14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 EKİM 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Lars Von Trier'nin senaryosunu yazdığı, Thomas Vinterberg'in yönettiği 'Dear Wendy' bugün gösterimde Aman dikkat, şeytan doldurur! Dear Wendy / Yönetmen: Thomas Vinterberg / Senaryo: Lars Von Trier / Kamera: Anthony Dod Mantle / Müzik: Benjamin Wallfısch / Oyuncular: Jamie Bell, Bill Pullman, Michael Angarano, Danso Gordon, Chris Owen, Novella Nelson, Alison Pill / Danimarka 2004 (1 Film - Sır Film). Filmekımi'nde galası yapılan filmlerden Danımarkalı Thomas Vinterberg'in bugün başlayan "Sevgili Wendy"si, 3 yabancı (za- manla seriye dönüştürülmüş, 1969'un hasılat rekortmeni "The Love Bug - Aşk Böceği"nin yenı bir devam filmi olan "Herbie: Tam Gaz"; artık çoluk çocuğa ka- nşmış, maskeli ve soylu Meksika- lı kahramanımızın, mutlu aile ba- bası olarak bulaştığı yeni serüven- lerinı aktaran ve Banderas/Zeta- Jones çiftinı yenıden bır araya ge- tiren, Martin Campbell'ın yönet- tiği "Zorro Efsanesi"; "Tavuk- lar Firarda"nın yönetmeni Nick Park'la ekibinin yeni animasyonu "YVallace ve Gromit Yaramaz Tavşana Karşı", iki de yerlı (Ha- kan Algül'ün "Döngel Kârhane- si", Murat Aslanın "Maskeli Beşler"i) filmin göstenme gırdığı yeni haftaya bır Dogma esintisi ge- tirecek kuşkusuz. Dogma hareketl Hele Lars Von Trier'nin, "Dog- ville"le başlayıp "Washington"la tamamlanacak olan, ABDnın tan- hi-ahlaki temellerini sorgulayan "ABD-Fırsatlar Ülkesi" üçleme- sinin ikinci filmi "Manderlay"ın de önümüzdeki günlerde gösterile- ceği düşünülürse. Malum, modern sınemada önemli bır dönemeci ifade eden bir zamanlann Yeni Gerçekçilik akımını anımsatan birtakım ilkele- re dayanıp olabildiğince klişeler- ' Sevgili Wendy' VVestern türüne bir çeşit saygı olarak da algılanabilecek bir film. C,annes 98'de "Festen"le Jüri Özel Ödülü'nü alan Vinterberg'in filmografisinin vasat işlerinden biri izlenimini uyandıran "Sevgili Wendy", Dogmacılann yeni numaralara kalkıştığını örnekleyen bir silah tutkunu (ya da bağımlısı) Amerikalı eleştirisi. Popüler kültürden pek nasibini almamışa benzeyen Vinterberg'in delişmen fiskelerden, eğlendirici dokundurmalardan yoksun, ciddi yaklaşımıyla bütünüyle Amerikan değerlerini eleştirmeye odaklandığı, geniş zamanda ve Vahşi Uzak Batı dekorunda geçen bu film bir yanm başan. den kaçınarak, her türlü süs ve göstenşten ırak bir yalınhğı, do- ğallığı ve içtenliği esas alarak (ya- ni kamerayı omuza yerleştirip stüdyolardan sokağa ınerek, pro- fesyonellerin yenne amatör oyun- cularla çalışarak, müzik yerine do- ğal seslen yeğleyerek filan) film yapmayı savunan Dogma hareke- tinin başını çekmişti 1995 'te, Lars Von Trier'yle Tho- mas Vinterberg ikilisi. Dogma'nın çıkışından 10 yıl sonra Von Trier'nin yazdığı senar- yodan Vinterberg'in çektiği "Sev- gili VVendy", günümüzde ateşli si- lahlara adeta büyülenmişçesine kapılmış genç Amerikalılann si- lah tutkusu üstüne, Dogmacı zev- kiyle bezeli, alışılmıştan farklı bir deneme. Dogmacılann reisiyle, ki- milerince Dogma hareketinin baş- yapıtı sayılan "Festen - Şölen"in yaratıcısı çırağuıın elinden çıkma bu Zentropa yapımı filmde, 5-6 yıl öncesinin ilginç "Billy EUi- ofunun sevimli dansçı çocuğu Ja- mie Bell başrolde, ufak tefek ama bıyıklan terlemiş, yeniyetme bır Dick olarak. Estherslope denen, western ka- sabasından farksız, küçük, yoksul bir madenci kentinde yaşayan, yal- nız ve suskun Dick'e, zenci dadı Clarabelle (Novelle Nelson) bakar, madenci babası ölünce. Annesini de yıllar önce kaybetmiş Dick'ın günün birinde hediye olarak satın aldığı bir tabancayla önce kendıne güveni gelır, sonra yaşamı değişır. Derken çevresindeki onun gibi kaybetmeye aday, başka yalnız ar- kadaşlanna da bulaştınr silah tut- kusunu. Sakat Huey (Chris Owen) ile herkesuı dalgasını geçtığı karde- şi Freddie (Michael Angarano) ve tahta göğüslü Susan'la (Alison Pill) terk edilmış maden ocağında atış talimlerı yapan ve kendilerine Züppeler diyen bir çete kurar öksüz yetim Dick. "Silah sahibi ol ama asla kullanma" ilkesini benimse- miş bu yeniyetme aylaklar grubu- na ilaç gibi gelır silah taşımak, bü- yük bir özgüven sağlar. Ayn ayn ısimler taktıklan silah- lar, Züppeler'e ahlaki ve estetik ba- kımdan çok şey ifade eder, ama başta Dick olmak üzere tüm çete üyeleri sıkı birerpasifisttiraynı za- manda. Ne var kı öldürmenin oyun olmadığının bilincine varamayan bu son derece tehlikeli, pasif ist (!) gençlerin, filmin finalinde düze- nin temsilcisi şerif Krugsby'yle (Bill Pullman) çatışarak çevreyi savaş alanına çevirmeleri de kaçı- nılmazdır. iç sesln anlatımı Anlattığı masalsı öğeler içeren, eleştirel hikâyenin yeterince ikna edici olmasına özellikle dikkat et- miş yönetmen Vinterberg, bir iç se- sin anlatımına başvurmuş ve Dick'in VVendy adını taktığı taban- casına hitaben (ve sanki sevgiliye döktürülmüş aşk satırlanyla) yazıl- mış bir mektubu baştan sona oku- ması şeklinde kurmuş filmini. Sabah akşam Zombies grubu- nun melodilerini dinleyen, silah fe- tişisti Züppeler'i oynayan genç oyunculann yer yer epeyce çabala- dıklan "Sevgili YVendy"nin mesa- jını, "Özetle herkes, korktuğu için silah taşır" diyen, Clarabel- le 'in uyanık yeğeni Sebastian'dan (Danso Gordon) aldığımız, nahif ama sonunda kurşun şiddetine tes- lim olan bir gençlik melodramıyla uçan Red Kit şirinliği arasında gi- dip gelen, western türüne bir çeşit saygı olarak da algılanabilecek bu Dogmacı eserini biz ilgiyle seyret- tik. Ama ortalama seyircinin pek de hazzetmeyeceği, sıkıntılı daki- kalann ardından Sergio Leone'va- n, şiddet katsayısı yüksek bir final- de patlak veren Michael Moore di- daktizmi, Hollyvvood yapımı bey- lik aksıyon ya da romantik kome- di bağımlısı, sıradan sinemasevere ne kadar çekici gelebilir, bilinmez. Cannes 98 'de Jün Özel Ödülü'nü alan, sarsıcı "Festen"den sonra New York'ta çektiği "All About Love" fiyaskosunu geride bırakan Vinterberg'in filmografisinin va- sat işlerinden biri izlenimini uyan- dıran "Sevgili VVendy", ağır ve ok- kah tarafından olmasa da Dogma- cılann yeni numaralara kalkıştığı- nı örnekleyen bir silah tutkunu (ya da bağımlısı) Amerikalı eleştirisi. Popüler kültürden nasılsa pek na- sibini almamışa benzeyen Vinter- berg'in delişmen fiskelerden, eğ- lendirici dokundurmalardan yok- sun, cıddi yaklaşımıyla bütünüyle Amerikan değerlerini eleştirmeye odaklandığı, geniş zamanda ve Vahşi Uzak Batı dekorunda geçen bir yanm başan "Sevgili VVendy". İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Şansını keııcliıı yaraür mısın? Yıl 1984. Sudan'dakı sığınmacı kamp- lan. 26 Airika ülkesinin çaresiz sığınma- cılan bu kamplarda çile dolduruyorlar, ama hiç değilse can güvenlikleri sağlan- mış. Aralannda Etiyopyalı Yahudiler de var. Israil, Amerika'nın da desteğiyle bu Yahudileri Israil'e getirmek için bir ope- rasyon düzenliyor. Kamplardaki Yahu- diler uçakla Israil'e götürülüyor. Film Berlin'de üç ödül aldı. Bu işler yapılırken bir Hıristiyan an- ne 9 yaşındaki çocuğunu kurtarmak için onu da 'Yahudi gibi görünerek', giden topluluğa katıyor, küçük erkek çocuk, hiç de istemeyerek annesinden aynlıyor, bu topluluğa katılıyor. O, ar- tik Solomon'dur, kısaltılmış adıyla Şlomo olacaktır ve Tel Aviv'de bir Fransız sefarad ailenin edinihniş evla- dıdır. Ailenin iki çocuğu vardır ve bu karaderili Şlomo da 3. çocuklan ola- caktır. Kan koca çok iyi ınsanlardır, özellikle yeni annesi Şlomo'yu her yerde korumaktadır, ama Tel Aviv'de de açık bir renk aynmcıhğı vardır. Af- rika'dan gelen karaderili Yahudiler Is- rail'de açık bir aynmcılıkla karşılaş- mışlardır, hepsi de incinmiş, kınhnış, kendilerini dışlanmış bulmuşlardır. Dünyada dışlandıklan ve düşmanca tavırlarla karşılaştıklan için çok acı çeken Yahudiler, kendilerini benzer önyargılardan kurtaramamışlardır. Şlomo, büyüdükçe bu acılan daha çok duyacak, ama özellikle annesinin des- teğiyle bunlan aşmaya çalışacaktır. Küçük Şlomo her zaman Airika'da bı- rakmak zorunda kaldığı annesini öz- leyecek, ona kavuşmak için her yolu deneyecektir. Yaşam yeni seçenekler sunar Ama yaşam bize her zaman yeni se- çenekler sunmaktadır. Kimisini istediği- miz, kimisini hiç istemediğimiz bu se- çeneklerin içinde kendi yolumuzu bula- bilir miyiz? Şlomo, hiç kimseye açama- yacağı sırnnı, Yahudi olmadığını, sün- netli olmadığını ne kadar gizleyecektir? Yaşamdaki şansını nereye kadar sürdü- recek, kendi şansını yaratabilecek mi- dir? Radu Mihaileanu, 'Bir Şans Da- ha' fılminde bu trajediyi işliyor. Yaşan- mış bir olgudan esinlenen film, herke- sin başına değişik koşullarla gelebile- cek ikilemlerin toplumsal ve ruhbilim- sel yanlannı gözler önüne seriyor. Yer yer uzamış görüntüsü verse de bilmedi- ğimiz bir serüveni, Afrikalı Yahudiler serüvenini ilginç biçimde anlatıyor. BerlınFilmFestıvali'ndeüç ödül alan film, izlenmeye değer. Tffi»Türk Ceza Hukuku üerneği DONMEZER ODULU Türk Ceza Hukuku Derneği, büyük hukukçu Ord. Prof. Dr. Sulhi DÖNMEZER'in anısı- nı yaşatmak amacıyla "Dönmezer Yarışması" düzenlemiştir. Yartşma konusu : "Ceza Yargılaması Hukukunda Istinaf Kanun Yolu - Bölge Adliye Mahkemesi"dir. Yarışma sonucu, 10 Şubat 2006 tarihinde düzenlenecek anma töreninde ilan edilecektir. Yanşmada birinci olan çalışma sahibine, 5.000.—YTL ödül verilecektir. Yanşma birincisi ile övgüye değer çalışmalar, kitap halinde yayınlanacaktır. Jüri: Prof. Dr. Duygun YARSUVAT Prof. Dr. Uğur ALACAKAPTAN Prof. Dr. Erol CİHAN Prof. Dr. Erdener YURTCAN Prof. Dr. Köksal BAYRAKTAR Av. Zuhal DÖNMEZER - ÇAKIROĞLU Av. Önder ÖZTÜREL Av. H. Fehmi DEMİR Av. Fikret İLKİZ Yanşma Koşullan: 1) Yarışmaya 40 yaş altındaki bütün hukukçular katılabilirler. 2) Yanşmaya sunulacak bilimsel eserin en az 50 sayfa ve daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış olması gerekmektedir. 3) Hazırianacak eser A-4 kâğıdına, 1.5 satır aralığı ile yazılacaktır. 4) Çalışma 10 nüsha ve bir disket ya da CD ile birlikte gönderilecektir. 5) Yanşmaya katılmak isteyenler, çalışmalannı, en geç 15 Ocak 2006 tarihine kadar, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Dönmezer - Erman - Kunter Ceza Bilimleri Kriminoloji ve Insan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi'ne gönderebilirler. 6) Ayrıntılı bilgi için : 0212 - 227 44 80 / dah. 361 'e başvurulabilir. KEDIGÖZÜ VECDİ SAYAR Güllü Agop'un Torunları Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın'ın, sonradan Müslüman olmuş ve adını değiştir- miş Ermeni kökenliAgopVartanyan'ıntorunuolduğu- nu iddia etmiş, iktidar partısinden bir milletvekili. Tiyat- romuzun ilk ustalanndan Güllü Agop'un ailesinden gel- mek, olsa olsa bir övgü nedeni olabilir. Ama, milletve- kilimiz belli ki, Rektör Aşkın'ı aşağılamak için kullanmış bu sözcükleri. Meclis'te birbirlerine hakaret amacı ile Tıyatro yap- ma!" diye bağıran, yani tiyatroyu '/cü/ürie eş tutan mil- letvekillerini de tanınz biz. Rektör Aşkın'ın atalannın hem Ermeni, hem de tiyatrocu olduğunu iddia eden mil- letvekili, küfrün katmerlisine ihtiyaç duymuş olmalı. 'Istanbul-Hakkâri Sanat Köprüsü' ile başlayan, 'Van Küttür ve Sanat Festivali' ile devam eden serü- venimiz sırasında tanıştığımız, her seferinde yakın ilgi ve desteğini gördüğümüz Rektör Aşkın'ın maruz kal- dığı suçlamalardan aklanacağına kuşkum yok. Bir sa- nat dostunun, Güllü Agop'un torunu olmakla 'suçlan- ması' ne garip bir yazgıdır. Hafta başında, Istanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tıyatrolan'nın yeni oyunu 'IV. Murat'ın galasında, Tür- kiye Tıyatro Eleştirmenleri Birliği'nin Onur ödülü'nü alan 90 yaşındaki tiyatrocu Hagop Ayvaz'ı alkışlarken, Güllü Agop'u anımsamamak elde miydi? Ermeniliği bir 'karalama' nedeni olarak gören zihni- yet, Ermeni vatandaşlanmızın bu ülkenin kültür ve sa- natına kattıklan zenginliğin de farkında değildir elbet- te. Oysa, Türk tiyatrosu çok şey borçludur, Güllü Agop'lara, Hagop Ayvaz'lara... Kulis dergisini, tek ba- şına 40 yıl yaşatan Ayvaz'ı ödüllendiren tiyatro eleştir- menlerimizi kutluyorum. Söze tiyatrodan girdik, tiyatroyla devam edelim. En- gin Uludağ'ın yönettiği 'IV. Murat'\ izlemeye giderken kaygılıydım doğrusu. Turan Oflazoğlu'nun bu oyunu- nu sergılemek, bıçak sırtında bir yolculuğa çıkmak de- mektir. 'Devletin yüce çıkarfan' adına her türlü şiddet uygulamasını mazur gösterebilecek bir yoruma çok açıktır oyun. Bugüne dek izlediğim sahnelemelerden hep bu izlenimle aynldığımı anımsıyorum. Bu kez, yö- netmenin ve oyunculann yorumu, 'IV. Murat'm çelişki- lerini ve değişımini çok daha iyi irdelerken, iktidar tut- kusunun insanı nasıl değıştirdiğini, şiddetin nasl engel- lenemez bir sarmala dönüştüğünü vurguluyordu. Ulu- dağ, 'IV. Murat'ın şiddetini hem haklı, hem de haksız yönleri ile gösterip, denge kurmaya çalışan yönetmen- lerin düştüğü açmaza düşmemişti. Turan Oflazoğlu'nun oyunu belki de ilk kez doğru biryorumla sahneleniyor- du. Sultan Murat rolünde Hüseyin Köroğlu, bir çizgi roman kahramanını değil, bir insanı yorumladığının far- kındaydı. Aliye Uzunatagan'ın Kösem Sultan'ı, bir us- taya yakışır incelikler, nüanslar içeriyordu. Devlet Tiyatrolan, bakandan yedikleri tokadın etkisi- ni henüz attatamadı (pek kolay atlatacağa da benze- miyor) ama Istanbul Şehir Tiyatrolan, mevsime iyi başladı. Rumen yazar Matei Visniec'in 'Savaş ve Ka- dın' adlı oyununu, dünya prömiyerini yaptığı Avignon Festivali'nde izleme şansım olmuş, oyunu çok beğen- miştim. Zeynep Avcı'nın güzel Türkçesiyle dilimize ka- zandırdığı oyuna, yönetmen Ortıan Alkaya sinema- tografik bir derinlik kazandırmış. Yugoslavya iç savaşı- nı eksen alarak, 'istisnasız bûtün savaşçılann saldınsı- na uğrayan kadın kimliğini' ve 'savaş alanı olarak kulla- nılan kadın ctnsellığını' savunan oyunu Orhan Alkaya büyük bır başanyla yönetmiş. Belki de bunda Vısnıec gibi Alkaya'nın da şair olmasının rolü var. 'Savaş ve Ka- dın', lirizmle şiddetin bir arada var olduğu bir dünyayı anlatıyor. Biri Bosnalı birtecavüz kurbanı, diğeri Ame- rikalı bir psikiyatr olan iki kadının dünyasını.. Alkaya'nın rejisi, bize olaya hem içerden, hem de dışardan baka- bilme, olup bitenleri yargılayabilme olanağı sağlıyor. Aslı Içözü ve Gülen Karaman'ın oyunculuklan da, yö- netmenin yorumunu destekliyor. 'Savaş ve Kadın', yal- nızca iki kadının öyküsü değil, etnik kimliklerini yitirme- den bir arada, banş içinde yaşamış bir toplumun par- çalanmasının, daha doğrusu tecavüze uğramasının öy- küsü. Dikkatle izlenmesinde yarar var. Çok beğendiğım bir başka oyun da, yepyeni bir özel tiyatronun ürünü. Tıyatro Dot, seyirci ile oyuncuyu ay- nı uzamda buluşturan mekânıyla, büyük bir özenle ha- zırianmıştasanmıytavetıpkı 'Savaş ve Kadın'g\tx 'sert', çarpıcı bir oyunla geliyor karşımıza. Bryony Lavery'nin 'Donmuş' adlı oyununda Derya Alabora, Övül Avkı- ran ve Murat Daltaban mükemmel bir takım oyunu çı- kanyor. Bu başanda en büyük pay, yönetmen (ve tasa- nmcı) Mustafa Avkıran'a ait. Bu oyun da, 'Savaş ve Kadın' gibi bir tecavüzü konu alıyor. Tecavüzcü, teca- vüze uğrayan kız ve tecavüze uğrayan kızın annesi ara- sında geçen bu satranç oyununu kaçırmayın. Tiyatro- nun gücüne bir kez daha tanık olmak, iman tazelemek için... vecdisayar@yahoo.com BUGÜN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZÎ'nde ÎDSO konseri 19.30'da 'Bir Tenor Aranıyor' adlı müzikli komedi. (0 212 251 56 00) K Ü L T Ü R İ Ç İ Z Î K K Â M l L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear