17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 OCAK 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 m Armç neden hep m .. .. ?.. ., u ortuyu honuşuyorf | AKP'nin öleki «o icraatuu örtmek içiıı! Tel: 0.212.512 05 OS Faks: 0.212.512 44 97 OrseAcar Gürol: "Meclis Başkanı Bülent Arınç, 'Bundan sonra millet, inançları yüzünden örselenmeyecek' dediğine göre oruç tutmayanlara saldırmayacağını, küçük kızların zorla kara çarşafa sokulmayacağını, kadınlara türban baskısı yapılmayacağını, partili olmayan memurların işten atılmayacağını, namus cinayeti işlenmeyeceğini anlayabilir miyiz?" Servet Erollşisağ:"25 '' Avrupa Birliği ülkesinden en yoksul bizmişiz. Onlar önce kendi başbakanlarının ve eşlerinin ekonomik durumuna baksınlar!" Hediyelik Mehmet Ali Kılınç: "Bayram öncesi hanımla birlikte çarşıya çıkacağım. Sonradan hazineye bağışlayabileceğim hediye verecek terbiyesiz esnafa duyurulur!" Elsktronik posta: [email protected] ürriyet gazetesi henüz satılmamıştı. Gaze- tenin sahibi Erol Simavi, yönetimi uzaktan kumanda ile oğlu Sedat Simavi ye bırak- mıştı. 1989'un sonuna doğru gazeteler ara- sı bir tiraj kavgasında Hürrıyet inişe doğru geçince, gazeteye saygınlık kazandıran ama tiraj kaybettiren Çetin Emeç genel yayın yönetmenliğinden alınmış ve yerine asparagas gazeteciliğin Türkiye'deki yara- tıcısı Rahmi Turan getirilmişti. Ertuğrul Özkök Hürriyet'in Ankara temsilcisiydi. Ben de o sıra Hürriyet'te çalışıyordum. Bu değişiklik üzerine Istanbul ve Ankara'da bir grup arkadaş, Rahmi Turan'ınyönetimindeki birgazetenin yayın çizgisi ile meslek ilkelerimizin bağdaşmadığını belirterek istifa kararı aldık. Basın Kanunu da bize bu hakkı veriyordu. Işe, gazetenin yayın politikasını bilerek başlamış- tık; gazetenin sahibinin asparagas çizgisine geç- mesi karşısında meslek yasamız bize bu çizgiyi - Sarıgül AB'den gözlemci isteyecekmiş... "Kurultavın mönüsü gözleme ve avran olsun!" Anılar reddetme hakkı tanıyordu. Anımsayabildiğim kadarıyla Istanbul'dan Cengiz Çandar, Mehmet Yaşin, Reha Öz, Erhan Akyıldız, Ankara'dan Ertuörul özkök, Nurcan Akad, Esen Ünür, Serdar Turgut, îsmet Solak istifaya karar verdik. Istifaları önlemek için Erol Simavi devreye girmiş- ti. Cengiz Çandar da telefonda Erol Simavi'ye baba- sı Sedat Simavi'nin "kaleminı kır ama satma" sözü- nü anımsatıp, "biz kalemleri kırdık; parçaları bir yeri- nize koyarsınız" gibilerinden yanıt vermişti. Bu arada Ertuğrul özkök, Ankara'daki arkadaşlar adına istifaları bildirmek için Istanbul'a gelmişti. Erol Simavi'nin adamları Ertuğrul'u bir odaya aldılar; çık- tığında Rahmi Turan'ın Hürriyet'i çok iyi yerlere taşı- yacağını anlatıyordu. Geçenlerde Ertuğrul özkök'ün Hürriyet'teki bir yazısını okuyunca yıllar öncesinden bu anı aklıma geldi. Yazısında anlattığına göre Ertuğrul, Almanya'nın büyük medya gruplarından birinde gazetecilerle ya- pılan iş sözleşmesinde patronun "Benim yayın poli- tikam şu. Sen de buna uyacaksın" hakkı oldugunu öğrenmiş. Bunun doğal bir hak olduğuna karar ver- mekle birlikte hemen kendi kendine bir kıyaslama yapmış. Hürriyet'te, patronun dünya görüşünü yazar- lara empoze etme hakkını gönüllü olarak kullanma- dıklan sonucuna varmış. Bu sayede farklı görüşler ay- nı gazetede buluşuyormuş. Aferin doğrusu. Umanm günün birinde Ertuğrul, bir Alman gaze- teciden, gazete patronunun tiraj ya da iktidara ya- kın olma gerekçesiyle yayın çizgisini değiştirmesi halinde yazarların da bu çizgiye uymama, meslek ilkelerine bağlı kalma hakkı oldugunu öğrenir. SESStZSEDASIZP) &/JZ7V GEklAMI DÜSMAMLAZIN1 AZ Türkiye'nin elektriği ve nükleer komisyon! Prof. Dr. Aydın Aybay, Türkiye'nin nükleer santralaniyegereksinimiolduğu sorusuna yanıt arıyordu kı Nadir Erge- nekon'un bizim gazetede bir yazısı ya- yımlandı. Ne var ki, yersizlikten yazının bir bölümü sayfaya girmemişti. Prof. Aybay, aradığı yanıtın bu- rada oldugunu düşünerek Erge- nekon'dan yayımlanmayan bö- lümü alıp bizimle paylaştı: "örneğin 1970'lerde yapılan resmi tah- minde, 1984'te elektrik talebinin 55 mil- yar kwh olacağı belirtilmiş, halbuki fiili tüketim 1984'te 33 milyar kwh olmuştur. 2000 yılı için yapılan tahmin 220 milyar kwh iken fiili tüketim 135 milyar kvvh'de kalmıştır. Son olarak, 2005 yılı için yapı- lan tahmin 320 kwh'dir, buna karşılık tü- ketimin 2004 sonunda 190 milyar kvvh'yi geçmeyeceği, 2005 yılı sonu itibariyle de ancak 200 milyar kwh olacağı anlaşıl- mıştır. Bu örneklerde görüldüğü gibı, ta- lıp ve ihtiyaç rakamları kasıtlı bir biçim- de abartılmaktadır. Bu arada Türkiye'de kurulu elektrik enerjisi gücü, kısa bir sü- rede devreye girecek hidroelektrik ve ter- mik santrallarla birlikte 40 bin mw civa- rında bir güç olacaktır. Kısa süre sonra bu rakam 50 bin mvv'yi bulacaktır. Bu ku- rulu güç, randımanlı bir şekilde kullanıl- dığı takdirde, 280 milyar kvvh'lik enerjiyi rahatlıkla üretebıhr. Bu kapasite, ihtiyacın çok üstündedir. Türkiye'nin şu anda elektrik açığı değil, fazlası mevcuttur." Demek ki sorun, nükleer santral lobi- cilerınin dağıtacağı komisyonun paylaşıl- masında yatıyor! Enerji Bakanı aksini id- dia ediyorsa buyursun gelsın... Yüksek Yerilim Hattı Sol icra ıflasta, sağ tahsilatta! erdincutku <ı yahoo.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Kahraman Halet Çambel... Geçen cuma akşamı... İslan- bul'daki tarihı elçilik binalann- dan HollandaKonsolosluğu'nun ağırbaşlı ve zarıf toplantı salo- nundayız... Başkonsolos Marco Hennis, övücü ve onurlandıncı konuş- masını bitirdikten sonra, "ödü- lünii" vermek için Halet Çam- bel'i sahneye çağırmıyor. Ken- disi ona doğru yürüyerek ön sı- rada Nail Çakırhan'la yan yana oturduğu sandalyesinden kalk- masına bile izin vermeden, eği- lip elini öpüyor. Sonra da "Hollanda Krallı- ğı'nın ve Lüksemburg Dükalı- ğı'mn en sevilen kişilerinden, rahmeüi Prens Claus atlına" düzenlendiğini açıkladığı ödülü, bir buket çıçekle birlikte takdım edıyor... Bu gibi törenlerde, ödül alan ile verenın uzun uzun sahnede durarak alkışlar ve flaşlararasındako- nukları selamla- malarına fazla- sıyla alışmış biz- ler için, akla bile gelmeyecek bu "nezaketgösterisi"ni izleyınce düşündüm. Aynı gün gazetelerde, Hollanda hükümetinin 26 bin sığınmacıyı "sınır dışı etnıe" karanna karşı kültür ve sanat çevrelerin- ce başlatılan protesto kam- panyalanna ait haberler vardı. Hollanda'nın hemen tüm film yönetmenleri, hü- kümetlerinın bu "kabah- ğı"na karşı "26 bin yeni yüz" adlı dev birprojeyle si- nema ve televizyonlarda gös- terilecek kısa protesto fılmleri hazırlıyorlar... Başkonsolos'un "yüksek ki- barlık kültürü" ile ülkesini yö- neten politikacılann bu "alçak insanlık kültürü" arasındaki çe- lişkiyi, törene katılan YaşarKe- mal de düşünmüş olacak ki ko- nuşmasında önce şunları söyle- di: tt Bu Avrupablar, geçen 20. yüzydda bile sanatın, düşünce- nin, insanlığın en çok acı çekliği iki dünya savaşını yaratülar; özelliklekomünizme karşısoğuk savaş politikalanyla da aydınla- ruı, yazarların canıııa okunnıa- sına neden oldular..." Bu konuşmayla "ödül" ara- sında nasıl bir bağlantı kuraca- ğını merak edenlerse ardından şu sözleri nedeniyle ünlü yaza- nmızı uzun uzun alkışladılar; "Anlaşılan onlarda da Prens Claus gibi kendilerinden farklı insanlar var; ve Halet'i de aynı huylan nedeniyleonun adına ko- nan ödüle layık görmüşler; çok da 71 etmişler..." Peki Prens Claus nasıl biriydi ve "ödül gerekçesi" neydi? Tek başına direnebilmek Sorunun yanıtını da aslında Başkonsolos vermişti. Her türlü siyasal, ekonomik ve bürokratik engellemelere rağmen bilim, sanat ve kültür alanındaki bu güçlüklere "tek başına" direnerek ülkesine ve insanlığa çok önemli hizmetler- de bulunanlara verilen bu ödül, aynı zamanda Prens Claus'un da bu yöndeki "kişiliğuıi" kutsama- yı ve ölümsüz kılmayı amaçlı- yor. Nitekim Halet Çambel de te- şekkür konuşmasında, arkadaş- lan arasında "çigan" olarak anı- lan ve katı kurallara karşı öz- gür yaratıcıhğın savunucusu olan prensın anısına düzenle- nen ödülü almaktan mutlu oldugunu belirterek şun- lan ekledi; "Bu nedenle sevin- dim ve diğer ödül alaıı- lann arasında da ken- dimi hiç yabancı his- setmedim..." 50 yılı aşan önderlik Dahal940'larda tek başına dağa çı- karak Adana'nın Kadirliilçesiyakın- lanndaki "Karate- pe"de bulunan Hı- tit yerleşmesıni gün ışığına çıkar- maya başlayan; "arkeolog" olarak bununla da yetin- meyip aynı böl- gedeki köylüle- rin kalkınmaları için "yöresel sanatlannı" yeni- den canlandırmalanna önderlik eden; eşi Nail Çakırhan'la el ele vererek ülkenin ilk "açık hava müzesi"ni yaratan; Karate- pe'nin bulunduğu bölgenin de "ulusal park" olarak korunma- sını sağlayan ve hâlâ her fırsat- ta kazısmın başına giderek dün- ya tarihine sürekli yeni bulgular armağan eden Halet Çambel'ı, 0 akşam bir kez daha kucakladık, sanldık ve kutladık... "Arkadaşı"nı, yine 50 yıl ön- ce Kadirli köylerindeki öğret- menlik dönemlerinden bu yana tanıyan ve "Dağdaki eşkıyalan bile tek başına ikna etmişti" di- yerek Halet ÇambePın aslında bir "kahramanhk ödülü" aldı- ğını vurgulayan Yaşar Kemal ise Avrupalılar hakkındaki sözlen için "1yi konuştun, lıelal sana.." diyenleri şöyle yanıtlıyordu; "Kibarlığundan az bile söyle- dinı; çünküben Adanalıyım, sö- zünıü asla sakuımam...n Oekinciıa cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakn turk.net ÇtZGtLlK KÂMİLMASARACI kamilmasaraciu: mynet.com HARBİ SEMİU POROY I ' . ' \ 1 HAYAT EPtK TtYATROSU MJSTAFA "17 MİLYON KADIN MA§DUR. KADINLAR SlSlNAK tSTT/ORLARI " j;,V;!',;,!, semıhporoyut yahoo.com j/ ij\ hayatepikuı mynet.com BITtyEYECEK M I ULAN SENIN ISTEKLERIN?.. DOYURAMAYACAKMiyiM SENÎ HA?! NERDEN CIKTI StMbt SieiNMA EVt?!.. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19Ocak www.nuimtaz-arikan.com CALI SÛKÜCÜ!. 19St'P£BUGÜN,AMEKİ/CA'OA ÇALILARl TBMIZLE- Y£M 8lf< MAKİNE DENENOİ. "SıYAM İKİZLE& £>-8 " 4DJ VEKJLEM AY6IT, p/>Lerte Yüeü'yeM ı*z/ sü- yÜK TRAICTÖRÜN Bit-EŞtMİY&i. ÖfJ TKISAFiNM- KI BtçAKCi pev TnsAic ; Booufi ÇAU \/E D/KBAJLE/SJ SÖICÛYO/Z, BZIP . TEHSAS'THKİ GEHİÇ TOPRAKLAEM YEriŞEN SK MI VE HAYi/AMCIUĞI UZUU S.ÜHJZPIR. BUN gt/e Mı4£JME ÜZSejNPE ÇAUÇlLMA/CTAYPI. DAHA IUC DEMEMEPE, Ç/£T PİZEL MOTO/S.- LU PEI/MA&HE, S2 TOA/LUİC AG/&UGIYLA AMANStZ B/G Ç/*Ll SÖKUCÜ OLPU6UAIU KAMITUYACAfCTHS.. ., PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yapmak Isteyip de Yapamamak (2) Geçen yazımda, "yapmak isteyip de yapama- mak" sorununun CHP'lilerin temel sorunu oldugu- nu söylemiştim. Ne var ki "yapmak isteyip de yapa- mamak" yalnızca CHP'lilere özgü bir sorun değildir. Yeryüzündeki tüm "liderpartileri"n\r\ üyeleri aynı so- runu yaşıyorlar, bu sorunu çözemediklerinde de ay- nen CHP gibi etkisizleşiyor, güç yitiriyor, küçülüyor- lar. Çağdaş siyasal yapılanmalar, partiler, güçlerini iç demokrasiden alırlar. Çünkü örgüt içi demokrasi yö- netime muhalif oluşumlara yaşam hakkı tanır; mu- halefet ise örgütü ayakta tutan ortak siyasal/ideolo- jik düşüncenin ve bu düşünceden kaynaklanan te- mel politikalann gelişmesinde önemli bir rol oynar. Lider partilerinde ise bu tür partilerin doğaları gere- ği parti içı muhalefete, dolayısıyla da parti içi demok- rasiye sıcak bakılmaz, çünkü bu tür partilerde parti en aşağıdan en yukarıya parti organlarının görevi, ör- gütün dizginlerini elinde tutan liderin konumunu ve onun siyasal geleceğini güvende tutmaktır. Lider partilerinde üyelerin çoğunluğu lider ile par- tiyi özdeşleştirme eğilimindedir. Lidere yönelik her türlü eleştiri, karşı çıkış, muhalefet "partiye karşı bir hareket" olarak değerlendirildiğinden her düzeyde- ki yöneticiler kendi görev alanlarında olası muhalif çıkışlara karşı sürekli "teyakkuz" durumundadırlar. Bunun bir nedeni de kendi siyasal geleceklerinin, li- derin ve onun yakın çevresindeki parti yöneticileri- nin ıki dudakları arasında oldugunu bilmeleridir. Çün- kü her düzeyde parti organının yönetimine gelebil- mek için başlıca koşul, liderin ve onun yakın çevre- sinin "icazetini" almaktır. Bu "icazeti" alamayanla- rın hangi düzeyde olursa olsun bir parti organına se- çilmesı olağandışı bir durumdur. Bu tür yapılanmalarda parti organlarının işleyişin- den hoşnut olmayan üyeler "iyi bir şeyler yapmak" için katıldıkları partiden uzaklaştırılma korkusuyla genelde suskunluğu yeğlerler ya da "havadan su- dan" çıkışlarla yetinirler. Dolayısıyla lider partilerin- de etkili bir parti içi muhalefetin gelişme olanakları son derece kısıtlıdır. CHP'de son zamanlarda gözlemlenen durum ise, bir şeyler yapmak isteyip de yapamayan insanların nıhayet "canlarına tak deme halidir" ki, bu durum parti içinde büyük sarsıntılara yol açmıştır. Burada somutömeklervermenin, örneklersıralamanınekbir yararı yoktur, her şey gözler önündedir. Bilindığı gibi eli kolu bağlanmış, suskunluğa mah- kûm edilmiş insanlar söylemek isteyip de söyleye- mediklerini içlerine atarlar, ama bir gün gelir ıçlerin- de binktirdikleri artık taşınamaz olur, dışarı taşar. Ne var ki bu taşma çoğu zaman aşırı öfkelerı, saldırgan- lıkları da beraberinde getirir. Lider partilerinde tartış- ma kültürü nedır, bilinmediğinden, böyle biralışkan- lık, böyle bir gelenek olmadığından iktidar-muhale- fet tartışmaları yumrukların belden aşağıya işlediği "adaba mugayir" bir çatışmaya dönüşür. Şu sırada CHP'de görülen de budur. CHP, iktidarı ve muhale- fetiyle sokaklara, alanlara dökülmüş, en ağır sözler- le birbirini suçlamaktadır. "Olay" kişiselleştirilmiştir. Tartışma, daha doğrusu çatışma, kişisel temelde yü- rütülmektedir ki, bu da CHP gibi lider partilerinde çok doğaldır. Çünkü "lider" demek "/c/ç/"demektirve ki- şilerden lider olanı yerini korumak, muhalif olanı da liderin yerine geçmek için kavga vermektedir. Dikkat edın, bu kavgada iktidar da, muhalefet de siyasal/ideolojik söylemlere hiç rağbet etmemekte- dir. Kavga, ne yazık ki "O mu yoksa öbürü mü iyi?" sorusuyla sınırlıdır. Bu soruda ise siyasal/ideolojik söylemlerin yeri yoktur. Çünkü büyük çoğunluğunun siyasal/ ideolojik düzeyleri deniz düzeyine eşit ku- rultay delegeleri, kuramsal/programatik bir zemin- den hareket ederek değil, Sayın Deniz Baykal'ın mı, yoksa Sayın Mustafa Sangül'ün mü daha "ka- rizmatik" olduğuna, hangisinin "ağzının daha iyi laf yaptığına", hangisinin kendilerine oy verenlere kar- şı "daha vefalı" olduğuna bakarak vereceklerdir oy- larını. Dolayısıyla birinin yadaöbürünün "genel baş- kan" olması Cumhuriyet Halk Partisi'nin yazgısını değiştirmeyecektir. Niçin? Bu soruyu da gelecek yazıda yanıtlamaya çalışalım. (e-posta: dkavukcuoglufa superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Cukuro- va'da ünlü bir antik kent. 2/ Gıysi kolu... Yakanın göğ- se doğru inen devrık bölü- mü. 3/ Gü- neyden esen yel... Belirli bir iş için ay- nlan para. 4/ 9 Ekin biçil- dikten sonra toprak- takalanköklüsap... Gençliği ve körpeli- 2 ği kalmamış. 5/ De- 3 ride sinırler boyun- ca birtakım ağrılı fiskelerin dökühne- siylebelirenbirhas- talık... Boru sesi. 6/ Birnota... Cerkezle- rinulusal destanı. 7/Karakter... Çokhızlıyazma- ya elverişli bir yazı sistemi. 8/Oğul, evlat... Ak- deniz Bölgesi'nde bir çay. 9/ Bahçelerde yazın oturulmak için yapılan, kafes biçiminde süslü çar- dak. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Çabuk boy attığı için gölge ağacı olarak diki- len ama kötü kokan bir ağaç. 2/Havadan elde edi- lerek aydınlatma araçlannda kullanılan bir gaz... Bir tarım aracı. 3/ Bir çeşit ardıç... Kadastro ha- ritalannda parseller topluluğu. 4/Ağır kokulu bir gaz... Ilaç. 5/Dingil... însanlar, halk. 6/Lübnan'ın plaka işareti... Hızlı çalışan makine parçalarını yabancı cisimlerin girmesine karşı koruyan zarf. II Ege Bölgesi'nde bir göl... Bir tür iplik bükme aracı. 8/ Avı getirmesi için köpeğe verilen buy- ruk... Üflemeli bir çalgı. 9/ Sophokles'in ünlü bir tragedyası. - Ç *?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear