17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 OCAK 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Jij.lv.vJiivJİTİJ. ekonomi(a cumhuriyet.com.tr 13 Devlet, Samsun 1 ve Samsun 2 santrallanna üretim yapmamalan karşdığında yılda toplam 40 milyon dolar ödüyor Üretmeyeneparaçok!• Devlet, mobil santrallarm ürettiği pahah elektriği almamak için "üretim yapmayan santrallara para ödeme teklifinde" bulunuyor. Bu çerçevede söz konusu santrallardan 1998'densonraelektrik almmazken Samsun'da iki santrala yılda toplam 40 milyon dolar ödeniyor. HACER BOYACIOĞLU ANKARA - Enerjide plansız programsız gündeme getırilen pro- jelerin bedelleri bu kez de, "üretim yapmayan özel santrallara ödeme yapılması" yoluyla ödeniyor. Dev- let, 1998 yılından sonra özel sektör- den kıralanan mobıl santrallardan yüksek elektrik fiyatlan nedeniyle eletnk almamaya başladı. Bunun yerine santrallara, "Siz üretmeyin, biz sözleşmedeki kira bedelini öde- yelinı" önerisıni götürdü. Yaşama geçirilen öneri çerçevesinde, hiç üretim yapmayan Samsun 1 ve 2 santrallanna; yıllık yaklaşık 40.8 milyon dolar ödeniyor. Düşük üre- tim yapan Isparta, Esenboğa, Kırık- kale santrallanna da üretmedikleri miktann ödemesi yapılıyor. 1998 yılında gündeme getirilen mobil santral kıralama projesi, top- lumsal muhalefe karşın dönemin hü- kümeti tarafmdan hızlıca yaşama geçirildi. Bu çerçevede toplam 16 adet mobil santral ıçin ihaleye çıkıl- Samsun'da 'mobil' adı altında kurulan ancak altyapısı bu özelliği taşımayan santrallar, ıızun siire kapatılnıalaı ı istemiy- le gerçekleştirilen protesto eylemleriyle gündemde kaldılar. Santrallar, Samsun halkı ile çevrecilerin tepkisini çcknıişti. dı. Mobil santrallarla ilgili yapılan sözleşmelerde, bu santrallann dev- letin dışında herhangı bir yere ener- ji satmalan da engellendı. Sözleş- melere göre, mobil santrallann her bıri aylık bellı bır enerji üretmeyi devlete taahhüt ediyordu. Devlet de, mobil santrala taahhüt ettiği mikta- nn altında üretim yaptırması duru- munda ödeme yapmayı öngörüyor- du. Buna göre, düşük üretim duru- munda santrallara "kira bedelleri" ödenecekti. Ancak 2003 yılından ıti- baren mobil santrallardan, yüksek bedelle elektrik alınması yerine; üre- timın düşürülmesi ve üretilmeyen kısımlanmn kira bedellerinin öden- mesi politikasının uygulanması be- nimsendi. Enerji Bakanlığı yetkililen ıse uy- gulamanın elektnk almaktan daha ucuz olduğuna dikkat çekiyor. Ba- kanlık yetkılilennın verdığı bilgiye göre, elektrik üretilmemesi karşılı- ğında kira bedelınin ödenmesı uygu- lamasıyla; 2003 yılında 220 trilyon lira, 2004 yılında 297 trilyon lıra ta- sarruf yapıldı. 2005 yılında da 2004 yılına benzer bir tasarrufun gerçek- leşmesi öngörülüyor. OTOMOTlV Türkiye rekortmen İSTANBUL (AA) - Türkiye, 2004 yılında otomobil satışında Avru- pa'nın büyüme rekortmeni oldu. Avrupa Otomobil Üreticilen Birliği ve Otomotiv Sanayii Derneği ven- lerine göre, Türkiye'de geçen yıl 451 bin 209 adet otomobil satıldı. Oto- mobil satışlannda, bir önceki yıla göre yüzde 98.7 artış kaydedıldi. Bu oran, otomobil satış artışında Türkıye'yı Avrupa'da zirveye taşır- ken, yüzde 28.9 ile en yüksek ikin- ci büyüme oranı olan Letonya'nın kaydettiği artışın 3 katından fazlası- nı oluşturdu. Türkiye aynca 5 sıra yükselerek Avrupa'nın 8. büyük otomobil pazan oldu. Avrupa'da ge- çen yıl Almanya 3 milyon 266 bin 826 adet satışla otomobil pazan lı- derliğini korudu. İNCELENECEK Vergi iadeleri yakın talapte ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gehrler Genel Müdür Vekili Os- manArıoğlu, ücretlilerin vergi iade- si zarflannın topluca incelemeye alınacağını belirterek çalışanlan "Geçersiz belge vermemeleri" ko- nusunda uyardı. Arıoğlu, vergi iadesi zarflannın 20 Ocak'a kadar işyerlerine teslim edilmesı gerektiğini hatırlattı. Def- terdarlıklann bayramdan sonra ver- gi iadesi bıldirimlerı için özel ekip- ler oluşturarak ınceleme yapacağı- nı da vurgulayan Arıoğlu, bu ince- lemeler sırasında özellikle sahte fa- tura ve fişlenn kolaylıkla ortaya çı- karılabileceğıni söyledi. Bu arada, vergi inceleme ekiplerı, 2004 yılına ilişkin vergi iadesi incelemeleri sı- rasmda gelır vergisi vermeyen ev sahıplerini de belırleyecek. tHRACAT ATAĞI Plastifckart Arabistan 'da Ekonomi Servisi - Plastikkart Akıllı Kart lletişim Sistemleri, Su- udi Arabistan'a kart ihraç etti. Türkiye'de banka kartı üretımin- de söz sahibi olan Plastikkart'tan Istanbul Borsası'na gönderılen açıklamada, şirketin Suudi Arabis- tan'a ilk akıllı kart ihracatım ger- çekleştirdiği belirtıldı. Aynca şir- ketin HSBC Bank ve Koçbank için EMV uyumlu akıllı kredi kartı üre- timine başladığı bildirildi. SINIRLI ÜRETİM Diğer santrallar da çalışmıyor 2003 yılı Mayıs ayından yıl sonuna kadar, Isparta, Esenboğa, Kırıkkale, Samsun 1 ve Samsun 2 santrallanna yüzde 10 kapasıtede çalışma direktifi verildı. 2004 yılında da Isparta, Esenboğa ve Kırıkkale mobıl santrallanna yüzde 5 kapasıtede üretim yaptınldı, Samsun 1 ve Samsun 2 mobil santrallarına ıse üretim yaptırılmadı. 2005 yılında da, 2004 yılında olduğu gıbı Samsun 1 ve Samsun 2 santrallanna üretim yaptırılmaması; Isparta, Esenboğa ve Kırıkkale mobil santrallanna da yüzde 5 kapasiteyle üretim yaptırılması öngörülüyor TBMM'de mobıl santralları araştırmak ıçin kurulan komisyonun hazırladığı rapora göre, Samsun 1 ve Samsun 2 santrallarının her bırınin ayda 77 milyon kılovat saat üretim yapma taahhüdü var. Buna göre, sadece bu ıkı santrala üretim yapmamalan için yılda ödenen kira bedeli 40.8 milyon dolara ulaşıyor. ABD pazanna giren şirket, en fazla ihracatı, sayılı üreticilerden Çin'e yapıyor ISDEMIR tereciye tere saüyor İSKENDERUN (AA) - Ereğli Demır Çe- lik Fabrikalan'na (ERDEMÎR) devredildik- ten sonra zarardan kurtulmasının yaru sıra kâra geçen Iskenderun Demir Çelik Fabri- kalan (İSDEMİR), ihracat atağı başlattı. Türkiye'nin uzun çelik üreten en büyük entegre tesisi olan, Hatay'ın Iskenderun il- çesinde kurulu ÎSDEMIR AŞ, Türkiye'yi dünya demir-çelik pazannda söz sahibi yap- maya başladı. Dünyanın sayıh demir-çelik üreticisi ülkeleri arasında yer alan Çin, İS- DEMİR'in yüzde 17'lik payla ilk sıradaki pazarı. Bu ülkeyi yüzde 14 ile Italya, yüzde 8 ile Israil izliyor. Bu ülkeleri Belçika, Su- dan, Tunus, Mısır ve bu yıl ilk kez ihracat yelpazesine katılan ABD izliyor. tSDEMİR Genel Müdürü Atamer Giyici, ihracatın her yıl yüzde 25 artış gösterdiği- ne işaret ederken, yeni hedef pazarlannın Ortadoğu ülkeleri olduğunu bildirdi. Genel MüdürGiyici, altyapısı 1930'luyıllarda atı- lan Türk demir-çelik sektörünün, Türk eko- nomisinin gelışmesi ve endüstrileşmesinde önemli bir rol üstlendiğine dikkati çekti. Önceki yıla göre yüzde 10 artışla 780 bin tonu ihraç olmak üzere 2 milyon 165 bin ton esas ürün satışı gerçekleştırdiklerini vurgu- layan Giyici, 291 milyon dolan ihracattan olmak üzere 831 milyon dolar da satış geli- ri elde ettiklerıni bildirdi. Bu yıl kâra geçen tSDEMİR'in gözde pazarları aynı zamanda üretimde söz sahibi olan ülkelcr. SEKA İzmit'te eylem günü Ekonomi Servisi - Kâğıdın hammadde- si olan selüloz ve odun hamurunu kendi üreten tek kuruluş olan SEKA Izmit lşlet- mesi 27 Ocak'ta kapatılıyor. Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun aldığı bu karara Selü- loz-lş Sendikası direniyor. NTVM- SNBC'nin haberine göre, fabrikada çalı- şan 734 işçı, bugün aileleriyle birlikte iş- yerlerine kapanma karan aldı. Türkiye'nin yedincı fabrikası olan tz- mit'teki SEKA Işletmesi, 198O'lı yıllara kadar Türkiye'nin en büyük kâğıt tesısı konumundaydı. Kötü yönetim, yatınm ek- sikliğı gibı nedenlerden ıthal kâğıtla reka- bet etmekte zorlanan SEKA, 1998'de özel- leştirme kapsamına alındı. O süreçte yapılan büyük mıtıngler dö- nemin hükümetine geri adım attırdı, ancak Özelleştirme Yüksek Kurulu 4 Kasım 2004'te fabrikanın kapatılmasına karar verdi. Selüloz-lş, 5 milyon dolar yatınm- la fabrikanın yeniden üretıme geçeceğini; 21 milyon dolarla ise tam kapasiteyle ça- lışacağını savuııuyor Özelleştirme ldare- sı Başkan Yardımcısı tsmail Destan ise SEKA Izmıt Işletmesi'nin kapatılması ka- rarını savundu. SEKA ıçin son 7 yılda 375 milyon dolar kaynak aynldığını belirten Destan, SEKA'nın zararının yansının Iz- mit işletmesine aıt olduğunu söyledi. Ma- kinelerin satıldığını anlatan Destan, bu ne- denle ışletmenın kapatıldığını söylemenin yanhş olacağını kaydetti. EKONOMİ POlMK ERİNÇ YELDAN Dış Borçlarm İdaresi ve Arjantin Dersleri Milliyet gazetesinin 17 Ocak Pazar günkü Business ilave- sinde Prof. Dr. Korkut Boratav ile birlikte katıldığımız bir söy- leşimız yayımlandı. Dış borçlarımızın idaresi ve IMF ile ilişki- lerimiz konularında söyleşi metninde çok kısa tutularak ak- tarılan görüşlerime buradan açıklık getirmek istiyorum. Bu vesileyle Arjantin'in geçen hafta içinde ilan ettiği dış borç dondurma operasyonunu da okuyucularımıza tanıtmaya ça- lışacağım. Arjantin, 2001'de sürüklendiği kriz ortamında 100 milyar dolan aşan dış borçları üzerine moratoryum ilan etmiş ve 9 Eylül 2003'te de IMF'ye vadesi gelmiş olan 2.9 milyar dolar- lık borcunu ödemeyi reddetmişti. Son olarak geçen hafta içinde Devlet Başkanı Nestor Kirchner, Arjantin'in alacak- lılarına, 103 milyar tutanndaki borcun yüzde 75'inden vaz- geçmelerini içeren bir öneri sundu. Yani, 103 milyar dolariık dış borç tek taraflı olarak (birikmiş faizleriyle birlikte) 42 mil- yar dolar seviyesine indirilmiş oluyordu. Maliye Bakanı La- vagna da söz konusu öneriyi şimdi kabul etmeyen alacak- lıların bundan sonra hiçbir hak iddia edemeyeceklerini ve "alacaklarının süresiz olarak dondurulduğu" birfiili durum- la baş başa kalacaklannı duyurarak öne sürülen ödeme prog- ramının başka bir seçeneğinin olmadığını belirtiyordu. Arjantin hükümetince tek taraflı olarak açıklanan dış borç indirimi finans çevrelerinde geniş yankı buldu. Bazı kesim- ler Arjantin hükümetinin bu kararının uluslararası hukukaay- kırı olduğunu ve alacaklılara büyük haksızlık yapıldığını id- dia ederken birçok iktisatçı da Arjantin'in bu önerisinin tek seçenek olduğu görüşünde birleşiyordu. Bunlar arasında, örneğin New York Üniversitesi ekonomi profesörü Nouriel Roubini kendi internet sitesinde yayımlanan biryazıda, Ar- jantin'in son krizde yaşadığı yüzde 25'lik üretim daralması- nın tarihte eşi benzeri görülmemiş bir çöküş olduğunu vur- gulayarak, söz konusu operasyondan sonra bile borç yü- künün milli gelire oranla yüzde 80-90 civarında seyredece- ğine işaret etmekteydi. Dolayısıyla Roubini'ye göre, ulusla- rarası finans çevrelerinin Arjantin hükümetini burada sunu- lan öneriden daha fazlasını elde etmek için zorlaması ger- çekçi değildi. Sunulan öneri gerçekten de tek seçenek du- rumundaydı... Bu arada Arjantin ekonomisi iç talebe dayalı bir büyüme sürecinden geçti ve milli geliri son iki yılda yüzde 8 oranın- da artış gösterdi. Işsizlik oranı 2002'nin ikinci çeyreğinde yüzde 24 iken, 2004'ün üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 14.8'e geriledı. Tüketici fıyat enflasyonu aralık ayında yüzde 6.1 oldu. Imalat sanayii ücretleriyse yüzde 25.8 düzeyinde arttı. Bu süreçte Arjantin hükümeti, IMF'nin 2004 için milli ge- lire oran olarak yüzde 4.5 düzeyinde faiz dışı fazla yaratılma- sı önensini, "sosyal harcamalarda daha fazla kısıntı yapıl- masının olanaksız olduğu" gerekçesiyle reddetmiş ve ken- disi yüzde 3'lük bir faiz dışı fazla hedefi saptamıştı. • • • Arjantin'in dış borçları üzerine bu şekilde moratoryum ilan etmiş olmasının Türkiye açısından anlamı nedir? Hemen be- lirtelim ki, "Arjantin moratoryum ilan ettı, biz deyapalım" an- layışı Türkiye açısından sağduyulu ve gerçekçi bir yaklaşım olmadığı gibi, Türkiye ekonomisinin gündeminde şu anda dış borçlarla ilgili bir operasyon konusu da yoktur. 2005-2007 dönemıni kapsayacak olan stand-by içinde önemli bır gün- dem maddesi olan IMF'ye olan dış borçlarımız ise yeni bir takvime bağlandırılarak ötelenmiş ve bu konu şimdilik eko- nomi gündemimizden kaldırılmıştır. Daha açıkçası Türkiye, IMF'ye olan borçlarına moratoryum ilan etmiş ve IMFde bu durumu kabullenmıştir. Bu noktada Türkiye'nin IMF dışı ala- caklılanna ait olan dış borçları üzerine yeni birdüzenleme ge- reği ekonomi gündemimizde değildir. Ekonomi gündemimızdeki bugünkü sorunsa aşırı yoğun sıcak para girişlerinden kaynaklanan cari açıkların yarattığı kırılganlık sorunudur. Uluslararası finans şebekesinin kap- rislerine dayalı bir sermaye çıkışı veya sıcak para akımlan- nın temposundaki bir yavaşlamanın, ıstihdam yaratmayan bu tür spekülatıf büyüme sürecini durgunluğa veya yeni bir krize dönüştürmesi olasılığı yüksektir. Spekülatif balondaki şişkinliğin, bir krizle birdenbire mi, yoksa uzun süren bir dur- gunluk süreciyle mi söndürüleceği konusu ise iktisadi ola- rak öngörülebilir bir olgu değildir. Arjantin-benzeri bir borç moratoryumu, 2001 krizi koşul- larındaTürkiye'nin gündemindeydi. Türkiye, 2001 krizinin ge- rek hazırlayıcısı gerekse tetikleyicisi olan IMF programının ya- şanmakta olan krizın başsorumlusu olduğunu vurgulayarak dış borç yükümlülüklerinin azaltılması yolunda somut adım- laratabilirdi. Ancak, 2001 ekonomi yönetimi bu adımı atmak- tan çekindi. Bunun yerine IMF'den toplam olarak net 21.5 milyar dolarlık yeni bir borçlanmayla Türkiye'nin uluslarara- sı finans çevrelerine olan kısa vadeli borçlannın tasfıyesine gıdildi. Yani Türkiye, yabancı kreditörlere olan vadesi gelmiş dış borçlannı, IMF'den borçlanarak kapartı. Milli gelirin yüz- de 30'una ulaşan bankacılık sektöründeki krizin maliyetiyse Hazıne kaynaklarıyla karşılanarak krizin faturasının ileriki ne- sillere yıkılması tercih edildi. ••* Arjantin deneyiminden Türkiye'nin çıkarması gereken en önemli ders ise çokuluslu şirketlerın ve uluslararası finans şe- bekesinin IMF, Dünya Bankası, Uluslararası Ticaret örgütü gibi kuruluşlar aracılığıyla Türkiye'ye uygulamakta oldukları ekonomik şantaj ve siyasi dayatmalara karşı konulabilece- ği gerçeği ve gerekliliğidir. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse 2004 yılı Mayıs ayın- da IMF lcra Direktöriüğü'ne vekâlet etmekte olan Anne Kru- eger, IMF'nin 107 milyar dolara ulaşan portföyünün yüzde 70'inin sadece üç borçlu ülke-Brezilya, Arjantin ve Türkiye'ye ait olduğunu belirterek bu durumun IMF açısından önemli riskler taşıdığına işaret etmekteydi. Krueger'e göre, örneğin 1980'lerin başında IMF'nin kredi stokunun yüzde 70'ini top- lam 28 ülke taşımaktaydı. 1980'den bu yana, IMF'ye borç- lanmış olan ülkelerdeki yoğunlaşma, olası bir borç krizine kar- şı IMF'yi çok haklı olarak endişelendirmektedir. Türkiye, yüksek borç taşıyıcısı bir ülke olarak IMF ve ulus- lararası finans dünyası nezdinde aslında çok stratejik bir öneme sahiptir. tLGİ TOPLUMUNA DOĞRU/ ÖZLEM YÜZAK [email protected] Eric Le Boucher, Le Monde gazetesinin ekonomi yazarlarından. "Para, mutlulukge- tirmiyor" sözünün giderek daha doğru ha- le geldiğini iddia ediyor. Boucher iddiasını, ünlü araştırma şirketi Gallup'un Amerikan halkı üzerinde yaptığı incelemelere dayan- dırıyor. Gallup'un araştırmasına göre, İkinci Dünya Savaşı'ndan bugüne kadar geçen zaman diliminde ABD'de kişi başına milli gelir yaklaşık 3 kat artmış (15 bin dolardan 35 bin dolara çıkmış). Buna karşın "çok mut- lu" olduklarını iddia eden insanların oranı 1960 yılından beri sürekli düşmüş. "Karl Marx, 'kıyasıya rekabet şirketlerın kâroran- larını sürekli düşürecek ve bu da kapitaliz- min sonunu getirecek' demişti. Ancak ka- pitalizm hâlâ burada. Üstelik şirketlerrekor üzerine rekor kırıyorlar. ölen yalnız komü- nizm oldu" diyen Eric Le Boucher, kapita- lizmi asıl tehdit eden unsuru "iş motivasyo- nun sürekli düşüş halinde olması" olarak ta- nımlıyor. Bilgi toplumuna ve high-tech'e dayalı "ye- ni kapitalizm" insan kaynaklarını hızlı bir bi- çimde yer değiştirmeye zorluyor. Bunun so- Mutsuzluk Kapitalizmin Sonu Olabilir mi? nucunda yöneticisin- den tutun işçisine ka- dar çaîışanların önemli bir bölümü yorgun, endişeli ve umutsuz. Her geçen gün özel yaşamların biraz daha büyük bir dilimi iş saatlerine ka- yıyor. Yanlış anlamayın, tüm bunlar bizim gibi gelişmekte olan ülke- lerde değil, gelişmiş ülkelerde süregelen bir tartışma konusu. örneğin her 100 Amerika- lıdan 62'si iş yüklerinin ağırlığından şikâyet- çi olurken yine her 100 çalışandan 53'ü ken- disini "çok yorgun" olarak tanımlıyor. ABD'de strese karşı ilaçlar, anti depresan- lar ve psikolojik tedaviler için yılda harcanan para 300 milyar dolar (New York Tımes), bir başka deyişle gayri safi milli hasılalarının ,'de para-mutluluk iliskisi kışı başı mıllı gelır (bin $) 40 Kaynak Oallup Avutan, FT yüzde 3'ü. Japon- ya'da aşırı işyükün- den dolayı sürme- naj geçirerek ölen- lerin sayısı endişe verici boyutlara ulaşmış. Ingiltere'de sağlık bakanlığı strese bağlı olarak mazeret bildiren ve dolayısıyla çalıştık- ları işyerini zarara uğratanların sayısı- nın sürekli olarak artış gösterdiğini saptamış. New York Ünıversitesi'nden bir sosyolog, Richard Sennett, bugün iş hayatına atılan genç bir Amerikalının yaşamı boyunca 11 kez iş değiştirmek zorunda kalacağını vur- guluyor. Işyerine sadakat, emeğe bağlı ödül- lendirmenın yerini iş güvencesınin olmama- sı, istikrarsızlık ve bunun yarattığı güvensiz- lik duygusu çoktan almış durumda. Sosyal devlet nosyonunun kapitalizm çarkları arasında erimesi, bugün gelinen noktada kapitalizmin önündeki en büyük tehditlerden biri olarak duruyor. Üstelik ar- tık, ücret artışını çalışanın önüne motivas- yonu arttırıcı bir havuç gibi sunmak da gi- derek imkânsızlaşmış halde. Çünkü Çın ve Hindistan gibi ülkelerin küresel arenaya sun- dukları ucuz emekle üretim furyası, zengin ülkelerin kendi işgücünü paraya boğması- na imkân tanımıyor. Zaten boğsa da işe ya- ramıyor, çünkü güvensizlik duygusunun yol açtığı zarar daha büyük. Sosyal güvenceyle ekonomik hareketlilik arasında yeni bir uzlaşma modeline acil ih- tiyaç olduğu kesin. Eric Le Boucher, kapi- talizmin "postu kurtarmak pahasına" sos- yal sistemleri yeniden masaya yatırmak zorunda kalacağını savunuyor. Bakalım neler olacak? 2002 Nobel Ekonomi ödülü sahibi Prof. Dr. Daniel Kahneman'ın "ınsanlığın gide- rek büyüyen başarısızlıklarının" nedenlerini incelemek üzere bir araştırma merkezi kur- muş olmasının da bir anlamı var herhalde. ALKOLLÜ İÇKİ Reklama sınırlama ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Alkollü içki reklamlanna sı- nırlama getirildi. 1 ay sonra yürür- lüğe girecek olan tebliğ Resmi Gazete'nin dünkü sayısında ya- yımlandı. Buna göre alkol içenleri daha ce- sur ve gözüpek gösteren ilanlara izin verilmeyecek. Alkollü içkiler, "susuzluk giderici içecekler" ola- rak sunulamayacak. Ünlü kişiler de alkollü içki reklamlarında rol alamayacak. Çocuklar, ergin olma- yan gençler ile 18 yaşından büyük olduğu halde daha genç görünen- ler de içki reklamlannda yer ala- mayacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear