02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 NİSAN 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET EKONÖMTekonomi<v/)cumhuriyet.com.tr ATO raporuna göre Atatürk'lü yıllar ödünsüz bütçe disiplini ve ticaret fazlası bakımından örnek olan tek dönem ÖÖdün verdikçe açıkarttı ATO BAŞKANI AYGÜN: Bizi bu hale IMFveAB getirdi ANKARA(AINKA)- ATO Baş- kanı Sinan Aygün, Türkiye'nin, dolar kurunuıı düşük olması ne- deniyle "büyüyor gözüktüğüTI nü savunurken, İMF politikalarından vazgeçilnıesi, günırük biı liğinden çıkılması, ulusal ckonomi uygu- lanmasını öncrdi Aygün, hizlı büyümenin ise kıı- run düşük kalmasından kaynaklı fıktif bir durum olduğunu, gerçek gelir artışına bir ctkisi bulunma- dığını anlattı. Aygün,"Sanayinin enerji kııllanını oranı 2003'teıı 2004'e yüzde 3.9 düşmüş. Tarım- sal sulama 8.9 düşmüş.Türkiye it- halatla büyüdü." dedı. OECD VERtLERİ Türkiye yabancıya 'sudan ucuz' ANKARA (ANKA)-Tiirkıye, 30 OECD iilkesi içmde Çek Cıımhun- yeti, Slovakya, Polonya ve Meksi- ka'mn ardından Macaristan'la bir- hkte en ueuz 5'inci ülke oldu OECD tarafından tüketici fiyatlan baz alınarak hesaplanan "karşılaş- tırmalı flyat düzeyi" çalışmasının Şubat2005 sonuçları açıklandı. Bu- na göre OECD'nin en pahalı iilke- sinin tzlanda, en ucuz ülkesınin Çek Cumhunyetı olduğu belirlendi. Ve- nlere göre, bir lzlandalı kendi ülke- sinde 100 tzlanda Kronu ödcyerek aldığı bir mal ve hizmeti Türkiye'de 42 krona elde edebıliyor. YDKRAPORU Her özelleştirmede borçlar ertelendi ANKARA (ANKA) - Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, yapılan özelleştirme ihalclerinin neredeyse tümünde borç ertelemesi yapıldığını saptadı. Raporda şu saptamalar yapıldı: - Bütün sözleşmelerin ödeme plan- lan değiştinlmiş, bazılannda birden fazla erteleme olmuş. - Taksit ödemelcrinin vadesi gel- mekle birlikte, firmalardan ertele- me talebinde bulunanlarla ilgili de- ğerlendırme ve kararların gecikmesi karşısıııda idarece bir işlem lesis edil- memiş, firmalar tarafından da vade- si gelen taksitler ödenmemiş, 2001- 2002 yıllarında yapılan erteleme ta- lepleriyle ilgili kararlann 2002 yılı- nın sonunda alınması ve sözleşmele- rin 2003 yıhnda imzalanabılmesi ne- deniyle bazı alacaklar 2 yıldan fazla geciknıeyle tahsil edilebilmiştir. • Cumhuriyetin ilk yılları, bütçe disiplini ve dış ticaret fazlası açısından örnck yıllardı. Daha sonra ödün verildikçe bütçe ve ticaret açıkları büyüdü. 82 yıllık Cumhuriyet tarihinin 59 yılı açıklarla geçti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) hazırladığı "Açıklar Tarihi" başlıkh ra- porda, Türkiye'nin 82 yıllık cumhunyet tanhınin 59 yı- hnda bütçe açığı verdiği, bü- yük bölümü Atatürk döne- minde olmak üzere 23 yılı ıse denk ya da bütçe fazlası ıle tamamladığı bildirildi. Rapo- ra göre, 1923-2004 yıllan arasında bütçe açıklan topla- mı 233 milyar dolara ıılaşır- ken bunun 171.3 milyar do- larlık bölümü 2 ekonomik krizin yaşandığı son lOyılda gerçckleşti ATO'nun raporuna göre Türkiye, 66 yıl dış ticaret açı- ğı verirken, 82 yılda toplam dış ticaret açığı miktan 303 milyar dolaroldu. Dış ticaret fazlası venlen yıllar ise 16 yıl ıle sınırlı kaldı. Toplam dış ticaret fazlası tutan 418 mıl- yon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret açıklannın yüzde 60'ını oluşturan 183 milyar dolarlıkbölüm, Gıimrük Bır- liği'nden sonrakı 9 yılda oluştu. Aynı döııemde veri- len bütçe açığı da 165.3 mil- yar dolar oldu. Gümrük Bir- liği'nde geçen 9 yıllık döne- min bütçe ve dış ticaret açığı toplamı 348 milyar doları buldu. Bütçesinde ve dış tica- retinde 82 yılda toplam 536 milyar dolar açık veren Tür- kıye, bu açıklan borçlanma ya da para basma yolu ile ka- patmaya çalışmca, enflas- yonlardan ve krizlerin pen- çesinden kurtulamadı. Rapora göre, bütçe ve dış ticaret disiplininden ödün ve- rilmeyen yıllar cumhunyetın ilk yıllan ıle Atatürk'ün ölii- müne kadaı- geçen süre oldu. Krizler açığı büyüttü_ 1974 yı1ında petrol fıyatla- nndaki yükselme, Kıbns Ba- nş Harekâtı nedeniyle ABD'nin koyduğu ambargo bütçe açığının hızla büyüme- Gerçek büyüme yıllan Devletin denk bütçeyle yö- netildiği yıllarda bir yandan yc- ni kurulan Cumhuriyetin kay- nak ihtiyacı karşılandı, diğer yandan yabancı işletmelermil- lileştirildi. Raporda, Atatürk donemine ilışkın şu tespitler yapıldı: Türkiye, Atatürk'ün ölümüne kadar geçen 15 yıllık dönemde Türkiye'nin 35 yıldır göremediği dış ticaret fazlası- nı üst üste 9 yıl yakalamayı ba- şardı. Dışarıdan toplu iğneye vanncaya kadar ithalat yapılsa da Türkiye bu dönemde aldı- ğından fazlasını sattı. 1923- 1938 yıllan arasında Türki- ye'nin mılli gelıri yüzde 104.8 artarken tanm sektörü yüzde 101.3, sanayi sektörü yüzde 148.8 oranında büyüdü. Türk Lirası dolar karşısında yüzde 24.6 oranında değer kazandı ...veborç a gırış •" İsmet Inönü'nün 7, Celal Bayar'm ve Fethi Okyar'ın 1 kez başbakan olarak görev yaptığı Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı döneminde 5 yıl hariç, devlet bütçesi devamlı fazla verdi. ^ Türkiye, dış ticaret açıklannın yüzde 60'ını teşkil eden 183 milyar dolarlık kısmını Gümrük Birliği'nden sonraki 9 yıla sığdırdı. v' Gümrük Birliği'nde geçen 9 yıllık dönemde bütçe ve dış ticaret açığı toplamı 348 milyar doları buldu. • Bütçesinde ve dış ticaretinde 82 yılda toplam 536 milyar dolar açık veren Türkiye, bu açıklan borçlanma ya da para basma yoluyla kapatmaya çalışınca, enflasyonlardan ve krizlerin pençesinden kurtulamadı. sıne yol açtı. Devlet bütçcsi 0 yıl, 303 milyon dolarlık re- kor açık verirken dış ticaret açığı, 769 milyon dolardan 2.3 milyar dolara yükseldi. Bütçe açığının milli gelire oranı 1980'li yıllarda yüzde 1-2, 1990-1995 arasında ıse yüzde 4, 1996'da yüzde 8 2, 2000'de yüzde 10.2,2001 'de de yüzde 16.1'e kadar çıktı. Bu yıldan itibaren de giderek düşlü. 2004'te ise yu/de 7Tc- re kadar genledı Dış ticaret açığının mıllı gelire oranları da benzer bir seyir izledi. 1980'li yıllarda yüzde 5-7'lcr seviyesinde seyreden oranlar, 1995'te 10.6, 1996'da 14 6, 1997'del5.5'e yükseldi. 2000'de yüzde 14.2 olan dış ticaret açığının milli geli- re oranı, 2004'te yüzde 11 4 oldu. Rapora göre, Türkiye son 20 yılda 544 milyar dolar vergi ge- liri elde etti. Aynı dönemde 1 trilyon 43 milyar dolarlık ıç borçlanma, 194 milyar dolarlık dış borçlanma yaptı. Sadece son 10 yılda iç ve dış borç ana para ve faizine toplam 970.8 milyar dolar ödedı. Türkiye sa- dece son 10 yılda 171.3 milyar dolar bütçe açığı verdi. 162.9 milyar dolar dış borç aldı. 1964 yıhnda 964 milyon dolar olan dış borç, 2004 sonunda 158 kat artarak 153 milyar dolan buldu. Ekonomide Atatürk'ün izle- rinin bulunduğu ve ülkcnın en agır koşullar altında boğulduğu bir dönemde bıle Türkiye'nin denk bütçeyle ve dış ticaret faz- lası verdirilerek yönetildiğıne dikkat çekcn ATO Başkanı Si- nanAygün, "Demekki 1970yı- lından beri bütçe değil, yaınalı bohça yapmışız" dedi. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Büyüme-2004 Geçen yılın tamamına ait büyüme verileri, eko- nominın yüzde 9.9 gibi çok yüksek oranlı bir büyüme yakaladığını kanıtlıyor. Hesaplama yön- temleriyle ilgili soru işaretleri bir tarafa, ekono- mınin bu ölçüde büyümesi, olumlu sayılmalıdır. Bununla birlikte büyümenin görünen güzel yü- zü yakından incelendiğinde çekiciliğini büyük öl- çüde yitiriyor. Yıllık ortalama olarak yüzde 9.9 olan büyüme oranı, sıra alt sektörlere geldiğinde, değişik bir görüntü çiziyor. Ana sektörlerden tarımın büyü- me oranı yüzde 2.0 düzeyinde kalıyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 35 dolayında bir bölümünün doğrudan geçim kaynağı olan tarımın bu düşük büyüme oranı, kırsal kesımın gönencinin hiç de artmadığını ayrıca kanıtlıyor. Büyüme oranı en yüksek olan kesim, yüzde 26.2 ile dışalım vergileridir. Mal ve hizmet dışa- lımına koşut olarak artmış olan bu oranın, üre- tim ve gelirle doğrudan bir ilgısı bulunmuyor. Büyüme oranı ikinci derecede yüksek olan sek- tör, yüzde 12.8 ile ticarettir. Ekonomi, dışalım ve ticarete dayalı bir hızlı büyüme yaşıyor. Bankacılık sektörünü içeren mali kuruluşların yıllık büyümesi yüzde 1.1 düzeyinde kalıyor. Oy- sa, bankacılık, yayımlanan bilançoların da ka- nıtladığı gibi, 2004'te çok kârlı bir yıl geçirdi. Bü- yüme, sermaye kesimi için kârların artması an- lamına gelir. Çok kârlı görünen bankacılığın bir önceki yıla göre büyümemesi, kendi içinde çe- lişkilidir; bu bir. Ikincisi de, bankacılık ekonomi- nın kan dolaşımı gibidir; ekonomi ortalama yüz- de 9.9 büyürken bankacılığın büyümesinin yüz- de 1.1 düzeyinde kalması, sağlıklı biryapıyı işa- ret etmıyor. Büyüme oranı yaya kalan bir diğer alan, yüz- de 1.2 büyüme oranıyla devlet hizmetleridir. Devlet hızmetleri, eğitim ve sağlık başta olmak üzere, kamu yönetimi, güvenlik, yargı ve altya- pıyı içerır. Devlet hizmetlerinin özellikle eğitim, sağlık ve altyapı boyutları, toplumun geleceği- ni belirler. Bu alanlarda kamu hizmetinin yeter- sizliği, aynı zamanda, yoksul kesimlerin bu hiz- metlerin dışında kalmaları sonucunu verir. Gü- venlik ve yargı ise günlük yaşamın niteliğinin göstergeleridir. Verilerden izlenebileceği gibi, geçen yıl bu alanlardaki hizmet genişlemesi çok sınırlı kalmaktadır. Yıllık nüfus artışının yılda yüz- de 1.8 dolayında olduğu göz önünde tutulursa, devlet, hizmetlerini, nüfus artışı oranında bile büyütmemiştir. Bu olgu, ekonominin büyüme- sinin toplumsal dokuyu sağlamlaştırıcı olmadı- ğının bir kanıtı sayılmalıdır. Geçen yıl sabit sermaye yatırımlarının yüzde 32.4 artması; sanayinin yüzde 9.4 büyümesi, hiç kuşkusuz olumlu göstergelerdir. Ancak, ör- neğin inşaat sektörü yüzde 4.6 ile ülke ortala- masının yarısından az bir büyüme oranı yakala- mıştır. Oysa inşaat, bir yandan diğer sektörler- den sağladığı girdiler, diğer yönden de iş bulma olanakları açısından çok önemlidir. Kısaca, yakından bakıldığında büyüme, "in- sansız uzay aracı" özelliği gösteriyor. [email protected] TekeVin pazarı böyleyok ediliyor! AYŞESAYIIN ANKARA-Başbakanhk Yüksek Denet- leme Kurulu (YDK), Tekel Yaprak Tutun îşletmeleri'nde yaptığı denetımlerde, ışlet- me yönetimının Almanya merkezli We- sertrucht GmbH International adlı meyve suyu konsantrcsi üreten firmayla yaptığı 198 bin 625 tonluk tütün satışı sözleşme- sındeki usulsüzlüklerle Tekel'in tütün pa- zannın nasıl yok edildiğini ortaya koydu. YDKraporunda, Tekel'in 25 bin Furo ku- ruluş sermayeli fırma ıle adeta "danışıklı dövüş" şekhnde anlaşma yaptığı, ışletme- nın "riskaltma sokulduğu" vurgulandı. Wescrfrucht GmbH International adlı fırma, 26 Hazıran 2003 'te Tekel üenel Mü- dürlüğü'ne gönderdiği yazıda 30 ay sürey- le çeşitli lip ve menşelerde, 500 bin dolar teminat ödeme koşuluyla 200 bin ton işlen- mış-ışlenmemış tütün talebinde bulundu. Yaprak Tütün Işletmesi Yönelim Komite- si ise VVeserfrucht'un genel mudurlüğe baş- vurduğu gün, 600 bin dolar tenıınat ve 198 bin 652 ton tütün satışına onay verdi. YDK raporunda firmanın teklifi ile müessese komite kararının aynı tarihi taşıdığı ve ıki gün sonra da Tekel Yönetım Kurulu'ndan onay çıktığına ışaret edildi. Firmanın 1348 tonluk "Trabzon tütünü" talebi dışında bütün isteklerinin aynen ka- bul edildiği vc yüzde 85'lere varan fiyat ın- dirimleriyle firmaya satış yapıldığı kayde- dıldı. Raporda, firmanın Tekel'in tütün sto- kununyüzde 70'ini oluşturan toplam 198.6 ton tütünü alma taahhüdünde bulunduğu, ancak bunıı yenne getıremediği kaydedil- dı. Bıına göre, 2003 yılı sonuna kadar Te- kel'den 50 bin ton tütun satın alarak karşı- lığını ödemesi lazım gelen fımıa, ancak 19 bin 750 dolar karşıhğında 20 bin 293 ton tütün aldı. Firma taahhüdünü yerine getiremeyince, bu kez teminatmı 900 bin dolara çıkarmak kaydıyla kendısıne 6 aylık süre tanındı. Ek protokol yapılan firma Al Baraka Türk Özel Finans Kurumu aracıhğıyla 300 bin dolarlık ek teminat mektubıı sundu. Ancak firma 2004 yılına ılışkin alım taahhüdünü de yenne getiremedi ve sadece 23 tonluk alım yapabildi. Raporda, "Firma, Tekerdençokniiktar- da tütün alacağmı vaat cdcrck bir tarafitan sanlabilir tütün stoklarııuıı yü/de 70 dola- yındaki kısmını kendi lelıine bloke ettirir- ken kalan tütünün sahlabilmeşansınıolunı- sıı/ etkilemiş, binde 3 gibi çok düşük oran- da teminat ödcviick büyük bir avanlaj sağ- lamış, yüzde 85'lere varan yüksek indirim- lcr elde etmiştir" denıldı. DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ / EKGİN YILDIZOĞLU LONDRA [email protected] Ingiltere Başbakanı Tony Blair, genel seçımlerin 5 Mayıs'ta yapılacağını açıkla- dı. Ingiltere'de ve dünyada genel kanı, Bla- ir'in bu seçimleri de kazanacağı yolunda. Böylece, Ingiltere tarihinde en uzun süre iktidarda kalan başbakan olmanın yanı sı- ra Blair, Işçi Partisi'ni de genel seçimlerde ilk kez üst üste 3 dönem iktidara taşımış olacak. Ancak katılımın çok düşük olma- sı, yarışın başabaş geçmesi beklenen se- çimlerin sonuçlarını, The Guardian editö- rüne göre önceden tahmın etmek bu kez olanaksız. Cüven sorunu Kamuoyu yoklamaları halen seçmenin yüzde 37'sinin Işçı Partisi'ne, yüzde 35'inin Muhafazakâr Parti'ye, yüzde 19'unun ü- beral Parti'ye oy vermeye niyetli olduğu- nu gösteriyor. Ancak kamuoyu yoklama- ları, seçmenin seçimlerde yarışacak üç ana partinin lıderlerinin üçüne de güven- mediğini gösteriyor. Ingiltere son yıllarda Batı'nın en sakin ve ekonomik olarak istikrarlı ülkelerinden bi- ri. Halkın gündeminde, Charles ve Ca- milla'nın düğününden başka ilginç birso- mn yok gibi... Ancak yine bu dönemde Iş- çi Partisi, Tony Blair, büyük halk muhale- fetini hiçe sayarak ülkesini bir savaşa sok- tu. Savaşa giderken ileri sürdüğü gerek- çelerin hiçbiri doğrulanmadı, soruşturma kornısyonları, hükümetin istihbarat örgüt- lerinden gelen verileri çarpıttığını, abarttı- ğını, meclisı yanılttığını ortaya koydu. Bu yüzden, seçimlere giderken gündemdeki konuların başında Irak sorunu gelmemek- le birlikte, halk, The Economist'in yoru- muna göre, böyle önemli bir konuda ken- dilerini yanıltan Blair'in, başka konularda da yalan söylemiş olabileceğine ınanıyor. Bu yüzden, seçmenin yüzde 6O'ı Blair'in gerçekleri değil halkın duymak istediği şeylerı söylediğini, yüzde 73'ü esas poli- tikasını gizlediğini düşünüyor. Ana muhalefet partisi Muhafazakâr Parti'nin başkanı Michael Hovvard, Thatcher döneminde oluşan güvensiz- liği üzerinden atabilmiş değil. Seçmenin yalnızca yüzde 42'si onun güçlü lider ol- duğuna inanıyor; bu oran Blair için yüz- de 66. Kamuoyu yoklamaları Hovvard'ın da seçmene güven telkin etmediğini gösteriyor. Hovvard'ın savaştan yana tu- tum alması, hem Thatcher mirasına hem de Işçi Partisi'nin politikalarına sahip çı- karak"mertez/"yakalamayaçalışıyor ol- ması, ırkçılığa kayan göçmenlik politika- ları da kuşku uyandırıyor. Pazar günü The Independent'in aktardığına göre, göç- menlik konusunda gerçekleri yansıtma- dığı için Birleşmiş Milletler tarafından uyarılmış olması, Hovvard'ın işinı dahada zorlaştırdı. Muhafazakâr seçmenin bir kısmı Hovvard'ın yeteri kadar sağda ol- madığını düşünürken bir diğer kesimi, partidegereken modernleşmeyi başara- Blair 3. Kez Başbakan Olabilecek mi? madığına, partiyı yönetime uygun birdü- zeye getiremediğine inanıyor. Bu kesi- min Howard'ın seçimleri kazanmasını is- temediği bile söylenebilir. Sonuçta parti hâlâ, Thatcher sonrası kimliğini, kendi seçmenine en uygun liderini bulabilmiş de- ğil. Bu parti işçi sınıfı içinde desteğini arttır- makla birlikte, gele- nekseltabanıolanor- ta sınıf çalışanları ve iş çevrelerinde yöne- tici kesım içinde bek- lediği momentumu elde edebilmiş değil. Bu kesim hâlâ Blair'in etki alanı içinde (The Times). Yine de Fi- nancial Times, Ho- vvard'ın "Blair'i terle- teceğini" düşünüyor. Liberal Parti'nin başkanı Charles Kennedy'ye gelince; başlangıçta savaşa karşı çıkmış olmasından dolayı, seçmen görelı olarak ona daha çok güveniyor. Ancak seçmen, savaş başlar başlamaz, Ingiliz askerlerinin arkasında olduğunu açıklayan Kennedy'nin yeterince güçlü bir siyasetçi olmadığını, birinci ligde oy- nayamayacağını düşünüyor. Hem parti- nin belirgin bir siyasi hat çizememiş ol- ması hem de Kennedy'nin genelde her- kesin malumu olan içki sorunu seçme- nin bu partiden yanakararverme- sini -partinin programındaki halktan yana poli- tikalara rağmen- zorlaştırıyor. Libe- ral Parti, en üst gelir dilimlerinde gelir vergilerini arttırmayı, vatan- daşlık haklarını korumayı, geliştir- meyi, Avrupa Bir- liği'ne girmeyi ve dış politikada ba- ğımsız bir çizgi iz- lemeyi vaat edi- yor. Bu platform, Liberal Parti'yi si- yasi yelpazede Iş- çi Partisi'nin soluna yerleştiriyor. Ancak partinin maliye bakanı adayı neo-liberal bir ekonomi politikasından yana olduğu- nu gösteren konuşmalaryapıyor. Bu yüz- den Işçi Partisi'nden soğuyan emekçi kesimlerin Liberallere yönelmesinin ola- sılığı çok düşük. Ilglnç dlnamlkler Kamuoyu yoklamaları halen halkın üç- te ikisinin (yüzde 70+), Işçi Partisi'nin bu seçimleri de kazanacağına inanıyor. Bu is- tatistik, The Guardian'ın aktardığına göre, Işçi Partisi'nin, Blair hukürnetinden hoş- nutsuz çekirdek seçmeninin sandık başı- na gitme olasılığını azalttığı için Tony Bla- ir'i kaygılandırıyor. Bu yüzden son kamu- oyu yoklamalarında Muhafazakâr Parti'nin desteğının yavaş yavaş artıyor olması, Iş- çi Partisi kampanya stratejistleri açısın- dan, tehlıkeyı büyüttüğü için sevinçle kar- şılanıyor. Ancak The Guardian'dan Martin Kett- le, Işçi Partisi bürokrasi ve tabanı içine, du- rumun kamuoyu yoklamalarının yansırtığı kadar iyı olmayabileceğine ilişkin bir kor- kunun yayılmakta olduğuna işaret ediyor- du. Martin gibi düşünen birçok yorumcu, bu seçimlere giderken Işçi Partisi'nin, 2001 seçimlerıne göre birçok olumsuz- lukla karşı karşıya olduğuna inanıyor. örneğin, seçime katılımın çok düşük, kimi kamuoyu yoklamalarına göre seçme- nin yalnızca yüzde 3'ü gibi son derece kü- çük bir azınlığın oy vermenin siyasi etkisi- ne inanıyor olması, seçimin çok dar bir ta- ban üzerine yaşanacağına, bu yüzden ka- rarsızların, dolayısıyla medyanın belirleyi- ci olabileceğine inanıyorlar. 2001 seçimlerinde, Tony Blair'in ımajı, Işçı Partisi'nin seçimleri kazanmasında büyük rol oynamıştı. Bu kez tam tersi bir durum söz konusu. Blair'e "küsen" çekir- dek seçmenin önemli bir kısmının seçim günü evde kalması bekleniyor. Blair'in po- pülaritesindeki büyük gerilemenin, bu kez taktik oy verme (Işçi Partisi'nin kazanma şansı olmayan yerlerde İP seçmeninin Li- beral Parti'ye kayması, Liberal Parti seç- meninin de salt Muhafazakârlar kazanma- sın diye İP'ye oy vermesi) olgusunun bu kez Işçi Partisi'nden yana işlememesi ola- sılığı yüksek. Ayrıca yerel konulara ya da tek bir konuya odaklanmış 80'den fazla küçük parti ve bağımsız aday söz konu- su. Bir önceki seçimde "taktik oy" kulla- nan seçmenin, oylarını bu kez bu "marji- nallere" vermesi bekleniyor. Işçi Partisi'nin aleyhine çalışacak bir et- ken daha var. Tony Blair seçimleri kazan- sa bile bu dönem sona ermeden görevini bırakacak. Dolayısıyla Işçi Partisi'ne oy ve- renler, biri bılinen diğeri henüz belli olma- yan iki lidere birden oy vermiş olacaklar. Bu seçimlerde, solu küreselleşmeye ve savaşa karşı muhalefetin içindeki çeşitli grup ve akımların birlikte oluşturduğu "Respect" (Saygı) adlı oluşumun platfor- mu temsil ediyor. Geçen dönemdeki ara seçimler ve belediye seçimleri Respect'in işçi ve öğrenci bölgelerinde giderek güç- Irnmekte olduğunu gösteriyordu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear