Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
^SAYFA CUMHURİYET 6 AĞUSTOS 2004 CUMA
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
Vedat Günyol Anadolu'nun uygarlıklar gömüsünün en dayanıklı kazıbilimcilerinden biriydi
Ateşlerden yanayanaMRTUĞRUL EFEOĞLXJ
9 Temmuz 2004 günü ölen Vedat
CjünyoTun insancıl anısı, içimde bir
ışık firtınası yaratü. Bu fârtınanın dar-
madağınık sürükleyişi içinde onun es-
kri bir yazısıyla yenıden. karşılaştım.
"Vırmi altı yaşımdayken biır kez okumuş
olduğum bu yazıyı, bir d e şimdi, elli
Iki yaşımda okudum. Ya^rı, Kültür Ba-
kanlığı'nın Ulusal Kültür adlı üç ay-
lık dergisinin 1978 Temmuz sayısın-
. da yayımlandığında Vedat Günyol alt-
mış yedi yaşında imiş, şLmdi hesapla-
dım.
Yazısının başlığı 'Hıimanist KüJ-
* tûr'... Vedat Günyol dendiğinde Türk
aydınının belleğinde uyanıveren ilk
imge, işte bu iki sözcüğîin oluşturdu-
ğu sözcede belirir. Şu da var ki bu söz-
ce yalnızca Vedat Günyol 'u ve onun
ilk yol arkadaşlan olan Orfcan Burian'ı,
Halikarnas Bahkçısı'nı, Sabahattin
Eyuboğhı'nu, Azra Erhat'ı çağnştır-
makla kalmaz; bu sözce, 1923'tenbaş-
layarak Türkiye'nin her yanına yayı-
lan geniş ve güçlü ışığın hepsini çağ-
nştınr.
Anadolunun özündeki
hümanlzma
Bu ışığın kaynağı, Mustafa Kemal
Atatürk'tür. Işığın erimi, baştan başa
bütün Türkiye, dipten dibc bütün Ana-
dolu'dur... Eskil çağlara dek katman
katman inen uygarlıklar gömüsü olan
Anadolu.
Vedat Günyol bu gömünün en daya-
nıklı kazıbilimcilerinden bıri olmuştur.
ilk yol arkadaşlan çoktan göçüp gittıler.
Ama o, bu göçüşlerden sonra yalnızlı-
, ğadüşmedı. Doksan üç yaşındayken bi-
le, on yedi on sekız yaşlanndaki genç-
lerle, yenıyetmelerle, dahası küçücük
çocuklarla çok doğal, yapmacıksız arka-
' daşlıklar kurabılmeye doğuştan yatkın bir
insandı Vedat Günyol.
Yatkın diyorum, çünkü söz konusu
ettiğim yazısının son tümcesı şudur:
"Hümanizmaya en yatkın. en eherişü
bir ulus olarak övünebiliriz." Vedat
', Günyol, insanlan sevmeye en yatkın,
, en elverişli insanlardan biriydi. Alın-
üladığım tümcesinin üstündeki tümce-
lerine bakalım: "Evet, işte hümaniz-
' manınözü,anahtan,kilidiburada.va-
edat Günyol
yumuşak biçemini,
güler yüzlü
insancıllığını ve
tükenmeyen
dayancını yanlış
anlamamak gerekir.
Vedat Günyol deli
dolu çıkışlan olan biri
değildi. Insana olan
inancı derin, tapınışı
gizliydi. Mevlana
gibiydi Vedat Günyol,
içi içindeydi.
ni insanda,insan sevgisinde. Yunus'lar-
la on dördüncü yüzyıkian beri Türk hal-
kmın içinde, \iireginde,düşünde, canın-
da, canının içinde kÖk salmış, yeşer-
dikçe yeşermiş. dallanmış budaklan-
mış bir hümanizma rutumu, anlayışj,
tutkusu var... Bütün sorun bu tutkûyu,
bu rurku ateşini diri tutmakta."
0 yıllarda bir ateş vardı ülkemizde,
dipdıri insanlan her gün yakan bir ateş.
Kahramanmaraş'ta, Çorum'da, Türki-
ye'nin her yerinde kan ve ateş vardı.
Artık bitti, yaralar sanldı, geçmiş unu-
tuldu derken on beş yıl sonra bu kez
Sıvas'ta harlanan bir ateşti bu...
Bu ateş, Vedat Günyol'un sözünü
ettiği ateş değildi. Bu ateş, Vedat Gün-
yol'un sözünü ettiği tutkulu insanse-
verlik ateşinin düşman kardeşi olan
bir ateşti. Vedat Günyol bu ateşleri gö-
re göre, bu ateşlerden bağn yana ya-
na yaşayan ve her şeye karşın acıyla da
olsa gülümseyebilen bir insandı. On-
ca kıyımlar ortasında yaşayan bir in-
sanın, herkesi şaşırtan o güler yüzlü
iyimserliğini, hiçbır biçimde kınlma-
yan umudunu böylesıne denn bir inanç-
la dıpdiri tutmuş olmasına ne denir?!
Deli miydi, kaçık mıydı Günyol, yok-
sa yaşamın gizini derinden sezen bir
dâhi miydi?..
sezglsl ince, soluğu
güçlüydü
Sezgisi ince, soluğu güçlü, inancı
bütün bir din adamı gibi miydi yoksa?
Kendine özgü bir dindar, bir dıni bü-
tün?.. Neden olmasın, belki de öyley-
di. Ama onun sezgisi, dayanıkJı solu-
ğu, pekişmiş inancı, içi boş düşlemler-
den oluşmuyordu kuşkusuz. Bilime,
sanata, ekine öyle değer veriyordu ki
somut gerçek üzerine yamlması nere-
deyse olanaksızdı. Ama onu anlamak
için onun biçemini bilmek gerekirdi.
Bilmeyenler de olmuştur, niteldm ol-
du!
Vedat Günyol, düzeltmeni olduğum
Türk Dili Dergisine, daha doğrusu
derginin iyesi ve yönetmeni Ahmet
Miskioğhı na bir yazı vermişri dergi-
de yayımlanması için. YdmazGüney'ın
kısa bir yazısıydı bu, Yılmaz Güney el
yazısıyla yazmıştı yazıyı. Yazıda Ve-
dat Günyol'dan saygıyla ama gizli bir
küçümsemeyle söz ediyordu Yılmaz
Güney. Küçümseme de demeyelim,
ama Günyol'un somut toplumsal ger-
çekliği anlayamadığını sezdirmek is-
tiyordu. Çünkü Yılmaz Güney, yıllar
önce, Vedat Günyol'un çıkarmakta ol-
duğu Yeni Ufuklar dergisini kenar semt-
lerde, yoksul işçilerin, beş parasız iş-
sizlerin yaşadıklan çamurlu dar so-
kaklarda, kupkuru kahvelerde büyük
bir coşkuyla satmaya koyulmuştu.
"Kimse almryordu dergjvi", dıyordu
Yılmaz Güney, "hiç künse"!
Işte bu yüzden, çok sevdiği ve çok
saydığı Vedat Günyol'u biraz icüçüm-
ser gibiydi.
Üzüldüm. Benim gibi üzülenler de
olmuş. Birkaç arkadaşı, o yazıyı geri
çekmesini istemiş Vedat Günyol'dan.
Ahmet Miskioğlu da bu isteğe uyarak
yazıyı yayımlamadı.
Somut gerçekliğin
ayrımındaydı
Oysa, Yılmaz Güney'in sandığının
tersine, Vedat Günyol altmış yedi ya-
şında bile somut gerçekliğin olabildi-
ğince aynmında olan "hümanist" bir
düşünür, bir yazardı. 'Hümanist Kül-
tür' başlıkh yazısının ilk paragrafında
'Hümanizma' anlayışını şöyle tanım-
lar: "Insana, insancahğa yöneiüc, insa-
nı her şeyin ölçüsü yapan. yapmaya ça-
uşan bir tutumun adıdır hümanizma;
insanuı kafa gücüne, dünyayı anlama,
dolayısıyla değiştirme gücüne sarsıl-
maz bir inancın adubrf
Bu tanımdakı 'insanın kafa gücü',
'dünyayı anlama', •dünyayı değiştir-
me' ve 'sarsılmaz inanç' sözleri üze-
nnde enıne boyuna düşünmek gerekir
Vedat Günyol'un düşünsel yapısını,
kınlmaz direncini iyi anlamak için.
Gene söz konusu etriğim yazısında,
ThomasMann'ın görüşlenne destek ve-
rir.
Vedat Günyol, "Thomas Mann hü-
manizmayi bağnazhğın karştü bir an-
layış ve tutum olarak ele ahr" dedikten
sonra, Mann'ın insanlan eyleme yönel-
ten çağnsını, "Bu hümanizma döğüş-
ken, atak, eylemci bir hümanizma ol-
mahdır" biçimınde tanımlar. Bu yüz-
den, onun yumuşak biçemini, güler
yüzlü insancıllığını ve tükenmeyen da-
yancını yanlış anlamamak gerekir. Ve-
dat Günyol deli dolu çıkışlan olan bi-
ri değildi. tnsana olan inancı derin,
tapınışı gizliydi. Mevlana gibiydi Vedat
Günyol, içi içindeydi.
1969'da başlayıpyalnızca 11 kezyapılabilen
festivalin canlandınlması isteniyor
Altınkoza için
Adanalılar ayakta
. SAVAŞ KÜRKLÜ
' ADANA-AJnnkozaFibnFestivali,uzun
bir aradan sonra yine Adana'nın, Adana-
lının gündeminde. Bir yerel gazetenin,
"Festivafimize sahip çıkabm" kampanya-
sıyla başlayan hareket, tüm kentte_konu-
şıdurken, Adanalı sanatçılarNebflOzgen-
tûrk ve Demir Karahan'ın da katılacağı
'Altmkoza' konulu panelin 17 Ağustos'ta
Adana milleU ekilleri, kent yetkilileri, sa-
nayici ve işadamlan ile Çukurova Üniver-
sitesi'nden çok sayıda öğretim görevlisi-
nin katılımıyla gerçekleştirileceği öğre-
nildi.Bir dönemler kentin simgesi haline
gelen ve büyük ilgi gören Altınkoza Film
Festivali'nin yeniden gündeme gel-
mesi, ilgili çevrelerce mem-
nunlukla karşılamrken, BİT dönemler
nasıl, ne zaman ve ne
şekilde gerçekleşti-
rileceği konusun-
daki düşünceler 17
Ağustos'taki pa-
nelin ardından
somutlaşacağmı.
Belediye
destekliyor
\
kentin simgesi haline
gelen ve büyük ilgi gören
Altınkoza Film Festivali'nin
yeniden nasıl, ne zaman ve ne
şekilde gerçekleştirileceği
konusundaki düşünceler
17 Ağustos'taki panelin
\ ardından somutlaşacak.
Konuyla ilgili ilk açıklama
ise Adana Büyükşehir Belediyesi
Genel Sekreteri Hasan Gülşen'den geldi.
"Alünkoza Adana'nın simgelerinden biri-
dir" diyen Gülşen, düşüncelerini şöyle
açıkladı:
"Büyükşehir beledrvesi olarak zaten Al-
tmkoza'>i\ıl içine yayarak çeşitn' kültür ve
sanat etkinJiklerivle gündemde tutmaya
çaltşı>onız. Ancak Altmkoza Film Festiva-
M'nin yeri ayndır. Biz, Alünkoza'nm film
ve miizik şenliği olarak gerçekleşmesin-
den yanavTZ. Bunun için de maddi nıane-
vi her rüıiü katkryı kovmaya hazmz."
Gülşen, Adana'da yaşanan depremler
ve bazı ekonomik nedenlerden dolayı uzun
süre ara verilen festival ve şenliklerin iyi
bir çahşmayla 2005 yılı için programa alı-
nabileceğini de belirtti.
Bu arada. yerel Bölge gazetesinin öncü-
lük ettiği 'FestivaMmEesahipçıkahm' kam-
panyası kapsamında ilk adımın 17 Ağus-
tos'ta ahlacağı öğrenildi. Adanalı sanat-
çılar Nebil Ozgentürk ile Demir Kara-
han'm da kahlacağı, hemen tüm millet-
vekilleri ile kent yetkilileri, sanayici ve
işadamlan, kültür sanat çevrelerinden ba-
zı kişiler ile ÇÜ'den çok sayıda yetkili ve
öğretim görevlisinin çağnlı olduğu
'Altmkoza' konulu panelin Alhnkoza için
ahlacak ilk adun olması bekleniyor.
Anımsanacağı gibi, 1969 yılında Metin
Erksan'ın 'Kuyu' filminin birinciliğiyle
başlayan Altınkoza Film Festivali'nde,
1970te YJmazGüney'in OJmut',
1971'de yine Yılmaz Gü-
ney'in 'Ağıt', 1972'de
Yılmaz Duru'nun
'Kara Doğan',
1973 te Ö. Lütfı
Akad'ın 'Gelin'
adlı fılmleri birin-
ci olmuştu.
Çeşitli siyasi ve
/ ekonomik neden-
^ lerden uzun süre ara
verilen festival, 1992'de
^ yeniden düzenlenmiş ve
**""* oyılYusufKurçenK'nin'Ka-
rartma Geceleri' Alhnkoza'yı al-
mışh. 1993'teMemduhÜn'ün'Zıklanıın
Kökü'. 1994 te YavuzÖzkan'm 'BirSon-
baharHikâyesi', 1995te ZaferPar'm 'So-
ğuk Geceler', 1996'da Tunç Başaran ın
'Sen de Gitme' adlı fıhnlerinin ödül aldı-
ğı yanşma son olarak 1997'de yapılmış ve
o yıl da Zeki Demirkubuz'un 'Masumiyet'
adlı filmi Altınkoza'ya değer görülmüş-
rü. Adana \e Ceyhan'da 1998 yılında ya-
şanan deprem nedeniyle ertelenen festival,
o günden bu yana çeşitli sanat çevreleri-
nin sık sık gündeme getirmesine karşm ya-
pılmazken, büyükşehir belediyesi sponsor-
luğunda, yıl içine yayılarak yapılan etkin-
likler 'Altmkoza' adı alhnda gerçekleş-
tiriliyordu.
Yapı Kredi
Kâzun Taşkent
Sanat GaJerisi,
15 Ağustos'a
dek 'Yapı
Kredi Resim
Koleksiyonu:
Çağdaşbr'
sergisini
ağırhvor.
Sergkk.40
sanatçmın
tuval üzerine
çahşmalanna
yer veriliyor.
1900'lerden
bugünlere, bu
sergryfe, Türk
resminin
getişinünden
önemH bir kesit
veipuçlan
sunuluyor
sanatseverlere.
|9001eıxleıı
J.bugüne çağda^arKültür Ser\isi - Yapı Kredi Kâzun Taşkent
Sanat Galerisi. 15 Ağustos'a dek *Yapı Kredi
Resim Koleksiyonu: Çağdaşlar' sergisini
ağırhyor. Sergide, 40 sanatçının tuval üzerine
çahşmalanna yer veriliyor. 1900'lerden
bugünlere, bu sergiyle, Türk resminin
gelişiminden önemli bir kesit ve ipuçlan
sunuluyor sanatseverlere. Sergide, Cevat
Dereü, Ali Avni Çelebi, Zeki Faik lzer, Maide
Arel, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Abidin Dino,
Ferruh Başağa, Şükriye Dikmen. Adnan
Vannca. Levla Gamsız Sarptürk, Mustafa
Esirkuş, fbrahim Balaban, Nejad Metih
DevTİm, Neşet Günal, Adnan Türani, Turan
Erol, Ömer Uluç. Özdemir Altan. Tülay Tura
Börteçene, Devrim ErbU, Özer Kabaş.
Mehmet Güleryüz, Oya Katoğlu, Neş'e
Erdok. Zafer Gençaydın, Utku Varnk, Adem
Genç, Uraut Türker. Mustafa Atüntaş. Ekrem
Kahraman, Seüm Cebed, Sali Turan,
Fatmaer Tülin, Enün Çizene, Can Göknil,
Yavuz Tanyeh', Yiısuf Taktak, îbrahim
Çiftçioğlu, Aydm Ayan, Ertuğrul Ateş'in
yapıtlan yer alıyor. Eleştirmen Kaya
Ozsezgin, sergi için hazırlanan kataloğun
önsözünde, ülkemizde banka koleksiyonlan
üzerine genel bir bakış sunuyor ve Yapı
Kredi'nin koleksiyonu ile sanat galensinin
geçmişi üzerine bilgi veriyor. Özsezgin'in
koleksiyondan derlenen bu sergiye yaklaşımı
şöyle: "Yapı Kredi Bankası'nın koleksiyon
sergisi, kamnıca, bir gerçeği de açıkça ortaya
koymaktadır: Kuşak aynmları, ashnda
sanaün bir arada yaşama ve üretme olgusu
tenıelindeki gerçek işlevini pekiştirici oünamn
ötesinde, kendi başına bir aynm değiL Aksine,
bir kuşağın ötekinden aldığı ve sonraki kuşağa
aktardığı, sanaün yapısalhğı içindeki bir
bütünün aynlmaz parçalandır.*'
(0 212 252 47 00)
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Masallar (4)
Nihayet öyle bir dönem geldi ki, bütün masallarda,
hemen hemen bütün masal-romanlarda yenik düşü-
rülen "peçeli" Oranjin -benim için, her nedense- si-
yah giysilere bürünmüş olarak belirdi ve hayatın kar-
şısında durdu.
Oranjin kötücüllüğüyle, kötülük dolu hayata mey-
dan okuyordu. Kusset ürkünç nefretleriyle, kötülük-
lerini, çirkinliklerini örtbas etmiş hayata meydan oku-
yordu...
Masallardaki kötü kişileri, çok tuhaf ama, gönlüme
daha yakın buluyordum. Gerçi kötülüğün kıvamını
onlar ölçüsünde azdıramazdım. Azdırmak şöyle dur-
sun, o kıvama erişmeme imkân yoktu. Sadece kötüm-
serliğe, karamsarlığa sürükleniyordum...
Okumayazmayı iyice öğrendikten sonra bir masal-
romanlatanıştım. Bana ablamın çocukluğundan kal-
mış bu romanı artık annem okumuyordu. Kitabın adı
Mavi Kuş'tu. Yazan da, yanlış hatırlamıyorsam, Com-
tesse de Segur, hani Gramofon Hâlâ Çalıyor'da an-
dığım kontes yazar.
(Gramofon Hâlâ Çalıyor'da Mavi Kuş'u da anmış
olabilirim. Fakat bu neyi değiştirir ki? Mavi Kuş'u bir
kez daha yazmak ıstiyorum. Bazı şeylerin yıldızı sön-
dü, perisi kaçtı sanınz. Onlann bizden el ayak çekti-
ğini düşünürüz. Sonra yeniden peşlerine düşeriz. Yıl-
dızlan sönmemış, perilen kaçmamıştır. Hepsi bizi ses-
sizce bağışlar.)
Mavi Kuş'ta marazi duyarlıklarımın bir yenisini keş-
fedecektim. Mesela kötücül Oranjin'e nasl yakınlık duy-
duysam, Mavi Kuş'ta da, aşkı uğruna bütün eziyet-
lere göğüs geren, işkencelere aldınşsız kalan 'ez;7c
sevgili' büyüleyecekti.
Aşk uğrunda ezilmek, küçük düşmek, gururunu
çiğnetmek, gitgide tükenmek, acılarla, özverilerleyok
ohnakalabildiğine çekici gelirdi. Aşkı hiçbirzaman mut-
luluk saymaz, tam tersine, acı çekmek için aşkı birfır-
sat bilirdim.
Durup dururken, ortada hiçbir sebep olmamasına
rağmen, sadece -Evet, öyle!- ağlayabilmek için Ma-
vi Kuş'un en acıklı özveri sayfalannı okur ve 'ezik sev-
gili', elinde çok ağır demir asa, dağlann doruklanna
yol alırken artık sevinç gözyaşlanmı tutamazdım.
Yine bir masal kitabında, Çariık Rusyası masallan
derlenmişti. Hatta bir masalın yazan koskoca Puş-
kin'di. Puşkin'in büyük bir şair olduğunu bizimkiler-
den öğrenmiştim. Şimdı sözünü açmak istediğim ma-
sal, galiba onunkıydı.
Masalın konusunu hatırlamıyorum. Kişilerini, evle-
rini barklannı, dağlannı ormanlannı hatrlamıyonjm. Fa-
kat derin bir hüzün koşup duruyor. Hüznü hatırlıyo-
rum. Sonu hüzünle biten ilk masal!
Mavi Kuş bile nice ezıyetten, acıdan, gönül üzgün-
lüğünden geçtikten sonra mutluluğa erişiyordu.
Daha Andersen'i okumamıştım. Andersen'den
sonra hayat kadar acı masallar olabileceğini kavra-
yacaktım.
Yine de, bir karşıtlık gibi; yaz ögleden sonrası güz
günlerine evrilmeden, annem musluğu kapayıp, ten-
cereyi ocağa oturtup odaya dönmeden, Prenses Ro-
zet'in ipek çoraplan, saten iskarpinleri eskimeden,
yırtılıp bozulmadan, ufak bir kutuya yerleştirilmiş pır-
lantalar, zümrütler, değerli takılar, bilezikler, yüzükler
anlamsızlaşmadan, Prens Şarman asıl güzetliğini kö-
tülük dolu oluşundan edinmiş Oranjin'i terk etmeden,
siyah dantel peçesiyle Oranjin bir kupa arabasından
fıriayarak taşlara, ormanlara savrulmadan, Rozet par-
lak taşlann bezediği bir taç takmadan, Oranjin'le Kus-
set yaralanmadan önce, gönlüm son bir kez mutlu-
luğa.. mutluluklara kanmak isterdi.
Ama o zaman odayı hep ekşi lahana kokusu kap-
lar, kış gelir, evimiz güneş ışığından iyice uzak düşer,
odalar, ev soğur; annem de eski yünlü elbisesini san-
dıktan çıkarır, giyerdi.
Öneriler
Kitap/ Bozkjrkurdu, Hermann Hesse, Kamuran Şi-
pal'in çevirisi, Yapı Kredi Yayınlan. (Hesse'nin unutul-
mayacak bir romanı.)
CD/Yan Yana Fotoğraf Çektirelim, Nazan Öncel, Hitt
Müzik. (özellikle "GülPansiyon", "BeniHatııia", "Ne-
reye Böyle" şarkılan.)
Şiir ve tiipkülerle Cemal Süreya
• Kultür Senisi - Cemal Süreya Kültür Sanat
Derneğı, Üvercinka Şiir Bahçesi'nde her pazar
gerçekleştırdiği şiir-türkü dinletilennde bu
hafta Yılmaz Arslan, Hikmet Inan ve Mustafa
Köz'ü ağırlayacak. 8 Ağustos'ta, 17.00-20.00
saatleri arasındaki dinletiye, aym zamanda şair
olan, Melih Cevdet ve Rıfat Ilgaz gençlik
ödülleri sahibi Emrah Altuıok da müzisyen
kimlığiyle kattlacak. (0 216 330 61 21)
İlkçağın ilk tuvaletli yeraltı kenti
• NEVŞEHtR (XA) - Nevşehir'in Acıgöl
ilçesinde bulunan ve ilkçağın ilk tuvaletli
yeraltı kenti olan Tatlarin Yeraltı Kenti tanıtım
bekliyor. Acıgöl ilçesine bağlı Tatlarin Beldesi
Belediye Başkanı Mesut Baydemir. Tatlarin
Yeralh Kenti'nin, Anadolu'da tuvalet
geleneğinin 5 bin yıllık geçmişe sahip olduğunu
gösterdiğini belirtti. Yeraltı kentinin MÖ 3 binli
yıllarda Hititler döneminde kullanılmaya
başladığınnı belirlendiğini bildiren Baydemir,
şunlan söyledi: "Hititlerden sonra Roma'dan
kaçan ilk Hıristiyanlar taranndan sığuıma amaçlı
kullanılan yeralh kenti, 3 kattan oluşuyor. Bir
katı kışlık ihtiyaçlann saklandığı yer olarak
kullanılan yeraltı kentinin bir katını insanlar
yerleşim yeri olarak, bir katını ise tuvalet olarak
kullanmışlar. tlkçağm tuvaletli ilk yeraltı kenti
olarak bilinen Tatlarin Yeralh Kenti'nde
kullanılan tuvaletlerin bugünkü klasik
tuvaletlere benzerlik göstermesi, Anadolu'daki
tuvalet geleneğinin geçmişini kamtlıyor." Yeralh
kentinin tanıtunı ve turizme kazandınlması
açısından belediye imkânlannm yetersiz
kaldığını ifade eden Baydemir, yılda ortalama 5
bin turistin yeralh kentini ziyaret ettiğini, bu
sayıyı arttırmak istediklerini kaydetti.
BUCUN
I BEYOĞLU StNEMASFnda 'Beyoğlu
Sineması 9. Onat Kutlar Şenliği' kapsamında
'Konuş Onunla' adlı filmin gösterimi.
(0 212 251 32 40)
• KALAMIŞ'ta 21.00 de 'HI. Açık Hava Staema
Gösterimleri' kapsamında 'Işıklar Sönmesin' adlı
film. (0 212 349 77 68)