Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20MART2005PAZAR
10 P A Z A R Y A Z E L A R I dishabC" cumhuriyet.com.tr
îsveç'te FeministPartirüzgân...
/
sveç'te bir zamanlar "Kadın Listesi" adlı
bir parti kurma düşüncesi filizlenmişti.
Tanınmış gazeteci ve yazar Maria-Pia
Boethius, oturup yakınmak yerine yüksek
sesle konuşup alanlara dökülmeyi yeğleyen
kadın düşünürlere önderlik ediyordu.
Düzenledikleri görüşmelere "nıutfak
toplantilan" adını koymuşlardı. Kadının
yeri yine mutfaktı, ama bu kez ocak başında
değil, tartışma masasında, fikir üreterek
çalışılıyordu. Bu girişim, başta Sosyal
Demokrat Parti olmak üzere yerleşmiş
partileri ürküttü. Sosyal demokratların lideri
Ingvar Karlsson seçim kampanyasına,
"iki bakanlık koltuğundan biri kadınlann"
sloganını da kattı. Maria-Pia, onunla
yaptığım bir röportaj sırasında bana,
"Biz önce boş kovan ateşledik, yetmeseydi,
dolularını da ateşleyecektik" dedi. Ama
yetmişti ve "Kadın ListesP'nin seçime
katilmasma gerek kalmadı. En azından,
o zaman bu değerlendirme yapılmıştı.
Gerçekten de tsveç, dünyada, kabinesinde
kadınların çoğunluğu oluşturduğu tek ülke
durumunda. Parlamentosundaki
milletvekillerinin yüzde 45'ten
fazlası da kadın ve dünyada
Ruanda'dan sonra ikinci sırada yer
alıyor. Zaman, bunun da
yetmediğini gösterdi. Birkaç ay
önce bir lsveç gazetesinin 158
kadın milletvekilinden 155'iyle
yaptığı söyleşide ortaya çıkan
gerçekler bunu kanıtlıyordu: Kadın
milletvekillerinin yüzde 6O'ı
kendini erkek meslektaşlarının baskısı
altında hissediyordu. 97 milletvekili,
yalnızca kadın olduğu için ikinci sınıf
milletvekili gibi muamele gördüğünü
söylüyordu. Ve işin en düşündürücü yanı ise
STOCKHOLM
gazeteye görüş belirten kadınlardan
hiçbirinin, adının yazılmasını istememiş
olmasıydı! Kadın ücretlilerin gelir
ortalaması, erkeklerinkinin yüzde 92'si
kadar. Borsada kayıtlı büyük şirketlerin
hepsinın genel müdürü erkek.
Kadın yargıçların oranı yüzde 27,
rahiplerin yüzde 15 ve otomobil
sahiplerinin yüzde 27. Kimse
bana çıkıp da, "Canım bu da bir
şey mi? Bir de bizdeki durumu
görsen!" demesin. En büyük
sorun, azla yetinmekten
kaynaklanıyor çünkü! Nasıl
demokrasinin azı çoğu olmazsa,
kadın erkek eşitliğinin de azı çoğu olmaz!
Aynı şekilde, kadın sorunu ifadesinin
berbatlığı gibi. Ne yani? Kuşun kanadı,
zürafanın boğazı, filin hortumundan mı
bahsediliyor? Kadınlan mağdur duruma
GÜRHAN UÇKAN
sokan ve toplumda köle yerine koyan
sorunlar, bütün topluma ve düzene aittir,
nüfusun yarısına değil. Îsveç'te şimdi ufukta
bir "Feminist Parti" görülmeye başladı.
Sol Parti'ye tarihinin en görkemli dönemini
yaşatan Gudnın Schyman'ın önce parti
başkanlığından, sonra da üyelikten ayrılması
üzerine artık saklanamaz olan boşluğu,
Schyman ve diğer kadın düşünürler
doldurmaya başladılar. Yapılan kamuoyu
yoklamaları, böyle bir partinin gelecek yıl
eylül ayında yapılacak genel seçimlerde
oyların yüzde 17-25'ini alabileceğini
gösteriyor. Bu durumda, azınlık hükümetini
kabine dışından destekleyen Sol Parti ve
Çevre Partisi, yüzde 4'lük barajı aşamama
riski altına girecek. Başbakan Göran Persson
bunu açıkça dıle getirdi ve "Bir kadın partisi
kurulur ve seçimlere katılırsa, ülkede iktidar
değişikliği olur" şeklinde konuştu. Değerli
dostum ve sevgili gazetemizde benden önce
yıllarca nefis pazar yazıları yazmış olan
Yavuz Baydar, birkaç hafta önce buraya hızlı
bir ziyaret yaptığı zaman bana, CHP'nin
olağanüstü kurultayında gördüklerini
anlatırken "Salonda kadın yok gibiydi"
demişti. Evet, bu görüntü devam ettikçe,
TBMM'deki durum da aynı olacaktır.
Mademki bu dengesizlik kendiliğinden
değişmiyor, o zaman iş başa düşüyor
demektir. Bizdeki kadın milletvekillerinin
sayısının lsveç 'inkine ulaşmasını beklemekle
bir şey kazanılmaz. Isveç'in en çok okunan
köşe yazan seçilen Lena Mellin, 8 Mart'ta
Aftonbladet'te "Arük Uğuldama Başladı"
başlıklı yazısını şöyle bitirmişti: "Şapkanıa
sıkı tııtun, baylar! Kadın kitlelerin
derinliklerinden uğultular gelmeye başladı.
Bu da hiç beklenmedik sonuçlara yol
açabilir." O uğultuyu duyabiîiyor musunuz?
Nedir bu
Türklerin çektiğiiz yurtdışındaki Türkler,
ara ara yaşadığımız ülkelerde
kötü muamelelere marıız
kalırız. Yurtdışından yazan birçok
arkadaşımın yazılarında, Türklerin
ya da başka yabancıların yaşadıkları
ülkelerde başlarına neler geldiğini
okursunuz. Tabii bütün bu
olumsuzluklara rağmen kötü
muamele gördüklerinde
başvurabilecekleri mercilerin
bulunduğunu, haklannı alabilmek
icin mücadele edebılecekleri yasal
düzenlemelerin olduğunu hatırlatmak
isterim. Örneğin yaşadığımız
Avrupa ülkelerinde "ırkçılık"
yasalara göre bir suçtur. Yani
renginizden, dilinizden,
kültürünüzden dolayı devlete bağlı
herhangi bir kurum ya da birey sizi
aşağılayamaz, dışlayamaz ve itip
kakamaz. Bir Türk ya da yabancı
olduğunuz için kimse size
saldıramaz, hatta sözlü olarak dahi
size sataşamaz. Avrupa'da insan
haklanyla yabancı hakları yasalarla
korunmuştur. Tabii bütün bunlar
ırkçılığın olmadığı, sizin fiziksel
ya da sözlü saldınya maruz
kalmadığınız anlamına
gelmez. Bazı kendini
bilmez ırkçılar, tabii ki
her açıdan size
saldırabilirler. Yapılacak
şey, eğer gerçekten çok
incindiyseniz ırkçılıkla
mücadele bürolarına
başvurmak olacaktır.
Bu bürolara giderek, etnik
köken ve ülkenizi belirtip şu kişi
ya da kurum beni aşağıladı,
kimliğimden dolayı hor gördü,
saldırdı diyebilirsiniz. Aslında durum
o kadar hassastır ki, sizinle gereksiz
tartışmaya gıren, kalbinizi kıran,
hakkınızda kötü düşündüğünü
tahmin ettiğiniz birine, "Sen beni
Türk olduğunı için aşağılıyor, hor
görüyor, hatta dışlıyorsun" derseniz,
adam zaten ırkçılığı kendine
yakıştıramadığı için fenalaşacaktır.
Ya da kısaca adama "Irkçısın sen..."
demeniz de çok etkili bir yöntem
olacaktır. Bu durum, Avrupa'nın
duyarlı ya da kendini "ırkçlhk
karşıtı" sayan ülkelerinde çok
geçerlıdir. Kimse kendine "ırkçı"
olmayı yakıştıramaz. Duyulur da
adım çıkar diye paniğe kapilır.
Aynı bizdeki "nanıus" meselesi,
bir adamı "nanıussıızlukla" suçlamak
gibidir. Adamcağız, "Yabirduyan
olur da inanırsa adım ırkçıya
çıkarsa" diye büyük korkular yaşar.
Şimdılerde Hollanda'nın şekli biraz
değişti ama bir dönem öyle bir
haldeydi ki, kırmızı ışıkta geçip
yakalandığınızda bile polise
"Irkçılık etme!.. Türk olduğum için
çevirdin sen beniii!.." deseniz adam
korkudan bırakıveriyordu. Ya uzıınca
beklemeniz gereken bir yerde sizin
önünüzde insanlar olduğu halde,
"Beni ne bekletiyorsun kardeşim.
Yabancıyım, Türküm diye değil mi!?.
Gfflleri • Sergi ' Atelye • S<sr\<atevi
AMSTERDAM
YAKUPKARAHAN
Aha gidiveriyom ırkçılıkla mücadele
bürosuna!.." dediniz mi bütün
işleriniz hallokıveriyordu. Tabii
şimdilerde koşulların biraz değişmiş
olması bizim olaylara duyarlılığımızı,
birlik ve bütünlüğümüzü azaltmış
değil. Yaşanan tatsız şeyleri bağlı
olduğumuz dernek, vakıf gibi
örgütlere taşıyıp protesto ediyor,
hatta yerel basımmız ya da
Avrupa'da yayımlanan gazetelerimiz
sayesinde duyurabiliyoruz.
Avrupa'da basılan gazetelerimiz de
olaylan, gayet milliyetçi ve duyarlı
bir tarzla, "Bir Türk dayak yedi,
Türk'ün evini bastılar, Türklere
Avrupa'da kötü muamele yapıhyor!.."
şeklinde kamuoyuna iletebiliyor.
Bu haberlere göre de gerek
Türkiye'deki Türkler gerekse
yurtdışındakiler hop oturup hop
kalkarız. Ve de kendi milletimizden
binlenne kötü muameleler yapılmış
olmasını durmaksızm lanetleriz.
Peki eloğlu yapınca canla başla
mücadele etmek, yerli yersiz karşı
çıkmak söz konusuyken birbirimize
acımasızca davranmaktan zevk mi
alıyoruz bizler? Avrupa'daki
Türklerin başına gelince
yeri göğü birbirine
katıveriyoruz da
Türkiye'dekilerin başına
gelince niye hiç ses
çıkmıyor acep? Ya da
Türk'ün Türk'e yaptığım
bir cihan birleşse yapabilir
mi? 0nun için ben de
durmaksızın, gece gündüz,
'Türkiye'de yayımlanan gazetelerin
haberlerini de biraz değiştirsek
memleket meselelerimizin
çözülnıesinde laydası olur mu acep'
diye düşünmekteyim. Örneğin,
Türkiye'nin en büyük gazeteleri
ülkedeki gelişmelerle ilgili şöyle
başhklar atsa: "Türkler, izinsiz
gösteri yaptıkları için polis
taraûndan acımasızca dövüldü!..
Türklere zehirli rakı sattılar, onlarca
Türk öldü. Türklere sahte ilaç satan
bir şebeke ele geçirildi ve de marka
sahteciliği diye serbest bırakıldı.
Türkleri hastane kapılarında
beklettiler, müdahale edilmediği için
yaralı baa Türkler öldüler.
Bazı Türk çocuklarının ekonomik
nedenlerden okuia gidemedikleri,
bazı Türk çocuklarınınsa şiddete
ve kötü muanıeleye maruz
kaldıkları belirlendi. Bir Türk
çizer çalışmasından dolayı
yargılandı, ceza aldı."
Örnekler tabii ki çoğaltılabilir.
Bu haberleri okuyanlar neye
uğradıklarını şaşırıp kesınlikle,
"Vay vicdansızlar, vay vicdansızlar!.."
diye dövünecektir. Amma bir yetkili
kalkıp "Doğrudur, kötü muamele
vardır, amnıaa kötü muameleyi yapan
da Türktür, sakın telaşa kapılnıayın
eey ahalii..." diye açıklama
yaparsa mutlaka ortahk durulacak,
güllük gülistanlık olacaktır...
karahan@wanadoo.nl
DOGU ERTE"Hayal Perdesinden Gravüre..."
Özgün Baskı Resim Sergisi
21 - 25 Mart 2005
Özel SAINTE PULCH^RIE Fransız Lisesi Sergi Salonu
Çukurlu Çeşme Sk No.7 Kuçükparmakkapı, Beyoğlu Tel 0212 244 25 36
muhsin
bîlyap
resim atelyeei
daimi sergisi
moâs cd sarraf alı ek no:27 kadıköy
tel: 330 8110 • mvw.muhoinbllyap.com
neşe
gümüşcüoğlu
suluboya rcslm sergisi
18 Mart - 10 Nisan 2005
Moda Iskole Yolu, Koço Rest yanı,
Moda - Kadıköy 0 (216| 346 62 B5
0RHAN
BENLİ
RESİM SERGİSİ
18MART-7NİSAN2005
CaferağaMah ModaCad GuneşApt
No 19 K1D1 Kadıkoy ISTANBUL
Tel 0216 45017 69 Fax 0216 45017 68
e-ıraıl ın(o@morsanat com web Mwmorsanata>m
D O L Ü C A
50
metrelik
duvak,,.
Çin'in doğusundaki Hefei
kenti dün ilginç bir deflleye
sahne oldu. Bir manken,
sokakta 50 metre
uzunluğunda duvağı
bulunan bir gelinliği
sergiledi. Metrelerce
uzunluğundaki, kilolarca
ağırlığmdaki duvak halk
tarafindan taşındı. Giderek
artan boşanma oranının
kaygılandırdığı yetkililer,
halkı evliliğc özcndirmek
için çeşitli kampanyalar
düzenliyor. Çin'de 2004
yılında 1.5 milyondan fazla
çiftin boşandığı, boşanma
oramnın 2003'e oranla
yüzde 21.2 arüığı belirtiliyor.
(REUTERS)
Depresyona sokacak bu yazı beni!
7
azacak o kadar çok konu var
ki... "Hangi biriniyazsam"
diye kara kara düşünüyor
insan! Neredeyse depresyona
gireceğim. Senato perşembe günü,
Senato Başkanı Anne-MarieLizin'in
(PS) yargıya müdahalesinı tartıştı.
Aynı zamanda Huy kenti Belediye
Başkanı da olan Lizin'in, karara
bağlanmış bir boşanma dava
dosyasının yeniden incelenmesi
talebiyle hâkime bir mektup
yazdığı ortaya çıkmıştı. Muhalefet
partilerinin sert eleştırileri ıle
karşılaşan Lizin, oturumda kuvvetler
ayrılığı ilkesini göz ardı ettiği için
özür diledi ve iktidar partilerinin
desteği ile paçayı zor da olsa
kurtardı. Türkiye'de olsa bu
müdahale doğal karşılanır ve belki
de "Dosyaya niye bakmıyorsun"
diye hâkim ya görevden alınır ya da
ücra bir yere sürülürdü! Flamanca
yayımlanan Het Nieuwsblad
muhabiri Müslüman kızı Hind
Fraihi, 2 ay boyunca kendisini
sosyoloji öğrencısiymiş gibi
tanıtarak yürüttüğü araştırması
sonucu Fas asıllılann yoğun olarak
yaşadığı Brüksel'in Molenbeek
belediyesinde gençlerin köktendinci
terör saldırıları için Afganıstan'da
eğıtilmek ya da para karşılığı
intıhar saldınlan düzenlemek için
sokaklarda ikna edılmeye
çalışıldığını yazdı. AB'nin
başkentinde elini kolunu sallayarak
yandaş toplayan köktendinciler
insanın moralıni bozuyor, bunalıma
girmemek elde değil! Irkçı
Vlaams Belang partisi yöneticileri,
"gelecek yıl yapılacak yerel
seçimlerde, ılınılı Müslünıanları aday
göstermeye hazırlandıklarını,
partilerine oy veren bir Müslüman
topluluğun zaten var olduğunu ve
Müslümanlan aday göstererek
küçük bir kesim olan
köktendincilerle dc mücadele
edebileccklcrini, ılınılı
Müslümanlara parti
yönetimindc de görev
vermeyi planladıklarını"
açıkladılar. Partililerdcn
gelen tslam karşıtı yoğun
tepki üzerine varlık
nedenleri olan lslam
karşıtlığına tekrar
döndüler. Irkçılar ilk
açıklamalarından gerı adım
atmasalardı, politikaya gireyim de
hangi parti olursa olsun diyen bizim
Türkler de mutlaka aday olurdu.
Yıllar önce yayımlanan bir Pazar
yazımda "ırkçı parti üyesi Türk asıllı
Belkıs"tan bahsetmiştim. O kadar
konu var ki hangi birini yazayım!
Depresyona sokacak bu yazı beni
neredeyse! Zaten bütün belirtiler
depresyonun 21. yüzyılın hastalığı
olduğunu göstenyor. Leuven
Üniversıtesi ve ABD'den Yale
BRÜKSEL
ERDtVÇ UTKU
Üniversıtesi uzmanlan tarafından
6 Avrupa ülkesinde yapılan ve
Belçika'nın depresyonun yarattığı
sorunlar açısından iyi bir örnek
teşkil ettiği bir araştırma sonuçlarına
göre, "Belçikah erkeklerin yüzde 15'i
hayatmın bir döneminde depresyonla
karşılaşırken bu rakam Belçikah
kadınlarda yüzde 20 olarak" orlaya
çıktı. Depresyonun sonuçları
küçümsenemeyecek boyutlarda. Bu
tür hastalar, işlerinı ihmal ediyorlar,
sosyal yaşamlan aksıyor ve aileleri
ile sorunlar ortaya çıkıyor.
Hastalığın ekonomik
yönü ise tartışmasız
büyük boyutlarda.
Depresyon yaşayan bir
birey ortalama 40 gün
iş göremez durumda
oluyor. Bu rakam bir kalp
hastasından (37 gün) ya
da bir şeker hastasından
(26 gün) daha fazla. Dünya Sağlık
Örgütü'ne göre depresyon, Belçika
ekonomisine 1 milyar Euro'ya mal
oluyor. Depresyon yaşayan kışiler
doğru tedavi alamıyorlar. Hastaların
yansından fazlası yardım alma
girişiminde bulunmuyor. Bu
yardımı talep edenlerinse yalnızca
10'da 1 'i doğru yardımı alabıliyor.
Depresyona girenlerin çoğu ilaçlann
bağımlılık yapmasından korkuyor.
Depresyonun nüksetme riski de çok
fazla. Hastalann yüzde 20-30'u 3 yıl
içinde tekrar depresyona giriyor.
Uzun vadede nüksetmeriskiçok
daha fazla. Hastaların yüzde 9O'ı
ilerleyen yıllarda yine depresyon
yaşıyor. Bunun nedeni depresyon
tedavisinin çok zor olması.
Belçika'da depresyona girenlerin
çoğu 12-16 hafta süren kısa süreli
bir tedavi görüyorlar. Araştırma bu
sürenin yetersiz ve çok kısa
olduğunu ortaya koydu. 6 ay-1 yıl
sürecek daha uzun süreli bir tedavi
gerekliliği ortaya çıktı. Uzun süreli
tedavilerde nüksetme riski yüzde
15 'lere kadar düşüyor. Kapalı
havalann içine kapalı insanlar
yarattığı, doğru dürüst güneş
görmeyen bu ülkede her yıl 420 bin
Belçikah (nüfusun yüzde 5'i)
depresyon yaşıyor. Belki de bu
nedenle Belçikalılar ele geçirdikleri
ilk fırsatta soluğu güneşli ülkelerde
alıyorlar. Belçika Tur Operatörleri
Birliği, gelecek yaz için
rezervasyonlann bir yıl önceye
göre yüzde 10 arttığını,
Belçikahların bir numaralı tatil
tercihlerinin Türkiye olduğunu
açıkladı. Türkiye'ye giden Belçikah
sayısı, 2003 ve 2004'te 400 bini
geçti, 2005'te ise 500 bini aşması
bekleniyor. Birlik, Türkiye'nin ilk
defa "İspanya'yı tahtından
indirdiğini" bildirdi. O kadar çok
konu var ki... Hangisini yazsam?
erdincutku@binfikir.be
resim sergısı
nişontaşt koçbank
tesnkıye cad ııo" U3
(lerokkı vakfı otoporkı karsısı) nisonla^ı
(uımırlefi-paıcr horit, hergutı 900 1700 oıotı auktıı
nifmlıiiikoâaııklel 0212291 34 91
MmjMhmmmrMMriMnBBnBitinmni
TUZE
SANAT EVİ
Grup
RESİM SERGİSİ
ÇİLER BELEN
CANAN BİLGE
ENDER DANDUL
AYŞEN ERTE
12 Mart - 4 Nisan'05
0216 368 77 02
Emmim Rest. Arkası Bağdat Cd.
No:441/5 Suadiye-İST.
TC
GEBZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002/500
KararNo: 2004/621
Davacı Bingül Doğruol tarafından açılan gaiplik davasında verilen karar so-
nunda,
Davacı tarafından verilen dilekçesinde babası Kamirin 1993 yılı Ekinı ayın-
dan bu yana kayıp olduğunu, bu süreden sonra kendisinden haber alınamadığını,
ölmiiş olması ihtimalinin büyük olduğunu bu nedenle gaipliğine karar verilme-
sini istemiş, mahkememizce verilen kararda sonuç olarak davacının davasınm
kabulü ile Kartal ilçesi, Çarşı Mahallesi, Cilt No: 07, Hane No: 510'da nüfusa
kayıtlı Ahmet ve Habibe'den olma lncirköy, 1330 doğumlu Kamil Doğruol'un
gaipliğine, yapılan masraflann davacı üzerinde bırakılmasma karar verilmiş ol-
nıakla, bu ilanın Türkiye genelinde tirajı yüksek gazetelerden birinde ilan edil-
mesine karar verildiğinden ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde bu karara itiraz
edilmediği takdirde kararın kesinleşeceği hususu ilan olunur. 16.02.2005
Basın: 12089