23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 EKİM 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA IX 1 J |A | \J J \ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Tarihi semtlerde restorasyonlar sürüyor; sadece Hıristiyan semtinde resmi tatil günü pazar Halep'te şaşırdık kaldık... B irkaç hafta önce Halep'tey- dik... Gaziantep'ten ve Ha- tay'dan bir günlük turlarla bile gidilebilen bu "tarihsel kom- şu"yla ilk kez tanışan mimarlar olarak 'heyecanlı' ve 'şaşkm'dık... Heyecanlıydık; çünkü I ö 3000'lere ait belgelerde bile adı geçen, Osmanlı Imparatorlu- ğu'nun Istanbul ve Kahire'den sonra "3. büyük kenti"ndey- dik... Şaşkınlığımızın nedeni ise bu efsanevi geçmişten geriye kala- bilen kent dokusunun korunması- na gösterilenözendi... Türkiye'de yıllardır "yoksul ülkeyiz" gerek- çesiyle para aynlmayan "eski semt'Mer için devlet memurunun en çok 150 dolar aylık alabildiği bir ülkede gösterilen çabalardı... Tarihi kent merkezi, Mardin'de "abbara" denilen ve artık çok az kalan "kabaltı"lardan sayısız ör- negin bulunduğu tüm sokaklanyla korunarak kentlilerin ve turistlerin gözdesi olmuş; özgün taş döşeme- lerinden yenilenen bina cepheleri- ne kadar yeniden "yaşanılır" kıhn- mış. TV'lerimizdekı 'Kurtlar Va- disi'ne de dekor olan bu sokaklar için, aynı dizide çalışan Suriyeli öğ- renci rehberimiz Yusuf Aziz diyor ki: "Şimdi herkes yeniden bura- lara yerleşmek istiyor..." Mimar Sinan'ın 1520'lerde "imparatorluk mimarı" olarak ilk eserlerinden Hüsrev Paşa Cami- si bakımlı olarak ayakta... Eyyübi- lerin armağanı Halep Kalesi gün boyunca ve hatta geceleri bile in- sanlarla dolu... 'Antakya Kapısı' ile Kale arasındaki 750 m'lik tarihi caddeyi dik kesen sokaklardan oluşmuş 22 km'lik Kapalıçarşı'da da restorasyon sürüyor... Çarşının çevresindeki eski dükkânlara "özel proje" ile uygulanan geniş ahşap saçaklan görünce, aklıma Bursa'da- ki 'Uzun Çarşı'yı örtmek için ta- sarlanan "metalik modern örtü' geliyor; ve canım sıkılıyor... Kimlikll kent Içln... 5000 yaşındaki kenti bugünle ve yannla buluşturan konıma uygula- malan öylesine 'bütünlük' içinde ki eski semtler, bizdeki gibi yekne- sak apartmanlarla değil, "kimlikli yeni mimari"yle yan yana ve iç içe. Çünkü kentin genel imar kuralı, merkezdeki 'eski Halep'te 2 kat, en dıştaki 'yeni Halep' semtlerin- de 4 kat, arada kalan bölgelerde 3 kat... Dahası, yeni binalann ya tü- müyle yığma 'taş' olarak yapılma- sı ya da betonarme olduklarında mutlaka "taşla kaplanması" zo- runluluğu var... Böylece tarihi ve çağdaş peyzaj arasında 'zıtlık' ye- GEÇMtŞTEN GELECEĞE KİMLİKLl BİR KENT Halep'te kalenin çevresi 2 kat, merkezden uzaklaştıkça da önce 3 kat, sonra da 4 kat sınırlaması var. Yıllardır süren bu imar disiplini sayesinde, 1940'ların kale görüntüsü ile (solda) bugünkü durumunu gösteren yeni kartpostal fotoğrafı arasında fark çok az... Suriye paralanmn üzerinde 'Roma tmparatoru var... îşte 100 Suriye lirası... rine 'devamlılık' egemen... Bu kurallara, "mimari tarz" olarak da "yöresel yapı karakter- lerinden esinlenilmiş bir çağdaş- hk arayışı" eklenince, örneğin çok yıldızlı Sheraton Oteli bile cam cepheli gökdelen şeklinde değil, 'Halepli' denilebilecek bir mimari tasanmla ve genel siluetle 'uyum- lu' kütle düzeniyle inşa ediliyor... Bütün bunları görünce, Suriye Mimarlar ve Mühendisler Sendika- sı Halep Şubesi Başkanı Memed Valid Gazel'den, ülkelerindeki "i- mar yasasf'nın ilkelerini soruyo- ruz. Suriye'nin genelinde geçerli olan ilk temel kural, yine binalann 'yük- seklikleri'yle ilgili. Yasaya göre köylerde ve nahiyelerde 2 kat, ka- zalarda 3 kat, kentlerde ise 4 ve 5 kattan fazla yapılamıyor... Ne var ki Halep'teki yeni beledi- ye binasının buna aykın olarak '15 katlı' yapıldıgını gördüğümüzde, biz sormadan 'gerekçesi' şöyle açıklanıyor: "Hükümet özel izin verdi!.." Nitekim Şam'da da özellikle res- mi yapılarla turizm ve iş merkezle- ri için bu tür özel imar izinleri ço- ğalınca, 'başkent' genel yasa kap- samı dışına çıkanlmış; ardından da "yüksek ve modern yapılaşma" almış başını git- miş... Sendika yö- neticilerinden Fik- ret Mahli, aynı du- rumun Halep'te ya- şanmaması için yüksek yapılara sa- dece "kent merkezi dışında" izin verilecek yeni bir yasa hazırlandı- ğını söylüyor... Farklı Inançların kenti Halep aynı zamanda "farklı inançlardan" kent sakinlerine, yi- ne bizim için "şaşırtıcı bir say- gı"yı gösteren bir kent. Hemen tüm kiliseler bakımlı du- rumda. "40 Kent Ermeni Kilise- si"nde süren restorasyon. "özgün- lüğe bağlılık" konusunda örnek bir başan sergiliyor. Kentin en güzel meydanlanndan birini "Palmera Kraliçesi Zennube"nin heykeli süslüyor. Suriye'de hafta sonu tati- linin 'cuma' olmasına rağmen Hı- ristiyanlann 'çoğunlukta' olduk- lan Aziziye semtinde resmi tatilin 'pazar' olduğunu duyduğumuzda ise bize sadece 'susmak' kalıyor... O kadar ki bu "Islam ülkesi"nin kâğıt parasında da "tarihsel kişi- lik" olarak Arap liderler yenne bir "Roma Imparatoru" resminin nasıl olabildiğini sormaktan -artık- çekiniyoruz... Kenti 'mlmarca' planlama O gün, Türkiye Mimarlar Odası ile Suriye Mimarlar Mühendisler Sendikası arasındaki işbirliği proto- kolünün imza törenindeki konuş- malar da önemli vurgulamalan içermekteydi. Türkiye'nin Halep Başkonsolosu Ali Kemal Aydın'ın da katıldığı tören için Şam'dan ge- len sendika başkanı Hassan Majet Ali dedi ki: "Atatürk'ün ülkesin- den ve uygarlıkların beşiği Ana- dolu'dan meslektaşlarımızla bir- likte olmak bize çok şey kazandı- racak..." Bizim altını çizdiğimiz ise özel- likle tarihi kentlerde "sürdürülebi- lir bir mimari çevre"nin önemiy- di. Bunun için duyarsız imar poli- tikalanyla birlikte, "mimarlık ve şehircilik arasına duvar ören" eğitim sistemlerini de sorguladığı- mızı söyledik. Ne var ki bu konuda da Suriye'de- ki durum meğer "bizdeki gibi" de- ğilmiş... Dünyanın birçok ülkesin- de de olduğu şekliyle, kent plancı- lığı "ayrı bir meslek" yerine, mi- marhğın 'uzmanbk' dalı... Öğren- ciler isterlerse mimarlığı tamamla- dıktan sonra 2 yıllık ek planlama eğitimiyle "şehirci mimar" olabi- liyorlar. Böylece kentlerini de "mi- mari kimlikleri"ni bilerek ve gö- zeterek planlayabiliyorlar... Halep'ten işte bu gözlemlerle dö- nerken akhmıza takıldı. Tarihsel mimari dokuyu koruma planlannın bile "mimar olmayan şehirciler" tarafından üstlenilmesini yasaya yazan Kültür ve Turizm Baİcanlığı yetkilileri, acaba birkaç günlüğüne olsun Halep'e gidemezler mi? Umanz Sayın Bakan Atilla Koç da aynı heyete katıhr ve tarihi kent- lerimize ait planlann öncelikle bu alanda uzmanlaşmış 'mimarlara' teslim edilmesi gerektiğini Avrupa yerine bir tslam ülkesinde görme- ninkeyfiniyaşar... A TIYAKASIHİKA YESİ'NE KARŞI 'Doğu Yakası HiMyesV anlatdtyor Kültür Servisi - Sa- bancı Üniversitesi Hal- koyunları Ekibi. bu ak- şam saat 20.00'de 'Doğu Yakası Hikâyesi' adlı gösteri ile Anadolu ve Trakya'nın zengin halk danslannı, türküler eşli- ğinde izleyiciyle buluştu- racak. Folklorik halk danslan gösterisinde. Anadolu'nun köylerinde yaşanan bir aşk hikâyesi canlandınlacak. Koreografısi ve yönet- menliği Cihan Hacıfazh- oğlu tarafından yapılan gösteride. 9 farklı yörenin halk danslan ile Anado- lu'nun köylerinde yaşa- nan bir aşk hikâyesi can- landınlacak ve Sabancı Üniversitesi Müzik Kulü- bü, Müzikus üyelerinin seslendireceği rürkülerle de zenginleştirilecek. Amaçlannın kendi kültür- lerini anlatmak ve kendi türkülerini söylemek ol- duğunu söyleyen öğrenci- ler, teatral bir akış içerisin- de bir köy yaşamını, çeş- me başı aşklannı, kavgala- nnı, özlemlerinı, gözlenen asker yollannı, kına gece- lerini, köy düğünlerini danslanyla ve türkülerle süslüyorlar. 1999yılından itibaren pek çok halko- yunlan yanşmasında üni- versiteyi başanyla temsil eden topluluk son olarak 2005 Türkiye Üniversite Sporlan Federasyonu Üniversitelerarası Halko- yunlan Birincilikleri B kategorisi yanşmasında Izmir yöresi oyunlanyla zeybekler arasında bölge 3'üncüsü oldu, Türkiye çapında ise en yüksek 5. puanı aldı. Geleceğim bekle dedi Ben bekledim o da gelmedi Ölüm gibi bir şeydi Ama kimse ölmedi Çağdaş Türk Edebiyatı'nın ustası, şair, romancı, deneme ve senaryo yazarı, gazeteci, Izmirli, dünyalı ATTİLÂ İLHAN'ı sonsuzluğa uğurlamanın acısını kalbimizde yaşıyoruz. Geride bıraktığı eserleri O'nun sönmeyen ışığı olacak. ALİ MUZAFFER TUNÇAĞ KONAK BELEDİYE BAŞKANI DÎPTEN GELEN DALGANTN GÜR SESÎ, SlSLÎ BULVARLARIN YAKIŞIKLISI, ATTİLÂ İLHAN a; Hangimiz için o "an geldi", senin için mi, geride kalan bizler için mi? BU SEVDAYA BU AYRILIK YAKIŞMADI! Saygı, sevgi ve özlemle... İZMİR CUMOK 'Ayrıhk Sevdaya Dahil" Sen "yağmur kaçağı"ydın, Içimize şiirler serptin. Şiir gibi yaşadın. Unutmayacağız... Torbalı Anadolu Lisesi 10-D Sınıfı ve Öğretmenleri ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Attilâ İlhan: 'Ne Korku Ne Pişmanlık Ne Yeis...' "...ne korku ne pişmanlık ne yeis I en ses- siz derinliklere içimde belki senin I hasretini götüreceğim I sadece" "Yoksa ilk benden mi duydunuz?" Skytürk televizyonundan, Attilâ llhan'ın ölümü nede- niyle bir telefon söyleşisi yapmak üzere be- ni arayan, genç ve nazik hanımefendinin se- si tedirgin. "Attilâ llhan'ın ölümü mü? Ne zaman?" "Haklısınız... Gece olmuş..." "Beni bir on dakika sonra arar mısınız?" "Elbette... özür dilerim..." Kendime gelmeliyim biraz da olsa. Bir şey- ler söyleyebilmek için. O'ndan ne kadarı sı- ğarsa. Mekanik hareketlerle doğruluyorum; çevi- rilerimin bulunduğu raflara gidiyorum; aradı- ğım, istisnaen yerinde. Rilke'den "Gece mi Tek Gerçeğimiz?" başlığı altında çevirdiğim şiir seçkisi. Onat Kutlar'ın anısına ithaf etti- ğim kitap. Sayfa yirmi sekiz. "Şairin ölümü" başlıklı şiir. Tamamdır: "Yatıyordu. Çehresi, hafifçe yükseltilmiş, I solgun ve dargındı dikyastığında,/ dünya ve dünyaya ait bildiği ne varsa, I artık duyuların- dan koptuğundan bu yana, I hepsi de umur- samaz bir zamanda yitirilmiş. -1 Onu öylece yaşarken görenler, bilememişlerdi,/ ne kadar da bütünleşmiş olduğunu bütün bunlarla; I çünkü bunlar: O derinlikler çayırlarda I ve su- larda, bütün bunlardı çizen o çehreyi. -10- nun çehresiydi aslında bu enginierj onlar ki, görücüye çıkmışlardı şimdi şaire; I korkuyla ölmekte olan maskesine gelince,/ sanki ha- vayla temas ettiğinde bozulan bir meyvanın I içi gibiydi, öylesine kınlgan ve ince." "Nasıl bir miras bıraktı?" diye soruyor te- lefondaki nazik ses. Evet -nasıl bir miras? Bütün geleneğiyle sindirilmiş bir dilin mirası; yeni'nin, öz olanın sadece yüzyılların temelinde inşa edilebile- ceğine yönelik bir dil ve kültür bilincinin, onuncuyu önceki dokuzu yok sayarak ayak- ta tutmaya çalışmanın umarsızlığını hep vur- gulayan bir aklın mirası; söylemek istediği ne varsa eveleyip gevelemeden, ortalığı ve kafaları bulandırmadan, bilgi birikiminin say- dam süzgeçlerinden geçirerek söylemeye yönelik aydın tavrının mirası; tüm yazdıkla- rında aynı zamanda zamanının tarihçisi ol- muşluğun mirası. "Pekiya gençlehmiz -nasıl değerlendirme- II bu mirası?" Çetin mi çetin bir soru, çünkü ancak oku- makla değerlendirilebilecek bir miras var kar- ştmızda. Soruda sözü edilen 'gençler' ise seksenli yılların kuşaklarından gelme. O gençleri, resmi sansür çabalarına taş çıkar- tırcasına, bizler, yani kendini aydından sa- yanlar kafalarında sansürler oluşturmaya, hep sıradan olanın peşinden koşmaya, ede- biyat okurluğunu bile bir modaya dönüştür- meye ve hep en yeni ve gündemde olanı oku- maya alıştırdık. Eşsiz çabalarımızla -hani o "Aman, yalnızca bizi okusunlar!" kaygısıyla - edebiyatta, kültürde miras diye bir kavram tanımayan gençlerden oluşma bir çoğunluk. Evet, bu gençlik nasıl değerlendirmeli, na- sıl değerlendirecek bir Attilâ llhan'ın paha bi- çilmez kültür mirasını -korkarım bir zaman- lar bi"- Bilge Karasu'nun mirasını nasıl değer- lendirdiyse, yani kısa zamanda yoksaydıysa, yine öyle. Bizyetişkinlerin "Sen"den başkadeğeröl- çütü tanımayan emekleriyle. Yazanların birbirlerini de okumak, birbirle- rinden aşılanmak yerine, açık ya da çoğun- lukla örtük bir biçimde 'öfeWnin neden okunmaması gerektiğini anlatma çabalarının egemen olduğu bir ortamda, Attilâ İlhan gibi- lerinin yazgısı sadece hayattayken değil, fakat öldükten sonra da yalnızlıktır. Olsun. Sadece yalnızlık. Ama sessizlik değil ya! Onlar sayfalarında konuşmayı sürdürdük- çe, artık bu dünyanın sakinleri arasında yer almasalarbile, günün birindeduyulacaklarını umabiliriz. Stefan Zvveig'ın Erasmus için söylediğini, Attilâ llhan'a da çok yakıştırıyorum: Bütün yalnızlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnızdı. Belki de o yalnızlıktan daha öğreneceğimiz çok şey vardır... e-posta: ahmetcemal v> superonline.com acem20 a hotmail.com y'Cumhuriyet k^KİTAPLARI İmza Günü 13 Ekim 2005 Perşembe Deniz Kavukçuoğlu Saat: 17:00-18:30 24. tstanbul Kitap Fuan. Tüyap Beylikdüzü Salon no: 3, Stand no: 301
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear