25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
AYFA CUMHURfYET 11 MAYIS 2004 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER pYaşayacak ; kişi kaldık? Sabahattin Kud- 3mim Kocagöz, Orhan Ke- Jumalı^Cahrt Irgat, Rıfat llgaz, Ya- *ay sa?abildiğin kadari.. Hepsi çekip îabşharttin Batur, Naim Tirali, Vedat >l, Fertt E d g ü , Leyla Erbil... Sait Faik'i gör- ş, ta/Hmış, konuşmuşolanlar, parmaklasayılır... -jem tanımak kolay değildir Sait Faik gibi bir in- şarVı! Yazar olarak belki yazılarından bir şeyler çı- • knrsın, ama kim kimi gerçekten tanıyabilir ki? Her- ks kendine göre tanır! Yazılar, kitaplar onu harfle- rir, sözcüklerin tanıklığıyla öğretir ancak... 'razarlığın büyü klüğü de budur! Yazar olarak ta- nıımak, sevmek... Heryıl, heron yıl, heryüzyıl, okur- laıylayaşamak... 3ugün bir anma günü mü? Sait Faik'ler, yalnız- C£ doğum-ölüm günlerinde mi anımsanır? Kitap- lau, öyküleri, romanlan, şiırleridir Sait Faik!.. öyle yaşadı, böyle yaşadı, onu sevdi, bunu sevmedi!.. Bınlar televole masallarıdır. Balzac'ı, Stendhal'i, Proust'u, Gide'i vb'lerin yaşamlannı kitaplar do- lusu anlatırlar. A m a o anlattıklan kişi midir gerçek- ten, yoksa yazana, anlatana göre mi biçimlendiril- mş, anlamlandınlmıştır? razariar yapıtlannda yaşarlar. Onları tanıdık, bil- dll, gizlerine kadar biliyoruz diye konuşmak, kitap- lar yazarak yaşamını, düşlerini biliyormuş sanmak boş bir çabadır, b i r aldatmacadır. Ben Sait Faik'i tanıdım, zaman zaman birlikte ol- duk, rakılar içtık, söyleşıler yaptık, gezmelere, si- nenalara, tiyatrolara gittik. Bir iki öyküsünü, yeni yazmanın coşkusuyla bana okudu... Hepsi bu!.. Üs- telık de zor bir insandı. öyle kolayca dostluk, ar- kadaşlık edilecek biri değildi. Kimse çıkıp da ben onu gereğı gibi tanryorum diyemez, derse yalan söy- lemiş olur... Elli yıl önceyi anımsamaya çalışıyorum. Zaman- larduman gibi uçar gider, kimi zaman birtortu ka- lır. Anılar da değişir... Bir bakarsın başka türlü, bir bakarsın çok daha başka!.. Kendimizle birlikte anı- larda değişir. Sait Faik'in son günlerini düşünüyo- rum. Içkiyi yasak etmişlerdı. Ne şarap, ne rakı, yal- nızca ayran!.. Beyoğlu'ndaki sütçüye gidiyorduk. Yanında rakıdan şaraptan söz etmiyorduk. Bir gün o güzel son öykülerini okuduk, "Alemdağ'da Var BirYılan". Bir son yapıt! ölüm korkusunu duymuş, o da her insan gibi. Oysa gençti, kırk altı mı? "Gerçek yaşam bu değil" öer Rimbaud. Nedir peki? Soluk almak, yemek, içmek, sevişmek, gün- celliği yaşamak mı? Yaratıcılar ayn bir insan türü- dür. Oykücüler, şairier... Onlan anlamak, bilmek, sev- mek, sevmemek bize göre ölçütler... Kişisel yaşam sıradandır. Ona, da bana, da sa- na da. öykülerdedir, şiirlerdedir, romanlardadır Sa- it Faik... Burgaz Adası'ndayaşamış biryazann düş- lerindedir. İki yıl sonra Sait Faik'in 100. doğum gününü kut- layacağız. Yüz yıl, iki, üç yüzyıl sonra yine seven- leri olacak, okuyanlan, onunla birlikte yaşayanlan, onun arkadaşlan, sevenleri, sevgilileri olacak... Hem şimdikinden çok, daha çok, daha çok... Seçim Sistemi'ndeki Yanlış... Azınlık diktatörlüğüne dayalı Meclis üstünlüğü sisteminin demokrasi demek olmadığını AKP yönetimine ve Tayyip Erdoğan'a hatırlatmak gerek. Anayasanın üstünlüğü sistemi unutulmamalı. Bir sonraki seçim için şimdiden seçim sistemi ve Siyasal Partiler Kanunu'nun demokratikleştirilmesi için çalışmalara başlanmah. Aksi takdirde Türkiye'yı Ak değil. Kara günler bekliyor. Yrd. D o ç . Dr. Hakkl UYAR DEUFen-Edebiyat Fakuhesı Tarih Bölumü ANADOLU USEttRI FEN ÜSELERİ ve KOLEJLERE HAZIRLIK KURSLARINDA T ürkiye. Cumhunyetdöneminde ger- çek anlamda seçîmlerle, 1945 \ilın- da çok partili yaşama geçtikten son- ra taruştı Demokrat Parti'nin Ocak 1946'da kurulması üzerıne CHP. "baskm" bir erken seçime yöneldi (Temmuz 1946). Bu seçimlerde. 1877: den beri uygulan- makta olan iki dereceli seçım sistemınden tek dereceli seçım sıstemine geçildi. Ancak bu. se- çimJerin adil ve demokratik bir şekilde yapıl- dığı anlamına gelmiyordu. Açık oy. gızlı tasnıf yöntemı seçım sonuçlannı "şaibeİT kıldı. Söz konusu şaibe. uzun yıllar CHP'nın peşını bı- rakmadı. 1946'dan 1950 yılına kadar seçim sistemi konusu CHP ve DP arasında yoğun olarak tar- tışıldı DP. 1946 seçimlerinde yaşanan usul- süzlüklenn tekrar yaşanmasını ıstemediğin- den; gizli oy, açık tasnif. yargı temınatı gibi güvenceler istiyordu. Bunlann yanı sıra da 1950 yılına kadar nispı temsıl sistemi ıle çoğunluk sistemi arasında bir tercih sorunu yaşandı. Çok partili yaşamın başlangıcmda seçim sistemi tartişmalan 1946-1950 yıllan arasında seçım sistemi tar- tışmalan yapılırken. dünvada bu ışın nasıl ol- duğu merak edildı ve hükümet bu konuda bir kıtap hazırlattı: Türkiye'de ve Yabancı MemJe- ketterde Seçim Mevzuan, Ankara, 1949, Baş- bakanlık Devlet Matbaası, 800 s. Kitapta 1877-1942 yıllan arasında Türki- ye'deki seçim mevzuatı ele alınıyor. Aynca Avustralya, Avusturya, Belçıka, Çekoslovakya, Fransa, Güney Afinka, îngıltere. îsviçre Fede- ral, Cenevre Kantonu, ttalya, Romanya, SSCB, Yeni Zelanda ve Yunanistan seçım sistemleri de incelenmiş, ayrıntılı olarak aktanlmış. Söz ko- nusu ülkelenn seçım sistemleri hakkında pek çok üst düzey bürokrat çevın yapmış. Dönemin Başbakan Yardımcısı NÛıat Erim kitaba yazdığı önsözde. "Demokrasinin reme- li seçimdir. Vatandasın. kendisini temsü edecek olanlan serbcstçe seçebilmesini sağlamak hür- riyetrejimlerininher zaman ve her yerde baş davasıoimuştur" diyordu. Başta fngiltere. Fran- sa. Belçika ve Italya gıbı ülkelenn seçim ka- nunlan olmak üzere. 14 ülkenin seçim kanu- nunun bir araya getinldıği bu kitaptan da ya- rarlanılarak hazırlanacak olan yeru seçim ka- nununun bu alandakı tartişmalan ortadan kal- dırmasını dilemektedır Nihat Erim: "Bu tet- küderden sonra meydana gctirikcek yeni Seçim Kanunu'nun.Türkdemokrasisinde, seçim üze- rinde tartışmay] kaldırmasını biitün yiireğimiz- learzu etmekteyiz. Bu kjtabın bu istikamette atü- mış esash bir adım olmasını dilerim." Enm'ın bu dıleği gerçekJeşmedi ve 50 yılı aşkın bir zamandır seçim sistemi tartişmalan devam etmektedir. Bunda dönemin CHP yöne- timinin tercihinin de büyük bir rolü vardır. Eğer CHP yönetimi. nıspi temsıl sistemini tercih et- seydi. DP- CHPkamplaşması bu ölçude yaşan- mayabilırdi. Nıspı temsıl sistemi o tarihlerde bi- linen ve yaygın bir sistemdır N'ıtekim bu kitap- ta, Dr. Hatim Tevfik Aryot, "Demokrasi ve Se- çim Sistemleri"adıylayazd/ğı biryazıda; Tür- kiye, Ingiltere ve Rus> a dışındakı Avrupa ül- kelennin tamamında nıspı seçim sisteminin uy- gulandığtnı. bu sıstemın 100 yıl önce (1850 'ler) keşfedildığini ve ılk olarak 1899'da Belçika'da uygulandığını. Kara Avrupası 'nda yaygın oldu- ğunu belirtmektedir. CHFnin yanılgısı 1950 seçimlerini kazancaklanna ınanan CHP yöneticılen. çoğunluk sistemini kabul ederek, DP'yı TBMM'de küçük bir azınhk olarak bı- rakmak istiyordu Ancak. DP için düşündük- Ieri kendı başlanna geldı. Çoğunluk sistemi ile iktidara gelen DP yönetimi, demokrasi kültü- rünün za>ıflığının da etkısiyle, çoğunluk dik- tatörlüğüne yöneldi. Oysa, 1945 sonrasında Avrupa (Hitler ve MussoBni nın örneklerinin etkisiyle) Meclis üstünlüğü sistemınden anayasanın üstünlüğü sıs- temine geçerek, demokrasilerini korumaya al- dılar. Türkiye ise, 1924 Anayasası 'nda önem- li bir değişikliğe gitmeden, sadece seçimlerin düriist bir şekilde yapılmasıyla yetindi. 3 Kasun'daki yanüş... 3 Kasım seçimleri uzun zamandır hayali ku- rulan tek partili iktidannj getirdi, koalisyonlar dönemini sona erdirdı. AKP'nin tek başına ik- tidan. ekonomi çevrelerini olumlu yönde etki- leyeceğinın ipuçlannı (dolann ve faizlerin düş- mesi, borsanın yükselişi) vermekle birlikte, si- yasal ve demokratik anlamda istikrann sağlan- ması güç görünüyor. 41 milyon civanndaki seç- menin 10 miryonunun (yüzde 25) oylanru ala- rak (geçerli oylann yüzde 35'i) TBMM'de bü- yük bir çoğunluk sağlayan AKP ile Meclis'te- ki öbür parti CHP, ancak iki seçmenden birini temsil ediyor. Seçmenin yansının temsil edil- mediği bir parlamentonun meşnııyet bunalımı (knzi) yaşayacağı açıktır. Bu, Türkiye'nin için- de bulunduğu demokratik bunalımı derinleşti- recektir. Şu anda bazı çevrelerin çizdiği pem- be tablo, kısa bir süre içinde kara bir tabloya dönüşebih'r. 1950-1960 arasında uygulanan çoğunluk sis- temine dayalı seçim sistemi, çoğunluk diktatör- lüğü anlayışını beslemişti. O günden bugüne kök- leşemeyen. ekonomık sorunlar ve bunalımlar arasında can çekişen Türk demokrasisını şım- di azınlığın çoğunluğuna dayanan bir "aanlık diktatörlüğü" tehlikesı beldıyor. Tayşıp Erdoğon. seçim sonuçlannın aşağı >ııkan belli olduğu 3 Kasım gecesi Atatürk'ün "Hakimrvet ksnrtsa şartsız miüetindir" sözle- rine atıftabulundu. Erdoğan'ın bu sözlen. 1945 öncesinde dünya (Avrupa) demokrasılerinde yaygın olan Meclis egemeniiği sıstemine yöne- liktır Bu sıstem eskimiştir. 50 yılı aşkın bırsü- redir terk edılmiştir. Millet ne isterse o olur, mil- li iradenın önünde durulmaz, seslenni çok işi- teceğiz anlaşılan önümüzdeki günlerde. Azın- lık diktatörlüğüne dayalı Meclis üstünlüğü sis- teminin demokrasi demek olmadığını AKP yö- netimine ve Tayyip Erdoğan'a hatırlatmak ge- rek. Anayasanın üstünlüğü sistemi unutulma- malı. Bir sonraki seçim için şimdiden seçım sis- temi ve Siyasal Partiler Kanunu'nun demok- ratikleştirilmesi için çalışmalara başlanmah. Aksi takdirde Türkiye'yi Ak değil. Kara gün- ler bekliyor. Cumhuriyet Üniversitesi... -n- Prof. Dr. IVecdet ADABAĞ ISTANBUL ERKEK LISESI 2004-2005 ÖĞRETİM YILI İLKÖĞRETİM 7. ve 8. SINIFLAR İÇİN Kl RS KAYITLARI BASLAMIStlR ISTANBl I I ISKSIKl'RS YONKrtMl TÜRKOCAĞI CAD. ISlO: A 3444O CAGALOGLU - ISTANBUL TCL: TO21 2> 5 1 4 1 5 TO -71-71 wwv*. i s t a n b u l t ı s e & r . h I 2 lr R ektörlerin açı- lış konuşmalan- nı dünkü yazım- da sözunü ettiğim kitap- taki yazılan okuduk- ça bu kadar zaman için- de sorunlann üstesin- den gelemediği- miz için galiba hep ay- nı şeyleri konuşmu- şuz, diye düşün- düm. 1969-70 akade- mik yıh açılış konuşma- sında Rektör Prof. Dr. Tahsin Özgüç, "Reform Tasansf'ndan söz eder- ken sarüd bugünJerde tar- tıştığımız konulara defı- niyor. 14.4.1969tarihin- de Ankara Üniversitesi Senatosu'nda gündeme gelen tasandan bekJedik- lerini birkaç temel mad- de ile özetlemiş: Cniver- siteleri hükümetlerin ka- rar ve denetiminden çı- DTCFDekam karmak; bir başka deyiş- le, üniversitelere idari özerkliğin yanı sıra ma- !i özerklik sağlayarak te- mel sorunlardan biri olan kadro meselesini de çö- zümlemek gibi temel so- runlan ortadan kaldırma- ya dönük önenler getir- miştir. Gene Sayın Öz- güç, bu kez 1974-75 ko- nuşmasında daha deği- şik ve daha karariı bir bi- çimde aynı konuya de- ğinirken şöyle demiştır: "Üniversitenin özerkli- ği, üniversitenin bilim- sel görevini yerine geti- rebilmesinin temel şar- tıdır. Cniversite özerkli- ği, üniv ersiteye tanınmış bir imtiyaz değildir: üni- versitenin görevlerini ye- rine getirebilmesi için zo- runlu sayılan bir anaya- sal hukuki statüdür. İda- ri özerklik bilimin temi- natı olduğuna göre üni- versite özerkhğinde ida- ri ve bilimsel özerklik di- ye bir aynm yapılamaz. Bu nedenle bütün üni- versitelerimizin (özerk) eğitim kuruluşlan hali- ne getirilmesinin ısrarlı takipçisiyiz." Etkin biçimde eğitim- öğretim ve bilim yapa- bilmenin şaşmaz koşul- lan vardır. Eğirmen kad- rosu, temel koşuldur. Ar- dından eldeki kaynaksal olanaklara bağlı olarak yayın (kıtap, deıgi), araç- gereç ve son olarak da içinde bulunduğumuz fi- ziksel koşullardır. 1946- 47 öğretim yılında dört fakültesi (Hukuk, Dil ve Tarih-Coğrafya, Fen ve Tıp Fakülteleri) ile egitı- me başlayan Ankara Uni- Vaym döMmlılı e» (ok koau>ulaa dtıfsi ckMya adar... A M M M I it#uh nıkkafeılar. «eseıll « m ı kaiıtları. <Kıkll _ elMscler. «etaaia tabaklar... irierieki itk>dv\ıklua, ktn^ulusa camaalı bir bakı>! TU8 DİZİ KL50GI TU8 ÜI2I HUSOdl TU8 0IZİ HUŞPGl TU8 0121 KUŞRĞI TU8 0IZI KUŞRfil TU8 0İ2I HU50GI TU8 0İ2I HU5PGI TU8 0İ2İ VEniDEn 701ER // THPT 70s 5H0UJ versitesi "nin 4060 öğren- cisi varmış. Rektör Prof. Dr. HüseyinCahitOğu- zoğlu 1953-54 öğrenim yılı açılış konuşmasında öğretim üye ve yardım- cılannın sayısını şöyle gösteriyor: 16'sıyabancı olmak üzere 61 profesör; 107 doçent. 29 öğretim görevlisı ve 292 asistan. Bu rakamlara göre 2.3 öğrenciye biröğretim ele- manı düşerken tam elli yıl sonra bugün üniversi- temizin 4000 öğretim ele- manı, 40.000 öğrencisi olduğuna göre on öğren- ci başına bir öğretim ele- manı düşmektedir. Bu orantı üniversitelere is- temin giderek arttığmı, ancak öğretim elamanı sayısının yetersiz kaldı- ğını göstermektedir. Rek- tör Prof. Dr. Günal Ak- bay, 1989-1999 "da "19831 te 320bindola>Tn- da olan toplam öğrenci sayısı, günümüzde 1 mil- yon 400 bine yükselerek 15yıl içinde5 kat artmıs- ür" diyor. Üniversitelerimizin bir başka sorunu da en az otuz, otuz beş yıldır ya- şanan öğrenci olaylan- nın çözüme kavuşturu- lamamış olmasıdır. Yet- mişlı yıllara oranla azal- mıştır kuşkusuz. ama bit- memiştir. Bence üniver- sitelerin temel sorunla- nndan biridir ve bire bir karşı karşıya kalan yö- neticileri zor dunıma dü- şürmektedir. Polis, üni- versitelerdeki varlığmı henüz sürdürmektedir. Öğrenciler arasmdaki meydan kavgalan düşü- nüldüğünde varlığının gerekliliği tartışılmaz ol- muştur. Oysa otuz yıldır süren bu kavganın, kinin devlet eliyle sonlandınl- ması gerekirdi. Olmadı. Çünkü hiçbir iktidar me- seleyi derinliğine düşün- medi; toplumbilım açı- smdan sorunu değerlen- dirmedi; dahası, ateşe kö- rükle giden liderler oldu. Öğrenci olaylannın en civcivli döneminde. I970Tİ yıllarda, rektörlük görevini sürdüren Prof. Dr. Tahsin Özgüç içi kan ağlayarak, sorunun temel nedeninin Atatiirk Uke ve devrimlerinden uzak- laşıimış olduğunu göste- nrken. "olayiarashasal ci- nayetiere kadar uzanan boyutlar" kazandınldı- ğından şikâyet eder. Ay- nı konuya farklı bir bo- yuttan bakan Rektör Prof. Dr. Nusret Aras gençle- rin daha iyi yetiştirilerek "çağdaş dürrvanın birey- leri hafinegetirflmesr ge- rektiğini ve "çağdaşlığı yakalamakta Ankara Üniversitesi'nin tercihi- nin l lusumuz için Ata- türk'ün çizdiği laik de- mokrat Cumhuriyet yo- lu" olduğunu söylemek- tedir. 1949-1950 eğitim yılının açılış konuşma- sında Rektör Prof. Dr. Hikmet Birand: "İnkı- lap, evvela medeni>et>o- hındaki istikametinüzi ta- >in etmekk ilme la>ık ol- duğuehemmiyetiverrniş- tir" derken Ankara Üni- versitesi'nin bilime ya- pacağı katkılar ölçüsün- de Cumhuriyetle özdeş- leşeceği savuıı ortaya at- mıştır. Ankara Üniversite- si 'nin geçmişini ve gele- ceğe dönük tasanmlan- nı bu iki yazıya sığdır- mak oianaklı değil: ancak sonuç olarak şunu söyle- mekte yararvar: Özgür ve kişilik kazanmış gençler yetiştirmek ıstıyorsak. üniversiteJeri ünıversite- lere bırakmak ve özerk- liklerine saygılı olmak kaçınılmazdır. fU8 Oİ2İ KUŞRCl TUB DİZİ NUSitâl TUS DİZİ TUB DİZİ KU50ÖI TU8 0İZİ HUŞOGl TU8 0İZİ HUŞOGl TU8 DİZİ HUSOGl TUB DİZİ HU5PGI TU8 DİZİ BEYKOZ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2002 812 Esas 2004 258 Karar Orhan Kuş tarafından Atiye Kuş vs. aleyhlerine açılan gaıplik davası sebebıyle: Davacııun davasımn kabulü ile Istanbul, Beykoz. Ei- malı Mahallesı. cılt: 24, hane. 6. bsn: 5'te kayıtlı Mehmet ve Hacer'den olma, 01.01.1952 doğum tarihli Ahmet Kuş'un. gaipliğıne; Gaipliğıne karar venlen kişi hakkında uygun olarak gazetede ılan yapılmasına, davacının mabıyetı ıtıbariyle davacının yaptığı masraflann üzerinde bırakılmasına iliş- kın ışbu mahkeme hükmünün bu şekhvle teblığı ılan olu- nur 03.05.2004 Basın: 20982 PENCERE Deniz Yaşasaydı Döner miydi?.. 68'li deyince kim gelir aklınıza?.. önce Deniz.'.. Deniz Gezmiş.. Sonra?.. • Gençlik güzeldir.. Ya orta yaşlılık?.. Ya yaşlılık?.. Ya ihtiyarlık?.. Ya ölüm?.. Argoda körolası hayatın göbek taşına yazılmış bir öğüt vardır: "Hızlıyaşa, gençölki, cenazen yakışıklı olsun!" Ancak unutmayalım ki 'yakışıklı' ile 'güzel' arasmdaki anlam farkı 'muazzam' sözcüğüyle dile getirilebilecek kadar derindir. • 68'lileri anlamak kolay değildir; tarihin kimi evresinde yaşanan olaylan insanlığın serüveninde yerli yerine oturtabilmek, yalnız bilimin işi değil, sanatın da işlevi... Can Yücel'in Deniz'e ilişkin şiiri bu bakımdan edebiyatın sezgisini dile getirmiştir: Şiirin adı: •MARE NOSTRUM' "En uzun koşuysa elbet Türkiye'de devrirn O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak En hızlısıydı hepimizin En önce göğüsledi ipi... Acıyorsam sana anam avradım olsun, • Aşk olsun sana çocuk, Aşk olsun!.." Ip Deniz'in boğaz/na takılmadı, o göğüsledi ipi; bir sürat koşusunda tarihin maratonuna takılarak zamanı hayatın kronometresinde aştı. 'Tarihsel zaman' kimi zaman bir ömrün yaşam biçiminde somutlaşabilir. • Tarihsel zamanın sürekli gerçeğine bilinçle aşılanamayan kişi zamaneye teslim olur. 'Zaman' başkadır.. 'Zamane' başka.. Zamane, zamanın zavallı dışavurumunun geçicı aldanış sürecidir... Zamanenin koşullanna uymak için alçalmak da elbet bir yaşam yöntemi!.. • Kaç yıl geçti aradan?.. Deniz ve arkadaşlarının sezgileriyle kavrayıp yüreklerinde ısıttıklan hakça bir dünya düzeninin gereği, bugün çok daha büyük ve uzak bir özlem... Zamane kötü mü kötü.. Dünyaya pençelerini geçirmiş bir sömürü imparatorluğunun akıl almaz ve yürek dayanmaz düzeni, en çarpıcı biçimde ortaya çıktı... Peki, Deniz yaşasaydı bugün ne yapardı?.. Zamaneye mi uyardı?.. Döner miydi?.. Dönekleşir miydi?.. • Sorunun yanıtı ister 68'li olsun ister olmasın, ister genç olsun ister olmasın, ister güzel olsun ister olmasın, her insanın vicdanındadır. El Mikrocerrahi p Ortopedi Travmatoloji Özel Dal Hastanesi B ve Mikrocerrahi Ortopedi ve Travmatoloji Fızik Tedavi ve Rehabılitasyon Spor Hekımliği Hiperbank Oksııen Tedavısi alanlannda hizmet vermektedir. Hastanemizde TTB fiyatlan uygulanmaktadır. Emekli Sandığı ve devlet memurlan, banka, özel sigortalar ile anlaşmalan vardır. ANLAŞMALI KURUMLARIMIZ İÇİN LÜTFEN DANIŞINIZ! 1418 Sokak No: 14, Kahramanlar - Izmir Tel: 0 232 441 01 21 e-mail: infofrj elmikrocerrahi.com.tr www.elmikrocerrahi.com.tr T.C. tSTANBUL ÜNft TRSİTESİREKTÖRLÜĞÜ AYDMLANMA SÖYLEŞİLBIİ 2003 -2004 DÖNBMİ No: 8 (Panel) Konu ULUSAL DAYANIŞMA v e T E R Ö R Yönetım Prof Dr Kemal ALEMDAROĞLU Isıanbul Lnnervtesı ReKıörii Konuşmacılar HASAN FEHMİ GÜNEŞ hıanbul \i\llet\ekıh, Esh fçışlen Baianı E Gen Dr HALİL ŞİMŞEK Haliç Cnh Ataıiirk Ilkelerı ve tnhlap Tanhı Araştırma ve Lvgıılama Merkezı Kiüdürü Gün • I2Mayıs2004Çarşamba Saat • 14 30 Yer I.Ü. Fen Fakültesi (Vezneciler) Ord. Prof. Dr. Cemil BÎLSEL Konferans Salonu Aydmhkyannhr b-Jemı içindekı tüm yurttaşlanmız daveûidir. Giriş ücretsizdir. İL BasınHaiklaIlışkılerFende \hm Tel 0 2124400000(102521 Turkıye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığı gunlük Bizim Cazete Ulke sorunlanna ılışkın raporlarıyla. araştırmalanyla koşe yazılanyla. tarafsız haberlenyle sıvıl toplumların gazetesı. Duzenlı okumak ıçın abone olun. Tel: 0.212. 511 06 75 Ska • ingell söeyen Bacaaı E gicrek bı onruna> atıruyor tstabulH Mns tarü H*ası"k; "iıancay yirlediler Özrlüler neeniyle Yiiüyüşü Deneği (1 Tükiye H buunduğı olnakkat Istklal Cs kaiar süre çebnk bir TSD Gen. sorunlanr nuKonsa! zihiıiyetsi onuruna; yetersiz k kıyısına i ilgüi hazı çıkanlma Kaldırıı Türkiye ( Nüfusun karşın şe düzenler edebilec ülkelerir yaşayab- şehır dü. yapılırkı için bir < ise otizr ancak b oldukça yardımı 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear