22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 ASUSTOS 2004 PAZARTESİ + CUMHURİYET SAYFA lliJVf_liiU1V.IJ. ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Birçok ülkede 'reform' adı altında, çalışan ve emeklilerin haklan gasp ediliyor Sosyal haklara küresel tırpanEkmomi Servisi - Küreselleşme ve neolberal dinamiklerin etrafında şe- killeıen hükümet politikalan, son dö- nemJe dünya çalışanlannın "sosyal balduını ortadan kaldırma" yönünde (Ortal biryön çizmeye başladı. Hükü- metbrce hayata geçirilmeye çalışan «osyıl güvenlikreformlan, "emeklilik hakknnıa, işsiziere ödenen paralann kralnasL, sağhk güvencesinin çahşan- Ianngelirineendekslenınesi''gıbi öne- riler etrafinda şekillenirken sosyal devlrt mantığının giderek bir kenara itildiji görülüyor. Hükümetlerin, çalışanlan "savun- masK"" bırakan politikalan ve sözde refom paketleri, çokuluslu tekellerin elini iaha da güçlendiriyor. Hükümet- lerin izlediği politikalardan cesaret alan şirketler, toplusözleşmelerde sen- dikalın sıfir ve eksi ücret artışı öngö- • Hükümetlerin, çalışanlan "savunmasız" bırakan politikalan ve sözde reform paketleri, çokuluslu tekellerin elini daha da güçlendiriyor. Hükümetlerin izlediği politikalardan cesaret alan şirketler, toplusözleşmelerde sendikalan sıfır ve eksi ücret artışı öngören sonuçlara katlanmaya zorluyorlar. ren sonuçlara katlanmaya zorluyorlar. "En büyük ve çözülemeyen sorunu iş- siztik" olan ülkelerde çalışanlar, mev- cut işlerini kaybetmektense tekellerin isteklerine boyun eğmek zorunda bı- rakılıyor. Işçi haklanna saldınnın giderek yo- ğunlaştığı Almanya'da Gerhard Schröder hükümeri, hazırladığı "Gün- dem 2010" reform programıyla, emek- lilik haklannı, işsiziere ödenen para- lan kısmayı, sağlık kasalan ile ilgili olarak hastalann kendi ceplerinden ödedikleri paylan arttırmayı öngörü- yor. Sosyal haklan tırpanlayarak eko- nomik sıçramayı tahsis etmeyi amaç- layan program, ülkedeki ulusötesi şir- ketlerin iştahım kabarttı. Hükümetin yaklaşımmdan cesaret alan Si- emens'le yapılan toplusözleşmede, Almanya'da sendikalann uzun müca- deleler sonucunda elde ettiği 35 saat- lik çalışma süresi yeniden 40 saate çı- kanldı. Işverenin planlanna yönelik greve giden DaimlerChrysler çalışan- lan da 2012 yılına kadar iş güvencesi karşılığında, çalışma saatleri konusun- da işverene boyun eğmek zorunda kal- dılar. Opel, Volkswagen ve MAN gi- bi markalann da haftalık çalışma sa- atlerinin uzatılması için girişimlerde bulunduğu ortaya çıktı. IMFdedatu Küresel anlamda çalışanların sos- yal haklannı tehdit eder nitelikteki yaklaşımlar, IMF'nin de desteğini görüyor. Işten çıkarma ya da üreti- mini başka ülkeye kaydırma tehdi- diyle istediklerini alan ulusötesi şir- ketlere kararlı olmalan çağnsı ya- pan IMF, Avrupa Birliği'ne Euro bölgesinde daha uzun çalışma saat- leri ve iş piyasasının serbestleştiril- mesine yönelik daha somut adımlar TÜRKİYE'DE GELENEK DEĞİŞMÎYOR Emekçi ikili loskaç altında Ekonomi Servisi- Yıl- lardır mali dısiplinin sağ- lanamadığı Türkiye'de hü- kümetler bütçe açıklannı kapatmak için sosyal hak- lan tırpanlama geleneğını sürdürürken, malıyetlen düşürmek isteyen işvere- nin ilk akiına gelen de iş- çiler oluyor. 1980 döneminde işçi haklanna yapılan darbele- rin etkısi hâlâ sürerken Iş Yasası ile iş- - ^ ^ - ^ — çilerin hak- lanna yeni kısıtlamalar geldi. AKP hükümetinin geçen yıl çı- kardığı Iş Yasası ile, "çağnüzeri- ne çalışma" "geçici (ödünç) iş ilişkisi" ve "kıs- mi çahşma" gıbı ıstihdam biçimleri getirildi. Bunlar, çalışanlann is- tismannı kolaylaştıran dü- zenlemeler olarak ortaya konurken yasayla, iş gü- vencesinin kapsamı da da- ratıldı. Iş güvencesi hü- kümlerinin uygulanacağı işyerlerinin belirlenme- sinde kıstas oluşturan iş- yerinde çalışan işçi sayısı 10'dan 30'a çıkanldı. Iş Yasası'yla getirilmek iste- nen kıdem tazminatı fonu ;se ödeme koşullanna bir dizi sınırlama getiriliyor. Üzerinde henüz uzlaşma • Bütçe açıklarmı kapatmaya çalışan hükümetler de, maliyetlerini düşürmek isteyen işveren de çözümü işçiden tasarrufta buluyor. sağlanamayan fon ile işçi- nin ya emekli olunca, ya da adına 10 yıl prim yat- mışsa isteği halinde taz- minat alabilmesi planlanı- yor. Askerlik ya da evlen- me gibi sosyal olaylann ise tazminat almak için gerekçe olmaktan çıkanl- ması öngörülüyor. Bir dönem bile millet- vekilliği yapanlara ömür boyu emeklilik hakkı ta- ^ — ^ nınan Türki- ye'de ücretli kesimin emekliliği ise her geçen gün zorlaştınlı- yor. Kadın- larda 58, er- keklerde ise 60'açıkanlan emeklilik ya- "^~^^~~ şının hazırla- nan Sosyal Güvenlik Re- formu taslağıyla kademe- li olarak 2075'te 68'e çı- kanlması planlanıyor. Geçen aylarda kabul edilen SSK Yasasf yla da gözler maaşlarda yaşana- cak düşüşe çevrilmişti. Yasayla SSK primine esas alt gelirin asgari ücrete eşit olması düzenlemesi getirilirken uzmanlar as- gari ücretle çalışanlann da ödenen pnm tutarlan düşeceği için; emekli ol- duklannda daha düşük miktarlarda emekli maaşı alacaklanna dikkat çek- mişlerdi. BOLU'DA İŞÇİLER MEYDANA İNDİ • 28 Mart seçimleriyle biriikte Bohı'da işbaşına ge- len AKPli Bolu Bdedrye Başkanı Aladdin Y dmaz'ın işlerûıe son verdiği 117 işçi, Bolu'da ki si- vil toplum örgüüeri, sendikalar ve siyasi partilerie biriikte alana indi. Yaklaşık 1500 Itişinin ka- üldığı mıting öncesindc, işçiler önce üzerinde "Aladdinzede işçi" yazan tabut için cenaze nama- n kıldılar. AKP haricindeki tüm partilerin kaüldığı yürüyüş süresince güzergâhta bulunan ko- nutlann balkonlanndan işçileri alkışlayan BoluJuİar da işçileri yalnız bırakmazken miting nedeniyle kent merkezinde olağanüsrü güvenlik önlemleri alındı. (RUJHAT AVŞAR) Rusya'da 'sosyalrefom'darbesi Ekonomi Servisi- Rusyada hükümetin hazır- ladığı ve tartışmalara yol açan sosyal reform ta- sansı, parlamentonun üst kanadı tarafından yük- sek oy çoğunluğuyla kabul edildi. Hükümetin reform tasansına karşı eylemler düzenleyen yaşlı ve emekliler, reformun haya- ta geçmesiyle biriikte bedava ulaşım, ilaç gibi sosyal güvencelerinden mahrum kalacaklar. Parlamentoda 156'ya karşı 5 oyla onaylanan ta- san, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e imzaya gidecek. Putin'in tasanyı imzalaması dunımunda, devletin sosyal yardımlanyla ayak- ta kalabilen yoksul, yaşlı ve engelli yurttaşlan, bu güvencelerini de kaybedecekler. Daha önce temel amacının Rusya'daki milyonlarca yoksul ^tandaşın yaşam standardım yükseltmek ol- duğunu açıklayan Putm, tasanyı imzalaması du- rumunda "dediğuıin tam tersini'' yapmış olacak. atması uyansında bulundu. Bangkok'ta eylem Öte yandan, ucuz işgücünün merke- zi olan Asya'da, uluslararası işçi sen- dikalan ve küreselleşme karşıtı grup- lar **kendiolimpiyadannr düzenleye- rek ilginç bir eyleme ımza attılar. Fi- lipinler, Endonezya, Sri Lanka, Hin- distan, Pakistan, Bangladeş, Kamboç- ya ve Tayland'dan 500'ü aşkın çalışa- nın katılımıyla dün Tayland'ın başken- ti Bangkok'ta düzenlenen gösterinin amacı, spor giyim endüstrisindeki ça- lışma koşullanna dikkat çekmek ola- rak açıklandı. Yaklaşan Atina Olimpi- yatlan için giysi ve malzeme temin eden spor giyim şirketlerine, çalışan- lannın sosyal haklannı koruma çağn- sı yapan çalışanlar, adil ücret talebin- de bulundular. AMERİKA TARTIŞIYOR 4 Wal-Mart çahşaıunı sömürüyor' NEVV YORK (AA) - Amerikan ka- muoyunda, 1.6 milyon çalışanıyla ABD'nin en fazla istihdam sağlayan şirketi durumundaki perakende ma- ğazalar zincıri VVal-Mart'ın kamuya faydalı mı yoksa zararlı mı olduğu tar- tışıhyor. CBS televizyonunun haberi- ne göre, Berkeley-Kaliforniya Üni- versitesi'nin yaptığı araştırma, hızla büyüyen perakende satış mağazalan zinciri Wal-Mart'ın topluma verdik- lerinden daha fazlasını toplumdan al- dığını ortaya koydu. Üniversite adına konuşan Ken Jacobs, "Şirketin düşük ücret verdiği ve sağhk sigortası yapbr- madığı çalışanlan, hem sosyal hem de sağhk ihtiyaçlan için kamu desteğine ihtiyaç duyuyor" dedi. Şirket çahşanlannın, sağlık hizmet- leri, yiyecek yardımı ve diğer bazı sosyal ihtiyaçlannın karşılanması için sadece Kaliforniya eyaletinde vergi mükelleflerine 82 milyon dolara mal olduklan kaydedildi. Araştırmalar so- nucunda elde ettiği verilerin, Wal- Mart'ta çalışan işçiler ve eski çalışan- lan tarafından da doğrulandığı ifade edildi. Jacobs, "Wal-Mart hem Kaö- fornh a'da hem de tüm ülkede işçi ma- Kyetini bir anlamda halkın sırüna >> löyor" şeklinde konuştu. Daha çok yanm günlük işçi. öğrenci ve emekli- leri çalıştıran VVal-Mart şirketinin yet- kilisi Cynthia Lin ise bu hesabın hak- sız olduğunu ileri sürerek "Wal-Mart ashnda vergi mükeUeflerinin \ ükünü hafıflethor. Çünkü \\al-Mart olma- sa> dı, en azmdan kamu yardınuna ih- tiyaç duyacak işsizlerin sayısı daha yüksekolacaktT dedı. Şirketin kamu- oyunda artan tepkiler yüzünden, Los Angeles'taki büyük mağaza binasının açılışını yapamadığı bildirildi. DÜNYA EKONOMÎSİNE BAKIŞ / ERGİJN YILDIZOĞLU LONDRA erginy@tr.net Irak'ta askeri müdahaleyi meşrulaş- tırmak için kullanılan gerekçelerin hep- sı daha sonra yalanlandı. Şimdi de "Anglosakson" medyası "Batılı ülke- ler, Darfur'da (Sudan-E. Y.) yüz binler- ce insanı kapsayan soykınm boyutla- nna ulaşan birinsani krize daha ne ka- dar seyirci kalacak" sorusunu biteviye vurgulamaya başladı. Sakın bu askeri müdahale çağnlarının yoğunlaşmasıy- la Sudan'ın zengin petrol yataklan ara- sında bir ilişki olmasın? Ucuz petrol dönemi bitti Soruşturmaya, Cheney'nin 1999'da, daha başkan yardımcısı olmadan, ABD enerji politikasını hazırlamadan önce, dünyanın en büyük petrol hizmetleri şir- ketlerinden Halliburton'un yönetim ku- rulu başkanıyken Londra Petroleum Institute'te yaptığı bir konuşmasını anımsayarak başlayabiliriz. Bu konuş- mada Cheney, 2010'da, küresel düzey- de arz ve talep arasındaki açığı kapa- tabilmek için altı adet Suudi Arabis- tan çapında bir ek kapasite gerekli ola- cağını ileri sürüyordu. Bu olanaklı olma- dığına göre, çok kritik bir döneme gir- miş olduğumuz söylenebilir. Bir yıl önce petrolün varil fıyatı 25 do- lar civanndaydı, geçen hafta cuma gü- nü 44.77'ye vurdu. Şimdi piyasa ken- dini 50 dolara hazırlıyor (CBS Market Watch, 06/08). The American Petro- leum Institırte'ün başekonomisti John Felmy'nin işaret ettiği gibi, pet- rol fiyatlannın küresel ekonomik "büyü- me üzerindeki baskısı" artıyor (Chris- tian Science Monitor, 06/08). Nite- kım geçen hafta, New York'ta Dow Jo- nes indeksi iki günde yüzde 3'ten faz- la gerileyerek bir ay içinde ikinci kez 10.000'in altına düştü. Avrupa borsa- lan da onu izlediler. Petrol fiyatlannın hareketine bakar- Darfur ve Petrol ken hem 15 Ağustos'ta Venezüella'da yapılacak referandum, Nijerya'daki grevler, Rusya'da hükümetin Yukos'a el koyma operasyonunun yarattığı be- lirsizlik, Irak'ta, Suudi Arabistan'daki sa- botajlar gibi konjonktürel (geçici) et- kenleri hem de kimi hesaplara göre yıl- da yüzde 2 civannda artan ve aslında Çin ve Hindistan'ın son yıllardaki etki- leriyle daha da güçlenen küresel petrol talebi ile bunu karşılayacak arz arasın- daki ilişki kapsamında ele alınabilecek yapısal (kalıcı) etkenleri göz önü- ne almak gerekiyor. OPEC Baş- kanı Purnamo Yugisanto'nun perşembe günkü "Fiyatlarçıldır- dı, elimizde ek kapasite yok" sözleri ise her iki kategoriye bir- den sokulabilecek bir etken. Yu- gisanto'nun sözleri, fiyatlardaki artışı güçlendirdi, borsalardaki düşüşü hızlandırdı. Daha sonra Suudiler baskı yapınca, kapasi- te sorunuyla ilgili sözlerini değiş- tirmiş bile olsa (The Economist, 05/08), Yugisanto haklıydı. Gerçekten de dünyanın önde gelen enerji analistleri, Suudi re- zervlerinin "zirve yaptığını", ar- tık bundan sonra üretimin önce göreli, sonra da mutlak olarak gerileyeceğini düşünüyorlar (Petroleum News, 01/08). Suudi rejiminin kuyulann gerçek kapasitesini saklaması, rezervlerinin yüzde 35-40'ının düşük ve orta kalite olması (Financial Times, 06/08), piya- salarda bugün OPEC'te artık fiyatları düşürebilecek bir ek kapasitenin kal- madığına ya da hızla tükenmekte oldu- ğuna ilişkin kuşkulan güçlendiriyor. Bunlara bakarak artık düşük petrol fi- yatlan döneminin geride kaldığını düşü- nebiliriz. Gerçekten de çeşitli grafik ve bilgisayar modelleri, 2004'ü, dünya petrol rezervlerinin zirveye (Hubert Zir- vesi denen durum) ulaşılma olasılığı en yüksek yıllanndan biri olarak saptıyor- lar (Current Concerns, 26/01). Darfur krizi' Petrol piyasalannda durum böyley- ken Irak öncesi savaş çığırtkanlığını anımsayarak geçen hafta "Batı" med- yasından yükselen Darfur krizi "şama- tasından" çok karmaşık, ta- rihsel, ekolo- jik, kültürel ve siyasi nedenleri olan bir krizin basit bir "Soykı- nm var, askeri müdaha- le gerekiyor" mantığına indirgenmesin- den, Sudan'da 21 yıldır süren bir iç sa- vaşın sonuçlanmaya başladığı birsıra- da bu krizin patlak vermiş olmasından kuşkulanmak gerekmez mi? Darfur krizinin kökleri, öncelikle yer- leşik köylü Afrikalılaıia göçebe Arap aşiretler arasındaki yüz yıllardır süre- gelen toprak, otlak, su paylaşımı çatış- malarında yatıyor. Ancak küresel ısın- ma, çölün kullanılabilir topraklan yut- maya başlaması ve 1984 kuraklığı, bu tarihsel sürtüşmenin düzenleme me- kanizmalarını çökertmiş (Le Monde Diplomatque, Mayıs 2004). Bundan sonra taraflar, daralan kaynaklar üze- rinde, kendilerini korumak için silahlan- maya başlamışlar. Bu silahlı kesimler giderek kabilelerinden kopmuş ve "Cancavid" (Şeytanın Atlılan) adlı çete- leri oluşturmuşlar (Al Ahram VVeekly, 04/06). Güney-Kuzey İç Savaşı bir Hıristi- yan-Müslüman boyutu taşırken tümüy- le Müslüman Darfur'da hükümetin, Af- rikalı Müslüman kabilelerin kendi kültü- rel özelliklerini hiçe sayarak şeriat ya- salannı dayatmakta ıs- rar etmesi, temel gıda- larından olan Masalit birasını yasaklaması, kadınlan çarşafa sok- maya kalkması (ME- RIP-22/07) ekolojik- toplumsal krize bir de kültürel siyasi boyut katmış. Sudan Kurtu- luş Cephesi (SKC), bu ortamda demokratik haklan korumak için kurulmuş. SKC daha sonra, 1983'te, güney- deki Hıristiyanların, laik bir devlet için şeriat uygulamalarına karşı mücadele etmek amacıyla kur- dukları Sudan Halk Kurtuluş Cephe- si'yle işbirliği yaparak diğer demokra- tik güçlerle biriikte oluşturulan Ulusal Demokratik rttifak (UDI) örgütüne ka- tılmış (PINR, 15/06 & 02/08). Bu, mer- kez-çevre, şeriat-laiklik çatışmasından kaynaklanan kriz, Darfur bölgesindeki Afrikalı Müslüman kabilelerden kay- naklanan, Adalet ve Eşitlik Hareketi (AEH) adlı, radikal/halkçı, Müslüman bir diğer örgütün vartığıyla daha da kar- maşıklaşmış. AEH'nin arkasında, 1989'da darbe yapan orduyu destek- leyen Ulusal Islam Cephesi nin son- ra muhalefete, sık sık da hapse düşen lideri Dr. Hasan El Turabi var. Turabi, dinin yoksulların dünyevi sorunlanna da cevap vermesi gerektiğini düşünü- yor. AEH, 1999'da Turabi'nin de katkı- sıyla bölgenin ekonomik, demokratik sorunlannı sergileyen bir Kara Kitap yayımlamıştı. Ancak bir yerel kaynak paylaşımı, hak ve özgürtükler mücadelesi niteliği taşıyan bu çatışmalara, Sudan'ın 2001 'de 262 milyon varil olarak saptan- dıktan sonra 2003'te 563 milyon varil olduğu anlaşılan, 2006 yılında günlük 750 bin varillik üretime ulaşması bek- lenen rezervleri (Energy Information Administration-USA Temmuz 2004 Sudan Raporu) açısından bakınca gö- rüntü değişiyor. Çünkü bu rezervler Darfur'daki Müslüman, güneydeki Hı- ristiyan isyancılann etkinlik alanı içinde. ikincisi, bu rezervlerin işletme imtiyaz- lan esas olarak Avrupalı ülkelerin ve Çin'in elinde (Yaleinsider-"CW and Ci- vil Warin Sudan", 28/06/2002). Işte bu yüzden bir taraftan hükümet, ihracatı- nın yüzde 75'ini oluşturan petrolü üre- ten bu rezervleri, onu Kızıldeniz'e taşı- yan boru hattını korumak için hem Can- cavid milislerini kullanıyor hem de is- yancılara petrol gelirleriyle satın aldığı MIG ve Antonov uçaklarıyla saldırıyor. öbür taraftan, daha başından Güney Hıristiyan direnişini destekleyen Israil ve ABD Hıristiyanlannın Evanjelik kesi- mi, Bush-Blair irtifakı petrol rezervle- rinin denetimi ele geçirmek için Darfur krizini bahanesiyle askeri müdahale olanakları arıyoriar. Irak 21. yüzyılda petrol savaşlannın birincisiydi, Sudan ikincisi mi olacak? ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Bilimi Özümsemek Ister birey düzeyinde, istenirse toplumlar açtsından alınsın, mal ve hizmet üretjminin nasıl yapıldığı önem- lidir. Çünkü, üretimin nasılı, yaşamın da belirieyicisidir. Üretimin nasıl yapıldığı, üretim teknolojisi tarafından belirlenir. Bu doğrular, insanlann, kendi gereksinmele- ri için üretime başladığı günden bu yana geçerlidir. Üre- timde teknolojinin kullanımı, aslında, insanın doğaya egemen olma özlemini de içinde taşır. Ancak, teknolojivte ilgili bu genel doğru, sürekli ev- rim geçirir; zaman içinde niteliksel değişime uğrar. Günümüzde, mal ve hizmet üretiminde, teknoloji ko- nusu, düne göre çok değişiktir. özellikle son on yıllar- da, teknoloji-üretim ilişkisi, yepyeni ivmeler kazanıyor. Teknoloji konusunda, günümüzde, yine düne göre, çok farkJı biroluşum söz konusudur; teknoloji, bilimsel araş- trmalann doğrudan sonucudur. Günümüzde, bilim ve teknoloji bütünleşiyor; daha doğrusu, bilimsel araştır- ma, teknolojik yenilik ve mal ve hizmet üretimi süreçle- ri, aynlmaz bir bütünü oluşturuyor. Bu bilince vanlması, göreli olarak çok yeni bir olay- dır; son 15-20 yılın dönüşümleriyle doğmuştur. Ancak süreç, gelişmiş ülkelerde kaçınılmaz sonuçlannı veriyor. Ülkeler, bilimsel ve teknolojik yeterliliklerini getiştirme- yi ve güçlendirmeyi, en önemli politjka konusu yapıyor; bu konuya ulusal ya da bütüncül düzeyde çözüm ge- tirmeye uğraşıyor. Ekonomik ve toplumsal gelişmenin asıl motoru olarak teknolojik yenilik alınınca, araştırma geliştirmeye daha çok kaynak aynlıyor; eğitim bu doğ- rultuda yeniden yapılandınhyor; üniversiteler, ekono- mik işletmeler ve devletin araştırma kurumlannın eşgü- düm içinde bu amaç doğrultusunda çalışması sağlanı- yor. Ulusal gelirin her yıl daha çok kısmı araştırmaya aynlıyor; araştırmacı insan gücü sayısının programlı ola- rak arttınlmasına çalışılıyor. Türkiye, bu bakımdan, ge- rek Avrupa Biriiği, gerekse OECD ülkelerine göre çok gerilerde bulunuyor. Ulusal gelirden araştrmaya ayn- lan pay, binde 6.4 dolayında kalıyor. Oysa, bir ülkenin teknolojik yenilik yapabilmesi için bu payın en az yüz- de 1 dolayında olması gerekiyor. Araştırma payı AB or- talaması yüzde 1.88; OECD ortalaması olarak da yüz- de 2.24 dolayında bulunuyor. Benzer bir durum, araş- tırmacı personel için geçerlidir; Türkiye'de her bin ça- lışan başına 1.1 araştırmacı düşerken, AB ortalaması 10.5 dolayındadır. Türkiye, bu nedenle, katma değeri düşük ürünler üretiyor; dışsatımını esas olarak ucuz iş- çiliğe dayandırmak zorunda kalıyor. Sivil ya da askeri alanlarda teknolojik yenilik için her yıl milyariarca dola- n dışanya ödemek zorunda kalıyor. Türkiye, öncelikle bu büyük araştırma-geliştirme açı- ğını kapamak zorundadır. Ancak uygulama hiç de bu yönde değildir. Bu eksikliği gidermek de, giderek, yeterii sayılmıyor. Bir ulusun, bilim ve teknoloji yeteriiliğini geliştirmesi, gü- nümüzde, tüm bireyleri ve kurumlan içerecek bir biçim- de algılanıyor. Yani, yalnızca üniversitelerin, ekonomik girişimlerin ve devletin kurumlannın araştırma yapma- sı yetmiyor; yeterii bulunmuyor. Günümüzde teknolo- jik yeteriilik denildiğinde, yalnız mal ve hizmet üretimin- de kullanılan araç ve gereçler ve işgücünün uzmanlığı yeterii sayılmryor; toplumun tüm bireylerinin beceri ve uzmanlık derecesinin de hesaba katılması yoluna gidi- liyor. Toplumun tüm bireylerinin, teknolojik yeniliğe açık- lığı ya da yatkınlığının da dikkate alınması, artık, kaçı- nılmaz sayılıyor. Türkiye toplumunun bilimsel ve teknolojik yenilik yö- nünden yeteriiliğinin hiç de ileri bir düzeyde bulunma- dığı son haftalarda, özellikle ulaştırma alanında yaşa- nan olumsuzluklaria bir kez daha kanıtlanıyor. Yeterii alt- yapı ve bilgisayar donanımı sağlanmadan; insan gücü- nün niteliği yönünden gerekli çalışmalar yapılmadan başlatılan hızlandınlmış tren uygulamasının çok acı bir kazaya çarpması karşısında yeterii dersler çıkanldığı söylenemez. Karayollannın nasıl bir ölüm makinesi ol- duğu hemen her gün yaşanıyor bilimsellikten uzak yö- netim anlayışı nedeniyle, benzer bir durum hava ve de- nizyollannda da kazalara aday bir ortam yaratyor. Tüm bu gelişmeler karşısında, toplumsal duyariılı- ğın, bilimsel gereklilik üzerine değil, "böyle şeyler ola- bilir" kaderciliğinin üzerine kurulduğu görülüyor. Top- lumun bilimsel yeteriiliğinin düzeyi düşük olduğundan, bu türtasanmlann, bilimsel ön hazıriığının yapılıp yapıl- madığı, kamuoyu oluşturan çevrelerce yeterince sor- gulanmıyor. Toplumsal sorgulamanın bu yetersizliği, bi- rikimli biçimde, yeterii ölçüde teknolojik yenilik ve ön hazıriık süreçleri göz önüne alınmadan uygulamalara yönelinmesine neden oluyor. Kağnı arabasına uçak mo- toru takmaya çalışan ilkel bir anlayış, toplumsal geçer- lilik kazanıyor. Büyüklü küçüklü yanîışlar yapılarak, can ve mal kayıplanna yol açılıyor. Hızlı tren amaayla yıllar önce başlatılan ve milyariar harcanan Ayaş Tüneli'nin ne olduğu sorgulanmıyor; Istanbul Metrosu için tünel kazılmasının yanlışlığı sonradan anlaşılıyon benzer bi- çimde karayolu ulaşımı için öngörülen Bolu Dağı geçi- şi de Düzce depreminden sonra yaşanan gecikme ve kayıplann hesabı bile yapılmadan yeniden ele alınıyor. Kısaca, topluma, bilimselliği özümseyememenin ağır bedelinin ödetilmesi ısraria sürdürüluyor. Hiç kuşkunuz olmasın, tüm bu olgu ve süreçler, birilerinin çıkanna iş- liyor; onlann bu dünyalığını arttınyor. vakup^fl metu.edu.tr En fazla artıs imalatta Tekstilde üretim ilk kez azaldı Ekonomi Senisi-Sa- nayi üretimi, bu yılın ilk 6 ayında geçen yılın ay- nı dönemine göre yüz- de 13.6 oranında arttı. Tekstil ürünleri imala- tmdaki üretim yüzde 3.1, tütün ürünleri ima- latındaki üretim ise yüzde 0.3 oramnda bir azalma yaşandı. Devlet îstatistik Ens- titisü (DlE) 403 önemli sanayi maddesinin üre- tim bilgilerinden oluş- turduğu 1997:100 te- mel yıllık Aylık Sanayi Üretim Endeksi sonuç- lannı açıkladı. Bu yılm 6 aylık ortalaması bir önceki yılm 6 aylık or- talaması ile karşılaştı- nldığında, imalat sektö- ründeki üretim yüzde 15, elektrik, gaz ve su sektöründeki üretimde ise yüzde 6.9 oranında artış görülürken, ma- dencilik sektöründeki üretim yüzde 1.5 ora- mnda geriledi. Geçen yılın ilk 6 ayında üre- tim, imalat sanayi sek- töründe yüzde 7.1, elektrik, gaz ve su sek- töriinde yüzde 7.6 ora- nında artış görülürken, madencilik sektöründe- ki yüzde 14.8 oramnda azalmıştı. Haziran ayı sanayi üretim endeksine bakıl- dığında, bir önceki yılın aynı ayma göre maden- cilik sektöründe yüzde 12.4, imalat sanayi sek- töründe yüzde 16.8, elektrik, gaz ve su sek- töründe ise yüzde 7.1 artış gös'erdi. ,,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear