25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 MART 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Dünya yolsuzluk raporuna kapak ohnuşuz. Dünyada kapak, Türkiye'de kapat! D E N İ Z S O M HesapUluslararası Para Fonu'nun isteği doğrultusunda Maliye Bakanlığı'nda Ge- lirler Genel Müdürlüğü yerine Gelir Idaresi Baş- kanlığı kurulacak. Mev- cut 4 bin kişilik şef ve müdür yardımcılığı kad- rosu kaldırılarak yerine 3 bin kişilik gelir uzmanlığı kadrosu açılacak. Bura- ya hem mevcut şef ve müdür yardımcıları hem de üniversite mezunu yaklaşık 35 bin memur- dan sınavı kazananlar alınacak. Bakalım bu in- ce hesabın altından kim nasıl kalkacak! Elektronik posta: denfzsom@cumhuriyet.com.tr on yıllarda çeşıtleri giderek artan sahte ürün- ler, yaşamımızın ayrılmaz parçası oldu. Ama bunlardan en çok sahte rakı yankı uyandırdı. Çünkü rakının sahtesi onlarca insanı öldürdü. Çukurova Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ibrahim Ortaş, bu konuda şu soruyu soruyor: "Rakı mı sahte, yoksa insa- noğlu mu sahtekar?" Prof. Dr. Ibrahim Ortaş, şöyle diyor: "Sahte, aslının zıddı değil maskelenmiş olanıdır. Klonlama çalışması ile ilk koyun çoğaltılırken insanların aklına 'insanın kopyası üretilirmı' sorusu gelmişti. Oza- man benim cevabım 'evet' olmuştu, ancak kopya insan- dan değil kopya insanı sahtekarlaştırmaktan korunma- mızın daha doğru olacağını düşünmüştürn. Doly sahte olmadığı gibi rakı da sahte değildi ve sa- dece ikincisi öldürücüydü; rakının yaratıcısı ise sahte- kâr bir insanoğluydu. Içtikten sonra yüzündekı maske- yi atıp gerçeği konuşanları, aşkını ilan edebilenleri, söy- lenmemiş olanı söyleyebilenleri düşünün. Psikologlar www.dentzsom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bayındırlık Bakanı'na göre deprem bir ili yıkacakmış... "Önemli deâil ilçelerden birini il vaparlar!" Sahtekârlık derler ki; herkesin bir gerçek yüzü vardır bir de maske- si. Ancak bir maskeye razıyız da bazılarının birkaç mas- kesi var. Yapılan sahte işler insanın birbirini küçük çıkarları için kandırmasıdır. Insanlar mutluluğu artık doğada ve es- tetikte değil bireysel menfaat ilişkilerinde aramaya baş- ladı. Çıkış kapısı bulamayan, yaşam bilinci konusunda yeterli derinliğe sahip olmayan yurttaşlar, kolay yoldan para kazanmayı ve köşeyi dönmeyi neredeyse ilke ha- line getirdi. Bütün bunların sonucu birçok yurttaşımız, akla hayale gelmeyecek işlere girişiyor. Söz konusu ki- şiler kendilerine göre yaşamdan zevk almaya çalışan in- sanları kendi küçük çıkarları uğruna zehirliyor. Insanlar arasındaki gelir dağılımının açılması, az çalışarak para kazanması, başkasının sırtından para kazanması belki uzun zamandır vardı ancak hızla tırmanışa geçti. Bunda uygulanan siyasi modellerin de büyük payı var. 1980 sonrası 'para kazan da nasıl kazanırsan ka- zan' anlayışı gençlikte bireysel ve bencil bir anlayış do- ğurdu. Bugün toplumun her kesiminde artan rüşvet, yol- suzluk, hepsi belirli bir aşamadan sonra oluştu. Birlikte eşit koşullarda yaşamak yerine birbirimize çelme tak- mak, birbirimizi kandırmak duygusu yaratıldı. Kamu an- layışı yerine, özel teşebbüs anlayışı benimsendi. Keskin bir bıçak ameliyat için kullanılırsa can kurtarır, ancak birine saplarsan can alır. Metil alkolü insana içi- rirseniz can alır, ancak bir kimyasal deneyde can kurta- rırsınız. Rakının sahtesi değil önemli olan rakının sahte- sini yapan insanın bu bilince ulaşarak sahtesi yerine gerçeğe yönelmesidir. Rakının sahtesini raflardan top- larsınız olur bıter ancak yarın bir başka sahte üretim da- ha çıkar karşımıza. Önemli olan insanın doğadan, can- lıdan ve insandan yana içtenlıkli davranması; karşısın- dakine değer vermesidir." Stire * MuzafferAyhanKa- ra: "Türkiye'nin VVashing- ton'daki Büyükelçisi Fa- ruk Loğoğlu, ABD Başka- nı'nın yapacağı bir dış ge- ziyi eleştirmeye kalkış- saydı; 'istenmeyen adam' ilan edilmesi ve geri çe- kilmesi kaç gün sürerdi?" Ucube AkifKökçe:"Çev- remizde niye bu kadar çok ucube bina var? Bir çırpıda üç mimar adı sayamazken, onlarca müteahhit adını ezbere bildiğimiz için!" SESSİZ SEDASIZ (!) Karayolları'mn Nasrettin Hoca Köprüsü Fotoğraf, Istanbul Küçükyalı'da E-5 karayolunun girişinde, Başıbüyük yönüne giden yolda çekilmiş. Kara- yolları alt ve üst geçitli bir köprü yap- mış. Ancak, köprü havada kalmış, yo- la bağlanamamış. Çünkü bağlantı yer- leri tapulu arazi ve meskûn mahal. Âra- zileri kamulaştırmaya on köprü para- sı yetmez. Ama birkaç yıl önce iha- leyi açanlar, projeyi çizenler, temeli atanlar ve inşaatı yapanlar için önem- değil. Maksat bir köprü yapmaktı ve yapıldı. Köprünün altından Nasrettin Hoca, üstünden Deli Dumrul geçiyor! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Antakya'nın 'belediye'leri!.. Antakya'ya gıdip de sulan, do- ğası ve yemekleriyle ünlü Harbı- ye semtindc "Antakya sofrala- n"nı yaşamayan var mıdır 7 Konuklannı ağırlamak isteyen- ler, validen belediye başkanına, tüccanndan memuruna kadar her- kes, "Antakya'nın yemeklerTni ikram etınek için Harbiye'de bir akşamı "armağan" etmekte yan- şırlar... Ne var ki, kentin antik döne- minde, mitolojiye göre Irmak Tannsı'nın kızı Daphne kendisi- ne âşık Apollon'dan kaçarken Toprak Ana tarafından burada "ağaç" haline getirildıği için adı- na "Defiıe" de denilen bu tarihi Antakya semti "bir başka bcledi- ye"nın sınırlan içınde. Çünkü son 20 yılda Antak- ya'nın neredeyse "mahallelerini" bile "bağıınsız belediyeler" yapan bölücü siyaset, o denli pervasız davranmış ki, "kentin kökünii gövdesinden ayırmaktan" bile çje- kinmemiş.. Ilatta sadecc ayınnakla da kal- mamış, Harbıye ile kent merkezı lerinde Adana'da ve Antakya'da düzenlenen "5. Türkiye Kongre- si"nin sonuç bildırgesinde özetle şöyle yer aldı: "Kentintarihselve çevresel bütünlükiçinde planlana- rak yaşatılmasuu engelleyen bu karmaşa bir an önce giderilmeli- dir..." Çünkü Antakya, hem nüfus ola- rak hem de statü açısından bir "büyükşehir belediyesi" olmadığı için, kentı üleşen belediyeler ken- dı sınırlan içinde diledikleri imar kararını almak ve uygulamakta özgürler Böyle olunca da Türkiye'nin ve dunyanın en ünlü tarihsel yerle- şımlerindenbiri "farkuimarbek- lcntilerinin elinde" göz göre göre parçalanıp yok edıliyor.. Diyelim ki "StPierre'den antik Dapnhe'ye doğru" tarihi dokuyu gezmek istediniz; neredeyse yıirü- me mesafesinde 4 ayn belediye sınırından geçiyorsunuz. O kadar kı bu belediyeler "ay- nı caddc boyunca" sıralanmışlar; birbirlerine komşu sokakları bile paylaşmışlar; hatta, yan yana dük- Kentin mcrkezindeki "belediye sının" (!) arasındaki mahalleleri de "DUr- sunlıı Belediyesi" yaparak antik Daphne ile Antakya'nın sanki ye- niden buluşmasına da engel ya- ratmış... 'St Pierre' bile ayn Yine Antakya'ya gidip de ken- tin inanç tarihindeki evrensel sim- gesi olan Saınt Pıerre Kilisesı'ni ziyaret etmeyen var mıdır? Konuklara kenti tanıtmak iste- yenler, validen belediye başkanı- na, tüccanndan memuruna her- kes, "Antakya'nın kültür zengjn- liğTni anlatabilmek için, bu kili- seyi göstermekte yanşırlar... Ne var ki Ilıristiyanlann tarıh- teki ilktoplantılannı yaptıklan, ^S 30'lu yılların en güçlü tanığı ve Katolik Kilisesi tarafından da "Hac yeri" ilan edilen "Saint Pi- erre Kilisesi", Antakya Kentsel StT alanı içinde olmasına rağmen "Küçükdalyan Belediyesi"nde... Çünkü aynı sıyasiler, sadece "145 bin kişi"lik bir kent olan An- takya'yı tam "18belediye"ye par- çalarken tanhten gelen beraber- likleri de hemen hiç gözetmemiş- ler... Tarih farkh ellerde Işte bu parçalanma, Miıııaılar Odası'nca 25-27 Şubat 2005 gün- kânlardan manav bir belediyede, kasapöbüründe... Iîabib Neccar Dağı eteklerin- den Asi Nehn'ne vc oradan ova- ya doğnı yayılan "kent içindeki" bu belediyelerin adları ve konum- lan şöyle Ortada sıkışmış kalmış olan Antakya Belediyesi'nin doğusun- da Narlıca, Maşuklu, Küçükdal- yan, batısında Dursunlu, liarbiye ve Turunçlu var... Bunlan ovaya doğnı yayılan Çekmece, Odaba- şı, Ekinci ve Güzelburç beledıye- leri kuşatıyor. Daha dış halkada ıse yıne bır- birleriyle ıç içe girmış 11 beledi- ye daha var. t Milletvekilleri''ne çağn Mimarların temmuz ayındaki "tstanbul-DünyaMiniarhkKong- resi"ne ulusal hazırlık ıçın düzen- lediklerı Antakya bııluşmasında, bu yaşamsal sorunun ancak "ya- sayla" çözülebileceği de bir kez daha vurgulandı.. O halde "Hatay milletvekiHerT ne duruyorlar7 Bu acımasız paylaşıma son ve- recek yasaya imza atarlarsa, ku- şaktan kuşağa anılacaklarından kuşkulan olmasın... oekinci ' cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEIÜÇAK behicaki" turk.net (Z) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARAC1 kamilmasaraciı mynet.com H A R B İ SEMİII POROY semihporoyuı yahoo.com HAYAT EPtK TlYATROSU MUSTAFA BÎLGIN hayatepik" mynet.com EVET, I K İ SENEDİR ÖZ6ÜRSÜNL TARtHTE BUGÜIS MÜMTAZ ARIKAN 20 Mart wunv.mumtaz-arikan. rom NAZI IŞGALI YAKLASIRKEN.. ( İ9i3 'DA C/yE OU>UĞU /SADIICU- SosrAUST P/teT/ 'PEN MtLL£TV£- , ÜÇ *Z£Z. SAŞSrtteAM-tK, B'&ÇOK HOKU- i K >&Pş 9S8'E SON UZLAÇMAC/ S//S TAVtfZ 774- r; 4ucAK, 1939 'OA PoLoNyA 'yt IŞGAL er- MELE&IMDEN SOA//RA, INGl/-TE/S£ tCE Bı&UtCTE, AL- SAl/AÇ /4Ç.MAK PueuMUNOA JiAYAŞ İLAtJtHA DEölfJ UYGUl^O/Ğf D/Ç "^ MEDENlYLE PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Tongaya mı Bastık, Yoksa TufayamıGeldik? Masadakilerden hiçbiri "tonga"r»r\ da, "tufa"r\m da ne anlama geldiğini bilmiyordu. Tartışma, dik- dörtgen masanın başında Italyan kahvesi içen orta yaşlı adamın, sağındaki arkadaşının lafın arasında, "Yani fena halde tongaya bastık!" demesi üzerine başlamıştı. Italyan kahvesi içen orta yaşlı adam elin- deki fincanı hemen masaya bırakmış, "Tufaya gel- dik, desen daha iyi olacak..." demişti arkadaşına. Ezelden beri böyle boş tartışmalardan hiç hoşlan- mam, ama Beyoğlu'nun ara sokaklarından birinde- ki o küçük kahvede bir dostumu beklediğimden he- men yanı başımda başlayan bu gereksiz atışmaya ister istemez kulak misafiri olmuştum. Bu gereksiz tartışma öncesi konuşulanlar ilginç- ti aslında. 1 Nisan'da yürürlüğe girecek yeni Ceza Yasası'na bu ülkedeki her aklı başında insan gibi o masadakilerin de itirazları vardı. Ne var ki onlar da öbür aklı başında insanlar gibi itirazlarını yüksek sesle dillendirmekte gecikmişler, yeni yasa soğuk bir "1 Nisan şakası" gibi önümüze çıkmıştı. AKP'lilergerçektençokkurnazdı. Başarılı birma- nevrayla dikkatlerimizi "zina" konusuna çekmişler, bizler de zinasız yapamayan gözü dönmüş insan- larmışız gibi konunun üzerine balıklama atlayınca onlar yeni Ceza Yasası'nı diledikleri gibi biçimlen- dirmişlerdi. Zina konusuna balıklama atlayıp bu mü- nasebetsizliği önlemenin zafer sarhoşluğunu son- ra bir bayram gibi kutlayanlar salt bizler değildik, Cumhuriyet Halk Partisi de aynı zafer sarhoşluğu içinde gevşedikçe gevşemiş, yeni Türk Ceza Yasa- sı iktidar-muhalefet işbirliğiyle ortaya çıkmıştı. Şimdi ayaklarımıza prangalartakarak, ağzımızatı- kaçlar tıkayarak sokaklarda yürüyor, atı alan Üskü- dar'ı geçtikten sonra kamuoyunun dikkatini bu ya- sanın başımıza getireceği felaketlere çekmeye ça- lışıyorduk. Beyoğlu'nun ara sokaklarından birinde- ki o küçük kahvede, o dikdörtgen masanın çevre- sinde oturan aklı başında adamlar da tongaya mı bastığımızı, yoksa tufaya mı geldiğimizi tartışıyor- lardı. Bana kalırsa tam anlamıyla ketenpereye gelmiş- tik. Daha doğrusu getirilmiştik. Ketenpereye getirildiğimiz bir başka konu daha vardı. Haftalar boyunca yabancıların ülkemizde ar- sa, tarla, arazi, ev, apartman dairesi gibi taşınmaz- ları alıp almayacaklarını tartışmıştık. Kimi dostları- mız sözgelimi Şanlıurfa çevresinde bir Ingiliz ya da Israilli girişimciye yapılan fabrika ya da tarım arazi- si satışını, Alanya'da işçi emeklisi Alman Bayan Mül- ler'in 22 milyar TL'ye bir oda, bir salon yazlık daire satın almasını içlerine sindiremiyorlar, "milli müla- hazalarla" buna karşı çıkıyorlardı. Bu arada "kısmi" bir zafer kazanılmış, yabancılara taşınmaz satışı üç aylığına durdurulmuştu. Bu arada yabancılar Türkiye'de tüm sektörlerde kâr getiren ne kadar fabrika varsa satın alıyorlardı. Bankalar ve sigortalardan diş macunu, sabun, çi- kolata-şekerleme üreten fabrikalara, beş yıldızlı otel- lere, turistik tesislere kadar sayısız işletme birer bi- rer yabancıların eline geçiyordu. Yabancıların eline geçen bu işletmelerin arazilerinin alan toplamı Cum- huriyet'in kuruluşundan bu yana yabancıların Tür- kiye genelinde satın aldıkları arsa, tarla, arazi top- lamının çok üzerindeydi. Ama biz işçi emeklisi Al- man Bayan Müller'in Alanya'da satın aldığı yazlık- ta yoğunlaştırmıştık dikkatlerimizi. En sonunda da herhangi bir Türk medya kurulu- şunun yüzde 100 hissesinin yabancılar tarafından satın alınabilmesi bir hak olarak yasallaşmıştı. İşçi emeklisi Alman Bayan Müller Alanya'da bir oda, bir salon yazlık daire sahibi olamayacak, ama sözge- limi Alman medya devi Bartelsmann parayı bastı- rınca Türkiye'de dilediği televizyon kanalını satın alabilecekti. Beyoğlu'nun ara sokaklarından birindeki o kah- vede tartışan aklı başında, duyarlı o insanlar bunu nasıl yorumlarlar, tongaya mı bastık, yoksa tufaya mı geldik, diye adlandırırlar, bilemiyorum ama bu ko- nuda da "faka bastığımız" kesindi. Ama siz bunu dilerseniz "mandipleye bastık" di- ye de dillendirebilirsiniz, 1 Nisan'a daha on gün var çünkü. e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com B U L M A C A SEDATYAŞAYAN 1 2 3 SOLDANSAĞA: 1/ Osmanlı devleti için ilk kez Rus Çarı I. Nıko- lay'ın kullan- dığı sözcük. 2/Gereğinden 5 çok yemek yıyen... Bir öğretim kuru- mu. 3/ Bir 8 meyve... Pa- 9 muk ipliğin- den yapılan kalınca kilim. 4/Peygamber- leri Hud'u dinleme- dikleri için Tann ta- rafından yok edilen kavim... Kasaplık hayvanların ayağı. 5/ Kilime benzer, renk- li ve motifli uzun 8 yolluk... Birkaç kez 9 yavrulamış tavuk, hindi gibi kümes hayvanlan için kullanılan sözcük. 6/Kuran'da bir sure... Bir nota. 7/Vadi... Kaplarda su nedeniyle oluşan tor- tu. 8/Eski Türklerde, ölmüş ataların tapılan resim ve heykelleri... Bir ay adı. 9/Eskişehir yöresinde hıdrellez mânilerine verilen ad. YUKARIDAJN AŞAĞIYA: 1/ Ege Bölgesi'nin en yüksek dağı (Aynı zaman- da ulusal parktır)... Meyve kurusu. 2/Kalınca ve açık samanrenginde bir kâğıt türii... Asya'da bir ırmak. 3/Kale duvan... "Âbisten-i sefa vükeder- dir — he.p / Gün dogmadan meşime-i şebden ne- ler doğar" (Kırımlı Rahmi). 4/Türkiye'ninplaka işareti... Bir iskambil oyunu. 5/ Suudi Arabis- tan'ın plaka işareti... Bir renk. 6/ Samsun'un bir ilçesi... Eski dilde su. 7/Karadeniz Bölgesi'nin dağlık kesımlerinde görülen dağınık kırsal yerleş- me tipi... Osmanlılarda gümrük vergisi. 8/ Bas- ton... Tehlike işareti. 9/Bir şeyin yapılmasını ya- saklama... Tglli bir Türk halk çalgısı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear