22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 2004 PAZARTES BİP evpimcinin öykiisii - Zihni Çetiner 1 Gelecek için hazırlanan bir belge SUNUŞ Buyazı dizisi, yaşachğımgerçeJderi anlatmakvegeleceğe bir belge olabilir düsüncesiyleyazılmıştır. Elimden geMğince nesnelkalma)u vebireysel ûişkûerde duygusalolmaktan uzak durmaya çalısüm. Bıovda ach geçenler, olaylan yönlencüren ve kararverenlenür. Her dönemin olaylanmn birçokkahnmumı vanhr. Ama asılkahmmanlar yaptıklartyla övünmeyen, "Ben bûnları vicdanımm ve inançlanmın sonucu olanıkyaptım"diyenleniir. Adsız, şansız üzetierine düşeni yapanlanhr Ne mutlu onlara Insanlann bireyselve toplumsalolmak üzere ikitüryaşamlan vanhr Ben bu kitapta hşüerin özelyaşamlarını yansıtmaktan kaçındım. Toplumsal yönü olmayan aştiann ve ilişfalerin geleceğe bir katksının olmadığım düsündüğionden, bireyselözellüdere yer vermedim. Bu Jatap, ne bir bonoloji, ne bir tarih, nedebir edebi eserdir. Benim gerçekyaşammdır. Türktye'deveFılistin'de, haüdanmn daha özgür ve iyiyaşamalan için verilen kavgada ölen, tanıdığım ve tanımadığan tüm dostkau saygılar... Z.Ç 27 Mayıs Devrimi'nden sonra yapılan 1961 seçimlerinin sonucu, askerde rahatsızlığa neden olmuştu îktidartreninirayınaoturtmak 7 961 seçimlerinde hiçbirparti Meclis'te çoğunluğu elde edememişti. Silahlı Kuvvetler Birliği, en üst düzey birlik komutanlan ile yaptıklan toplantıda bir protokolle Meclis açılmadan iktidara el koymaya karar verir. Ama bu gerçekleşmez. Çeşitli görüşmeler sonucu ısmet Inönü'nün başkanhğında bir hükümetin kurulmasında anlaşılır. Böylece komutanlan ikna ederek darbeden vazgeçireceklerdir. 2 7 Mayıs 1960 îhtilali, Kuleli Askeri Lise- si son sınıfinda olduğum sene yapıldı. Bu, o güne dek algılamadığım bir oJguydu. 1961 yılında liseyi bitinp Kara Harp Oİculu Uria-Menteş Eğitim Kampı 'na gittiğimizde hâ- lâ siyaset nedir, ne değildir.. bir şey anlamıyor- dum. Çünkü dünyada var olan siyasal ideolo- jilerin hiçbirinden nasibimi almamıştım. Bildi- ğimi sandığım tek şey, ortalıkta bir komüniz- min olduğuydu ve ben de bunun, insanlığın ve Türklerin gelmiş geçmiş en büyük düşmanı ol- duğuna inaruyor, daha doğrusu tartışmasız inan- duihyordum. Bu inanç çocukluğumdan beri beynime işlenmişti; o günlerde, her kötülük ve olumsuz gelişme için "Komünistier yapıyor" derlerdi. Menteş Kampı'nda eğitimde bulun- duğumuz sırada ülkemizde birtakım siyasal ge- lişmeler oluyordu ama, biz bunlann ne olduğu hakkında bilgi sahibi değildik. Ta ki, îmralı Adası'nda Demokrat Partı'nin ileri gelenlerin- den üç kişi idam edilene kadar. O gece hiçbir şey açıklanmamasına rağmen önemli bir şey- lerin olduğunu hıssediyorduk. O günlerde okulda kiminle konuşsan ilk kar- şılaşacağın soru, herkesin bildiği ve hiç eski- meyen "N'olacak bu memleketin halP idi. Bu- na verilecek cevap hiç de zor ve karmaşık de- ğildi. "Neyapdmasıgerekiyorsaoyapıİ!r''dı. Bir kısım arkadaşlar kendi aralannda örgütlenmiş- ler ve ikinci sıruftaki bu işle ilgili kişilerle te- masa geçmişler. Henüz ben ilgi ve bilgi sahibi değildim. Ta kı 22 Şubat 1962'ye kadar. Ne ol- duysa o gün oldu. Hiç beklenmeyen anda, gün- demde yokken zorunlu olarak öğrencilere sıla izni verildi. Herkes gibi ben de valizimi hazır- layarak yolculuk için biletimi almaya, Kızı- lay'a gittim. Akşamüzeri okula dönerken daha TBMM ile o zamanki Ortadoğu Teknik Üni- versitesi ve Harp Okulu sınırlanrun başladığı yerde tanklann ve arkadaşlanmın yolu kestiği- ni gördüm. TanferTuna ile karşılaşhm. "Ne var, neohıyor" dediğimde, kısa ve kesin olarak "Ih- nlal başladı" dedi. Tam olarak o da bir şey bıl- miyordu. Parolayı öğrendim ve yürüyerek oku- la çıktım. Teçhizatımı kuşandım, silahımı al- dım, kendi kendimi okulda göre\ lendirdim. Ne olduysa ben okuldan aynldıktan sonra olmuş. Alarm verilmiş ve iç bahçede toplanıl- mış. 2. Tabur Komutanı "Atatürk" diye kendi taburunu bağırtırken, bizim tabur komutan yar- dımcısı Binbaşı Ahmet Eroğlu. "Ismet Paşa ~JT T"iç beklenmeyen anda 22 Şubat 1962'de ğ i gündemde yokken zorunlu olarak öğrencilere A, JL sıla izni verildi. Biletimi almaya Kızılay'a gittim. Okula dönerken tanklann yolu kestiğini gördüm. Tanfer Tuna ile karşılaştım. "Ne var, ne oluyor?" dediğimde, kısa ve kesin olarak "îhtilal başladı" dedi. Parolayı öğrendim, okula çıktım. Teçhizatımı kuşandım, silahımı aldım, kendi kendimi okulda görevlendirdim. 68'ü gençler. Oturanlar: Uğur Büke ve Edebiyat Fakültesi'nden arkadaşlan. Ayakta en sağda Zihni Çetiner. Biıükte yapükları top. çokyaşa" diye bağırtmış. Her iki tabur birbir- lerine silah doğrultmuş. Bunlar bugün bile an- latılmaz. Çünkü"kendi iç işiıniz'' denilerek ka- pahhr. Bütün bunlara neden, ordu içindeki Türk Silahlı Kuvvetler Birliği adlı cuntayı tasfiye etmek için, Genelkurmay Başkaru Cevdet Su- nay'ın Ankara'daki birük komutanlanru toplan- tı yapmak bahanesiyle çağırmış olması. Ayde- mir'in edindiği isrihbarata göre çağnlanlar tu- tuklanacaklar. Bu bilginin ele geçirilmesi üze- rine Okul Komutarumız TalatAydemir, Alay Ko- mutanı lurgut Alpagut'u kendi yerine gonder- miş ve okulu da alarma geçirmiş. Ankara'daki tüm Kara Ku\-vetleri'ne baglı bir- liklerin komutanlan orada toplanmışlar. Yalnız ara sıra okulda bir laf dolaşıyor, "Havakuvvet- leri harekete karşı çıtajor" diye. Hatta daha da ileri gidilerek "Gerekü-se HarpOkuhı'nu bom- balayacağuıı" söylüyorlarmış. Basbakan yardımcısının zlyaretl Buna karşıhk ıhtilalciler de "Uçaldannızken- dilerine inecek havaalanı bulsunlar" diyerek meydanlan tank ve toplarla vurarak pistleri kullanılamaz duruma getireceklermiş. Bu bil- giler hangi kanaldan bize geliyor, bilmiyoruz. Yalnız gecenin ilerlemiş bir saatinde hüküme- Tk T~e olduysa ben okuldan aynldıktan sonra / \ / olmuş. Alarm verilmiş ve iç bahçede A. Y toplamlmış. 2. Tabur Komutanı "Atatürk" diye kendi taburunu bağırtırken bizim tabur komutan yardımcısı Binbaşı Ahmet Eroğlu, "Ismet Paşa çok yaşa" diye bağırtmış. Her iki tabur birbirlerine silah doğrultmuş. Bunlar bugün bile anlatılmaz. Çünkü "kendi iç işimiz" denilerek kapatılır. lat şimdi kaybetti" diyor ve Hava Kuvvetleri'ne gidiyor. Öıtilal liderlerinin kararsız davTanışla- n kozlann Ismet Paşa'nın eline yeniden geç- mesini sağlıyor. Sabaha karşı ihtilalcilerle hü- kümet anlaşıyor. Alarma son veriliyor. Emek- liye sevk edilen bir kısım kumandanlar için hu- kuki sonışturma yapılmıyor. Bizler de bu kez Hava Kuvvetleri 'ne iyice kızarak memleketle- rimize izne gönderiliyoruz. Meclis'teki durum Bu sırada parlamentoda ise başka bir hayat yaşanmaktaydı. 27 Mayıs Devrimi'nden son- ra yapılan 1961 seçımi sonucu hiçbirparti Mec- lis'te çoğunluğu elde edememişti. Bu durum- da Silahlı Kuvvetler Birliği, en üst düzey bir- lik komutanlan ile yaptıklan toplantıda bir pro- tokolle Meclis açılmadan iktidara el koymaya karar verir. Ama bu gerçekJeşmez. Çeşitli gö- rüşmeler sonucu Ismet Paşa'nın başkanlığın- da bir hükümetin kurulmasında anlaşılır. Böy- lece komutanlan ikna ederek darbeden vazge- çireceklerdir. Sonunda Meclis açılır. Çoğun- luk, kendilerine Demokrat Parti'nin devamıyız diyen Adalet Partisı ile Ekrem Ali Can'ın Ye- ni Türkiye Partisi'ndedir. Mecüs çatısı altında yapılan ileri geri konuşmalar cuntanın huzuru- nu kaçınr ve çeşitli rahatsızlıklara neden olur. Hele bunlardan biri bütün olanlann üzerine tüy diker. AP'li bir millervekili Nuri Beşer, subay ai- lelerine hakaret eder; 27 Mayıs'tan sonra yap- tınlan lojmanlar için "Alyans e\1eri" ifadesini kullanınca ordu ile parlamento arasında birge- rilim doğar. Nuri Beşer'ın dokunuhnazlığı kal- dınlır. Böylece geçıci olarak bunalım atlatılır. Kısaca ordu kışladan ha çıktı ha çıkacakken Is- met Paşa ile Sunay Paşa duruma her defasında palyatif olarak hâİam olurlar. Geri kahruş ülkelerdeki darbelerin bir kısmı iktidar erkini ele geçirmek için yapılır, bir kıs- mı ise raydan çıktığı duşünülen iktidar trenini tekrar rayında yürütmek için gerçekleştirilir. 27 Mayıs ikinci şekle uygun olarak yapılmış iyi bir örnektir. Si\il yönetimlerden daha ko- lay seçimlere giderek iktidan srvil kadrolara dev- retmiştir, bırakmıştır ama.. umduklan sonucu elde edememişlerdir. Böylece de her ihtilal veya darbe, bir yenisinın altyapısını ve gerek- çesini hazırlamıştır. tin anlaşmak istediğini ve bu amaçla da Baş- bakan Yardımcısı Ekrem AH Can'ın okula ge- leceği haberi alındı. Gerçekten gece yansından sonra okulun kapısında bir araba durdu ve son- ra tank okuluna geçti. Içinde Ekrem Ali Can var- dı. Bu arada Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde hü- kümet toplantı halinde bulunuyordu. Muhafız Alayı Süvari Grubu'ndan Binbaşı Fethi Gür- can Köşk'ü kuşatıyor ve Tank Okulu'na tele- fon ederek "Hüküınetüyderini veCumhurbaş- kanı'nı" ne yapması gerektiğini soruyor. "BH raian gitsûıler" cevabı üzerine Fethi Gürcan da hepsini serbest bırakıyordu. Cumhurbaşkanh- ğı' ndan çıkarken kapı önünde Ismet Paşa, "Ta- Parola: Harbiyeli aldanmaz HarpOkulu Komutanı Talat Aydemir. / stanbul'da Taksim Anıtı'na bazı arkadaşlar bir çelenk bırakmıştı. 22 Şubat sonrası Ismet Paşa "Harbiyetiler aldaülmışUr" diye bir beyanat vermişti. Bazı Harbiyeli arkadaşlar da "HarbiyeBal- danmaz" bantlı çelengi, Taksim Anıtı'na bırakmış- tı. Daha sonra buifade21 Mayıs'ınparolasıolacak- tı. Önder Aydınlı yaruma yaklaşarak yine o herke- sin bildiği "N'olacak bu memleketin hafi" diye sor- du. Ben hiç duraksamadan "Darbe yapılmah" de- dim. O andan itibaren işin içine iyiden iyiye girmiş oldum. Amacımız da belli, ilkelerimiz de belliydi. thtilalden sonra ne yapılacağını düşünmeyecektik. Elimizde Kemalizm Doktrinimiz vardı. Artık okul içinde örgütlenme hızlanmış, herkes bir- birine çengel atmaya başlamıştı. Benim daha çok gö- rüştüğüm Önder Aydınlı, Nezih Fırat ve Ramazan Oztürk oluyordu. Fakat bu işlerin en aktif, en önde gelen ismi Gunuğur Tecimen (daha sonra ÇambeJ) idi. Arkadaşlann daha çok ilişki kurup haber aldıgı kişi de Talat Aydemir'in kızı Tûhiı Hanım'la nişan- ]] olan, benim liseden sınıf arkadaşım Teğmen Atil- la Altugan'dı. Bizler için o günler hep ihtilal günle- riydi. Fakat bilinmeyen, hangi gün ve hangi saatte olacağıydı. Her an her şey, olabüirdi. Bu ruh halımizle günler gelip geçiyordu ki. bir gün Önder Aydınlı ve Nezih Fırat "Bu hafta sonu Zafer Parkı'nda Atilla Alrugan'la buluşarak ihtilalin gün, saa( veparoJasmıöğrenecegiz" dediler. Cumartesi gü- nü birkaç arkadaşla daha Atilla ile buluşmaya git- tik. Bir kez daha hayal kınklığına uğramıştık. Atil- la bize "İhtilalin gün ve saati haber ahnmış, bu ne- denle de ileri bir tarihe bırakıldı" dedi. Bizler de kendisine "Sınav günleri geldi, ders ça- hşmakzorundaviz. Bizden bura> n a kadar, Harp Oku- lu bu işin içinde arük yok" dedik. Bir gün öğle ye- meğinde Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri'nden bir kısım üst rütbeli subaylar geldi. Öğle yemeğini bi- zimle birlikte yediler. Bu arada ön masalardan biri- nin üzerine makaralı bir teyp konuldu ve gelenler- den bir albay konuştu. O konuşurken bizler biraz fazla gürültü çıkardık. Zira biliyorduk ki, bunlar bizlerin "Onbaşılar Cun- tası" dediğimiz Genelkurmay 2. Başkaru Org. Mem- duh Tağmaçtakımındandı. Niçin geldiklerine bir an- lam verememiştik. İhtilalin baglama haberi Mayısın sonlanna doğru öğle yemeği arasında Önder Aydınlı yanıma gelerek "Yemekten sonra bi- raz görüşeHm" dedi. O anda sanki kış günü soğuk duşa girmiştim. Yemek sonrası okulun önündeki ka- meriyenin orada buluştuk. Önderhiçbiraynnhya gir- mecien, "Bu gece hazırol,saat 23.00'te ihtilal başla- yacakve parola: "HARBİYELİ ALDANMAZ" de- di. Bu arada okulun o geceki görev planını ve hare- kâta katılacak Ankara'daki birliklerin bir kısmının isimlerini verdi. Nihayetgecesaat23.OO'ügösterdi ve Tank Okulu tarafindan tanklann motor gürültü- leri duyulmaya başlandı. Yüze yakın arkadaş oku- lun iç bahçesinde toplanıyoruz ve dağılıyoruz, söy- lendiği gibi gelen falan yok. Bazı arkadaşlar alarm verelim, harekâtı biz baş- latahm, bazı arkadaşlar ise bekleyelim diyor. Ara- dan yanm saat geçmesine karşın okulu tesüm ede- ceğimiz komutanlar ortada yoklar. Tanklar hâlâ gü- rültüyle şehre doğru gidiyor. Bizler coşku ve heye- can içinde çırpınıyor ama yapacak bir şey bulamı- yoruz. En sonunda saat 24.00'e çeyrek kala giriş ka- pısı önünde bir kısım siluetler göriindü. Silah depo- su sorumlusu arkadaşlar kapılan açtı. Silahını alan dışan çıkmaya başladı. Bnb. Fethi Gürcan'ın, "Bir cipe atiavm, komutanı ahn ve getirin" dediğini duy- dum. "Binbaşun, komutanuı neredeolduğunu bilmi- yoruz'" demeye kalmadı. "Yarbay sianle gelecek, o biüyor" dedi. Erol Ege, ben ve söz konusu yarbayla birlikte cipe atladık, Akay Yokuşu'ndan Küçük Esat'a doğru çıkük. Esatkavşağınagelmeden birevin önünde durduk. Yarbayla birlikte cipten atlayarak o önde biz arkada bir apartman katına çıktık. Albay Talat Aydemir resmi elbiselerini giymiş, bizi bekli- yordu. Yarbay, "Okul hazu" kumandanun" diyerek selam verdi. Albay, eşi ve kızı ile vedalaştıktan sonra "Allah bana bugünleri de göstenh'" diyerek aşağı indi. Bi- zı bekleyen cipe tekrar bındik. Aydemir'in elinde kü- çük bir el radyosu vardı. Bir ses, açık ve kesin ifa- delerle ihtilal bildirisini okuyordu. Hepimizde bir se- vinç vardı. Bir an önce Harp Okulu'na çıkmak isti- yorduk. Dikmen Caddesi'nden okul yolunun aynl- dığı yerde radyo bir anda sustu ve konuşan ses de bildirinin şekli de değışti. Konuşan 28. Tümen Kur- may Başkanı AH Elverdi idi. Türk Silahlı Kuvvet- leri 'nin ihtilali bastırdığını. duruma hâkim olduğunu gelişigüzel söylüyordu. Bu sırada öğrenciler silah- lı olarak bölükler halinde okuldan çıkrnış, Ankara'ya doğru yürüyordu. Albay radyoyu kapattı ve şoföre "Dur oğhun" dedi, cip durdu. Aşağı indik. Albay okulun büyük bir kısmını selamladı ve başanlar dileyerek tekrar cipe atladı. Yanılmıyorsam saat 00.30 civarlannday- dı. O an ihtilalin bittiği hiç aklıma gelmemişti. Biz geldiğimizde okulu teslim alacak komutanlar hâlâ ortalıkta yoktular. Üstelik de ihtilal bildirisi rad- yodan okunmuştu. Daha sonra da hükümet güç- lerinin ihtilali bastırdığını açıklayan bildiri yayım- landı. Yani aynı radyodan iki ayn anons yapılıyor- du. Bütün bunlara karşın nöbetçi amirliği ve subay- lığı arkadaşlanmız tarafindan enterne edilerek okul tamamen ihtilalcilerin denetimine geçmişti. Yarın: MamakCezaevi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear