22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 » AĞUSTOS 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 * YOK, KKTC u ünirersüelerine g ambargo fcovmuş. S Sen de mi YÖKütüs! HIZIP AcilBeş yıldır Sağlık Bakanlığı'nın 112Hızır Acil Servisi'nde çalışan bir doktor. Ambulanslarda yardımcı sağlık personeli olarak görev yapan acil tıp teknikerlerine yeni bir kararla şoförlük de yaptınldığını söylüyor. Yeni işe başlayan teknikeıierin 20'li yaşlarda olduğunu, bunların sürücü belgelerini yeni aldığını ve direksiyon başına ilk kez ambulanslarda geçtiğini anlatıyor. Ambulanslarda doktortarın bile can güvenliği kalmamış durumda! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97EtettronSı posta: derez3om©cufflhuriyet««n.tr - Patriğe göre din özgürlüğü kısrtlıymış. "Kasrtlı olmasın!" ürkiye'de bir yandan "Trafık Yılı" kutlanıyor öte yandan karayollarında "katliam"a dönü- şen kazalar artarak birbirini izliyor. Bende- nizin Anamur'da tanık olduğu daha sonra Buıtıaniye ören'den bir okur aracılığıyta yansıttığımız trafik polisinin "eyalet" mantığıyla yerel sürücüleri kollayan ve bölgeden gelip geçen "yabancı"lara "üç kilometre hızlı gittin" diye ceza uygulaması da aynen devam ediyor. Bu konuda çarpıcı bir örnek de Edirne'den: 'Trafık Yılı'nda ve özellikle ağustos ayında trafik po- lislerinin ve bölge trafik ekiplerinin çalışma düzeni şöyledir: Şehirlerarası yollarda bir gölgelik altında ya- pılan denetimler kısa bir zaman dilimini kapsar; za- manlannın çoğu bilinen bir benzinlikte ve yine gölge- de geçer. Başka illerden gelip geçen yabancılara 'üç kilometre hızlı gtttin' diye ceza keserken gözlerinin önünden geçen trafiğe aykırı eylemlere, örneğin ana- yola çıkması yasaya aykırı bir motorlu taşıta göz yu- Trafik Yılı mar. Şehir içinde, özellikle dört yol ağızlarında, trafik ışıklannın yalnızca dört tekerlekli motorlu araçlar için geçerti olmasına, cezai yaptınmlannın yayalara, bisik- letlilere ve motosikletlilere hiçbir biçimde uygulanma- masına hizmet eder. Yine şehrin en işlek caddesin- deki esnafla dostluk kurup dükkân önüne o esnafın, akrabalannın, tanıdık, eş ve dostlannın haricindeki- lerin geçici park etmelerine asla izin vermez ve hete yabancı plakalara sorusuz sualsiz ceza yazar. Ama tüm bunlar olurken karşı kaldınma eşraftan birinin hem de kaldınm üzerine park etmesine ses çıkarmaz. Soru sormaya yelteneni, hakkını aramaya kalkanı sert bir şekilde ve kesinlikle bertaraf eder. Haklı, her za- man haksız çıkar. Şehir içinde cezalar eş, dost akra- ba, takım, taallukat gibi derecelendirmelere; tanıdık olup olmamaya göre ayarlanır. Tüm bu ilişkilerdeki ay- ncalıklı vatandaşlann trafik suçlan 'üç maymun'un 'görmedim, duymadım, bilmiyorum' hesabıyla ceza- landınlmaz. Valiliğin, ll Trafik Komisyonu'nun ya da EmniyetMüdüMüğü'nünemirieriniyapıpyapmamak- ta serbesttirter. örneğin halk arasında 'taktak' ya da 'patpat' denilen pancar motordan bozma ucube ta- şıma aracının trafıkten men kararı, özellikle ilçelerde asla uygulanmaz. Ve bu 'gerçek trafik canavartan' ruhsatsız, plakasız şehir içinde şehir dışında trafik seyirlerine devam eder. Eğer tiryaki ise Trafik Yılı, An- neler Günü, Müzeler Haftası her ne olursa olsun hiç fark etmez, görevini ağzında sigarasıyla yapar. So- rulduğunda Türkiye'nin Avrupa Birtiği'ne girilmesini ister." Yalan mı? Mersin Valisi, Balıkesir Valisi, Edirne Va- lisi çıksın da "yalan" desin... Emniyet Müdürieri, Em- niyet Genel Müdürü "yalan" desin... Birisi bir şey söy- lesin; ne bileyim, "Trafık Yılınız kutlu olsun" desin! Adım , Göksel Kaya: "AKP, Avrupa'daki Hıristiyan demokratlara katılryor ve böylece Müslümanlık için ufak fakat Hıristiyanlık için büyük bir adım atmış oluyor." Emare Akif Kökçe: "Bush, Özgürtük Anıtı'nı ziyarete açmış. lyi yapmış, yönetimindeki Amerika'da görüp görülecek özgüriük emaresi bu!" SESSÎZ SEDASIZ (!) Bayanlar Bergama Ovacık'ı inceledi! Bergama Ovacık'ta kesinleşmiş yar- gı karan ilefaaliyeti durması gereken si- yanürlü altın madeni işletmesi "sudan ucuz" bir fiyatla el değiştiriyor... Yargıya rağmen çalışmaya devam eden şirketteki ulus ötesi satışın ruhsat sorunu, devir sorunu, temi- nat sorunu, rehabilitasyon sorunu, siyanür kullanımı, dinamit kullanımı gi- bi her biri yasaya aykın uygulamalan ortada dururken Içişleri Bakanı Abdül- kadir Aksu'nun eşi Emine Aksu ve Iz- mir Valisi Yusuf Ziya Göksu'nun eşi Meral Göksu Bergama'ya gidip işlet- meyi geziyor. Bayanlan, Bergama Kay- makamı Hüseyin Eren ve eşi Canan Eren karşılıyor. Bayanlar, maden işlet- mesinde gazetecilere poz verip fotoğ- raf çektiriyor. Ege'nin kavurucu yaz sıcağında gri pardösü ve gri-mavi tonlannda türbanı tercih eden Bakan eşi Emine Aksu "Türkiye'de ilk kez bir altın madeni ol- duğunu görmek bizi çok sevindirdi" di- yor. Dikine çizgili beyaz ceket ve koyu renk pantolonlu başı açık Vali eşi Me- ral Göksu, "Kesinlikle bu yeraltı kay- naklarımız işletilmelidir. Çünkü ülke- mizin buna ihtiyacı var" şeklinde ko- nuşuyor. Kısa kollu bluzunun açık kır- mızı çizgiterine uygun kırmızı mercan bir kolye takan Kaymakam eşi Canan Eren, protokoldeki yerine uygun olarak demeç vermiyor. Pardösü-türban, ceket-pantolon ve bluzlaTürkiye Cumhuriyeti'nin yargı ka- ran kılıfa sokuluyor! Yüksek Yerilim Hatfa Kamusal alanı bırakın, kamusal talanı da! erdincutkura yahoo.com El-Cezire TV'yi tzler Gibi! MERtÇ V^ELİDEDEOĞLU Aziz Augustinus (354- 430), ortaçağın ilk dönemle- rinde yaşayan, Hıristiyan din felsefesinin oluşmasında bü- yük katkısı olan din adamla- nndan, daha doğrusu, "Kilise Babalan"ndan biri. Pagan bir baba ile Hıristi- yan bir annenin oğlu olarak doğmuş; gençliğini Karta- ca'da, Roma'da "dünyasal zevkleri" tadarak, yaşayarak geçirmiş; orta yaşlannda Hı- ristiyanlığı seçip kiliseye bağ- lanmış; uygulamadan çok di- nin düşünsel boyutuyla ilgile- nip, Hıristiyan skolastiğinin ilk büyüklerinden biri olmuş. Zamanın "görece" niteliği- ni ilk sezip ortaya koyandır; "zamanın yaratılışı" ile ilgilı olarak sorulan akılcı sorular üzerinde düşüne düşüne bu sonuca vardığını belirten Au- gustinus, vaazlanndaTann'ya ilişkin sorular karşısında sıktn- tıya düştüğünü "ıtiraflar" ad- lı yapıtında çekinmeden dile getirir. Yine birgün söyleşilerinden birinde Augustinus'a: "Yeri, göğü yaratmadan önce Tanrı 7e yapıyordu?" diye sormuş- iar. Bu gibi sorularia zorlanan Aziz'in doyurucu yanıtlar vere- bilmek için felsefeye sığındığı- nı söylerier. Ortaçağı anlatan bir yapıtın (*) Augustinus'a aynlmış bö- lümünde bunlan okurken aca- ba diyor insan, 21. yüzyılda Türkiye'de bizler, 4. yüzyıl in- sanlan gibi davranıp, olacağı- nı adeta bildikleri bir kazayı, "Her şey Allah'tan!" diyerek AJIah'a mal eden yöneticinin ya da ülkenin başimamının karşısına çıkıp: "Peki, Allah neden bu 38 kişinin ölmesini istedi?", "Neden 38?", "Ne- den bu tren ?" gibi sorular so- ramaz mıydık? Bilimin uyanlanna kulaklan- nı tıkayarak neden oldukları bu "kat//am"ı Tann'ya yıkan yöneticilerimize, 4. yüzyılın Tanrı konusunda arayış içinde olan insanlan bile dayanamaz, isyan ederdi; dahası Augusti- nus da onlarla biriik olur, on- ların yanında yer alırdı diye, düşünmeden edemiyor in- san... Ne ki sorumlulann kendile- rini arındınp suçu Allah'a yük- leyerek "maddi manevi" hu- zura kavuştuklan sırada yine "Allah'ın işi!" toplu bir kazay- la karşı karşıya kalıverdik. Beş genç kızı ölüme götü- ren olayın sorumlulan ve ölen- lerin aileleri olup biten için yi- ne "HepsiAllah'tan!" diyerek sessizliğe bürünüverdiler. Olay şu: Bir Kuran kursu- nun yöneticileri 48 öğrenciyi Uria'nın bir beldesinde denize götürmüş; gruptaki kız öğren- ciler tesettüre uyan günlük giysileriyle denize girmişler; içlerinden beşi ilerlemeye başlamış; deniz yükseldikçe ıslanan giysiler ağırlaştıkça ağırlaşmış; kızlar, derinleşen bir yerde aşağıya çekilip suya gömülmeden önce "imdat" isteyip bağırmaya, çırpınmaya başlamışlar. Beldenin kıyıda duran yüz- me bilen gençleri, kızları kur- tarmak isterlerse de Kuran kursu yöneticileri delikanhlara izin vermez. Beş genç kız çırpına çırpına; yardım isteye isteye yok olup gider. Kuran kursu yöneticile- ri TV izler, El-Cezire TV' de "in- faz" izler gibi olanlan seyre- der, kızlar görünmez otunca da -TV'yi kapatıp- sağ kalan- larla beldeden aynlırlar. Olayı "Allah'ın takdiri" ola- rak gören Kuran kursunun yö- neticilerine kızların aileleri de hiç itiraz etmeden katılır; biz- lerden de hiç "ses" çıkmadı- ğına göre bu katılım, ülkenin "oyb/rf#/"yledir... Ne ki, Türkiye'de bu olup bi- tene dışarda isyan edenler vardır; Aziz Augustinus'un ül- kesi Italya'da basın olayı ele alır. Suudi Arabistan'da itfa- iyenin kurtarmasına izin veril- mediği için yanan kız öğrenci- lerin olayını anımsatıp, 80 yıl- lık laik ve AB'ye girmek iste- yen Türkiye'de aynı "vahşe- tin", üstelik seyredilerek ya- şanmasını şaşkınlığın ötesin- de "korku" ile karşıladıklannı açıkça dile getirirler... Başimamlı ülkemizde hâlâ bir "tık" yok! (*) Betül Çotuksöken. Saffet Babür, Ortaçağda Felsefe, Ara Yavıncthk, 1989. HARBÎ SEMİH POROY mcRm &u>w? O ' \ n n n D na n D D C ö1 1 a n D D • OTOBÜSTEKÎLER KEMAL IRGE\Ç V LHTE BUGUN MİJMTAZ ARIKA?* 10 Ağustos icicii.miuntuz-nrUmn.com & & GRSENMCH GÛZLEMEI/İ 167S'TE BuGÜhl, İNSİLTERB'DeKİ ÜUUI <SgEENWKH (6&IMİÇ) GÖZIJEMEVI AÇILOI. KfiAL 2. CHARLES'lN EMRİYLB, DEUİZCİLİK ıÇlU <SEe.Efe£H YlLOlZ HA&TAU*ieiUtN ÇlZAfitLABllMESi AMAClYLA KURULMUŞTU. İL6/SKİ yÜZYtLLA&DA, A&tLAg/Al- DA HAUEY mjyejutuM YIU>IZINA ADI VE(ÎILEN BOMUNO HAUEY'tN O£ BULUNPUĞU YÖNE- TİCİLBEJCE. GEÜŞri&LECBKTİ. İ884'TE, BÜ- TÜN OÜNYA TAEA&N&AN OHAYLANAN gf£ KARAI21A. &e£ENWtCH BÖZLSMEI/İ'NİN Su LJJNPUĞU NOICrA, BAŞIANGIÇ ME/SİPY£Nİ~ NİN C8OYLAM~) 6EÇTİĞI YE£ OLAKAK 8£- LİRl£NMİŞTİ. BU DUBUM, • N/AJ SÖZ KONUSU A*£eıDYEN£ BOUTİOUE YENİLMEZ OTEL Yalıkavak koyunun tam ortasında, denize sıfır özel plaj ve iskele, özel yüzme havuzu, odalann tamamı klimalı ve rengârenk el yapımı resimlerle çevrili lobide sürekli resim sergisi. Ege ve Italyan mutfağı olan Lunapapa Restaurant'da konforun ve lezzetin en iyi şekilde sunulduğu Yalıkavak'taki eviniz olan Boutique Yenilmez Otel'de rüya gibi bir tatil sizi bekliyor. Bilgi ve rezervasyon için; Tel: (0252) 385 40 55 Fax:(0252)385 40 13 Web: www.yenilmezotel.com e-mail: info@yenilmezotel.com Cumhuriyet k ı t a p l a r ı l BİZE DE BANAZ'DA PİR SULTAN DERLER Ali Haydar Avcı Yeni belge ve biigiler ışığında Pir Sultan Abdal ktta^ I. No:39/4l Tel:(0212) 514 01 96 Faks:(0212) 514 01 95 Cumhuriyet k ı t a p 1 a r ı Osmanlı Gerçeği Erdoğan Aydm E'doğan Aydın'ın 90'!' yıllarda vayımladiğı "Islamıyet Gerçeğı" ile "Nasıl Musluman Olduk?" adlı lcıtapları yalnız yarar*anılan değıl gozlen açan eserler de oldular. Yazarımız pek cıddi bır araştırmocı, dahası put kırıcı bır kalem "Osmonlı Gerçeği", konuyb ııgıiı olarak, bırkaç dışe dokunur çalışmadan bırı Bu kıtap oktnmadan Osmanlı tarıhı anbşılamaz /ServerTanili £22sr*cad -No:39/41 ^ Kltap KUIUDU Tel:(0212) 514 01 96 Faks:(0212) 514 01 95 İLAN TC KAHRAMANMARAŞ 1. ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESt'NDEN 2002/736 Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili Av. Mesut Karslıoğlu tarafindan davah Turan Geyek (Geyik) aleyhine ikâme edilen rücuan tazminat davasının yapüan yargılaması sırasında. Davalının yapılan tüm araştırmalara rağmen adresi tespit edilemediğinden davahya duruşma gününün ilanen tebliğine karar verildığinden duruşma günü olan 7.10.2004 günü saat 09. OO'da mahkememızde hazır bulunması veya kendisıni vekille temsil ettirmesi aksi takdirde davanın yokluğunda yapılarak dosyanın karara bağlanacağı hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 36225 GÖRİIŞ BEDRIBAYKAM Karadağlı ve Sahte Namus Bekçileri Bu yazı size sahte namus bekçiliği yapmayacak. Ka- dınların hoşuna gidebilmesi için düzmece yalanlara başvurmayacak. Bu yazı Tamer Karadağlı'nın yaşa- dığı can sıkıcı günlerin ardından bu olayı vesile gös- tererek "atmasyon" yüksek ahlak değerieri ve sahte feminist yüklemeler yapmak için kaleme alınmaya- cak. Bu yazı oportünist bir "Politicalty Correct"lik ha- vası atmayacak. Bu yazı uzun lafın kısası, size "rahat- latıcı bir yalan" söylemeyecek. Bu yazı çok yeni bul- guları da ortaya koymayacak. Mağara devrinden be- ri kadın ve erkek arasındaki farklar ve sonuçlarını ha- tırlatarak, bir güncel olay etrafında oluşturulan ikiyüz- lü ve santekâr bir "namus bekçiliği"n\ inceleyecek. Toplumsal ve medyatik bir şizofreninin hangi boyutla- ra ulaştığını gündeme getirecek. Tamer Karadağlı bazı "fahişe "lerle beraber olmuş. Peki, bu çok önemli bir olay mı? Kesinlikle haytr. Dün- yada milyarlarca erkek, her gün fahişelerle yatıp kal- kıyor. Bu "piyasa" ve yan ürünü olan "pomo endüst- risi", dünyada en çok para akışı sağlayan "sektörier" arasında geliyor. Bu çok gelişmiş Fransa ve Ameri- ka'da da aynı, az gelişmiş Küba, Etiyopya'da da ay- nı, gelişmekte olan Türkiye veArjantin'de de aynı. Do- ğuda da, batıda da, kuzeyde de, güneyde de aynı. Ta- mer Karadağlı da sonuçta bu günlük trilyon dolarlık piyasanın bir "müşterisi" olmuş. Erkekler, nesmi ortam- lı ve kadınlı-erkekli sosyal gruplarda tüm bu seks pi- yasasını yok sayarlar. Onlar böyle şeylere "tenezzül et- meyen" iyi kalpli, tek eşli, saygılı, resmi şablon, ideal monogam birer prototiptir. Öysa aynı erkeklenn pay- laştığı içki masalarında, gecenin geç saatlerinde bu sahte steril görüntünün rengi hemen değişir. Hiçbir er- kek bu "kirii" işlere para harcamasaydı, bu çılgın ra- kamlan fahişeler ye "endüstri" nereden bulup da har- cayacaktı? Onun için herkes bu yalancı ve ahlaksız ha- yal dünyasını bıraksın, Erman Toroğlu'nun dediği gi- bi, "geçlniz bu işleri, devlet su işleri". Internet'in dünyadaki tartışmasız en büyük kullanım alanı pomo siteleri değil mi? Iran'da bile fahişeliği ya- sallaştırmak için "üstûn zekâlı"^) mollalar 15 dakika- lık "fuhuş odası evliliklen" icat etmediler mi? İster k6- şe başını tutan kızın kullandığı pis motel odası, ister lüks top model "eskort" call girl'ler... Bunlar dünyanın değişmez gerçekleri. Fahişelik dünyasının en eski mesleği ve onu ortadan kaldıracağını iddia eden her "resmi hayalci" de olsa olsa doğanın gerçekleri ile yüzleşir ve bu sektörü denetleyeceğine yerattına indi- rir ve Karadağlı olayında olduğu gibi, mafyavari olay- lan körükler. 1980 sonrası Sadettin Tantan Istanbul'un bütün randevuevlerini zorla kapattırdı. Sonuç? Bugün Istan- bul fuhuş piyasasının önemli bir bölümü, travesti ve transseksjellerin eline geçti, sokaklara düştü. Tantan kaş yapayım derken göz çıkardı. Artık denetleyeme- yeceğiniz o karanlık yerierde, uyuşturucu, hastalıklar ve mafya kol gezeroidu. Buyrun "namus bekçileri" gö- rün! Bu toplum, erkeklenn bu gözleri dışarıda çok eşli ve seks düşkünü tavırlanna son vermek istiyorsa, gidip doğaya ve Tannlara müracaat etsin, "lütfen erkeği baştanyaratın, bizim uydurduğumuz tüm sosyalkont- ratlara ve etik-namuslu dayranış kodlanmıza aykın davranıyor" desin. Çünkü elimizdeki erkek malzeme- si ile bu iş ancak buraya kadari Dün Profumo skan- dalı, bugün Karadağlı, yann siz! Erkek ve kadın tama- men farklı yaratıklar. Alın büyük bilimsel araştırma ki- taplarını, "Hite Report"u, "Masters I Johnson Re- port"u, okuyun! "Coolidge faktörü"nedir, okuyun. Er- keklerin neden etrafa sperm saçmayı kaçınılmaz bir ödev gibi ifa ettiğini öğrenin. Bunu yaparsanız, so- rumsuzca Karadağlı'ya saldıran yüzsüz namus bek- çileri arasında bulunmazsınız. Objektif bir gözlemci olursunuz. Karadağlı toplumdaki bu bilinç histerisinden şaşkı- na dönmüş. "Nedirbu kin" diye soruyor. Medya şim- di ona başannın bedelini ödetiyor. Dizimiz mi? Sizle- re ömür! önce Pınar Altuğ'un namus bekçiliği ve ona yapılanlardan sonra kendi eliyle bu salakça tartışma- lara son veren Karadağlı... "VWa"mız yıkıldı gitti! Ka- til ve tecavüzcüleri, sinemada gördükleri filmlerden etkilenip sokaktatokatlayan komik halk tiplemesinden ne farkı kaldı "medya "cılanmızın? Tamer Karadağlı ve Pınar, kendi özel hayatlannı yaşariar, bir dizideki rolle- rini değil. Karadağlı'nın da milyarlarca erkekten tek farkı, karşılaştığı şantaj kasetidir. Olsa olsa kendisine getirilebilir tek eleştıri, konumunu unutarak dikkatsiz davranmış olmasıdır. Kadınlar, erkeklerden farklı ol- dukları için bir erkeğin "maç seyredergibi" farklı seks dünyalanna girip çıkabileceğini pek anlayamazlar, bu yüzden de gereksiz yere birçok evlilik yok olur gider. Kadınlan, farklı beyinleri bu algılama kapasitelerini yok ettiği için mazur görebilirim. Ama alçakça, bu vesile ile bir sanatçı linçine iştirak eden medyatik "şov- men "lerin ve sahte namus bekçilerinin özrü yoktur. So- nuçta Karadağlı olayı, hızlı tren faciasını örtmek için kullanılan bir köpük olarak medyamızın sefil günde- minde yerini almıştır. e-mail: bedbayra tnn.net Faks: 0212 227 34 65 B U L M A C A SEDATYAŞAYİJV 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 SOLDAN SAĞA: 1/ Küre ya da boru biçimli gövdesindeki havanın titreş- mesiyle ses veren çalgıla- nn oluşturdu- ğu sınıfin adı. II Büyük ün kazanmış si- nema ya da müzik sanatçı- sı... Değişmezlik ve zorunluluk gösteren •) kural. 3/ Afrika ve Amerika'nın tropikal bölgelerinde yaşayan iri bir leylek cinsi... Boru sesi. 4/ Muğ- la'nın bır ilçesi. 5/Es- kı dilde su... Azerbay- can ve Kars yöresine özgü telli bir çalgı. 6/ 9 Azerbaycan'da bir kent... Kayak. 7/Izmir'in bir ilçe- si... tşaret. 8/Nesne, şey... Özen. 9/Gübre, tezek... Yu- nanistan'ın plaka işareti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Birkaç günlük karakul kuzusunun derisinden elde edilen kürk. 2/Derebeylik Japonyası'nda en aşağı sı- nıfi oluşturan halk... Antalya'nın Serik ilçesine bağ- hturistikbirbelde. 3/Güney Afrika Cumhuriyeti'nin para birimi... Torun sahibi kadın. 4/ Kırmızı, pembe ya da mor renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. 5/Yü- ze sürülen pembe düzgün... Anlann çıkardığı bir tür salgı. 6/Bursa'nıntnegölilçesindebirkaphca...Tan- ntanımaz. II Sodyum elementinin simgesi... Soğur- ma, emme. 8/Kırmızı renkli bir elma cinsi. 9/îhanet eden kimse... Bayındır duruma getkme.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear