Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 NDEN BUGÜNE
Cumhurfye
SPOh
Melih Açba yaptıği 359 maçın 358'ini kazanmış, birinde berabere kalmıştı
'Altın eldiven'j Türkiye'ye getirdi
ABDÜLKADİR YÜCELMAN
ugün sadece Türk spor tarihimi-
z e
değil, dünya boks tarihine al-
tın harflerle adını yazdıran bir
sporcumuzu genç kuşaklara anlatmak isti-
yorum. Onun adı Melih Açba.
Henüz 10-11 yaşlarında bir ilkokul öğ-
rencisiyken Galatasaray Lısesi'nde düzenle-
nen bir boks turnuvasında ağabeyı Selman
Açba'nın yanında boksörlerı adeta hayran-
lıkla izliyordu. Kendinden biraz daha büyük
çocukların da katıldığı bu turnuvaya "ben
de katılacağım" diye tırtturunca ağabeyinin
büyük muhalefetine karşın ringeçıkardılar, ba-
cak kadar çocuğu... Olacak şey değildi ama
olmuştu, kendinden daha iri üç çocuğu da
yenerek bir anda göze girmişti.
Galatasaray boks şubesinin sorumlu-
su olan ağabeyi onu Galatasaray Kulübü'nün
lisanslı boksörü yapmış ve küçük Melih 15
yaşına geldiğinde Istanbul şampiyonu ol-
muştu. Eşref Şefik de bir boks fenomeniy-
di. Melıh'ı bulmuştu yaelini hiç bırakmamış,
ta ki onu Türkiye şampiyonu yapıncaya dek.
Türkiye şampiyonu olmadan önce ün
yapan Melih, Taksim Stadı'nda profesyonel-
lerie de maç yapmıştı ve hem Yunan hem Ru-
men takiplerini yenmişti. Bu arada ilginç bir
olay yaşanmış, ingiliz boksör Bailey ile yap-
tıği maçtan sonra ringden ınerken bayılmış-
tı. Gazeteciler onun kaburga kemiğineyedi-
ği sert bir yumrukla sakatlandığını sonradan
ögrenmişlerdi. Melih kırılan kaburgasını kim-
seye, özellikle de rakibine belli etmemişti.
Onun Avrupa'da isim yapmaya başla-
ması dünyatarihine geçecek birolayla olmuş-
tu. Kumkapı-Vefa kulüplerinin organize etti-
ği bir turnuvada Melih iki rakibini de 20'şer
sanıyede nakavt edince zamanın büyük ajans-
ları bu olayı dünyaya flaş haber olarak du-
yurmuştu.
Türkiye şampiyonu olduktan sonra ra-
kipsiz kalan Melih askere gitti. Süvari suba-
yı olarak vatani görevini yaptıktan sonra yük-
Futbolda değişmeyen: Şiddet
E \( R E D Ö K E R
M
uzaffer Savran, 1950'li yıllann
tanınmış hakemlerinden. Metin
Oktay'ın jübile maçını da yöne-
ten Muzaffer Savran, Türk fırtbolunda şiddet ol-
gusunun geçmişten bugüne değişmediğini söy-
lüyor...
Sarvan ile Alsancak'taki evinde, hakem-
lik yaptıği yıllarda belleklerden silinmeyen anı-
lannı konuştuk. 1928yılındaAnkara'da doğan
ve yaşamını Izmir'de sürdüren Sarvan, 25 ya-
şındayken hakemliğe başladı. Başarı basa-
maklarını bir bir tırmanan Sarvan, 1959'da ulu-
sal, 1964'deuluslararasıhakemoldu. 1967'de
de FIFA kokartı takan Sarvan, Izmir'in ve Tür-
kiye'nin o yıllardaki gururu oldu. 1976 yılına ka-
dar hakemliğe devam eden Sarvan, o günleri
unutamıyor. Izmir'de yapılan "BasınKupası"f\-
nal maçlanm kendisinin yönettiğini ve bu kar-
şılaşmalardan sonra iki takım yöneticileri ile
Bergama Restoran'da yedikleri yemekte maç-
taki hatalan tartıştıklannı gülümseyerek anlatan
Sarvan, şunları söylüyor: "Izmir'den çıkan ve
başanlı olmuşherkes candanbenimsenirdi. Her-
kes kendi başansıymışgibi kabul ederona gö-
re davranırdı. Göztepe - Altay maçlanndan
sonra iki kulüp yöneticileriyle Bergama Res-
toran'da hem dertleşirdik hem de maçı tartı-
şırdık. Maçta hakemyanlış karar vermişse ha-
ta olarak kabul edilir hiç kimse kasıt aramaz-
dı."
Izmir'de o yıllarda yaşamış birçok önem-
li futbolcu olduğunu vurgulayan Sarvan, "Aftı-
nordu'dan SaH; topuayağına aldığızaman, kim-
senin o topu ayağından aldığını görmedim.
Attığı 10 frikikten 9'unu gole çevirirdi. Edvin
Clark/ç/n frikik demekgol demekti, penaltıka-
çar frikik kaçmazdı. Bizlere inanılmaz futbol
keyfi yaşatmışlardır" diye birkaç ismi ard arda
sıralıyor.
Samsun'da oynanan Samsunspor-Gü-
neşspormaçının bugün sahalarda yaşanan tat-
sız olaylardan pek farkı olmadığını belirten Sar-
van, şunları söylüyor: "Samsun'daki Güneş
•$'Mmm
Muzaffer Sarvan, 1950'li yıllarda bir çok maç yönetti.
maçını Samsun kazanırsa bir üst lige çıkacak.
Gecegeçsaatte Samsun'a vardık. Stadınka-
pısında baktık askerler var. Stat görev/ilerı as-
kere, 'siz stadın dışında durun gerek olursa biz
sizi çağırınz' diyorlar. Askerlerin komutanı da
'aldığımız talımat gereğı stadın içine girmeli-
yiz' diyor. Uzun süre tartıştılar. Ben de maçın
hakemiolarakaraya gırdim. Askerlenstadın içi-
ne aldırdım. Sonradan anladım ki bu karanm
yaşamımı kurtarmış. Daha sonra maç başla-
dı. Samsunspor dökülüyor. Güneşsporjkı gol
attı. Samsun daha sonra b/rgolattı. Ancak fut-
bol futbol olmaktan çıktı. Samsunlular artık
maç yarıda kalsın tekrarlansın diye her şeyi
yapıyor. Bende bildiğım içın maçı sürdürdüm.
Son 1.5 dakikaya kadardevam ettirdım. Taraf-
tarlar tribünlerdeki tahtaları sökerek çit/ere
köprü yaptılar ve bütün herkes sahaya gırdi.
Kaçabilecek bir tek yer askerlerin olduğu yer-
di. Başka çıkış yolu yok çünkü. Bütün herkes
sahada üzerimize geliyor. Doğruca oraya koş-
tum. Yağmur gibı taş yağıyor. Ben askerlerin
arasına girdim. Birisi çıkardı miğferini benim
başıma taktı. Askerler süngü taktı ve beni ko-
rumaya başladılar. Saha görevlisi bana 'senin
buradan ölün çıkacak' diye bağınyordu. Ardın-
dan Vali Yardımcısı Bedrettin Bey geldi. 'Bir
rapor yazın maçın tekrarlanacağını söyleyin
buradan çıkalım. Yoksa buradan çıkmak imkan-
sız olacak' dedi. Ancak bu şekilde kurtulabil-
dık." Daha sonra Samsun'un hükmen yenik
sayıldığını ve ölüm tehditleri almaya başladığını
anlatıyor San/an. Daha sonra Bursaspor - Galata
karşılaşmasına atandığını belirten Sarvan, o at-
mosferi şöyle yansıtıyor
"Bursa kazanırsa 1. lige çıkıyor. Bursa ne
yaptıysa golatamadı. 90. dakika da Galata bir
gol buldu ve Bursa çıkamadı. Maç bitince
olacaklan bildiğim için hemen soyunma odasına
kaçtık. Oradan evime döndüğümde masam-
da 'sayın Sarvan sizi artık affettik. Bizim maç-
lanmızı yönetebilirisiniz. Bursa yenildiği için biz
bir üst lige çıktık. imza: Samsunspor Kulübü...'
yazan bir telgrafbuldum."
sek öğrenim için ABD'ye gitti.
ABD söylendiği gibi bir rüyaJar ülkesi de-
ğildi, geçinmek için hem okumak hem para
kazanmak zorundaydı. Caltfomiya'da hem üni-
versitede okuyor hem de 100-150 dolar ka-
zanmak için ringe çıkıyordu. Çıktığı her ring-
den kolu havada inmişti ama bu onu tatmin
etmiyordu. Onun gözü ABD'nin ve dünyanın
en büyük ödülü "Altın Eldiven"deydi.
Jack Oempsey'e gitti
Dünya Ağır Siklet boks şampiyonu ün-
lü Jack Dempsey ile bir fırsatını bulup ko-
nuştu. Yaşamını anlattı, ABD'ye boks yap-
mak için geldiğini ve boksu çok sevdiğini
söyledi. Dempsey çok sevmışti Melih'i ama
boksu bırakmıştı, sadece boks maçlarında
yorumculuk yapıyordu. Dempsey ona bir
kart verdi ve New York Athletic Kulübü'nün
antrenörü veABD'nin bir numaralı hakemi Da-
novan'a gönderdi. Danovan'a giden ve ona
"Türkiye'ye döneceğim, ama Altın Eldiveni
almadan dönersem beni ûl-
t
keme sokmazlar" deyince Da-
novan gülerek, "Evlatseni bu
müsabakaya sokmam bey-
nini dağıtılar" dese de onu
Hristiyan Gençlik Örgütü'ne
gönderdi.
Kiliseye gideceğim
Melih'in aklıfikriAftın El-
diven'deydi ve ne olursa ol-
sun buna kararlıydı. Dano-
van'ın gönderdiği Hristiyan
örgütüne gitti, onlara "herpa-
zarkiliseye gideceğim" sözü-
nü de vermek zorunda kal-
mıştı. Ancak Altın Eldiven bir
dizi maçtan oluşuyordu ve
eleme maçları da vardı. Me-
lih bir günde dört maç yaptı
ve dördünü de kazanınca fi-
nallere girme hakkını alacak-
tı.
Elini dondurdular
Sıra gelmişti Altın Eldi-
ven'in finallerine. 9 maç yap-
tı, altısını nakavtla, üçünü de
sayı ile kazandı. Ancak sol
elinden sakatlanmıştı. Final
maçına sol elini dondurdular
ve ringe sakat e\ie çıktı. Müt-
hiş birfinaldi bu, rakibi Bobby
Claus hep onun sakat olan sol
eline vuruyordu ama gongun
son vuruşu ile Madison Squ-
are Salonu adeta inliyordu.
"Altın Eldiven" Melih'in ol-
muştu.
Melih Altın Eldiven'ini al-
mıştı ya, Türkiye gözünde tü-
tüyordu. Türkiye'ye katır ve
kükürt getiren bir gemi ile 28
günde döndü. Melih Türki-
ye'ye döndükten sonra iki kez
Türkiye Boks Federasyonu
başkanlığı yaptı. Melih Açba
yaşamı boyunca yaptıği 359
maçın 358'ini kazandı, sade-
ce Italyan boksör Capos ile
berabere kaldı. Melih Türk
sporcusunun savaşan karak-
terinin tipik bir örneğidir.
Geçen yıl ana binası yanan okul bambaşka hale getirilmeye çalışılıyor
Marmara'ya yeni yüz
Mezberelik derslik haline
getirildi. Ve içinde iki
araştırma merkezi oluşturvldu.
Burası daha önce kapılan,
bacalan açık, kınk dökük
durumdaydı. Otopark olarak
kullanılıyordu ve tinerciler
kalıyordu. Bunlann yanısıra
tartan pist ve sentetik pist
konuldu. 2 atletizm salonu ve
havuz çalışmalan
tamamlanmak üzere.
E S RA P E K E R
armara Üniversitesi Beden Eğı-
timi ve Spor Yüksekokulu'nda
yeniden yapılanma... Yaklaşık
1 yıl önce çıkan yangın nedeniyle adeta ha-
rabe haline gelen okul, hızla yenilenmeye ça-
lışılıyor.
1975 yılında kurulan Türkiye'nin en bü-
yük spor akademisi, sadece ana binasını es-
ki haline getirmeye çalışmakla kalmıyor. Ana-
doluHisarıKampüsü'nde 100dönümlükara-
zi üzerine kurulan okul, aynı zamanda ekle-
nen yeni spor kompleksleriyle de layık oldu-
ğu yapıya kavuşturulmaya çalışılıyor.
Oğretim görevlilerinin sayısı-kalrtesi, spor
kuruluşlarındaki görevı ve yet/ştirdıği eleman-
larla ülkemızde spor eğitımi konusunda ılk sı-
rada yer alan okul, yeni kimlığıyle daha nite-
likli mezunlar kazandırmayı amaçlıyor. Şu an-
da 2 bin öğrenciye eğitim veren okula, yan-
gın nedeniyle geçen yıl öğrenci alınamamış.
11 Temmuz'de müdür olarak atanan
Prof. Dr. Sami Mengütay, her şeye adeta sil-
baştan başladıklarını belirterek, hedeflerinin
dünyanın en yüksek donanımlı, örnek sporoku-
lunu yapmak olduğunu söyledi. Mengütay,
şoyle konuştu:
"Geçen yıl talihsiz biryangın sonucun-
da okulumuzun ana binasının tamamıylayan-
mış olması, bazı sıkıntıları da gündeme ge-
tirdi. Buna karşın, rektöriüğün verdiği destek-
le tüm öğretimimiz aksamadan devam etti.
Öğrencilerimize yeni bir eğitim merkezi sa-
yın rektörümüz Prof. Dr. Tiınç Eren tarafın-
dan yaptınlarak hizmete sokuldu. Bununla
biıiikteyüzme havuzumuzbuyaz sonunda fa-
aliyetegeçecek. Jimnastiksalonumuzda kıs-
men çalışmalanmıza devam ediyoruz. Kapa-
lı ve açık sporalanlanmızdayaklaşık 2 bin öğ-
rencımize eğitim veriyoruz. Hatta daha da iyi
olması için elimizden geleniyapmaya çalışı-
yoruz."
Eğitimi daha da üst seviyeye çıkarmak
için Avrupa Eğitim Birliği projesi kapsamında
uluslararası birçok ünlü okulla işbirliği yaptık-
lannı belirten Sami Mengütay, "Şu anda da
Avrupa Eğitim Birliği sürecinde müfredat
programı kabul edilmiş ilk spor yüksekokulu
olarak faaliyetlerimize devam ediyoruz" diye
konuştu. Bir çok şampiyon sporcuya eğitim
verdiklerini anlatan Mengütay, yeni kurulan
ve 26 branşta faaliyet gösteren Marmara Üni-
versitesi Spor Kulübü'yle de bakış açılarını
genışlettiklerinı söyledi. 1 yıl önce yanan okul yenilendi.
9 HAZİRAN 2004
Has-kap(ğ.superonhne com
Bırakın Çocuklar
Yanlış Yapma
Haklarını Kullansın
Bugünlerde yaz spor okulları ka-
yrtları yoğunlaşıyor. Çocuğunun elinden
tutup yaz spor okullanna koşan anne ve
babaların sayısı her gün artıyor. Bazen
çocukların özendiği bazen de anne ve
babaların baskın olduğu bir etkileşim
sürüp gidiyor. Burada pedagojik anlam-
da iki temel düşünceyi irdelemek gere-
kir.
Birincisi çocuğun heveslendiril-
mesi, ikincisi ise uygun yaz okulunun se-
çilmesidir. Unutmamak gerekir ki herço-
cuğun oyun ve spor yapma hakkı oldu-
ğu gibi, spor yapmama hakkı da var-
dır. Çocuk bu iki hakkını kendisi kullan-
malıdır. Çocuk spor yapmak istemiyor-
sa yapmamalı mıdır? Yanıt evet yap-,
mamalıdır. Yapılabilecek şey çocu-
ğun oyun oynamak gibi doğal istenci-
ni uyaracak öneriler sunmak ve çocu-
ğun oyun hakkını kullanmasına yardım-
cı olmaktır. Oyun oynamayan çocu-
ğun sağlık durumu incelenmelidir.
Uygun yaz okulunun seçilmesi an-
ne ve babalann en krrtik görevidir. An-
ne ve babaların seçimde etkilendikleri
okullargenellikle "Yüzme okulu", "Fut-
bolya da basketbol okulu " gibi bir spor
dalı ile isimlendirilen okullardır. Burada
ailelerin çok değerli variıklan olan çocuk-
larını teslim edecekleri eğitim ortamla-
nna özenle dikkat etmeleri gerekmek-
tedir. Okulun yakınlığına-uzaklığına, ser-
vis olanaklanna, ücretine ve hizmeti ve-
recek kurumun ciddiyetine bakmak çok
doğaldır. Burada velilerimizin çocuğu-
nu kime teslim ettiğinin farkında olma-
sı çok önemlidir. Bütün yukarıda saydı-
ğımız hızmetlerden öte çocuğuna kimin
eğitmenlik yapacağına bakması hep-
sinden önemlidir. Diğer lüksler olsa iyi -
olacağı gibi olmasa da olur. Veliler oku-
lun tesisi, servisi ve diğer hizmetlerin-
den çok, çocuğuna kimın eğitmenlik
yapacağını sorgulama hakkından hiçbir
şekilde kaçınmamalıdır.
Hata yapma hakkı
Aileleri, öğretmenleri ve antrenör-
leri, spor biliminde yapılan araştırmala-
rın ortaya koyduğu bir başka önemli
"hak"tan haberdar etmek isterim. Bu,,
"öğrenenin hatayapma hakkı"d\r. Bu hak •
nasıl kullanılır? Nasıl zedelenir?
Çoğu anne babalar. eğitmenlerin
kontrolünde yapılmakta olan antren-
man ya da çalışmayı izlemek isterler.
Çoğu antrenör-egitmen de bunu velinin
bir hakkı olarak görür. Ancak burada
unutulan bir pedagojik kural vardır kı o
da çocuğun hakkıdır. Çocukların, yeni
bir şeyleröğrenirken çalışma sırasında,
anne-babalan tarafından izlenmeleri on-
lar üzerinde olumsuz etki yaratmakta-
dır. Anne-baba ya da sevdikleri karşısın-
da yanlış yapma korkusu çocukları sü-
rekli tedirgin etmektedir. Spor becerile-
ri bilindiği gibi "sınama-yanılma" ile öğ-
renilir. Hiçbir yetenekli tek bir deneme
ile tekniği hatasız başarabilme şansına .
sahip bulunmamaktadır. Beceri dediği-
miz bu karmaşık sinir-kas etkileşimi öy-
le kolay öğrenilir bir eylem değildir. Ol-
saydı adına beceri denilemezdi. Bu ne-.
denle beceriler uzun deneme yanılma-
larta mükemmelleşirler. Ancak çocuklar
tribünde oturan annesi-babası, sevdik-
leri ya da sevmediklerı karşısında hata
yapmak istemezler. Bu nedenle de ger-
gin, heyecanlı, utangaç bazen de sal-
dırgan olabilirler. Çocuk arkadaşları ile
beceriksizlik sırlarını paylaştığı bir or- .
tamda sevdiği ve sevmedikleri tarafın-
dan izlenmeyi istemez. Kendisinin diğer-
leri i\e karşılaştırılması onu tedirgin et-
mektedir. Spor becerileri deneme sayı-
sına, çok tekrara ya da yanlışlardan doğ-
rulara doğru gidilerek öğrenilecektir.
Başka türtü bir öğrenme şekli de ne ya-
zık ki yoktur.
Öğrenme hakkına saldın
Değerli anneler-babalar çocukla-
nnızı tribünlerden, onların görebileceği
şekilde izleyerek "hata yapma hakları-
n/"ellerinden almayınız. Mutlaka izleme
gereksinimi duyuyorsanız onlara bunu
fark ettirmeyiniz. Antrenmanın nasıl git-
tiği, eğitmenin pedagojik yöntemı izle-
nebilir. Çocuğa ne şekilde olursa olsun
izlendiğini hissettirmek onun üzerinde
olumsuz etki yapmakta olduğu ve ço-
cuğun öğrenme haklarına bir saldırı ola-
rak görülebileceği unutulmamalıdır.
Bilgili ve bilinçfi kurum yöneticile-
ri, antrenör ve eğitmenlerin, çocukların
hata yapma haklarını kullanabilmeleri
konusunda velilerle işbirliğini tartışma-
ları, spor pedagojisi ve kültürünün bir
gereğidir.
SAYI 30