25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 MART 2005 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Satış Holdingi ETİBANK, SÜMERBANK gibi kuru- luşlar yıllar yılı çok eleştirildi. "Bu ka- dar büyük KİT olur mu? Bu ne biçim kamu işletmeciliği? Verimli çalıştırıl- malarının olanağı varmı? Bunlann hep- si birer holding" dendi. Bazısı ürünlerini pazarlamak, satmak için satış müdürlükleri de kurmuştu. On- lar bile eleştirildi. Sümerbank'ın satış mağazaları için "Bunca büyütülmüş, Anadolu'nun heryerine dağıtılmış ma- ğazacılık olurmu?" diyenler çıktı. Böyle söyleye söyleye hepsini par- çaladılar, daha küçük anonim şirketle- re falan dönüştürüp sattılar, kırpıp kır- pıp yıldız yaparak yağma meydanları- na savurdular. Sonra hepsinin, şurada burada kal- mış olanlarının ya da tam tersine ve- rimli çalışıp kamuya para kazandıran- lann, devlete düzenli vergi verenlerin sa- tışı için "özelleştirme Idaresi Başkan- lığı" diye kocaman bir holding kurdu- lar. Elbet, "Satış holdingi olur mu?"ö\- yeceksiniz. Gerçek holdinglerin ön- ce çeşitli üretim birimleri olur; olsa ol- sa bu ürünlerin ayrı ayrı ya da hep bir- den satışı için bir de alt örgütlenmeye gidilir. Ama, bu bizim "holding" öyle değil. Onun "/(apsam"ınayada "program"\na alınan bütün kamu kuruluşları hapı yut- tu demektir. Satılacakları için değil, sa- tış öncesinde çekecekleri için. Aslında, şu sıra, bütün kamu işletmeleri ona bağlı. "Satışa hazırlanmak üzere" de- niyorsa da bakmayın siz. Kuruluşların başka bütün işleri de oradakilerin em- rinde. Yalnız borçların ödenmesi, he- sapların tasfiyesi, değer saptamaları, satış danışmanlarının raporları, ilanlar, ihaleler, satışa ilişkin olanlar değil, bü- tün işler, hepsi. Kuruluşları yönetenler, "Satışa ka- dar da olsa, birkaç küçük yatınma gi- delirn de makineler çürümesin, üretim durmasın, işletme daha iyi fiyata sa- tılsın " deyip bir şeyler yapmaya kalkış- salar bile oradan izin almak zorunda- lar. Ne kadar siyasal nedenlerle ve sa- dece "iyi satar" diye o görevlere geti- rilmiş olsalar da nihayet o alanda yıl- larca çalışmış olan koca genel müdür- lerAnkara'nın Kurtuluş semtindeki o dev binaya gidip söz konusu alana ilişkin pek az şey bilenlerin önünde dil döküp yatırım, hatta onarım izni dilenirler. Kısacası, bütün satışlardan sonra yi- ne de elde kalan ve yeni TL ile bile mil- yarca lira eden muazzam kamu kuru- luşları şu sıra böyle yönetilmektedir. Üretimden uzak, konulara yabancı ve kendi bürokrasisinin içine gömülmüş bir "holding marifetiyle". Dün, o "holding" başındakiyletele- vizyon mülakatı vardı ekranların birinde. Yanıtlar, yanıt denemeyecek kadar boş ve öylesine, plansızlık ve ufuksuzluk kokan sözlerden ibaretti ki, soran kızcağız da ne soracağını şaşır- dı. Dinledikçe, içinden "Vah vah" ü\yor- du galiba. En doğrusunu Türk-lş'in Genel Baş- kanı söyledi: "özelleştirme Idaresi, hiç vakit ge- çirmeden biran önce kapatılmalı ve da- ğıtılmalıdır!" Taşmmaz Kiraları Sorunu (I) Aydın AYBAY T aşınmazın kira karşılı- ğında kullanılmasını sağ- layan üişki çok eskı bir ol- gudur. tlkçağlarda, daha Roma Hukuku zamanın- da, taşınmazları da kapsayan kira ilişkilerini (Locatioconductiorvi)dü- zenleyen hukuk kurallan yürürlükte idi. Bizim eski hukukumuzda da ki- ra ilişkilerini düzenleyen, çoğu örfi kurallar vardı. 1879'datamamlanan Mecelle, bu kurallan, "Kitab-ül tca- rat" başlığı altında geniş bir bölüm- de (m.404-611) yazıh hukuk haline getırmiştir. Bu kuralların birçoğu ta- şınmaz kırası ıle ılgılıydi. Kira ilişkilerinin, özellikle konut ve işyeri için kurulan kira sözleşme- lerının tarıhin çok eski dönemlenn- den itibaren böyle devlet destekli ve ayrıntılı bir hukuk düzenine bağlı ol- ması yadırganacak bir şey değıldır. Bir yandan mülkiyet adıyla anılan güçlü hak, öte yandan bu hakkın ver- diği yetkilerin malikten başkası tara- fından kullanılmasını sağlayan kira hakkı arasında, her zaman, adeta do- ğal sayılabilecek bir çelişki ya da ge- rilim mevcuttur. Yasa koyucuların görevi bu gerilim ya da çehşkiyı den- gede tutacak bir kira rejimi kurmak- tır. Burada hemen belirtilmesi gereken önemli bir nokta vardır: Yasa koyu- cu, bu "dengeleyid" düzeni kurar- ken hem ekonomik hem de sosyal/sı- yasal öğeleri ve değişkenlen göz önünde tutmak zorundadır. Bir yan- dan ekonomik bakımdan malike na- zaran güçsüz olduğu varsayılan kira- cıyı aşırı ölçüde koruyan kurallar koymaktan kaçınırken öte yandan mal sahıbıne kıracıyı "Eti senin, ke- miği benim" diye teslım eden çö- zümlerden de uzak durmahdır. Sözü geçen "dengeleme" düşünce- si, 20. yy. öncesı yasalarda önemli rol oynayan bir öğe değildir. Gerçi kimi Batı ülkelerinde (örneğin Ingilte- re'de) kiracılan mal sahibinin insa- fına terk eden çözümlere önemli sa- yılabilecek sınırlamalar getırilmiştir (Ingıliz hukukunda kira ilişkisinin - tenancy- bir çeşit ayni hak sayılma- sının da bunda rolü vardır). Buna karşılık, 20. yy'da yürürlüğe giren "kod"lann (BGB, ABGB, OR) Borç- lar Hukuku'nu içeren bölümlerinde kira ilişkileri, kural olarak, içeriğini taraflann "serbest istençleri" ıle be- lirleyecekleri sözleşme ilişkisi olarak düzenlemiştir. Bu yasalarda taşın- maz kıracılannın mal sahibine karşı özel olarak korunmasma ılışkın bır- kaç kural varsa da bunlar önemli sı- nırlamalar değildir. Asıl değişim, Birinci Dünya Sava- şı'nın başlaması ile ortaya çıkmıştır. Hemen bütün Avrupa ülkelerinde devletler, taşınmaz kira ilişkilerine "kiracılar lehine" el koyarak onlan mal sahiplerinin keyfi istem ve gıri- şimlerine karşı koruyucu kurallar ge- tirmişlerdir. Bizde de "sükena için icarve isticar olunan mahallerin icar bcddaü hakkuıda kamuT savaşın ilk BİLYELİ KAPAGIN HAYATİ ÖNEMİ. EFE'nin gonül rahatlığıyla içilmcsi için bilyeli kapak kullandık. Bilyeli kapaktan kaynaklanan büyük maliyet farkını da fıyatımıza yansıtmadık. Vcrdiğimiz bu kararın nc kadar doğru olduğunu, son sahte rakı olayı maalesef acı bir şekilde gösterdi. Bilyeli kapağı olan şişcye başka herhangi bir şey doldurulamaz. Doldurulsa dahi, açtığınızda, kırmızı bant şişenin tekrar kullanıldığını belli eder. Kırmızı bant, şişe kapalıyken bile ııyarı görevini görür. EFE'nin şişesi de, kapağı da her türlü sahteciliğe karşı koruma altındadır. EFE'yi mutlaka masanızda açtırınız. Sürahide, bardakta EEE kabul etmeyiniz. EFE'nin 20'lik bebe, 35'lik küçük ve 70'lik büyük boyu gönül rahatlığıyla ve zcvkle içilmek üzere Türkiye'nin her yerinde hazır ve nazırdır. Afiyet olsun. E L D A P A Z A R L A M A T I C A R E T A . Ş yıllaruıda çıkanlmıştır. Cumhuriyet dönemınde 1926'da Borçlar Yasası yü- rürlüğe girince, kira ilişkilerinde ye- nıden "serbesüikesası"na dönülmüş- tür. Bu durumlkindDünya Savaşıbaş- lanna kadar sürmüştür. 1940'ta, bir- çok Avrupa ülkesı ile birlikte yıne bizde de o tarihte yürürlüğe konan MiIBKonmma Kanunu'nun 30. mad- desi ile, taşınmaz kıralannda, kiracı- lar lehine ışleyecek önemli bir sınır- lamarejimigetirilmıştir. Sözünü et- tiğimiz suurlama rejimi "MKK'nin 30. maddesi gerek meskenlerde ge- rekse meskenlerden gayrı yerlerde 1 Haziran 1955 tarihinden itibaren me- riyetten kaldırılmıştır" dıyen 24.12.1954 günlü 6444 sayılı yasa ıle ılga edılmiştır. Ne var ki bu çözü- me karşı o tarihte ortaya çıkan güç- lü tepkilerüzerine, 1 Haziran 1955'ten önce 18 Mayıs 1955'te kabul edilen 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkuıda yasa ile yeniden sınırlama rejimine dönülmüştür. (6444 sayılı yasa, yürürlük kazanmadan ilga edi- len eşıne ender rastlanacak bir yasa- dır!) Taşınmaz kiralanna kira parasının belrrlenmesi ıle ılgılı karışık bir dü- zen de getiren 6570 sayılı yasa bir- çok zorlamayla 1963 yılına kadar bü- tünü ile uygulanmıştır. Bu sekız yıl- lık dönemin sonunda Anayasa Mah- kemesi26.3.1963 tarihinde verdığı bir kararla, yasadaki konut ve işyerle- rinde kira parasının belırlenmesi ile ilgili düzenlemenm mülkiyet hakkı- nın özünü zedeledığı görüşüne uya- rak bu düzenleme ilgili 2. ve 3. mad- deleri iptal etmiştir. Ana- yasa Mahkemesı, yasama organınca bu maddelerin yerine geçecek hükümlerin konmasını sağlamak üze- re, ıptal karannın yürürlü- ğe girmesi için altı ayukbır süre tanımıştır. Parlamento, bu süre ıçın- de, iptal karan ıle ortaya çı- kan boşhığu dolduracak bir yasa çıkaramamıştır. Ko- misyonlar düzeyindeki yo- ğun tartışmalar, hükümet ve milletvekillerince yapı- lan önerilerin reddedilme- si ile sonuçlanmıştır. Böy- lece, kira parasının nasıl be- lirleneceğı sorunu "ortada kalmış"tır. Bunun çözümü için ileri sürülen ilk görüş şudur: İptal karan ile mev- zuatta bir boşluk meydana gelmiş değildir. Yürürlük- te olan ve kira ilişkilerini de aynntılı olarak düzenle- yen Borçlar Yasası vardır. Bu durumda kira parasının artık Borçlar Yasası'ndaki serbestlik ilkesine göre be- lirlenmesi gerekir. Bu görüş hiç yürürlüğe girmemiş olan 6444 sayılı yasadaki temel gerekçeye dayanmaktadır. Sınırlı kiraparası rejimi ge- tirmeye gerek yoktur; ser- bestpiyasamekanizması ile bu sorun "doğal yoldan" çözülmüş olacaktır. Epeyce taraftar toplayan bu görüş, yargı yerlerinde kabul edilmemiştir. Yargı- tay, 18.11.1964 tarihinde verdiği bir tçtihadı Birleş- tirme Karan ıle bu konuda (kira parasının belırlenme- si konusunda) bir "yasaboş- luğu" bulunduğunu ve bu- nun Medeni Yasa'nın 1. maddesıne göre yargıçtara- fından doldurulacağını ka- bul etmiştir. Bu karar ve bu- nu izleyen diğer kararlany- la Yargıtay, Anayasa Mah- kemesı'nın kira parasına ilişkin, sınırlamarejimide- ğil, bunun 6570 sayılı yasa- daki biçimini ıptal ettiğıni; sınırlama rejimi devam et- tiğine göre, bunun içeriği- ni belırleme görevinin de yargıya düştüğünü kabul etmiştir. Işte, kira parasının belir- lenmesi ile ilgili olarak yar- gı organınca yaratılan "ki- ra parasının tespiti" dava- sının gelışme süreci budur. Bu süreç çeşitli dalgalan- malarla ve bu arada yasama organının çıkardığı bölük pörçük yasalarla da donan- mış olarak 1964'ten beri sürmektedir. Şimdi, 1926 yılında yürürlüğe girmiş olan Borçlar Yasası'nın de- ğiştirılmesi ile ilgili taslak- ta, "kirasözleşmesi''ne iliş- kin bölüm yenilenirken 6570 sayılı yasa ve onun uygulanması ile ilgili yar- gısal çözümlerin de bu bö- lüme "eklendiğF açıklan- mıştrr. Bu konuda nasıl bir rejim getırilmesi gerektiğini, bu- nu izleyen yazımızda ele almaya çalışacağız. PENCERE Dinci Sermayenin İdeolojik Savaşı... Günün konusu bir ilginç soruda odaklanıyor: • MÜSİAD bu gidişle TÜSİAD'ı yiyecek mi?.. Gidişogidiş... MÜSİAD bildiğiniz gibi 'MüstakilIşadamları Der- neği'; ama, rivayete göre rumuzun birinci harfin- deki 'M', 'Müstakil' değil, 'Müslüman' sözcüğü- nü vurguluyor... Uzun sözün kısası Türkiye'deki Islamcı serma- ye yükselişe geçti; AKP iktidarıyla devlet olanak- larını ve yetkilerini eline geçirdiğinden hedefine doğru hızlayürüyor... Hedefı ne?.. llımlı Islam DevletiL • "Paranın dini imanı yoktur" derler.. Olmaz olur mu?.. Suudi ya da Kuveyt sermayesi belli bir siyasal rejimde, dinsel birdüzenin bekçiliğini yapar; Şeyh Fethullah'ın çevresindeki sermaye kuşağı ülke- mizdeki Nakşi iktidarının en güçlü silahlarından biridir; ünlü işadamı Soros elindeki parayı neden ve nasıl kullanıyor?.. Bu konu dünya çapında ser- mayenin sıyasadaki serüvenini sergiler... Peki, şimdi Türkiye'de neler oluyor?.. İTO ve ATO imdat çanlarını çalıyorlar... Ama dönüp bakan yok!.. Herkes korkudan pısmış... Ankara'daki Islamcı iktidar, devletini daha şim- diden işadamları örgütlerinde kurmak için sefer- berlikdurumunda... * 300 bin üyesıyle İTO (Istanbul Ticaret Odası) Türkiye'nin en büyük odası!.. İTO Başkanı Mehmet Yıldırım neler anlatıyor: • "- AKP hükümetinden odamız üyelerine ve ba- na tehdit yağıyor..." - Neden?.. Çünkü bu ay seçim var!.. Yıldırım anlatıyor: "- Seçim için listeyapan meslektaşlanmızla çe- şitli sektörlerin temsilcileri, AKP'ninyöneticilerive partinin görevlendirdiği insanlar tarafından aranı- yor, tehdit ediliyor, 'Işyerini mühürleriz, burayı ka- patırız, ruhsatını iptal ederiz, vergi memuru gön- deririz' gibi çeşitli tehditlere varan biryaklaşım var. Tabii ki iş dünyası belediyelerle ve hükümetlerle iç içedir. Her şeyden önce herkes vergi mükelle- fidir. Banka kredilerinden tutun, çeşitli ihalelere gi- rıp çıkan bir iş dünyası var. Biz iş dünyasının si- yasiler tarafından bu derece büyük ölçüde bas- kısıyla ilk defa karşılaştık. Daha önceki hükümet- lerle de aynlığa düştüğümüz oldu; ama, bu hiç- bir zaman bir ideolojik savaş değildi." (Nokta der- > gisi,27Şubat2005) . • ' İTO Başkanı Mehmet Yıldırım'a Senem Deniz-' han soruyor: "- Hükümetin bu baskısının sonuçlan ne olur?.. "1 Yanıt: \ "- Hiç kimsenin uydusu olmayız." " i İTO üyeleri direnebilecekler mi?.. * Islamcı sermayenin gözü kara!.. AKP iktidarı bu planlamasında başarı kazanabilirse Cumhuriyet yıllarında kurulmuş laik kültürle kurumlaşmış özel sermaye kesiminin köküne kibrit suyu ekilir, bir kı-, sa süre içinde dinci sermaye egemenleşir, tüm kı- lit noktalarını ele geçirir... İktidar sermaye kesiminde "ideolojik savaş"\nr pervasız yürütüyor. İSTANBUL ÜNtVERSİTESt MEZUNLARI DERNEĞt AFATflRKÇf DIIŞİNCF,DERNECIK4D1KÖY$b.DEIMOMIATİKDAYANIŞMADER. AYDINLANMA SÖYLEŞÎLERİ 2004-2005 Dönemi No: 6 Konu TÜRK EKONOMİSİ BATAKTAN KURTULABİLİRMİ? Yönetmen Prof. Dr. ESFENDER KORKMAZ Konuşmacılar Dr. MASUM TÜRKER UFUK SÖYLEMEZ BtROL BAŞARAN Giın : 05 Mart 2005 ("umartesı, saat 10.30-13 00. Yer • Beşıktaş Beledıyesı Ortakoy külliir Merke/i Dereboyıı Caddesı, Dere Çıkma/ı, No 1 - Ortakoy I U Me?unlan Dcrneğı (Fatoş Taştan) 0 212 238 03 21 Aydınlık Varmlar Öıtemi tçindeki Tüm Yurttaşlarımız Davetlidir. Giriş Serbest ve Ücretsizdir. MİLAS CUMOK'tan ÇAGRI "En doğru tarıkat, medeniyet yoludur. Medeniyetin emrettiğini ve istediğinı yapmak ınsan olmak için yeterlidir." M.KEMALATATÜRK Gazetemız yazarlanndan Sayın ALÎ SİRMEN'in eşlik edeceği sabah kahvaltısında birlikte olalım. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Yer : Milai Ticaret ()da\t Lokalı Tarih : 6Mcırt 2005 Pcızar Saat 10 30 İletişim : Dr Ümıt Özbek 0 532 382 58 50 KADKOY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2004/1794 Vas Tayini Mahkememizce verılen 15.02.2005 tarıh ve 2004/1794 esas, 2005/87 karar sayılı karar ile Rober- ta kızı 1920 d.lu Ceciha Baruh'a TMK. 405. madde- si gereğınce vesayet altına alınarak kendisine Olgert kızı 1938 doğumlu Anna Dohoda vasi olarak tayin edilmıştıı 15.02.2005 Basın: 8900
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear