23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30EKİM2005PAZAR CUMHURİYET SAYFA MÜZtK Müziği hekimliğe tercih eden Ferhat Göçer kendi adını taşıyan ilk albümünü çıkardı Türkülerdenatyalam• IstanbulTıpFakültesi'nikazanan Göçer'in müzikle yakından ilgilenmesi üniversite yıllarında başladı. Beşiktaş Kültür Merkezi'nin organizasyonuyla Anadolu'da 25 kentte konser veren Ferhat Göçer, klasik Batı ve Türk müziğini bir araya getirdiği çalışmalanyla Türkiye'de neo-klasik tarzın temsil- cileri arasına girdi. Göçer, "Benim hayalim klasik Batı eserlerini Anadolu etnik çalgılanyla yorumladığım bir konsept albüm yapmak. Ikincisi türküleri senfonik Batı tarzıyla icra edebilmek. Ben asıl buyum" diyor. HATİCE TUNCER F erhat Göçer adı yıllardır sahnelerde bili- niyordu. AJbümü olmamasına karşuı tür- küler ve aryalan yan yana getiren şarkıcı olarak giderek daha çok tanındı. Hekimli- ğinin yanı sıra yürüttüğü müzık yaşamın- da 11 'inci yılını dolduran Göçer, kendi adıy- la yayımlanan albümünde müzikal tarz dene- melerinden ömekler sunuyor. Doğan Müzık'in Gümüşsuyu'ndaki bina- sının şık terasında sohbet ettığimiz Göçer'le sohbetimiz sıra gecelerinden aryalara kadar uzandı. Urfa'da doğan Ferhat Göçer, anne ve babasının öğretmenlık görevi nedeniyle eği- timini çeşitli illerde sürdürebilmiş. KoNSERVATUVAR ECITIIVfl Lise eğitimini Izmit'te tamamladıktan son- ra Istanbul Tıp Fakültesi'nı kazanan Göçer mü- zikle yakından ügilenmeye üniversite yılla- nnda başlamış: "Iisedeyken koroda çahşmalanm ohıyor- du, ama müalde yakmdan ilgilenmeye üp fa- küJtesine girdikten sonra başladım. Ailede müzisyen oimasa da şarkı söyleyen, ut, tam- bur, bağlama gibi enstrüman çalan birileri oJıryordu. Türk sanat ve Türk halk müziği aityapısı olan bir afleden yetiştim, ama klasik Baü müziği eğitimi almak üp fakültesindeki arkadaştanmınyönlendinnesiyleoldu. Bu ko- nuda babamdan da uzun zaman elestiri ahna- marağmendevam ettim, Tıpfakültesinde öğ- renciüğin çok ağırkoşuOanvardı,herkes ken- djni bir sosyal aktiviteye verryordu. Biz de üç yıihk çok yoğun çahşmalardan sonra yavaş yavaş derslerden başunızı kaldırdık. Müzikle uğraşırken yeteneğimi fark etmeye başladun. TRT tstanbulGençMkKorosu'nabaşvurdum. 1985 yıünda üçüncü sınıftayken 15-16 arka- daş konservatuvara başvurduk, aramızdan kazanan 6 kişiarasında ben devardım. tstan- bul Deviet Konservatu\r an Şan Bölümü'nde önUsans eğitimi ahrken üp eğitimini de sürdür- düm. Tıp fakültesini tamamladıktan sonra Şanlıurfa Deviet Hastanesi Acfl Servisi'nde bir yıl mecburi hiznıet yapum. Döndükten sonra Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde asistanlık eğitimi yaparken konservatuvarda Ksans eğitimine devam ettim." ruz. tki seneiçerisinde bu projeieri gerçekieş- tirebüeceğimize inanıyorum." HİEKİMLİK Yoğun sahne çalışmalan sırasında hekim- liği de bırakmayan Göçer, Haydarpaşa Nu- mune Hastanesi'nde yan zamanlı çalışıyor. Hekımlikte çok yoğun çalışmasa da nöbetle- rini tutuyor. Hekimlik gibi sorumluluk iste- yen bir görevle müziği bir arada yürüten Gö- çer'in sanat yaşamında tıp eğitımınin büyük katkısı olmuş: "İkisini bir arada yürütmek çok zor, ama bekinıli^meslekiögretilerininmüzikîedeça- hşma stratejilerini beiiriemedeçok faydası ol- du. Genel cerrah hckinıliğinin yetiştirUme şartlançok ağırdır. Bu eğitim bana araşürma gücü, istatistiksel çahşma yeteneği, kendini beğenmeme, vakaya karşı önlem ahna, stra- teji belirleme, hıdı düşünebilme ve çabukka- rar\«Tebflnıc,proje \iirüteburoe)rteneğinika- zandırtn. Müzik beni j'avaş ya\aş işgal etti ve şu anda yaşamımın yüzde 90'uu oluşturuyor. Hay'anm,müziküzerinekuruhı vemüzikle ne- fes alıyorum, varhğum hissediyorum. Bir bo- ya küdesi düşünün, di\ elim kırmızı olsun. O bo\'anu) benim hücremeya\aş>a\aş nüfuzet- mesrvle geçen süreci düşünün. Şu anda o sü- recüı sonlanna yaklaşıyorum. Once boyama- ya başladı, sonra yoğunlaşü ve şimdi her şe- yiyle hücremin içinde akan smnın temelini oluşturuyor.'' Albüm tanıtım çerçevesinde, yeni bir pro- jeyle Beşiktaş KültürMerkezi'yle 20 kenti kap- sayan yeni bir turneye hazırlanıyor. "Dört Deniz Yolcuhığu" projesı Türkiye'nin deği- şik yörelerinden seçtigi türküler, şarkılar ve klasik yabancı eserlerden oluşan 25 parçalık repertuvarla dinleyicilerin karşına çıkacak. 4 AIbüm yan proje' P'erhat Göçer, kendi adıyla Ooğan Müzik (DMC) tarafından yayım- I lanan albümündeki 12 parça arasında bugüne kadarsahnede söy- lemeye çekindiği, söz ve müziklerini kendisinin yazdı- ğı 5 sarkj seslendiriyor. Ozan Doğulu'nun dûzenlemelerini yaptğı şarkı- larda Türkiye'den Yunanistan'a, Ispanya'ya uza- nan Akdeniz seslerinden yararianılmış. Nâzım Hikmet şiirinden Cem Karaca'nın müziklerini yapüğı "Çok Yorgunum Kaptan", Seferad gru- bunun daha önce yorumladığı geleneksel "Yas- tayım" şarkılan albümün dikkatçekici çalışma- fan arasında yer alıyor. Tanburi Mustafa Ça- vuş'un "Dök Zütfünü", Göçer'in klasik Türk mü- ziği, "Yemen Türküsü" de halk müziği sevgisi- ni yansıtyor: "Sahne benim varolduğum, ya- şadığımı hissettiğim r>yer.Yaklaşık3yıldıral- ^, büm yapma karan al- mıştık, ama sahne ça- lışmalannın yoğunlu- ğu ve aranjör aranma- sı nedeniyle uzadı. AJbümle var olan bir ekip olmadığımız için pek acele etmedik. Bizi var eden değil, çalışmalanmız destekleyen yan proje olarak albüm çıkarttık." ey ve utia Carııso Oahnelerde Itah/a'nın dünyaca bi- kJlinen aryalanndan Caruso'yu ney, ut, klarnet gibi Doğu'ya özgü enstrü- manlar eşliğinde söyleyerek ilgı çeken Göçer, bu yonımunu albümüne de ta- şıyarak bir hayalini gerçekleştirmiş: "Caruso, etnik saz- larunızia klasik Baü eseıierini yorumla- ma projemizin birör- neğİ. 'Mozart ın Egypt' diye Arap müziği ve enstrü- manlanyla Mozart'ı buluşturan bir çaaş- mavârdLBizdeTürk enstrümanlanyla benzer bir deneme yapmak istedik. Ba- na çokgüzel, çok ke- yifli geldi, dinleyen- ler deçok değişjk bu- luyoıiar. \ urtdışına gittiğimde nasıl kar- şılanacağuu merak ediyonım.Sahneper- formanslanmızda yabanakoouklanmızdan büyülenmeden çıkanı görmedim. O açıdan Avrupa pi- yasasma sunupgeiecektepkOeri görmek laznn." Albümünde projelerinden birer ör- nekle kendisini bir bütün olarak ifade etmeyi amaçlayan Göçer, "albümünün sahne performasından farklı olduğu" eleştirilerini sonraki albümlerinde aşa- cağına inanıyor: "Albümdesahnedeyap&klanmı sun- maya çahşüm. Kabul edilebihr bir şan tekniğigeoşürmeve çabşıyorum. Bu çiz- gi\i biraz daha popüier tarafa çekme çabası belki bendeki. Çünkü o zaman dinle- nebifirükoranmıartür- ma>a çaksıvDrsunuz,Al- bümün bir konsept al- bümü olması gerektiği- neinandmL Nasılon se- ne önce sahne çahşma- lanna başladığunda id- dialıdeğikertuaS>ümün dekendiiçerisindefark- h >olu olan bir çizgi ol- duğunu düşünüyorum. Ikiüçalbüm sonra bek- lenen ses şölenine dö- nüştürebOeceğime ina- nıyorum. Türkhe'de bir albümüngeniş krtfctere hitapedebümesiiçinge- rekfi unsuıian hesap ki- tap olarak masa başın- dayapıyorsunuz. Eleştirflerigöğüsleyip, biküğinizden çok fazia şaşmadan ashn- da hedeflediğnıiz nokta>a dirençk iler- lemeniz gereidyor. Benim hayaom kla- sik Baü eserlerini Anadohı etnik çalgı- lanvia vnnımlartıgını birkonseptaİbum yapmak tkmdsi türküleri senfonik Ba- ütarzAİaicraedebtmekBenasMbuyum." PAZAR ORHAN BURSALI Cumhupiyetin Riski Acaba Cumhuriyet'i seviyor muyuz, benimsiyor muyuz? Yani, Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Dev- leti niteiikleriyle Anayasa'da rfadesini bulan Cumhu- riyet'i? Net bir yanıt isterseniz, tabii ki hayır. Çünkü bu nrtelikler siyasaf planda ortak payda olarak, sanki zoraki bir arada duruyorlar.. Birileri lajkliği tutmuş, atmaya çaiışıyor.. Diğerteri, dünyada esen rüzgâriara boyun eğefek sosyal niteliğinin altına durmadan bomba koymakla meşguL Bazılan, demokrasiyi fazla görebiliyor, halkın ye- tjşkin olamayacağı kanaatinde; "sosya/t/yan/s"laeko- nomik koşullann arasında bir yerde, gerekli miktarda demokrasiyi derecelendirerek "uygun doz" ölçüyor.. Şüphesiz. Hilafet ve Islami Cumhuriyet peşinde koşanlar gırla; bir ayaklanyla iktidardan yararlanfyor- lar.. Hukuk ise güçlünün lehine işliyor. Hangisini ister- seniz? Mafya hukuku? Siyasal hukuk? Rüşvet huku- ku? Hukukun istediği ölçülerde hukuk? Seçkinler için hukuk? Cumhuriyet, tanımlanan nitelikleriyle ortak payda- mız olabilmiş değil henüz. Ne yazık ki.. Halbuki bu ortak payda üzerinde tartışmalan bitı- rebilsek, daha ileriye bakabileceğiz.. Ama gücümü- zü, enerjimizi bu kara deliklerde tüketiyoruz.. Bu açıdan, üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliği ülkeleriyle kendimizi kıyaslarsak, onlaria aramızda ne kadar büyük mesafe olduğunu görürüz. • • • Şüphesiz, bizi yiyip bitiren, çok belirieyici başka konular da var. örneğin, ûlkenin birliği konusu.. enerjimizi tüke- ten en önemli etken.. Aynlmak isteyenler var. Ama onlara önemli destek çıkan kanaat önderteri de az de- ğil.. bazılan, ünlü yazar vb. olmanın arkasına sığına- rak, onlan gerilla merilla, vatan edinmek için savaşan etnik grup olarak görmekte... Tamam, PKK terörüne karşı çıkıyoriar, ama demok- ratik yolu onlara hedeflerine ulaşabilmenin yolu ola- rak gösteriyorlar.. Bitmek tukenmez bir gerilimin ate- şi sürekli körüklenmekte.. Enerjimiz, bu ateş içinde de eriyip gidiyor... Türkiye'nin doğuşu, varoluşu, variığını sûrdüre- bilmesi konusu da ayn bir tartışma konusu.. Bu da entelektüel kapasitemizi harcadığımız diğerbiralan... Birilerinin hezeyanlan ve ilginçlik yaparak varolma çabalan derhal gazetelerimizde boy gösteriyor. Oxfordlu Ayşe Kadıoğlu ve benzerleri gibi. "Türk ulusal kimliğınin üç ötekısı" başlığını koyduğu ga- zete yazısını okuyorsunuz, Türkiye'nin varoluşuna duyduğu bu kadar derin nefretin kökenlerini merak ediyorsunuz.. Osmanlı'dan doğan bütün ulus devletlerin varoluş hakkı var, ama Türk ulusal devletinin, adına Türkler denen Osmanlı parçasının yok! Cumhuriyet'in kuru- luşuna durmadan küfümame.. Sadece kuruluşuna mı, Cumhuriyet ile birlikte ya- pılan devnmlere, önemli atılımlara da.. Mesela 1928 Harf Devrimi.. "Bu devrim ib -Fe- roz Ahmed'//? ifadesiyle- birgecede bütün birmil- let okuyamaz-yazamaz kılınmıştır" diyor. Düşünüyorsunuz, ne kadar iddialı bir söz.. FerozAh- med'in bu saptamasının doğru olup olmadığını beyin süzgecinden geçirme gereği duyulmuyor. Acaba ne kadan okur yazardı o tanhte milletin? Yüzde 10'u! Demek ki ilk "biiimsel" kılıklı palavra veya yalan ora- dan başlıyor. Okuma yazma bilen bu yüzde 10 azın- lığın yüzde 50'sinden fazlas/nın da Harf Devrimi'ni desteklediğini bilirseniz, ileri sürülen savın hiçbir te- meli olmadığını görürsünüz.. Şüphesiz Cumhuriyet, kurtuluş ve kuruluşuyla her zaman incelenecektir. Fakat, nasıl? Utanarak, sıkılarak, Türkiye'yi sürek- li tarihsel yargılayanlann aferinlerine ve alkışlanna sı- ğınarak mı? Revaçta olan popüier uydurukluğun yel- kenlerine rüzgâr basma çabası içine girerek mi? Biiimsel merakı bile öldürerek mi? Ülkemizde şüphesiz ki bilim var.. Ciddi bilim yapan- lar var.. Ama, bilim adına şariatanlık yapanlar da az değil.. • • • Ülkeyi kurtardılar, Cumhuriyet'i kurdular.. Bize dev- rettiler, biz ise bu kuruluşu sağlamlaştıramıyoruz. Si- yasetçisiyle, sözde bilimcısiyle, altını oymaya çalışı- yoruz.. Varoluş, ancak kendine güvenle gerçekleşebilir. Ama esen rüzgâr, 1950'lerden bu yana, başkala- nna güvenmeyi ön plana çıkardı.. Bu ülkenin kendine güveninin içine ettiler Işte Cum- huriyet'in en büyük riski.. obursali@cumhuriyetcom.tr Devlet Opera ve Balesi'nde üç yıl sözleş- meli korist sanatçı olarak da çalışan Göçer, kulüp]erde sahne almaya başladı. Türk mü- ziği ve klasik batı müziğinden örnekler sun- duğu prograrnlanyla ismini duyuran Göçer, kendi kurduğu Metropol Senforu Orkestra- sı'yla hazırladığı projelerle daha geniş seyir- ci kdtleleriyle buluşma olanağı buldu. Halk türkülerini şan tekniğiyle okuduğu "Anadohı Aryalan", Türk fîlmlerinin unuful- maz şarkılannı seslendirdiği "Küçük Şaria- larBahçea" konserlerini bir süre Profılo Kül- tür Merkezi'ndeki Tiyatro Kedi'de sundu. Daha sonra Beşiktaş KültürMerkezi'nin or- ganizasyonuyla Anadolu'da 25 kentte konser verdi. Geçen yaz aylannda ünlü Italyan tenor Andreas Safino'yla Harbiye Açıkhava Tiyat- rosu'nda birlikte aryalar söyleyen Göçer, kla- sik Batı ve Türk müziğini bir araya getirdiği çalışmalanyla Türkiye'de neo-klasik tarzın temsilcileri arasına girdi: "Konservatuvarda okuduğum yıflar Carre- ras, Domingo ve Pavorotti üçlüsünün parla- dığıdönemdLArkalanndanManoFrangoles, Alexsandro Safıno, Andreas Bocelli gibi po- püler klasik tarzın yüdızlan dünyada parlar- ken ontann bir parçası olma arzusunu duy- dum. Safino'yla birlikte sahne aknktan son- ra hedefun bu sanatçılaıia hep birlikte Tür- kiye'de sahne almak Safino'nun çok etkflendiğine şahit oldum. Aynı şekflde Mario Frangoles ile üçlü olarak sahneye çıkmamız an meselesi olacakür. Es- kiden çok uzak hayal ettiğinıiz projeyi şimdi adım adını gerçekleştirme yolunda ilerlrvo- ÜCBAL KAYNAR, ÎKÎNCÎ ALBÜM HAZIRLIĞINDA Müzisyen, yazar ve öğretmen T ngilizce öğretmenliğinin yanı sı- ±ra müzikten kopamayan tkbal Kaynar, uzun bir aradan sonra ikin- ci solo albümünü çıkarmak için yoğun bir çahşma içine gir- di. Gazetemizi ziyaret ede- rek müzik sektöründe kar- şılaştığı sıkıntılan anla- tan Kaynar 'la geçmişe doğru sohbet gerçekleş- tirdik. Uşak'ta doğan Kaynar, müzik sevgisini aile orta- mındakazanmış. Köy Ens- \ titüsü mezunu babasının \ mandolinle çaldığı şarkılar- dan etkilenen Kaynar, öğret- men okulunda mandolin, bağlama gibi çalgılarda kendisini geliştirmiş, korolarda solist olarak çalışmış. Es- kişehir Eğitim Enstitüsü Ingilizce Bö- lümü'nde okuyan Kaynar, halk mü- ziği ve halk oyunlan çalışmalannda yer almış. Yıllarca Eskişehir'de de- mokratik kitle örgütlerinin gecele- rinde müzik yapan Kaynar, 1995 yılında "Yasaklan Kaldır Ba- na" albümünü çıkanr. îstanbul'da Fenerbahçe Li- sesi'nde 8 yıl Ingilizce öğret- menliği yaptıktan sonra 2000'de emekli oldu. Müziğe ara verdiği dö- nemlerde Cumhuriyet'te ko- nuk yazar olarak yazılan ya- yımlanan Kaynar, Berfin-Ba- har, Insancıl, Güzel Yazılar dergilerindeki yazılannı "Ma- vflereSaküm Umutian" adlı kıtap- ta topladı. Etnik müzik tarzındaki şar- kılar söyleyeceği albümünün kayıtla- nna geçen günlerde başlayan Kay- nar, müzik şirketleriyle görüşmeler yaptığını anlatrı. VEFAT Merhum Halis Kaynar'ın eşi, Profesör Oya Başak, merhum Kaya Kaynar, Murat ve Şertf Kaynar'ın annesi, Affan Başak ve Süreyya Kaynar'ın kayınvalidesi, Ela Başak Atakan, Eda ve Esra Başak'ın anneannesi, Halis ve Faruk Kaynar'ın babaannesi, merhum Macit Karaca, Nevvare Korur, Gönül Karaca Peker, Osman N. Karaca ve Engin Aksel'in kardeşi, çok sevgili büyüğümüz PİRAYE KAYNAR vefat etmiştir. Cenazesi, 31 Ekim 2005 Pazartesi günü Bebek Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear