Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2005 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
îstanbul Bienali'nde Atatürk'ün bilinmeyen/kunnaca bir ilişkisi sergilendi
Kalıplannsomulanması...ZEHRA tPŞİROĞLU
îstanbul Bienali'nde resmi tari-
hin bizden bunca yıldır gızlediği
bir kesit sergileniyor: Atatürk'ün
Marksist, feminist ve *Yahudi Safi-
ye Behar ile otuz yıl süren gizlı iliş-
kisi. Belgelere göre Behar, Ata-
türk'ün üzerinde derin izler bırak-
mış, özellikle de onun kadınlara
bakışını etkilemiş, aydın ve kültür-
lü bin. Yirmili yıllarda Chicago'ya
gittikten sonra da Atatürk'le bağ-
lantısını koparmamış. Safiye'nin
Denız Apartmanı'nda Istanbul'da-
ki evınin canlandınldhğı sergide,
gençlik fotoğraflanndan Mustafa
Kemal'in kendisine yazdığı mek-
tuplara, Ingilizceye çevirdiği Nâznn
£Bkmet'in 'İnsan Manzaralan'ndan
torunu ile yapılan kapsamlı röpor-
taja değin zengin bir tarihsel mal-
zeme sunuluyor.
özlem ve sevgl
dolu mektuplar
Atatürk'ün ilk kez sergilenen bu
mektuplannı okurken şaşkınlık ve
heyecan içindeyim. BLzim gibı fe-
odal bir toplumda bir kadın ve er-
kek arasında (bu erkek Atatürk bi-
le olsa) bu kadar uzun yıllara da-
yanan, bu kadar sevgi ve güven do-
lu, verimli ve üretici bir dostluk
olabilir mi? Ve en önemlisi, bu iliş-
ki nasıl bunca yıldır gizlenebilmiş?
Mustafa Kemal 1911 'de yaralı ola-
rak yattığı Iskenderiye Hastane-
sı'nden yazdığı mektupta, Safi-
ye'ye okumak istediği bir Alman fel-
sefecisinin adını soruyor. Mektubu
özlem ve sevgı dolu. 1923 'te yaz-
dığı mektupta, annesinin ölümü-
nün onu ne kadar sarstığını ve te-
selliyi içkide bulduğunu söylüyor.
Karamsarlıkla dolu olan aynı mek-
tupta Latife ile evleneceğini haber
veriyor. Bu nasıl bir evlilik olacak?
Korku ve kaygı dolu sözJeri ("Uma-
nnı bu evliİik feiakete dönüşmez,
çünkü kendisi yapmacık safhğı ve
patronluk taslayışryla daha şirndi-
den sinirime dokunuyor"), bızun
toplumumuzda bugün bile geçerli
olan yerleşik kadın imgesine nasıl
kuşkuyla baktığını dile getiriyor.
Fransızca olarak yazdığı son mek-
tubunda ise Safiye'ye takılarak
"Aşın milliyetçilik duygusu ile be-
ni baştan çıkarmaya mı çahşryor-
vusturyalı sanatçı Michael Blum'un, gerçeğe çok yakın kurmaca bir dünya yarattığı
çalışmasındaki Mustafa Kemal öylesine canlı, öylesine yakın ki, neredeyse yanıbaşımda soluk
alıp verişini duyabiliyorum. Gözümün önünde canlanan, kadın erkek eşitliğini sadece savunan
değil, sonuna değin yaşayan bir erkek, bir sevgili, bir dost, bir insan. Milliyetçilikle dalga
geçebilecek kadar şakacı, Fransızcayı kendi dili gibi benimseyebilecek kadar başka kültürlere ve
dünyalara açık, inanılmayacak derecede modern bir insan. Sanki geçmişin değil de, yaşadığımız
dönemin, yani bugünün, 21. yüzyılın insanı. Bir efsane, bir mitos değil; gerçek bir insan.
sun?" diye onun mektubu neden
Türkçeyazdığını soruyor. "Neolur-
sa otsun, ben her zamanki Bsanımj-
za, Fransızcaya sadık kalacağım.
Sen Rousseau ve Tocqueville'in bu
gûzei üsanı ile yaaşabildiğim çok
az sayıda insandan birisin."* Ancak
bu mektupta Safiye'nin Nâzım'ı
bağışlama ricasıru geri çeviriyor.
Gerekbu üç mektuptaki, gerek Sa-
fiye'nin torunu ile yapılan röpor-
tajdaki ipuçlanyla tarihin gizli say-
fasından çıkan Mustafa Kemal öy-
lesine canlı, öylesine yakın ki, ne-
redeyse yanı başımda soluk alıp
verişini duyabiliyorum. Gözümün
önünde canlanan, kadın-erkek eşit-
liğini sadece savunan değil sonuna
değin yaşayan bir erkek, bir sevgi-
li, bir dost, bir insan. Milliyetçilik-
le dalga geçebilecek kadar şakacı,
Fransızcayı kendi dili gibi benim-
seyebilecek kadar başka kültürle-
re ve dünyalara açık, inanılmaya-
cak derecede modern bir insan.
Sanki geçmişin değil de yaşadığı-
mız dönemin, yani bugünün, 21.
yüzyılın insanı. Atatürk bir efsane,
bir mitos değil; bir insan, gerçek bir
insan. Böylesine insancıl ve feodal
olmayan bir Atatürk imgesinin oluş-
ması ne kadar heyecan verici. Bu
keşfin yeni tarihsel araştırmalara
yol açması umudu. Mustafa Kemal
klişesinin ve mitinin artık yıkılma-
sı umudu. Onunla ılgili şimdiye de-
ğin bizden gizlenen belgelerin or-
taya çıkması umudu. Geçmişle, bu-
günün açısından yeniden hesaplaş-
ma, geçmişte bugünü, bugünde geç-
mişi bulgulama isteği...
Sergiyi gezdiğim akşam Safıye
Behar diye birinin olmadığını, Ata-
türk'le ilgili bu serginin bir kurgu
olduğunu öğrendiğimde, ilk anda
bunun Atatürk'ü kendi ideolojile-
ri doğrultusunda kalıplaştıran mil-
Iiyetçilerin çıkardıklan bir söylen-
ti olduğunu düşündüm. Şimdi, şaş-
kınlık, kuşku ve düş kınklığını ar-
dımda brraktıktan sonra şöyle dü-
şünüyorum: Tarihle bundan daha
güzel bir hesaplaşma olabilir mi?
Gerçefle çok yakın
Bu serginin yaratıcısı Avustur-
yalı sanatçı Michael Blum, gerçe-
ğe çok yakrn olan kurmaca bir dün-
ya yaratarak bize tarihi birinci el-
den yaşatırken kafamızdaki klişe-
leri ve kalıplan da sorgulamamızı
sağlamıyor mu? Öte yandan tarihin
de nasıl bir kurgu olduğunu ve na-
sıl bakış açısına göre değişebilece-
ğinı bize yaşatarak göstermiyor
mu? Çalışması Atatürk ve yaîan
tarihimız üzerine kapsamlı bir araş-
tırmanın ürünü. Belli ki bizde Ata-
fürk'ün nasıl efsaneleştinldiği üze-
rine kafa yormuş, belki de amacı bu
efsaneyi sorgulamak. Öte yandan
yarattığı ileri görüşlü, dünyaya açık,
kadınlara büyük değer veren Ata-
türk imgesı örnek alınacak derece-
de olumlu. Mustafa Kemal'i sade-
ce üniformalı kimliğiyle sınırlan-
dırarak duvar boyu panolara, taş
yontulara, yaldızlı rozetlere, kalıp-
lara,
M
ah Atam, vah Atam" klişe-
lerine hapsetmemiş olanlara çok
şey söyleyen, çok etkileyici ve dü-
şündürücü bir sergi.
Bu sergiyle ilgili izlenimlerimi
kısa süre önce Îstanbul Kitap Fu-
an'nda "Gerçekçüiği Yeniden Tar-
üşryoruz" açıkoturumunda dile ge-
tirdığimde, gerek konuşmacılar, ge-
rek dinleyicilerden gelen tepkiler de
otoriter düşünceyi ne kadar içsel-
leştirdiğimizi gözler önüne seriyor-
du. Sadece birkaç alıntı: "Sanatçı-
lann tarihi malzeme olarak kuDan-
malannı yanhş buluyonım", "Böy-
le bir sergiyi gezdüderinde gençle-
rimiz çok kötü etkflenmezkr mi?",
"NedenAtatürk, neden örnegm Ev-
ren Paşa'yı ek abnryoriar?", "Bu ser-
gi dincilerin ekmeğine yağ sürmez
mi?"
Bu sergi ve sergiye gelen tepkiler
üzerinde düşünmeyi okuyucuya
bırakıyorum.
Diğer büyük kentlerden izlenimlerle îstanbul anlatılabilir mi?
Bir Hisseli Harikalar Bienali
ZtYAGÜREL
îstanbul konu edinilince, bende uya-
nan çok çehşkili duygulardan, çağn-
şımlardan biri de; durmaksızın geniş-
leyen oylumuna, kucaklanamaz irili-
ğine, katlanılmaz oburluğuna karşın,
yine de çekiciliğini yitirmeyen bir ka-
dın ımgesidir. Geçmişındeki gizemi,
taşının-toprağının bereketini büyük
bir kıskançlıkla kimselerle paylaşma-
yan bu organizmada yaşamak, aslın-
da büyülü bir kayboluştur.
Charks Esche ile Vasıf Kortun'un
9. tstanbul Bienali'ndeki Istanbul'u ise,
diğer büyük kentlerden derlenmiş iz-
lenimlerin, politik yaklaşım sandıkla-
n entel-dantel özenti bir maya kanş-
tınlarak yoğrulmuş genellemeleriyle
yetinilerek karşınuza çıkanldı. Göç
olgusu, yabancı düşmanhğı, küresel-
leşmenin iyice kışkırtngı ırksal ve din-
sel aynmcılık; yalnızca izlemekle ye-
tindığimiz, çözümler öneremedıgiinız,
ama bu şiddetin, korkunun içinde ya-
şamak zorunda bırakıldığımız bir çer-
çeve olarak sunuluyor.
Kurmaca anlatımlar
Oysa, îstanbul'un Doğu ile Batı'nın
buluştuğu altın odak olması, sil baştan
yeniden yazılması olanaksız tarihinin
temelini oluşturur. Onu Prag'dan, Paris'ten, New
York'tan, Budapeşte'den başka kılan şey, şiirsel-
liğini bir anda acımasız bir tutkuya dönüştürme-
sindeki kıvrakhğıdır. Örnek vermek gerekırse,
'Free Kick', özgür bir vuruş mudur, rastgele bir
tepışme midir, anlayamadım. Sarunm bu serginin
küratörü Halil Alûdere de, çevresine topladığı
gençlerle hangi söylemi, hangi ucundan yakala-
yacağını pekkestirememiş. Şiddeti şiddetle anlat-
mak, sanatsal yaklaşım mıdır? Önce bu soruya ya-
nıt aramak iyi olacak.
"Denk Geüşine Vunış" sergisindeki çalışma-
lardan biri beni çok etkiledi: Canan Şenol'in, kü-
çücük bir kızın nasıl işkence gördüğünü anlattığı
görsel kayıtlanndaki tortu bırakan iz, benliğe ve
bedenimize yabancılaştınlmamızın öyküsüydü.
Bedenin çektiği acının ta derinlere işlemesiyle
benlıkten uzaklaşan ses, bu korkunç anı sanki dı-
• Film gösterileri; tstanbul'un, bu kez gizli toplar
damarlanna, keşfedilmeyi bekleyen yapılarına, alanlara
yayıhnası; oluşturulan okuma köşeleri, eş zamanlı
etkinliklerle bütünleşme çabalan, 9. îstanbul Bienali'ni,
iki yılda bir Istanbullu olmaktan; o çok parçalı
görünümünden biraz olsun kurtaran yenilikler olarak
anılarda kalacak.
sizleştirmenin en göze batan ör-
neğini, politik iletide bulunduğu-
nu sanan Michael Blum veriyor-
du: DenizPalas'taSanjeBehar'lı.
Mustafa KemaTlı anlaamlara gı-
rişen Blum'un kurmaca öyküsü,
bu yıl öznelliği iyice ayaklar al-
öna alan magazinciliğın düzey-
sizliği kadar itici; Latife Hanım'ı,
Fîkriye Hanım'ı konu edinmeye
kalkışan şarlatanlıklann ortaya
koyduğu düzeysizlikten bile da-
ha irkilticiydi. Sanatın kurgula-
ması geleceğe ilişkindir; bazen
önendir, bazen de başkaldın. Ola-
tıın bıtenin görsel kayda geçiril-
mesi ya da uydurmacalarla geç-
mişin silinmeye kalkışılması
-anakıoııik bir geziııti bile sayıla-
mayacagı içın, geriye işlevsiz,
söylemsiz sayıklamalardan baş-
ka hiçbir şey kalmaz. Burada ser-
gilenen, AB'nin san karantina
yıldızlanyla donatdmış mayi türban-
lı kadın fotoğrafi, nedense 'Üyeikgö-
rüşmekri çerçeve anüaşması' gecık-
tirilirken, Türkiye karşıtı gösteriler
düzenleyenlerce tüm Avrupa baş-
kentlerinde 'Doğulu Anadohı' im-
gesi olarakpekbenımsendı; sanki bir
bayrak gibi kullanıldı.
USTALARA SAYGI
Melih
Cevdet anüdı
Kültür Servisi - Beşiktaş Belediyesi
Kültür Sanat Platformu'nca 'Ustakra
Saygı' adı alünda düzenlenen etkinliğin
ilkinde, 3 yıl önce yitirdiğimiz şair, ro-
mancı, düşünür, deneme ve oyun yaza-
n Mefih Cevdet Anday anıldı. Akatlar
Kültür Merkezi 'nde düzenlenen ve Fa-
rukŞüyun'un yönettiği gece, fotoğraf
sanatçısı tsaÇefk'in, Melih Cevdet An-
day'ın görüntülerinden oluşan dia gös-
terisiyle başladı. Beşiktaş Belediyesi
Kültür Sanat Platfonnu Genel Sanat
Yönetmeni ZeihaBerksoy ile tiyatro sa-
natçısı Atila Şendflın Anday'dan şiır-
ler okumasının ardından sahneye, üç
kuşaktan üç şair, Arif Damar, Refik
Durbaş ve Turgay Fçekçi geldi... Arif
Damar, Andayın 'Troya ÖnündeAÜar'
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FtŞEKÇİ
Hüseyin Erdem
1974'te, on sekiz yaşında, îstanbul Hukuk Fa-
kültesi'ne girdiğim yıl tanıdım Hüseyin Erdem'i.
Katı, kestirmeci Marksçı eğilimlerin egemen ol-
duğu gençlik yıllanmızda hümanizm denen in-
sanlık düşüncesinin variığını ilk ondan öğrenmiş-
tim.
Vedat Günyol'un 'Yeni Ufuklar* dergisinde,
Ruhi Su'nun hazıriadığı uzunçalarfanda en bü-
yük yardımcısıydı. Sabahattin Eyuboğlu'nun,
Azra Erhat'ın evladı gıbiydi. Halk edebiyatına
meraklıydı. Odası Doğu Anadolu'dan derlenmiş
nicetürkü, masal kasetleriyle doluydu. O denli gü-
zel türkü söylerdi ki, hem dost meclislerinin hem
de kftlesel toplantılann aranan kişisiydi. Pertev Na-
ili Boratav, Sorbonne Üniversitesi'nde kendisiy-
le birtikte çalışmasını önermiştı.
Ama onun gönlü sosyalist mücadeledeydi.
1977'de okulu bitirmesine tek dersi kala, aniden
Türkiye Komünist Partisi'nin Sesi Radyosu'nun
yayın yaptığı Leipzig'e gitti. İki yıla yakın sesi, bu
radyonun yayınlannda duyuldu. Ancak oradaki yö-
neticilerie aralanndaki görüş aynlıklan sonunda bir
gün ne olduğu anlaşılamadan fenalaşıp hastane-
ye kaldınldı. Kılpayı ölümden döndü.
1980'de Batı Almanya'ya geçerek Köln Üni-
versitesi'nde Germanistik, Slavistik, Uluslararası
Hukuk okumaya başladı. Geceen ağırişlerdeça-
lışıp geçimini sağlayarak okulunu bitirdi. Ardından
Genel Dilbilim bölümünü bitirdi. Aynı üniversite-
de Türkçe dersleri verdi. Alman radyolannda mü-
zik programlan yaptı. Uluslararası PEN Kulüple-
rinde çalıştı.
Dönem dönem yinelenen hastalığına yıllar son-
ra 'arsenik zehirienmesi' tanısı kondu.
Çok azını ortaya çıkardığı çalışmalannı yıllar
boyu odasında sürdürdü. On cilt olacağını söy-
lediği anılar kitabının birinci cildi, yalnızca 1950'le-
rin Kurtuluş ve Kasımpaşa semtlerindeki tanıdı-
ğı insanlan anlatacaktı. Bunlardan kimi bölümler
'Adam Sanat' dergisinin son sayılannda yayım-
landı.
Yine arşivinde yeralan çok sayıdaki folklor der-
lemeleri de bir gün yayımlanmayı bekliyor.
Geçtiğimiz TUYAP Kitap Fuan sırasında Istan-
bul'daydı. Tiyatro sanatçılanmızla birlikte Nâzım
Hikmetşiirleri okumasına katıldı. Orada bulunan
iki yüze yakın insan onun sesinden 'Fevkalede
Memnunum Dünyaya Geldiğime' ve 'Ellerini-
ze ve Yalana Dair' adlı şiirteri duyma mutluluğu-
nu yaşadılar.
Çok farklı aianlardaki yetenekleri, daha tanıştı-
ğınız anda kendini gösterir, ne denli mesafeli dur-
maya çalışsanız da onun insana kendini hemen
sevdiren sıcaklığından uzak kalmayı başaramaz-
sınız.
1950'lerin baslannda daha dört yaşındayken Bin-
göl'den kalkıp Îstanbul'un Kulaksız semtine gel-
diklerinde henüz Türkçe bilmiyormuş ve komşu-
lanndan daha Türkçe öğrenmeden önce Tatarca
öğrenmiş. Hemen ardından taşındıklan Kurtu-
luş'ta ise Rumca. Yıllar sonra 1980'lerde çağımı-
zın büyük Yunan şairi Yannis Ritsos ile Sisam Ada-
sı'nda buluştuklannda, Ritsos konuştuğu Rum-
canın güzelliğine şaşırarak "Sen başkent ağzıy-
la konuşuyorsun" demiş.
Hüseyin Erdem, günümüzde rastlamanın iyice
güçleştiği öne çıkmayan, onuriu duruşlu aydın ti-
pinin son örneklerinden.
Şu günlerde yine hastanede, yıllardır peşini bı-
rakmayan hastalıklarla yeni bir ölüm kalım sava-
şı içinde.
Gel benim derdime bir derman eyle
Âlemler derdine derman olansın
özümün hükmüne bir ferman eyle
Âlemler hükmüne ferman olansın
turgay(a fisekci.com
Dttneyin dağıtnnını EMI yapacak
B Kültür Servisi -Yapılan anlaşmaya göre
Disney'in müzik kataloğunun üıgiltere,
Avrupa, Güney Afrika ve Ortadoğu
dağıtımını EMI gerçekleştirecek.
Disney kataloğunda Hollywood
Records, Lyric Street Records ve Walt
Disney Records'un yanı sıra
Disney'in tüm soundtrack arşrvi
bulunuyor. Hollyvvood Records ile
çalışan sanatçılar arasında Hilary
Duff ve Jesse McCartney gibi
ünlü sanatçılar da bulunuyor.
K Ü L T Ü R * Ç İ Z İ K
K Â M Î L M A S A R A C I
şardan izleyen birikinci tekilin ağzından anlatma-
yı sürdüriiyordu. Çünkü varhgın imi olan beden
öylesine değerlidir ki, ona yapılan saldın, ancak
inanmak istemediğimiz bir kötülük olarak özüm-
senebilir.
Artık gelenekselleşmiş îstanbul Bienali'ndeki
9. buluşmamızda, kurmaca anlatımlan da öne çı-
karan bir yaklaşım ağır basıyor. Videonun merce-
ğı ile, dijital teknolojinin gözüyle bakmak, gör-
mek sayılır mı? Habercilikte de aynı yaklaşım
egemen. Doğal yıkunlann, terör saldınlannın, ca-
na kıymalann aynntılanyla gösterilmesi; 'reaüty
show'lara duyulan ilgi, kanıksanmış bir küresel gö-
çebeliği yaygınlaştınyor. Sanki o acımasız, o kan-
lı görüntüleri oralara-buralara bıraktığımız bu ya-
pay gözler kurgulamışlar da, pusuda beklemede-
ler.
Yerle zamanın boyutlarını, neredeyse tarihi ye-
niden yazmayı göze alan bir pervasızlıkla belır-
İstanbul'u düşünmek
Îstanbul da böylesine yüzeysel kavrayışlara,
görkemli sessizliğiyle ya da boğucu gürültüsüy-
le karşılık vermekte. Aslında bu olağanüstü var-
lığın, tematik ele alışlara kolaylıkla boyun eğme-
yeceğinin düşünülmesi gerekırdi.
Film gösterileri; Îstanbul'un, bu kez gizli top-
lardamarlanna, keşfedilmeyi bekleyen yapılan-
na. alanlara yayılması; oluşturulan okuma köşe-
leri, eşzamanlı etkudiklerle bütünleşme çabalan,
9. îstanbul Bienali'ni, iki yılda bir tstanbullu ol-
maktan; HisseU HarikalarKumpam'ası'nınuyum-
suz, o çok parçalı görünümünden biraz olsun kur-
taran yenilikler olarak anılarda kalacak. Bizi, için-
de yitip gıttığımız îstanbul üstüne daldığımız dü-
şüncelerle baş başa bırakması da cabası...
(zgurel@efes.net. tr /
www.ziyagurel.com)
şiirini oküdu ve birlikte yazdıklan 'Yag-
murhı Sokak' adlı romanın yazılış öy-
küsünü anlattı. Refik Durbaş ve Turgay
Fişekçi'nin Anday'la ilgili arulannı ar-
larhklan etkinlikte, Ühan Selçuk ve Do-
ğan Hızlan da birer konuşma yaptılar.
Öhan Selçuk konuşmasında Anday'ın
aydın kişiliğine dikkat çekerken onun
alçakgönüllü yapısını vurguladı ve gü-
nümüzde, Anday gibi insanlara çok bü-
yük gereksinim olduğunu beürtti. Da-
ha sonra konuşan Doğan Hızlan ise us-
tanın şair ve denemeci kimliğini anlat-
tı. Ankara'da bulunan Yıldız Kenterın
hava muhalefeti nedeniyle yetişemedi-
ği 'Ustalara Saygı' gecesinin diğer ko-
nuşmacılan Özen Yula, Zeynep Oral,
Mehmet Zaman Saçlıoğlu ve Orhan
Kâhyaoğhı idi. Yula ve Oral, Anday'ın
tiyatro yazarhğına değinirlerken Saçh-
oğlu, anılanyla süslediği konuşmasın-
da toplumun Anday'a gereksinim duy-
duğunu vurguladı. Orhan Kâhyaoğlu
ise Anday'ın şairliği üzerine konuştu. Ge-
ce, Melih Cevdet Anday'ın eşi Suna
Anday'ın izleyenleri duygulandıran ko-
nuşması ile sona erdi. 'Ustalara Saygı'
geceleri, 14 Kasım'da Adalet Ağaoğtu,
21 Kasım'da Reşat-NuriGüntekm, 28 Ka-
sım'da Çetin Ahan, 14 Aralık'ta Hal-
dun Dormen ile sürecek.