Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
EKİM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
TTKİ 658 milyon ton rezerve sahip 8 sahayı özel şirketlerin işletmesine açmaya hazırlanıyor
Kömürden elektriküretilecek
PERFORMANS
Deviet Bakanı Tüzmen.
Ihracatta
hedefaşılıyor
AfVKARA (AA) - Deviet Bakanı
Kürşad Tüzmen, Şeker Bayramı 'na 60
mılyar dolan aşan ihracatla ginleceği-
ni söyledi. TÜ2men, 2005 yılında Idşi
başına düşen ihracatı yüzde 10 arttır-
daklaruu da bıldirdi Bakan Tüzmen,
"2005 yıh ihracat hedefimiz 71 milyar
dolardı. Bu rakamı kesiniüde aşacağız.
Şu anda geriye doğnı 12 ayhk ihracaü-
nnz 72.5 milyar dolara geimiş dunım-
daT dedi.
Şeker Bayramı'na 60 milyar dolan
aşan bir ihracatla girileceğini kaydeden
Tüzmen, yılbaşından bu yana ihracat
artışının yıizde 17 civannda olduğunu
ifade etti. Bu yılm ilk 10 ayında hazır
giyim ve konfeksiyon sektörüyle, taşıt
araçlan ve yan sanayı sektörûnde 10
milyar dolan aşan ihracat gerçekleşti-
rildığini bildiren Tüzmen, 2005 yılı ilk
10 ayında, geçen yılın aym dönemıne
göre hıçbır sektörde ihracat azalması
yaşanmadığına dikkat çekti.
VADELlALIMLAR
Konutalana
siirprizzamyok
ANKARA (AA) - Toplu Konut 1da-
resi (TOKl), vadeli konut alanlan
"sürprizzamlara" karşı korumak içın,
borç artışlanru sadece memur maaş
zamlanna endekslemekten vazgeçiyor.
TOKl, enflasyondaki düşüşü de dikka-
te alarak bundan sonraki vadeli konut
satışlannda TÜFE, ÜFE ve memur ma-
aş artışlannı da sözleşmeye koyacak.
Konut satışlannda borç taksitlerinin
arttırümasında, memur maaş artışlan
dıkkate alınarak uygulanan "yeniden
değerleme" sisteminin değiştirilmesine
ılışkin karar Başbakanlık'ın onayına
sunuldu. TOKl, vadeli konut satışla-
nnda, borç taksitlerinı, ocak ve tem-
muz aylan itibanyla, bir önceki 6 aylık
memur maaş artışlannı dikkate alarak
arünyordu. Genelde memur maaşlan-
na enflasyonun biraz üzerinde zam ve-
rildiği için, yeni yöntemle TÜFE ve
ÜFE'den hangisi en düşükse taksitlere
en düşük artış orannun uygulanması
olanağı getiriliyor. Konut alıcüan, me-
murlara zaman zaman yapılan ek öde-
meler veya "sürpriz zamlardan" kay-
naklanan ücret artışlanndan da korun-
muş olacak.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Her geçen yıJ artan enerjı talebinin
yerli kaynaklardan karşılanmasına
yönelik çahşmalar sürerken Türkiye
Kömür Işletmeleri (TKt) Genel Mü-
dürlüğü uhdesınde bulunan, "elekt-
rik üretim amaçb" özel sektör tara-
findan işletmeye alınabilecek linyit
sahalan belirlendi. Edinilen bılgiye
göre, TKİ Genel Müdürlügü'ne ait
toplam 8 kömür sahasındaki mevcut
kömürrezervinin 658 milyontonyıl-
lık, kömür tüketim rezervinin ise
21.1 milyon ton olduğu hesaplandı.
TKl'nin yaptığı hesaplamalara gö-
• TKİ Genel Müdürlügü'ne ait toplam 8 kömür sahasındaki
mevcut kömür rezervinin 658 milyon ton yıllık, kömür tüketim
rezervinin ise 21.1 milyon ton olduğu hesaplandı. Buna göre
sahalarda kurulması planlanan santrallann toplam kurulu
gücü de 2.310 megavat olacak.
re, söz konusu sahalarda kurulması
planlanan santrallann toplam kuru-
lu gücü de 2.310 megavat olacak.
linyit rezervi
TKİ Genel Müdürlüğü uhdesinde
bulunan ve elektrik üretim amaçlı
özel sektör tarafindan işletmeye alı-
nabilecek linyit sahalan ve sahip ol-
duklan toplam kömür rezervleri şöy-
le: "Çanlon-Orta (51 miryon ton),
Bolu-Göynük (39 milyon ton), Bin-
göl-Karnova (26 nuüyon ton), Tekir-
dağ-Saray (129 mihon ton), Adana-
Tufanbeyii (214 milyon ton), Bursa-
Davutlar(39mflyon ton,)Manisa-Ey-
mez (100 mihon ton), Kütahya-De-
rin Sahalar (100 mihon ton)."
TKİ Genel Müdürlüğü'nün en faz-
la kömür tüketim kapasitesinin yer
aldıgı sahalar arasında Adana-Tufan-
beylı, Kütahya-Denn Sahalar ile Te-
kirdağ-Saray kömür sahalan yer alı-
yor. Programa göre 2.310 MW kuru-
lu gücündeki enerji santrallannın bü-
yük bölümünün bu üç sahada özel
sektör eli ile kurulması planlanıyor.
Halen kurum tarafindan Seyitö-
mer, Tunçbılek ve Soma sahalannda
mevcut santrallara ilave olarak özel
sektör tarafindan termik santral ku-
rulmasına ilişkin çahşmalar da sür-
dürülüyor.
'Yabancı ortağa ihtiyacımız yok' diyen Kurtul, yine de fırsatlan değerlendireceklerini söyledi
Akbank ortakbğa uzak
NECDETÇALIŞKAN
ANTALYA - Akbank Genel
Müdürü Zafer Kurtul, banka sa-
tın alma konusunda mevcut bir
çalışmalan bulunmadığını belır-
terek "Şu anda banka yönetimi-
mizin odaklandığj organik biiyii-
medir ama karşımıza bir firsat
çıkbğmda saün alma, büieştir-
meolanaklanmdeğerlendinne-
ye hazınz.Bankamızda bunun-
İa ilgili avruıbh inceleme ve tek-
nik çahşma yapabilecek bir ekip
de var" dedı.
Akbank'm Antah/ada düzenle-
diği basınla sohbet toplanhsm-
da konuşan Zafer Kur-
tul, yabancı ortaklık
konusunda bankamn
bır sermaye ihtıyacı
bulunmadığının altını
çizerek "Sabancı Hol-
ding bizim daima ana
hissedanmızolarakka-
lacak" diye konuşru.
"Herhangi bir birleşme veya sa-
ön alma için şu anda yürüttüğii-
müzhiçbir çahşntayok" dıyen Za-
fer Kurtul, piyasalarda büyüme
oranının yüksek olduğu ve ban-
kalann da hızla büyüdüğü ortam-
da birleşmeler için daha az istek
olduğunu söyledi. Birleşmenin
getireceği risklerin de bulunduğu-
na ışaret eden Kurtul, "Her birleş-
me başano olacak diye bir şey söz
konusu değü" dedi.
'Ozefleştirmeieri takip ednoruz'
Bütün özelleştirme projelerin-
de finansman konusunda çok ak-
tif olduklanru söyleyen Akbank
Genel Müdürü Kurtul, "Dubai To-
wers İstanbul projesine kredi des-
teği sağlar nusınız?" şeklindekı
soruya, "Her müracaaü titizlikle
değerlendirir, mutlaka gereken ça-
hşmayı yapanz" yanıtmı verdi.
Kurtul, Koç HoJding'in ihalesini
kazandığı TÜPRAŞ için de kredi
talebinde bulunulduğunu açıkla-
dı. Türkiye'de reel faizlerin hâlâ
çok yüksek olduğuna dikkat çe-
ken Kurtul, önümüzdekı döneme
ilişkin riskleri ise şöyle su"aladı:
"Cari açık, izlenmesi ve dikkat
edilmesi gereken bir konu. Bunun
yanında politik istikrar konusu-
nun izlenmesi gerekiyor. Çünkü
2007 yıhnın ilk yansında cumhur-
başkanbğı seçimi, kasımda genel
seçimler var. Bunlar, izlenmesi ge-
reken konular."
Gelecek yıl kredilerde en fazla
artışın ipotek (mortgage) kredile-
rinde olacağını ifade eden Kurtul,
tt
Tûm sektörde 10 milyar \TL'Bk
ipotek kredisi var. GSMH'ye ora-
nı yüzde 2.5 civan. Bu oran, nor-
mal bir tahminle çok rahat 5 yıl
içindeyüzde 10'a kadar çıkabifir"
dedi. Vergı uygulaması dolayısıy-
la 2006 yılında bonolardan vade-
li mevduata kayış olabileceğine
işaret eden Kurtul, 2006'da vade-
li mevduatta yüzde 30'luk bir ar-
tış öngördüklerini belirtti.
Sektörün sadece büyük şirketlerden oluşmadığma dikkat çektiler
Tavuk üreticisi 'imdaf dediBALHCEStR/İNEGÖL (AA) - Balıkesir
Tavuk Yetıştiricıleri Birlıği Başkanı
Mehmet Duran, "kuş gribi" hastahğı
nedeniyle üreticilerin de büyük şirketler
kadar zarar gördüğünü belirterek destek
istedı. Duran, Balıkesir'ın,
Türkiye'de tavuk eti üretiminde ilk
sırada yer aldığını belirterek, il
genelinde sektörün önemli kuruluşlanna
fason üretim yapan yaklaşık bin üretici
bulunduğunu söyledi. Kızıksa'da
görülen kuş gribi hastalığmda, bütün
zaran şirketler görmüş gibi bir ızlenim
oluştuğaınu ifade eden Duran,
"Sektörün sadece firmalardan ibaret
ounadığuun biUnmesini istiyoruz"
dedi.Bu arada, Bursa'nın Inegöl ilçesine
bağlı Akbaşlar köyünde ilk
belu"lemelere göre yalancı tavuk
vebasından (newcastle) kaynaklanmış
olabileceği büdirilen tavuk ölümleri
nedeniyle 750 tavuk ve ördek tedbir
amacıyla itlaf edildi. Yetkililer, hayvan
teleflerinin kuş gribi ile bir baglantısı
olmadığıru belirttiler.
KUŞ GRtBİNE GE.VETİK ÇÖZÜM - Kuş gribi virüsiine, genetik müdahaleve uğramış tavuklarla
çözüm bulunması gündemde. İngihz bilim adamlan, öldürücü H5N1 virusüne karşı bağtşıkhk kazannuş
tavuk üretnıeyi planlıyor. Denenecek yöntemkr arasında, öhimcül virüsü etkisiz hale getirecek bir genin
enjekte edilmesi de var. Cambridge Ünhersitesi Moleküler Viroloji böhunü ile tskoçya'daki Rosün
Enstitüsü'nün yürüttüğu dencylerden birkaç hafta içinde sonuç annması bekleniyor. (AP)
Yeni
Mitsubishi
Colt DİZEL
1.5DI-D
95 PS
www.temsa.com.tr
ANKARA PAZAR1
YAKUP KEPENEK
Kemalizm, Sol ve AB
Son haftalardaTürkiye'nin AB üyeliği bağlamında sol
ve Kemalizm tartışmalan yeniden gündeme geliyor.
Sol düşünce ile Kemalizmin bir ilişkisinin bulunmadı-
ğı; bu nedenle de Kemalistlerin Türkiye'nin AB üyeliği-
ni isteyemeyecekleri vurgulanıyor.
Birkaç yanlış biriikte yapılıyor.
Tarihsel maddecilik yöntemini esas alan sol düşün-
ce, her düşünce akımı gibı, kendisinden önceki geliş-
melerin bir sonucu olarak, 18. yüzyıl Avrupası'nda or-
taya çıkan üç ayn kaynağa dayanır. Bunlar, sırasıyla,
Alman felsefesi; Fransız Devrimi'ne yol açan Akılcılık
ve Aydınlanma ile Ingiliz kapitalistleşmesidir. Klasik
Marksizm, her biri kendine özgü süreçlerin sonucu
olan bu üçlünün sentezinın, yani bireşiminin bir sonu-
cudur. Esas olarak kapitalizmi inceleyen yöntem, bu
üretim biçiminın küresel dönemi üzerine çözümleme-
lerde de çok sık kullanılıyor; kuramsal düşünce üzerin-
deki etkisini, ilginçtir, günümüzde de arttırarak sürdü-
rüyor.
• • •
Kemalizmi, Mustafa Kemal Atatörk'ün 1919'da
Kurtuluş Savaşı ile başlayan düşünce ve uygulamala-
nnın bütünü olarak incelemek gerekir. Körün fili algıla-
ması gibi tek tek ait öğeleriyle ele alındığında yanlış so-
nuçlara ulaşılabilıyor Yenilikçı düşünsel yapısı, siyasal,
toplumsal ve ekonomik uygulamalan, Kemalizmin,
"bütüncür bir dönüşüm ve devrim hareketi olmasını
sağlıyor.
Kemalizm, düşünsel köken olarak "akılcılığı ve ay-
dınlanmayı" esas alır; bilginın kaynağını fizik ötesinde
değil, "deney ve olgularda" arayan bir anlayışa daya-
nır. Somut anlatımları Ziya Gökalp'te bulunan Osman-
lı yenileşmesinin düşünsel bağının daha çok Fransa ile
olduğu göz önünde tutulursa, ki bu nokta aynca ince-
lenmelidir, "olgucu" (pozrtıvıst) düşüncenin Kemalist
düşünceyi etkilemiş olması doğaldır. Bu nedenledir ki,
Mustafa Kemal'in sözleriyle, hayatta gerçek yol gös-
terici, bilimdir.
Egemenliğin kaynağının, gökten yere indirilerek hal-
ka mal edilmesi; şeriatın birtarafa bırakılarak insan ak-
lının ve düşüncesinin önyargılardan kurtulmasının yol-
lannın açılması ve eşitlik, özellikle de kadın-erkek eşit-
liği Kema/izmde çok önemlidir. Kamusal ilişkilerin, özel-
likle de, yargı, eğitım ve kamu yönetimınin, dinin kural-
lanndan anndınlması, yani, laiklik ilkesi, Kemalizmde
esas alınır.
Kapitalist üretim biçiminin sınıf ilişkilerine dayanan
sol anlayış, toplumsal sınıflann ortaya çıkmadığı azge-
lişmiş, yani, kapttalistleşmenin sınırlı kaldığı Doğu Av-
rupa coğrafyasında halkçılık hareketine yol açmıştır.
Kemalist düşünce ve uygulamanın, o gelişmelerden
esinlendiği de yadsınamaz.
Çağdaş eğitim yoluyla halkın aydınlanmasını, daha
somut olarak bireyin özgürleşmesini öngören halkçılık
ilkesi, ekonomik ve toplumsal gelişmenin tüm halkı
kapsaması gerektiğini; bu bağlamda, emeğiyle geçi-
nenlerin çıkarlarının kollanmasını öngörür. Eğitimin
önemsenmesi; Köy Enstrtüleri; halkevleri ve halkoda-
lanyla kültür ve sanatın toplumsallaşması çabalan, bü-
tüncül dönüşüm anlayışının öğeleridir. Halkçılık, ayn-
ca, toplumsal sınıflar karşısında devletin en azından ba-
ğımsızlığı ya da yansızlığı anlamına gelir ki bu yaklaşı-
mın 1950'lerden bu yana nasıl adım adım kaybolduğu
da unutulmamalıdır.
Kemalizm, halkçılığını, işçıleşmenin hızlanmasıyla
tamamlamak ister; devletçi uygulamanın kanıtladığı gi-
bi sanayileşmeyi temel ekonomi politikası sayar. Dö-
nemin iç ve dış koşullannın olağanüstü bir gerçekçilik-
le değerlendirilmesi sonucu başanlan devletçi sanayi-
leşme atılımı, toplumun üretim olanaklannın, sanayileş-
me yoluyla arttınlmasını öngörür. Bu yaklaşım, doğal
olarak, ışgücünün eğitim yoluyla niteliksel gelişimini;
çağdaş üniversıte oluşturulmasını ve bilimsel ve tek-
nolojik ilertemeyi de içerir. Kemalizmde köyfülüğün du-
rağanlığı değil, sanayileşmenin dinamizmi ana üretim
eksenidir. Kemalizmin "iç ve dış koşullan doğnı değer-
lendinerekyenilikçiilerieme" esnekliği de buradan kay-
naklanır.
Çok kısaca özetlenebilen Kemalist altyapı olmadan
Türkiye'de solun oluşabileceğini öngörmek, solu Ke-
malist temelinden koparmaya çalışmak, tam anlamıy-
la boş bir uğraştır.
Sonuç olarak, Kemalist düşünce ile Türkiye'nin AB
üyeliği çelışmiyor. Tersine, Türkiye'nin AB üyeliğini, Ke-
malist çağdaşlaşmanın ilerı bır aşaması olarak algıla-
mak gerekiyor.
yakupkepenek06@hotmail.com
DÜNYA EKONOMtSÎNE BAKIŞ / ERGtV YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglu(<z gmail.com
Amerikan sağının emektar yorumcula-
nndan Peggy Noonan geçen hafta "Ame-
rika'nın başı dertte ve şeçkinlerimizin
umurunda değil" başlıklı yorumunda şöy-
le yazıyordu: "Bir sürü insan kafasında,
çok iyi irdelenmemiş, hatta kimi zaman
farkında bile olunmayan birduyguyla ge-
ziyor. Tekerieklervagondan çıkmaya baş-
ladı, vagon da raylardan..." (Wall Street
Journal, 27/10/05).
Amerika'nın durumunu böyle tanımla-
yan Noonan, tek bir sorundan (yolsuzluk-
lar, "a/ansfafe"skandalı, Irak, Katrinavb...)
söz etmediğini özellikle vurguluyor. Onu
esas kaygılandıran, genelde sorunlann
"çok büyük, çok karmaşık, çok kritik ve
çokyönlü... başa çıkılması olanaksız" ha-
le geimiş olması... "Deviet başkanı sorun-
lann altında eziliyor, başkanlıkkurumu ezi-
liyor. Tüm yönetim eziliyor. Vatandaşlar
bunu hissediyor.... Yann büyük bir teröhst
olay gerçekleşse, hükümetin alacağı ted-.
biriere, hatta kendilerine doğruyu söyleye-
ceğinebilegüvenmiyor*. Muhafazakârha-
reket, Bush'un II. döneminde, Amerikalı
şair, Robert Creely'nin dizelerindeki gibi,
"insan gelir bir yere daha önce gelmeyi
düşünmediği/ileriye biryertere doğnı ba-
kar/hiçbir şeyi yitirmiş hissetmez kendi-
sinden başka" diye düşünüyor adeta; bu-
-adan nereye gideceğini de bilemiyor.
ikl olanaksızlık
Bu düş kınklığını yaratan olgulann arka-
sındaki nedenlerden biri, özelde dış politi-
<aya, geneldeABD'nin dünya sistemi için-
deki yerine ilişkin. Bush'la biriikte iktidara
gelen 'neocon' ekip, "geleneksel muhafa-
zakâr" harekete, bir yeni "Amerikan yüzyı-
lı", "Evanjelik muhafazakir" harekete, er-
demli, dinci bir yönetim vaat etti. 11 Ey-
lül'ün arkasından, olayın sıcağında, Bush
yönetimi, muhafazakâr hareketi önce, ge-
leneksel, hegemonyacı (liderliğini kabul et-
tirmeye, müttefikleriyle biriikte davranma-
ya dayanan) dış politikayı bırakıp, tek ba-
şına ve askeri güce dayalı, emperyal birdış
politikayı desteklemeye ikna etti; fslami te-
rorizme karşı "Haçlı Seferi" (pardon savaş
diyecektim-Bush gibi benim de dilim sürç-
tü), Afganistan derken Irak'ın işgali nokta-
sına kadar, hemen her aşamada yalan söy-
leyerek peşinden sürükiedi.
Bush ve Cheney'nin Özel kalem müdür-
leri "ajangateskandalı" altında ezilir, yöne-
timin yalanlan ortaya dökülürken, bu yalan-
larla gerekçelendirilen Irak işgalinde ölen
ABD askerlerinin sayısı 2000'i geçti. Kat-
rina felaketi de aslında ortada "iç güven-
lik" adına hemen hiçbir şey olmadığını göz-
ler önüne sermişti. Bush yönetimınin, dün-
ya kamuoyunu etkilemesi için gönderdiği
diplomat Karen Huges'ün, Suudi Arabis-
tan, Türkiye, Endonezya, Malezya gibi ül-
kelere yaptığı ziyaretler fiyaskoyla sonuç-
landı (Slate 29/09, Voice of America,
26/10).
Derken, muhafazakâr kesimin ağır top-
lan, Bush'a başkaldırdılar. Önce, işkence-
yi kolaylaştıran bir yasa tasansını Kongre
geri çevirdi. Sonra Bush'un yüksek mah-
keme üyeliği için aday gösterdiği Miers
dinci kesim tarafindan rezil edilerek, çekil-
'Vagon Raydan Çıkıyor' mu?
meye zorlan-
dı. Aynı gün-
lerdedışpoliti-
kaçevrelerinin
önemli iki ismi,
Powell'ınyar-
dımcısı/söz-
cüsü, eski De-
niz Harp Aka-
demisi Başka-
nı Lavvrence
VVilkerson
New Ameri-
can Foundati-
on'da, Baba
Bush'un Ulu-
sal Güvenlik
Danışmanı
Brent
Scovvcrovv,
NevvYorker
dergisinde,
ABDdışpoliti-
kasının Che-
ney-Rums-
feld tarafin-
dan kontrol
edilen bir 'Kaba/'ın (karanlık güç) elinde ol-
duğunu ileri sürdüler. Bu eleştirilere göre,
bugünkü neocon güdümlü (emperyaO dış
politika değişmeli, dayatma, yerini mütte-
fikleriyle biriikte davranan bir liderliğe bı-
rakmalıydı.
Halbuki, ABD'nin lideriik kapasitesi, di-
ğer bir deyişle
hegemonyası,
sürdürülemez
hale geldiğı için,
imparatorluk
stratejisi günde-
me gelmişti. An-
cak, emperyal
strateji, hem
ABD'nin zaafla-
rını açığa çıkar-
maya hem de
onu uluslararası
alanda yalnızlaş-
tırmaya başladı.
Artık, hegemon-
yayı sürdürmek
de, imparatorluk
da olanaklı değil.
"Gidecek yer
yok"duygusunu
yaratan da bu.
Vebir
üçüncüsü
Bir başka be-
lirsizlik alanı da ekonomiye ilişkin. Gre-
enspan'ın FED (ABD Merkez Bankası)
başkanlığından aynlması, her ne kadar ye-
rine, Ben Bernake gibi, aynı akımdan bi-
ri atanmış olsa da, 1979'da Volcker'le
başlayan neoliberal, küreselleşmeci ve tü-
müyle mali sermayenin gereksinimlerine
uyumlu ekonomi politikaJan dönemine bir
nokta koyuyor.
Medyaya, örneğin New York Times'a
göre, "süreklilik" vaat eden Bernake, ide-
al tercih, Günde üç milyar dolar sermaye
girişine gereksinimi olan, "yabancılann
şefkatine muhtaç" bir ekonominin, Mer-
kez Bankası başkanı adayı için başka şey
söylenmesi de beklenemez. Ama burada
da, "her şey mükemmel havası" kısa sü-
rede, bir olasılıkla gelecek 18 ay içinde da-
ğılırdiyedüşünüyorum. Bernake'nin, enf-
lasyonla mücadeleye devam edilecek, As-
ya'da bir tasarruf bolluğu var, sermaye gi-
rişi sorun olmaz, vergi indirimlerini kalıcı
kılmak gerekir, ev piyasasında bir köpük
yok... saptamaları, dağılmanın nerelerden
başlayabileceğine ilişkin bir fikir veriyor.
ABD ekonomisinin sorunları, Greens-
pan'ın, 'daralınca likiditeyarat, hızlanınca
likiditeyi çek' taktiğini aştı. Bu taktik,
ABD'nin, Asya krizinden sonra, dünya
ekonomisinde, talep ve yatınm kaynağı
olarak lokomotiflik yapmasına, 2000'deki
borsa krizinin ve 2001 'deki resesyonun
derinleşmeden aşılmasına yardım etmişti
ama, tüm bu dalgalanmalann arkasında-
ki sorunlann (örneğin kapasite fazlası/ ta-
lep yetersizliği) çözülmesini de geleceğe
ertelemişti. Dahası, ABD lokomotif olma-
ya devam ederken, cari açık ve bütçe açık-
lan hızla büyüdü, borsa köpüğü delinirken
çıkan hava gayrimenkul piyasalannı şişir-
di, hâne halkının ev değerini nakde çevi-
rerek, tüketimini yeni borçlarla sürdürme-
sine olanak sağladı. Ancak bu arada son
derece kamaşık enstrüman'arla yaratıl-
mış, faiz artışlan karşısında kınlgan bir kre-
di köpüğü oluştu. Bunlann hepsi ve dola-
nn rezerv para konumunu koruma şansı,
dünyanın geri kalanının ABD ekonomisini
finanse etme kapasitesine endekslendi.
Bu sırada en büyük finansör ve ihracat-
çı Çin'de oluşmaya başlayan stok birikim-
leri, dünya ekonomisinde 2003 ve 2004'te
toparfanarak yüzde 9'a ulaşan ticaret bü-
yüme hızının, DTÖ'ye göre 20O5'te yüzde
6.5'e gerilemesi, daha şimdiden, birbiri ar-
dına dev havacılık şırketlerinin, General
Motors, Ford, Dephi gibi "küresel" ABD
şirketlerinin iflas etmeye başlaması,
FED'in cingöz (aslında sınıf bilinçli: 1979-
2004 arasında en üst yüzde 1 'lik gelir di-
liminin serveti yüzde 201, orta yüzde
20'ninki yüzde 15, en ait yüzde 20'ninki
yalnızca yüzde 9 arttı) para politikalanyla
ertelenen tüm sorunlann, dış politika ha-
talannın ağırlaştırdığı petrol krizinin yükü-
nü de taşıyarak, geri gelmeye başladığını
gösteriyor.
Bugünkü konjonktürde, ABD'nin eko-
nomik büyümesi, Bernake'nin çok güven-
diği Asya tasarruffazlasına dayanıyor. As-
ya'nın büyüme şansı da ABD ekonomisi-
nin tüketim gücüne. Ancak, Asya tüketici-
si tasarruflannı çözmeye, üreticisi de iç
pazara dönmeye başlarsa, hem IMF böl-
ge raporunda ima edildiği hem de geçen
hafta Asia Insight'ta dikkat çekildiği gibi
"fasarruf/az/as/" buharolupuçabilir. Volc-
ker-Greenspan-Bernake çizgisinin (neoli-
beralizmin) ise bu karmaşık soruna, erte-
lemek dışında bir cevabı olmadı bugüne
kadar. u ,?