25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
^VR^LIK 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA Akıl Suat Özbilgi: "Aiatürk posterini dınardan indirip çiğneyen öğretmen, delyse nasıl öğetmenlik yapıyor? Eğer öğretmenlik yapabilecek kadar aklı bas ındaysa, neden türt>an takıyor!" Bektrontk posta: denizsom©cumhuriyetcoın.tr Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 17 - Gaspçılar devlet hastanesini basmış., "Özelleştirme yapmışlardır!" S 3aspçılar devlet hastanesini basmış... Adreş doğrv, hastaneye gidecek l&darparası olan zengindiri Hesap Ercoğan Tuncel: Kapıkulede'ki rüş/etçıler borç alıp verdliklerini söylemiş. Ala^ak tahsilinde cinsel ilişkiyi niye tercihettileracaba?" Markalı Barlas Demirtaş: "Başbakan'a göre AKP iktidan, dünya ve Türkıye'de marka olrruş. Pazarlamada ma-kalaşmak önemli tabiki!" EĞİTİMCİ ve Atatürkçü Düşünce Derneğı Ünye Şubesi Yazmanı Murat Yılmaz, gazetesi Cumhuriyet'le dertleşiyor: "Abdi İpekçi öldürülünceye kadar evimize iki gazete girerdi. Cumhuriyet ve Milliyet. Devlet memuru olan babam kamuda 25 yılını tamamladığında hastalığı nedeniyle artık gözleri görmüyordu. Gazetedeki köşe yazılannı ona ben okumaya başlamıştım. Bir ara Demokrat Parti yıllannda gazetelerini nasıl kaçak-göçek almak ve okumak zorunda kaldıklannı anlatmıştı. Sıranın bize de geleceğini sonralan öğrendik. 1974'ten 1979'a dek üniversite yıllanmda beni sürekli uyanrdı, 'Gazeteni alırken, taşırken dikkatli ol' diye. Bizlerse tam tersine gazetemizi bir 'alamet-i farika' gibi taşımayı onur meselesi olarak algıladık. Cumhuriyet'in çalkantılı yıllannda öfkeli ve biraz da neler olup bittiğini tam kavrayamadan gazetemizi bıraktık. Sonra geri döndük. Gün geldi bayide kalan son gazetenin iadesini içimiz kaldırmadı, onu da yedekledik. Elde makas kestiğımiz köşe yazısının, dizilerin sayısını hatırlayamaz olduk, toplumsal belleğimiz yaptık. Onursal Başkanımız Muammer Aksoy'u, Bahriye Üçok'u, Kemalist düşüncenin üretken beynı Ahmet Taner Ktşlah'yı, bugünleri o yıllardan anlatan ve uyaran Uğur Mumcu'yu birer birer birlikte uğuıiadık. Cumhuriyet' ten sadece onlar geçmedi kuşkusuz; adlannı tek tek sıralayamayabilirim ama başkalan da vardı. Bugünlerde onlar da arz-ı endam ediyorlar. Yazdıklanndan alıntılar veriliyor, hiç de 'eski dost acı söyler' türünden değil yazdıklan. Düpedüz biriktirdikleri, bir türiü gün ışığına çıkaramadıklan, içlerine oturan bir zehri kusar gibi yazıyorlar. Uğur Mumcu bu hastalığın tanısını yıllar öncesinde koymuştu yazılannda: 'Kemalizm sendromu adı verebileceğimiz entel hastalığı, gerici tarikat yuvalan, Babıâli yokuşu, Ikitelli semti, Istanbul barlan ve siyasete meraklı holding çevrelerinde hızla yayılıyor. Bu entel ve mental hastalık, genellikle düşünce tembelliğinden kaynaklanıyor.' Demek insan 'düşünce' böyle oluyor. Yoksa, A. Kadir'in dilimize uyarlamasıyla Ömer Hayyam'ın dediği gibi mi: Çalıma bak şu zibidilerde./ Geçirmişler ellerine bu ülkeyi,/ en bilgini sanırlar kendilerini buranın./ Aldırma, serin tut sen içini,/ bilmezsin, öyle eşektir ki onlar, / eşek olmayana dinsiz imansız derler." Süreç Akf Kökçe: "Fransa 2006'yı Ermenistan yılı ilar etmiş. Türkiye ile 'mtizakere', Ermenistan le 'kutlama' sürecindeler!" SESStZ SEDASIZ (!) Bugün cuma; namaz Emniyet'te kılınır! BUGÜN cuma. Geçen hafta cuma günü öğle saatlerinde Istanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Gayrettepe'deki binasından bir izlenim: "Trafik bölümünde bir büronun önünde kuyrukta beklerken korıdorda bir anda hareketlilik oldu. Üniformalı polislerden biri sağa sola komutlar yağdırarak etrafı boşaltıp düzenlemeye başladı. Koridordaki bütün fazlalıklar yok edildi. Sonra benim bulunduğum kuyruğun işlemlerini yapan bayan polise, öncelikle kuyruktaki hanımlann işlerini bitirmesini emretti. Önümdekı beş erkek kenara çekildi. Benim ve bir arkamdaki hanımın işi çabucak halledildi. Ben daha bu telaş ve nazik davranışın anlamını çözemeden odanın birinden rulo halinde hasıriar çıkarılıp koridorlara serilmeye başlandı. Hemen birkaç genç memur ayakkabılannı çıkanp hasırları düzeltmeye koyuldular. Aynı memur, 'Bayanlar dışarı, bayanlar dışarı, hadi hadi çabuk, namaz vaktı, hadi beyler namaza', şeklinde yeni tarz bir ezan uyarlaması ile polis memurlarını odalarından çıkmaya davet etti." Bugün cuma... Haydi camiye pardon, karakola namaza! Yüksek Yerilim Hattı Yeni yılda, yeni kabine iddiası. erdincutku. yahoo.com Hükümete takıyye makyajıgerektianlaşılan! Zamanı Düşümnek \1ERİÇ NTLİDEDEOGLL' Yarın gece yarısı 2005'i uğurlayp 2006'yı kucaklaya- cağız; beş yıl önce yine böyle geride bıraktığımız 20. yüzyılın sonlarına doğru bilim dünyası "zaman oku" adını verdiği bir kavrarr ortaya koymuştu. Bılim bu okun; "Zamanın yönünû belirterek gelecek ile geçmışi ayırdığını" ve yönü- nün ileriye doğru olduğunu söyier. Aynca; "Evrende durağan- hğın değıl değişimin temel ol- duğunun bir göstergesidir" der. JÜ zaman-değişim ilişkisi- nin sorgulanmasının insanla- nn zaman hakkında düşünme- lerine yol açtığı ileri sürülür. örneğin antikçağ düşünür- lenne göre zaman, evrenden, bizlerden bağımsız olarak sonsuzdan sonsuza uzanan bir akıştır; ne evren ne de za- man içın "yaratılmak" söz ko- nusudur. Zamanın Tanrı tarafından yaratıldığına inanış Hıristiyan- hkla ortaya çıkar, ilk dönemler- de nenüz Hıristiyan olmayan halkın bu inancı yadırgayıp din adamlanna: "Tanrı, zamanı ve evreni yaratmadan önce ne yapyordu?" ya da "Tann za- manı ve evreni yaratmak için ne kadar beklemişti? Niçin beüemişti?" gibi sorular yö- nelttiği bildirilir. (*) öte yandan Islamın zaman korusuna yaklaşımına baka- cak olursak Hırisyanlıktaki tu- tumla karşılaşırız. Yine de ilk yüzyıllarda za- man hakkında özgün görüşler ortaya koyanlar çıkar. 'DeAınyyun" yani "zaman- ciar" adı verilen bir akımın ta- raflarian: "Sonsuzdan gelip sorsuza giden tek kalıcı ger- çeğin zaman olduğunu" söy- leyerek zamanın bir başlangı- cmn dolayısıyla bir yaratıcısı- nrolmadığını ileri sürecekler- dr. Ünlü Islam düşünürü Ibni Rüşt'e göre de, yaratılmış bir vacık, zorunlu olarak yok ol- maya mahkûmdur; oysa za- man sonsuzdan gelip sonsu- za dek sürecektir. Islam düşünce söyleminin tensilcisi olan "Kelamcılar" tse zamanın belli bir geçmiş- te fann tarafından yaratüdığı- n ve sonsuza dek süreceğini dSe getirirler. Ne var ki, zamanın sorgu- tamnası onunla birlikte yürü- yen "değişim"\ ortaya çıkanp gündemde tuttuğu için bu çoksesliliğin soluğu kesilin di- nin gereklerine uygun zaman kavramı yürürlüğe girer. "Afaki" ve "enfûsi" zaman- lardan söz edilir. Bunlardan ilki nesnel dünya zamanıdır; böyle olduğu için de gelip geçicidir; gerçek za- mana ulaşmayı sağlayan bir "ara zaman" ya da "ikinci sı- nıf" bir zamandır. İnsanlar bu zamanı ibadetle geçirip dinin ilkelerine uyarak yaşarlarsa, cennette inanılmaz hazlar içinde geçecek gerçek zamana, "enfüsi" zamana ka- vuşacaklardır. Ne var ki, bu cennet yaşamı- nın, günümüz Islam dünyası- nın kimi kesimince dünyaya taşındığını, eklemelerle daha da varsıllaştınlıp renklendiril- diğini görüyoruz. Hele Türkiye'de yoğun bir Islamcı kesim, "afato" zaman- la "enfüsi" zaman ayrımını toptan kaldırmıştır; cennet ya- şamı dünya yaşamına trans- fer edilivermiştir. Kâfir dünyanın yaşamı ko- laylaştınp keyiflendirici boyu- ta çıkaracak her türlü yaratıla- rı anında kapışılıp uygulan- maktadır. Bu durumun göze batması karşısında da ilk öntem kadı- na dönerek alınmış, türban so- rununu yaratmaya yönelin- miştin kadınlar modanın getir- diği olanakları büyük ölçüde kullanacaklar ama başlannı örterek Müslümanlığı "görû- nüm" olarak taşıyıp götüre- ceklerdi. Ardından bilinen başka olu- şumlar sıra sıra gündeme ge- tirildi: Helal gıda, Islami özel sektör, içki yasağı, ulemaya karar verdirme, dinin çimen- tolaştınlması, Islam evlilik reh- beriyle kadını aşağılama, imam hatip sorunu vö... Gün geçtikçe yenilerinin pi- yasaya çıkarılacağına kuşku yok; AKP iktidannın bu gibi ta- şıyıcılarla ayakta duracağı, başka şansının olmadığı da gün gibi ortada; yolunda ra- hatlıkla yürüyecek karşı duran bir "güç" olmadığı sürece, bu da şimdilik yok gibi. Dolayısıyla Türkiye için 2006'nın ne denli zor geçece- ği açıkça görülüyor; ama yine de yeni yıl için umutlanmalıyız, ne diyelim "kutlu olsun!". C) B. Çotuksöken, S. Babür, Ortaçağda Felsefe, Ara Yayın. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak < yahoo.com.tr ÇÎZGÎLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci : mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGÎN hayatepikia mynet.com ÜFF ı NE VURUŞTU BEL KÎMBU BETON KAFA FUTBOLCU?.. FETHULLAHCI SABANL OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kjırgencia yahoo.com z.(m h'ck. hfç. gzn'de, ADALET BAKANLIĞIİŞTANBUL 2. İFLAS DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN BAŞİT TASFİYEDE ALACAKLHAR DAVET İLANI Dosya No- 2005 30 Muflısın adı. sovadı \e ıkametgâhı Tusar Dı> Tıcaret Turhan Sankaya Mahmutpaşa Cad No 30 Emınönü, Istanbul Yukanda adı >azıh müflisin iflas ıdaresınce deften tutulan mallannın be- lellen tasfıye gıderlerini koruyamayacağı anlaşıldığından basıt tasfıye usu- Enün u\gulanması kararlaştınlmıştır Bu sebeple alacaklılann bu ilan tari- linden ıtıbaren 20 gün içinde (x) alacaklannı \e ıddıalannı bıldirmelen, bu nüddet içinde alacaklılardan bınnın gıderlen 3 750 00.-YTL peşm vermek suretı ile tasfıyenın adı şekılde >apılmasını ısteyebılecegı lcra ve İflas Ka- ıunu'nun 218. maddesi gereğmce ılan olunur. 27.12 2005 (x) Bu müddet if- as daıresınce yınnı günden az \e ıkı aydan çok olmamak üzere tajın edilir. Basın: 61983 ,. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAIV 30Arohk ivwicmumtaz-arikan.com SOVYETLER BİRLlGt KURULDU.. İ9Z2 'DE BUGÜN, Ç G£&Ç£KLEŞr//eic£M SOCfEIS/K OSIS- , /32Z D£ S£V42 OJeûO '*& DŞĞf'AJ •St/GMÜ-ŞTZİ. O Y'L, Ö/ / KÖ7İ/C£Ş£M ÇÎMD£ 6£LL£M£H G£NEt- . 3U ZO , ÇALIŞM/ICAK/NI SSC8 BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Nil'de Günbatımı Mısır'a giderken aklımda ihtişamlı Mısır tarihinin dı- şında iki Mısırlı edebiyatçı vardı. Kavafis, Iskenderi- yeli bir şair. En tanınmış Kavafis şiirlerinden birinde de şöyle diyor: "Peki, biz ne yapacağız şimdi barbartar olma- dan? Bir çeşrt çözümdü onlar sorunlanmıza." Mısır deyince bir de Necip Mahfuz'un Nobel ödül- lü Miramar'ı aklıma geliyor. O da Iskenderiye'yi anlat- mıştı '/vf/ramar'da. Necip Mahfuz'un Mramar'ında romanın kahramanı 'Miramar1 pansiyonundan içeri gi- rip de eski sevgilisiyle karşılaştığında şöyle diyordu, "En az altmış beşinde olmalısın, yine de geriye eski cazibenden bir şeyler kalmış." En az beş bin yaşında olmalı Mısır. Eski cazıbesınden geriye ne kalmıştı Mısır'ın. Acaba Antonius ile Kleopatra'nın ya da Ramses'in Mısır'ını mı görecektik, gördüklerimiz ne anlatacaktı bize. J. Fovvles Miramar'ın önsözünde şöyle demişti: "Şimdi önünüzde duran Iskenderiye'yi hâlâ Avrupa- lı gözüyle görenleri şok edebilir. Geriye yalnızca tü- keniş duygusu kalmıştır ve belki ortak edebi düşü- müzdeki eski şehrin ölüm ilanı karşısında hissettikle- rimiz de az değildir." Benim de hayallerimde Luksor vardı. Ramses'in şehri. O ışıklı, görkemli şehir. Şehirier yaJan söylemez. Mısır'daki şehirler de ya- lan söylemiyordu. Ne Abu Simbel, ne Luksor, ne As- suan, ne de Memfis. Biraz hüzünlü, biraz yıkıntı ama aynı zamanda cüretkârdı bu şehirler. Çünkü binlerce yıllık koca Mısır medeniyetine ev sahipliği yapmışlar- dı. Ama hüzünlüydüler; bütün o karmaşalan, sak- lamaya yetmiyordu şimdiki yıkıntı hallerini. Biraz da özlem doluydular; eski güzel ve ihtişamlı günlerin öz- lemiyle... Bu şehirler tam da J. Fowles'un dediği gi- bi o medeniyetin ardından gelen tükenişi yansıtıyor- lardı. • • • Bu topraklarda daha önce yaşananlan görünce şa- şırıyordunuz, şimdikiyle kıyaslayınca. Eski Mısır'a ait piramitler, tapınaklar ve oralardan çıkanlan kimisi Luk- sor, ama büyük çoğunluğu Kahire Müzesi'nde ser- gilenen eseriere bakınca o Mısır, bu Mısır değildi san- ki. Nil'de gemiyle dolaşıyoruz. O, ihtişamını koruyor hâlâ. Mısırtılar uzunluğu 6700 kilometreyi bulan Nil'e hem direnmişler hem de Nil'de hayat bulmuşlar. Nil'e direnenlerden biri de Nasır. Dünyanın en büyük baraj gölü olan Nasır Gölü'nün oluşumunu sağlayan bir baraj yaptırmış, Saad el Ali'ye. Baraj gölünün gi- rişinde yine Nasır döneminde yapılmış, Mısır'la Sov- yetler Biriiği'nin dostluğunu simgeleyen bir anıt var. Bu baraj gölünün içindeki bir adacıkta Fila Tapınağı bulunuyor. Bir yanda Nasır, diğer yanda Isis'in tapı- nağı Fila. İki tarih kesişiyor Assuan'ın güneyindeki bu bölgede. Nasır 1954'te Mısır'ın başkanı olmuş, sosyalist bir yönetim sergilemeye çalışmış. 1970'te ölümünden sonra yerine Enver Sedat geçmiş. Enver Sedat da 1981'de öldürülüşüne değın Mısır'ın devlet başkan- lığını yapmış. Assuan'dan aynlıyoruz gemiyle. Nil'de ilerleyerek tapınaklan geziyoruz. Tapınaklan doğu tarafına yap- mışlar Mısırlılar. Mezariannı ise batı yakasına yapmışlar. Güneş ba- tıdan batbğı için ölümden sonraki yaşamın da ba- tıda başladığına inanmışlar. En görkemli yapılan da mezarlan, yani piramitler olmuş. Bu piramitlerin içine öte dünyaya giderken yanlannda götüreceklerini de almışlar. Akşam oluyor. Ramses'in tapınaklan yerine yükse- len yüzlerce camiden yankılanan ezan sesleri duyu- luyor. • • • Nil'de güneş batarken gökyüzü öbek öbek gülku- rusu, turuncu renklere boyanıyor. Eski Mısıriılann ne- den ölümden sonraki yaşama bu kadar yatmrn yaptığı günbatımı gökyüzüne bakarken anlaşılabili- yor. Gün doğuşu kadar güzel günbatımı, başka bir ya- şam başlıyor Nil'de güneş batarken. Herodot'un anlattıklanndan, Ramses'ten, Necip Mahfuz'dan, Nasır'dan, Klepatra'dan tanıdığım Mı- sır'dan geriye, bir tek günbatımı aynı kalmış. Hâlâ ha- yal kurdurabiliyor size... Nil'de güneş batarken yeniden canlanıyor, diriliyor Mısır. Nit'de gün batarken, Herodot'un, "Nil olmasaydı Mısır da olmazdı" özdeyişi daha da anlam kazanı- yor... gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 73 79 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 1 2 3 4 5 6 7 1 2 3 4 1 S I L K 2 I D A R 3 L A M A 4 Kİ R A vl 5 6 7 SOLDANSAĞA: 1/ Güneşe ba- karak namaz vakitlerini bil- diren kimse. 2/ Antalya'nın Alanyailçesin- 4 de,tanııımışbir plaj. Ölümce- zası. 3/ Batı Karadeniz'e özgü, genellik- g le 12 Mart'ta görülen şiddet- y li firtına... Temel, esas. 4/ Deniz Kuvvetle- ri'nde bir rütbe... Şar- kı, türkü. 5/ Yağış ne- deniyle oluşan ufak sel. 6/Tarihsel ve doğal özelliklerinden dolayı koruma altına alınan alan... Telefon sözü. 7/ Asya'dabirülke....Er- 8 genlik sivilcesi. 8/Tek 9 kişilik bir spor yelken- lisi... Devir. 9/ Ekmek, peynir ve et suyuyla yapılan bir yemek. YüKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Osmanlı maliye örgütünde vergi toplamakla yüküm- lü kamu görevlisi. 2/"Üimler" anlamında eski sözcük... Asya'da bir ülke. 3/Kapının ya da pencerenin üst yanın- da bulunan ve navanın değiştirilmesine yarayan, açılır kapanır bölûm. 4/Bı^day, nohut, fasulye ve çeşitli ye- mişlerle yapılan bir tath... Sipersiz şapka. 5/ Sıvacı ara- cı... Eski Nüsır'da güneş tannsı. 6/Hgi eki... Leylak ren- gi, açık mor. 7/Kaz Dağı'nın antik dönemlerdeki adı... "Ibret için gelmiş derler cinana/ —^'dır benlerin saya- madım ben" (Âşık Ömer). 8/Öne sürülen bir şeyin doğ- ruluğunu göstermede izlenen dûşünsel süreç... Kutsal ışık. 9/Arjandn, Şili ve Peru'ya özgü-bir halk dansı.'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear