02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 EKİM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET EKONOMI [email protected] Yeşil sahalarda da küreselleşmenin etkisini göstermesiyle, şirketleşen kulüpler markalaşmaya yöneldi Futbolda 80 sonrası milat oldu ŞlRKETLERDEN TEMEL PETEK; Avru- pa'nın bal üreticisi ülke- lerinden sonra Cezayir'e ihraç ettiği temel petek ve ancılık malzemeleri ile Afrika pazanna da adım attı. Şirket, Etiyop- ya'ya ıhracata başladı. ÇANAKKALE SERAMİKve Ka- lebodur, mutfaktan banyoya her mekânda kullamlabilen "Colour Fusion" serisiyle tasarımda renkle- rin önemini gözler önüne seriyor. Colour Fusion, yeşil, leylak, gri, turuncu, mavi ve bej renkleriyle ge- niş bir renk çeşitliliği de sunuyor. TNT EKSPRES'in Bilgi îletişim Hizmet- leri(ICS), Avrupa Ka- lite Yönetimi Vakfı (EFQM) tarafindan "Avrupa Kalite Ödülü"ne layık görüldü. TNT Ekspres'e ay- nca "liderlik ve amacın tutarhlığı" anlayışın- da göster- diği başandan dolayı ek bir ödül daha verildi. ARAS Holding Yönetım Kurulu Başkanı Celal Aras, Antu.com- Fenerlist Taraftar Ödülleri kapsa- mmda, Koç Holding Yönetim Ku- rulu Başkanı Mustafa Koç ve Ka- ra Kuvvetleri Komutam Orgeneral Yaşar Büyükamt'la beraber Fener- bahçe'ye "Hep Destek Tam Des- tek Ödülü"ne layık görüldü. FUTBOLUN EKONOMİSİ -3- MUSTAFA SÖNMEZ 1980'lerden sonraki dönem hem Türkiye kapitalizmi için milattır hem de futbol endüstrisi için. Dün- ya kapitalizmiyle artan entegras- yon, dış kaynağa dayalı bir ekono- mik büyüme dönemini başlatırken "ülke imajı", "ülke markası" da önem kazandı. Futbol, ülke olarak bir "marka" olmak için tüm dünyaya etki eden bir alandı ve Türkiye futbolu seven bir nüfusa sahipti, bu araç üstünden belli hedeflere ulaşmak çok olası gö- rünüyordu. Dahası, 12 Eylül sonra- sı depolitize edilen toplumda, yeni kuşağı, 1980 öncesi kuşaktan kopar- mada, önemli bir rol oynayabilirdi "futbolmania.." Portekiz'i yıllarca "3F" ile, yani fado (arabesk), fiesta (eğlence) ve futbol ile yönettiğini saklamayan Salazar'ın bu formülü, biçim değiştırse de birçok ülkede et- kılı oldu, tabii kı bızde de... Işe, stat- lann zemininden, çimlendirmeden başlandı; kulüplere futbolu endüstri- leştirip globalleştirmeleri için daha çok teşvik, daha çok imkân tanındı. Sermaye hareketlerine serbesti geti- ren düzenlemeler, futbolda işgücü ve sermaye akışlannı da kolaylaştırdı. Gelışen borsa, futbolun şırketleşme- sine ve yeni kaynaklara kavuşması- na yol açarken devletin statlan bü- yük kulüplere 49 yıllığına kiralama- Devletin stadlan büyük kulüplere Idralamasıyla yüksek rantiar ikram edildi. sı, Istanbul'un en yüksek rantlı böl- gelerindeki bu yapılardan yüksek rantlann ikramıydı aynı zamanda.. TRT'nin yayın tekelinin kaldınla- rak özel televizonculuğun mantar gi- bi çoğalması, naklen yayına talip on- larca medya girişimcisi ve rekabet yarattı. Fransa'da 230 milyon dolar, Almanya'da 300 milyon dolar, îspan- ya'da 285 milyon dolar olan yayın geliri Türk futbolu için tam 465 mil- yon dolara bağlanmıştı. Bu yayın geliri lig takımlan için bir havuzda toplanıp her kulübün ya- rarlanacağı şekilde dağıtılınca ku- lüpler arası eşitsizlik ve kutuplaşma- ya da görece bir fren umuldu. Ama pek de öyle olmadı. Endüstriyel ve global futbol, bekleneceği gibi, yine Istanbul'un üç büyük kulübünün, bi- raz da dördüncü büyük sayılan Trab- zonspor'un iddiası halinde kaldı. 1990'h yıllar boyunca, "acak pa- ra" ile de olsa, büyüyen Türkiye eko- nomisi 2004'te 300 milyar dolarlık milli gelıre, kişi başına gelir de 4 bin dolara ulaştı. Bu, maç biletlerini yük- sek tutmanın, kombine biletle nakit gelır sağlamamn ımkânını da getır- di. Artan kişi başına gelir ve artan reklam harcamalan, futbol kulüple- rine olağan dışı kaynaklar sağladı. Bu kaynaklarla daha çok seyirci çe- kecek yıldız yabancı futbolcu istih- damına kaynak akıtan futbol endüst- risi, buyatınmı- nın karşılığım da almaya baş- ladı. Buna, AB'ye uyumun gereği çıkanlan telif yasasrnın kulüplere sağladı- ğı royalti gelirleri eklendi. Birçok fir- maya logolann kulla- nılması karşılığı lisans verüip royalti geliri ahndı. Aynca, hisseleri tMKB'de işlem gören şir- ket kuruluşlannın da kaynak yaratması yolu denenmeye başlandı. FB ve BJK, Dıgitürk'te ken- di TV kanallannı kurma ve reklam pastasından daha çok pay ahna çaba- sına girerken bahis sek- törüne giren "Iddaa" gibi yeni alan- lardan, kulüplere ek kaynaklar gir- meye başladı. Büyük reklamverenle- rin sponsorluk üstlenmeleri ise sek- töre yeni kaynaklar sağladı. FB arayı açıyor Görünen o ki, "dört büvükler" arasında, global futbol endüstrisinin gereklerinı anlayıp icra etmede, her kulüp aym başanyı gösterebilmiş de- ğil. Bunu en iyi başarmış kulübün Fenerbahçe olduğu söylenebilir. Di- ğer büyükler, bunu gerçekleştireme- dikleri için FB ile aralannın hızla açıldığını fark etmekte, bundan do- layı da giderek büyüyecek bir krizle yüz yüze görünmekteler. Nitekim bu sezonun henüz başla- nnda Trabzonspor'da başlayan çö- zülmeyi, BJK'deki kriz izlemekte, GS'nin de hiç rahat olmadığı açık... DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ / ERGİN YILD1ZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglua gmail.com Gelişmeler, Bush ve Beşar rejimle- rinin bir "dance macabre"a başlamak üzere olduklannı düşündürüyor. Geçen hafta bu "ölümcül dans" için sahne ku- rulmaya başladı. Sahne hazır BM Güvenlik Konseyi 1595 No'lu ka- rarı bağlamında ve eski Lübnan Başba- kanı Refik Hariri'nin öldürülmesini so- ruşturmak üzere, Alman savcı Detlev Mehlis başkanlığında kuoılan uluslara- rası komisyon raporunu 19 Ekim'deya- yımladı. Rapor bu suikastın Lübnan ve Suriye gizli servislerinın bilgisi dışında gerçekleştirilmesinin olanaksız olduğu- nu ılen sürdü, Suriye Devlet Başkanı Be- şar Esat'ın küçük kardeşi ve kayınbira- derinisuçladı, sorumluluğu Beşar rejimi- nin kapısına koydu. Ancak rapor kesin kanttlar ortaya koyamadı, soruşturmanın derinleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Beşar, daha önce CNN'e verdiği bir dernecinde, komisyonun sonuçlarını kabul ederek işbirliği yapmaya söz ver- miş olmasına karşın Suriye rejimi, Enfor- masyon Bakanı'nın ağzından, raporu "Suriye düşmanı güçler tarafindan ha- zırianmış".. "komplo ürünü" olarak ni- teledi ve reddetti (El Cezire, Haaretz). Etkili Alman dergisi, Der Spiegel de ra- porun en önemli tanığı Suheyr-Sadık'ın sabıkalı birdolandıncı olduğunu, yaz so- nunda bir gün Paris'teki çocuklanna te- lefonda "Ben milyoner oldum" dediği- ni aktararak (22/10/05) raporun üzerine gölge düşürdü. ABD'nin BM temsilcisi BoKon, rapo- run çok önemli ve ağır suçlamalarla do- lu olduğunu, Suriye'nin ise gereken iş- birliğini sunmadığını ileri sürdü. Bush, Dışişleri Bakanı Rice'tan, BM dışişleri bakanlannı acilen toplantıya çağırması- Beşar Rejimi Sonun Başlangıcmda nı istedi. Ingiltere Dışişleri Bakanı Straw, toplantının bir an evvel yapılması gerek- tiğini, böyle bir raporun masada bırakı- lamayacağını söyledı. (The Guardıan 22/10) Gözferimizin önünde Irak savaşı ön- cesini anımsatan bir senaryo şekilleni- yor: Ağır itham altında bir Arap rejimi, soruşturmalar ortaya ilk bulgulan çıka- nyor, rejimin BM ile yeterince işbirliği yapmadığını ileri sürüyor, ama kesin ka- nrtlar ileri süremiyor. Rejim bulgulan şid- detle reddediyor. ABD ve Ingiltere, yap- tınmlar koymak için konuyu BM Güven- lik Konseyi'ne taşımaya hazırianıyor. Raporun açıklandığı günlerde, UPI'da bir yorum ABD güçlerinin sınır ötesi ope- rasyonlarda Suriye güçleriyle çatışma- ya girdiğini bildirirken (17/10) The New York Tımes, Suriye'de muhalefet güçle- rinin ortak bir cephe oluşturarak hare- kete geçtiğini, "Beşar'a karşı demokra- tik ve liberal birseçeneğin" var olduğu- nu yazıyordu (20/10). SüreHII savaş falan... Evet, Irak savaşı öncesini anımsatan bir senaryo şekilleniyor, ortaya konan iddialar da aynı derecede belirsiz ve gü- venilmez, ancak, bu kez, senaryonun genel bağlamı, daha belirgin. ûmeğin, raporun açıklandığı gün ABD Dışişleri Bakanı Condi Rice, Senato Dış llişkiler Komisyonu'na, Bush yönetiminin ama- cının başından beri "Ortadoğu'yu yeni- den düzenlemek olduğunu" açıklıyor "Suriye'ye ilişkin birrejim değişikliği se- çeneğinin masada olduğunu" vurgulu- yor (The VVashington Tımes, 20/10), Se- natör Chafee'nin "Suriye ve Iran top- rağında bir şeyler olursa başkanın Kongre'ye dönüp savaş yetkisi isteme- si gerekeceğine" ilişkin sorusuna, "bu yetkinin 11 Eylül'den sonra terorizme karşı savaş bağlamında başkanın elîn- de olduğunu" anımsatıyordu (Com- monDreams.org, 20/10). Birkaç gün daha geriye gidersek, VVashington Post'ta, Bush yönetiminin, "Pentagon'un Yeni Haritası" başlıklı ki- tabın yazan Thomas P.M Barnett'in go- rüşlerine, büyük değer vermeye başla- dığını okuyoruz. Biz Bamett'in tezlerini, Esguire dergisinde yayımlandığı hafta tartışmıştık: Bar- nett, dünya coğrafya- sını küreselleşmiş, bir "çekirdek" ve küre- setleşmeye tam olarak katılamamış, dı- şında kalmış "çatlak" olarak iki bölgeye ayınyor. Bamett, ABD dış politikasının temel hedefinin bu çatlağın kapatılması, bu yüzden de Irak savaşının da yalnızca ilk adım olduğunu vurguluyordu (Cum- huriyet, 23/03/2003). Barnett'e göre dün sisteme yönelik tehlike Doğu Blo- ku'ndan gelirken bugün gelişmekte olan ülkelerden geliyordu. Bamett'in tezi im- paratoriuk tezleriyle de tıpatıp örtüşüyor, çünkü Bamett'e göre, gelişmiş ülkeler tabii başta ABD bu "çatlak" bölgelerini Çokyakından denetlemeli, uygunsuzre- jimleri devirmeli ve geniş çaplı devlet in- şalanna girişmeli, ordulannı "sistemyö- netmeye göre uzmanlaştınvalıdır" (VVashington Post, 19/10/05). W. Post'un aktardığma göre, Üst düzey CENTCOM komutanlan, ABD özel Ha- rekât güçleri subaylan ve yabancı ordu- lann subaylan, Bamett'in seminerierine katılıyorlarmış. özel Harekât Güçleri Ko- mutanı Gen. Bryan D Brown, Bamett için "Yenikitabı, tam da yapmak istedi- ğimiz şeyi anlatıyor" diyormuş... Bush yönetimlerinin Suriye'yi vurma niyetinin arkasındaki jeostratejik mantık şimdi daha belirgin. Ama, Bush yöneti- minin geleceğine ilişkin, daha sıradan, basit nedenler de var. Suriye ile ilişkile- rin gerginleşmesi ve bir savaş olasılığı- nın güçlenmesi, Beyaz Saray'ın, milli- yetçilik pelerinine sanlarak karşı karşıya olduğu skandallardan gelen basıncı sa- vuşturmasına yardımcı olabilir. Bush ve Cheney'nin sağ kolları durumundaki adamlar Rove ve Libby yasal soruştur- ma altında. Bush'un popülaritesi sürek- li geriliyor. Ve Israil Suriye'de bir rejim değişikliği süreci- nin gündeme getirdiği sorunları en iyi kavrayanyönetimlerden bıri de şüphe- siz Israil. Omeğin Likud'dan meclis üye- si ve Meclis Savunma ve Dışişleri Ko- misyonu Başkanı Yuval Steinizt'in Ja- rusalem Post'a verdiği, "Rejim değişik- liği gerekir" demecinde, "Israil güven- lik çevrelerinden kimi insanlann bu ko- nuda kendisiyle aynı görûşleri paylaş- madığını" da vurgulaması anlamlıydı (21/10/05). Anlaşılan, Israil güvenlik çev- relerinde bu konuda yoğun birtartışma yaşanıyor. Askeri istihbarat çevreleri ve kimi gü- venlik uzmanlan, Beşar devrilirseyerine çok daha sorunlu, omeğin Müslüman Kardeşler'in etkisi altında kalabılecek biryönetimin gelebileceğini düşünüyor- lar (Haaretz, 21/10). Gerçekten de Be- şar rejimi, baskıcı olmakla biriikte, böl- gedeki birçok ABD müttefikinden, öme- ğin kadın haklan, dini azınlıklann hakla- n, toplumsal hizmetler vb. alanlannda çok daha modem ve demokrasiye da- ha yatkın bir ülke. Beşar ABD ile işbirli- ği yapmak için adeta dokuz takla atıyor. Beşar radikal Islamla mücadele ediyor, Irak direnişinin, Yasser Sabavi el Tik- riti (Saddam'ın üvey kardeşinin oğlu) gibi önemli liderlerinin ele geçirilmesine doğrudan yardımcı oluyor. Irak'a savaş- maya gidenlerin ailelerine baskı yapıyor (Christian Science Monitor, 21/10/05). Bir diğer grup ise tam da bu neden- lerle, Beşar'dan kurtulmak istiyor. Bun- lar Beşar kalır da Batı ile ilişkilerini iyileş- tirirse, Israil üzerindeki, toprak vermesi- ne yönelik baskılann artabileceğini, hal- buki Müslüman Kardeşler'in denetimin- deki, ya da kaos içine düşmüş bir rejim- le kimsenin işbirliği yapamayacağını sa- vunuyoriar (Caroline Glick, Jarusalem Post, 20/10). Içişleri bakanının şüpheli ölümünün gösterdiği gibi, Beşar rejimi yalnızca dış baskılann değil, iç sorunlann da etkisiy- le tüm bölgeyi bir kez daha sarsacak büyük bir krize doğru sürükieniyor. Sa- nınm bu süreci durdurmak artık olanak- lı değil! fotokopi &yazıcı Fotokopide kuruş devri bitiyor... 36 a/a kadar vade, günde YKR * Bonus Card'la bu kampanyaya özet,beşin fiyatjna 6 taksıt sıfiıfaiz Diger modeller için lütfen arayıniT. Türkıye'nin en çok satılan fotokopi makinesi 02l2 275 00 20(Pbx) wwwi)t|gitas.com ISTANBUl. MecK*r«*«r Bılgias (212) 356 70 00 I U o r M r Blptcit f2l2' 557 57 00 I Pozptıf (212) 5 7 0 95 68 Iknellı Saşa* "» 2(2 2 3 62 il Kadıköy iıgıta} {216 l*& 93 06 ANKAKA Bılgttas (3 (2) 418 61 67 lıkntar V&\ Buro d 12) 334 Q 35 Mıtaf» rtek (312) 232 44 66 Öveçler BIM Grjp (312) 475 22 00 KMİR Bılgıo; |232< 441 8< OC Bo™ow fop-star 2321 464 32 40 Ko™k Str-jk (232; 445 43 88 K*w>la fnerf ı232> 382 ' 2 10 MerılnH Ne-rnk (232) 435 0 40 ADANA me Jll) 459 45 25 ADAFAZAR] Btgçag 264ı 2^8 11 64 AFYON <opsU' (2 7 2) 115 60 73 ANTALYA B.matdc (242) 312 3! 04 AYDIN Kopffiar ı2561 213 16 92 8AUKES1R Gr-jpîo- (266' 245 06 33 BATMAN Dofcsan (488 2 4 00 69 BİTÜS Tıtvm Dofusii ,434ı 827 36 20 BURSA 6.lgv8 0^ ^ 3 86 85 BOLU Herta t374) 2 7 50 33 DENIZLİ BıTatek 258) 242 7 ' DIYARBAKIR Dogtsa-' (412) 228 60 83 ERZURUM Bjromjk \t*ls 234 10 23 ESKİŞEHIR B-ıs ı222) 221 02 3" GAZİANTEP lnteh (342) 215 25 26 ISPARTA Bılgmak ı246) 232 28 32 HATAY Ijkendtron Blgı Ttci!Vi (326) 6 I 3 92 24 İZMIT Sentez (262) 33' OC 00 Gebze S«nte2 262) 643 3 I M KAHRAMANMAKAŞ Ensar (344) 221 50 92 KASTAMONU Dojus (3661 212 69 38 KAYSSRİ Anaoolü (352) 222 5C 44 KONYA Copystr (332) 353 94 02 Ofis Marktt (332j 352 67 5 MALATYA Ekosî (422) 322 59 9* MANÖA Seru» V236) 211 34 01 MBB(N k EHctron* (324) 238 28 7? SAMSUH Dofuj (362) 435 II 69 SİVAS Dojuj (346) 222 30 19 TGKMOAâ Çoriu Attas &m 1282) 653 72 T TRA8ZON Stp (442) 321 19 13 VAN Deta (432> 215 44 12 " C Sa' tıgı mn 25 05 1994 tam TRKGM-94'2-3 sayıh teDiıgıne jygundur Aksesjarlar fyata dahıt Cegucır Kampanya stoklarla smırlıd v« aksesuarbr %au dahif değikfir BILGITAS Temsa Ayın Kaptan Şoförii Ödüki ilk sahibini butdu, kırtlanz. Ağustos 2005 Temsa Ayın Kaptan Şoförü Süteyman Olgun Çanakkale Truva Turizm - C M U dafcı kqMT ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Ağırlaşan Yanlışlar! Yasal ve kurumsal yapılarla uyuşmazlık ya da ça- tışma, AKP hükümetinin en önemli eksiklerinden bi- ri, belki de birincisidir. Van olayı ile bu uyuşmazlık, çok daha sakıncalı ve giderek yıkıcı bir yönde ge- lişmekte ve kurumlann birbirine kırdınlması nokta- sına varmaktadır. Bugünlerde 82. yıldönümünü kutladığımız Cum- huriyet, hukuk devleti kavramıyfa özdeştir. Hukuk- ta geçerii olan ikili yapı, şer'i hukuk ile çağdaş hu- kuk ikiliği köktenci birdüzenlemeylesonaerdirilmiş; yasal düzenlemeler özenle yapılmıştır. Toplumda hak duygusunun geçerlilik kazanma- sı için "yargı bağımsızlığı", yani yargının hükümet edenler ve diğer çıkar çevrelerinin etkisinden ola- bildiğince uzak kalması temel ilke ve anayasal ku- raldır. Yargı bağımsızlığı yoksa, toplumda hak kav- ramı yara alır; ve giderek yok olur. Yargı bağımsız- lığı, 12 Eylül Anayasası'yla iyice budanmıştır. Hâ- kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, hâkim ve savcı- lann, "mesleğe kabul etme, atama venakfetme, ge- çiciyetki verme, birinci sınıfa ayırma, kadro dağıt- ma, meslekte kalmalan uygun görülmeyenler hak- kında kararverme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemleri yapar" (Anayasa m.159). Adalet Bakanı kurulun başkanı, müsteşan da "ta- bii" üyesidir. Tek başına bu durum, yargının nasıl si- yasallaştığının kanrtıdır. Yıllardır, onca anayasa de- ğişikliği yapılmasına karşın, durumun düzeltilmesi ıçın adım atılmıyor; yargının siyasetle bu organik bağı bir türtü kesilmiyor. llginçtir, yine de hükümet, iç ve dış etkili çevrelerce, "demokratikleşmenin ön- cüsü" sayılıyor! • • • Cumhuriyet çağdaşlaşmasının çok önemli ku- rumlanndan biri de üniversitedir. Eğitim ve araştır- ma çalışmalanyla, nitelikli insan yetiştirerek ve bil- gi üreterektoplumun önünü açması; gelişmenin di- namosu olması gereken üniversiteler, değişik ne- denlerie güçlenememiş; son yıllarda sayılanndaki hızlı artış, henüz niteliksel birsıçramayadönüşme- miştir. AKP hükümeti, işbaşına geldiği günden bu yana üniversitelerie, en hafrf deyimiyle, kavgalıdır. Yalnız iki konuyu, türban giyiminin serbest bırakılmasını ve imam hatip liselilere giriş kolaylığı sağlanmasını ken- dine iş edinen hükümet; başka kavga noktalan ya- ratıyor. Üniversitelerin öğrencilere burs vermesini yasaklayan ve döner sermaye kaynaklarına el ko- yarak onlan çalışamaz duruma getiren; son olarak da ÖSYM bütçesine göz diken hükümet, devlet üniversitelerine verilen akademik kadrolann kulla- nılmasına yeni zortuklar getiriyor; Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Dairesi'nin izni gibi var olan bü- rokratik işlemlere "ek olarak" bu kadrolann kullanı- mını, bir genelgeyle Başbakan'ın iznine bağlama- ya çalışıyor. Çalışıyor diyorum, çünkü, bu girişim, üç kez, evet yanlış okumadınız, son ahtı ayda üç kez, çıkanlan genelgeler Danıştay tarafindan iptal edil- di; ancak, ısrar sürüyor. • • • Hükümet-üniversite kavgası, daha önce, kimi üni- versitelerin rektörierinin suçlanması sonucunu ve- riyordu. Bu kavga, Van-Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın tutuklanmasıyia yeni boyutlar kazanıyor. Mafya babalannı bile tutuk- suz yargılayan sistem, gölgeli oyunlarla, ilk kez bir üniversitenin rektörünü, yaka paça tutukluyor. Van olayı, eğer doğru araştırılırsa, yargının yapısal bo- zukluklannın çok somut olarak açıklık kazanması- nı sağlayabilir. Ancak, asıl olumsuz sonuçlan olabi- lecek gelişme, bu durumun, yargı ile üniversiteyi karşı karşıya getiren bir özellik kazanmış olmasıdır. Her ikisi de toplumsal yaşamın dayanağı olan ku- rumsal yapılar, yargı ve üniversite, bir gerginlik or- tamına sürükieniyor. Hükümetin yanlış tutumveuy- gulamalanyla, kurumlar, birbirine kırdınlıyor. Bu çok tehlikeli gidişin sorumluluğu hükümetin omuzundadır; bunu bir an önce tersine çevirmesi gereken de hükümettir. Hiç zaman yitirilmeden yar- gı bağımsızlığını sağlayacak yasal düzenlemeler ya- pılmahdır. Bununla eşzamanlı olarak, hükümetin üniversitelerin üzerindeki baskılan kaldınlmalıdır. Hukuku ve üniversiteyi siyasallaştırmak, iki çok du- yarlı kavramı, "hakkı ve bilimi" siyasallaştırmaktır. yakupkepenek06@hotmail. com Muhasebe tarihçileri kongreye hanrlamyor • Ekonomi Servisi - Türk muhasebe tarihçilen, 2008 yıhnda Istanbul'da yapılacak 12. Dünya Muhasebe Tarihçileri Kongresi'ne hazırlanıyor. Kongre hazırhk komitelerinin çahşmalan çerçevesinde bir grup Tüık bihm adamı, 6-8 Ekim 2005 tarihleri arasnıda ABD'nin Columbus kentindekı Ohio Üniversitesi'nde yapılan Muhasebe Araştmna Konferansı'na kanldı. 12. Dünya Muhasebe Tarihçileri Kongresi'nin başkanhgını yapacak olan Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Oktay GüvemH ile Batuhan GüwmB'nin hnzalannı taşıyan bildinde, Lenin"ın bilınmeyen "hesap adamhğı n na dikkat çekildi. Lenin'in "Sos\aBzm, muhasebedir" sözü anımsatılan bildinde, "Rusya'daki sos\"alist rejimin çöküşünde muhasebe uygulamalannın da rol oynadığı'' görüşüne yer verildi. Para harekefleri mercek atonda • ANKARA (AA) - Mahye Bakanhğı, finans kesimine yönelik vergi denetimlerini derinleştiriyor. încelemelerde, sözde patronlar ile devletten trilyonlarca lira vergi kaçumı kişilere de ulaşılmaya başlandı. Bankalardan gelen listelerde 2003 yılında 96 bin gerçek, 68 bın tüzel, 2004 yılında ise 150 bin gerçek ve 86 bin tüzelkişınin 500 milyar liranın üzerinde çek, havale ve EFT işlemi bulunduğunu belirleyen Maliye Bakanlığı, bunlardan risk puanlan yüksek olanlann 2006 sonuna kadar incelenmesini istiyor. Bu arada îstanbul'da bir şirkette ofisboy olarak çalışan bir kişi adına bankalarda açılan hesaplar yoluyla 52 trilyon lirahk işlem yapıldığı anlaşıldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear