Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9ARAL1K2005CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Küçük Ornek: ZonguMak
MADENCİLER GÜNÜ vesifcsiyle bir kez da-
ha görüyorsunuz ki, Zonjguldak^enti, neredey-
se bütün sorunlarıyla, Turkiye'nirtküçük ölçek-
li bir modeüj-Ülked(e ne kadar şoruÇı nedeni var-
sa kentte de onlar var, ya da soruntera buluna-
bilecek ne'^jr'çözütnter düşünülebilirse kentte
de onlar geÇerli.
Tersinden l&karsanız, bu kentin sorunlan için
bulunacaK çözümler, üç aşağı beş yukarı, ülke
için de çözüm olabilir.
Coğrafya ve topografya yönünden, kent kur-
mak için en elverişsiz yerde kurulmuş bir
kent. Nitekim, merkezi durumuna geldiği ilin
öbür ilçeleri kendinden daha eski; çünkü daha
elverişli yerlerde kurulmuşlar. Hele, Karadeniz
Ereğlisi ve artık kendi başına il olan Bartın, an-
tik çağlardan gelen kentler. Yeni sayılabilecek Ka-
rabük de, kopmuş ve ayn bir il olmuş.
Zonguldak, kömür bulunmadan önce köy bi-
le değilmiş; sadece içerilerdeki Gaca köyüne ya-
kın bir deniz kıyısı. Hafif oyuk olsa da koy sayı-
lamayacak kadar ağzı dalgalara açık bir kıyı.
Hem de fırtınaların en serti karayele ve rüzgâr-
ların en sık eseni poyraza açık.
Ama, Fransızlar sahip olduklan ocaklardan
çıkarılan kömürü vapurlara yüklemek zorunda
kalınca, Karadeniz'deki Türkiye kıyılarında yük-
sek mendirekli ilk limanı da Zonguldak'ta yap-
mışlar.
Kıyıdaki dar düzlükten sonra dik yokuşlu ve
sık ağaçlı yüksek tepelere tırmanarak ve sanki
kayalara tutunarak oluşmuş bir kent, küçük de-
re boyunca uzanan yollar, kömürün yıkanması
için vadilerden "lawar"a ve oradan kıyıya uza-
nan demiryolu hatlan. Kısacası, limanı sonradan
genişletildiği halde, kendisi dağlar arasına sıkı-
şarak büyüyüp ister istemez çirkinleşmek zorun-
da kalmış ilk sanayi merkezi. Bunun, yol ve ka-
nalizasyon türünden altyapı kurmayı ne ölçüde
zoriaştırdığını kolayca tahmin edebilirsiniz. He-
le, yerin altı kömür ocaklanyla oyuldukça üstü-
nün de yer yer çöktüğünü düşünürseniz.
Karaelmas Üniversitesi de öyle: Anadolu'nun
başka yeni üniversiteleri adeta uçsuz bucaksız
genişlikteki dümdüz yerleşkelerde gelişirken
Zonguldak'ın üniversitesi, kentin kendisi gibi, gü-
zel fakat sıkıntılı bir arazide büyüyor.
Bunlar, tıpkı güzel fakat zor bir coğrafyaya itil-
miş Türk devleti gibi, ayakta kalmak için belli bir
direniş ve gelişme azmi, kent çevresinde bütün
ili akıliıca planlayacak çok hesaplı bir kalkınma
çabası gerektirmekte.
Zonguldak, yüzyılı aşkın bir süredir, çalışıp ge-
çinme uğruna ülkenin çeşitli köşelerinden
gelmiş değişik kökenli nüfusa iş ve geçim sağ-
ladıkça hiçbir etnik sorun yaşamamıştı; ama ya-
tırımsızlık ve işsizlik sürerse, yaşayabilir. Türki-
ye'nin de böyle sorunlar yaşamaması, insanla-
rının planlı ve dengeli bir nüfus politikasıyla zor
coğrafyaya akıliıca yerleştirilip yüksek istihdam
sağlamasına bağlı değil miydi?
Etnik kıpırdanışlar, çoğu zaman, işsizliğin mut-
suzluğundan doğar.
Axess
15 Ocak'a kadar
seyahate giden yol
Axessf
ten geçer!
• 9000 YTL'lik harcamanıza ücretsiz
gidiş-dönüşafclasjet bileti!
• 5000 YTL'lik harcamamza ücretsiz
gidiş-dönüş varan biteti!
- Kampanya 15 Eytut 2005 -15 Ocak 2006 tanhlen araimöa yapacagma
Bir Rektör ve Örgütlü Suçluluk
Örgütlü suçlarda. kuvvetli kuşku nedenlerinin varlığı durumnnda tutuklama
nedeni var sayılabilir. CMY'nin 100. maddesi tutuklama karan
verilebilmesini, kuvvetli suç kuşkusunun varlığını gösteren olgulann ve bir
tutuklama nedeninin bulunması durumuna bağlamıştır.
SabUl KANADOGLU Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı
T
ürkıye 01.6.2005 günü 4422 sayı-
h Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle
Mücadele Yasası'nın yürürlükten
kaldınlmasıyla, mücadeleyi ka-
zanarak esenlige çıktığını düşün-
düğü sırada, bir üniversite rektörünün haksız
ekonomik çıkar sağlamak amacıyla bir örgüt
kurduğu ve örgütün faaliyeti çerçevesinde ce-
bir ve tehdit uygulayarak suç işlediği iddiala-
nyla sarsıldı.
Özellikle bu iddialann, söz konusu üniver-
sitede yaşananlara, laık cumhuriyete karşı kad-
rolaşma çabalanna, yüce Atatürk'ün vasıyet
niteliğindeki özlemine yanıt olarak çıkanlan
bir tarikat liderinin medrese kurulması öğüt-
lerine, direnen. savaşan ve kazanan onurlu bir
bilim adamına yöneltilmesi, sarsıntıyı daha da
arttırdı.
Hele, aynı iddıalann yöneltildiği üniversite
genel sekreterinin, tutuklandıktan dört ay son-
ra, hakkında iddianame düzenlenmemesi ne-
deniyle girdiği psikolojik bunalım sonucu ha-
yanna son vermesi, hukuksal olaya trajik bir bo-
yut da kazandırdı. Rektörün, sağlığını kaybet-
mesi ve yoğun bakımda yaşam savaşı verme-
si. bu boyutun ayn bir aşamasını oluşturdu.
Bu ortamda, Yargıtay içtihatlanndan ve öğ-
retiden yararlanarak örgütlü suçluluğu, soruş-
turma usullerinı ve tutuklama koşullarını
YTCY'nin 288 ve 5187 sayılı Basın Yasa-
sı'nın 19"ncu maddesi sınırlan içinde ırdele-
yip açıklamayı. mesleki ve vicdani birborç ola-
rak görüyorum.
OrgûÜü suçluluk
Örgütlü (organize) suçluluğun, suç işlenme-
sini kolaylaştıran yapılanması, kullandığı yön-
temler ve devamlılık göstermesi gibi özellik-
leri, kamu düzeninin yanında ekonomik ve de-
mokratik düzeni tehdit boyutuna ulaşmıştır.
Aynca çıkar amaçlı suç örgütlerindeki ulusla-
rarası işbirliği, uluslararası kuruluşlann ortak
önlemler almasını da zorunlu kılmıştır. Türki-
ye'nin de imzaladığı Aralık 2000 tarihli Paler-
mo Uluslararası Organize Suçluluğa Karşı Bir-
leşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 2 a maddesi
ile AB'nin 21.12.1998 tarihli organize suçlu-
luğun önlenmesi hakkında ortak eylem kara-
nnın ışığı altında örgütlü suçluluğun yapısal
unsurlannı belirlemek olanaklıdır.
Bunların başında, organize bir yapılanma
gelmektedir. Kuşkusuz, örgüt veya aynı an-
lamda kullamlan teşekkül çete ka\Tamlan or-
ganize yapılanmayı içermektedir. Bu organi-
ze yapının, belirsiz nitelikte bir suç programı-
na sahip olması gerekir. YTCY'nin 220'nci
maddesınde yer alan "yasanın suç saydığı ey-
lemler",u
amaç suçlar" ve "örgüt içindeki hi-
yerarşikyapı" deyünleri, suçun yapısal unsur-
larını ortaya koymaktadır.
Örgütlü suçluluğun bir diğer özelliği, sü-
rekliliğidir. Prograrnlanan suçun işlenmesin-
den sonra dahi suç örgütü devam etmelidir. Ve
son olarak suç örgütü, en az üç kişiden oluş-
malıdır.
Sayılan özellikler, örgütlü suçluluğu suç or-
taklığından ayırmaktadır. Amaçlanan belirli
bir suçu işlemek için bir araya gelmenin hu-
kuksal tanımı, suç ortaklığıdır. Orneğin belir-
li bir tarihte yapılması kararlaştınlan bir iha-
leye fesat kanştırarak çıkar sağlamak isteyen-
lenn, suç işlemek amacıyla örgüt kurduklann-
dan bahsedılemez. Bu birlikteliğın adı, suç or-
taklığıdır.
Aynca, örnek gösterilen amaç suç olan iha-
leye fesat kanştırma suçunu işlemek için, araç
suçlann da (sahtecilık vs.) işlenmiş oknası,
suç ortaklığı kapsamındadır; suç ortaklığını
u
suç işlemek amacryla örgüt kurnıa suçuna"
dönüştürmez.
Bu nedenlerle üniversitesinin, YÖK'ün ve
cumhurbaşkanının tercih ve güvenim kazan-
mış, kurumunu iş, işlem ve eylemleriyle çağ-
daş bir bilim yuvası niteliğine kavuşturmuş
olan bir bilim adamına, eylemlerinin hukuk-
sal yönden onanmayıp suç olarak yüklenebil-
mesi, ancak ve ancak önceden devamlı suç iş-
lemeyi amaçlayan bir örgütü kurduğunu açık-
ça gösteren ve hukuksal olan kanıtlara dayan-
makla olasıdır.
Rektörler hakkındaki ceza soruşturması yet-
kisi, 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası'nın 53.
maddesi uyannca YÖK'e aıttır.
Aynk haller 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Yasası'nın (CMY) 250. maddesinde gösteril-
miştir. 4422 sayılı Cıkar Amaçlı Suç Örgütle-
riyle Mücadele Yasası yürürlükten kaldınlmış
olmasına rağmen, bu nitelikteki mafya tipi suç
örgütünün faaliyeti çerçevesinde, cebir ve teh-
dit uygulayarak işlenen suçlar, görev ve yargı
çevresinin belirlenmesi yönünden önemli sa-
yılmıştır. CMY'nin 251. maddesi uyannca, sı-
fat ve görevleri ne olursa olsun, bu suçlan iş-
leyenler hakkındaki soruşturma HSYK'ce gö-
revlendirilen cumhuriyet savcılan tarafindan
bızzat kovuşturma da yine CMY ile görevlen-
dirilmiş ağır ceza mahkemelerince yapılır. Bu
aynk hükmünuygulanabümesi için çıkaramaç-
h suç örgütünün varlığı yetmez. Aynca bu ör-
gütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçun da
cebirve tehdituygulanarak işlendiğinin kanıt-
lanması ilk koşuldur. Aksi halde, soruşturma
yönünden (2547 sayıh yasadaki) yetkinin gas-
pı söz konusudur.
Cebir, iradeyi ortadan kaldıran veya sınırla-
yan ve muhatap kişi üzerinde kullamlan fizi-
ki enerjidir. Tehdit ise manevi cebir, zorlama
olup, bir şeyin yapüması veya yapılmaması ya
da yapılmasına müsaade edilmesini sağlamak
için, istenenler gerçekleşmediği takdirde za-
rara uğratılacağının muhataba bildirilmesidir.
Tehdit, objektif olarak muhatabı üzerinde cid-
di korku yaratmaya elverişli, yeterli ve uygun
olmalıdır. Çıkar amaçlı suç örgütlerinde ayn-
ca tehdidin yıldırma, korkutmave sindirme oluş-
turacak boyutta olması da aranmalıdır.
Örneğin, amaçlanan suçun işlenebilmesi
için bir üçüncü kişinin eylem veya işlemi ge-
rekli ise bu kişiye yapılması istenen şey ve ya-
pılmaması halinde uğrayacagı zarar açık bir bi-
çimde bildirilecek ve bu korkutma ve yıldır-
ma sonucu amaca ulaşılacaktır.
Tehdidin suçun mağduru olması gereken
muhatabına ulaştığı ve yarattığı ciddi korku so-
nucu atılı suçun kesin olarak işlendiği açık ve
hukuksal kanıtlarla ortaya konulamadığı süre-
ce, birtakım varsayımlara dayanarak CMY'nin
250. ve 251. maddelerinde yer alan aynk hü-
kümlerin uygulanmasına olanak yoktur.
Tutuklama nedenleri
Örgütlü suçlarda, kuvvetli kuşku nedenleri-
nin varlığı durumunda tutuklama nedeni var
sayılabilir. CMY'nin 100. maddesi tutuklama
karan verilebilmesini, kuvvetli suç kuşkusu-
nun varhgını gösteren olgulann ve bir tutuk-
lama nedeninin bulunması durumuna bağla-
mıştır. Şüphelinin kaçması, saklanması veya
kaçacağı şüphesinin bulunması, kanıtlan yok
etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur
veya başkalan üzerinde baskı yapıhnası giri-
şiminin saptanması biçiminde olgular yoksa,
aksine örgütlü suçluluğun unsurlan üzerinde
kuvvetli kuşkular varsa, verilecek tedbirden iba-
ret tutuklama karannın, giderilmesi olanaksız
yargısız infaza dönüşmesi olasıhğı da var de-
mektir.
Sonuç
"Hukukun işleriikkazanmadığı bir rejimin,
yurttaşlanna güven vermesi ve varhğmı koru-
ması bekknemez." Sayın Cumhurbaşkanı'nın
özdeyiş niteliğindeki bu uyansının ışığında, ba-
ğımsızhğına getirilen tüm kısıtlamalara rağmen
Türk yargısının, mevcut kanıtlan irdeleyip de-
ğerlendirerek maddi gerçeği bulacağına ve
adaleti sağlayacağına gönülden inanıyorum.
Van! Van!
Prof. Dr. Tümer URAZ
Van Yüzüncü Yıl Ünıversıte-
sı'ndeki olaylar nedeniyle hemen
her gün basırumızda yoğun haber
ve yazılara tanık oluyoruz. Bu- de
10 yıl kadar önce Van Gölü'nde
olmayan "canavar" hakkında çı-
kan yazılar, bu sevımlı ılimızi
gündeme oturrmuştu. O dönem-
de karşılaştığımız Vanh dostlar
bunun turizm açısmdan çok ya-
rarlıolacağuııbelirtiyorlardı. "M
Tipi Kapalı Cezaevi"nde tutuklu
bulunan öğrencimız, meslektaşı-
mız ve arkadaşımız sevgili Prof.
Dr. Yücel Aşkm'ın durumu da
umanm yalruzca Van'a değıl, tüm
Türkiye'ye yararlı sonuçlar getı-
nr. Brrçok kımsenin aklını başı-
na toplamasına da yardımcı olur.
Ben o yörenin insanıyım. Lise-
nin ilk iki sınıfinı Bitlis'te, son sı-
mfını da 50 yıl önce (1956-57
ders yılı) Van'da okudum. O yıl-
larda da ramazan ayı, ders yılı
içine rastlamıştı. Birçok arkada-
şımla birlikte ben de oruç tutmu-
yordum. Ne bana ne de diğer oruç
tutmayanlara yolda, sokakta si-
gara içerken, sakız çiğnerken uya-
n ya da tehdit geldiğini hatu-lıyo-
rum. Gerek Bitlis'te gerekse
Van'da oruç tutmayanlar için 1 -2
lokanta ve kahvehane mutlaka
açık olurdu. Ama gelin görün ki
Van Üniversitesi'nde, eski rek-
törlerden birinin döneminde, bir
öğrencinin oruç tutmaması nede-
niyle öldürüldüğünü, sanınm hiç
kimse kolay kolay unutamamak-
tadır.
Yukarıda andığım tarihte,
Van'da ezan sesi duyuran bir tek
minare bile yoktu. Oysa Bitlis'te
sayısı türkülere de geçen 5 mina-
re vardı. Bu eksikliği Vanlı arka-
daşlara hatırlattığımızda, "Ka-
vaklanmızdanbirkaçınınkahnlaş-
masını bekliyoruz, onlan minare
yapacağız" derlerdi. Üç yıl önce
Van'a gıttiğimde, sayamadım ama
Bitlis'tekilerin 2-3 katına yakla-
şan sayıda minare oluştuğunu ra-
hatlıkla söyleyebilirim.
Nereden nereye!.. Televizyon-
da Ankara'dan giden rektörleri
tt
yuhala>ı
an" ve çağdışıhğı mezi-
yet sayan başı takkeli, bilinçsiz gü-
ruhu görünce kahrolmamak müm-
kün değil. Bu olay bile Rektör
Prof. Dr. Yücel Aşkın ve arkadaş-
lannın ne koşullar altında görev
yaptığmı çok açık bir biçimde or-
taya koymaktadır.
Enver Arpah'nın ölümüyle ol-
dukça trajik bir dunıma giren tu-
tukluluk olayının, başta Yücel Aş-
kın olmaküzere hiç ldmsenin üze-
rinde sağhk yönünden olumsuz
etki bırakmamasını diliyorum.
Prof. Aşkın, ben ve binlerce zira-
atçı gibi 1933'te HMer'ın zulmün-
den kaçıp Türkiye'nin hoşgörüsü-
ne sığınan bilim adamlannın kur-
duğu Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün
devamı, Ankara Ziraat Fakülte-
si'nden mezun oknuştur.
GERÇEK DERİNİN KONFORUNU HİSSEDİN.
Modem evtere, orijinal tasanmlar!
Zevk sahıbi herkesin gözü şimdi Istikbal'de olacak... Günümüz mobilya
modasını belirleyen Istikbal, yine en yeni... yine çok özel gerçek deri
koleksiyonunu sunuyor... Mode Line!
18 TAKSiT
Mode Lıne, benzersiz renk seçenekleri, zengın model çeşıtlıliği ile yaşam
alanlarını keyifle tasarlayanlar için üretıldi. Üstelik şimdi çok uygun koşullaria
sizin olabilir... Istikbal'in gerçek deri koleksıyonu Mode Line'ın size özel
tasanmını seçmeniz için bekiiyoruz.
Mode Line'ın tüm koleksiyonu ile tanışmak için lütfen broşür isteyiniz.
istikbal
PENCERE
Cumhuriyere Saldırınm
Zamanlaması
Sayın Aydın Doğan,
Bugün ikınci mektubumu yayımlıyorum; sizin
altını çizdiğiniz gibi, "uzun yıllara dayanan dost-
luğumuzun oluşturduğu saygıya sadık kalarak" der-
dimi anlatmaya çalışacağım.
Ne yazık ki yine sizin mektubunuzda dile getir-
diğiniz gibi "aramızdaki güzel birsohbetin kestir-
me yolu yerine, yazının daha soğuk ve uzun yo-
lunu tercih etmekzonında" kaldığım için üzgünüm...
Ama, bu konulann kamuoyu önünde açıkça ko-
nuşulmasının da ülke açısmdan saymakla bitmez
yararlan olabilir..
Neden?..
•
Aydın Doğan Bey,
Bugün Türkiye'de nasıl birsorumluluk mevkiin-
de bulunduğunuzu söylemeye gerek var mı?..
Lafı uzatmadan, rakamları yalınlaştırarak dile
getirirsek, ülke medyasının yaklaşık yansına Do-
ğan Grubu egemendir; hem satış, hem reklam
açısmdan aşağı yukan bu oran geçerli...
Peki, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin içinde ya-
şadığı sorun ne?..
Savunmak için her şeyimizi feda edeceğimiz iki
kırmızı çizgimiz var:
Laik Cumhuriyet..
Bölünmez vatan..
Demokrasi bu iki kırmızı çizgi arasında var ola-
bilir, yaşayabilir, gelişebilir...
Peki, durum ne?..
•
1989 -1991 'de iki kutuplu dünyayıkıldı, 'Soğuk
Savaş' sonaerdi, eski şartlanmalariadüşünmek,
ancak kafası geçmişe takılıp kalmış zavallılann
harcıdır...
Türkiyemizin nerelerden geçip bugünlere geldi-
ğini vurgulamak ıçın kıtaplara geçmiş bir olayı
anımsatayım: Hitler Almanyası Ikinci Dünya Sa-
vaşı'nda Sovyetler'e saldırdığı zaman Ismet Pa-
şa'yı uyandınp sıcağı sıcağına haber vermişler...
Inönü, yatağına pijamalanyla bağdaş kurup otur-
muş, başlamışgülmeye...
Gözlerinden yaş gelene dek gülmüş...
Paşa'nın nasıl bir gerilim içindeyaşadığını bu anı
ne güzel vurguluyoıt.
Peki, bugünkü Türkiye'nin gerilimi nereden kay-
naklanıyor?..
Medyanın yaklaşık yansına egemen bir patro-
nun bunu ta içinde duyumsadığına emınim...
•
Bugünkü durum ne?..
Sovyetler yıkılınca kuzeydoğu sınınmızda bir Er-
menistan devleti belırdi.
Irak işgal edilince güneydoğu sınınmızda bir
Kürdistan devleti kuruldu..
Her gün medyadan izliyorum, kitap yayınlannı
okuyorum; Doğu Ermenistan Misak-ı Milli sınıria-
n içindeki Batı Ermenistan'ın yanında avuç içi ka-
darmış; Güney Kürdistan neymiş ki?.. Kürtlerin
asıl topraklan Anadolu'da imiş...
Amerika ve Avrupa'daki güçler ve diyasporalar
bugün Rum, Yunan, Emneni ve Kürtlerin arkasın-
da mevzilenmişlerdir...
Lozan Antlaşması tu kaka...
Sevr günden güne sıcaklaşıyor..
Amerika apaçık 'llımlı Islam Devleti'ne oynu-
yor...
Said-i Nursi - Fethullah Güien ortaklığının Za-
man'ı gazete satışlannda Hürriyet'in attındaki üçün-
cü sıraya oturdu; bu ne büyük para kudreti ki ço-
ğu her gün bedava dağıtılıyor...
Nurcu Fethullah, Amerika'dan Türkiye içindeki
dinci muhalefeti yönetiyor..
VeŞiiAyetullah'ıgibiSünniFethullah'ıBatı'dan
ülkeye gelmeye hazırlanıyor..
Terör Güneydoğu'da Mehmetçikleri vuruyor..
Takıyyeci iktidaranayasamızdaki "Türk" kavra-
mını tartışmaya açıyor.
Ve Doğan Grubu, Fethullah'ın gazetesiyle eşza-
manlı olarak Cumhuriyet gazetesine ve bana bir;
saldın harekâtına girişiyor...
•
Bütün bunları Aydın Bey'le bir sofra sohbetin-
deki gibi karşıhklı düşünmek için kâğıda döktüm..
Aydın Doğan'ın Cumhuriyet'e ortak saldından
haberi olmayabilir; ama, başında bulunduğu gru-
bun büyük gücü ve sorumluluğu kapsamında dü-
şünmek zorundadır.
Yann bu açıdan konuyu ele alacağım, ortak sal-
dın karannı kimlerin hazırladığını irdelemeye
çalışacağım.
SATİLIK L'ILLUSTRATION CILTLERI
GERÇEK DERİNİN ADRESİ
,HHH33HHW; •]
OLUP URETİM « ST0«
SEÇESUDR BTİKB4L A. UCNO !3 38070 KAVSC»
TAVZİH İLANIDIR
Van 2. lcra Müdurlüğünün 2004'485 Talimat sayı-
lı dosyasından satışa çıkanlan taşınmazuı satış ilanı
Cumhunyet gazetesınin 26 Kasım 2005 tarihli sayı-
sında Basın 55562 No ile yayımlanırken dosya numa-
rası 2004'485 olarak, arsanın toplam degennde
%55'lik, gayrimenkulün 1. satışı 16.10.2006 Pazarte-
si olarak yayımlanmış ise de,
DOĞRU'SU: Dosya numarası 2004'485 Talimat,
arsanın toplam değennde %5'lık, ga>Tİmenkulün 1.
satışı 16.01.2006 Pazartesi olduğu tavzihen ilan
olunur.
Basın: Tashih S
J