidir, ne de ulusalcıdır...
Sadece akılsızdır!..
YAHUDİLIK. HRISTIYANLIK
VEİSLÂMDA
DİN DEĞİSTİRME
HIIIIIIİMk HRlSIhıUtlK u
DÎN
nEGİSTİRME
ALİ OSMAN KURT
İçinde bulunan dindtn
aynlıp başka dlm
geçme ve dinsiıllğl
Hçma o din İçin an
böyük problemdlr. Bu
•••rdeYahudlllk,
HrlaUyanlıkvelsMm
dlnterincto; din
değlşönro, dlndan
çıkrtıa ve dlnslzllğln
nasıl anlsşıldığı ve
tanımlandığı, buna
kartı nasıl tavırahnarak
cszalar uygulandığı
glblkonularato
alınmaktadır.
Çalısmada her dinln
kendl kaynaklan
kullanılmiftır.
cumhurty«t Önlvartltaai'n» kabul «Iilmlt l»zd!r.
Tel: 0216 327 65 61
Faks: 0216 327 65 81
www.billmevl.com.tr
www.cumok.org
10. TÜYAP Kitap Fuan'nda gazetemiz ve
kitap kulübümüze destek vermemizi sağlayan
gazetemiz temsilcilerine,
Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne, yanımızda yer alan
Istanbul CUMOK'a, Izmir bölge temsilciliğimize,
büyük özveri ve emekle çalışan
Izmir CUMOK temsilcilerine, bizimle buluşan
tüm Cumhuriyet okurlarına,
Ege bölgesi CUMOK toplantısına destek veren
CUMOK oluşumlarına
Teşekkür Ediyoruz.
İZMİR CUMOK