Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2004 PAZARTE
OLAYLAR VE GORUŞLER
GÖRÜŞ
TURKKAYA ATAOV
ABD: Irak'lar
Çoğalıyor mu?
Kasım seçımlerine üç ay kadar kaldı. Bush,
"Amerikan halkının güvenliğinin bekçisi" gö-
rüntüsünü ayakta tutmak için ateşle oynuyor.
Aynlmak zorunda kalan CIA Başkanı'nın yeri-
ne bakan kişiyle iç güvenlikten sorumlu bakan
seçimlere değin Amerika'nın terörist saldınla-
ra hedef olma olasılığının yüksek olduğu ileti-
sinde bulundular. Beyaz Saray'ın kampanya-
da belki en büyük kozu bu. Eski başkanlardan
F. D. Roosevelt, 1929 ekonomik bunalımını gö-
ğüslerken halka "Tek korkacağınız şey korku-
nun kendidir" demiş, onlara yürekJi olmayı öner-
mişti. Bush, tam karşıtı, korkutmak ve halkın
kendi yönetimine sığınmasını istiyor.
Irak'ta olanlardan sonra, yönetimin saldırgan
tutumdan geri adımlaratmak istemesi gerekir-
di. Onun yerine, Bush Iran, Kuzey Kore ve
Çin'de sertliğe yöneliyor. Tam seçim öncesin-
de bu üçünde de gerilimin artması söz konu-
su.
NükleerSilahlann Yayılmasını Engelleme An-
laşması'nı (1968) imzaiamış olan Iran, nükleer
bilimi geliştirme kuruluşlannın bulunduğunu,
bunları giderek geJiştirdiklerini, ancak tümü-
nün barışçı amaçlara yönelik olduğunu savun-
maktadır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IA-
EA), Iran'ın bu kuruluşları eksiksiz olarak de-
netime açmasını istemekte; VVashington da
Iran'ın yavaştepkisinin ABD ile önce Birleşmiş
Milletler'de, sonra da ikili olarak bir karşılaşma-
ya yol açabileceğini sıkça yinelemektedir. Bu
arada, önce ekonomik ambargonun, sonra da
nükleer araştırma merkezlerine havadan mü-
dahale olasılığının sözünü ediyor. Bush'un bu
tavırdan beklediği sonuç şu: "ABD güvenliği-
ni ödünsüz koruyan benim! En çok bana gü-
venin; yoksa tehlikedesiniz".
Kuzey Kore'nin nükleer zırh arayışının geç-
mişi çok gerilere gider. Sovyetler'in 1962'de
Küba'dan nükleerfüzeleri geri çekmesi, orta ve
küçük sosyalist ülkeler için koruyucu büyük
devlet şemsiyesi olmadığı kanısını uyandırmış,
Kuzey Kore de başının çaresine bakmaya itil-
miştir. Günümüze gelelim: 2002 sonuna doğ-
ru ABD, Pyongyong'u Pakistan'dan teknoloji
alıp silah yapımı için uranyumu zenginleştir-
meye koyulmakla suçlamıştır. ABD'nin öncü-
lüğüyle altı devlet diplomatik yoldan çözüm
ararken, Beyaz Saray'ı saran "neocon şahin-
ler" asker müdahalesinden yanadır. Cheney de
zora başvuımanın olası olduğu düşüncesini
öne sürüyor. Iran örneğinde olduğu gibi, bura-
da da BM'yi ekonomik ambargo önlemiyle ha-
rekete geçirme tasarısı var. Ancak, VVashing-
ton bölgede nükleer harp başlığı taşıyan B-52
bombardıman uçaklarını da istiflemektedir.
Çin'le gerilim Tayvan (Formosa) Adası'nın
statüsüyle ilgilidir. Çin'in, kendi parçası olarak
gördüğü bu adada bağımsızlıktan yana olan-
largüçleniyor. Aynı görüşte olduğu bilinen Cum-
hurbaşkanı Çen Şui-bian geçen martta bir kez
daha seçilmiştir. Beijing'in elinde adayı hemen
vurabilecek birkaç yüz kısa menzilli balistik fü-
ze vardır. ABD Taipei'nin bağımsızlığını tek yan-
lı olarak ilan etmesine temelde karşıysa da ona
1.78 milyar dolarlık gelişmiş radar donanımı
satmıştır. Daha da silah satacağı anlaşılıyor.
ABD, bu tavırlarıyla Tayvan'a bağımsızlık yolu-
nu artık açma yanlısı olduğu işaretlerini veriyor.
Çin bunu kendine bir tehdit gibi görürse geri-
lim tırmanacak ve çatışma riski belirecektir.
Bush yönetiminin tüm bu oluşumlardan bek-
lediği şöyle özetlenebilir: "Ufukta tehlıkeler var.
Günümüzyöneticilerine sırtınızı dayayın ve gü-
venliğinizi sağlayın. Yolun ortasında yönetim
değıştirmenin zamanı değil!" Önümüzdeki üç
ay içinde, Amerikan toprağında (gerçek ya da
sahte) ufak birsaldın bile Bush'un çok işineya-
rar. Bu yaklaşım bir seçim kozu olduktan baş-
ka, Bush kazanırsa bundan sonraki dört yılda
neler göreceğimiz_ konusunda da bize fikir
veriyor.
Toprak Rantı Beklentisi
Aydın AY]
D
AydınAYBAY
evlet Memurları
Kanunu'nun yü-
rürlüğe girdiğı ta-
rihte ( 10.07.1965),
yasanın, memur-
lann mali haklanna (maaş, taz-
müıat. ödenek vb.) ilişkin hü-
kümlerinin üniversitelerde gö-
revli öğretim üyelen ve öğretim
yardımcılanna da uygulanaca-
ğı şeklindeki düzenlemesine,
üniversiteler (o tarihte özel ya-
salar ile kurulmuş olan ODTÜ
gibi, özel statülü kuruluşlar dı-
şında, 115 sayılı temel yasayata-
bi sadece birkaç devlet üniver-
sitesi vardı) karşı çıktılar. Bu
üniversiteler, o tarihte yürürlük-
teolan 1961 Anayasasfnın 149.
maddesinde yer alan ve bazı te-
mel devlet kuruluşlanna ve bu
arada üniversitefere "kendi var-
lık ve görevlerini ilgilendiren
alanlarda" Anayasa Mahkeme-
sinde doğrudan dava açma yet-
kisi tanıyan hükme dayanarak,
mensuplarının mali haklarını
657 sayılı yasaya bağlayan hü-
kümlerin iptalini dava ettiler
(Yüksek Hâkimler Kurulu, Yar-
gıtay, Danıştay ve Askeri Yargı-
tay'a da bu yetld tanınmıştı; 1982
Anayasası denen metni hazırla-
yanlar, kimin aklına uydularsa,
bugün yaşadığımız birçok top-
lumsal sıkıntıyı ve hukuk tanı-
mazlığı önleyebilecek olan bu
mekanızmayı Anayasa'dan çı-
kardılar). Açılan dava olumJu
sonuçlandı: bu suretle üniversi-
telerin akademik personeli için
ayn bir yasa (Üniversite Perso-
nel Kanunu) yapıldı ve yürürlü-
ğe kondu. Bir süre eski düzene
göre aylık alan (2547 sayılı YÖK
Yasası'ndaki sıfatlanyla söyler-
sek) "öğretim ekmanlanna
TI
(!)
o tarihte başbakan olan Demi-
rel'in verdiği söz üzerine yapı-
lan yeni yasadaki mali haklar
hükrnü geriye işletilerek. birik-
mış aylık farklan da ödendı.
Bu kısa notla anlattığım ola-
yı anımsamamın nedeni, son
günlerde Maltepe'nin sırtlann-
da, "Başıbüvük" adıyla anılan
sözde köy'den (6-7 katlı apart-
manlar ve market adı verilen
birkaç büyük dükkân da dahil
birçok işyerini içeren çarşısı ile
künbilir kaç nüfuslu yerleşim
yeri olan bir köy!) yukan, şim-
diki adı K. Evren Kışlası olan
1971 rejiminin ünlü Maltepe
Kışlası'nı da geçtikten sonraki
ormanlık arazinin tasarruf duru-
mu. Buradaki başlıca çam ağaç-
lanndan oluşan ormanlık arazı
üe epey önce orman niteliğini yi-
tirmiş olduğu belli olan lcuzeye
ve güneye doğru uzanan kilomet-
rekarelerce çok geniş bir alan,
askeri bölge olarak koruma al-
nna alınmış. Yer yer levhalan, nö-
bet noktalan konarak ve tel ör-
gü çekilerek buranın "toprak
ranö mafyaana" karşı ciddi ola-
rak korunmuş olduğu anlaşılıyor.
Buna karşılık. içinde Maltepe
Üniversitesi yerleşkesi (kampu-
su) de bulunan çağdaş yapılaş-
madan, Marmara Eğitim Kö-
yü'nden kışla yönünde değil de.
bir yandan B.Bakkallcöy'e. öte
yandan Samandıra'ya uzanan
yoldan aşağıya doğru inersenız,
bu kez yer yer, geniş arazi par-
çalannın etrafının beton direk-
lere bağh tel örgülerle çevril-
miş olduğunu ve bazılannda tel
örgüye "gnitaıez" levhalan asıl-
dığını göriirsünüz.
İçinde hiçbir yapı ya da tesis
bulunmayan, tel örgülerle ko-
runmalan için yüklüce para har-
candığı da belli olan bu dönüm-
lerce arazi parçalannın neye ya-
radığıru ilk bakışta anlamaya-
bilirsiniz. Ama ilerdeki sırtlar-
dan kademe kademe vadinin öte-
ki tarafuıa inen yapılaşmayı gö-
riince, işin sunnı kavrarsınız.
Bu tedbirler, geleceğe dönük
"rant beklentisi"dır Nasıl ele
geçırildiği belli olmayan, çoğu
büyük olasılıkla (Malıye Baka-
nımızın 50 dönümlük Beykoz
arazisi gibi) ziJyetlikten edinilen
bu topraklann "mutasamflan"
verivorlarsa, "lâşey"kabılinden
bir vergi vererek, yakın bir ge-
lecekte, kendilerinin hiçbir kat-
kısı olmadan karşıki sırtlardan
kademe kademe gelerek, vasıl
olacak "kentieşme uzantısmııT
rantlanna "intizar" etmektedir.
Şimdi, yukarda naklettiğim
ve benim de yararlandığım bi-
rikmiş aylıklar olayı ile söz ko-
nusu rant beklentisi gözlemım
arasındaki bağlantıyı açıklaya-
yım: 1970'lerin başında elımi-
ze geçen o "küIB\etli''(!) aylık
farkını ne yapacağımızı düşünür-
ken Istanbul Üniversitesi Hu-
kuk Fakültesi "nin Dekanlık ma-
kam odasında birkaç arkadaş,
fakültenin aylıkla yetinmeyip
dışarda büyük kazanç getiren
işler çevirdığını bildiğimiz öğ-
retün üyesi arkadaşımıza. bu pa-
ralarla nasıl bir yatınm yapabi-
leceğimizi sorduk.
Yanıtı şu oldu: "Suriçi,surdı-
şı hemen bir arazi kapatm ya da
gecikmeden, tanesi şimdi 300 kü-
sur lira olan Cumhuriyet alünı
satın aJuı; yıl sonunda aJünın fi-
yaü 500 liravı bulmazsa arada-
İd farfa size ben öderim." Tah-
min edileceğı gibi, aylıkla geçı-
nen bızler bu nasihatı kulak ar-
kası edip ele geçen parayı kısa
sürede bol keseden harcayıp çar-
çur ettik, buna karşılık altın, yıl
sonunda 600 küsur lira oldu; bi-
ze yol gösteren arkadaşımız da,
yenıden arazi alarak, yüküne
yük kattı. Şimdi epeyce yaşh
olan emekli arkadaşımızın Is-
tanbul'un çevresinde en büyük
toprak sahıplerinden biri oldu-
ğu bilıniyor.
Toprak rantı beklentisinin, ka-
pitalist ekonomide ayıplanacak
bir şey olmadığı bilinen bir şey-
dir. Kamunun da ortak olduğu
karma nitelikli üretken bir eko-
nomi politikası izlenmesindeki
toplumsal yaran reddeden göriiş,
doğal olarak, toprak rantının
reddedilmesıne katlanamaz. Bu
konuda hemen Batı'nın sloganı-
nı yineler "Toprak üzerindeki
de dahil olınak üzere, mülkiyet
özgürtüktûr." Ama bu yaklaşım-
da unutulmaması gereken birkaç
nokta vardır: Bir kere, Batı'da
toprak üzerindeki mülkiyet "ka-
panın elinde kahr" gibisinden
bir kuralsızhğa bağh değildir.
Öyle, anayasada aksi yazıh ol-
duğu halde, orman artığı topra-
ğı. "zâyetlklen edindim
7
' diye hiç
kimse ortaya çıkamaz. Çünkü
bu rür arazide mülkiyet devle-
tindir; kimse onun zilyetliğinı
alıp satamaz. Ûdncisi şudur: Ba-
tı'da bu tür boş arazi)! edinip, rant
bekleyenler, bunun için her yıl
ağır bir toprak vergisi öderler.
Aynca, kent yapılaşması gelip,
bu topraklar da kentsel alana da-
hil olunca, bu tür arazisini satan-
dan devlet, kentın oralara geli-
şiyle meydana gelen değer artı-
şından külliyetlı bir pay alır.
Türkiye'de "devlet mallan"
adıyla anılan topraklann önem-
li bırkısmının, bugün doğrudan
gasp ya da zılyetlik adı ile ışgal
altında bulunduğu bılınmektedir.
Bu mallann bekçisi ve koruyu-
cusu olan Maliye BakanJığı da
bu gerçeğe vakıfur. Nıtekim bu
bakanlığm 1988'de yayımladı-
ğı "Devlet MaJlannın Korun-
ması" başlıklı kitapçıkta (s. 6),
"Devietin taşınmazlan bazı ki-
şiler tarafindan hiçbir karşıhk
ödenmeksizin kullanılmakta ya
da o nıal üzerinde hak iddiasm-
da bulunulmaktadır" denmek-
tedir.
Bu çarpıklığın giderihnesınin
akla gelen ilk basamağı kanı-
mızca, rant beklentisıne dayanan
bu tür tasarruflann tapulu olan-
lannın ciddi şekilde vergilendi-
rihnesi, tapusuz olanlannm da
işgalden anndınlıp. dev lete ge-
ri döndürülmesıdir.
Toplum ile Banşık Yaşamak...
Y I L M A Z Emekli Ögretmen
-î- nsanlan olduklan gibi kabul etmek ge-
I rekiyor. Bütün ınsanlan kendi kalıp ve
_L ölçülerimize uyduramayız. Karşımıza
aldığımızın kim olduğu önemli değil, onun-
la nasıl diyaloğa gireceğımiz önemlidir.
Karşımızdaki insanın fıkırlerirü söylemesi-
ne fırsat verip sabu-la dinlemeliyiz.
Ona önem verdigimizi hissettirmeliyiz. Bü-
tün bireyleri, aldıklan eğitime ve kültüre gö-
re değerlendirmeliyiz. Normal bir vatan-
daştan a\ııkat kadar hukuk, doktor kadar sağ-
lık, ögretmen kadar eğitim ve kültür bilgi-
si ile davranmasını beklememeliyız.
Bu ölçülerde değerlendirme yaptığımız-
da kimseye kızamayız. Kıncı olmayan uya-
nlar ile kanşımızdakinin durumunu ortaya
koyup, herkesin bildiği konularda konuşma-
sı gerektiğini, üslubu ile anlatıp aradaki ile-
tişimi koparmamak gerekiyor. Iletişimi ko-
pardığımız anda insanlan kaybediyoruz de-
mektir.
Bir şeyden anlamıyor diye feryat edece-
ğimize, insanlar arasındaki farklan düşüne-
rek, zaman içinde defalarca üzerine gidip
konuşmalıyız.
Iletişimde zorlandığımız her 100 kişi-
den 50'sini kazanabiliriz. Böylece kazancı-
mız yüzde 50 olur. Amacımız insanlan kay-
betmek değil. kazanmak olmahdır. Insan-
larla banşık yaşamak için onlan iki gruba
ayırmak gerekir. Benden akıllı ve kültürlü
olanlar, benim kadar bilgili ve kültürlü ol-
mayanlar.
Birinci gruba gırenlerin tenkit ve sözle-
rini daha dikkatli dınleyıp gereğını yerine
getirmeliyiz. Üzerinde düşünüp onlara kat-
kılanndan dolayı teşekkür etmelıyiz. Ikin-
ci grupta olanlann görüşlenne saygı duyu-
lur, zaman içinde doğrular onlara anlatılır.
Böylece eğitim ve kültürlerinin gelişmesi-
ne yardımcı olunur.
Toplum olarak çocuğa bazı alışkanhkla-
n kazandırmakta çok ısrarlıyız. Tuvalete
gitme, el yıkama, temizlik gibi konularda.
Okumaya başlayan öğrencilerde okuma eği-
timi üzerinde öyle bir inat ile uğraşınz kı
T.C. İSTANBUL KÜLTÜR ÜNİVERSİTESİ
Sanat ve Tasarım Fakültesi
1
-mm -am » 5
'^ " Kültürlü olma ayrıcalığma çağrı"
Prof. Dr. Nükhet Güz, Prof. Dr. Simten Gündeş, Prof. Mustafa Demirkan, Prof. Raik Alnıaçık, Prof. Ozer Sezgin, Prof. Dr. Tayfun Akgüner,
Prof. Dr. Erol Balkanay.Prof. Dr Ersan İlal, Prof. Dr Tamer Koçel. Prof. Dr. Mesut Önen, Prof. Dr. Turgut Öz. Prof. Dr. Şermin Tekinalp,
Prof Turgut Övünç, Doç Dr. Rengın Küçükerdoğan, Yard Doç. Dr Fatoş Adıloğlu, Yard. Doç. Dr Levent Arşıray. Yard. Doç. Dr. Esra Bostancıoğlu,
Yard. Doç Dr. Selçuk Hünerlı, Doç. Dr. Bülent Küçükerdoğan, Öğr. Gör Mete Aktuğ, Öğr. Gör. Coşkun Aral, Öğr. Gör. Hülya Aydın,
Öğr. Gor Şule Bekriolu, Öğr. Gör. Ömer Faruk Boyana, Öğr. Gör. Mehmet Naci Dedeal, Öğr. Gor Serfiraz Ergun, Öğr. Gör Bülent Fidan,
Öğr. Gör. Nihat Gündüz, Öğr. Gör. Kenan Işık, Öğr.Gör. Ertuğrul Karslıoğlu. Öğr. Gör. Hüseyin Kuzu, Öğr. Gör Atanur Oytuner,
Öğr. Gör Argun Özdemir, Öğr. Gör. Berna Sağlam.Öğr Gör. Neslihan Şengürbüz, Öğr. Gör. Şafak TanerTavkul, Öğr. Gör. Oğuzhan Tercan,
Öğr. Gör Oktay Verel, Öğr. Gör. Tunç Yavuzdoğan, Öğr. Gör. Işıl Zeybek.Ok. Oya Erkel, Ok. Burcu Erdoğan, Ok. Hatice Ezer, Ok. Zeynep Laçin,
Ar.Gör.Tolga Erdem, Ar.Gör. Devrim Erdoğan. ArGör. Ridade Fidan, Ar Gör. Asuman Kırlangıç, Ar Gör. Remziye Köse.Ar.Gör. Yeşim Sayın,
Ar.Gör.Öykû Ezgı Yıldız, Ar Gör. Yeşim Çelikhan, Ar.Gör. Yelda Yanat, Ar.Gör. İbrahim Zengin.
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı (özei Yet.) - İletişim Tasarımı (özei Yet.)
Sanat Yönetimi (özei Yet.) - İletişim Sanatları
ÖZEL YETENEK SINAVI BAŞVURU TARİHLERİ: 26.07.2004 -12.08.2004
İstantyıl Kültür Üniversitesi Ataköy Yerleşkesi 34156 Bakırköy / İstanbul
İstanbul Kültür Üniversitesi Şirinevler Yerleşkesi 34191 Şirinevler / İstanbul
Tel: (212) 639 30 24 pbx Faks: (212) 551 11 89
E-posta: kultur@iku.edu.tr
Web: www.iku.edu.tr
yüzde 90 başanlı oluruz. ,\ma toplumun
\oizde 80'i bundan sonra işin ucunu bırakır.
Çünkü toplumun yüzde 80'ı ancak okuma
yazmayı bilir ve ilkokul mezunudur. Içle-
rinden şans eseri ortaokulu, liseyi veya üni-
versiteyi bitirenler çok azdır. Kendisini ay-
dın gören bu insanlar da yakın çevrelerin-
den koptular. Böylece toplum, günden gü-
ne ilerleyecek yerde yerinde saydı. Hatta za-
man zaman da geriye doğru gittı.
Kel ile gezen kel. kör ile gezen kör, hır-
sız ile gezen hırsız olur. Daha doğrusu
"Arkadaşını söyle sana kinı olduğunu söy-
leyeyim" atasözleri bunlar için söylenmiş-
tir. Çocuklann yetişmesinde de buna özen
gösterilmelidir.
Yine bir atasözü vardır; bilene canım
kurban olsun, bilmeyene de canım kurban
olsun, ama topluma zararlı olanlar yarı bi-
lip yan bilmeyenlerdır. Bu tıpler toplum-
da ukala diye tabir edilenler sınıfına girer-
ler. Bunlar Iümpen takılan, çe\Tesine de fay-
da yerine zarar veren tiplerdır.
Toplum içinde bunlann etkinliğinin art-
maması yönünde ne gerekirse yapmalıyız.
Bizim bıraktığunız boş-
luklan. yukanda bahset-
tığımız yan bilip yan bil-
meyenler doldurur. Ya-
kın çevremizin sorunla-
n ile ne kadar ilgilenir-
sek insanlanmızla o ka-
dar kaynaşınz. Bu bir-
liktelik bizlere büyük güç
kazandınr.
Bu hareketlerımizle
çevremizde bizi gören,
duyan, herkese örnek
oluruz. Bugünlerde der-
nek çalışmalannda yap-
tıklanmız gibi.
Kendisini bilgili. gör-
gülü, aydın gören bütün
arkadaşlanma sesleniyo-
rum. Hemen şimdi vakit
kaybetmeden kendi çev-
relerine dönsünler. Ken-
di bilgi \e görgülerini on-
lara da aktararak, hep be-
raber bilgili. görgülü top-
lum haline gelelim. Bu
dediklerim yapılmaz yi-
ne kahvehane, meyhane
köşelerinde vatan kurtar-
maya kalkarsak şıkâyet
etmeye, topluma bahane
bulmaya hakkımız yok-
tur.
Hep beraber önce kö-
yümüz, sonra çevTe köy-
lerimız, daha sonra da
bulunduğumuz çevTemi-
zin eğitimınde, kültürü-
nün gelışmesinde görev
alalım. Hepinizi çok
seviyorum. Mutluluklar
ve sağlıkh bir yaşam
dileğıyle.
c
0)
•D
S
£
1
CUMHUBİYETTET
OKURLARA
ÎBRAHtM YILDIZ
Medya Gerçeği Gördii
Medyanın iktidara; hertüıiü güç odağına ka
şı gazetecıliğin temel ilkeleri ve kamusal hizrrn
anlayışı gereği bağımsız olması temel ilkedir. Bı
nun tersi bir yayın anlayışı tekelci medya tanım
na girer.
AKP iktidara geldikten sonra medyamız iyi b
sınav vermemiştir. Kamu çıkarı yerine iktidar y
da grup çıkannı gözetmiştir. Bu nedenledir ki ga
zeteler, televizyonlar, radyolar birbirine benze
yen, iktidann sesi olmayı yeğleyen bir tutum içi
negirmiştir.
Ülkemiz nüfusunun 70 milyonu aşmasına kar
şın gazetelerimızin satışı 3.5 milyonu geçeme
mektedir.
Hertüriü tanıtım yönteminin kullanılmasına kar
şın artmayan tirajlar ciddi birsorundur. Bunun içir
gazetecıliğin geleceği bir an önce tartışılmalıdır.
Medyanın görevi
Son tren kazasıyla biriikte medya yapması ge-
reken yayıncılığı yerine getirmiştır.
Gazetecinın birinci görevi, objektif olmak, doğ-
ru yazmak, eleştırmek ve muhalefetı yansıtmaktır.
37 kişınin yaşamını yitirdıği hızlı tren kazası
sonucu dinci basın dışındaki gazetelerin manşetlen
olayı somut olarak ortaya koymuştur:
'Hızlandırılmış katliam'
'Toplu cinayet'
'Gözgöre göre ölüm'
'Bu bir katliam'
Başbakan'ın tutumu
Medyanın sınırsız desteğini arkasınaalan Baş-
bakan Erdoğan, devlet adamlığına yakışmayan
bir üslup içine girmiştir.
'Hızlandırılmış katliam'm sorumluluğunu üst-
lenmek yerine, soru soran gazetecileri "Haddini-
zi bilin" şeklinde azarfamıştır.
Başbakan Erdoğan, bugüne dek göreve geler
öteki başbakanlardan farklı bir kişiliğe sahiptir.
Başbakan beğenmediği sorulara kızmış ve ya-
kışıksız sözler sarf etmiştir:
"Ağzın leş gibi kokuyor!"
"Bunlar nasıl gazeteci olmuş?"
"Çamur atıyorsunuz!"
"Edepsizlik etmeyin!"
"Haddini bil!" ifadeleri Başbakan Erdoğan'a
aittir.
Ulaşım sistemi çöktü
Ulaşım politikası yeniden gözden geçirilmelidir
Demiryollanmız yatınm beklemektedir, denizyol-
lanmız göz ardı edilmıştir, karayollanmız gerçek-
çi biçimde ele alınmalıdır. Bitmeyen tüneller, ya-
pılmayan metrolar, bilimsel olmayan arayışlar da-
ha ciddi sorunlarla karşı karşıya kafmamıza neder
olabilir.
Türk Hava Yollan'nda yaşanan sıkıntı, olma-
yan ulaşım politikasının bir sonucudur. Kadro-
laşmanın yaratacağı sorunlan düşünmek bile ür-
kütücüdür.
Arkadaşımız Aykut Küçükkaya THY dosyası-
nı açıyor. Yann başlayacağımız bu araşt/rma TH\
içindeki gerçekleri gün yüzüne çıkarması açısın-
dan önem taşımaktadır.
İyi haftalar.
ACIKAYBMZ
İ. Ü. Orman Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi
prof Dr BESALET PAMAY
25.07.2004 tanhinde vefat etmiştir.
Cenazesi 26.07.2004 tanhinde Levent CanuTnden
ikindi namazından sonra kaldınlarak
Zincirlikujiı Mezarlığı'nda demedılecektir.
K H Dr. Meltem Kutlar, damadı Dr. Tank KuÜar,
torunlan Yağmur ve Aydın KuÜar
Yüksek Mimar
KAYA YENEN
Hızlandınlmış tren kazasında yitirdiğimiz
sevgili varlığımızı dün (25 Temmuz 2004)
Zinciıiikuyu Mezarlığı'nda toprağa verdik.
Ailesi ve sevenleri
IZMİR12. ASLIYE HÜKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DAVALIFİKRET ARKAT'A
2003 865 Esas
2004 47 Karar
Davac; malne hazınesı tarafindan alevhmize açılen tasar-
rufun ıptalı da\asında. tüm araştırmalara rağmen adresinız
tespıt edılemedıeinden duruşma gunu \e daıa dılekçesı de ila-
nen teblığ edılmış olup. vokluğunuzda yapılıp bıtırılen yargı-
lama sonunda mahkememmn 19 2 2004 tanhlı karan gere-
ğınce.
Da\anın reddme. yargılama gıderlennın davacı üzermde
bırakılmasına. temvızı kabıl olmak uzere karar venldı
Da\acı maljye hazınesı \ekilı Av. Sema Vuruşkan tarafın-
dan mahkememızın bu karan hûkmün usul \e vasaya aykın
olduğundan bozulması hususunda 22.4.2004 tarihli dilekçesi
ile tem\ız edılmış olup,
Işbu ılan mahkeme ılamı ve davacı vekilinın 22.4.2004 ta-
rihlı temyız dılekçesı >enne kaım olup ılanen lebhğ olunur
30.6.2004 ' Basîn 34300