22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 EKİM 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCÎ Dünya mirası îstanbul, sonradan görme zenginliğin kültürsüzlük gösterisine teslim ediliyor 'En yüksek' rüküşlük...Pazartesı sabahı (24 Ekim 2005) Boğaziçi kjyısındaki Çıragan Sara- yı'nda düzenlenen basın toplantısın- da masaya oturanlar, 'Istanbul'u ve 'Dubai'yı temsil ediyorlardı... îstanbul Büyükşehir Belediye Baş- kanı Kadir Topbaş, 2600 yıldır ke- sintisiz yaşanan bir kentin; üç impa- ratorluğuna başkentlik etmiş bir dün- ya mirasının ve mimarlık tarihinin yer yüzündeki en "görmüş geçir- miş" birikimlerini taşıyan bir uy- garlıklar merkezinin, "halkın seçti- ği yerel yöneticisP'ydi... Dubai Holding Icra Kurulu Başka- nı Mohammed Al Gergawi ise 1950'lere kadar yennde sadece "çöl kumları"nın bulunduğu petrol zen- gini bir ülkede "kralın atadığı şirket yöneticisP'ydi... Bu iki temsilci, dünyanın en köklü 'medeniyet'lerini banndıran Türkı- ye'de, 'demokrasi'yle göreve gelen Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile 'medeniyet tarihi'ni yenı yazma- ya başlayan Dubai'nin 'Veliaht Prens'i olan Al Maktum arasındaki "ön anlaşma"yı sonuçlandırdılar. Uluslararası kültür kurumlannın "insanüğın ortak değeri" saydığı Istanbul'un tepesine, aynı kurumlar- ca "insanüğın kültürel çöküşü"nü simgeledikJen ılan edılen gökdelen- lerden "en yükseğini" dikmeye im- za atıldı... Dubai'nin tam '60 misli' yaşındaki kentin belediyesini de 'beş- te bir' oranında ortak ederek... 'Hazmedllemez' söylemler Hafta başından beri bu ortaklık içın 'görüş'lerimiz soruluyor... Bogazıçı manzarasına "tamamen hâkim olabilmek" için Levent'ten 300 metreye tırmanacak dev gökde- lenlerin, sadece eşsiz silueti bozmak- la kalmayacakları; zaten yetersiz olan ulaşım altyapısıyla artık "tıkanmak üzere" üzere olan teknık altyapıyı da çökerteceği, kim bilir kaç kez yazıl- dı; söylendı... Buna karşın Dubai Holding'in say- falan ve ekranlan kaplayan reklam- lanndan 'etküendikJeri' bellı olan kimi gazete ve TV'lerde ise ya hiç yokuz ya da ancak 'karşı göriiş' adı- na birkaç cümlemizle vanz... Bu gibı medya temsilcilerimiz, ör- neğin aynı holdingin "Alışveriş kül- tflrünüzü değiştirmeye geliyonız" demesini bile 'hazmedilemez' bul- KİM KİME 'KENT'l ÖĞRETECEK? 2600 yaşındaki İstanbul'a (üstte) 'alışveriş ve yaşama mekânı kültürü' öğretmek (!) için gelen Dubai, (sağda) en çok 50 yıllık geçmişi ve bu görüntüsüyle 'tarihi kentin' ne anlam taşıdığını elbette bilemez... duğumuzu hiç önemsemiyorlar. Ticarettekı geçmişi de en fazla 100 yıl önce Basra'daki küçük balıkçı kö- yünden inci almaya gelen Hintli de- niz tüccarlanna dayanan 'Dubayy'ın, dünyanın en ünlü Kapalıçarşrsını in- sanlığa yüzlerce yıl önce armağan et- miş ve tarihin en eski "çarşı-pazar gelenekleri"nin yaratıldığı Istan- bul'da "ahşveriş kültürü dersi" ve- remeyeceklerinı söylememızden bile etkilenmiyorlar... Hele şu 'modernleşme' peşindeki çevreler, aynı reklamlardakı"Yaşam alanlarınızı baştan yaratmak için geliyonız" söylemıne de hiç orah de- ğiller. Yeryüzünde "yerleşik ya- şam "ın ilk başladığı topraklann in- sanlanna, henüz 50 yıllık ve 'yapay' bir "yaşam alanı"na sahip olanlann daha saygılı yaklaşmalan gerektiğini sanki anlamak bile istemiyorlar... Böylesi bir aymazhğa tepkimizin, "Arap sermayesine" karşı olma- mızdan değil, aynı sermayenin gök- delenlerindeki "uygunsuz niye- ti"nden kaynaklandığmı ise 'deli- kanlı'lann semtı Kasımpaşa'dan ye- tişen Başbakan'a bile anlatamıyo- ruz... Bu gibi "kente karşı suç" anıtla- rının öncülerinden sayılabilecek 'Gökkafes', 'Parkotel' ve son gün- lerde de 'Cevahir istanbuT gibi, sa- hıpleri 'Türk' olan "ayncalıku imar darbesi" öraeklenne de çok daha sert eleştınler yönelttiğımizi anım- satmak bile kaygılanmızın "paranın kaynağı n ndan değil, 'imansızbğın- dan' kaynaklandığını kanıtlamaya - nedense- yetemiyor... Örneğin Erdoğan, yok olmak üze- re olan tarihi Süleymaniye semtinin ya da Zeyrek'teki dünyada eşi olma- yan tarihsel sivil mimarinın yıkım- dan kurtanlarak kültür ve turizm mer- kezine dönüştürülmesı; Tarlabaşı ya- maçlanndaki evrensel güzelliktekı eski dokunun, zarif evleriyle ve öz- gün sokaklanyla onanlarak yıne "tu- rizm rantına kazandınlması" gibi projelen, bu 'Müslüman' yannmcı- lara teklif edemez miydi? Yine de bunu Kadir Topbaş hâlâ önerebilir ve 'Gayrimenkul Yatınm Ortakhğı'nın öncelıkli amaçlan ara- sında "tarihsel gayrimenkullerin yaşatılarak kurtanlması"na yer ve- rihnesini isteyebilir... Rüküs'lüflün mlmarlsi Evet... Istanbul'un en değerli ye- rindeki "kamu mülkiyetinde" bu- lunan bir arsaya, "sonradan görme bir zenginliğin yarattığı şımanklık abideleri" dikılmek ısteniyor... Ku- lelerin 'burgu' şeklındekı tasanmı da kamuoyuna bir "estetik gösteri- si" olarak sunuluyor olsa bile, sanki kafamıza 'burularak' sokulan en bü- yük "rant çhileri" gibiler... Nitekim bundan bir 'mimar' olarak Kadir Topbaş da 'huzursuz' olmalı ki kuleler için "bu onların bayali" dedikten sonra şunlan söy- lüyor; "Arsadaki 146 bin m2'lik inşaat hakkı düşey değil, yatay da kullanılabilir..." (Hürriyet-25 Ekim 2005) Bu açıklamaya rağmen medyada ve reklamlarda "akıllı binalar" olarak da tanıtılan "ışıltılı gökde- lenler" için "Avrupa'nın en yük- sek kuleleri" diye göğüs kabart- mak ise övünülecek bir başan de- ğil; "yüz kızartıcı" bir talihsizlik... Çünkü, hıçbır Avrupa kentinde, alt- yapıyı böylesine zorlayacak; kentin kimliğinı böylesine bozacak; ama- cı sadece "emlak ve ticaret rantı" olan ve mimarisi de her yönüyle "kültür yoksunu bir gövde göste- risi"nın ürünü oldugu anlaşılan böylesine 'rüküş' gökdelenlere izın verilmez... Hele, yapılacağı bölgedeki kent- sel yaşam dengelerini altüst edecek böylesi yapılar için, en azmdan yer seçimindeki "akıl dışılık" nede- niyle 'akılb' falan da asla dene- mez... Dubaililerin en çok övündükleri binalan, yapay bir adaya kurulan 320 m. yüksekligındeki 'Burj Al Arab' oteli, yani denizin üzerinde- ki 'Arap Kalesi' Miktan belirsiz altm ile bir o kadar kristalüı kulla- nıbnası da üretime ve alın terine da- yalı olmayan, kolay bir zenginliğin göstergesi... Işte bunlarla 'ünlenen'ler, tarihi bir kentin ne olduğunu; uygarlıklar birikimine dayalı bir kültürel kent kimliğinin ne anlam taşıdığmı el- bette bilemezler. Ancak bunlan bil- mesi gereken bızım yöneticilerimi- zin ise îstanbul'u her şeyden önce "Îstanbul gibi" imar etmek ve ge- liştirmek yıllardır akıllanna gele- miyor. Bu aymazhk, vaktiyle Türkiye'yi "küçük Amerika" yapma söyle- minı yaratmış, 12 bin yıllık birikim- lenmızin yerine 200 yıllık bir geç- mişın kimliksiz zenginliğine öykü- nülmüştü. Şimdi de benzer anlayış, îstanbul'u sadece Dubai değil, Uzakdoğu'nun "sömürge kentle- ri"ne de benzetmeye çalışıyor... Etkinlik Kartal Hasan Âli Yücel Kültür Merkezi'nde Rıfat Ilgaz anılıyor Kültür Servisi -Yazar ve şair, 'sınıfın mimli ozanı' Rıfat Dgaz, 30 Ekim Pazar günü 13.00'te Kartal Hasan Âli Yücel Kültür Mer- kezi'nde düzenlenen 'Toplumsalcı Türk Ya- zını ve Şiirinde Rıfat Ilgaz Gerçeği' başlıklı panelle anılacak. 1993 yılında îstanbul'da yaşa- ma veda eden, şiir, tiyat- ro oyunu, roman, fıkra, öykü, anı türlerinde se- vılen yapıtlara imza atan Ilgaz, 1940 toplumcu şairler kuşağmın önde gelen adlarmdan biri ol- masının yanı sıra, çok sayıda filme kaynak olan 'Hababam Sınıfı' adh romanıyla tammyor. Aydınlanmacı - Hü- manist Felsefe Sanat ve BUim Girişimi, Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi ve Çınar Yayınları'nm işbirliğiyle düzenlenen panel, 13.00'te Ali Ek- ber Ataş'ın açılış ko- nuşmasıyla başlayacak. 13.05-13.25 arası yapı- lacak belgesel saydam gösterisinde,' sınıfın ef- sanesini' Aydın Ilgaz anlatacak. 13.25'te söz bu kez çocuklann ola- cak: Küçükler Rıfat Il- gaz'dan şiirler okuya- caklar. 13.40'a dek sürecek aradan sonra, etkinlik Vehici Timuroğlu, Ön- er Yağcı, Mehmet Say- dur ve Müslim Çelik'in konuşmacı olarak katı- lacaklan bir söyleşiyle sürecek. 15.10 - 15.40 arasında Nevzat Kara- kış, dinletisiyle etkinli- ğe renk katacak. Kara- kış'm ardmdan Zeynep Aliye ile Hasan Taşçı, Rıfat Ilgaz'ın şürlerin- den bazılarını okuya- caklar. (0 216306 37 00) AKBANK SANATB BORUSAN CANAN PAK SEMA - BARBAROS ÇAĞAPHILIPS •tınt P«OJE Y Ö N E T I M TEKFH6MMI İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 9. Uluslararası İstanbul Bienali'nin gerçekleştirilmesindeki katkıları için özel Proje Destekçilerine teşekkür eder. ABDİ İBKAHtM TURKCELL AYGAZ biletter www.biletuc.com [L. rasmi konaklsma | AtARMARA ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sanatçımn Görme Eylemid) Buda'nın, "Gözleri kapalı iken göremeyen, göz- lerini açsa da bir işe yaramaz" yolundaki tümce- sini, sanatçı için şöyle uyariamak sanınm olasıdır "Yaratacağını gözleri kapalı iken göremeyen sanat- çımn gözlerinin açık olması, birişeyaramaz!" Ya da, biraz daha genişleterek, belki şöyle diyebiliriz: "Ya- ratısını ve ona vereceği biçimi gözleri kapalı iken gö- remeyen sanatçımn gözleriniaçtığındayapabilece- ği, genelde sadece dışanda karşılacağı biçimleri taklit etmek olacaktır..." Buda'nın işaret ettiği 'gözlerikapalı iken görebil- me' durumu sanata uygulandığında, sanatçımn iç dünyasındaki malzemeyle, daha somut deyişle bi- rikimle kendi bilinç düzeyine yansıtabildikleridir. Bu birikim, sanatçımn deneyimlerinden ve kendi- ni eğitme yoluyla edindiklerinden oluşur, yoksa salt esinlenme düzeyinde kalan ya da duygularla sınır- lı bir konum değildir. Prof.Dr. Tevfik Fikret Uçar'ın daha önce bu sütunlarda tamtmaya çaiıştığım 'Görsel lletişim ve Grafik Tasanm' başlıklı, çok önemli eserinin hemen başında söyledikleri, sözü- nü ettiğimiz birikime daha bir açıklık getirebilecek niteliktedir "Görünen her şey kendine has bir dil, algısalbiryapı ve derinlikle varolur, bu varoluş ay- nı zamanda biriletişim boyutunun dayaratılma sü- recidir... Göstergeler yoluyla iletişim kuran insan, aynı zamanda sembolik bir algı-iletişim yolu da ya- ratmış ve bu sistemi yoğun biçimde kullanmıştır. Ancak iletişimin bu aşamasında semboller bir ka- pı gibidir, gerekli bilgi, sezgi ve duyariılığa sahip olanlarbukapıyıaçarve öz'eulaşır. Algılama vean- lama süreci, temelinde bir bilgi ve duyariılık altya- pısına ihtiyaç duyar. Aksi takdirde tüm simgeler, iz- leyen için yüzeysel bir boyutta yer alır ve hiçbirza- man '0 kapı' açılmaz..." Prof. Uçar'ın daha çok sanat eseri ile karşılaşan izleyici bağlamında yaptığı bu saptamalar, sanat- çımn eserini kendi iç dünyasında görebilme eyle- mi için de aynen geçerlidir. Çünkü özgünlüğün ta- şıyıcısı olabilecek, sanatta 'yegâne'yi, 'biricikolan'\ üretebilecek olan sanatçı, sadece simgelerini bel- li bir bilgi ve duyariılık zemininde oluşturabilen sa- natçıdır. Mihaly Csikszentmihalyi ve Rick E. Robinson tarafından 1990 yılında J.Paul Getty Müzesı (J. Pa- ul Getty Museum) ve Getty Sanat Eğitimi Merkezi (Getty Center for Education in the Arts) için kale- me alınıp Getty Vakfı'nca basılan "Görme Sanatı - Estetik Karşılaşmaya llişkin Bir Yorum" {'The Art of Seeing - An Interpretation of the Aesthetic Enco- unferO adlı eserde, yukarıda sözü edilen 'bilgi ve duyariılıkzemini' üzerinde ayrıntılı olarak durulmuş- tur. Bu önemli kitabın 'Estetik Deneyime llişkin Bir Kavramsal Model' ('A Conceptual Model of the Aesthetic Experience r ) başlıklı birinci bölümünde, bir karşılaştırma bağlamında olmak üzere, şöyle denilmiştir "Ancak, duyusal donanımımızın potan- siyel yarariannın uygulamaya dönüştürûlebilmesi için, duyulanmızın eğitilmesi ve bir düzene konul- ması şarttır, örneğin tat alma duyumuzun kaydet- tiği gelişme sayesinde, yenilebilir gıdalan zarariı maddelerden ayırabilmekteyiz... Bunun gibi, bey- nin gelişmesinin bir ürünü olan düşünme yetisi de, ömeğin bir bilim ya da bir felsefe gibi, düşünme- nin düzenli süreçleri içerisinde gerçekleştirildiğin- de, haz kaynaklannın en güçlüsüne dönüşebilmek- tedir..." Kitabın yazarları, doğrudan görme eyleminin kendisi konusunda da şöyle demektedirier: "Insa- nın varoluşunun parametrelerini tanımlayan çeşitli duyular arasında görebilme yetisi, devbirevrimsel dönüm noktasıdır, çünkü bu yeti, canlı organizma- ya çevresi hakkında, o çevre ile fiziksel ilişki kurmak zorunda kalmaksızın aynntılı bilgi toplama olanağı- m sağlar... Fakat eğitim sürecinden geçmediği tak- dirde, gerekgörmeyetisi, gerekse görüleniyorum- layabilme yetisi durağan kalır..." Bu noktada konu, görme eyleminin salt fiziksel yanını aşmakta ve bu eylemin bilgi yoluyla yönlen- dirilmesi alanına girmektedir. Bir dahaki yazımda bu eylemi sanatçı açısından ömekleriyle irdeleme- ye çalışacağım. e-posta: acem20<§ hotmail.com ahmetcemalta superonline.com BUGUN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.00'de tDOB'den 'Sihirli Flüt' operası. (0212 251 56 00} M AKBANK KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.00'de Arnaldur Arnabon(gıtar) dinletisi. (0212 252 35 00) • BABYLON'da 21.3O'da Direc -1 konsen. (0212 292 73 68) • tFSAK'ta. 19.30 ve 20.15'te Ab" Nabi Kıran, Sebahattin Özveren, Tülin Dizdaroğlu, Yücel Tunca, Metin Avda'nın saydam gösterisi. (0212 292 42 01) M OSMANLIBANKASIMÜZESİ StVE>L4SI'nda 19.00'da 'Champollion, Mısır Için Günce' adlı belgesel filmin gösterimi. (0212 334 22 70) • tTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 21.00'de 'Kalbin Duraksamalan/Le intermittenze del cuore' adlı filmin gösterimi. (0212293 9848) Tarihi tnna tiyatro sahnesi ohıyor • ANKARA (AA) - Türkiye'de birçok sanatçının yetiştiği tarihi konservatuvar binası tiyatro yapıtlanna ev sahipliği yapmaya • hazırlanıyor. Mamak Belediyesi tarafindan kültür merkezine dönuştürülen bina, arahk ayında Devlet Tiyatrolan ailesine katılacak. Aynca, Devlet Tiyatrolan'nın temeli 1998 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafindan anlan ve yapımı süren yeni sahnesi de gün sayıyor. Başkentin en büyük tiyatrosu unvanını taşıyacak Çayyolu'ndaki sahnenin de aralık ayında perde açması tasarlanıyor. Toplam 567 seyirci kapasiteli tiyatro, 7 bin metrekare kapalı alan üzerine kurulu. Tiyatro binası, sanatçı soyunma ve çalışma odalan, prova salonu, protokol konuk odası ve kafeteryalanyla bir kültür ve sanat merkezi özelliği taşıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear