25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 AmLİK 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA Etektronik posta: denızsomecumlwaiyeLcom.tr Tet: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 17 Iravat Fczep Tayyıp Eı «ğan'ın Başbakan sostıyla katıldığı bazı r e m i toplantılarda kr«^at takmadığı d « a t i çekiyor. Bsibakan'ın vücut di"»den anlayan üst du-ey bürokratlar " l w ı " esintileri taşıyan "roda'ya bakalım ne za»an ayak uy«-iracak! - TÜSİAD, havayı soğutmuş... "MÜSİAD ısrtır!" E^oğan: "Cenaze tt&aldınyoruz." 3 Tinkiye'ninkini mi? Beki 0T0M0BİLİ icat eden, geliştiren, seri üretime geçen, marka yaratan, dünya pazarından pay alan ülkelerle, pazarda tüketici olarak kalan ülkelerdeki trafik kazaları oranını kıyaslayın. Üretici toplumların motorlu taşıtları bir ulaşım aracı olarak, tüketici toplumların ise ölüm aracı olarak kullandığını göreceksiniz. Inanmıyorsanız, Amerika ile Türkiye'nin nüfus ve taşıt oranlarıyla biıiikte kaza istatistiklerini inceleyin. Bizım Meclis'in Sağlık Alt Komisyonu, bu soruna çözüm bulmak amacıyla direksiyona geçen kişilerin sigara içmesinin yasaklanması görüşünü benimsemiş. Dünyada Adotf Hiöer'e özenen Uzakdoğulu diktatörlerin sokakta yürüyenlere getirdiği sigara içme ve çiklet çiğneme yasaklan var ama uygar dünyada trafik güvenliği için sürücüye getirilmiş bir sigara yasağı yok. Türkiye bunu başaracak! Trafik Mert Doğru: "Insan yeri gelir, yağdan baldan da usa»«r. Başbakan'ın yapığı konuşmalara açıkıfc getirmekten bıkı; usanmadın mı, Baş>akanlık SöziiJsü Akif Beki Beyordeşim?" Gâvur Akif<ökçe: İzmr'i nasıl biliri:? Istan- bul'caki müta- rekeoasını işgalcilere metliyeler düzerken, sıktıçı ilk kurşunla emp?ryalizme karşı ilkKurtuluşSavaşı'nı başl£tmasıyla." Direksiyonkonusunda bir başka başanmız ise biliyorsunuz yine uygar dünyada sürücüler kar lastiği ile Kuzey Kutbu'na bile gidebiliyor ama Türkiye'de kar lastiğinin üstüne zincir takmayana para cezası kesiliyor. Hal böyle olunca Türkiye'de görevi "sağlık" olan bir komisyon, "trafik" konusuna da el atıp, sürücüye yolda dikkati dağılmasın bahanesi ile sigara yasağı getirip, yan koltukta oturana kanşmıyor. Sapla samanın birbirine kanştırılması sanırım ancak böyle olur. Aynen Sağlık Alt Komisyonu'nun yapısı gibi. Komisyonda sivil toplum kuruluşlannı temsil ettiği söylenen Sigarayla Savaşanlar Vakfı Başkanı Ubeyt Korfoey, direksiyonda sigara içmenin fiziksel tehlikelerini saptamış. Otomobili icat edenlerin saptayamadığını saptamak bizim için gurur kaynağı olmalı. Biz de başka bir saptama yapalım: Ubeyt Korbey, sivil toplum temsilcisı falan değildir; ANAP iktidan döneminde Bülent Akarcalı ve arkadaşlarının girişimiyle başlatılan ilk sigara yasağının yarattığı serbest piyasa koşullarını değeriendirip yasaklardan para kazanma yoiunu bulan bir işadamıdır. Zaten, Alt Komisyon'da görev alan ve alanındakı sayılı uzmanlardan biri olan Trafik Kazalarını önleme Vakfr Başkanı Prof. Dr. Rıdvan Ege, sigara ile trafik kazası arasında bir bağlantı kuramadığı için AKP Kocaeli Milletvekili Nevzat Ooğan'ın başkanlığındaki komisyonunJ<ararını anlamsız buluyor. Sonuçta Türkiye bilime degil, direksiyonu ele geçirenlerin aklına göre bir yerlere sürükleniyor! SESSÎZSEDASIZ(I) Foptis'teki mayın gölgesi kaldırılmalı BAZI belgelere dayanan iddialara göre Aydın Doğan'dan Dışbank'ı satın alan ve Fortis Bank adıyla Türkiye'ye giren Hollanda-Belçika ortak sermayesi, bir mayın üreticisi şirketin de ortağı ve bu mayınlar PKK tarafından Güneydoğu Anadolu'da kullanılıyor. j Iddialann giderek yayılması üzerine Güneydoğu'da şehit olan ya da yaralanan asker ve sivil yurttaşJanmızdan Fortis'i sorumlu tutan bazı mevduat sahipleri banka hesaplannı kapatıyor. Fortis'ten bu konuda henüz herhangi bir açıklama yapılmadı. Istanbul Milletvekili Emin Şirin'in Fortis'in PKK'nin kullandığı mayınlan üreten şirketle ortaklığı konusundaki iddialar üzerine Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu Başkanı Tevfîk Bilgi'ye yazdığı mektuba da yanıt verilmiş değil. Dışbank'ı satarak Fortis'i Türkiye'ye getiren Aydın Doğan'ın Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta gibi gazetelerinden bu konuda bir "araştırmacı gazetecilik" beklemek sermayeye haksızlık olur. Belgelere dayandığı söylenen iddialar asılsız ise bazı yurttaşlar hesaplannı kapattığı için yabancı sermayeye de haksızlık olur. Dolayısıyla, ya Hollanda-Belçika sermayesi ya da bu sermayenin araştırmasını yapıp iznini veren Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu'nun kamuoyunu bir an önce bilgilendiımesinde yarar var. Çinıento ve Mehmetçîk AV.A.ERDEMAKYUZ Hukukun Egemenhğı Derneği Genel Başkanı Ulusal birlikteliği sağlayan unsurun ''din" olduğunu ileri süren Başbakan, dinin çimen- to, "Mehmetçik" sözcüğünün de "küçüK Muhammet" anla- mına geldiğini söyledi. Din, insanlan donduran bir çimento değil, kişinin iç dün- yasına ilişkin bir inanç siste- midir. Dirt, ulusal birlikteliği sağlayan bir unsurda değildir. Aynı dini inanışa sahip olduk- lan için, bir millet ve devlet ko- "«jmuna gelen halk toplulukla- n görülmemiştir. Eğerböyfeol- saydı, aynı dini inancı payla- şan milletler tek bir devlet ve ulus çatısı altında birleşmiş olurlardı. Oysa aynı dini inanı- şa sahip insanların, farklı dev- let çatılan altında yaşadığını ve farklı ulusları oluşturduğunu görmekteyiz. Bu durum dinin, bir ulus ve devlet olmak için yeterli koşul olmadığını gös- tenmektedir. Buna karşın farklı dini inanç taşıyan insanlar tek bir devlet çatısı altında birieşebilmişler- dir. İnsanlan birieştiren ve dev- leti oluşturan unsur "din" de- ğil, "ulus" inancıdır. Bunun içindir ki, farklı dini inanışa sa- hip olan insanlar tek bir devlet çatısı altında birleşerek tek bir millet olarak yaşama olanağı- nı bulmuşlardır. Bugün, ba- ğımsız ulus ve devletlerde, de- ğişik dini inançlara sahip in- sanlar yaşamaktadırlar. Ama, aynı dini inanışa sahip olması- na rağmen tek bir ulus olma inancını taşımayan insanlar, aynı devlet çatısını oluştura- mamışlardır. Çimento, yapıştırıcı bir ele- man olabilir, ama kaynaştıncı bir ortak değer değildir. Çi- mento ile birleştirilen veya bir mozaik görünümü altında bir araya getirilen elemanlar, is- tendiği zaman ayrıştırılır ve kendi asli görünümlerine dö- nerler. Bir binayı yıkmak istediğiniz zaman, onun yıkılmasını ge- rektiren koşullan hazırlar, kaz- mayı vurur ve yıkarsınız. Onu oluşturan unsurian yani tuğla- sını, kiremidini, demirini ayrı ayn yığarsınız. Artık ortada bir bina yoktur. Onu oluşturan un- surlarvardır. Bu unsurian, yap- mak istediğiniz yeni ve farklı bir binada rahatlıkla kullana- bilirsiniz. Aynı şekilde mozaikten olu- şan ve bir bütün sanılan resmi oluşturan mozaik tanelerini ayırabilir ve sarıları, yeşilleri, mavileri ayrı ayn istif edebilir- siniz. Onları ayrı bir resimde tekrar kullanabilisiniz. Artık or- tada eski resim yoktur. Yeni, farklı ve bağımsız bir resim vardır. Bir ulusu yıkmak istediğiniz zaman da, onu oluşturan bi- reylere ve topluluklara ayrı kımlikler vermek yeteriidir. Ay- rı bir kimlik sahibi olmasa da- hi, sürekli olarak "senin alt kimliğin şudur" dendiği za- man, geçen süreç içinde o ki- şilerayrı bir kimlik kazanacak- lardır. Zamanı geldiğinde bina- yı yıkarak ayn kimlik sahibi ya- pılan kişileri, değişik yapılan kurmakta, tıpkı bir tuğla gibi, tıpkı bir mozaik tanesi gibi kul- lanmak mümkün olacaktır. Ulusal birlikteliğini kaybe- den, farklı kökten ve köken- den geldiği inancı aşılanan in- sanlann bir devlet çatısı altın- da yaşaması olanaksızdır. Or- tak bir potada kaynaşan birey- ler, topluluklar ise hiçbir za- man aynşmayan bir birlik ve bütünlük arz ederler. Kısaca ifade etmek gerekirse, ulusal birlikteliği sağlayan unsurun adı "din" değil, "ulus olma inancı"d\r. Mehmet ve Muhammet ara- sındaki bağlantıya gelince; bi- ri Türkçe, diğeri Arapça olan bu iki sözcük arasında, kişi is- mi olarak bir bağlantı kurula- bilir. Yani Muhammet isminin Türkçedeki benzeri ve karşılı- ğı Mehmet olarak yorumlana- bilirama "Mehmetçik" sözcü- ğünün karşılığı tamamen fark- lıdır. Arapçada erkek ismi ola- rak kullanılan Muhammet ke- limesi "övülmüş kişi" anlamı- na gelmektedir. Türk Dil Kurfc- mu sözlüğünde yer aldığı üze- re; Mehmet kelimesinin anla- mı "Türk ulusunun sevgi duy- gusu ile, Türk askerine verdi- ği ad"dır. Nitekim, Muhammet sözcü- ğü, bir "ümmeti" yani, Hz. Muhammet'e inanarak, onun yaptıklannı ve söylediklerini uygulayarak çevresinde top- lanan Müslümanlann tümünü kapsamaktadır. Müslüman or- dusunun ve askerinin yaptığı savaş ise, din adına yapılan ve adına "cihat" denilen savaştır. Amacı, dini egemen kılmak, değişik millet ve devletlere Müslüman dinini kabul ettir- mektir. Müslüman dinini kabul eden, yabancı kavim ve mil- letlere dokunulmaz, onlar ge- ne yabancı ve ayrı bir millet ve devlet olarak yaşamlannı de- vam ettirirler yani cihadın ulu- sal bir amacı yoktur. Bir sevgi ve saygı belirtisi olarak, Mehmet isminin sonu- na eklenen "cik" sözcüğü ile Mehmetçik olarak tanımlanan Türk askerinin amacı, hangi dini inanışa sahip olursa olsun, ulusal bütünlüğü ve birlikteliği korumaktadır. Türkiye Cum- huriyeti'nin ülkesi ve milleti ile bölünmez birliğini ve bütünlü- ğünü sağlamaktır. Hal böyle olunca, Mehmetçik'i dini bir yaklaşım getirerek, küçük Mu- hammet olarak tanımlamak, dil kurallarına aykın olduğu ka- dar, din kurallarına ve Meh- metçik'in anlamına da aykın olacaktır. Netice olarak; ulusal ve dini amaç ve simgeleri birbirine ka- rıştırmamak, her birini yerii ye- rine oturtarak anlam kargaşa- sına neden olmamak gerekir. KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicako yahoo.com.tr ÇtZGlLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci <: mynet.com HARBt SEMtHPOROY TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Arahk ıctcu.mıımtaz-arikan.com ECTPTi; İS6ALC/LER SÜVEYŞ'TEN ÇIKIYORL 19S6'PA 3üGÛHf SÜV£V$ KAMAU'MI ı$GAL ALTTMDA TVPVJ İSJGİU2 ve FBAfJSIZ ASK&Ü HUW€TL£SİMSie' 7W&STİSJGİU2 ve FBAfJSIZ ASK&Ü HUW€TL£Sİ,MıSie'l Tl. tiAZIKAN AVlUM CÜK4HUB&AŞICAMI SSÇİLMİÇ OLAN C£- ASDÛL APtS/e, STÜvevf KAU'UJ'Ht MİLULEÇTIRAA6- VERMİŞTİ. Bu KAGAGA BATl ÜLIt£LE&NP£N çeffnJ TEptdLçe. eetMiç, /MG/Lreee VE FRAUSA ise i Ü DEVL£TLERİ SGLEN UZUAJ ı/e SCUUCUUOA, İUeİLTEIS£ \/E , fSİA/î SÜYEYf KAHAU'NOAU ÇEKİ4EİC ZOGUNÛA KAç OZDUSVNUN & f OCMAk^/ZIAJ GEeÇEKlEÇEU ÇEKİUÇ, MA - '"' POLİTİK. Z<AF£Rİ OLABAK PE6e£t£Ht>ieît&Btrri. BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Sayı: 1983/1325 Vasi Nuri Aydemir'ın vasilık görevmın kaldın- larak, Karabük ılı Eflani (1296) ilçesi, Abakolu cilt 6, hane 547'de nüfiısa kayıtlı bulunan Nun ve Fatma'dan olma 1960 d.lu HÜSDÜ Aydemir'ın has- talığı sebebiyle hacır altına alınarak kısıtlanması- na, kendisine aynı yerde nüfiısa kayıtlı bulunan Nuri ve Fatma'dan olma 1963 d.lu kardeşi Hiçri Aydemir'in vasi olarak tayinine karar verilmiştir. Bu karaıa itirazı olanlann kanuni süresi içerisinde 1983/1325 esas sayılı dosyaya müracaat eöneleri, aksi takdirde karann kesinleşeceği hususu ilan olunur. 1. 12.2005 (Basın: 60666) KIRKLAREIİ ASIİYE HUKUK HÂKtMLfĞl'NDEN Esas No: 2005 723 Davacı: 1- Yücel Erolçay, 2- Yalçın Erolçay, 3- Atilla Erolçay. 4- Neriman Erolçay. Vekili: Av. Zafer Erbil - Babaeski 5- Maliye Hazınesı. Vekili: Av. Necmı Erol - Maliye Hazınesi Kırklareli Davalı: Mahmut kızı Hüsniye - (ilanen tebliğ) Dava: Tapu iptalı ve tescil. Da\acı tarafından da\alı aleyhine mahkememizde açılan (apu iptali ve tescil davasında davalı Mahmut kızı Hüsnıye'mn adresı tespit edilemediğinden ılanen tebligat yapılmasına karar \erilmekte: dosyamız Yargıta>ca bozularak mahkememıze iadesi sonunda mahkeme- mızce yeni dunışma günû olan 28.02.2006 günü saat 9.00'da duru^mada hazır bulunması veya kendısinı bir vekılle temsil ettırmesi, aksi taktirde HUMK'nın 213 ve 337. maddeleri gereğınce yokluğunda yargılamanın sürdüriilüp sonuçlandınlacağı, ışbu duruşma gününün ılanın yayınlandığı tarihten ıtibaren 15 gün sonra davalıya tebliğ edilmiş sayılacağı duruş- ma gûrû ilanı tebliğ kaim olmak üzere ilan olunur. (Basın: 55249) , DÜZ ÇİZGt ÜMİT ZİLELt Ben Cumhupiyet'i Çok Sevdim Gazeteciliğe başladığımda 17 yaşında bir lise tale- besiydim... Yıl 1978'di... Bugünden geriye doğru bakınca, nasıl da bambaşka bir Türkiye'de yaşadığımızın ayırdına va- nyorum şaşkınlıkla... Evet, Taksim katliamının şokunu üzerinden atamamış Türkiye, hızla Sıvas, Çorum, Kah- ramanmaraş katliamlanna doğru koşuyordu. Tüm bu vahşeti ve ardında yatan karanlık planı, darbenin nasıl titizliklesantim santim örüldüğünü henüz bilmiyorduk... Bütün bunlann, Türkiye'yi dönüştünme yolunda yal- nızca ön adımlar olduğunu kavramaktan uzaktık... Ama umutlanmız vardı... Her şeye karşın geleceğin avuçlanmızın içinde olduğunu düşünüyorduk. İnsan- lar açlık ve yoksulluğun pençesinde değildi. Toplum bugünden çok daha ilerideydi. Zaten boğulmak, yok etmek istenilen de buydu!.. Felakete doğru koşar adımlarla gittiğimiz o günlerde ikı sevgilim vardı; biri Sibel'di... Şimdi nerede olduğunu bile bilmediğim ilk gençlik aşkım... - Diğeri Çumhuriyet'ti!.. Uğruna kavgalara giriştiğim, parkamın sol cebinde logosu okunabilecek şekilde özenle ve gururla taşıdı- ğım, aynı logoyu gördüğüm cebin sahibiyle kırk yıllık dost gibi kol kola girdiğim gazetem!.. Daha mesleğe adımımı attığtmda "Bir gün mutlaka" derdim, "bir gün mutlaka Cumhuriyette çalışacağım".., Cum- huriyet'e olan aşkımı hiç yitirmedim ve kendime ver- diğim o sözü tam 19 yıl sonra yerine getirdim; sekiz yıldır Cumhuriyet'te yazıyorum... - Dokuzuncu yıla ise yalnızca 72 gün kaldı!.. • • • Cumhuriyet'e ilk büyük darbe vurulduğunda ço- cuktum, olanlan babamın öfke dolu isyanı ve artık eve sokulmayan gazete nedeniyle çok iyi anımsıyorum... 1991 'dekı ikınci büyük depremde olanlan ise Cumhu- riyet'in dışında bir gazeteci olarak ve de içim sızlaya- rak izledim. Cumhuriyet'i dönüştürmek isteyenlero za- man da başaramadılar, ait olduklan yerlere doğru dev- rilipgittiler... Ama Cumhuriyet'e saldınlarbftmedi!.. Be- nim içinde yer aldığım yıllarda da gazeteye saldınlar belirli aralıklaria sürdü gitti. Hatta aramızda espri ko- nusu bile olmuştu: - Cumhuriyet'e saldın mevsimi başladı!.. Bu mevsimlerden birinde, birzamanlann "hızlısol- culan", çöreklendiklen en koyusundan sağcı ve hat- ta dinci gazetelerde "ilericilik dersleri" verme utan- mazlığma soyunmuşken llhan Selçuk a sormuştum: - 6u ne hırs, bu ne kin, nedir istedikleri? llhanAbi, herzamanki sükûneti ile gülümseyerek ya- nıt vermişti: - Cumhuriyet, bu gibileriçin birayna. Baktıkça yüzlen kızanyor. Eski günlennin unutulmasını is- tiyohar. Bu da ancak Cumhuriyet'in ortadan kalk- masıyla mümkün!.. • • • Bu kez toptan ve iyice organize olmuş bir şekilde saldırdılar... Ama başrolde yine "esfc; solcular" var.. Içlerinde Cumhuriyet gazetesinde çafışmış, bugün sağcı, Fet- hullahçı gazetelerde "entelektüel" birikimlerini ser- gileyenlerde mevcut!.. Bunlardan biri, 8.5 yıl Cumhu- riyet'te çalıştığını ve Hasan Cemal tarafından kovul- duğunu anlatan Cengiz Çandar "Yine de onunla ay- nı saftaydık" dedikten sonra bakın o dönemi nasıl ta- nımlıyor: - Cumhuriyet gazetesi 1980'lerde "demokrat filizhr"ile "Jakoben dinozorlar"ın birsüre birara- da yaşadığı tuhaf biryapıydı... "Demokrat filizler"den Şahin Alpay, bugün Zaman gazetesinde Fethullah Efendi'ye gönülden bağfı şe- kilde geçmişjndekı "günahlardan" annmaya çalışı- yor! Turgut Özal'la bırlıkte "evrim" geçiren, hatta o- nun "özelulakhğtna"^kadartırmanan Cengiz Çandar ise Bugün gazetesinde NazJı llıcak ve Gülay Göktûrk gibi sağcı kalemlerle birlikte "liberalcilik" oynuyor, ABD "tfı/n*-ten/lc"kuruluşlannda uzun süreli seminer- lerde edindiği engin bilgilerle AKP iktidanna Irak'ta, Suriye'de, Iran'da ve tabii Kıbns'ta neler yapması gerektiğini anlatıyor!.. Hasan Cemal ve kitabından bahsetmeye değmez! Kampanyanın başlangıç aleti olarak misyonunu tamamladı. Geriye bu gürültünün bedeli olarak, aynca kitaptan kazanacağı meblağ kalır, o kadar... Bana gelince; ben Cumhuriyet'i çok ama çok sev- dim... Bu sevgimi hiçbir zaman "mişligeçmiş" zaman kullanarak anlatmadım... - Ve hiçbir zaman o denli küçülebileceğimi, al- çalabileceğimi düşünmedim... e posta: umitzileli(a gmail.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDA.VSAĞA: 1/ Erzurum'un Uzundere ilçe- 1 sinde ünlü bir 2 Gürcü kilisesi. _ 2/ Ziyan... Bir d işi yaptırabil- 4 megücü. 3/Bir 5 elektrik akımı- nın bir sinir ya da kasla uya- nm oluştura- bilmesi için ge- rekenkısasüre. 4/ İzmir'ın Tire iJçesi- ne özgü, ısırgan otu ve peynirle yapılan zey- tinyağh bir yemek... Asya'da bir ırmak. 5/ Çıplak vücut resmi... Toprakta biriken fazla sulann çeşitli yollarla boşaltılması. 6/Arma- ğan, hediye. 7/Yahudi, 8 Hıristiyan ve tslam ge- 9 leneklerinde insan, ha>r van ya da kuş özellikJeri taşıyan kanatlı göksel ya- ratık... Tümör. 8/ Triko eşyalann yakasını yapmada kullanılan makine. 9/ Alanya ilçesi yakınlannda bir çay ve mağara. Garajlarda otobüslerin hareket ede- ceği bölümlerden her biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Nevşehir'in Avanos ilçesine bağU, yeraltı kentiyle tanmmış bir belde. 2/fIazır yiyecekJerin satıfdığı dük- kân. 3/ Havada oksitlenmeyen bir element... Cennet bahçesi. 4/ Beyaz bir element. 5/Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Yaylı bir çalgı. 61 Güreşte bir oyun... Malik, sahip. 7/Götürii, toptan iş... Çıt, per- de. 8/Tırpana balığına verilen bir başka ad.. Yunan ra- bsı. 9/ "Aynlık ateşten bir —-/Nazl^yârdan hiç haber yok" (Türkü)... Kumaş üzerine yapılan bir tür işleme.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear