22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 2005 CUMA 8 HABERLERIN DEVAMI TURKİYE Istanbul Edirne _8 Sinop "" Y 9 Adana 9 Samsun Y 11 Mersin PB 14 PB 15 Kocaelı _Y ]0_ Trabzon Y 10 Diyarbakır PB Çanakkale Y 10 Gıresun Izmir Y TT Ankara Y 11 Şanlıurfa PB K 6 Mardin PB Manisa _Y 10. Eskişehir K 7 Siirt PB Aydın Y 13 Konya K 7 Hakkâri PB Denizli Y 11 Sıvas PB 2 Van PB Zonguldak Y 10 Antalya Y 16 Kars Yurdun kuzey ve ba- tı kesımlen parçalı çok bulutlu Marmara, Batı Karadenız, Orta ve Dogu Karadenız kıyıları ıle Ege, Batı Akdenız oğleden sonra Iç Anadolu'nun batısı yağışlı geçecek Ruzgâr Marmara ıle Ege kıyılarında kuvvetlı ese cek Hava sıcaklığı yağış alan yerlerde azalacak, dığer yerlerde onemlı bır degışıklık olmayacak DIŞ MERKEZLER Oslo Helsınkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Parıs Bonn PB K Y Y CB CB Y CB y 5 13 14 11 10 8 9 Münıh PB 10 Zürıh Berlın Budapeşte Madrıd Viyana Belgrad Sofya Roma Atına CB PB AB PB PB K PB Y 10 6 12 8 5 2 14 12 PB 5 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahıre K K K Y K CB AB PB 2 7 -3 12 7 10 -1 18 PB 12 Taşkenl f Açık P a r ı ? a l ' b u l u t l " Bulutlu ^ Çok bulutlu Yağmurlu Gök gurultülu G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK U Baştarafı 1. Sayfada moda deyimleri bol bol kullanarak saldırdılar. Oysa Denktaş, bağımsız, egemen KKTC'nin nasıl satışa getirildiğini içeren uzun, ama ibret dolu tarih- sel öyküyü bir iki satırla özetliyor mektubunda: "...Kıbrıs bizdeki mutlak ve katıksız barışseverlerin katkısı ve Türk hükümetinin AB yolculuğu nedeniyle gözü kararmışlığı karşısında bence, kaybedilmiş bir davadır..." Kuzey Kıbrıs'taki satışa zemin hazırlayan "katıksız barışseverler"\, -belki zamanı gelmedi- Denktaş açık- lamıyor. Ver-kurtul'un göbeğinde kimler olabilir? Başta MehmetAliTalatveyandaşları... KorohalindeRum- larla her ne pahasına olursa olsun, yeter ki barış ol- sun, AB pasaportları cebe girsin diyen sözde barış yanlıları... Kıbrıs Türk basınındaki dış kaynaklardan aldıkları paralarla yazı döktürenler... Dirençle, inanç- la bağımsızlığı, egemenliği savunan Denktaş'ın ba- şını isteyen kimi Kıbrıslı aydınlar, azınlıkolmayı, Rum sultasında yaşamayı bugünlere, özgürlüğe yeğle- yenler... Işte onlar. • •• Denktaş'ın mektubundaki ikinci önemli vurgulama: "... 1974'te olduğu gibi karşı tarafın (Rumların) bir çılgınlığı nedeniyle yüce Allah tarafından bize yeni- den olağanüstü bir fırsat verilmezse durumu nasıl kurtarabileceğimizi göremiyorum..." diyor. 1974'ler bir kez daha yinelenebilir mi? Umutsuz bir yakarı. Ne Rumlar o günlerde olduğu gibi Türklere karşı kanlı eylemlere girişebilir, ne Kıbrıs'ta faşist bir darbe gerçekleşebilir ve -sevgili Denktaş, benim ka- dar sen de biliyorsun- ne de bugünkü hükümet ha- sır altı edilmesine yeşil ışık yaktığı Zürih ve Londra anlaşmalarına dayanarak Ada'da silahlı bir müdaha- leye olanak sağlayabilir. Sorun son aşamasında; baksana, Güney Kıbrıs'ı tanıyıp tanımama noktasında olan bu hükümetin başkanı çözümsüzlük çözüm değildir diyen ünlü slo- ganını yine kullanıyor. Arkası ver-kurtul! Hükümet Güney Kıbrıs'ı Annan Planı zemininde yeniden görüşme masasına çağırıyor ve fakat Rum- lar, önce Güney Kıbrıs'ı tanımayı gerçekleştirmek is- tiyor. Bir olasılık ama geçerli bir olasılık: Güney Kıb- rıs, tanımadan sonra Kıbrıs Cumhuriyeti'ni temsilen Türkiye ile (azınlık konumuna düşen egemenliğini, bağımsızlığını yitiren Türk cemaatinin de temsil edi- leceği) görüşmelere başlayabilir. Dışa karşı boynu kıldan ince bu hükümetin, nihai çözüm olmadıkça Güney Kıbrıs'ı tanımakta ne ka- dar direnebileceğini kestirmek zor. Bir zaman önce "Herkes tanıyor, sen tanımasan ne yazar" dememiş miydi? Oylesine kolay kulvar değiştiriyor ki... • • • Rauf Denktaş, AB yolculuğu nedeniyle gözünün karardığını söylediği bu hükümetle "kaybedilmiş bir davayı" ayakta tutmaya çalışıyor. Aslında bu hükümetten umudunu kesmiş; Anka- ra'ya gelmiyor. Herfırsatta "davayı" hâlâ kucaklayan, koruyan ve savunan Anadolu'ya, Anadolu insanına gidiyor. Bir yedek teğmene neden bu mektubu yazdı, ya- nıtlıyor: "...Böyle giderse kaybedilecek bir davanın mesajını verdik. Bazı satılmış kalemlerin gayretiyle kaybedilmekte olan bir dava vardır... Eğer benim bu ikazım da hâlâ Denktaş fobisiyle hareket eden insan- ları birazcık olsun 'Kıbrıs'ta ne oluyor, nereye götü- rülüyor, devletimize sahip çıkmazsak ne oluruz' nok- tasına getirmezse hiçbirşeye getirmez" diyor. Denktaş yanılıyor. Uyarılara karşın anavatanınız Türkiye'de, yavru vatanınız Kuzey Kıbrıs'taki "satıl- mış bazı kalemler" verip kurtulmanın ince hesapları- nı yapan AB yolunda "gözü kararmış" bu hükümete bugüne kadar destek verdiler, vermeye devam ede- cekler. Denktaş tek başına "kaybedilmiş bir davanın" da- vasını sürdürüyor. SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN I Baştamfı Arka Sayfada Hepsi bu kadar mı, hayır! Neredeyse yirmi beş yıl önce kaleme aldığım bir Söyleşi'de, bakar mısınız ne demişim: "...buna karşılık Ataç, Halk Mûsıkisi'ni sevenle- ri 'uygarlığa düşman' saymakta; aydınları, 'bu lâ- ubâlilikten vazgeçirmek gerektigini' ileri sürmek- tedir; 'o zaman, Alaturka Mûsıki'den de, belki kur- tulurmuşuz'; 'Divan Şiiri'ni okumamak gerekir- miş'; onun için de, 'severekten, yüreğimiz kana- yaraktan kapatacağız Divan Şiiri'ni' dememiş mi- dir?"(bkz. 'Hangi Atatürk1 ) 'Kültür, zeminle mütenaslptlr...' ysa Mustafa Kemal Paşa, onun bu söyledikle- rinin tam karşıtını düşünüyordu; zaten öyle de yapmıştı; daha Cumhuriyet'in ilânından önce (Tem- muz 1921) verdiği bir 'tarifte -tadını çıkarasınız diye, kelimesi kelimesine aktarıyorum- demişti ki: "...şimdiye kadar tâkip olunan (Tanzimatçı) tah- sil ve terbiye usûllerinin, milletimizin tarih-i teden- niyatında en mühim âmil olduğu kanaatındayım. Onun için 'millî' bir 'terbiye programı'ndan bahse- derken, eski devrin hurâfatından ve evsâf-ı fıtrı- yemizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikir- lerden, Şarktan ve Garbdan gelen bilcümle tesir- lerden uzak, seciye-i milliye ve tarihiyemizle mü- tenâsip bir kültürü kasdediyorum..." "...çünkü dehâ-yı millîmizin inkişâfı, ancak böy- le bir kültür ile temin olunabilir. (buraya dikkat! Lâ- alettâyin bir ecnebi kültürü, şimdiye kadar tâkip olunan ecnebi kültürlerin tahrip edici neticelerini tekrar ettirebilir. Kültür (haraset-i fikriye) zeminle mütenasiptir, o zemin milletin seciyesidir..." (bkz. Enver Ziya Karal, 'Atatürk'ten Düşünceler') Fâlih Rıfkı Bey, ilk 'Kemalistler'i anlatırken, ne di- yordu bilir misiniz? Şunları: "...bizler, 'Türkçülük'le idealsiz kalmaktan ve boşlukta sallanmaktan kurtulmuştuk. 1923'te Ata- türk, Meşrutiyet milliyetçilerinin de hayallerini çok yukardan aşıp giden devrimlerini tasarladığı va- kit, onu inanarak anlayanlar ve anlayarak ona sa- rılanlar, hep Türkçüler olmuştur..." (Bkz. 'Batış Yıl- ları') Peki, hep öyle kalmışlar mıdır? Kışla yolsuzluğu davasmda müteahhit Ali Osman Özmen'in ifadesi okundu ^Kılınç'a borç verdim'ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Özel Kuvvetler Komutan- lığı inşaatındaki yolsuzluk iddi- alanyla ilgili yargılanan müteah- hit Ali Osman Özmen, eski MGK Genel Sekreteri Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'a 150 bin dolar borç verdiğini söyledi. Özmen, Kılınç'ın, "Ali Osman, aklına bir şey gelmesin, ben bu- nu mal beyamnda da belirtece- ğim" dediğini söyledi. Özmen, "O gün 150 bin dolar alındığı- na dair tutanak tuttuk. Hatta Kılınç paşa emir subayını da çağırdı" dedi. Özmen, Hazi- ne'nin zarara uğradığı savını red- dederek tersine şirketinin alacak- lı olduğunu öne sürdü. Kışla yolsuzluğu davasının ikinci gününde imzasız ihbar mektubu tartışmaları yaşandı. Mektupta " Özmen AŞ'nin Yar- gıtay ve Sayıştay'da dosyası var mı? Bir subay olarak diğer meslektaşlarımın yaptıkların- dan utanıyorum. Bunların nıal- ları açık arttırmada satılmalı- dır" denildi. Mektubunu dava- nın bazı çevrelerce manipüle edilmesine hizmet ettiğini savu- nan Özmen'in avukatı Cavit Ça- lış, "Bu mektup imha edilnıcli ve çöpe atılmalıdır" diye ko- nuştu. Mahkeme tartışmalı mek- tubun dosyadan çıkanlarak aske- ri savcılığa iadesine karar verdı. Eşl de titizlendi' Duruşmada, müteahhit Öz- men'in hazırlık soruşturması sı- rasındaki ifadesi okundu. Öz- men, savcılık ifadesinde şöyle dedi:"Bir gün 'Ağabey' dedi- ğim Tuncer Kılınç Paşa'nın ya- nına gittim. Bana emekli olaca- ğını, evini satmak istediğini, Çayyolu civarında ev almak is- tediğini ama parayı denkleşti- remediğini söyledi." Kilınç'ın, kendisine, "Ali Os- man sen satın alacaksın ya da satıp parayı denkleştireceksin" dediğini belirten Özmen, teklıfi kabul etmediğıni belirtti. Bunun üzerine Kıhnç'ın, kendisine, "Ali Osman varsa 50 bin dolar vere- bilir misin?" dediğini anlatan Özmen, "Ben de şu an üzerim- de yok. Size sonra takdim ede- rim ağabey dedinı" diye konuş- tu. Bunun üzerine Kılınç'ın emir subayını yanına çağırdığını kay- deden Özmen, "Subay, hâlâ Kurmay Başkanlığı emir su- bayhğını yapan yarbaydır. Ama ismini haürlamıyorum. O gün 150 bin dolar alındığına dair tutanak tuttuk" dedi. Özmen, Kılınç'ın "eşinin deçoktitizlen- diğini" belirterek "Beni her gördüğünde 'Ali Osman Bey, e- vi satıp size olan borcumuzu öde- yemedık' diyerek rahatsızlığını dile getirdi" diye konuştu. Mahkeme başkanı Aykanat Kaçmaz'ın, savcının ifadesi alır- ken baskı yapıp yapmadığı yö- nündeki sorusu üzerine Özmen, baskı yapılmadığını ancak savcı- lık ifadelerindeki aleyhine olan sözleri kabul etmediğini söyledi. Hazine değil, btz alacaklıyız' TSK'ye ihanet etmediklerini, kışlada kullanılan taşlann Kana- da ve ttalya'dan getirildiğini an- latan Özmen, yolsuzluk yapıldı- ğı savlanan ıhalelerle ilgili ola- rak Hazine'nin zararı olmadı- ğını, tersine şirketin alacağı ol- duğunu öne sürdü. Ozmen, rüşvet ajandasının jp- yabı tutuklu oğlu Yaşar Öz- men'e aıt olabıleceğini, kendi- sınin ayrıntıları bilmediğini de savundu.Mahkeme, tutuklu Öz- men ile Hüseyin Ceylan'ın tah- liye istemini reddetti. Yasak kaldırılsın' çağrısı Annç'tan türban çıkışı ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - 17 Ara- hk sürecinde tartışmalı konulara girmeyen TB- MM Başkanı Bülent Annç, türban yasağının kaldırılması çağrısıyla sessizliğini bozdu. Tür- bana öncelikle üniversi- telerde serbestlik tanın- ması için hükümete bas- kı uygulayan Bülent Arınç, "Korku üzerine ülke yönetilmez. De- mokrasi korkulardan kurtulma rejimidir. Toplumdaki talebin karşılanacağına, adı- mın Bülent Arınç oldu- ğu kadar eminim" diye konuştu. "Gerçek siya- setçinin" sorunları akıl- cı biçimde çözmesi ge- rektiğini söyleyen Annç, "Siz neden bu işi çöz- müyorsunuz" sorusunu kendisine yönelttikten sonra "Ben Meclis Baş- kanı'yım, hükümet başkanı, başbakan de- ğilim" sözleriyle adres gösterdi. Bülent Arınç dün Maz- lum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen başkanlı- ğındaki Inanç Özgürlü- ğü Platformu üyelerini kabul etti. Çoğunluğu türbanlı üyelerden olu- şan heyetle Meclis'i zi- yaret eden Bilgen, "ba- şörtüsü yasağının kal- dırılması için" topla- dıkları 300 bin imzayı Arınç'a sundu. Heyet üyelerine yaptı- ğı konuşmada "hayati" olarak nitelediği bu ko- nudaki çabaları "takdir- le karşıladığını vc des- teklediğini" belirten Bülent Arınç, hükümete de uyarılar içeren şu me- sajlan verdi: • Bu konu, Türkiye'de çözülmesi gerekli bir so- rundur. Bu, toplumda huzursuzluğa yol açmak- tadır. Bu bir inanç özgür- lüğü konusudur. Inancı sebebiyle başını örtmüş bir insana saygı gösteril- mesi gerekir. Çünkü i- nanç denen şeyin kalp- lerde gizli kalması doğru değildir. • Bu meseleyi siyasal- laştıran da hata etmiştir, bu meseleyi istismar e- den de hata etmiştir. Şimdi daha akılcı, daha rasyonel düşünmeli ve daha samimı davranma- lıyız. • Meclis'e gelmekle doğru yapıyorsunuz. Si- yasetçi, zaten toplumun sorunlarını çözen adam demektir. • Tüm bu korkuların, tabuların ne kadar temel- siz, ne kadar yanlış oldu- ğunu son 2 yıl içerisinde hepimiz gözlemliyoruz. ldam kaldırıldı, kıyamet kopmadı. DGM'ler kal- dırıldı, Türkiye'de bir ka- os çıktı mı, kıyamet kop- tu mu? Tabular gidiyor, önümüz biraz daha açılı- yor. Arkamıza dönüp baktığımızda "Aa! Bu iş ne kadar da kolaymış" diyoruz. Demokrasi, korkulardan kurtulma rejimidir. • Türkiye gibi ülkeler- de bu iş sabır işi, biraz mücadele işi. Türkiye'de özgürlüğün bedeli ucuz değil. • Türkiye'de demokra- si bütün sorunları çöze- cek güce gelmeye başla- dı. Güçlendiği zaman toplumdaki bu arayışlar, bu istekler ve talep kar- şılanacaktır. Buna, adı- mın Bülent Arınç oldu- ğu kadar eminim. 1 BMM Araştırma Komisyonu üyeleri, incelcmeleri kapsamında, Kartal Yakacık'ta sokaktan kurtarılan 24 çocuğun yatılı eğitim gördüğü Vakıfbank Umut Çocukları flköğretim Okulu'nu da ziyaret ettiler. Burada çocukların yaptığı dinsel içerikli cl işleri dikkat çekti. (Fotoğraf: AA) Sokaklardan Knranlı eğitime Büyükşehir belediyesine ait Tuzla 'daki Meslek Edinme Merkezi 'nde çocuklara toplu namaz kıldınldığı belirtildi İSTANBUL (AA) - Sokak çocukla- nnı araştıran TBMM Araştı rma Komis- yonu, dün ıncelemeler için gittiğı Tuz- la'daki Istanbul Büyükşehir Beledıye- si'neait Sokak Çocuklan Meslek Edın- me Merkezi'nde (İSMEM) çocukların "toplu namaz kılmaya mecbur" bıra- kıldığını ve nıüfredatta yer almayan Ku- ran eğitimi verıldiğıni belirledi. Komis- yon üyesi CHP Milletvekıli Canan Arıtman, çocukların mecbur kaldıkla- rı bu uygulamaya son verilmesi çağrı- sında bulundu. Komısyon Başkanı AKP Milletvekıli Ömer Ergenç ise dini eği- timin müfredat gereği olduğunu kayde- derek uygulamayı savundu. TBMM Araştırma Komisyonu üyele- ri, dün Tuzla'daki Istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait ISMEM'de inccleme- lerde bulundu. Merkezin gezilmesi sı- rasında çocuklarla sohbet eden CHP'li Antman, çocuklara toplu namaz kıldı- rılarak Kuran eğitimi verildiğini öğren- di. İSMEM Müdürü Kamil Eyüboğ- lu ise "din bilgisinin açıköğretim müfredatı içinde yer alan bir ders ol- duğunu, bunun dışında çocuklara Kuran öğretmek gibi bir olay olnıa- dığını" söyledi. Eyüboğlu, "din ders- leri dışında dileyen çocukların din öğ- retmenlerinden Kuran öğrenebile- ceklerini, isteyenlerin de namazları- nı kılabileceklerini, idare olarak bu- na karışmadıklarım" ileri sürdü. İncelemelerden sonra açıklama ya- pan Komisyon Başkanı Ergenç, müfre- dat içinde de din bılgisi ve ahlak dersi- nin zorunlu olduğunu kaydederek kim- senin bu öğrencilere namaz kılma ve- ya Kuran öğretmek için baskısı olma- dığını söyledi. Ardından söz alan Ant- man ise "merkezde birçok çocukla konuştuğunu ve çocukların kendisi- ne 'müfredat içindeki din eğitimi dışın- da da merkezde Kuran kursu olduğunu, Kuran öğretildiğini ve toplu namaza gittiklerini' söylediklerini" söyledi. "Kuran dersi verenin de öğretmen değil, öğrencilerden biri olduğunu" ilettiklerini öne süren Antman, bunu kendisine söyleyen çocukların konu- nun açığa çıkmasından dolayı endişe- lendiklerini ve cezalandırılacaklann- dan korktuklannı belirtti. Alevilerden Rahşan Ecevit'e tepki ANKARA (ANKA) - DSP eski Genel Başkan Yardımcısı Rahşan Ecevit'in "Din elden gidiyor" sözlerine Alevi kesımden sert tep- ki geldi. Pir Sultan Abdal 2 Tem- muz Kültür Vakfı Başkanı Murta- za Demir, Rahşan Ecevit'i eleşti- rerek, "Madımak'ı yakanlar da sizin gibi bağırıyordu" dedi. Sıvas'ta 1993 yılındaki Madı- mak Ote li yangınından sağ kurtu- lanlardan biri olan Murtaza Demir, yaptığı yazıh açıklamada, Rahşan Ecevit'in bu sözlerinin ıçtenlik ve ciddiyetle bağdaştırılamayacağını vurgulayarak Ecevit'e, "Alay mı ediyorsunuz, mizah mı yapıyor- sunuz, yoksa politika mı?" diye sordu. Demir açıklamasında, Rah- şan Ecevit'e yönelik eleştirilerinı şöyle sürdürdü: "Hanımefendi sizin ağzınız- dan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Ülkemizde cami sayısı 100 bini, mescit sayısı 300 bini aştı. Kuran kursu sayısı için rakam bile verilemiyor." Türkiye'de Alevi, Şii inançlı ço- cuklara, Rum, Ermeni gibi hıristi- yan yurttaşlann çocuklarına devlet zoruyla Sünni din derslerinin ve- rildiğini, Aleviliğe hakaret edildi- ğini, Alevilerin kıstırılıp "diri di- ri yakıldığını" kaydeden Demir, şöyle devam etti: "Madımak Ote- li'ndeydim: Teğmen Kubilay'ın yanındaydım. Bu sesleri duy- dum. Yakanlar da sizin gibi ba- ğırıyorlardı: 'Din elden gidiyor. Şeriat isteriz. Müslüman mahalle- sinde salyangoz sattırmayız...' Ne fark var? Ne diyorsunuz; daha mı çok cami yapılsın, daha mı çok Kuran kursu açılsın. Yoksa Sıvas'ta olduğu gibi kiliseler ve İncil satanlar da mı yakılsın" di- ye sordu. Rahşan Ecevit'in "hezeyan" içinde olduğunu ifade eden Demir, kendisine, "Yoksa Fethullah Ho- ca Efendinizi partiye genel baş- kan yapaıak, yeniden siyasete mi dönmek istiyorsunuz" soru- sunu da yöneltti. GUNDEM MDSTAFA BALBAY I Baştarafı 1. Sayfada doğan, iktidarının ilk günlerinde Anadolu'nun da- ha az gelişmiş illerinden gelen temsilcilere bir müj- de verdi: "Yeni bir teşvik sistemi getireceğiz, kalkınmada öncelikli iller saptayıp onların elinden tutacağız." Şubat 2004'te 36 il bu kapsama alındı. İller be- lirlenirken de kişi başına düşen gelirin 1500 do- lardan az olması ilkesi benimsendi. Gelir 1501 do- larsa kapsam dışı, 1499 dolarsa kapsam içi. Teşvikten yararlanan bir ilin fırsatları şunlar olu- yor: - Bedelsiz arsa, arazi tahsisi. - Vergi indirimi. - Çalışanların sigorta primlerinin işveren payı- nın devletçe karşılanması. - Elektrik giderinin yüzde 20'sinin Hazine'ce kar- şılanması. Temel destekler bunlar. Fena değil. Neye göre fena değil? '• Ekonominin tümüyle kayıt altında olduğu bir sisteme göre. Eğer ekonominin yarıdan fazlası, hele doğu illerimizden çok büyük bir dilimi kayıt dışındaysa? Bu teşviklerin de fazla bir önemı olmaz. Bu bi- rinci durum. Yani hükümet, kayıt dışı ekonomiyle uğraşmak yerine, işin kolayına kaçıyor ve kayıt al- tındaki ekonomiyi belli ölçülerde destekliyor. Şubat 2004'ten beri Anadolu'daki yatırım çev- releri teşvik uygulamasının artılarını eksilerini tar- tışıyor. Şöyle bir öykü dinlemiştim: Yozgat teşvik kapsamında, Çorum değil... İki ilin sınırı da zaman zaman ana karayolundan geçiyor. Yolun altı teşvik kapsamında, üstü değil. Arkada- şın fabrikası da kapsam dışı. Bakmış, rekabet et- mesi zor. Fabrikasını yolun öteki tarafınataşımış. Şimdi Ocak 2005'ten itibaren Çorum da teşvik kapsamına alındı! Tartışma derinleşecek Bir yıldır teşviklere ilişkin eleştiri geldiğinde- 1 AKP'lilerşunu söylüyordu: .[ "Haklısınız ama, Başbakan bu sözü vermiş bir\ kere. Artık dönemez!" *, Eleştiriler yoğunlaşınca hem teşvik sistemi de-< ğişti hem de kapsamı. 1500 dolar sınırı kaldırıldı. Devlet Istatistik Enstitüsü'nün (DİE) sosyo-ekono- 1 mik endeksi temel alındı. 36 ile 13 il daha eklen- ' di. 49 ile çıkarıldı. 81 il sıralandı, 34. sıradan sonraki iller kapsa- ma alındı. 34. sıradaki Nevşehir kapsam içinde, 33. sıradaki Kırıkkale kapsam dışında. Bu da yeni bir tartışma başlatacak. Hükümet derinleşen bir yarayı tümüyle tedavi etmek yerine, sargısını arttırmayı yeğledi. Başka- bir şey yapmadı. Birkaç gündür Anadolu'nun değişik kentlerin- den olumlu-olumsuz tepkiler geliyor. Kapsama alanına giren iller mutlu, "bundan sonra bizi kim- se tutamaz" diyecek kadar uçuyor. Dışındaki iller, "şimdi biz komşu ille nasıl rekabet edeceğiz, bit- tik, bari cenazemizi güzel kaldırın" diyecek kadar derin bir karamsarlığa giriyor. Başbakan'ın Rize gezisinden hemen önce Ri- ze ve komşu illeri Trabzon ile Artvin'i bu kapsama almış olması, işin ayrı bir tartışma yanı. Konu Ka- radeniz'den açılmışken, şimdi Karadeniz'in yüz- de 9O'ı teşvik kapsamına alındı, kendini komşu il- lere göre biraz toparlamış olan Samsun alınmadı. Maden üretimini arttırmak için çırpınan Zonguldak da kapsam dışında tutuldu. Bu konuda aklın yolu şu görünüyor: lllerin blok olarak desteklenmesi yerine, hangi ilde ne yapılabilecekse, hangi sektör umut veri- yorsa o sektörün dengeli biçimde desteklenme- si! Uzmanlar pek çok ülkenin bu yolu seçtiğini söy- lüyorlar. Ancak hükümet aklın yolundan çok siyasetin yolunu yeğlemiş görünüyor! ankcumfrı cumhuriyet.com.tr Mandela'mn oğlu AIDS'ten öldü • JOHANNESBURG (AA) - Güney Afrikalı lider Nelson Mandela'mn oğlu Makgatho, 54 yaşında öldü. Mandela, "Oğlumun AlDS'ten öl- düğünü açıklıyorum" diyerek hastalığa karşı mücadelenin arttırılması çağrısmda bulundu. Mandela, AIDS'in tüberküloz, kanser gibi nor- mal bır hastalık olarak algılanması ve AlDS'ten ölümün açıklanması gerektigini kaydetti. Kerim Afşar adına ödül • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dil Dev- rimi'nin ödünsüz savunucusu Kerim Afşar'ın Türk tiyatrosuna verdiği emeği ve sanatçı kimli- ğini gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla eşi Leyla Afşar ıle üil Derneği, "Dil Derneğı Kerim Afşar Ödülü"nü düzenlıyor. Ödül 'genç yazarla- rı oyun yazmaya' özendirmek için bir 'oyun ya- zanna' verilecek. Aynnülı bilgi almak isteyenler 'www.dildernegi.org.tr' adresine başvurabilirler. VEFAT En değerli varlığımızı, canımızı, PERIZA ÇUHALIyı kaybettik Üzüntümüzü paylaşan tüm dostlarına ve sağlık çalışanlarına minnetarız ÇUHALI AİLESİ Nazım - Deniz - Tonguç Çuhalı Cenazesi 07.01.2005'de Ataköy Camii'nde öğle namazını müteakip Gürpınar mezarlığında toprağa verilecektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear