22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2005 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Kârhane FELLİNİDE Türkive'de olsa^ancak "Döngel Kâr- hanesi" gibi MjMjmyapardı. Özal'la başîa^k bugünlere kadar gelen ve "kâr"\ her şeycten üstün sayan köşş dönmeci ekonomik •iodelin bu tykeyi naaılbir 7ra/je"yeçevirdiği bun- dan^ahajn anlatılahmzdı. Ûstelik, «erjgeyi hem eğlenceli, hem nezih bi- . çimde'anlatan birfiJm. Ayrıca, böyle bı'r sistem eleştirisiyle yetinmeyip başka "$osyal kusurlan da araya sokan, güldü- rüp düşündüren. örneğin, ancak asker ağırlıklı büyük törenlerde tarihi anımsatıcı unsurolması gereken "Mehterln olur olmaz her fırsatta kullanılması. Yaşlı "eskigaziler"\n rastgele olayiar için saygı- sızca rahatsız edilmesi. Kravatlı "aydın "ın Atatürk büstüne başını daya- yıp bozuk düzene ağlaması. Hamamın yemekli göbek taşında "kadınlar şa- matası". "Halı saha"\\ taşrada erkeklerin dünyası. Amafilmin en çarpıcı yönü, doğrudan doğruya bu ekonomik modelin hepimize yaşattığı renk- li sahneleri ele alan zincirfenişidir. Bankasının içini kendi şirketlerine açılmış kredi- lerie boşaltıp bilmem kaç metrelik yatıyla yurtdışı- na kaçan patron olayı. Paralanna yanan ve banka önünde ağlaşan "mu- dilerin ayaklanışı. "Saçı bitmemiş yetim hakkı" için bankaya el ko- yan devletin kredi borçlusu "eğlence merkezi"n\ kâra geçirme planı ve "sermaye "yte bütünleşme- si. "Mevzun vücutlu " rahibelerden Istanbul'un ge- ce kulüplerinden toplanmış "Nataşa"lara kadar uzanan "yabancı sermaye" getirme girişimleri. Başarılı işletmeciliği görmeye gelen "AB heye- f/"nin dönen dolabın bile farkına varmadan Türki- ye'ye "A plus" notu vermesi. Nihayet, başa geçirilmiş çuvallaria Amerikalı al- baya ifade verişten sonra büyük müttefikin Irak der- dini çözmek üzere aynı "ekiple Bağdat'a uçuş. Necef Uğurlu'nun öykü ve senaryosundan Me- tin Akpınar'la Ahmet Uğuriu'nun ve "ser- maye "yi canlandırmış hanımlann harika oyunlany- la başarılı bir film çıkaran Hakan Algül, eğer bu yaptığını yirmi-yirmi beş yıl önce yapsaydı mah- keme kapılarında sürünüp bilmem kaç yıllığına hapsi boylamış olurdu. Gelinen nokta, yalnız kü- reselleşmeci etkilerle bir toplumun ne durumlara sokulduğunu gösteren muazzam bir mizah üriinü olmakla kalmamış, aynı zamanda sadece kendi ül- kesinin tarihine kara çaJanlan yüceltmeyi marifet bilerek "Türkiye'de ifade özgürlüğü yok" diyen yabancılann yüzlerine indirilmiş güzel birtokat ol- muş. Demek ki dıştakilerce beğenilme çabasına ka- pılmadan gerçekçi sosyal hiciv yoluyla da sanat yapılabiliyormuş. yCumhuriyet ^-.KİTAPLARI LAÎKLtKTEN ŞERİATA MI? Meriç Velidedeoğlu Meriç Velidedeoğlu'nun 1980'Ierden günümüze dek 24 yıl boyunca Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanan yazılarından seçilerek oluşturulan bu kitapta, adım adım şeriata doğnı üstû örtülü bir gidışın izierim sürebılırsinız. Ötekı îek tanrılı iki dinin şenatlanrun da dıkkate almdığı yazılarda Islam şeriatj ile yapılan karşılaştırmalar ve dünün oiayianndan günümüze geçışler ilgıylc okunacak içtenlikte 1923 Devrimi'nin temel yapı taşJanndar) biri olan "I arklik" gıbi "Dıl Devnmı"ni de aynı boyutta gören Velıdedeoglu'nun yalın Türkçesı kıtabm ayrı bir özeiliğinı olu^turmaktadır Prof. Necla Arat'agöre de "Laiklikten Şeriata mı'1 ' şerıatın gizlenmeye çalışılan ayak sesiermı duymayan kuJaklara duyurmak için tarihsel bir uyan... İNGtLİZ GÎZLİ BELGELERtNDE TÜRKİYE Erol Ulubelen Bu kitap ülkemız üstünde korkunç planlan açıga vuran gızli belgeleri sergilemektedir tngiliz Kraliyet matbaasında 1927 ve 1947 yıllarmda basıhm* olan belgelerden Erol Ulubelen tarafindan titiz bir araştırma sonucu seçılmiş ve dilimize çevinimıştır. Erol Ulubelen; "... Bugün bütün canUiığıyla bir Ermeni sorunu vardır. Geçmişte Ermenilerin nasıl lahrik ve teşvik edildikleri bu belgelcrde en açık bir üçimde görülmekiedir. Bu lahrik ve teşviUer kantmca bugün de aynen sürmektedir." Sami KARAÖREN Merta ' röftocojı Cod. No: 39/41 Cağaloğlu fSTAHBUl - Tel: 0212 5)4 0! 9 i Şdx . İstîkU Cad. Zombok Sok. 4/1 Toksjm-İSTANBUI - Tel: 0212 252 38 81 Ankcra . AldnV luhmı Ikı: 12SKat:4BakıınMck»-ANICAlA Td: 0312419 5020 Küreselleşmeyle Çelişen Aynmcılık Küreselleşen sömürücü güçlere karşı verilecek uğraşta sorumluluk tüm ülkelerin çağdaş aydınlanna düşmektedir. Işbirlikçi medya güçleri yoluyla yansıtılan aldatıcı sunumlann gerçeklikten uzaklığıru halk kitlelerine anlatmak, uygulanan düzenin aslında, sömüren çıkarcılar ve sömürülen çoğunluk arasmda küresel bir aynmcılık olduğunu vurgulayarak yasal örgütlenmelerle sömürüye karşı güç birliği oluşturmak tüm çağdaş aydınlar için öncelikli görev olarak belirmektedir. Prof. Dr. Abidin KUMBASAR K üreselleşme anlamına gelen "Globalizasyon" deyimi ilk olarak, Kanadah bilim adanu Marshal McLuhan ile Co- lumbıa Üniversitesi'nden ko- münizm sorunlan uzmanı Zbigniev Brze- zinski tarafindan 196O'lı yıllarda kullanıl- maya başlanmıştır. Günümüzde artık yay- gın olarak benimsenen "Küresel" ve "Kü- reseneşmiş" sözcükleri, etkileri Yerküre bo- yutlannda önem taşıyan tüm olgulan nite- lemek için kullanılmaktadır. Sosyal ve ekonomik olaylann küresel bo- yut kazanmasında en önemli etken, ulaşı- mın ve de yazılı, sesli, görsel iletişimin gü- nümüzde, tarihın hiçbir döneminde göriil- memiş olan bir hız düzeyine erişmiş olma- sıdır. . Bilim ve teknolojinin gelişmediği çağlar- da tüm işlerde insan ve hayvanlann gücü ya da kısıtlı diğer doğal güçler yararlanı- lan başlıca enerji kaynaklanydı. Bu kısıt- lılık nedenıyle Büyük İskender ve onu iz- leyenlerin ordulanyla, Iskender'den yirmi bir yüzyıl sonrasının Imparatoru Napol- yonun ordulannın ulaşım ve iletişim hızı ordulardakı atlann hızıyla sınırlı ve etkin- lik güçleri de ancak kıtasal boyutlardaydı. On sekizinci yüzyılda Fransa'dan yola çıkan bir geminin Çin'e ancak 650 günde ulaşabildiğı, Amerika ile ingiltere'ninLi- verpool limanı arasında 1819 yıluıda Sa- vannah isimli buharlı gemi ile ilk olarak ya- pılan yolculuğun 25 günde gerçekleşmesi- nin bile büyük yankı ve heyecan uyandır- dığı anımsanırsa, bugünün baş döndürücü ulaşım hızının önemi daha da belirginleşir. Özelhkle, "Wright Kardeşler"ın 1903 yı- lında gerçekleştırdikleri ilk uçuş deneme- si hızının sadece bir yüzyılda binlerce de- fa katlanması erişilen aşamayı yadsınamaz olarak yansırmaktadır, Küresel nıtelik ka- zanan tüm olgularda bu hız artışı en belir- gin etken olmuştur. Ulaşım ve iletişim kolaylıklannın göre- ce küçülttüğü "Verküremizde elde edilen ka- zanımlan, tüm insanlığın mutluluk ve gö- nencinı sağlamak için kullanmak gerekir- ken geçerli olan sörhürü düzeninden çıka- n olanlar bu olanaklardan sadece kendi ekonomik yaptınm güçlerinin her yöreye daha da güçlenerek yansıması için yarar- lanmaktalar. Bu nedenle açlık ve hastalık çeken yoksullara gıda ve sağhk gereçleri ile- tilmesi önemsenmeyip ülkelerin doğal kay- naklannı talan etmek için asker ve silah ulaşımı en kısa sürede sağlanmakta, en ölümcül silahlarla güçsüzler gecikilmeden ezilmekte, geçen her yedi saniyede bir ço- cuk açhktan ölürken gıda ulaşımı sağlan- mamaktadır. Günümüzün neoliberal olarak tanımlanan sosyo-ekonomik düzeninde uluslararası bü- yük sermaye sahipleri ve yerel işbirlikçile- ri küresel boyutta bir sömürü ağı oluştur- makta, bilim ve teknolojinin sağladığı ula- şım ve iletişim olanaklan sadece bu çıkar- cılann amaçlanna uygun olarak kullaruİmak- ta, yoksullann gereksinimleri umursanma- maktadır. Dünyanın en üştün gücünün yöneticile- rinin kendi ülkelerinde gelişen doğal afet- te, varsıllan günlerce önceden yöreyi terk ermeleri için uyardıktan sonra, olayın üze- rinden günler geçriği halde, yoksullan umar- sız bırakmalan ve gıda arayan açlan yağ- macı-terörist olarak nitelemeleri bunun en somut kanıtıdır. Günümüzde dayatılan sos- yo-ekonomik düzendeki uygulamalarda, adı açıklanmadan, üstü örtülü olarak var- sıl ve yoksul aynmcılığı yapılmakta, yok- sullann sorunlan uluslararası boyutta da uluslar içi düzeyde de önümsenmeyerek göz ardı edilmektedir. Çağdaş insanlığa yaraşacak bir küresel- leşmede öncelikle sağlık, eğitim ve silah- sızlanma sorunlannın yerküre boyutunda çö- zümlenmesi gerekirken, sermaye ve kân en üst düzeye çıkarmayı amaç edinen ka- pıtalist güçlerin isteklerinin karşılanması- na önem verilmesi, günümüzde yönetim sorumluluğu taşıyanlann tümünün suçla- nabileceği bir tutumdur. Çıkarcı güçler, kendi birlikteliklerini ger- çekleştirir ve sömürü amacıyla uluslarüs- tü sermaye şirketleri oluşturup aralannda- ki birlikteliği yüceltirlerken hiçbir aynm- cılık gözetmemekte, kökenleri ne olursa olsun, sermaye sahipleri ortak çıkarlan ko- nusunda kolayca anJaşmaktalar. Buna uy- gun olarak birçok ülkede, ülke emekçile- rinin öz\erileriyle elde edihniş olan ulusal kazanımlar, özelleştirme adı altında, alıcı- nın hiçbir başka niteliğine önem verikne- den, sadece varsıl olupparayı bastırabilme- si koşuluyla elden çıkanlmaktadır. Günü- müzde sıkça kullanılan, "Paranındiniima- nı olmaz" deyimi de bû gerçeklerin bilin- çaltmda oluşturduğu koşullanmanın dile yansımasıdır. Küreselleşmeyı sadece, "Sermayenin kû- resel boyutta her şeye egemen olması" ola- rak dayatanlar bir yandan da, yerel ulusal direnişleri çökertmek için, ulusal yapılan parçalamaya çalışmakta, sömürülen yöre- lerde etnik, din, dil ya da daha alt duzey- lerde aynmcılık etkenleri kullanarak amaç- lannı gerçekleştirmekteler. Aslında küreselleşmenin amacının. tüm olanaklarla insanlığa küresel boyutta gönenç ve mutluluk sağlamak olması gerekirken, uygulanan aynmcı ve bölücü kışkırtmalar çelişki oluşturmakta, sadece egemen güç- lerin ekonomide ve yönetimlerdeki üstiin- lüklerini sürdürmeye yaratmaktadır. Küreselleşen sömürücü güçlere karşı ve- rilecek uğraşta sorumluluk tüm ülkelerin çağdaş aydınlanna düşmektedir. Işbirlikçi medya güçleri yoluyla yansıtılan aldatıcı su- numlann gerçeklikten uzaklığını halk kit- lelerine anlatmak, uygulanan düzenin as- lında, sömüren çıkarcılar ve sömürülen ço- ' ğunluk arasuıda küresel bir aynmcılık ol- duğunu vurgulayarak yasal örgütlenmeler- le sömürüye karşı güç birliği oluşturmak tüm çağdaş aydınlar için Öncelikli görev olarak belirmektedir Avrupa Birliği'yle katılım görüşmeleri- nin gerçekleşeceğı günlerde ulusumuzun ya- rarlanm gözetebılmek ve ünıter yapımızı sürdürerek "LaikAtatürkCmnhuriyeti"ni yaşatabilmek için, ülkemiz aydınlan da söz konusu anlaşma veya küreselleşme gereği diye sunulması olası bölücü ve aynmcı da- yatmalan gerçek nitelikleriyle görebilmek ve sağlıkJı turum içinde olmak yükümlö- lüğü taşımaktadırlar. Tehlike Kapımızda. Daver DARENDE Emekn Cumhunyetimıze yönelik, laiklik karşıtı, çağdışı akımlann hızla yogun- laştığı günümüzde, İlhan Sel- çuk'un 28 Şubat 1996 günü Cumhuriyet'teki köşesinde yer alan "Birim bugfinkü gericüeri- nıiz geçen >üz\ilmfleridpadişah- lanndan da gericidir" sözlenne nasıl katılmazsuıız. Ülkemizdeki çok partili ya- şam, ne yazık ki Batı ölçülerin- deki demokratik düzene bir tür- lü ayak uyduramadı. Bunda di- ni siyasete alet ederek ikili oy- nayan politikacılann da önem- li katkılan oldu. Halkımızı emek harcamadan kolay para kazanma öğütleriy- le yıllarca oyalayanlar. bu kez de ülkemizde Anadolu Müslüman- lığından farklı, şeriatı çağnştı- ran bir düzeni yerleştirmenin hazırlığı içindedirler. Toplumu- muz için düşünülen bu yeni ya- pılanmanın "ıhmb" ohiıayaca- Diplomat ğı, Türkiye'nin yavaş da olsa bir din devletine dönüştürüuTtıesi- nin amaçlandığı belli ohnuştur. Bilinçli olarak topluma "yeni bir yaşam" biçimini yerleştir- meye çalışanlarla, kadını ikinci sınıf insan sayarak köleleştiren- lerle, dini pazarlayanlaıla Av- rupa Birhği'nin düzenine nasıl uyum sağlayacagız? Cemaat ho- calannın, tarikatlann öğretile- riyle çağdaş düzeye nasıl ulaşa- cağız? Halkımızı tembelliğe, uyu- şukluğa alıştıran akıl dışı ögre- tilerbireye doğruymuş gibi gös- terilmeye başlandı. Ezikliği, tem- belliği, uyuşukluğu ortadan kal- dıracak her yeni atılım ustalık- la engellendi. Yanm yüzyıldu- ülkemizin kaderine egemen olan güçler toplumumuzun bilinç- lenmesini, çağımıza ayak uy- durmasuu istemediler. Sorgula- yan, akıl ve bilim yolunda iler- İeyen birtoplumonlariçin en bü- yük tehlike idi. Yurttaşlık bilin- cini ve sorumluğunu zamana yayarak yok ermeye çalışanlar, ne acıdır ki sonunda "yan gelip yatan", "hurafelereinanan" bir toplum yaratarak gündemi de- ğiştirmek başansını gösterdiler. Dinci kadrolaşmanın ve bağ- nazlığın her çeşidinin yayıhnak- ta olduğunu görmek istemeyen- ler geniş halk kitleleri üzerine bir sis perdesi çekme çabası içinde- dirler. Çağımızın en etkili aracı olan televizyonlar çoğu kez iktidar- lann sözcülüğünü yaparak yan- lı yayınlarla halkımızı eğitmek yerine tembelliğe alıştırmak yo- lunu seçtiler. Holdinglerin dene- timindeki bu yayın kurumlann- da boy gösteren konuşmacılann Türkiye'nin laiklikten uzakla- şarak bir din devletine dönüş- mekte olduğuna ilişkin tek bir söz söylediklerinihiç duydunuz mu? Egemen güçler, televizyonlar ve basın aracılığıyla toplumu ayakta tutan kimi değerleri acı- masızca unutturarak günümüz- deki yeni akımın oluşmasını, çağdışı bir düzenin yerîeşmesi- ni sağladılar. Bu yayınlan izle- dikçe, insanın aklına "yangeüp yatarak", "dini pazarla>arak" mı "Avrupa Birliği'ne girece- ğiz?" sorulannı sormak geliyor. Bilgi ve görgülerini kendi çı- karlan için ustahkla kullanan sözde aydınlar. duyarlı konular gündeme geldiğinde neden ses- lerini çıkarmazlar? Oysa kimse- nin söylemediklenni söylemek de aydın oknanın ölçüsüdür. Eğitimsizük, cehalet, bügisiz- lik, tembellik ve en önemlisi, toplumun dinselleştirilerek hu- rafelere boyun eğmesi nasıl ön- lenecek? Yaklaşmakta olan teh- likenin önüne geçemediğimiz sürece "yangetipyatma" ve tt hu- rafelere inanma" dönemı sona ermeyecek ve biz "Beş dönüm bostan yat aşağj Osman" atasö- zünü hatırlamaya devam edeceğiz. Atatürk'le, İyimserlikle... NecdetTEZCAN A dım adım dolaşın bu yurdu. Ata'nın izlerinin taze ekmek kokusunu duyarsınız; dağda, kentte, köyde.. toprağa, havaya, suya düşmüş; silinmemiş, silinmeyecek ilkelerin cemrelerini görürsünüz gözlerinizle... Günümüze doğru aydınlanmızda giderek kökleşen Atatürk ilkeleri, Atatürk Türkiyesi 'nin özetidir. Yepyeni çizgiler, aşama aşama büyüyen Kemalizmin çağımızdaki seçkin öraeğidir Türkiyem. Cumhuriyet rozetini ulusun kalbine kazıyan, özgürlük rüzgârlannın esintilerinden oluşan çağdaş bir çiçek gibidir, her adunı, her soluk alışı Anadolu'mun, Trakya'mın. Bu vatanın her yanında, her milimetrekaresinde, Atatürk'ün soluk alışlarmı duyarsınız. Misak-ı Milli'den (ulusal ant) başlayan bağımsızlık tutkusunun yaşayan nefes alışlannı... Çile dolu onurlu bir utkunun bayrağı, işte bu Türkiye'nin bayrağıdın Okul mu, hastane mi, köprü mü vardır, köyde kentte? Atatürk Türkiyesi'nde hepsi var. Ve her gün yeni çiçekler boy verip açı açıveriyor bahçelerimizde. Gençliğin damarlannda dolaşan kan, demirden ağlar; asfalttan yollar olup; Karadeniz'den Akdeniz'e, Ege'ye uzamyor günden güne... Mustafa Kemal gerçeği her dönemeçte, her sıkıntılı durumda yeniden büyülüyor aklınıı. Yaptıklan karşısmda aklımız kanşıyor her sabah. Ne demiş ne söylemiş, ne yapmışsa iyi, doğru, güzel ve gerçekçi. 21. yüzyılın yüzakı, banşın bayrağı olmuş Ankara'da, Cumhuriyet gibi. Demokrasi oknuş, 23 Nisan 1920'de. Ve bağımsızhgın rengârenk bahçelerinde gezinmiş hep. Bakışlannda düşündüklerini yapmak isteyen kararlılığı görür gibi oluyorum yıllar sonra ufka bakarken. Denizi görür görmez, kurruluşa uzanan o parmağın kararhlığını ve bu maviliğin nasıl mutlu sona ulaştığını, bir çift mavi göz gibi yaşıyorum şimdi. Selanik'te doğan umut, giderek Anadolulaşmış köy köy. kent kent, türkü türkü söyleniyordu o karanlık günlerde. Sonra göz kamaştıran bir aydınlık ve geleceğe atılan sağlam temeller. Bu gökler. bu ovalar, bu ulusal sınırlar Atafürkçe soluk alıyorsa bugün Atatürk yaşıyor demektir. O yaşadığına, o ölmeyeceğine göre bu vatan da yaşayacak, ölmeyecek demek ki. PENCERE Katil Kim?.. Akbal haftada bir eski öykülerini köşesinde ya- yımlıyor; ama, gerçek şu kı Oktay'ın çoğu günlük yazısı da öykü tadı ve kıvamındadır. 1 Aralık Perşembe günü yayımlanan "BirCina- yete Tanık Olmak!" başlıklı yazıdan kımi bölümle- ri bir daha birfıkte okumak için aktarıyorum. • "Siz hiç bir cinayete tanık oldunuz mu? Gözü- nüzün önünde bir insan ölüme gidiyor, götürülü- yor! Herkes izliyor... Gazetelerde manşetler, kö- şe yazılannda uyanlar... Hepsı boşa gitmekte!Bir insan, bir bilim adamı, hepimizin ilgiyle ilgisizlik- le, üzülerek üzülmeyerek seyrettıği bir olay, bir dram... Biradam gözümüzün önünde çırpınıyor! Belki can çekişiyor, belki son bir çabayla dirilmek, sa- vaşmak, kendini, onurunu savunmak istiyor. Ay- lardır hapishane koğuşlarında! Yanı başında rek- törü olduğu üniversitenın önde gelen bir spnjm- lusunun canına kıymasına tanık olan biri, şimdi de hastane koğuşlannda ölüm-kalım çizgisinde... Bir cinayet işleniyor! Görüyoruz, izliyoruz. He- pimiz tanığız... Yeter mi? Yetmez! Tanıklık yet- mez. Kimi yerde suçlulukla eşdeğerdedir tanık olmak!.. Hem korkarız tanıklıktan, kaçanz, tanık- lığın çoğu kez suçluluk olduğunu, bir cinayeti bi- le bile görmezlikten gelerek korkunç birsonucun yaşandığını biliriz!.. Van Üniversitesı Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın daha yargıç önüne çıkarılmadı. Kaç ay geçti tu- tuklanalı? Evet, bir cinayet işleniyor! Hepimiz izliyoruz!" • Oktay'ın yazısında edebiyat tadı var ki yüreği- mize ışlıyor, sorumluluğumuzu dıle getınyor... Gerçekten hepımız bırer katil miyiz?.. Edebiyat yalınkat gerçekliği ya da duyguyu aşar, katı kurallardan sıynlır, insan vicdanındaki derinli- ğe seslenir; Dostoyevski'nın değeri nereden kay- naklanıyor?.. Ancak yaşadığımız dönemde bir Galileo Gali- lei öyküsünü de yinelediğımizın bilincinde mıyiz?.. Van'da kurulacak mahkemenin dışında ve çok ötesinde bir uygarlık sorunu bu!.. Engizisyon mahkemesi bir inanç kurumuydu, Galileo'nun kişilığinde aklı ve bil/mi yargılıyordu... Bugün Türkiye'de ıktidar ile üniversite arasında yaşanan çatışmanın anlamı ne?.. Dinci iktidar, inancı üniversitelerde egemen kıl- mak istiyor... Batı'da çoktan çözülmüş bir sorun bu!.. Cami iktidan, üniversitelere el attı mı, bilim elini eteğini çeker, akıl bir köşeye kıvnlır, bağnazlık ca- navan dışlerıni gösterip saldınya geçer... Van Üniversitesı Rektörü Yücel Aşkın olayı bir yolsuzluk dosyasına sığamayacak kadar derin ve. kapsamlıdır... Yolsuzluk dosyası mı?.. Başta Başbakan, Bakanlar ve AKP milletvekil- lerinin dosyalan dokunulmazlık gerekçesiyle uyu- tulurken Van Ünıversıtesi'nde dosya peşine düş- menin anlamını kurcalamak bile gereksiz... • Yazıyı noktalarken bir cinayeti daha anımsat- mak isterim... Van Üniversıtesi Rektörü'yle birlikte tutuklanan Van Üniversitesı Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı, "Ben bu duruma katlanamam" diye intihar etti?.. Peki bu cinayetın katili kim?.. Türk müziği ziyafeti! Cuma - Cumartesi Udi Dr. Atilla Ovalı, solist Ayşe Sağyaşar ve Grup Ehl-i Keyf benzersiz bir program sunuyor. Kaçırmayın! elmadağmeyhanesi Rezervasyon- (0212) 241 03 20 - 23 Cumhuriyet Cad. Pak Apt 6/C, Elmadağ (Divan Otelı yanı) İSTANBUL CUMOK DAVETİ 3 MUUJK 2005 Cumartesi Saat: 17.00 (KERAHAT VAKTİ) BİR ARAYA GaJŞİMtZİN 10. YOJHİNÜMÜNDE BÜTÜN CUMOKLARI, GAZHEliRİ İli BİRLİKTE İU< BULUŞMA YERMZ ROMANTllOrYA BEKÜYORUZ. GAZETEMİZ YAZARLARI VE ÇAUŞANLARIOADAVETÜOİR. Yer: ROMANTİKA 0 216 336 97 45 Fenerbahçe Parkı - Fenerbahçe İletişim Turkan ERKlN Sanı\eDÛNDÜOGLl Ahmet K ŞENPOLAT Sanıve YURDAKUL 53" 672 55 00 - 216 33'' 57 97 532 275 21 42-216 326 49 21 532 320 60 12-212 288 13 05 212321 11 12- 124 YERLİlÇKİ>e\IEZETAB\ĞIEDERl: 20\TL Lt TFEN VERİNİZl \V IRTIMZ w w w . c u m o k . o r g 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 222324 25 2627 282930 31 3233 34 35
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear