25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 ŞUBAT 2005 CUMARTESİ + CUMHURİYET SAYFA 17 Öviinülecek uygulama AKP grubunda Başbakan veki- li olarak konuşan Abdullah Gül, "Yeni uygulama sayesinde işçiler ve işçi emeklileri, tıpkı devlet me- murları gibi tüm eczanelerden ilaçlarını kolaylıkla alabilmekte- dirler" diye övünürken Ankara Ec- zacılar Odası farklı bir açıklama ya- pıyordu: "Firmalann ve depoların sistem ve altyapılarının yetersiz olduğu- nu, eczacılanmızın ise referans kaynağımız olan bütçe uygulama talimatı ve ilaç iskonto listesine bile ulaşamadığı birzamanda SSK reçetelerinin serbest eczanelere açılması ve 14 Aralık 2004 tari- hinde imzalanan protokolün yürür- lüğe girmesinln kaos yaratacağı- nı, verilen ilaç hizmetlerinin dur- ma noktasına geleceğini herplat- formda defalarca belirtmemize ve uygulamanın 1 Mart 2005 tarihi- ne ertelenmesi talebimize rağmen maalesef uygulama başlamıştır. İlaç firmalarının anılan protoko- le göre tarafolmalanna rağmen sis- tem uyumsuzluğu ve pek de iyi ni- yetli olduğunu düşünmediğimiz uygulamaları sonucu hastalarımız ilaca zor ulaşmakta ve hatta bazı ilaçlara ulaşamamaktadır." Ankara Eczacı Odası Başkanı Hil- mi Şener ile görüştük. Sorunun tüm Anadolu için geçerli olduğunu, İlaç bulamayan hastaların eczacı- lara ve eczacı odalarına yüklenme- si yüzünden çok sıkıntı çektiklerini büyük bir üzüntüyle anlattı. Oyle gözüküyor ki, AKP iktida- rı önemli bir "reform"u daha hal- letmiş bulunuyor! Ne kadarövün- se az... IŞIK KANSU Bakanlar Kurulu Şeker Kuru- mu'nu kapatmıştı. Hem de DışTi- caret Müsteşaıiığı, Tarım Bakan- lığı, AB Genel Sekreterliği, Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü, DPT ve Ha- zine Müsteşarlığı'nın yazılaryazıp "Görev süresi uzatılmalı" diye uyarmalarına kar- şın... ıktidar sözcüleri, pişmanlık demeçleri ve- rip "Yanlışlıkla kapattık" diyorlar şimdi. "Gerçekten yanlışlıkla mı kapatıldı" so- rusu yeni soruları doğuruyor: Örneğin, Şeker Kurumu'nun kapatılması kararı ki- mi baltalıyor, kimi koruyorgibi... Uzman kurumlarca hazırlanan bir rapor- da okuduk. Şu kanıya varılmış: "ŞekerKurumu'nun pancarşekeri fab- rikaları denetimlehnde, bu şirketlerin tüm üretim ve satış kayıtlarını düzenli olarak tuttuğu gözlenmiştir. Ancak, nişasta baz- lı şekersektörünün bazı firmalarında, ku- rum tarafından yapılan denetimlerde ka- yıt dışı faaliyetler tespit edilerek gerekli cezai müeyyideler uygulanmıştır. Şeker Kurumu'nun varlığında dahi gayri kanu- ni uygulamalara girmekten imtina etme- yen bu grup, kurumun ortadan kalkma- sı ile kotalarının üzerinde satış Imkânı bu- larak pazar paylannı arttırabilecekleri gi- Şeker kurumu yanlışlığı YÛRUZ, m 1/ARî.O İR M Ş MJŞUMA ORTASVA bi, sektöre kota temin etmeden kota ha- rici pazar payı temin edeceklerdir. Kurul izni olmadan, kota almadan gayri kanu- ni olarak kurulan ve halen kurum dene- tim birimlerinin takibinde olan nişasta bazlı şeker fabrikalarının, kurumun dağı- tılması ile denetim takibatı sonuçsuz ka- lacak ve bu grup biranlamda korunmuş olacaktır." Konuyu yakından izleyenler, Şeker Kurumu'nun kapatılma kararının "şekerli mamuller ve nişasta bazlı şeker üreticilerinin telkinle- riyle" çıkarıldığından eminler. Diyorlar ki: "Bu karar, birkaç yıl için bu grupların çıkarına görünüyorsa da, daha önemlisi ülkenin uzun vadeli ve kalıcı olarak bü- yük ölçüde zarar görecek olmasıdır. Ya- kın gelecekte, 64 ilde yapılan pancareki- minden geçimini sağlayan 7 milyon in- sanımız doğrudan etkilenecek ve ülkemiz- de sosyal problemlerin de büyümesine neden olacaktır." CHP Istanbul Milletvekili Kemal Kılıç- daroğlu da, Şeker Kurumu'nu kapatma kararının bir "yanlışlık" sonucu alındığı yönündeki savları gülünç bulanlardan: "Yanlışlık yok, bilinçli bir karar var. Çe- şitli kamu kuruluşlannın uyarılanna karşın kapatma kararı verilmiş. Bütün amaç, bi- linçli olarak nişasta bazlı şekerüreten ke- sime bir süre verme ve onlara belli bir or- tam hazırlama gibi gözüküyor." Şeker Kurumu'nun kapatılması, izi mut- laka sürülmesi gereken kararlardan. Çün- kü, ardında kafa kurcalayan soru işareti çok fazla... Kültür Bakanı Erkan Mum- cu'nun AKP'den istifası "plan- lı, programlı, tabanı olan" bir hareket mi? Kimilerine bakılırsa; AKP mis- yonunu tamamladı, seçime yaklaştıkça AKP'yi destekle- yen çıkar çevreleri merkez sağ- da yeni arayış içine girdiler, Mumcu'nun istifası da bu ha- Mumcu'nun istifası reketlenmenin birgöstergesi... Olaya daha nesnel ye soğuk- kanlı bakabilenler ise Mum- cu'nun istifasının derln bir ar- ka planı olmadığını düşünü- yorlar: Çabuk karar veren, dün- yayı hep kendl eksenindedön- dürmeyi seven, bireysel çıkış- ları nedeniyle ekip çalışması- na uyum sağlayamayan, man- tığından çok duygularıyla ha- reket eden alışılmış bir Erkan Mumcu esintisiyle karşı karşı- yayız... Erkan Mumcu şimdilik, AKP'nin içindeki "milliyetçi kadro" ile blrliktegibi gözükü- yor. Ama onlarla da "AB, Kıb- ns"gibi konulardaaynı düşün- mediği kesin. Sonuç: Erkan Mumcu'nun istifasını, AKP'yi sarsan, ardın- dan da merkez sağı toparla- yan ciddi bir girişimin işareti olarak algılamak yanlış. Afganîstan ve Afyon TÜRKKAYAATAÖV ABD'nin Afganistan'ı 2001 'de işgalinden bu yana, uyuşturu- cunun yayılması arttı, Taliban yö- netimi üretimi yüzde 90'dan fazla durdurmuştu. Şimdi, yal- nız ekonomik yönden açmaz- da olan köylü ve gelirlerinin önemli bölümünü bundan sağ- layan savaş lordları değil, kimi yabancılarda, görevleri dışgö- rünümleriyle ne olursa olsun, aslında toprak alıp ya da kira- layıp afyon ektiriyor ve bundan büyük kazançlar sağlıyorlar. Taliban yönetimi dışındaki geçmiş yıllarda da, birileri Afgan afyonundan yılda milyarlarca dolarceplerine indirirler, bu ge- lirin rakamı değişik olurdu. Ame- rikan işgaliyle şu sıralarda yıl- da 30 milyardoların üstünetır- mandı. Ancak, bu toplamın çok büyük bölümü sınırların dışın- daki aracıların ellerinde kalıyor. Pek azı Afganh'ya yarıyor. Af- gan sınırları içinde de aslan pa- yını alanlar sayıları bir elin par- maklarını aşmayan savaş lord- landır. Amerika, saldınsını, birtek savaş uçağı olmayan bu ülke- de en gelişmiş uçakların hava- dan bombardımanıyla yürüt- müş, yerde de Afgan'ı Afgan- lı'yı öldürmüştü. Işte, bu çatışmada Ameri- ka'nın yanında yer almış olan- lar, önceden olduğu gibi, şim- di de afyon üretiminden ülke sınırları içinde kalan ufak yüz- denin en büyük payına el ko- yuyorlar. Asıl üretici olan köy- lünün kendi bualandada tarım işçisi gibi çalışıyor. Afganistan dünya afyon üre- timinin yüzde 87'sini sağlıyor. Üretimin kendi 2004 yılında yüz- de 64 arttı. Çoğu eroin ve mor- fine çevriliyor. Bunun ticaretin- den Afganistan'da kalan para genelde yılda yalnız 500.000 doların biraz üstündeydi ve 3 milyar dolara hiç ulaşmadı. An- cak, bu son rakam bile ülkenin yasal gelirinin yüzde 60'ını oluş- turuyor. 20-25 milyon nüfuslu Afganistan'da 2-3 milyon kişi af- yon ekiminde çalışıyor. Ekiciler dışında toplayanlar, eroin ve morfine çevirenler, aracılara sa- tış yapanlar, malı ülke dışına çı- karanlar, para toplayan ve da- ğıtanlar, kara parayı aklayanlar ve benzeri işlerdeçalışanlarvar. Yasadışı afyon ve benzeri uyuş- turucunun satışından ilk elden üretici olan köylü kendi payına düşenden ancak tüm aile için günlük ekmeğini alabilir. Mil- yarlarca dolara varan gelirin en büyük payı, malı Avrupa ve Amerika tutkunlarına ulaştıran dışardaki aracılar ve pazarlama- cılarda kalır. Bu ticarete katılan tek tek Amerikalı ve Ingiliz bir yana, Britanya Kâbil'de uyuşturucu- ya karşı bir başkanlık kurdu. Amerikalılar da bunu destekle- meye hazırlanıyor. Ürün son aşamada kendi yurttaşlarını ge- lip bulduktan başka, asıl kâr mafyanın bir avuç aracısının cebine iniyor, Afgan toprağın- dan ucuza çıkan mal uğradığı her satış noktasında pahala- narak. Ancak, durdurmak ko- lay değil. Toprağının yalnızca yüzde 7'si buğday gibi zararsız ürünün ekimine elverişli olan bu ülkede başka seçeneğin iş- lerliğini göstermek, hatırı sayı- lıryatırım yapmak gerek. Bu ol- maz ve afyon ekimi sadece dur- durulursa, sonu karmaşa, gide- rek iç savaştır. Sıradan Afgan- lı ABD'ye Filistin ve Irak sorun- larında kızıp durmaktadır; bu- na bir de afyon gelirinin kesil- mesi eklenirse halk lordları da köylü de ayaklanabilir. Dışandan hiçbiryardım Afganlı'nın cebi- ne afyon kadar para koymu- yor. Kimine göre Taliban'ın hız- la çöküşünün bir nedeni, afyon ekimine karşı çıkmasıdır. Afga- nistan'da üç önemli üretim mer- kezinden biri olan Nangar- har'daki polis müdürü (ve öte- ki güvenlik görevlileri gibi deh- şetli ABD yanlısı) Hazret Ali de boğazına kadar uyuşturucu ti- careti içindedir. Ayaklanmayao da katılır. Batı tekelci sermayesi Afga- nistan boru hatları yoluyla Ha- zar Denizi ve çevresinin petro- lü ile doğalgazını sağlama ta- sarısını kotarmıştır ama, yerli halk "Afyon dışında çareyok!" diyor. Zaten, son altı yıl kurak gitmiştir. Afyon; buğday, pa- muk ve sebzeden farklı olarak, kuraklığa dayanır. Afganistan'da afyon ekimi herhangi başka bir şeyin ekimi gibidir. Köylünün afyon ekiminde de derdi hava koşulları, sulama, zararlı bö- cek, tarım hastalıkları ve ürün bedelidir. Üretici, önceden olduğu gi- bi bugün de borç içindedir. Uyuşturucu satışına aracılık eden mafya görevlisi köylüyü bu borçla denetler. Ekim için para veren de, borcu afyon karşılığı silen de bu aracıdır. Aynca, üre- ticiyi bağlamak için çocukları- nı, özellikle kızlarını kaçırıp elin- detutar, kullanırve kiralar. Uyuş- turucu laboratuvarlarının tümü önceden Pakistan'daydı. ABD'nin buraya da "demokra- si" getirmiş olmasından bu ya- na, afyon toprağında da açıldı- lar. Bu açmazın da çözümü gö- rünmüyor. Sistem Enerjide operasyonun önü var, arkası var. Önü belli: AKP milletvekilleri, AKP milletvekillerine yakın işadamları, AKP'nin atadığı bürokratlar cümbür cemaat işin içindeler. Yüce Divan'da yargılanan eski Enerji Bakanı Cumhur Ersümer dönemindekine benzer bir operasyon süreci yaşıyoruz. En doğrusunu, AKP'den ayrılmadan önce konuyu değerlendiren Erkan Mumcu söyledi galiba: "Sistem yaratıyor bu sorunu." Sayıştay geçen yılki raporunda da dile getirmişti bu "sistem"\. O rapora göre devlete elektrik satan şirketlerin 4 yıllık işletme dönemlerinde uğranılan kamu zararı 2.3 milyar dolara ulaşmıştı. Yine aynı rapora göre şirketlere talebin çok üzerinde enerji üretecek santrallar kurdurulmuştu, devlete çok yüksek satış tarifeleri üzerinden elektrik satılıyordu... Rastlantı işte... Ikinci enerji operasyonunun başlaması ile Enerji Bakanlığı'nın, Sayıştay raporunda eleştirilen "yüksek satış tarifeleri"n\n indirilmesi için ilgili şirketlerle pazarlığa oturması hemen hemen aynı günlere denk gelmişti! KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakuiturk.net ÇtZGlLtK KÂMtL MASARACI kamilmasaraciu imynet.com FIARBl SEMÎH POROY semihporoyuıyahoo. com \JNASAL fARti VAMiŞj HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BİLGÎN hayatepikfrmynet.com TC KÖRFEZ İCRA MÜDLIRLÜĞÜ'NDEN SATIŞ İLANIİLANEN TEBLİĞİ Sayı: 2001/259 Esas Alacaklı Tlırcas Petrol AŞ. borçlu 1) Busc Akaryakıt Inşaat Tu- rızm Pazarlama San. Tic. Ltd. Şti. 2) Fahrettin Kııtlu Güney Mah. Fatih Cad. No: 20 Körfez. Borç miktarı: 29.500.-YTL. borçtan do- layı Yarımca mevkii 30 L lb. pafta 705 ada 17 parselde kayıtlı 370.00 m2 arsa 25.000.-YTL. muhammen bedelle müdürlüğümüz- ce 01.03.2005 tarihinde 1, giin %60 11.03.2005 tarihinde 2. aün yüzde 40 aynca satış masrafları olmak iizere satışa çıkarılmıştır. lla- nen tebliğ olunur. 07.02.2005 Basın: 6682 ENERJI BAMNLlSlNDAKI YOLSUZLUKTAN SONRA "OOKUNULMAZUKLARIN ARKASJNA SAKLANAN MILLETVEKtLİ SAYISI 79 J OLMUŞ.. "79 yiLLIK AAAHMUT ESAT ŞOZKUR" DÖNEM BİTTİ".. 79 YOLSUZLVK DOSYAU AKP DÖNEMİ BAŞLADI ANLAŞILAN ! TARtHTE BUGÜN MİJMTAZ ARIKAN 19Şubut wwu).nuımtaz-firikun.com fbntar kuhktıkla c/m/etn'yorctu- 132S GAYI YIC, Kimliğimi kaybetlim. Hükümsûzdûr. FİKRETİNAN TURKIYEDE/LK RADYO YAYINLARI BAŞLIYOR.. TE &USÜN, T.B-MM- , TÜRKİYE'be RADrONUN KURULAB'LMESİ fÇİto G£&£Kl-İ YA- ONAYLAMIÇT7. Se* MUMARAU YASAYLA, O ZAMAMICİ API TELSİ.Z TELEPOM LAM RAOYO IÇ'M ÇAUÇMALA& 8*ÇLArrLMtŞ7 ÖNCE İ&.T-ANBUL OSMANİYB 'OE, OENEME İ S K/LOVAT (SÜCÜMDBKİ SU İK/ YIL S-OAt/e, ACU EStei 8'lk MCJHASBBE SAYeeriYLE OUSŞTURULAN /STAMSUL RADYOSU İZJ-EMİŞTİ. AMK4&I'DAKi İLK (ZAOrO İSTrtSYONU İSE, 192?'DE UUJS PO£TXME£tN£>E YAYINA SAŞLAMf-f, Si/? SÜGE SOMBA OA t£OU££eırATUAe Y/UCI- MtNPA Bie &4Ğ KVİME mşiNMtfT)(SAĞpA). 9 SAGNAK INtLGÜN CERRAHOĞLU • ••Sanal Barışa Bomba "Lübnan" deyince aklıma "görüntü" ile "gerçek" arasındaki uçurum geliyor. Beyrut'a ilk kez, iç savaştan bir yıl (74) önce öğren- cilik yıllanmda gitmiştim. "Vurpatlasın, çal oynasın" Ua- vasında bir Ortadoğu, Akdeniz kenti hatırlıyorum. In- sanlar her gece dışarda; o restoran senin, bu restoran benim geziyor, günlerini gün ediyorlardı. Refah düzey- leri bizden kat kat üstündü. Gördüğüm oteller, butikler ve restoranların eşi benzeri, Istanbul'da yoktu. "Alis Ha- rikalarDiyarında" gibi yaşadığım o seyahatte birileri ba- na "bir saatli bomba üzerinde" oturduklarını, çok de- ğil bir yıl içinde ülkenin kan gölüne gömüleceğini söy- lese; buna asla inanmazdım. Yıllarsonra2001 'de bir IPI toplantısı için Beyrut'adön- düm. Ve bir diplomat dostumun evinde kaldım. Sefa- ret davetleri ve resepsiyonlarla geçen on gün boyun- ca; bir kez daha "Alis Harikalar Diyan"na ışınlandım. Bir politikacı daveti kalmış mesela aklımda. En "iddi- alı" Istanbul çevrelerinde bile böyle bir şey görmedim. 'Beyaz kahveli' ikram, mitralı turizm Davetteki kadınların hepsi takıp takıştırmış ve -istis- nasız- hepsi "marka" giymişti. Böyle bir giyim kuşam tarzına bizde ancak Çırağan Sarayı'ndaki bir sosyete düğününde rastlanabilirdi. Biz düğüne falan değil; bir ev yemeğine gitmiştik. özel bir kutlama yoktu ortada. İkram olarak ise; Japon, Italyan, Arap olmak üzere "üç ayrı" büfe hazırlanmıştı. Yemek faslı bitip de portakal çiçekleriyle yapılan ve altın yaldızlı, ince, küçük kristai bardaklarla sunulan "beyaz kahve" ikramına geçildiğinde, "Suriye'nin as- keri varlığının" -ki buna "işgal" denmiyordu- kabakta- dı verdiğine dair bir şeyler konuşulduğunu hatırlıyo- rum. Ancak gecenin "debdebesi ve neşelihafifliğiyle" konuşulanlar arasında bağlantı kurmak kolay olmuyor- du. Bu "askeri varlığın" ne menem bir şey olduğunu, er- tesi gün bir taksiyle Baalbek harabelerine giderken kavramayaçalıştım. "S/nb/rGece"âlemiBeyrut'tan çı- kar çıkmaz yok olmuş; yerini -ne denirse densin- kaba saba bir "işgal görüntüsüne" bırakmıştı. Beyrut'un çıkışında hemen askeri kontrol noktaları ["check points") başlıyor, üstleri başları dökülen Suri- ye askerleri, kendilerinden kat kat zengin bir ülkenin baş- kentine tüm giriş çıkışları, sert bir edayla denetliyorlar- dı. "Şeklen" Lübnan parlamentosunun onayıyla sağ- lanmış bir denetimdi bu. Suriye Lübnan'a uluslararası anlaşmaları ihlal ederek değil, güya bir "barış gücü" gi- bi girmiş ve bir daha çıkmamıştı. Beyrut mu Miami mi? Beyrut'tan 86 km. ötede Baalbek harabelerinin bu- lunduğu; ülkenin en turistik bölgesi Bekaa Vadisi ise baş- tan aşagı "Allah'ın Partisi" Hizbullahçıların elindeydi. Iran'da bile bu kadar çok Humeyni posterini bir arada gördüğümü hatırlamıyorum. Sağlı sollu yol boyu herta- rafa "billboard" büyüklüğünde "Humeyniposterteıi" asıl- mıştı. Humeyni'nin bakışları ve mitralar arasında tu- rizm yapmak çok garip, "sürreel" bir duyguydu. Hariri'nin Lübnan'i böyle sanal bir yerdi. Bu acayip sanallık, aslına bakarsanız başkent Beyrut'tada herye- re sinmişti. Hariri'nin bizzat kendisi dizi kahramanı gi- bi yaşıyordu. Füzesavarlarla donatıldığı söylenen sü- per zırhlı Mercedeslerle geziyor; arabasındaki "uzay teknolojisi" beş kilometre çapındaki bir alanda cep te- lefonlarının tümünü kapsama alanı dışına çıkartıyordu. Restore edilen, inşa edilen tüm mahalle ve binalar- da; medya patronu-müteahhit başbakanın eli vardı. Kentin yenilenme inşaatlarının hepsini, Hariri'nin hisse- darı olduğu "Solidere" isimli birfirmayapıyordu. Ve bu firma Beyrut'u bir tiyatro dekoruna dönüştürmüştü. Buldozerlerle yerle bir edilip sil baştan inşa edilen ba- zı semtler, Beyrut'tan ziyade Miami'yi andırıyor; bir Hollyvvood seti izlenimi veriyordu. Hemen iki sokak ötede ise iç savaştan bu yana insan eli değmemiş, terk edilmiş, metruk, eski Beyrut mahalleleri ile karşılaşıyor- dunuz. Top, tüfek, kurşun izleriyle elek gibi delik deşik edilmiş bina cepheleri, bu mahallelerde olduğu gibi du- ruyordu. Hariri'nin Beyrut'uyla; Beyrut'un aslı arasında hiç irtibat yok gibiydi. Bir sokaktan diğerine geçerken gezegen değiştirmiş gibi oluyordunuz. Lübnan'daki bomba, Hariri'nin yaşamıyla birlikte iş- te bu "dışı cafcaflı, içi kalaylı" düzeni ve sanal huzuru, sanal barışı tuzbuz etti. Gerçekte ne olduğunu an- lamak, çok uzun zaman alacak. B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S SOLDANSAĞA: 1/ Bilim dok- torlarının ya da kardinallerin giydikleri dört köşe külah ya da başlık... 4 Akım şıddeti birimi kiloam- penn kısa ya- zılışı 2/ "Tan- 7 rı'nın kullan" g demek ise de dilinüzde "pek 1 2 3 4 5 6 bol" anlamında kul- lanılan sözcük. 3/Düz- yazı... Ağabey sözcü- ğünün konuşmada al- dığı biçim. 4/0ylum- lu... Bskiden büyük konaklarda mııtfak ve yemek hizmetlerinde kullanılan erkek hiz- metçi. 5/Muma batı- 8 nlmış fitil... Âşık, vur- 9İ gun, müptela. 6/ Açık havada sevgılı ıçın verilen küçük konser. II " — yüze dökülen teller öğün- sün"(Karacaoğlan)... Hawaii inanışında savaş tan- nsı... "Git, detbl" ajılamındaargo sözcük. 8/Gümüş- hane'nin Şiran ilçesinde bir şelale... Şaşmabelirten bir ünlem. 9/ "Ilavva Ana'n dünkü çocuk sayıhr / - -'yum ben"(Ahmed Arit). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Üniversite öğretim üyelerinin giydikleri cüppeye verilen ad... Soyıından gelinen kimse. 2/ Sapınç. 3/ Töre, gelenek... Anadolu halklarının en eski ana tannçası. 4/Bayağı, sıradan... Mimarlıkta, sütun ya da ayaklann taşıdığı kemer sırası. 5/1 lalat gibi örül- müş iplık çilesi... Avrupa Birliği'nin ortak para bi- rimi. 6/ Alüminyum elementinin simgesi... Giysi kolu... " — yanaktan kırmızı gül dercrken/Felekbe- ni nazlı yârdan ayırdı" (Pir Sultan Abdal). 7/Kalın- bağırsağı anüs yoluyla su fışkırtarak yıkamaya ve bu iş için kullanılan aygıta verilen ad. 8/Çerkesler- le akraba olan bir Kafkas halkı. 9/ Telefonun, sesi kulağa veretjbölümü... Bulaşıcı bijsığır hastalıjjı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear