29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 EKİM 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Pamuk Türker Ercan: "Türk Pamuk Üreticileri Birliği renkli pamuk üretmeyi başarmış. Artık pamukta boyama işlemine gerek kalmayacak. Örneğin 'Pembe Pamuk' dünyada adımızı daha iyi duyurursa 'Ortıan Pamuk'un yükü hafifleyecek! 17 Elektronik posta: denizsom@cumhuriyetcom.tr www.denizsom.com Teh 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Kürdistan Havayolları Türkiye üzerinden uçuyormuş... "Yakında iç hatlara da başlar!" 2 Gül: Çerçeveyi a görmeden uçağa 5 binmem... Jj, Demek ki dolmuşa binecek! Bilimce llker Çamkır: "Yurttaşı olduğu ülkenin tarihsel gerçeklerini çarpıtmayı 'bilim' ve bu çarpıtmanın propagandasını yapmayı da 'demokrasi' sayarak yabancılara 'işte sizin bilim insanlannız da bizim söylediklerimizi onaylıyor' diyecekleri ortamı hazırlayan kişilere ne denir?" Yıllık izin 9 Ekim'de buluşmak üzere, Vaziyet bir haftalı- ğına yıllık izninin bir bölümünü kullanıyor. İLETİŞİM Yayınlan'ndan 1997 yılında çıkan bir kitabı anımsatıyor Ankara'dan Mustafa Yıldınm dostumuz... Niyazi Berkes yazmış: Unutulan Yıllar. 1988 yılında 80 yaşında aramızdan aynlan Prof. Dr. Berkes, felsefe eğitiminden sonra sosyolojiye yönelmiş ve Türkiye'nin tarihsel ve toplumsal evrimiyle ilgili çok değerii çalışmalar yapmıştı. Berkes, Unutulan Yıllar kitabının 86. sayfasında, Burhan Belge ile ilgili anılannı anlatıyor. Burhan Belge, cumhuriyet döneminin ilk aydınlanndan. Atatürk'ün yakınında bulunmuş; Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile Kadro dergisıni çıkarmış; büyükelçilik yapmış; dünya sosyetesine girmiş ve Zsa Zsa Gabor'la evlenip boşanmış; Demokrat Parti'nin kuruluşunda yer almış ve Demokrat Parti'nin resmi yayın organı Zafer'in Belge SESSÎZ SEDASIZ (!) başyazarlığını yapmış; dönemin başbakanı Adnan Menderes'in keskin kalemi olmuş... Hani şimdikilere "yağdanlık" deniyor ya; dönemin "resmi" yağdanlığını yapmış; düne kadar savunduğu fikirleri yerin dibine sokup yenilerinin peşine düşmüş, eski dostlannı defterden silmiş, yeni dostlar edinmiş. Hani şimdikilere "dönek" deniyor ya... Herneyse... O yıllarda Niyazi Berkes, hem bir felsefeci hem de bir toplumbilimci olarak bu büyük değişimin nedeni soruyor Burhan Belge'ye. Belge ne diyor, biliyor musunuz: "Ben bir fikir oro...suyum... Bir oro... kim para verirse onunla yatmaz mı? İşte ben de onlardan biriyim. Yalnız, parasını aldığım iştedir aradaki fark". Doğrusu bu söz karşısında şapka çıkarmak gerekir. Nerede şimdi o eski fikir oro.Jan! Yeniler dört yılda bir değişen iktidarlara göre değil esen rüzgâra göre dakikada bir işlem yapıyor! Şu Avrupa Birliği işbirlikçilerine bir bakın... Düne kadar Avrupa'ya her türlü ödünün verilmesini savunanlar ve bunu sağlayanlar ve hatta Istanbul'da Eımeni Konferansı'nı alkışlayanlar iş Eımeni soykınmını tanıma koşuluna gelince apışıp kaldılar. Savunsana kardeşim... Kıbns'ta Türk askerini işgalci saymayı, Kürtlerin katledildiğini anlatmayı, Ermenilere soykınm yapıldığını söylemeyi biliyorsun da iş Ermeni soykırımını tanımaya gelince niye kıvırtıyorsun! Burhan Belge kadar olamadınız be! Andrevv Duff, gelsin de indirsin! KAMU kuruluşlanndan Atatürk fotoğraflarının indirilmesini isteyen Avrupa Parlamentosu Karma Komisyonun eş başkanı Andrevv Duff'a yurttaş Raziye Karabeyın gönderdiği mektuptan: "Atatürk'ün resmini indirin demişsin. Atatürk bir yasa ya da töre meselesi değildir, ulusun çoğunluğunun ortak değeridir. Bunu AB kriterleri ya da ticari direktifleri alanına sokma gafletinde bulunma sakın. Birçok şeyi bilmediğin görülüyor, anlayacağın şekilde anlatayım da bundan sonra haddini bil: Atatürk, Ingiltere dahil Avrupalı sömürgecilere karşı savaşıp yeni bir devlet kurdu. Bunu hâlâ kabullenemediğiniz anlaşılıyor. Osmanlı'dan sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin de peşindesiniz ağzı salyalı kurtlar gibi... Irak'a kadar geldiniz, bize de buyuruverin; gelmişken Atatürk'ün resimlerini de indiriverirsiniz! Biz Atatürk'ün resmine baktığımız zaman bir ışık görürüz; o ışık yolumuzu aydınlatır ve o yolda ilerlerken senin gibi art niyetlilere haddini bildiririz, daha önce yaptığımız gibi." Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuıg yahoo.com Istanbul'u dinliyorum, yollanm kapalı! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Kuşaktan kuşağa 'AB'! Yann, heyecanla beklenen "AB müzakereleri"nin baş- langıç günü... Son saatlere bırakılan "çer- çeve belge" sorunu da aşılabi- lirse; 3 Ekim 2005 kimileri için "AB'yle saglanacak de- mokratikfcşme r 'yle ılk "tanış- ma" günü olacak... Kimileri- ne göre de "AB'yle yitirilecek ulusal bağımsızhk la ilk "ve- dalaşma" günü... Ne var ki AB'ye girmemiz, en istekli "iyiınser''lere göre 10 yıl, istekli ama "temkin- H"lere göre 15 yıl, "gerçek- çi"lere göre de 20 yıl... tste- meyenlerin ise zaman sorun- lan zatenyok... Kim haklı çıkarsa çıksın, televizyon- larda, radyolarda, gazetelerde, her yerde ve her gün AB ile yaşamak!.. Bir yıl değil, beş yıl değil, neredeyse ömür boyu gibi bir şey... Bu öyle bir "per- deleme" ki ülkenin ve dünyanın asıl gündemi bir yana itiliyor ve daha kim büirkaçyılitilecek! Ekranlan ve sayfa- lan işgal edecek AB yüzünden, en ya- şamsal konulan- mız, günden güne artan sorunlanmız, yaşantımız ve gele- ceğimizle ilgili he- men her şey, "ka- muoyu"nda tartışıknası bir yana, özel sohbetlerde bile y- er almayacak... Denebilir ki faşizm dönem- lennde bile diktatörlerin med- yadaki öncelikleri ve üstün- lükleri bu kadar değildi... Yanndan itibaren, işte böy- le bir sürece, üstelik kaç yıl süreceğini de bilmeden giri- yoruz... Toplumsal coşkulan- nı ya da hüzünlerini bile bu sürece bağlayan; müzakere- ler iyi gidince sevinen, kötü gidince üzülen, kısaca kendi dertlerini bir kenara bırakıp, sadece "AB vizyonu"yla ya- jayan bir ulus olmaya doğru sürükleniyoruz... Ve "AB beyinli" yurttaşlar Dİmaya! Ne AB'nin ne de girmek ıçin can atanlann buna hakla- n olmasa gerek... Ya asıl 'yann'ımız?.. Yine yann, yani 3 Ekim 2005, aynı zamanda Dünya HabHat ve Mimariık Günü... BirleşmişMiletler(BM)ve Dynya Mimarlar Birliği Î ) tarafından her yıl ekim ayının ilk günü bu "evrensel komTya aynlıyor. 2005 için tüm dünyada ele alınacak te- ma ise "Kentleri Paylaş- mak" Gümüzde kentler gerçekten her anlamda "pay"laşmanın etkileri altındalar... Özellikle Türkiye'de artık uluslararası rant çevreleri devredeler ve kıyılar, sitler, ormanlar, li- manlar, "porflar, en güzel yerler parayı bastıranın elinde kalıyor; hükümetler de bu "kapanm elinde kalma" pay- laşımını organize etmenin adına "özelleştirme" diyor- lar... Ne var ki yann bu temayı ülke kamuoyunun gündemine getir- meyi ne Mimarlar Odası'nın etkin- likleri sağlayabile- cek; ne de en sıkı basın bildirileri bi- le bunu başarmaya yetecek... ÇünküyannAB ile müzkerelerin i- lan edilmiş başlan- gıçgünü...Başlasa da başlamasa da gündemi işgal edecek... Toplumun ülke sorunlanyla ilgi- lenmesi yerine AB atışmalanyla oya- lanmasmdan pek memnun kalan ik- tidarlar da bu süre- cin uzamasından hiç de şikâyetçi ol- mayacaklar... Peki, çözüm nedir? 'Meraklısı'na özel olsun... Bu konuyu dert edinen dostlarla şöyle bir yöntem ak- lımıza geldi. Acaba gazeteler- de bundan böyle, örneğin "s- porsayfalan" gibi, "ekonomi sayfalarT gibi sadece "AB'ye ait sayfalar" aynlamaz mı? Meraklısı orayı okusun, diğer sayfalar bize ve ülkemize kal- sın... Benzer şekilde TV kanalla- nnda ve radyolarda da sade- ce AB haberleri ve tartışma- lan için özel haber ve yorum saatleri olsa, meraklılan o sa- atlerini ayırsalar, kalan zaman da yine "bizden baberler"e ve "kendi konulanmız"a aynl- sa... Böylece AB müzakereleri sürerken, biz de ulusca işimi- ze bakanz; sorunlanmızın çö- zümünü "AB üyeliğine ertele- mek" yerine şimdiden sağla- manın bilinçli ve özgüvenli yurttaşlan oluruz... oekincia cumhuriyet.com.tr KİM KİıME DUM DUMA BEHİÇAK behicak(a yahoo.com.tr 4ü JÇİZGİLtK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci : mynet.com HARBİ SEMİH POROY — ——»Sı semihporoy(çı yahoo.com HAYAT EPİK TÎYATROSU MUSTAFA BÎLGIN hayatepik <ı mynet.com TÜRKİyE'NİN AB CA&ASI BkEZÎlYAbAN BÖYLE eÖRÜNÜYOft. / BÎZDEN/ SÖYLEMEStı. knrıkatur E J Ayres-Srezılyo TARtHTE BUGÜN MIMTAZARIKAN 2 Ekim tcunc.mumtaz-arikan.com REFET BELE'NIN ÖIUMU 1963'TE 8U6ÜN, KURTULU$ SAVAŞ/'NtAI ÜAILÛ KCL MimNLA&NOAH 8EFET BEL£ (FMÇA) İSmN&Ull- PA ÖLDÜ.SAMSUfJ'A MUSTAFA KEMAL'LE Çl- KAAJLA2 ARflSiNDA OLAıV REFET BEY, BİR süee SOURA'/S7XNBULHüaj/uEriucE söee- YıND£N ALINACAKT1.ANCAK, MUS7AFA KEMAU. IN AMASYA GEHEL&ESİ'Nİ 6ÜÇJMKl£ İM2ALAM/Ç, MAUPAOL/61 SAVVNMUÇTU. YİNE DE,AYOW Vt ÇEHSESİNCeKiAYAKlANMAlAe.1 SASTte- / MA Göeevi VERİLPİĞİNPE yARA&LILIK. L e6s7E/2MiÇT/. DAHA SCfJSA, 1322'DE, X9 PO&UTISAtCYA VE İSmNBUL'U TESÜM l\ ALAN O OLDU. CUMUU&YeT PEYeJNKİ MUS7XF# K£MAL'£ KAZŞI NANLA/ZA£AS/A1PA YEM PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Ulusal Kapitalizm'(3) Yurdu gerçekten sevmek, anti emperyalist/anti ka- pitalist mücadeleyi esas alan bir yurtseverliği gerek- tiriyor. Hangi ad altında olursa olsun, milliyetçiliğin an- ti-kapitalist olmak gibi bir kaygısı yok, çünkü milliyet- çiliğin bizatihi kendisi kapitalizmin bir ürünü, kapita- lizm ise emperyalizmin özü, olmazsa olmazı. Milliyet- çiler, Kıbns sorunu, Ermeni sorunu, Kürt sorunu gibi bir yanıyla uluslararası platformlarda da elde edilecek siyasal başanlarla çözülebilecek sorunlarda öne çıka- rak, bağırıp çağırarak yurdun çıkarlarını savunan in- sanlar oldukları izlenimini vermeye çabalıyorlar. Oysa uluslararası alanda her üç sorunun da ipleri güçlü em- peryalist devletlerin elinde, o devletler ise kendi kuru- lu düzenlerinin, kapitalist düzenin ekonomik/siyasal çı- karları doğrusunda davranıyorlar. Dolayısıyla aynı ha- murdan, kapitalizm hamurundan yoğrulmuş milliyet- çiliğin kapitalizmin ağa babalanna, emperyalistlere karşı hiçbir şansları yok! Çünkü 21. yüzyıl milliyetçili- ği son çözümlemede kapitalizmden, kapitalizmin en yüksek aşaması olan emperyalizmden besleniyor. Türkiye'de milliyetçiler, geçmiş yıllarda kendilerin- den farklı düşünenlere taşla sopayla saldırarak, kar- şıtlannı telle boğarak, kafalarına kurşun sıkarak yur- da karşı görevlerini yerine getirdiklerini sanırlardı, şim- dilerdeyse çürük domates, yumurta atıyoriar. Ama bu arada yurt, "özelleştirme" adı altında parça parça ya- bancı sermayeye pazarlanıyor. 196O'lı, 70'li yıllar dünyada ulusal kurtuluş savaşla- rı yıllanydı. ömeğin, birçok Afrika ülkesi bu savaşla- rın sonucunda bağımsızlıklarına kavuştu, aradan 35- 45 yıl geçti, bugün o ülkelerin tümü emperyalizmin sul- tasında yoksullukla, açlıkla boğuşuyor. Görülüyor ki emperyalizme karşı mücadele kapitalizme karşı mü- cadeleye dönüştürülerek sürdürülmeyince bağımsız- lık da, egemenlik de kâğıt üzerinde kalıyor. • • • Kimi okurlanm son yazılanm üzerine bana, özelleş- tirmelere ilişkin düşüncelerimi soruyorlar. Yasalara uy- gun, yolsuzluklara çanak tutmayan, saydam özelleş- tinmelere ekonomik açıdan sıcak bakıyorum. Fakat bu, kamunun elindeki tüm mal varlıklannın özelleşti- rilmesini onayladığım anlamına gelmiyor. Sözgelimi, devletin otel-lokanta işletmeciliği, mandıracılık, içki- sigara üreticiliği gibi alanlardan çekilmesini doğru bu- lurken TÜPRAŞ, ERDEMİR, Telekom gibi kuruluşla- rın, limanlann özelleştirilmelerini onaylamıyorum. Bu tür özelleştirmelere zaten kıta Avrupa'sında da rast- lanmıyor. Orada herkes her istediğini dilediğine sata- mıyor, sözgelimi Rotterdam limanının özelleştirilmesi Hollandalılann, Hamburg limanının özelleştirilmesi de Almanlann akıllanna gelmiyor. örneğin Fransa, ülke için bir "simge" olarak kabul edilen Danone şirketinin Pepsi Cola'ya, Almanya da Mannesmann'ın Ingilizle- re satışını önledi. Geçen yazımda yine Almanların Volksvvagen'in "uygun olmayan" sermayedarlann eli- ne geçme olasılığına karşı önlem arayışında oldukla- rından söz etmiştim. Ben Türkiye'ye yabancı sermaye girişine de tümüy- le karşı değilim. Biryandan sosyalizmi savunurken bir yandan da özelleştirmelere, yabancı sermaye girişine sıcak bakmak ilk anda yadırgatıcı gelebilir. Ne var ki, sermayenin devlet erkine egemen olduğu kapitalist bir düzende emeğin sömürüsü açısından bir işletmenin devletin elinde mi, yoksa özel ellerde mi olduğunun bence bir önemi yok, çünkü devlet emekçiyi özel gi- rişimciden "daha yumuşak" sömürür diye bir şey söz konusu değil. Burada, çalışanlann işletmelerin yöne- timleri üzerinde söz ve karar sahibi olduklan "toplum- sal mülkiyet" ile emek-sermaye çelişkisi bağlamında özel mülkiyetten hiçbir farkı olmayan "devlet mülki- yef/"ni birbirine kanştırmamak gerekiyor. öte yandan da emperyalizm/küreselleşme çağında "ulusal kapi- talizm" kavramının bir anlamı olmadığı gibi "yerti ka- pitalistler emekçilere karşı yabancılardan daha anla- yışlıdır", diye de bir şey yok. Emekçi sınıflar için be- lirleyici olan üretim ilişkileri ve bu ilişkiler içinde eme- ğin sermaye karşısındaki konumu olduğundan emek- çinin emeğini sömürenin Türk, Italyan, Alman ya da Japon olması fark etmiyor. 1980'li yıllardan sonra emek-sermaye çelişkisi bağ- lamındaki tartışmalar azaldı, birçoğumuz bu tür tar- tışmalarda kullanılan tanımlamaları, kavramlan unut- tuk. Doğrulan, yanlış kavramlarlatartışarak bulmak ise olası değil. Hepimizin zaman zaman belleklerimizi ye- niden tazelememizde yarar var, diye düşünüyorum. e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com BULMACA SEDAT YAŞAYAS 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Yatağa gir- me korkusu. 1 2/ Meyve ko- 2 parmak için _ ucuna üçlü ya da dörtlü bir 4 çatal geçiril- miş sınk... Çok sevilen kimse ya da şey. 3/ Belır- ti... Avuç içi. 4/ Geleneksel Hawaii dansı... "Gü- zelliğin — par'et- mez/ Bu bendeki aşk ' olmasa" (Aşık Vey- sel). 5/ Çoğunlukla 3 kahverengi demir karbonat bileşimli de- ^ mircevheri. 6/Yahya 6 Kemalın hece ölçü- süyle yazdığı tek şı- 8 iri... "Derinlikler" 9 anlamında eski söz- cük. II Bir müzik türü... Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü. 8/Hastalıklı, sakat... Ince ve düz- gün dokunmuş pamuklu kumaş. 9/ Hastanelerde, yatacak hastalann kayıt ve kabul edildikleri yer. YLTCARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Güreşte bir oyun... Taş ya da maden çıkanlan yer. 2/ Mıkroskop camı... Genellikle ölçü aygıtlannda gösterge çizelgesi. 3/Tekke edebiyatı şiir türlerinden biri... Sazınenincesesverenteli.47"Pablo—-": Ün- lü Şilili şair... Bir nota. 5/Türlü ağaçlardan elde edi- len bir çeşit yumuşak reçine. 6/ Eski ve bilinmeyen bır tarihi anlatmakta kullanılan deyim sözü... Maran- ta adlı kamıştan elde edilen ve çocuk maması yap- maya yarayan un. 7/ Yeniçeri kışlası... Afrika'da ya- şayan, bacaklan beyaz çizgili memeli hayvan. 8/Iz- mir'e özgü, özellikle sabah kahvaltısında yenen bir tür börek... Judo ve karatedeki en ü.c ^ derecelere v.- rilen ad. 9/Duyuru... Bir göz rengi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear