Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İSAN 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA
J v LJ J_j X LJ M\ kultur(S cumhuriyet.com.tr 15
~~\ önetmen Mel Gibson'm yoğun tartışmalara yol açan filmi bugün gösterime giriyor
Kan gölündeki hedef:İsaı_ı Mel Gibson uyanık adam vesselam.
§.*diye kadar Hıristiyanhğın temel öğre-
fci.rini içeren Eski ya da Yenı Ahit'ten ni-
cre~Ilm çıkaran, kutsal kitaba adeta bir se-
raay^o fabrikası muamelesi yapan Amerikan
si^masında, dinsel konulann öteden beri
ç c i ilgi çektiğinin ve her zaman iyi gişe
ya^ığının farkında. Önünde de zaten kapı
151b bir Cecil B. De Mille örneği var sine-
ranatarihinden.
furucularından biri olduğu Hollyvvo-
o d l a , 70yıl öncesinden Krallar Kralı-Hz.
f s a m n Hayatı, On Emir, vb. gibi göste-
rişl filmleriyle dinsel-tarih-
s«e!istünyapımlar geleneği-
n i laşlatan, başan formülü-
r»ti Le 'Kan, cinsellik ve bi-
r a ; d a İncil' dıyerek özet-
le-dğı rivayet edilen, efsa-
ne\t yapımcı-yönetmen De
IVİıle'in ızinden giden Gib-
son Nasıralı tsa'nın çarmı-
ha gerilmesinden önceki
sonsaatlerini satır satır an-
latKor, bugün festivalle ka-
rışıc gösterime giren
Hzİsa'nın Çilesi'nde.
indIden satır satır...
îsa Mesih'in kısa kı-
sa geçmişte kalmış
anılarına daldığı bu
geriye dönüşler, şiddet
dozunun yer yer da-
yanma sınırlarını zor-
ladığı seyircinin, filmin ağır, kasvetlı, iç
burkucu atmosferinde bir nebze soluk al-
masını sağlıyor.
Vaazlan, mucizeleri ve ona inananlann
gitgide çoğalmasıyla, filmin resmen 'kötö
adamları' olan ve öfkeli kalabahklan sü-
rekli kışkırtan Yahudi din büyüklerinin ik-
tidannı tehdit ettiği için aranan,
sonradan kendisini asacak hava-
Yehuda (Luca Li-nsı
onellil tarafından ih-
bar edildiği
Zeytin Dağı'nda yaka
paça yakalanmasıyla
açıhyor film. Isa önce
Roma emperyalizmi-
nin boyunduruğunda-
ki Filistin'den sorumlu
Roma Valisi Pontius Pilate'nin, sonra da
Kral Herod'un huzuruna çıkanlıyor. Onu i-
dam ettirmeye fena halde kafayı takmış ha-
hambaşının üstelemesiyle suçlu bulunup
çarrruha gerilmesine karar verilen peygam-
berin gördüğü onca işkencenin ardından,
kamçılanmaktan lime lime olmuş sırtında
taşıdığı çarmıhıyla son yolculu-
«•p * ğuna çıktığı film, sevmek, bağış-
£' * lamak, acı, hoşgörü, özveri gibi
kavramlara el atıyor mesaj bağ-
lamında.
însanoğlunun günahlan uğru-
na çile çekerek ölüme yollanma-
yı kabullenen Isa'yı canlandıran
Jim Caviezel'ın rolüne cuk
orurduğu filmde
Meryem için bı-
raz
Gbson'ın, Isa peygamberin yaşamını ak-
taran Matta, Markos ve Luka ile daha çok
dinsel kişiliğini öne çıkaran Yuhanna tncil-
lerine sadık kalarak Benedict Fitzgerald'la
birl.kte yazdığı senaryo, 2 bin yıl öncesine
dayinan o çok bildik dramatik hikâyenin
son bölümlerine yogunlaşıyor.
Seyirciyi giderek allak bullak eden bir
gerçekçi yaklaşımı, yoğun duygusalhğı be-
nimsemiş yönetmen Gibson, ağır ama tıkı-
nnda giden. klasik bir anlatım tutturduğu ve
alışılmışın dışına çıkarak karakterlerine
Aramice ve Latince konuşturduğu filmde.
Peckinpah'ın vaktiyle moda haline getir-
diği ağır çekimlere sıkça başvuruyor.
Aralara da, gördüğü işkenceden bayılma
raddelerine gelmiş, tarifsız acılar içinde
kıvranan peygambere bir çeşit dayanma gü-
cü \erdiği söylenebilecek, kısa kısa flash
back'ler koyuyor.
The Passion of the
Chrlst / Yönetmen:
Mel Gibson / Senaryo:
Benedict Fitzgerald,
M.Gibson / Kamera: Caleb
Deschanel / Müzik: John
Debney / Oyuncular: James
Caviezel, Sergio Rubini,
Maia Morgenstern, Monica
Bellucci, Claudia Gerini /
ABD 2004 (Özen-Umut Sanat)
YENİ BAŞLAYANLAR...
'Kelebek Etkisi', bilimkurgu meraklısı seyirciyi menınun edebilir.
KELEBEK ETKİSİ
(The Butterfly Effect)
Bugün gösterime giren filmlerden
ilki Eric Bress ve J. Mackye
Gruber'ın yazıp yönettiklen korku-
gerilim türündeki 'Kelebek Etkisi'.
Çocukluğu hatırlayamadığı bir dizi
dehşet verici olayla gölgelenmiş
Evan Treborn'un (Ashton Kutcher)
yaşamının tüm önemli anlan
İcendini bildi bileli bir unutkanlık
kara deliğinde yitmiştir.
Genye hafızasının hayaleti ve
çocukluk arkadaşlan Kayleigh
(Amy Smart), Lenny (Elden
Henson) ve Tommy'nin (William
Lee Scott) kınk yaşamlanndan
başka pek bir şey kalmamıştır.
Çocukluğu boyunca, kendisini
günlük tutmaya teşvik eden bir
psikoloğun gözetiminde olan
Evan bir gün günlüklerinden
birini okurken kendini birdenbire
geçmişe dönmüş bulur.
Defterlerinin geçmişe dönüp,
anılannı anımsayabilmesi için birer
araç olduklannı fark eden Evan'ın
bu anımsayışlan, arkadaşlannm,
özellikle de hâlâ sevdiği çocukluk
aşkı Kayleigh'nin yitik yaşamından
sorumluluk duymasına neden olur.
Böylece geçmişe kasıtlı yolculukJar
yapan Evan bugünkü aklıyla
çocukluk bedenine girerek tarihi
yeniden yazmaya, arkadaşlannı
travmatik deneyimlerden
kurtarmaya çabalar.
Ama ne zaman geçmişte bir şey
defiştirse, bugünde beklenmedik
sonuçlar doğduğunu görür...
Bilimkurgu sevenlerin zevkine
seslenen yeni bir Amerikan yapımı.
ÖLÜLERİN ŞAFAĞI
(Dawn of the Dead)
Zack Snyder'ın yönettiği,
başrollerinde. Sarah Polley,
Ving Rhames ve Jake Weber'in
oynadıkJan filmde cehennemde
yer kalmadığı için, ölüler ordusunun
dünyaya yürüdüğü anlaşıldığında
artık her şey için çok geçtir.
Ölüler acımasızdır, günahlann,
çekilen acılann hıncının yaşayan
insanlıktan çıkanlma zamanıdır.
Bir gece içinde dünya ne olduğu,
nasıl başladığı bilinmeden
ölülerin ölmediği ve insan etiyle
beslendiği yaşayan bir kâbusa
dönüşür. Wisconsin'deki zengin
banliyölerden birinde yaşadığı
evinden dehşet içinde kaçan
Ana Clark kendisiyle aynı kaderi
paylaşan polis memuru Kenneth;
elektronik satış görevlisi Michael;
kabadayı Andre ile hamile
eşinden oluşan küçük bir gruba
rastlar. Sağ kalmayı başarabilen
kısıtlı sayıdakı insandan oluşan
gruba katılarak terk edilmiş
görkemli bir ahşveriş merkezine
sığınma planlan yaparlar.
Çürüyen zombiler ordusu da
ablukaya aldıklan ahşveriş
merkezine sızmak üzeredir... Cesar
Romero'nun ünlü korku klasiğinin
yeniden çe\Tİmi olan 'Ölülerin
Şafağı' haftaınn bir başka yeni filmi.
genç göründüğü söylenebilecek Romanya-
lı Maja Morgenstern'le tsa'nıntaşlanmak-
tan kurtardığı Maria Magdalena rolündeki
Monica Bellucci gayet iyiler. Asıl başarıy-
sa teknik ekibe, usta kameraman Caleb
Deschanel'e ve modernle gelenekseli kay-
naştınp dünyanın dört bucağından melodi-
ler estirerek Peter Gabriel'vari müzikler
besteleyen John Debney'ye ait.
Hıristiyanlar için seyredilmesi belki de
ibadet etmekle eşanlamlı, epeyce etkileyi-
ci ve düşündürücü bu film, Pasolini'nin 40
yıl önceki, kilise ve sansürle takıştığı Aziz
Matyas'a Göre tncil'inın etkisini yaptı
bizde de. (Scorsese'nin 1989'da Kazanca-
kis'den uyarladığı, nice tartışmaya yol aç-
mış Günaha Son Çağrı'sını vaktiyle göre-
mediğimiz için Pasolini'nin 1964 yapımı
filmiyle kıyaslamak durumunda kaldık.)
Etklleylcl ve düşündürücü
Şiddetle teknoloji göstensınin ayyuka
çıktığı Çılgın Max, Cehennem Silahı. vb.
gibi seriye dönüşmüş, namlı macera film-
lerinde canlandırdığı sert, maço karak-
terlerle ünlenen Gibson, on
yıl kadar önce giriştiği ilk
yönetmenlik deneyi-
minden (The Man
VVithout a Face-
Yüzü Olmayan
Adam) yüzünün
akıyla çıkmıştı.
Ama asıl, hem
yönetip hem de
başrolünü üstlen-
diği, geniş kitleye
mal olan ve hayranlannm sayisım arttıran
Cesur Yürek'le yönetmenliğini kabul ettir-
mışti.
Bu kez senaryosunu da imzalayıp yine yö-
netmenlik koltuğuna orurduğu, bütçesini de
kendı cebınden karşılayıp Cinecitta'da, işı-
nın ehli ttalyanlardan oluşan bir teknik kad-
royla çekerek 30 mılyona mal ettiği, bece-
riyle pazarlanması sonucunda. şımdiden pa-
ra basan ve Batı'da olay-film haline gelen
Hz. Isa'nın Çilesi'yle turnayı gözünden vu-
racağını kim, nerden bilebilırdi?
İZLEYİCİ GÖZÜYLE. ERDAL ATABEK
Insanı insan yapan
dayanışmaya dair"İnsan Lekesi", geçmişleri-
ni büyük yaralanmalarla geçi-
ren üç insanın birbirine dayana-
rak yaşamaya çalışmasının öy-
küsü. Amerika'da siyah bir aile-
nin açık renkli çocuğu olarak
dünyaya gelen Coleman Silk,
beyazların önündeki açık yük-
selme yolundan kendisine gele-
cek kurmaya karar verir. Eğer
kendisine "ben beyazım" der-
se beyaz kızlarla yaşayabılecek,
beyazların yükselme yollann-
dan yararlanabilecektir. Ama
bunun bedeli çok ağırdır, ailesi-
ni terk etmesi, onlarla bir daha
görüşmemesi gerekecektir.
Genç Coleman gücünü bu be-
deli ödeyerek kullanmaya karar
verir. Ama artık yaralıdır. ağır
yaralıdır, çünkü geçmişi yoktur.
Coleman Silk, geçmişini silerek
yaşamak zorundadır. Oysa aile-
si çok onurlu, yaşamlannı bir-
birlerine dayanarak kurmuş bir
ailedir. Bu yaralar acaba bir gün
kapanacak mıdır? Coleman,
seçtiği yolda yükselir ve üniver-
site profesörü olur.
irkçılık suçlaması
Yaşlı, saygın profesör Cole-
man Silk, bir gün dersinde kul-
landığı bir sözcük yüzünden ırk-
çılıkla suçlanır ve istifa etmek
zorunda kalır. Orman evinde
komşusu bir yazarla tanışır ve
dost olurlar. Bir gün arabasma
aldığı bir kadınla tanışır ve yol-
lannın kesiştiği bu kadın da geç-
mişinden yaralı bir insandır. Ka-
dm fahişedir, çocukluğunda
üvey babasının cinsel tacizine
uğramış, evden kaçmıştır. Son-
ra Vietnam'dan dönen bir eski
askerle evlenmiştir. Ondan da
şiddet görmüştür. Kadın ondan
da kaçmıştır. Şimdi de yaşamın-
da hiçbir zaman bulamadığı gü-
veni, şefkati ve sevgiyi aramak-
tadır. Vietnam savaşçısı Lester
da yaralıdır. O da Vietnam'da
"savaş ve öldür" emrine uya-
rak savaşmış ve öldürmüştür, 1-
C. Silk'in yaşlılığını oynayan Anthony Hopkins 'tnsan Leke-
si'nde Nicole Kidman'ın canlandırdığı Faunia'ya âşık oluyor.
ma geriye dönünce hiçbir işe ya-
ramadığını görmüştür. Şimdi,
kendini terk eden kansınm yok-
sunluğunu doktorlar, polisler,
ilaçlarla doldurmaya çalışmak-
ta, bir yandan da kansınm haya-
tına eklemlenmeye çalışmakta-
dır.
Aslında görünüşte basit kar-
şılaşmalar gibi görünen olay de-
rinleştikçe kişilerin geçmişine
uzanmaktadır. Bu derinlikJerde
de toplumlann yaşadığı nefret-
ler, insan yolu tıkamalar, acıma-
sızlıklarortayaçıkmaktadır. Bir
siyahın kendi geçmişini reddet-
mek zorunda kalması, kendisi-
ne yeni bir kimlik seçerken al-
dığı yaralar, bir kadının çaresiz-
liği içinde yaşadığı travmatik
cinselliği, bir erkeğin kendini
işe yaramaz biri olarak buluver-
mesi insanlann yaşadığı sosyal
trajediler. îşte filmin verdiği de
budur.
Robert Benton. filmin birbi-
rine geçiş kavşaklannda çok ba-
şanlı değil. Film, durgun ve za-
man zaman kopuk bir seyir izli-
yor. Ama oyunculan çok iyi ve
açık bu yolla kapatılıyor. Cole-
man Silk'in yaşlılığını oynayan
Anthony Hopkins, fahişe Fa-
unia rolünde Nicole Kidnıan.
Lester rolünde Ed Harris çok
başarıh oyuncular. Coleman'm
gençliğinı oynayan oyuncu ile
annesi de çok iyi. Filmi sabırla
izleyerek anlamaya çalışan, so-
nunda çok insanca bir ödül alı-
yor: însanı insan yapan dayanış-
manın önemi. Film kadar, izle-
yicinin dikkati de bu filmde
önem taşıyor.
KEDI GOZU
VECDİ SAYAR
Belediye Sanatları AŞ
Yerel seçimler Türkiye'nin soluna ağır bir dar-
be indirirken, bazı soruları da yeniden gündemin
ilk sıralarına çıkartıverdi. Elbette, ilk soru (ve so-
run) CHP'nin ve sol partilerin geleceğine ilişkin.
Meselenin bir liderlik sorununa indirgenemeye-
ceği ortada. Temel sorun: "Çağdaş bir sosyal de-
mokrat partinin ilkeleri ve politikalan ne olmalı"
sorusu. Bu sorunu bütün yönleri ile ele almaya
bu köşenin sınırları yetmeyecegine göre, sorunun
kültür ve sanata ilişkin boyutlarına deginmekle
yetinelim.
Acaba, çağdaş bir sosyal demokrat partinin
kültür ve sanat politikasına merkeziyetçi, buyur-
gan eğilimler mi egemen olmalı, yoksa özgürlük-
çü, merkezden değil çevreden (yani yerelden)
yola çıkan, özerkliği savunan politikalar mı olma-
lı?
Peki, bugünkü CHP yönetimine karşı çıkan
gruplar hangi görüşü savunuyorlar, bileniniz var
mı? Sanmıyorum, çünkü hiçbirinin politikası net
değil. CHP'nin solundaki diğer partiler için de
aynı şeyi söyleyebiliriz rahatlıkla.
Aynı soruyu AKP'li politikacılara sorsanız, ikin-
ci eğilimden yana bir yaklaşımla karşılaşmamız
büyük olasılık. Çünkü, partinin söylemlerinde
"demokratikleşme, özgürtük, özerklik, çeşitlilik,
değişim, yerindenyönetim"gibi kavramlaraçok-
ça yer verildiğini görüyoruz.
Peki, uygulamada da, aynı kavramlara saygı
gösterdiklerini söyleyebilir misiniz? TÜBİTAK,
YÖK, RTÜK gibi kurumların özerkliğini güvence
altına alan uygulamalar mı söz konusu, yoksa bu
kurumları siyası otorıteye daha da bağımlı kılan
uygulamalar mı?
Yerel seçimler sonucu, belediyelerin büyük bir
bölümünde egemen olan AKP'lilerin kültür ve sa-
nat alanında özgürlüğü ve özerkliği savunacağı-
nı söyleyebilir misiniz? En aceleci davranan,
Esenyurt Belediye Başkanı oldu. Görevi devral-
dığı belediye başkanı Gürbüz Çapan'ın açtığı
kültür merkezinin kurs öğretmenlerini Parklar
Müdürlüğü'ne atayıp, belediye binasında sergi-
lenen resim ve heykellerin hepsini satacağını söy-
leyiverdi. Ankara Büyükşehir Belediye Başka-
nı'nın medyatik bir şöhret haline gelmesinde
"Böyle sanatın içine tükürürüm" vecizesinin
önemli bir rolü olduğunu düşünüyor olmalı.
Yeni başkan Kadıoğlu nun da tarıhe geçecek
birvecizesi var artık: "Devlet dairesi müze değil!"
Ne bilsin sayın başkan, dünyada neler oluyor.
Avrupa'da resmı daırelerde inşaatın belirli bir ora-
nında resim ve heykel bulunması zorunluluğu ge-
tiren (böylelikle devlet kurumlarının ve yerel yö-
netımlerin sanata destek olmalarını sağlayan) ya-
salar bulunduğunu nereden bilsin!
Bakalım, belediye başkanlarımız daha ne inci-
ler dökecekler ortaya, kendilerinden önceki baş-
kanların başlattığı hangi projeleri durduracaklar?
Dilerim, hepsi bizi yanıltır, kültür ve sanat alanı-
na yeni katkılar sunarlar, kentlerindeki kültürel
mirasın korunmasında, yaşayan sanatların des-
teklenmesinde öncü bir rol üstlenirler...
Ama, ne olur, sayın başkanlar kişisel zevkleri-
nizi ortaya koyarken azıcık tereddüt edin. Yoksa,
kentlerimiz birer 'kitch'abidesi olup çıkacak. Na-
sıl olsa, Melih Gökçek'in eline su dökemezsiniz.
O bu işlerde öncülüğü kimseye kaptırmayacağa
benziyor. Gökdelenin üstüneyeıieştireceği 'Jum-
bo Jet' ve 'kafasının içi dönerrestoranlı dev der-
viş' heykelleri ile...
"Ha//casora/im/"ladaolmaz bu işler. Evet, kent-
linin kararlara katılımını sağlamak gerekır. Ama,
uzmanlık gerektiren alanlarda demokrasi ile bil-
giyi uzlaştıran kurallar ve kurumlara ihtiyaç var-
dır. Bizde de er geç olacak. Gelin, siz başlatın bu
uygulamaları (yerel kültür-sanat kuruluşlarının
yer alacağı kent konseylerini, ulusal sanat ku-
rumları ile işbirliğini), sizi alkışlayalım. Kamu Yö-
netimi ve Mahalli Idarelertasarılannın yasalaşma-
sına az kaldı. Bu yasalarla, Kültür ve Turizm Ba-
kanlığı'nın taşra teşkilatı lağv ediliyor, yetkiler il
özel idarelerine ve yerel yönetimlere devrediliyor.
Yani sorumluluk alanlarınızgenişliyor. Dilerim, bu
yetkiler başınızı döndürmez, bilimin ve sanatın
öncülüğünü unutmazsınız.
Dün gazetelerde, yeni Türk Lirası ile ilgili haber-
deki çarpıklık acaba kaç kişınin ilgisini çekmiştir.
Darphane müdürü, "Yeni paranın tasanmını ben
yaptım" buyurmuş. Acaba, yeni Avrupa parası
hazırlanırken tasarım karaıiarını Darphane müdü-
rü mü vermiş?
vecdisayar (/ yahoo.com
'Bana Bir Şeyhlen Oluyor'
• Kültür Servisi - Yılmaz Erdoğan'ın yazıp
yönettiği "Bana Bir Şeyhler Oluyor' adlı
oyun bu akşam saat 21 .OO'de BKM sahnesinde
211. kez perdesini açacak. Sınırlı bir gelire
ve sınırlı hayallere sahip orta sınıfa ait
'Duran' ailesinın öyküsünü konu alan oyunun
kostüm tasanmı Sadık Kızılağaç'a, müzikleri
Metin Kalendere ait. Oyunda Yılmaz
Erdoğan, Demet Akbağ ve Altan Erkekli
başrolleri paylaşıyorlar.
BUGUN
• ATATtRK KÜLTÜR MERKEZİ nde
19.30'da tstanbul Devlet Senfoni
Orkestrasının şef Howard Griffiths
yönetiminde vereceği konserin solistleri
Tuncay Yılmaz ve Gustav Rivinius
(0 212 251 56 00)
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU nda 19.30'da CRR Senfoni
Orkestrasının şef Walter Proost
yönetiminde vereceği konserin solisti
Andrei Diev. (0 216 454 15 55)
• BABYLON'da 23.00'te Achanak konseri.
(0 216 454 15 55)
• YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER
SALONU'nda 18.30'da Cogito Söyleşisi:
Avrupa Felsefesi - III Frankfurt Okulu.
Konuşmacı: Doğan Özlem. (021 2 473 04 44)
• İFSAK ta 19.30daÖzer Kanburoğlu nun
katıldığı 'Bir Belgesel Nasıl Hazırlanır'
başhkh söyleşi. (0 212 292 42 01)