23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 2 EKİM 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIZI Büyük öndeıi diğerUderkrden ayıran en önentliözelliğiırkçı, saldırgan veyayümaa bir siyasetİTjememesiydi Atatüık milMyetçiMği farldı F ransız rnilliyetçiliğinin sembolü De Gaulle, ül- kesinin ulusal çıkarlan konusundaki yaklaşı- mını AB'nin ilk dönemlerine kadar taşıdı. De Gaulle, devletler üstü biryapı yerine "Devletlerin Avajpası" f krini savundu. Amerikan politikalan- na sürekli kuşkulu yaklaşan De Gaulle, Ingilte- re'yi Tıuva Atı gibi gördü. AB'nin kuruculanndan olmasına karşın ortak Avrupa'nın çıkannın Fran- sa'nın çıkanndan önde gelmediğini savundu. ULUS DEVLET ANLAYIŞI SONA M l ERDİ? Onur ÖYMEN GENERAL DE GAULLE AB'den önce Fransa'nın çıkannı gözetti F ransa, ulusal çıkarlann korunması ala- nında belki de en önemli ülkelerin ba- şında geliyor. Savaş yıllannda Fransız Direniş Hareketi'ne öncülük eden ve Fransız rnilliyetçiliğinin sembolü olan General DeGa- ufle her vesileyle Fransa'nın çıkarlannı savun- muş, özellikle AB'nin ilk kuruluş yıllannda da bu yeni örgütün Fransa'nın ulusal çıkarlan ıle çelişen bır nitelik kazanmaması ıçin büyük özen göstermiştir. Aslında, General de Gaul- le, devletler-üstü bir Avrupa yerine, "Devletier AvrupasT fikrini savunuyordu. De Gaulle'ün bu görüşleri Belçika Dışişleri Bakanı Paul Hen- ri Spaak ıle Hollanda Dışişlen Bakanı Joseph Luns'un görüşleri iletabantabanazıttı. De Ga- ulle, Devletler Avrupası fikrini savunurken sa- dece devletlerin uluslar karşısında sorumluluk taşıyacağı görü^ündeydi. De Gaulle, Amerika'- nın politikalanndan hep kuşku duydu. Ona göre ABD Batı dünya- sında hegemonya kurmak is- tiyordu. Amerika bu niyetle- rini gizlemek için bir ulusla- rarası güç kurmak istiyordu ve bu çabalannda tngjltere'yi bir Truva Atı gibi kullanmaya ça- lışıyordu. Bu nedenle Ingilte- re'nın AB üyeliğini iki kere veto etti. De Gaulle'ün genel olarak dış politika hedefi Amerika'nın dostu olarak kal- mak fakat bu ülkenin güdü- müne girmemekti. De Gaul- le'e göre nükleer silahlara sa- hip olmak Fransa'nın bağımsızlığının garanti- sini oluşturacaktı. Fransa'nın ilk nükleer dene- mesini 13 Şubat 1960 tarihinde Büyük Sahra'da yaptığı gün De Gaulle, Fransız Ordu Baka- nı'na şu telgrafi çektı: "Bu sabahtan itibaren Fransa daha güçlü ve daha gururludur." De Gaulle'ün amacı her şeyden önce Fran- sa'nın ulusal çıkarlannı korumaktı. Fransa ulus- lararası alanda üstünlük iddiasından vazgeçme- mişti. A\Tupa Birliği'nin kurucusuydu ama Av- rupa'nın ortak çıkarlannı Fransa'nın çıkarla- nnın üzerinde görmüyordu. Onun vatansever- lik anlayışı Fransız politikasına uzun yıllar damgasını vurdu. De Gaulle diyordu ki "Ari- na Devleti'nin ve Venedik Cumhuriyeti'nin çöküşününenönemlinedeni bu ülkeferdeyeterin- ce vatanseverin bulunmamasıydı." De Gaul- le'ün 1960 yılında Kanada'ya yapüğı bir ziyaret- te Kebek'teld Fransız asıllı Kanadahlann bağım- sızlık arzulannı körükleyecek şekilde "Yaşasın Bağunsız Kebek" demesi büyük bir skandala yol açmış, Fransız-Kanada ilişkılerini zedelemiş- ti. (Peyrefıtte, C'tait De Gaulle.) De Gaulle B irinci Dünya Savaşı'nın he- men ardından kurulan Türki- ye Cumhuriyeti de ulus-devlet ve ulusal çıkarlann korunması konulan bakımından son derece önemli bir örnektir. Mustafa Kemal Atatürk'ün çerin koşullar altında sürdürülen bir Ulu- sal Mücadele harekerinin başanya ulaş- masmın ardından kurduğu Cumhuriyet, özellikle Müslüman nüfusa sahip olma- sına rağmen laik bir devlet siteminin be- nimsenmesiyle de dikkat çekicidir. Tari- he örnek olacak bir ulusal direniş hare- keti başlatan Atatürk, bir yandan askeri mücadeleyi örgütlerken bir yandan da yeni kurulacak çağdaş Türk devletinin felsefı yapısmı hazırlıyordu. Bu düşün- celer içinde milliyetçilik ve milli irade- nin üstünlüğü ka\Tamı ön plana çıkıyor- du. Nitekim, Atatürk 1919 yılının Tem- muz ayında yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: "MiDİyet prensibi aleyhindeki büyük nükyasta fîiîi tecrübelere rağmen yine miUryet hissinin öldürülmediği ve yi- ne kuvvetie yaşadığı görülmektedir. Ta- rih bir milletin kanını, hakkmı, varhğını hiçbir zaman inkâr etmez." (Karal, En- verZiya, Atatürk'ten Düşünceler, ME- TU Press. Ankara. 1998, s. 3.) NE IRKÇI NE DE YAYILMACI Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı ne ırkçı ne de saldırgan bir milliyetçilik anlayı- şıydı. Atatürk, milliyetçiliği şu şekilde tanımlıyordu: "Bize miIHyetperver derier. Fakat biz öyle miBiyetperveriz Id, bizinık işbirliği yapan büfün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onlann bürün miIHyet- lerinin icabatını tanınz. Bizim milliyet- perverügjmiz herhalde hodbinane ve mağrurane bir milliyetpervertik de- ğüdir." (Karal, s. 4.) Kısacası, Ata- türk milliyetçiliği içinde yayılmacı- lık siyaseti yoktur ama.. Türkı- ye'nin hukuka dayalı haklannın korunması için mücadeie etmek vardır. Hem milliyetçi olmak hem de ulusal çıkarlardan tek taraflı olarak vazgeçmek -s mümkün değildır. Herhalde f bu Atatürk'ün yapacağı iş I değıldi. Atatürk uluslararası ilişkilerde dostluğa önem y verirdi ama.. yabancılann Türkıyeyi egemenlik alanlan altına almalannı »/ hiçbir koşulda kabul l edemezdi. AMAC TAM BACIMSIZLIK Egemenlik ve bağımsızlık kavramından ne anlaşılması gerekiyordu? Atatürk yeni Türk devletinin kuruluşunda istiklal kav- ramını nasıl tanımlıyordu? Atatürk şöyle diyordu. "Tam bagımsızhk denildiği za- man bittabi srvasi, mali. iktisadi, adü, as- keri, külriinel \s. her hususta tam bağım- sızlık ve özgüriük demektir. Bu saydıkla- Türk devletinin felsefi yapısını oluşturan Atatürk'ün milliyetçiliğinde yayılmacılık siyaseti yoktu ama hukuka dayalı haklann korunması için mücadele etme ilkesi vardı. nmdan her- hangi birinde istiklaiden mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bürün bağımsızhğından mahrumryerj de- mektir." (Karal, s. 7) Atatürk böyle düşünüyordu ama Kurru- luş Savaşı'nın hazırlık döneminde farklı düşünenler de vardı. Onlara göre Ingilte- re, Fransa, Italya gibi büyük devletleri gücendirmemek temel ılke olmalıydı. Bu devletlerden sadece biri ile bile baş edi- lemeyeceği düşüncesi bazı çe\Telerin ngiltere'nin ulusal çıkarlannı savunan Churchill, bu konuda en yakın müttefiki ABD ile zaman I zaman ters düştü. Churchill'in ulusal çıkarian ön planda tutan yaklaşımı, Avrupa Kömür ve Çelik Birliği üyeliğinde de çeşitli koşullar olarak ortaya çıktı. Atatürk ise milliyetçiliği, ırkçı ve sal- dırgan bir temele dayandırmadı. Asya'da milli- yetçilik; Hindistan'da Gandi ile Çin'de de Sun Yat-sen ile kendini gösterdi. zihninde yerleşmişti. Bu düşünce sahip- lerinin bir kısmı Istanbul'da Ingiliz Dost- lan Denıeği adında bir dernek kurmuş- lardı. Bu derneğin üyeleri arasında bizzat *• Padişah Vahdettin, Damat Ferit, tçişleri Bakanı An" Kemal ve Sait MoDa bulunu- j yordu. Derneğin başkanı Frew adında bir rahipti. Yüzyıllarca dünya Müslümanla- nnın liderliğini elinde bulunduran Os- manlı Imparatorlannın sonuncusu bir rahibın başkanlığındaki bir derneğin üyesi olmuştu. Atatürk, Büyük Nutku'nda bu derneği kuranlann amacının Lloyd George Hüküme- ti aracıhğıyla Ingiliz himayesini sağlamak olduğunu söylüyor. Işte bu Ingiliz mandacılanndan Sait Molla, Rahip Frew'e yaz- dığı bir mektupta Içişleri Ba- kanlığı'ndan istifa etmesine rağmen Padişah'a ve onun teslimiyetçi görüşlerine bağlı- lığı devam eden Ali Ke- mal'den söz ederken "Bu zaO elde buhındurmak genekir. Bu firsatı kaçırmayahm. Bir hedi- ye takdimi için en uygun za- mandır. Ali Kemal Bey tarnna- ünıza harfi harfıne uyacak" diyordu. (Atatürk, Nutuk, s. 6.) Bu Ingilizlerle işbirliği yapan- lann nasıl düşünceler ve ne gibi tertipler içinde olduklannın da bir göstergesiydi. İSCALCILERE ÖVCÜ Önemli görevlerde bulunanlann para karşılığında yabancılann çıkarlanna hizmet etmelen ulusun çıkarlanna ya- pılabilecek en büyük körülüktü. Işin hazin taraflarından biri de o dönemde basının büyük bir bölümünün izlediği turumdu. Halkın sesi olması gereken basın ne yazık ki, yabancılann sözcüsü durumuna gelmişti. Bir taraftan ülkeyi işgal eden Ingiltere'ye övgüler yağdıran basın bir yandan da Anadolu'yu kurtar- mak için büyük bir mücadele veren Ata- türk ve Türk milli kurtuluş hareketine ateş püskürüyordu. Şu sözler Refîi Cevat Uhınay'a aittir: "Biz Anadolu'daki Kuva-yı gayri milöci- lerin işgal kuvTetlerrvle baş edebileceğini sanmıyoruz. Salah-ı mevcudryetimiz için bunlann temsilcilerini wk etmemiz gere- kir. Millet Anadohı'vıı soyup, kasm kavıı- ran Kuva-\i gavTi milliyeve karşı halifesi- nin ve tahOnın etrannda biıieşecektir. (Salah-ı Me\cudijyet İçin, Alemdar gaze- teâ 26 Temmuz İ920) Işte Atatürk'ün öncülüğündeki Kurtuluş Savaşı ve Türkiye'nin çağdaş bir ülke olarak doğuşu, içimizdeki bu milli mücadele karşıtlannın bozguncu çabalanna rağmen gerçekleşti. SÜRECEK GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ CumhuriyemEnKrienHi Emekçisini Yitirdik.. . Cumhuriyet'in 81 yıllık yaşamının 48 yılına çalı- şarak, yaklaşık beş yıllık bölümüne yönetim kuru- lu üyesi olarak, geri kalanına da dışandan, içindey- miş gibi izleyerek, arada gazeteye gelip hatır so- rarak tanıklık eden Hüsnü Usta'yı ffurcan) topra- ğa verdik. Cumhuriyet'e 1924'te kuruluşunun ardından 13 yaşındayken girmişti. Mürettiphane denilen bölümde ofset öncesinin baskı tekniğinin uygulandığı dönemde meslek sa- hibi olmak, bugünkü teknolojiye göre zor ve me- şakkatliydi. Göreve mutlaka küçük yaşta çırak olarak başla- nırdı. önceleri sayfa yapan mürettiplere ya da po- tada eritilmiş kurşunla yazılan satıra dönüştüren ope- ratörlere yardım edilir, edilirken de ne yaptıklan gözlenirdi. Çıraklar bu dönemdeki meslek içi eğitimleri sı- rasında yeteneklerine göre ya mürettip yani say- faları yazıişlerinin gönderdiği plana göre oluşturan uzmana ya da operatöriüğe yükselirlerdi. Işte Hüsnü Usta da Cumhuriyet'e böyle başla- mıştı. Ama bir özelliği daha vardı. Yunus Nadi'nin oğullarından Doğan Bey'in yaşıtı olması, onun "oyun arkadaşı" sıfatını da kendisine eklemişti. 0 günleri anlatırken henüz Pembe Konak'ın üst katında oturan Nadi ailesinden de söz eder, Hanı- mefendi'nin (Nazime Nadi) börek yaptıkça kendi- sine de ikram etmesine mutlu anıları arasında yer verirdi. • • • Ben Cumhuriyet'e girdiğim zaman Hüsnü Usta sermürettipti. Yani bugünkü uygulamaylasayfaya- pım servisinin baş yöneticisi. Gazetenin üst düzeydeki saygın çalışanlanndan biriydi. Ciddi, disiplinli ama sevecen bir büyüğü- müzdü. Sayfayapılan bölümün tezgâhının üstü çelik lev- halarla kaplıydı. Çalışanlann işi alargaya almasına izin vermezdi. Çünkü gazete yayını her zaman yal- nız yazıişlerinin degil, katkıda bulunan her bölümün saate karşı savaştığı ortak bir üretim alanıydı. Çün- kü sayfalann kalıplannı uçağa ya da basılmışlannı dağıtım kamyonlanna yetiştiremezseniz, okurlara ulaşamazdınız. Hüsnü Usta, böyle alarga durumlannda, elinde- ki makası çelik levhalara vurdu mu herkes kendi- ne gelirdi. Dizgi makinelerinin şıkırtısı neredeyse tek düze bir sese dönüşürdü. "Hüsnü Usta, masaya vurduğu zaman sineklerbile uçmaya korkar" der- dik. • • • Hüsnü Usta, 1972 yılında emekliye ayrıldı ve "Hûsnü Amca"mız oldu. O yıllarda Cumhuriyet'i "Cumhuriyet Gazetecilik ve Matbaacılık TAŞ" ya- yımlıyordu. Kıdemi, saygınlığı ve deneyimi nede- niyle kendisini şirketin yönetim kurulu üyeliğine seçtiler. Katkılannı burada da sürdürdü ve bizlerle birlikte oldu. • • • Yaşlanmıştı ama ihtiyarlamamıştı. 1911'de doğup 1924'te çalışmaya başlayarak 2005 yılına ulaşmak kolay olmasa gerek. Biz ken- disini görmekten, son yıllarda pek ortalarda dolaş- masa da telefonla hatınnı sormaktan mutlu olur- duk. Ama bu mutluluğumuz geçen gün sona erdi ve Hüsnü Amca da saygıyla andıklanmızın arasına katıldı. Cenazesini perşembe günü Bakırköy'deki Yeni Mahalle Camisi'nden alarak sonsuzluğa uğurladık. Işıklar içinde yatsın. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit@e-kolay.net Cem Uzan taburcu edildi • İSTÂNBUL (AA) - Genç Parri Genel Başkanı Cem Uzan, tedavi gördüğü Intemanonal Hospital'dan dün taburcu edildi. Hastaneden yapılan yazılı açıklamada, önceki gün saat 01.30'da göğüs ağnsı şikâyetiyle hastanenin acil servisine başvuran Uzan'a, sintigrafık inceleme ile kalp damarlannın ileri tetkiki yapıldığı bildirildi. Açıklamada, tedavisine ilaçla devam edilmesine karar verilen Cem Uzan'ın dün saat 15.00 sıralannda taburcu olduğu kaydedildi. CHURCHİLL'E GÖRE ULUSAL ÇIKAR İÇİN HER ŞEY YAPILIR Dernokrosiyibilegözardı etti kinci Dünya Savaşı 'nın ardından îngilte- re'de de Churchill Ingiliz ulusal çıkarla- nnı gözeten polıtıkalar izlemekteydı. Bu durum zaman zaman en yakın müttefiki olan ABD'yle bile bazı gerginliklere yol açıyordu. 1944 yılının yaz aylannda Churchill'in Sta- Kn'le Balkanİar'da nüfuz bölgelen kurulması konusunda Amerika'ya haber vermeden an- laşmaya varması ve Yunanistan'ın tngiliz etki alanında bırakıhnasına karşıhk Churchill'in Romanya'yı Sovyet nüfuz bölgesine bırakması Roosevelt tarafindan büyük tepkiyle karşılanmıştı. Churchill'in Birinci Dünya Savaşı'nda aldığı en büyük ders, Ingiltere'nin artık ABD'nin parası, ikmal olanaklan ve asker gü- cü olmadan büyük bir savaşı tek ba- şına kazanamayacağıydı. Gene de Churchill Ikinci Dünya Savaşı'nda kazanılan zaferde en büyük payı olan liderle- rin başında geliyordu. Pekı savaştan sonra he- def neydı? Bunun cevabını Churchill Lond- ra'da zaferi kutlamak için toplanan büyük bir kalabalık önünde verdi: "Britanya,ileri!" tşte Churchill'in milliyetçilik anlayışı buydu. (Rose, Norman, Churchill: an Unruly Lıfe, London: Simon&Shuster, 1994 s. 301-320.) Churchill için Ingiltere'nin çıkarlan her şey- den önemliydi. Hatta tngiltere'nin öncülük ettiği demokrasi düşüncesinden bile... 1951 yılında Iran'da iktidan ele geçiren ' Musaddık Abadan'daki tngiliz petrol te- sislerini de millileştirmışti. Musaddık, Şah'ın diktatörlüğünü yıkmış ve ülke- sının milli çıkarlannı koruyan bir poli- tika izlemeye başlamıştı. Ama Amerikalılann ve onun destekçilerinin yardımıyla Musaddık devnldi ve Şah ye- niden iktidara getinldı. Churchill darbeyi düzenleyen CIA görevlistne şunlan söyle- mişti: "Genç adam. birkaç yaş daha genç olsaydım bu büyük macerada sizin emrinizde çahş- maktan daha çok isteyeceğim bir şey olmazdL" (Rose, s. 336.) Av- rupa Kömür ve Çelik Birliği kurulacağı zaman Churchill ulusal egemenlikten ancak Çin'de Sun Yat-sen onderlığı GANDİ ÜLKESİNİN BAĞIMSIZLIĞI İÇİN BÜYÜK MÜCADELE VERDİ \ Çin'de Sun Yat-sen'in hedefi Mançu hanedanını devirip ' Çin'i cumhuriyetçi bir yönetime ka\Tişrurmaktı. Çin'in 1894- 1895 yıllannda Japonya ile yaptığı savaşı kaybetmesinden son- ra Hong Kong'a giden Sun Yat-sen ilk devrimci ayaklanmayı Guangzhou kentinde başlath. Bu ilk girişimi başanlı olamadı. Bu- nun üzerine cumhuriyet devrimini yurtdışında yaşayan Çinliler ara- sında başlatmayı deneyen Sun Yat-sen uzun yıllar boyunca çeşitli ülkeleri ziyaret etti. Bu yıllarda Batı ülkelerinin felsefesini ve siya- sal yapılanmasını inceledi. 1897 yılında Japonya'ya geçen Sun Yat- sen oradaki bazı gruplann siyasal ve parasal desteğini sağladı. Sun Yat-sen'in cumhuriyet devrimi düşüncesi yurtdışındakı Çinliler ara- sında büyük destek buldu. Sun Yat-sen'in devrimci çabalan sonun- da başanya ulaştı. 10 Ekim 1911 tarihinde Mançu hanedanı devril- di. Bir yıl sonra Sun Yat-sen Çin Cumhuriyeti'nin geçici Cumhur- başkanı seçildi. Sun Yat-sen Devrim örgütünü Guomindangor (Milliyetçi Parti) adını verdiği bir siyasi örgüt haline dönüştür- dü. 1917 yılında Guangzou kentinde yönetimi eline aldı ve Pekin'de yönetimi elinde bulunduranlarla mücadeleye baş- ladı. Hayarının sonuna kadar partisinin liderliğini elinde bulundurdu ve Guangzhou'daki hükümetin başında İngiUzsömürüsüne karşı direniş A sya'da milliyetçi ve sömürgecilik karşıtı akımların doğuşu, oradaki ulusal çıkarlan koruma mücadele- sinin bir göstergesi oldu. Dünyada dış baskılara ve tahakküme karşı direnme- nnı sembolü haline gelen bu milliyetçi- lik akımlannın gelişmesi sömürgeci ül- kelen çok rahatsız etti. Özellikle Hin- distan'da ortaya çıkan milli- yetçi liderlerin önderlığınde- ki halk hareketlenni şiddet kullanılarak bastırdılar. An- cak, bu politika Hindis- tan'dakı tepkileri azaltmadı. Sosyal ve dını reform çalış- malanyla tanınan Gandi, hal- kı Ingilizlerin baskılanna kar- şı pasif direnişe çağırdı. Hint halkının bu tepkisi Ingilizleri çok rahatsız etti. 1920 ile 1942 yıllan arasında Gandı'yi ve dava arkadaş- lannı defalarca hapse attılar. Gandi'nin hap- belırlı koşullarda ve belirli güvencelerle feda- kaldı. 1925 yılında öldüğünde çok arzu ettiği ulu- se atılması Hınt halkının tepkisini daha da kârlıkta bulunulabileceğini söjlemışti. Bunun N sal birlik hedefine henüz ulaşamamıştı. Sun arttırdı. Bu tepkı karşısında geri adım atmak ölçüsü de gene ulusal çıkarlardı. Eğer ulusal çı- v Yat-sen Batı ülkelerindeki demokratik zorunda kalan tngiltere Parlamentosu 1935 yılın- karlar daha iyi korunabilecekse belirli ölçüde ege- x devlet yapısını benimseyen bir Çin / da Hindıstan Yasası'nı çıkartarak Hindistan'da oto- menlikten daha bü\ük bır egemenlik sıstemi içinde v milliyetçisiydi. nom yasama organları kurulmasını, eyalet temsılcile- yer almak için fedakârlıkta bulunulabılırdı. \ / rinden bır merkezi hükümet oluşturulmasını ve Müslü- man azınlığı koruyucu önlemler alınmasını kabul etti. Gandi bu koşullan kabul etti. Ama Hint milliyetçilerinin büyük bir bölü- mü tam bağımsızlığa kadar mücadeleye ka- rarlıydı. Bu arada Muhammed An' Cinnah'ın liderliğindeki Müslümanlar bağunsız bir Pa- kistan devletinin kurulması ıçin mücadeleye başladılar. Ikinci Dünya Savaşı'nın ardından Ingilizler 30 Haziran 1948 tarihin- den itibaren Ingiltere'nin bürün yet- kilerini Hindistan'a devredeceğini açıkladı. Ancak Hindularla Müslü- manlar arasında bir iç savaş tehlikesi kapıya gelmişti. Bir yıl daha beklen- mesi mümkün değildi. Ingiliz Hükü- meti'nin temsilciliğine atanan Lord Mountbatten Hindistan'ın derhal Hintlilerle Müslümanlar arasuıda paylaştınhnasını önerdi. 4 Temmuz 1947'de Ingiliz Parlamentosu bu önenye uygun olarak hazırlanan bir yasayı kabul etti. Hindistan ve Pakistan iki ayn ba- ğunsız devlet oldu. Pakistan'ın bağımsızlığı- nı kazanması bazı aşın eğilimli Hindulann tepkisiyle karşılaştı. Bunlardan biri 30 Ocak 1948 günü dini bir tören sırasında Gandi'ye karşı bombalı bır saldın düzenledi. Gandi bu saldın sonucunda hayatını kaybetti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear