29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 2 FEMMUZ 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DÎZÎ ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK ÛYı'HA'Y/M AB»MUAN0A1, ÖufMLı ftıfc töfcEtfftfc. ıs/fÎTA3İAT1I İS?AN3UL Demokratik sosyalistbirtoplum modelitartışmasındabirleşen sendikalarFransaJ nıngeleceğinietküeyecek Soltabanıyla kuramadı Avrupa solu yonunu w . TP arıyor Jö Vl^ ÜğurHüküm ) - 4 - Fransa'da yaklaşık yüzde 45'lik sabit bir seçmen deposuna sahip sol, iktidar olduğu süreçte, toplumun alt kesimleriyle olan ayrıcalıklı ve organik bağlarını, sempati potansiyelini yitirdiği gibi sosyal ve politik katılımı arttıracak tampon mekanizmalar ve STK, sendikalar gibi toplumsal örgütlenmeler içindeki etkinliğini sağlayacak araçlardan da soyutlandı. Son yıllarda toplumun nabzını izlemesini yeniden öğrenen, öncülük iddiasından uzak, uyancı ve uyandıncı, ulusal sınıriarı aşan yeni tipte sendikal veya krtlesel örgütlenmeler başta çevresel sorumluluk, sosyal adalet hassasiyeti, kültürel çeşitlilikvefarkhlık kaygılannı baş tacı ederek yaygınlaştı. S osya] demokrat sıfatı, Fransa'da ne- redeyse sol hareketin tüm tarihi bo- yunca "uzlaşmacıhk,sapma" vb. öıellikler içeren bir dizi eleştiri hatta küfurle eanlamlı kullanılmıştı. Bugün Türkiye kar- ştı eğilimlerin başıru çeken eski cumhur- bışkanlanndan (1974-81) Valery Giscard dEstaing'in kurucusu olduğu uİtraliberal ve ki aşın sağcılardan oluşan "FVansızDe- rjokrasisi için BirHk" (UDF) partisinin ilk prtasında (1978) eriyen 5 partiden birinin aiı "Sosyal Demokrat PartTydı (PSD). "SosyatistEnternasyonaTin (4.sü) adının bıgüne kadar "SosyaÜst" kalması; Fransız S)syalist Partisi'nin (FSP), "Işçi - Sosyalist -Enternasyonan" Fransız Seksiyonu (SFIO)" oan adını, ancak 1971 Epinay Kongre- s nde değiştirmesi birer rastlantı değildir. (Juslararası ölçütlere göre çağdaş Fransız ssyal demokrat hareketinüı gerçek siyasi acülerınden kabul edilen François Mitter- raıd'ın aynı kongrede partinın başına geç- tKsi de yine dünyada sol radikal eğilimle- ra marjinalleşmesiyle eşzamanlı bir geliş- Tîdir. Zincinnden başka kaybedecek ola- -Jdara sahip olması "pn>letarya"yı, 170'lerden itibaren farklı sosyal ve ekono- ık arayışlara soloınca, kendini "işçi smı- Efnın öncüsü diye tanımlayan, kapıtalist inyanın muhtemelen hem ideolojik hem jgütsel planda en ortodoks ve güçlü partisi =3nsi2 Komünist Partisi (FKP) de, dün lain, dönek" addettiği FSP ile "Solun Or- sProgramı" çerçevesinde eylem ve işbir- n platformlan geliştirdi. 'SOLUN BIRLÎCI raratılan sinerji ve dinamik, dünyada hep îvcut olmuş, ancak olumsuz bir "Sovyet- t Birfigi'' deneyiminın de hızlandırdığı bir ıgârla, yeniden yükselen "Bberalizm'' dal- -anna rağmen, "Solun Birüğrni (SB) gl 'de iktidar yaptı. Üstelik hem cumhur- ukanlığı hem de sıyası iktidar çoğunluğu- lele geçiren, sosyalist ve komünıstlerden GELECEK, KOLEKTÎF MÜCADELEDE Tnsanlığı neoliberalizme, tek JL yönlü ve boyutlu bir küreseUeşmeye karşı ahernatif yaratmak savaşımına çağıran 'ATTAC gibi çoktan ulusal suurlan aşmış bir STK veya hızla yeni mesleki alanlarda örgiitİenen. merkezileşmeye rnuhalif'Sotidaires- Unitaires-Democratiques - SUD' sendikalan bu yeni örgütteıunelerin Fransa çıkışh tipik örnekkri Demokratik sosyalist bir toplum modeli tartışmastnda birleşen, siyaset \ apnıak iddiası olnıavan ama zorunlu bir biçhnde politik roDer de oynamaya başlayan örgütlenmeler, geleceği kişisel kaübm ve kokktif mücadelede görüyorlar. Fransız solu bu deneyünden hem kendi toplunıu hem dünya ölçeği için teorik veya pratik dersler, sonuçlar çıkarabilir mi, yaşayan ve de özeDikle kablanlar görecek™ (Fotoğraf: CUMHURİYET ARŞıVÎ) oluşan SB, ılerde siyaset tarihçilennın daha sağlıklı degerlendirebıleceği bir deneyim- den pek de başanh çıkamadı. Zaman zaman kesintilere uğrasa bile yaklaşık 14 yıl (Mit- terrand ikı kez yedışer yıllığına cumhurbaş- kanı seçildı) süren bu dönemde kuşkusuz dünya konjonktüriinde yaşananlar, Sovyet- ler'ın yıkılması, Reagan-Thatcher-Kohl üç- lüsünün desteğınde yeni muhafazakârlığın dinamik ve saldırgan politikalan, 90'lı yıl- lardaki sözüm ona "sosyal demokrat" hükü- metlerine karşın sosyal neoliberalizmin doğ- rudan etkisinde kalan Ingiliz ve Alman (hat- ta Iskandinav ülkeleri, İspanya, İtalya) hü- kümetleri, özellıkle îslamcı ideoloji dona- nımlı askeri, yerel, bölgesel ve hatta ulusla- rarası akım, örgütlenmeler ve rejimler Fran- sız solunun "icraatmı" kolaylaştırmadı. SlYASİ-I-TOPLUMSAL PROJE Tüm bu dış dinamikler kadar, SB etiketini taşıyan ancak FSP ağırlıklı sosyalist hükü- metler hıçbir zaman yeterince derinlemesine siyası-toplumsal bir proje arayışına gireme- diler. Millileştirmeler, haftalık çahşma süre- sıni 35 saate ındirmek. kültür ve eğitim ba- kanlıklannın bütçelerini değıl diğer Batı ül- kelerinde, eski sosyalist ülkelerde dahı ta- savvur edilemeyecek bir düzeyde tutmak, sosyal yaşama (emekliler, çocuklar, sanatçı- lar, yabancılar, sağlık...) eşsiz bazı destekler vermek gibi çok sayıda olumlu girişimde bulunsalar da işsizlik ve güvenlik gibi konu- larda başanlı olamadılar. Sol iktidarlar FSP'nin içindeki lıberal eği- limlerin de etkisiyle sivil toplum kuruluşlan ve benzeri birtakım toplumsal örgütlenme- lerle yeterli organik bağlan geliştiremediler. Pazar ekonomısinin kaçınılmaz kıskacında, Laurent Fabius (1984-86) ve Mkhel Rocard (1988-91) gibi liberal sosyalist başbakanlar döneminde, önceden yapılan reformlan ta- mamıyla sorgulayan, genye dönüş zemınini kolaylaştıran adımlar atıldı. SB'yle olan sıkı bağlan nedeniyle boğulan geleneksel sendi- kal konfederasyorüar, başta FKP ile organik yakınlığı bılinen CGT konfederasyonu (za- yıflamasına karşın halen en güçlü sendika) olmak üzere. sosyalist eğilimlı CFDT eridi. Çok güçlü eğıtım sendikası FEN parçalandı. Uye sayısı itibanyla Batı Avrupa nın en za- yıf, ancak muhtemelen en mihtan yapılarına sahip Fransız sendikacılığı hıçbir zaman Anglo-sakson modele (Türkiye'dekı gibi) yanaşmadığı için iyice zor durumlara düşrü, Örneğin, Fransa'da her işyennde çok sayıda sendika olabileceği gibi, sendika mılitan ve yöneticilerinin -abartmasız- yüzde 99'u gö- nüllüdür. Üyelik zorunlu olmayıp gelire hatta gön- lüne göre aidat ödenır. Cstelik mevcut bü- yük sendıkalann temel sosyal sorunlara köklü çözüm bulamamış sol hükümetlerle iç içelıği de göz önüne alınırsa çalışanlar nez- dindeki prestijinin iyice düşmüş olduğu da- ha iyi anlaşılır. Bu fasit daire bir müddet sonra geleneksel sol partilenn daha da güç kaybetmesıni getirdi. GELENEKSEL SEÇMEN TABANI Mayıs 2002 cumhurbaşkanlığı seçımle- rinde radikal sol ilk turdaki oy oranını (kı bu sol kıtlenin protesto jestiydi) yüzde 10'lara çıkanrken sosyalistlerin küskün adayı Lionel Jospin, 100 bin oy farkla ikinci tura kalamıyordu. Komünist aday ise yüzde 3.7'yi aşamıyordu. Katılım oranının rekor derecede düşük olduğu Hazıran 2004 Avru- pa Parlamentosu seçimlerinde solun gele- neksel seçmen tabanını yakaladığının altını da çizelim. Toplam radikal sol oranının ise yüzde3'tekaldı. Ülkede yaklaşık yüzde 45 'lik sabit bir seçmen deposuna sahip sol, iktidar olduğu süreçte, toplumun alt kesimlenyle olan ayn- calıklı ve organik bağlannı, sempati potansi- yelini yitirdiği gibi sosyal ve politik katılımı arttıracak tampon mekanizmalar ve STK, sendikalar gibi toplumsal örgütlenmeler içindeki etkinliğini sağlayacak araçlardan da soyutlanıyordu. Ancak toplumun nabzını iz- lemesını yeniden öğrenen, öncülük iddiasın- dan uzak, uyancı ve uyandıncı, ulusal sınır- lan aşan yeni tıpte sendikal veya kıtlesel ör- gütlenmeler başta çevresel sorumluluk, sos- yal adalet hassasiyeti, kültürel çeşitlilik ve farklılık kaygılannı baş tacı ederek yaygın- laşıyordu. İNDIKALAR... Insanlığı neoliberalızme, tek yönlü ve bo- yutlu bir küreseUeşmeye karşı alteraatif ya- ratmak mücadelesine çağıran "ATTAC (*) gıbı çoktan ulusal sımrlan aşmış bir STK veya hızla yeni mesleki alanlarda örgüt- lenen, merkezileşmeye muhalif "Soüdaires- Lnitaires-Democratiques-SL T D'' (**) sen- dikalan bu yeni örgütlenmelenn Fransa çüüşlı tıpik örneklendir. Demokratik sosyalist bir toplum modeli tartışmasında birleşen, siyaset yapmak id- dıası olmayan ama zorunlu bir biçimde politik roller de oynamaya başlayan bu ve benzeri örgütlenmeler, geleceği kişisel katılım ve kolektif mücadelede görüyorlar. Fransız solu bu deneyünden hem kendi top- lumu hem dünya ölçeği için teorik veya pratik dersler, sonuçlar çıkarabilir mi, yaşayan ve de özellikle katılanlar görecek... (*) Le Monde Diplomatujue dergısinın başyazan Ignacıo Ramonet 'nin Ekim 1997'deb başyazısın- dah bırfihrden doğan ATTAC resmen Haziran 1998'dedoğdu. 35 ülkede ve 15 dilde örgiitİenen kuruluşla ılgilı dahafazla bılgı www.attac.org ad- resmde. (**) Özellıkle CFDTkonfeaerasyonunda düş kmklığına uğramış bir bsım goşist eğilimlı militan- larrn 1988yıhnda oluşturduğu SUD bugün 17 meslek dalında, 10 sendikal bırlık ve 40 civarında yerel örgütlenmeşebekesine sahipyaklaşık 70 bin üyesı olan bir sendikal örgüt M-M-M glO.ms.eu.org YARIN: YUNANİSTAN GEÇMtŞTEN GELECEĞE ORHANERİNÇ Tüpkçeyi Harcamayalım... Türkıye'nin pek çok yönden yıpratılmaya çalışıl- dığı dönem ne yazık ki sürüyor. UlusaJ devlet, ulusal egemenlik, u/usa art eko- nomi konulannda biryandan dış borçlar nedeniy- le sakalı kaptırdığımız uluslararas/ örgütler, biryan- dan da dost ve mürtefik olarak nitelendirilen dev- letlerin dayatmaları ile işler giderek sarpa sanyor. Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi almak için vermemiz beklenen ödünler de üstüne eklendiğin- de insanın iyimserliğini koruması da zoriaşıyor. Yukanda saydığım ulusal nitelikierbozulsa da ye- niden rayına oturtulabilecek sorunlar. Bir gün gelir ve insanlanmızın ayakları yere ba- sarsa (ki aymazlığın sürgit olmayacağına ınanan- lardanım) bu sorunlann üstesinden gelmek olana- ğı her zaman yakalanabılir. Ancak gitgide bozulan ve yozlaşan bir hazinemiz var kı onu yrtirirsek, hiç- bir sorunumuzu çözme gücünü de bulamaz olu- ruz. Okuyup yazmış, bununla da kalmayarak uz- manlaşmış öyle yetkililerimiz var ki, insan dinler- ken ya da okurken hayretler içınde kalıyor. Galiba dünyada kendi dilini kullananlann istedik- leri gibi egip bükme, yazım ve gramer kurallannı kendilerine göre değiştirme özgürlüğüne sahip ol- duklan tek ülke olarak Türkiye, dil olarak da Türk- çe kaldı. Batı'dan olsun, Doğu'dan olsun etkilenen in- sanlanmız, öğrenim dallarıyla ilgisi olmayan alan- larda da yabantaparlığı (ecnebiperestlik) yeğler ol- dular. Kullanılan kelimelerin çoğunun Türkçenin ses ve cümle yapısına uymadığı için sıntmasını bir yana bırakalım, Türkçe kullanıldığında bile gereken özen gösterilmiyor. Kısa bırsüre önce, yasa konulması sürecinde Uluslararası Para Fonu ile Dünya Ban- kası'nın ilettiği Ingilizce metınlerin tercümesi sıra- sında yaşanan sıkıntılann yarattığı Türkçe kınmı bel- leklerde duruyor. Çok kısa bir süre önce yaşananlar da aynı yön- temin bugün geçerli olduğunu gösteriyor. Anım- sarsınız. Bankalar Yasası ile ilgili taslaktaki iki mad- denın basına sansür getireceği görüşleri ortaya atıldığında, yetkililerden biri, amaçlannın sansür ol- madığını, karşı çıkılan maddelerin içeriğinin tercü- me hatasından kaynaklandığını rahatça söyleye- bılmişti. • • • Yaşamlannı Türkçeyi kullanarak sağlayan ga- zetecilerle yazarlann özen göstermemelennin et- kıleri Türkçedeki kimi kavram ve anlamlan hem de- ğiştiriyor hem de birkaç kavramı kullanım dışına atarak fakırteştiriyor. Deprem sırasında "çöküntü" kelimesi yerıne "göçük" kelimesini kullananların etkisı henüz sili- nemedi. Çöken inşaat ya da eski bınalar için bile "göçtü" sözcüğü kullanılır oldu. Bir süre önce eleştıriler üzerine, dolmuş durak- lanndaki levhalarda "fleWemeyap//maz"yazılma- sından cayılmıştı. Yeni levhalarda yeniden karşı- mıza çıktı. Sokak adlarında ise tam bir karmaşa hâkim. Bir levhada, örneğin "A...paşa Sokağı" yazıyor, yüz adım ilerdekı sokağın başına asılan levhada da "B...paşa Sokak". Kim yapar, kim yazar, kim kont- rol eder belli değil. • • • Bulmaca uzmanlanmız da artık eskisi kadar dik- katlı değiller sankı. Arada boş bırakılan kelimeyi sor- mak için düzenledikleri sorudakı dizeyi yazanın adı çoğu kez değişiveriyor. Şimdi bir de "lâmekân" modası başladı. Yersız, yurtsuz kişilerin sıfatı olarak karşımıza çıkıyor. Oy- sa "lâmekân" sözcüğü mekâna gereksinimi ol- mayan, eskılerin deyişiyle "mekândan münezzeh" demek. Tanrı hakkında kullanılan birdinsel tanım. "8îmekân"\n suyu mu çıktı da bir kenara atıver- dik. Bu gidişle "bîlisan" olursak şaşmayalım. oerinc@ cumhuriyet.com.tr Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Türk Ulusunun Onur Cünü Lozan Barış Antlasmasının İmzalanmasının 81. Yılı Anısına "BUCÜN İŞTE 0 CÜNDÜR" PROGRAM 23 Temmuz 2004 Cuma Saat I0 30 Lozan kahramanı Isme! fNÖNTJ'nun Maçka'dakı anıtına çelenk koyma torenı P\NEL 23 Temmuz 2004 Cuma Saat 16 30 AÇILIŞ Şaban \\\ Y\ŞAROĞLU ' Türk Gençlıgıne Hizmet Vakfı 2 Başkanı tsmet t\ÛNL "nûn Lozan konuşması ve slayt göstensı OTLRLM BAŞKANI Prot Dr Gungor ŞAT1ROGLI Turk Gençlıjme Hizmet Vakfi Başkanı KONLŞMAC1LAR Prof Dr Kemal \LEMDAROĞLU Istanbul Unnersıtesı Rektöru Dr Ale\ COŞKLrN Cumhunyet Gazetesı A\ Erdoğan TL'NCER TMTF'Eskı Başkanı Yer. The Medıson Hotel. Receppaşa Cad No 23. Taksım-İST Tel: 0 212 - 238 54 60 Faks:0 212-238 51 51 EYÜP 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKtMLİĞl'ÎNDEN Esas No: 2001 '1120-Karar No: 2003'367 Davacı Müşerref Türksever velalı Av. Habıbe Yıl- maz Kayar tarafmdan davalı Ahmet Türicsever aleyhı- ne açılan boşanma davasının mahkememızde yapılan açık yargılaması sonunda davanın reddıne karar venl- diğı. venlen 12.06 2003 tanhli red karannın davacı vekıh tarafmdan temyız edıldiğı davalı Ahmet Türk- sever'in îstanbul Eyüp, Yerumahalle Ba^ababa Sokak, Huzur Apartmanı No:36'3 adresinden aynldığı bu ne- denle mahkeme karan ile temyız dilekçesınin ıianen kendısıne tebliğıne karar venldığı adı geçenın mahke- me karanna karşı ıtırazlan olduğu takdırde 15 gün içınde temyız dılekçesıne karşı ıtırazlan olduğunda 10 gün ıçensınde mahkememızde itirazda bulunmala- n aksı takdirde mahkeme karan ile temyız dılekçesi- nın kendısıne teblığ edılmiş sayılacağı teblig olunur. 06 07 2004 Basın: 33591
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear