14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9ARAL1K2005CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Küçük Ornek: ZonguMak MADENCİLER GÜNÜ vesifcsiyle bir kez da- ha görüyorsunuz ki, Zonjguldak^enti, neredey- se bütün sorunlarıyla, Turkiye'nirtküçük ölçek- li bir modeüj-Ülked(e ne kadar şoruÇı nedeni var- sa kentte de onlar var, ya da soruntera buluna- bilecek ne'^jr'çözütnter düşünülebilirse kentte de onlar geÇerli. Tersinden l&karsanız, bu kentin sorunlan için bulunacaK çözümler, üç aşağı beş yukarı, ülke için de çözüm olabilir. Coğrafya ve topografya yönünden, kent kur- mak için en elverişsiz yerde kurulmuş bir kent. Nitekim, merkezi durumuna geldiği ilin öbür ilçeleri kendinden daha eski; çünkü daha elverişli yerlerde kurulmuşlar. Hele, Karadeniz Ereğlisi ve artık kendi başına il olan Bartın, an- tik çağlardan gelen kentler. Yeni sayılabilecek Ka- rabük de, kopmuş ve ayn bir il olmuş. Zonguldak, kömür bulunmadan önce köy bi- le değilmiş; sadece içerilerdeki Gaca köyüne ya- kın bir deniz kıyısı. Hafif oyuk olsa da koy sayı- lamayacak kadar ağzı dalgalara açık bir kıyı. Hem de fırtınaların en serti karayele ve rüzgâr- ların en sık eseni poyraza açık. Ama, Fransızlar sahip olduklan ocaklardan çıkarılan kömürü vapurlara yüklemek zorunda kalınca, Karadeniz'deki Türkiye kıyılarında yük- sek mendirekli ilk limanı da Zonguldak'ta yap- mışlar. Kıyıdaki dar düzlükten sonra dik yokuşlu ve sık ağaçlı yüksek tepelere tırmanarak ve sanki kayalara tutunarak oluşmuş bir kent, küçük de- re boyunca uzanan yollar, kömürün yıkanması için vadilerden "lawar"a ve oradan kıyıya uza- nan demiryolu hatlan. Kısacası, limanı sonradan genişletildiği halde, kendisi dağlar arasına sıkı- şarak büyüyüp ister istemez çirkinleşmek zorun- da kalmış ilk sanayi merkezi. Bunun, yol ve ka- nalizasyon türünden altyapı kurmayı ne ölçüde zoriaştırdığını kolayca tahmin edebilirsiniz. He- le, yerin altı kömür ocaklanyla oyuldukça üstü- nün de yer yer çöktüğünü düşünürseniz. Karaelmas Üniversitesi de öyle: Anadolu'nun başka yeni üniversiteleri adeta uçsuz bucaksız genişlikteki dümdüz yerleşkelerde gelişirken Zonguldak'ın üniversitesi, kentin kendisi gibi, gü- zel fakat sıkıntılı bir arazide büyüyor. Bunlar, tıpkı güzel fakat zor bir coğrafyaya itil- miş Türk devleti gibi, ayakta kalmak için belli bir direniş ve gelişme azmi, kent çevresinde bütün ili akıliıca planlayacak çok hesaplı bir kalkınma çabası gerektirmekte. Zonguldak, yüzyılı aşkın bir süredir, çalışıp ge- çinme uğruna ülkenin çeşitli köşelerinden gelmiş değişik kökenli nüfusa iş ve geçim sağ- ladıkça hiçbir etnik sorun yaşamamıştı; ama ya- tırımsızlık ve işsizlik sürerse, yaşayabilir. Türki- ye'nin de böyle sorunlar yaşamaması, insanla- rının planlı ve dengeli bir nüfus politikasıyla zor coğrafyaya akıliıca yerleştirilip yüksek istihdam sağlamasına bağlı değil miydi? Etnik kıpırdanışlar, çoğu zaman, işsizliğin mut- suzluğundan doğar. Axess 15 Ocak'a kadar seyahate giden yol Axessf ten geçer! • 9000 YTL'lik harcamanıza ücretsiz gidiş-dönüşafclasjet bileti! • 5000 YTL'lik harcamamza ücretsiz gidiş-dönüş varan biteti! - Kampanya 15 Eytut 2005 -15 Ocak 2006 tanhlen araimöa yapacagma Bir Rektör ve Örgütlü Suçluluk Örgütlü suçlarda. kuvvetli kuşku nedenlerinin varlığı durumnnda tutuklama nedeni var sayılabilir. CMY'nin 100. maddesi tutuklama karan verilebilmesini, kuvvetli suç kuşkusunun varlığını gösteren olgulann ve bir tutuklama nedeninin bulunması durumuna bağlamıştır. SabUl KANADOGLU Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı T ürkıye 01.6.2005 günü 4422 sayı- h Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasası'nın yürürlükten kaldınlmasıyla, mücadeleyi ka- zanarak esenlige çıktığını düşün- düğü sırada, bir üniversite rektörünün haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla bir örgüt kurduğu ve örgütün faaliyeti çerçevesinde ce- bir ve tehdit uygulayarak suç işlediği iddiala- nyla sarsıldı. Özellikle bu iddialann, söz konusu üniver- sitede yaşananlara, laık cumhuriyete karşı kad- rolaşma çabalanna, yüce Atatürk'ün vasıyet niteliğindeki özlemine yanıt olarak çıkanlan bir tarikat liderinin medrese kurulması öğüt- lerine, direnen. savaşan ve kazanan onurlu bir bilim adamına yöneltilmesi, sarsıntıyı daha da arttırdı. Hele, aynı iddıalann yöneltildiği üniversite genel sekreterinin, tutuklandıktan dört ay son- ra, hakkında iddianame düzenlenmemesi ne- deniyle girdiği psikolojik bunalım sonucu ha- yanna son vermesi, hukuksal olaya trajik bir bo- yut da kazandırdı. Rektörün, sağlığını kaybet- mesi ve yoğun bakımda yaşam savaşı verme- si. bu boyutun ayn bir aşamasını oluşturdu. Bu ortamda, Yargıtay içtihatlanndan ve öğ- retiden yararlanarak örgütlü suçluluğu, soruş- turma usullerinı ve tutuklama koşullarını YTCY'nin 288 ve 5187 sayılı Basın Yasa- sı'nın 19"ncu maddesi sınırlan içinde ırdele- yip açıklamayı. mesleki ve vicdani birborç ola- rak görüyorum. OrgûÜü suçluluk Örgütlü (organize) suçluluğun, suç işlenme- sini kolaylaştıran yapılanması, kullandığı yön- temler ve devamlılık göstermesi gibi özellik- leri, kamu düzeninin yanında ekonomik ve de- mokratik düzeni tehdit boyutuna ulaşmıştır. Aynca çıkar amaçlı suç örgütlerindeki ulusla- rarası işbirliği, uluslararası kuruluşlann ortak önlemler almasını da zorunlu kılmıştır. Türki- ye'nin de imzaladığı Aralık 2000 tarihli Paler- mo Uluslararası Organize Suçluluğa Karşı Bir- leşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2 a maddesi ile AB'nin 21.12.1998 tarihli organize suçlu- luğun önlenmesi hakkında ortak eylem kara- nnın ışığı altında örgütlü suçluluğun yapısal unsurlannı belirlemek olanaklıdır. Bunların başında, organize bir yapılanma gelmektedir. Kuşkusuz, örgüt veya aynı an- lamda kullamlan teşekkül çete ka\Tamlan or- ganize yapılanmayı içermektedir. Bu organi- ze yapının, belirsiz nitelikte bir suç programı- na sahip olması gerekir. YTCY'nin 220'nci maddesınde yer alan "yasanın suç saydığı ey- lemler",u amaç suçlar" ve "örgüt içindeki hi- yerarşikyapı" deyünleri, suçun yapısal unsur- larını ortaya koymaktadır. Örgütlü suçluluğun bir diğer özelliği, sü- rekliliğidir. Prograrnlanan suçun işlenmesin- den sonra dahi suç örgütü devam etmelidir. Ve son olarak suç örgütü, en az üç kişiden oluş- malıdır. Sayılan özellikler, örgütlü suçluluğu suç or- taklığından ayırmaktadır. Amaçlanan belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmenin hu- kuksal tanımı, suç ortaklığıdır. Orneğin belir- li bir tarihte yapılması kararlaştınlan bir iha- leye fesat kanştırarak çıkar sağlamak isteyen- lenn, suç işlemek amacıyla örgüt kurduklann- dan bahsedılemez. Bu birlikteliğın adı, suç or- taklığıdır. Aynca, örnek gösterilen amaç suç olan iha- leye fesat kanştırma suçunu işlemek için, araç suçlann da (sahtecilık vs.) işlenmiş oknası, suç ortaklığı kapsamındadır; suç ortaklığını u suç işlemek amacryla örgüt kurnıa suçuna" dönüştürmez. Bu nedenlerle üniversitesinin, YÖK'ün ve cumhurbaşkanının tercih ve güvenim kazan- mış, kurumunu iş, işlem ve eylemleriyle çağ- daş bir bilim yuvası niteliğine kavuşturmuş olan bir bilim adamına, eylemlerinin hukuk- sal yönden onanmayıp suç olarak yüklenebil- mesi, ancak ve ancak önceden devamlı suç iş- lemeyi amaçlayan bir örgütü kurduğunu açık- ça gösteren ve hukuksal olan kanıtlara dayan- makla olasıdır. Rektörler hakkındaki ceza soruşturması yet- kisi, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nın 53. maddesi uyannca YÖK'e aıttır. Aynk haller 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası'nın (CMY) 250. maddesinde gösteril- miştir. 4422 sayılı Cıkar Amaçlı Suç Örgütle- riyle Mücadele Yasası yürürlükten kaldınlmış olmasına rağmen, bu nitelikteki mafya tipi suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde, cebir ve teh- dit uygulayarak işlenen suçlar, görev ve yargı çevresinin belirlenmesi yönünden önemli sa- yılmıştır. CMY'nin 251. maddesi uyannca, sı- fat ve görevleri ne olursa olsun, bu suçlan iş- leyenler hakkındaki soruşturma HSYK'ce gö- revlendirilen cumhuriyet savcılan tarafindan bızzat kovuşturma da yine CMY ile görevlen- dirilmiş ağır ceza mahkemelerince yapılır. Bu aynk hükmünuygulanabümesi için çıkaramaç- h suç örgütünün varlığı yetmez. Aynca bu ör- gütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçun da cebirve tehdituygulanarak işlendiğinin kanıt- lanması ilk koşuldur. Aksi halde, soruşturma yönünden (2547 sayıh yasadaki) yetkinin gas- pı söz konusudur. Cebir, iradeyi ortadan kaldıran veya sınırla- yan ve muhatap kişi üzerinde kullamlan fizi- ki enerjidir. Tehdit ise manevi cebir, zorlama olup, bir şeyin yapüması veya yapılmaması ya da yapılmasına müsaade edilmesini sağlamak için, istenenler gerçekleşmediği takdirde za- rara uğratılacağının muhataba bildirilmesidir. Tehdit, objektif olarak muhatabı üzerinde cid- di korku yaratmaya elverişli, yeterli ve uygun olmalıdır. Çıkar amaçlı suç örgütlerinde ayn- ca tehdidin yıldırma, korkutmave sindirme oluş- turacak boyutta olması da aranmalıdır. Örneğin, amaçlanan suçun işlenebilmesi için bir üçüncü kişinin eylem veya işlemi ge- rekli ise bu kişiye yapılması istenen şey ve ya- pılmaması halinde uğrayacagı zarar açık bir bi- çimde bildirilecek ve bu korkutma ve yıldır- ma sonucu amaca ulaşılacaktır. Tehdidin suçun mağduru olması gereken muhatabına ulaştığı ve yarattığı ciddi korku so- nucu atılı suçun kesin olarak işlendiği açık ve hukuksal kanıtlarla ortaya konulamadığı süre- ce, birtakım varsayımlara dayanarak CMY'nin 250. ve 251. maddelerinde yer alan aynk hü- kümlerin uygulanmasına olanak yoktur. Tutuklama nedenleri Örgütlü suçlarda, kuvvetli kuşku nedenleri- nin varlığı durumunda tutuklama nedeni var sayılabilir. CMY'nin 100. maddesi tutuklama karan verilebilmesini, kuvvetli suç kuşkusu- nun varhgını gösteren olgulann ve bir tutuk- lama nedeninin bulunması durumuna bağla- mıştır. Şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesinin bulunması, kanıtlan yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkalan üzerinde baskı yapıhnası giri- şiminin saptanması biçiminde olgular yoksa, aksine örgütlü suçluluğun unsurlan üzerinde kuvvetli kuşkular varsa, verilecek tedbirden iba- ret tutuklama karannın, giderilmesi olanaksız yargısız infaza dönüşmesi olasıhğı da var de- mektir. Sonuç "Hukukun işleriikkazanmadığı bir rejimin, yurttaşlanna güven vermesi ve varhğmı koru- ması bekknemez." Sayın Cumhurbaşkanı'nın özdeyiş niteliğindeki bu uyansının ışığında, ba- ğımsızhğına getirilen tüm kısıtlamalara rağmen Türk yargısının, mevcut kanıtlan irdeleyip de- ğerlendirerek maddi gerçeği bulacağına ve adaleti sağlayacağına gönülden inanıyorum. Van! Van! Prof. Dr. Tümer URAZ Van Yüzüncü Yıl Ünıversıte- sı'ndeki olaylar nedeniyle hemen her gün basırumızda yoğun haber ve yazılara tanık oluyoruz. Bu- de 10 yıl kadar önce Van Gölü'nde olmayan "canavar" hakkında çı- kan yazılar, bu sevımlı ılimızi gündeme oturrmuştu. O dönem- de karşılaştığımız Vanh dostlar bunun turizm açısmdan çok ya- rarlıolacağuııbelirtiyorlardı. "M Tipi Kapalı Cezaevi"nde tutuklu bulunan öğrencimız, meslektaşı- mız ve arkadaşımız sevgili Prof. Dr. Yücel Aşkm'ın durumu da umanm yalruzca Van'a değıl, tüm Türkiye'ye yararlı sonuçlar getı- nr. Brrçok kımsenin aklını başı- na toplamasına da yardımcı olur. Ben o yörenin insanıyım. Lise- nin ilk iki sınıfinı Bitlis'te, son sı- mfını da 50 yıl önce (1956-57 ders yılı) Van'da okudum. O yıl- larda da ramazan ayı, ders yılı içine rastlamıştı. Birçok arkada- şımla birlikte ben de oruç tutmu- yordum. Ne bana ne de diğer oruç tutmayanlara yolda, sokakta si- gara içerken, sakız çiğnerken uya- n ya da tehdit geldiğini hatu-lıyo- rum. Gerek Bitlis'te gerekse Van'da oruç tutmayanlar için 1 -2 lokanta ve kahvehane mutlaka açık olurdu. Ama gelin görün ki Van Üniversitesi'nde, eski rek- törlerden birinin döneminde, bir öğrencinin oruç tutmaması nede- niyle öldürüldüğünü, sanınm hiç kimse kolay kolay unutamamak- tadır. Yukarıda andığım tarihte, Van'da ezan sesi duyuran bir tek minare bile yoktu. Oysa Bitlis'te sayısı türkülere de geçen 5 mina- re vardı. Bu eksikliği Vanlı arka- daşlara hatırlattığımızda, "Ka- vaklanmızdanbirkaçınınkahnlaş- masını bekliyoruz, onlan minare yapacağız" derlerdi. Üç yıl önce Van'a gıttiğimde, sayamadım ama Bitlis'tekilerin 2-3 katına yakla- şan sayıda minare oluştuğunu ra- hatlıkla söyleyebilirim. Nereden nereye!.. Televizyon- da Ankara'dan giden rektörleri tt yuhala>ı an" ve çağdışıhğı mezi- yet sayan başı takkeli, bilinçsiz gü- ruhu görünce kahrolmamak müm- kün değil. Bu olay bile Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın ve arkadaş- lannın ne koşullar altında görev yaptığmı çok açık bir biçimde or- taya koymaktadır. Enver Arpah'nın ölümüyle ol- dukça trajik bir dunıma giren tu- tukluluk olayının, başta Yücel Aş- kın olmaküzere hiç ldmsenin üze- rinde sağhk yönünden olumsuz etki bırakmamasını diliyorum. Prof. Aşkın, ben ve binlerce zira- atçı gibi 1933'te HMer'ın zulmün- den kaçıp Türkiye'nin hoşgörüsü- ne sığınan bilim adamlannın kur- duğu Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün devamı, Ankara Ziraat Fakülte- si'nden mezun oknuştur. GERÇEK DERİNİN KONFORUNU HİSSEDİN. Modem evtere, orijinal tasanmlar! Zevk sahıbi herkesin gözü şimdi Istikbal'de olacak... Günümüz mobilya modasını belirleyen Istikbal, yine en yeni... yine çok özel gerçek deri koleksiyonunu sunuyor... Mode Line! 18 TAKSiT Mode Lıne, benzersiz renk seçenekleri, zengın model çeşıtlıliği ile yaşam alanlarını keyifle tasarlayanlar için üretıldi. Üstelik şimdi çok uygun koşullaria sizin olabilir... Istikbal'in gerçek deri koleksıyonu Mode Line'ın size özel tasanmını seçmeniz için bekiiyoruz. Mode Line'ın tüm koleksiyonu ile tanışmak için lütfen broşür isteyiniz. istikbal PENCERE Cumhuriyere Saldırınm Zamanlaması Sayın Aydın Doğan, Bugün ikınci mektubumu yayımlıyorum; sizin altını çizdiğiniz gibi, "uzun yıllara dayanan dost- luğumuzun oluşturduğu saygıya sadık kalarak" der- dimi anlatmaya çalışacağım. Ne yazık ki yine sizin mektubunuzda dile getir- diğiniz gibi "aramızdaki güzel birsohbetin kestir- me yolu yerine, yazının daha soğuk ve uzun yo- lunu tercih etmekzonında" kaldığım için üzgünüm... Ama, bu konulann kamuoyu önünde açıkça ko- nuşulmasının da ülke açısmdan saymakla bitmez yararlan olabilir.. Neden?.. • Aydın Doğan Bey, Bugün Türkiye'de nasıl birsorumluluk mevkiin- de bulunduğunuzu söylemeye gerek var mı?.. Lafı uzatmadan, rakamları yalınlaştırarak dile getirirsek, ülke medyasının yaklaşık yansına Do- ğan Grubu egemendir; hem satış, hem reklam açısmdan aşağı yukan bu oran geçerli... Peki, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin içinde ya- şadığı sorun ne?.. Savunmak için her şeyimizi feda edeceğimiz iki kırmızı çizgimiz var: Laik Cumhuriyet.. Bölünmez vatan.. Demokrasi bu iki kırmızı çizgi arasında var ola- bilir, yaşayabilir, gelişebilir... Peki, durum ne?.. • 1989 -1991 'de iki kutuplu dünyayıkıldı, 'Soğuk Savaş' sonaerdi, eski şartlanmalariadüşünmek, ancak kafası geçmişe takılıp kalmış zavallılann harcıdır... Türkiyemizin nerelerden geçip bugünlere geldi- ğini vurgulamak ıçın kıtaplara geçmiş bir olayı anımsatayım: Hitler Almanyası Ikinci Dünya Sa- vaşı'nda Sovyetler'e saldırdığı zaman Ismet Pa- şa'yı uyandınp sıcağı sıcağına haber vermişler... Inönü, yatağına pijamalanyla bağdaş kurup otur- muş, başlamışgülmeye... Gözlerinden yaş gelene dek gülmüş... Paşa'nın nasıl bir gerilim içindeyaşadığını bu anı ne güzel vurguluyoıt. Peki, bugünkü Türkiye'nin gerilimi nereden kay- naklanıyor?.. Medyanın yaklaşık yansına egemen bir patro- nun bunu ta içinde duyumsadığına emınim... • Bugünkü durum ne?.. Sovyetler yıkılınca kuzeydoğu sınınmızda bir Er- menistan devleti belırdi. Irak işgal edilince güneydoğu sınınmızda bir Kürdistan devleti kuruldu.. Her gün medyadan izliyorum, kitap yayınlannı okuyorum; Doğu Ermenistan Misak-ı Milli sınıria- n içindeki Batı Ermenistan'ın yanında avuç içi ka- darmış; Güney Kürdistan neymiş ki?.. Kürtlerin asıl topraklan Anadolu'da imiş... Amerika ve Avrupa'daki güçler ve diyasporalar bugün Rum, Yunan, Emneni ve Kürtlerin arkasın- da mevzilenmişlerdir... Lozan Antlaşması tu kaka... Sevr günden güne sıcaklaşıyor.. Amerika apaçık 'llımlı Islam Devleti'ne oynu- yor... Said-i Nursi - Fethullah Güien ortaklığının Za- man'ı gazete satışlannda Hürriyet'in attındaki üçün- cü sıraya oturdu; bu ne büyük para kudreti ki ço- ğu her gün bedava dağıtılıyor... Nurcu Fethullah, Amerika'dan Türkiye içindeki dinci muhalefeti yönetiyor.. VeŞiiAyetullah'ıgibiSünniFethullah'ıBatı'dan ülkeye gelmeye hazırlanıyor.. Terör Güneydoğu'da Mehmetçikleri vuruyor.. Takıyyeci iktidaranayasamızdaki "Türk" kavra- mını tartışmaya açıyor. Ve Doğan Grubu, Fethullah'ın gazetesiyle eşza- manlı olarak Cumhuriyet gazetesine ve bana bir; saldın harekâtına girişiyor... • Bütün bunları Aydın Bey'le bir sofra sohbetin- deki gibi karşıhklı düşünmek için kâğıda döktüm.. Aydın Doğan'ın Cumhuriyet'e ortak saldından haberi olmayabilir; ama, başında bulunduğu gru- bun büyük gücü ve sorumluluğu kapsamında dü- şünmek zorundadır. Yann bu açıdan konuyu ele alacağım, ortak sal- dın karannı kimlerin hazırladığını irdelemeye çalışacağım. SATİLIK L'ILLUSTRATION CILTLERI GERÇEK DERİNİN ADRESİ ,HHH33HHW; •] OLUP URETİM « ST0« SEÇESUDR BTİKB4L A. UCNO !3 38070 KAVSC» TAVZİH İLANIDIR Van 2. lcra Müdurlüğünün 2004'485 Talimat sayı- lı dosyasından satışa çıkanlan taşınmazuı satış ilanı Cumhunyet gazetesınin 26 Kasım 2005 tarihli sayı- sında Basın 55562 No ile yayımlanırken dosya numa- rası 2004'485 olarak, arsanın toplam degennde %55'lik, gayrimenkulün 1. satışı 16.10.2006 Pazarte- si olarak yayımlanmış ise de, DOĞRU'SU: Dosya numarası 2004'485 Talimat, arsanın toplam değennde %5'lık, ga>Tİmenkulün 1. satışı 16.01.2006 Pazartesi olduğu tavzihen ilan olunur. Basın: Tashih S J
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear