29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20MART2005PAZAR 10 P A Z A R Y A Z E L A R I dishabC" cumhuriyet.com.tr îsveç'te FeministPartirüzgân... / sveç'te bir zamanlar "Kadın Listesi" adlı bir parti kurma düşüncesi filizlenmişti. Tanınmış gazeteci ve yazar Maria-Pia Boethius, oturup yakınmak yerine yüksek sesle konuşup alanlara dökülmeyi yeğleyen kadın düşünürlere önderlik ediyordu. Düzenledikleri görüşmelere "nıutfak toplantilan" adını koymuşlardı. Kadının yeri yine mutfaktı, ama bu kez ocak başında değil, tartışma masasında, fikir üreterek çalışılıyordu. Bu girişim, başta Sosyal Demokrat Parti olmak üzere yerleşmiş partileri ürküttü. Sosyal demokratların lideri Ingvar Karlsson seçim kampanyasına, "iki bakanlık koltuğundan biri kadınlann" sloganını da kattı. Maria-Pia, onunla yaptığım bir röportaj sırasında bana, "Biz önce boş kovan ateşledik, yetmeseydi, dolularını da ateşleyecektik" dedi. Ama yetmişti ve "Kadın ListesP'nin seçime katilmasma gerek kalmadı. En azından, o zaman bu değerlendirme yapılmıştı. Gerçekten de tsveç, dünyada, kabinesinde kadınların çoğunluğu oluşturduğu tek ülke durumunda. Parlamentosundaki milletvekillerinin yüzde 45'ten fazlası da kadın ve dünyada Ruanda'dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Zaman, bunun da yetmediğini gösterdi. Birkaç ay önce bir lsveç gazetesinin 158 kadın milletvekilinden 155'iyle yaptığı söyleşide ortaya çıkan gerçekler bunu kanıtlıyordu: Kadın milletvekillerinin yüzde 6O'ı kendini erkek meslektaşlarının baskısı altında hissediyordu. 97 milletvekili, yalnızca kadın olduğu için ikinci sınıf milletvekili gibi muamele gördüğünü söylüyordu. Ve işin en düşündürücü yanı ise STOCKHOLM gazeteye görüş belirten kadınlardan hiçbirinin, adının yazılmasını istememiş olmasıydı! Kadın ücretlilerin gelir ortalaması, erkeklerinkinin yüzde 92'si kadar. Borsada kayıtlı büyük şirketlerin hepsinın genel müdürü erkek. Kadın yargıçların oranı yüzde 27, rahiplerin yüzde 15 ve otomobil sahiplerinin yüzde 27. Kimse bana çıkıp da, "Canım bu da bir şey mi? Bir de bizdeki durumu görsen!" demesin. En büyük sorun, azla yetinmekten kaynaklanıyor çünkü! Nasıl demokrasinin azı çoğu olmazsa, kadın erkek eşitliğinin de azı çoğu olmaz! Aynı şekilde, kadın sorunu ifadesinin berbatlığı gibi. Ne yani? Kuşun kanadı, zürafanın boğazı, filin hortumundan mı bahsediliyor? Kadınlan mağdur duruma GÜRHAN UÇKAN sokan ve toplumda köle yerine koyan sorunlar, bütün topluma ve düzene aittir, nüfusun yarısına değil. Îsveç'te şimdi ufukta bir "Feminist Parti" görülmeye başladı. Sol Parti'ye tarihinin en görkemli dönemini yaşatan Gudnın Schyman'ın önce parti başkanlığından, sonra da üyelikten ayrılması üzerine artık saklanamaz olan boşluğu, Schyman ve diğer kadın düşünürler doldurmaya başladılar. Yapılan kamuoyu yoklamaları, böyle bir partinin gelecek yıl eylül ayında yapılacak genel seçimlerde oyların yüzde 17-25'ini alabileceğini gösteriyor. Bu durumda, azınlık hükümetini kabine dışından destekleyen Sol Parti ve Çevre Partisi, yüzde 4'lük barajı aşamama riski altına girecek. Başbakan Göran Persson bunu açıkça dıle getirdi ve "Bir kadın partisi kurulur ve seçimlere katılırsa, ülkede iktidar değişikliği olur" şeklinde konuştu. Değerli dostum ve sevgili gazetemizde benden önce yıllarca nefis pazar yazıları yazmış olan Yavuz Baydar, birkaç hafta önce buraya hızlı bir ziyaret yaptığı zaman bana, CHP'nin olağanüstü kurultayında gördüklerini anlatırken "Salonda kadın yok gibiydi" demişti. Evet, bu görüntü devam ettikçe, TBMM'deki durum da aynı olacaktır. Mademki bu dengesizlik kendiliğinden değişmiyor, o zaman iş başa düşüyor demektir. Bizdeki kadın milletvekillerinin sayısının lsveç 'inkine ulaşmasını beklemekle bir şey kazanılmaz. Isveç'in en çok okunan köşe yazan seçilen Lena Mellin, 8 Mart'ta Aftonbladet'te "Arük Uğuldama Başladı" başlıklı yazısını şöyle bitirmişti: "Şapkanıa sıkı tııtun, baylar! Kadın kitlelerin derinliklerinden uğultular gelmeye başladı. Bu da hiç beklenmedik sonuçlara yol açabilir." O uğultuyu duyabiîiyor musunuz? Nedir bu Türklerin çektiğiiz yurtdışındaki Türkler, ara ara yaşadığımız ülkelerde kötü muamelelere marıız kalırız. Yurtdışından yazan birçok arkadaşımın yazılarında, Türklerin ya da başka yabancıların yaşadıkları ülkelerde başlarına neler geldiğini okursunuz. Tabii bütün bu olumsuzluklara rağmen kötü muamele gördüklerinde başvurabilecekleri mercilerin bulunduğunu, haklannı alabilmek icin mücadele edebılecekleri yasal düzenlemelerin olduğunu hatırlatmak isterim. Örneğin yaşadığımız Avrupa ülkelerinde "ırkçılık" yasalara göre bir suçtur. Yani renginizden, dilinizden, kültürünüzden dolayı devlete bağlı herhangi bir kurum ya da birey sizi aşağılayamaz, dışlayamaz ve itip kakamaz. Bir Türk ya da yabancı olduğunuz için kimse size saldıramaz, hatta sözlü olarak dahi size sataşamaz. Avrupa'da insan haklanyla yabancı hakları yasalarla korunmuştur. Tabii bütün bunlar ırkçılığın olmadığı, sizin fiziksel ya da sözlü saldınya maruz kalmadığınız anlamına gelmez. Bazı kendini bilmez ırkçılar, tabii ki her açıdan size saldırabilirler. Yapılacak şey, eğer gerçekten çok incindiyseniz ırkçılıkla mücadele bürolarına başvurmak olacaktır. Bu bürolara giderek, etnik köken ve ülkenizi belirtip şu kişi ya da kurum beni aşağıladı, kimliğimden dolayı hor gördü, saldırdı diyebilirsiniz. Aslında durum o kadar hassastır ki, sizinle gereksiz tartışmaya gıren, kalbinizi kıran, hakkınızda kötü düşündüğünü tahmin ettiğiniz birine, "Sen beni Türk olduğunı için aşağılıyor, hor görüyor, hatta dışlıyorsun" derseniz, adam zaten ırkçılığı kendine yakıştıramadığı için fenalaşacaktır. Ya da kısaca adama "Irkçısın sen..." demeniz de çok etkili bir yöntem olacaktır. Bu durum, Avrupa'nın duyarlı ya da kendini "ırkçlhk karşıtı" sayan ülkelerinde çok geçerlıdir. Kimse kendine "ırkçı" olmayı yakıştıramaz. Duyulur da adım çıkar diye paniğe kapilır. Aynı bizdeki "nanıus" meselesi, bir adamı "nanıussıızlukla" suçlamak gibidir. Adamcağız, "Yabirduyan olur da inanırsa adım ırkçıya çıkarsa" diye büyük korkular yaşar. Şimdılerde Hollanda'nın şekli biraz değişti ama bir dönem öyle bir haldeydi ki, kırmızı ışıkta geçip yakalandığınızda bile polise "Irkçılık etme!.. Türk olduğum için çevirdin sen beniii!.." deseniz adam korkudan bırakıveriyordu. Ya uzıınca beklemeniz gereken bir yerde sizin önünüzde insanlar olduğu halde, "Beni ne bekletiyorsun kardeşim. Yabancıyım, Türküm diye değil mi!?. Gfflleri • Sergi ' Atelye • S<sr\<atevi AMSTERDAM YAKUPKARAHAN Aha gidiveriyom ırkçılıkla mücadele bürosuna!.." dediniz mi bütün işleriniz hallokıveriyordu. Tabii şimdilerde koşulların biraz değişmiş olması bizim olaylara duyarlılığımızı, birlik ve bütünlüğümüzü azaltmış değil. Yaşanan tatsız şeyleri bağlı olduğumuz dernek, vakıf gibi örgütlere taşıyıp protesto ediyor, hatta yerel basımmız ya da Avrupa'da yayımlanan gazetelerimiz sayesinde duyurabiliyoruz. Avrupa'da basılan gazetelerimiz de olaylan, gayet milliyetçi ve duyarlı bir tarzla, "Bir Türk dayak yedi, Türk'ün evini bastılar, Türklere Avrupa'da kötü muamele yapıhyor!.." şeklinde kamuoyuna iletebiliyor. Bu haberlere göre de gerek Türkiye'deki Türkler gerekse yurtdışındakiler hop oturup hop kalkarız. Ve de kendi milletimizden binlenne kötü muameleler yapılmış olmasını durmaksızm lanetleriz. Peki eloğlu yapınca canla başla mücadele etmek, yerli yersiz karşı çıkmak söz konusuyken birbirimize acımasızca davranmaktan zevk mi alıyoruz bizler? Avrupa'daki Türklerin başına gelince yeri göğü birbirine katıveriyoruz da Türkiye'dekilerin başına gelince niye hiç ses çıkmıyor acep? Ya da Türk'ün Türk'e yaptığım bir cihan birleşse yapabilir mi? 0nun için ben de durmaksızın, gece gündüz, 'Türkiye'de yayımlanan gazetelerin haberlerini de biraz değiştirsek memleket meselelerimizin çözülnıesinde laydası olur mu acep' diye düşünmekteyim. Örneğin, Türkiye'nin en büyük gazeteleri ülkedeki gelişmelerle ilgili şöyle başhklar atsa: "Türkler, izinsiz gösteri yaptıkları için polis taraûndan acımasızca dövüldü!.. Türklere zehirli rakı sattılar, onlarca Türk öldü. Türklere sahte ilaç satan bir şebeke ele geçirildi ve de marka sahteciliği diye serbest bırakıldı. Türkleri hastane kapılarında beklettiler, müdahale edilmediği için yaralı baa Türkler öldüler. Bazı Türk çocuklarının ekonomik nedenlerden okuia gidemedikleri, bazı Türk çocuklarınınsa şiddete ve kötü muanıeleye maruz kaldıkları belirlendi. Bir Türk çizer çalışmasından dolayı yargılandı, ceza aldı." Örnekler tabii ki çoğaltılabilir. Bu haberleri okuyanlar neye uğradıklarını şaşırıp kesınlikle, "Vay vicdansızlar, vay vicdansızlar!.." diye dövünecektir. Amma bir yetkili kalkıp "Doğrudur, kötü muamele vardır, amnıaa kötü muameleyi yapan da Türktür, sakın telaşa kapılnıayın eey ahalii..." diye açıklama yaparsa mutlaka ortahk durulacak, güllük gülistanlık olacaktır... karahan@wanadoo.nl DOGU ERTE"Hayal Perdesinden Gravüre..." Özgün Baskı Resim Sergisi 21 - 25 Mart 2005 Özel SAINTE PULCH^RIE Fransız Lisesi Sergi Salonu Çukurlu Çeşme Sk No.7 Kuçükparmakkapı, Beyoğlu Tel 0212 244 25 36 muhsin bîlyap resim atelyeei daimi sergisi moâs cd sarraf alı ek no:27 kadıköy tel: 330 8110 • mvw.muhoinbllyap.com neşe gümüşcüoğlu suluboya rcslm sergisi 18 Mart - 10 Nisan 2005 Moda Iskole Yolu, Koço Rest yanı, Moda - Kadıköy 0 (216| 346 62 B5 0RHAN BENLİ RESİM SERGİSİ 18MART-7NİSAN2005 CaferağaMah ModaCad GuneşApt No 19 K1D1 Kadıkoy ISTANBUL Tel 0216 45017 69 Fax 0216 45017 68 e-ıraıl ın(o@morsanat com web Mwmorsanata>m D O L Ü C A 50 metrelik duvak,,. Çin'in doğusundaki Hefei kenti dün ilginç bir deflleye sahne oldu. Bir manken, sokakta 50 metre uzunluğunda duvağı bulunan bir gelinliği sergiledi. Metrelerce uzunluğundaki, kilolarca ağırlığmdaki duvak halk tarafindan taşındı. Giderek artan boşanma oranının kaygılandırdığı yetkililer, halkı evliliğc özcndirmek için çeşitli kampanyalar düzenliyor. Çin'de 2004 yılında 1.5 milyondan fazla çiftin boşandığı, boşanma oramnın 2003'e oranla yüzde 21.2 arüığı belirtiliyor. (REUTERS) Depresyona sokacak bu yazı beni! 7 azacak o kadar çok konu var ki... "Hangi biriniyazsam" diye kara kara düşünüyor insan! Neredeyse depresyona gireceğim. Senato perşembe günü, Senato Başkanı Anne-MarieLizin'in (PS) yargıya müdahalesinı tartıştı. Aynı zamanda Huy kenti Belediye Başkanı da olan Lizin'in, karara bağlanmış bir boşanma dava dosyasının yeniden incelenmesi talebiyle hâkime bir mektup yazdığı ortaya çıkmıştı. Muhalefet partilerinin sert eleştırileri ıle karşılaşan Lizin, oturumda kuvvetler ayrılığı ilkesini göz ardı ettiği için özür diledi ve iktidar partilerinin desteği ile paçayı zor da olsa kurtardı. Türkiye'de olsa bu müdahale doğal karşılanır ve belki de "Dosyaya niye bakmıyorsun" diye hâkim ya görevden alınır ya da ücra bir yere sürülürdü! Flamanca yayımlanan Het Nieuwsblad muhabiri Müslüman kızı Hind Fraihi, 2 ay boyunca kendisini sosyoloji öğrencısiymiş gibi tanıtarak yürüttüğü araştırması sonucu Fas asıllılann yoğun olarak yaşadığı Brüksel'in Molenbeek belediyesinde gençlerin köktendinci terör saldırıları için Afganıstan'da eğıtilmek ya da para karşılığı intıhar saldınlan düzenlemek için sokaklarda ikna edılmeye çalışıldığını yazdı. AB'nin başkentinde elini kolunu sallayarak yandaş toplayan köktendinciler insanın moralıni bozuyor, bunalıma girmemek elde değil! Irkçı Vlaams Belang partisi yöneticileri, "gelecek yıl yapılacak yerel seçimlerde, ılınılı Müslünıanları aday göstermeye hazırlandıklarını, partilerine oy veren bir Müslüman topluluğun zaten var olduğunu ve Müslümanlan aday göstererek küçük bir kesim olan köktendincilerle dc mücadele edebileccklcrini, ılınılı Müslümanlara parti yönetimindc de görev vermeyi planladıklarını" açıkladılar. Partililerdcn gelen tslam karşıtı yoğun tepki üzerine varlık nedenleri olan lslam karşıtlığına tekrar döndüler. Irkçılar ilk açıklamalarından gerı adım atmasalardı, politikaya gireyim de hangi parti olursa olsun diyen bizim Türkler de mutlaka aday olurdu. Yıllar önce yayımlanan bir Pazar yazımda "ırkçı parti üyesi Türk asıllı Belkıs"tan bahsetmiştim. O kadar konu var ki hangi birini yazayım! Depresyona sokacak bu yazı beni neredeyse! Zaten bütün belirtiler depresyonun 21. yüzyılın hastalığı olduğunu göstenyor. Leuven Üniversıtesi ve ABD'den Yale BRÜKSEL ERDtVÇ UTKU Üniversıtesi uzmanlan tarafından 6 Avrupa ülkesinde yapılan ve Belçika'nın depresyonun yarattığı sorunlar açısından iyi bir örnek teşkil ettiği bir araştırma sonuçlarına göre, "Belçikah erkeklerin yüzde 15'i hayatmın bir döneminde depresyonla karşılaşırken bu rakam Belçikah kadınlarda yüzde 20 olarak" orlaya çıktı. Depresyonun sonuçları küçümsenemeyecek boyutlarda. Bu tür hastalar, işlerinı ihmal ediyorlar, sosyal yaşamlan aksıyor ve aileleri ile sorunlar ortaya çıkıyor. Hastalığın ekonomik yönü ise tartışmasız büyük boyutlarda. Depresyon yaşayan bir birey ortalama 40 gün iş göremez durumda oluyor. Bu rakam bir kalp hastasından (37 gün) ya da bir şeker hastasından (26 gün) daha fazla. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre depresyon, Belçika ekonomisine 1 milyar Euro'ya mal oluyor. Depresyon yaşayan kışiler doğru tedavi alamıyorlar. Hastaların yansından fazlası yardım alma girişiminde bulunmuyor. Bu yardımı talep edenlerinse yalnızca 10'da 1 'i doğru yardımı alabıliyor. Depresyona girenlerin çoğu ilaçlann bağımlılık yapmasından korkuyor. Depresyonun nüksetme riski de çok fazla. Hastalann yüzde 20-30'u 3 yıl içinde tekrar depresyona giriyor. Uzun vadede nüksetmeriskiçok daha fazla. Hastaların yüzde 9O'ı ilerleyen yıllarda yine depresyon yaşıyor. Bunun nedeni depresyon tedavisinin çok zor olması. Belçika'da depresyona girenlerin çoğu 12-16 hafta süren kısa süreli bir tedavi görüyorlar. Araştırma bu sürenin yetersiz ve çok kısa olduğunu ortaya koydu. 6 ay-1 yıl sürecek daha uzun süreli bir tedavi gerekliliği ortaya çıktı. Uzun süreli tedavilerde nüksetme riski yüzde 15 'lere kadar düşüyor. Kapalı havalann içine kapalı insanlar yarattığı, doğru dürüst güneş görmeyen bu ülkede her yıl 420 bin Belçikah (nüfusun yüzde 5'i) depresyon yaşıyor. Belki de bu nedenle Belçikalılar ele geçirdikleri ilk fırsatta soluğu güneşli ülkelerde alıyorlar. Belçika Tur Operatörleri Birliği, gelecek yaz için rezervasyonlann bir yıl önceye göre yüzde 10 arttığını, Belçikahların bir numaralı tatil tercihlerinin Türkiye olduğunu açıkladı. Türkiye'ye giden Belçikah sayısı, 2003 ve 2004'te 400 bini geçti, 2005'te ise 500 bini aşması bekleniyor. Birlik, Türkiye'nin ilk defa "İspanya'yı tahtından indirdiğini" bildirdi. O kadar çok konu var ki... Hangisini yazsam? erdincutku@binfikir.be resim sergısı nişontaşt koçbank tesnkıye cad ııo" U3 (lerokkı vakfı otoporkı karsısı) nisonla^ı (uımırlefi-paıcr horit, hergutı 900 1700 oıotı auktıı nifmlıiiikoâaııklel 0212291 34 91 MmjMhmmmrMMriMnBBnBitinmni TUZE SANAT EVİ Grup RESİM SERGİSİ ÇİLER BELEN CANAN BİLGE ENDER DANDUL AYŞEN ERTE 12 Mart - 4 Nisan'05 0216 368 77 02 Emmim Rest. Arkası Bağdat Cd. No:441/5 Suadiye-İST. TC GEBZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002/500 KararNo: 2004/621 Davacı Bingül Doğruol tarafından açılan gaiplik davasında verilen karar so- nunda, Davacı tarafından verilen dilekçesinde babası Kamirin 1993 yılı Ekinı ayın- dan bu yana kayıp olduğunu, bu süreden sonra kendisinden haber alınamadığını, ölmiiş olması ihtimalinin büyük olduğunu bu nedenle gaipliğine karar verilme- sini istemiş, mahkememizce verilen kararda sonuç olarak davacının davasınm kabulü ile Kartal ilçesi, Çarşı Mahallesi, Cilt No: 07, Hane No: 510'da nüfusa kayıtlı Ahmet ve Habibe'den olma lncirköy, 1330 doğumlu Kamil Doğruol'un gaipliğine, yapılan masraflann davacı üzerinde bırakılmasma karar verilmiş ol- nıakla, bu ilanın Türkiye genelinde tirajı yüksek gazetelerden birinde ilan edil- mesine karar verildiğinden ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde bu karara itiraz edilmediği takdirde kararın kesinleşeceği hususu ilan olunur. 16.02.2005 Basın: 12089
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear