14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İ*4İSAN 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK 'İtLE P£ ılLBHB ÛLANAÎI Dünyada alternatif bir model olarak hızla gelişen kongre turizmi birçok sektörü etkiliyor Turizmde enkârlı alankongreZiyaretçi başına tatil turizmine oranla 4 kat fazla gelir getirmesiyle 'altın yumurtlayan tavuk" olarak nitelendirilen kongre rurizminde Türkiye, dünya pastasından sadece yüzde l'lik bir pay ahyor. ÖZLEM AS Dünyada alternatif bir rurizm modeli olarak hızla gelişen toplantı, sergileme ve kongre sektörlerinı kapsayan kongre rurizminde Türkiye tanıtım ve kongre mekânı eksikliğinden dolayı yeteri kadar yararlanamıyor. Tatıl turızmindeki yüzde 3.5 oranındaki gelişmelere rağmen kongre turizmi yüzde 5-6 oranında hızla gelişiyor. 150-200 milyar dolar olan kongre turizmi pastasından Türkiye, 150-200 milyon dolarla sadece yüzde 1 'lik bir pay ahyor. Kongre turizminin gelişmesiyle de kongrelere araç gereçler üretılmesi. sistemlerin kurulması ve bunun gibı birçok ıhtiyaçtan dolayı 37 sektörü etkiliyor. Sektör. bu alanda faaliyet gösteren firmalara 274 milyon dolarhk bir pazar sağlıyor. Ülkelerin rurizm gelirlenni arttırmak için artık kongre turizmine ağırlık verdiklerini belirten İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu Yürütme Kurulu üyesi Özen Dalh, Türkiye'nın de bu pastadan daha fazla pay almak için tanıtım ve pazarlamaya ağırlık vermesi gerektiğini söyledi. Devlet Istatistik Enstitüsünün yaptığı araştırma, kongre turizminin girdisinin. tatil tunzminden sağlanan gelırlerden yaklaşık yüzde 70 daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Ortalama bir tatil turisti 650 dolar harcarken kongre turisti ise 3-4 günde 1600 dolar harcıyor. Dünyada geçen yıl 4 bin 800'ün üzerinde kongre düzenlendi ve bunun sadece 40 tanesi Türkıye'de gerçekleştirildi. İstanbul 2004 yılı içerisinde 45 uluslararası kongreye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Ekonomi kongresi. müşteri ilişkileri zirvesi, denizcılik konferansı. Dünya Gazetecıler Birliği Genel Kurulu. mikrobiyoloji kongresi. bilişim. dünya ulaştırma. ekoloji kongreleri, uluslararası perakende zirvesi. Asya Pasifık Kongresi, dişçilik kongresi belli başlı bırkaç kongre. Rusların gıttıği ülkeler Utke Ukrayna Çin Türkiye Italya Ispanya Fransa Almanya Mısır Finlandiya Cek. Cum. ütvanya 2001 3.016.000 1.196.195 745.000 339.000 298.000 258.000 228.000 210.000 204.459 120.000 37.101 Veri tipi Turist sayısı Turıst sayısı Turist sayısı Hotel ve benzeri işletmeler Turist sayısı Hotel ve benzeri işletmeler Hotel ve benzeri işletmeler Sınır girişı Hotel ve benzeri işletmeler Tüm konaklama tesisleri Hotel ve benzeri işletmeler Antalya Alternatif turizm GURSU KUNT Kaynak: WT0 Rusların Türkiye'ye ilgisi arttı Geçen yıl ocak-şubat aylarmda toplam 45 bin civannda olan Rus turist sayısı bu yıl 70 bini aştı OLCAY BÜYÜKTAŞ Türkiye"de bir yıldır devam eden do- lardaki düşüş eğilimi, özellikle turizm sektöründe büyük hareketliliğe neden oluyor. Türkiye Seyahat Acenteleri Bir- liği'(TÜRSÂB) Âr-Ge bölümü tara- fından yapılan bir araştırma. bu yıl özellikle Rusya'dan gelen turistlerin sayısında bü\'ük bir patlama yarataca- ğının sinyallerini veriyor. TÜRSAB'ın Rusya'dan önemli ölçüde turist getiren seyahat acenteleri ile yaptığı bir anket, bu yıl Rus turist sayısında yüzde 60'lık bir artış olacağını ortaya koydu. Bu yılki ılk ıki aylık veriler de söz konusu ankeri doğrular nitelikte. Örne- ğin, 2002 yılında ilk ıki ayda 48 bin 717, geçen yıl aynı dönemde45 bin 123 bin Rus tunst gelmiş olmasına karşın. bu yıl ocak ve şubat aylannda gelen turist sayısı 70 bini aştı. Önceki yıl ilk iki ay- lık dönemde gelişme yüzde eksi 7 iken bu yıl bu oran yüzde 56 oranında ger- çekleştı. Yıllık venlere bakıldığında da sevındırici bir tablo görülüyor. Söz konusu veriler her yıl Rusya'dan gelen turist sayısının biraz daha yükseldiği- nı ortaya koyuyor. Turizmciler, önce- kı yıl 946 bin. geçen yıl da 1 milyon 258 bin gelen Rus tunst sayısının. bu yıl dolardakı durumla da ilgili olarak 2 milyonu aşacağı görüşünde. TÜRSAB Ar-Ge"nın yaptığı çalışma, 2003 ile 2005 yıllan arasında gayri sa- fi milli hasılanın yüzde 15 ıla >-üzde 18 gibi çok yüksek düzeylerde büyümesi beklenen Rusya'nın önümüzdeki yıl- larda da büyük oranlı artışlara gebe ol- duğunu ve harcamalann da bu oranda arttığına dikkat çekiyor. Türkiye'ye gelen Ruslann yüzde 80'i charter uçuşlanyla geliyor. Ruslann yüzde 25'i Türkiye'yi birden fazla zi- yaret edenlerden oluşuyor. .\raştırmaya göre, Türkiye'ye gelen Ruslann yüzde 47.3'ü tatil amaçlı ge- liyor. Yüzde 24'ü alışveriş için gelen Ruslann yüzde 2 si de kültür amaçlı se- yahatlar için Türkiye'yi tercih ediyor. 2002'de yurtdışı seyahatlere çıkan Rus sayısı 214 mılyondu. 2001'de 18 milyon Rus'un yurtdışı seyahat yaptı- ğı göz önüne alınırsa, bu rakam sade- ce bir yıl ıçinde Rusya 'outgoing' pa- zannın yüzde 12 oranında büyüdüğü- nü gösteriyor. ANTALYA - Deniz, kum ve güneşle sektörde gelişen An- talya, şimdi de alternatif tu- rizm alanlannda öncülüğünü kanıtlamaya çalışıyor. Sağlık, spor, kültür. inanç. golf turiz- minin yanı sıra. pek çok otel özellikle kış sezonunu kong- re runzmiyle canlandırmayı hedefliyor. 45 bin kongre kol- tuk ve 93 bin yatak kapasite- sine sahip Antalya, bu rakam- larla, Istanbul'un da önünde. Ancak büyük kongre merkez- lerinin eksikliği, kente direkt uçuş seferlerinin olmaması, genış katıhmlı kongrelerin Antalya'da yapılmasını engel- liyor. Antalya'da geçen yıl çoğu tıp konusunda olmak üzere 50'ye yakın uluslararası kong- re düzenlendi. Turizmcilerin bu yıl hedefi ise çok daha bü- yük. 26 Mart'ta ihalesi yapı- lan, toplam 105 bin metreka- relik alana inşa edilen kong- re merkezinın tamamlanma- sıyla bırlikte kentteki geniş katıhmlı kongrelenn sayısı- nın da artması hedefleniyor. Turizmcilerin, "kongre vadi- si" adını verdiklen alan sek- tör için önemli bir adım ola- rak görülüyor. Turizmci Ahmet Barut. kongre vadisiyle ilgili olarak "Belli kapasitede salonunuz yoksa, büyük kongrelere aday bile olamıyorsunuz. Kongre merkezi bu açıdan doğru bir proje" dedi. Kongre merkezi tamamla- nıncaya kadar, geniş katıhm- lı toplantılan kaybetmek iste- meyen Belek bölgesindeki oteîler ise şimdilik ortak ha- reket etmeyı tercih ediyor. Ki- mi otel salonunu, kimi yeme içme, kimi de konakJama üni- telerini kongre tunzmi için kullandınyor. ENTERNET /MEHMET SUCU mehmet cumhuriyet.com.tr Arkadaşımız ÖzgenAcar'mgönderdiği bir e-posta 'yı sizinlepaylaşmak istiyoruz~ Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken, suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi de- ğilse, eskiden ingiltere'de bu işlerin na- sıl yapıldığını düşünün. 1500'lerde İngiltere'de işler şöyle ya- pılıyordu: insanların çoğu haziranda evleniyordu. Çünkü senelik banyoları- nı mayıs ayında yapıyorlar, haziranda hâlâ çok kötü kokmuyorlardı. Ama yi- ne de kokmaya başladıkları için gelin- ler vücutlarından çıkan kokuyu bastır- mak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu. Banyolar içi sıcak suyla dol- durulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu. Evin erkeği temiz suyla yıkan- ma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğulları ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son ola- rak dabebekleraynısudayıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirlı hale geliyor- du ki içinde gerçekten bir şeyleri kay- betmek mümkündü. ingilizcedeki, banyo suyuyla birtikte bebeği de atmayın? (Don't throvv the baby out with the bath water) deyimi buradan gelmektedir. Evlerin çatıları üst üste yığılmış ka- mıştan yapılıyor, kamışlann altındatah- ) Tarihi Gerçekler. tabulunmuyordu. Burası hayvanlann ısı- nabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hay- vanlar (fareler. böcekler) çatıda yaşı- yordu. Yağmur yağdığı zaman çatı kay- ganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. ingilizce'de- ki kedi-köpek yağıyor? (It's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmekte- dir. Yukandan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böcek- lerin ve buna benzer nesnelerin yatak- ların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direk- ler ve üstünde örtü bulunan ingiliz usu- lü yataklar buradan gelmektedir. Zemin topraktı. Sadece zenginlerin zemini topraktan başka bir şeyden ya- pılmıştı. Toprak kadar fakir (dirt poor) tabiri buradan çıkmıştır. Zenginlerin ahşaptan yapılmış ze- minleri vardı. Bunlar kışın ıslandığı za- man kayganlaşıyordu. Bunu önlemek için yere saman (thresh) seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki, ka- pı açılınca saman dışanya taşıyordu. Bu- na mani olamak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki, bunun adı thresh hold (saman tutan; Türkçesi eşik) idi. Yemek pişiıme işlemi her zaman ate- şin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan ye- mek ertesi gün tekrar ısrtılarak yenme- ye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. Be- zelye lapası sıcak, bezelye lapası so- ğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük (peas porridge hot, peas por- ridge cold, peas porridge in the pot ni- ne days old) tekerlemesinin menşei budur. Bazen domuz eti buluyorlar o za- man çok seviniyoriardı. Eve ziyaretçi ge- lirse domuz etlerini asarak onlara gös- teriş yapıyorlardı. Birisınin eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu et- ten küçük bir parça keserek misafirle- riyle oturup paylaşıyorlardı. Buna yağ • •• çiğnemek (chew the fat) adı veriliyor- du. Parası olanlar kalay-kurşun alaşı- mından yapıimış tabaklar alabiliyor- du. Asidi yüksek olan yiyecekler kur- şunu çözerek yemeğe karışmasına se- bep oluyor, böylece gıda zehirlenme- lerine ve ölüme yol açıyordu. Doma- tesler buna sık sık sebep olduğu için bundan sonraki yaklaşık 400 yıl boyun- ca domateslerin zehirli olduğu düşü- nülmüştür. Çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. Onun yerine tahta tabaklar kullanıyor- lardı. Çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapılıyordu. Ekmekler o ka- dar bayat ve sertti ki, uzun zaman kul- lanılabiliyordu. Bunlar hiçbir zaman yı- kanmadığı için içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklar- dan yemek yiyen insanların ağızların- da tabak ağzı (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu. Ekmek itibara göre bölüşülüyordu. Iş- çiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı. Bira ve viski içmek için kurşun kadeh- ler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaıziyette tu- tabiliyordu. Yoldan geçen insanlarbun- ların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyordu. Bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor, aile etra- fına topianıp yiyip-içerek uyanıp uyan- mayacağınabakıyordu. Bunauyanma nöbeti deniyordu. Ingiltere eski ve kü- çük bir yerdi, insanlar ölülerini göme- cek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için mezarlan kazıp tabutlan çıkanyor, kemikleri bir kemik evine götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyortardı. Tabut- lar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı. Buna çözüm olarak ce- setlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışanya taşıyarak bir çana bağladılar. Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna mezarlık nöbeti graveyard shift denir- di. Bazıları zil sayesinde kurtulur (saved by the bell) bazılan da ölü zilci (deat rin- ger) olurdu. Gerçekler bunlar. Kim demiş tarih sı- kıcıdır diye.. DUZYAZI ORHAN BİRGİT Kıbrıslı Günler Çok ilginç bir rastlantı olmalı. Irak krizi, Türkiye'de genel seçimlerin yapıldığı ve koalisyonu oluşturan par- tilerin parlamento dışı kaldığı günlerde patlak vermiş- ti. Yerel yönetim seçimleri ile CHP'nin içinden ve dı- şından hallaç pamuğu gibi atıldığı günümüzde ise, Kıbrıs sorunu geldi ve tüm ağıriığı ile gündeme otur- du. Medya. şimdi iki bunalımı at başı olarak götürüyor. Hatta, Kıbns'ı kurtarmaktan daha çok, CHP'nin bu- günkü yönetiminden nasıl kurtarılabileceğinin tasa- rımlan daha da ağır basıyor. CHP'yi Deniz Baykal'dan kurtarmak. Bu operas- yonu yaparken de, Cumhuriyetin yaştaşı olan parti- yi, "ikinci adam olarak bir süre daha perde gerisin- de çalışmaya razı olan Kemal Derviş'in nazik elleri- ne teslim etmek. Bülent Ecevrt. eski Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı'nı ABD'den çağırmakla yanlış yaptığını açık yürekle söylüyor. Cumhurbaşkanlığı, bir süreden be- ri görevi Derviş'i cilalamak olan gazetenin manşeti- ni yalanlayarak, "Köşk"ür\, kendisine DSP'yi kun- dakladıktan sonra, YTP'ye göz kırparak flört yapa- cağına CHP'ye geçmesini öğütlediği yönünde Ce- lal Doğan kaynakh iddianın doğru olmadığını bildi- riyor. Ama, bu ifşaat zinciri içinde yer alan önemli bir hal- ka, henüz ortaya çıkıp, "söylentiler doğrudur ya da yanlıştır" demek geregini duymadı. Yani, 3 Kasım 2002 seçimleri sırasında Silahlı Kuvvetler'in en üstü kademesinde bulunan birsaygın kişinin, Kemal Der- viş'e "Istikamet CHP olmalı" deyip demediği açığa çıkmadı. Oysa, benzer kimi iddialar Fikret Bila'nın son kitabında da yer aldığı için, bu tür söylentilerin gelecek kuşaklara doğru olarak taşınması gerekiyor. Acaba o sayın üst düzey asker de, dönemin Baş- bakanı kadar açık yürekli ve mert bir şekilde ortaya çıkarak "Ben de, üstelik hiç üstüme vazife olmayan bir konuda yanlış bir şey yapmışım" diyemez mi? Denktaş konuşmamalıymış! TBMM, bugün Annan Planı için yapacağı genel gö- rüşme ile bence Kurtuluş Savaşı dönemindeki Mec- lis kadar tarihi bir sorumluluk yüklenmiş olacak. Dün, Bursa'da konuşan Rauf Denktaş, Türkiye Büyük Mil- let Meclisi'nin bu birleşiminden önce, anavatandaki iktidarı bir kez daha uyararak, referanduma sunula- cak 9 bin sayfalık belgeyi halkın da politikacıların da bilmediğini söylüyor. Bu yüzden de halkoylamasının ertelenmesini ıstiyor. AKP iktadarının, Rum yönetimi ve Yunan hükümeti ile elbirliği yaparak 24 Nisan 2004 akşamı tarihe karışmasına olağanüstü çaba göster- diği KKTC'nin Cumhurbaşkanı, halka gerçeklerin söylenmesi gerektiğini vurguluyor. Denktaş, yüzyılımızda hukuk ve adaletin yerini ka- ba kuvvetin almış olmasından şikâyet ettiği konuş- masında, her gün yeni olaylann baş gösterdiği Irak'ta yalan yanlış, abartma bilgilerle başlatılan savaşın bi- tirilemeyişini anımsattı. Kendisine çağdaş değilsin diyenlere, halkının davasını savunduğunu, halkıyla bir- likte kurdukları devletin, şimdi alttan oyma oyunu ile karşı karşıya kaldığını vurguladı. Dün, üstün bilgilerinden olabildiğince herkesin ya- rarlanması için olmalı, sade Hürriyet'teki köşe yazar- lığı ile yetinilmeyen, kendisine Kanal 7 gibi, bugün- lerdeTRT2'nindeekranlarıaçılmışolanbirisi, KKTC Cumhurbaşkanı'nın propaganda yapamayacağını ileri sürüyordu. Denktaş'ın yaptığı, ülkesinin falanca partisinin iktidara gelmesi ya da oradan ayrılması mı, yoksa üstüne ant içtiği anayasanın, Cumhuriyet Mec- lisi'nde görüşülmeden sahte belgelerle değiştirile- rek Annan'a sunulmasına başkaldırmak mı? Denk- taş'ın yaptığı, dün Bursa Barosu'nda da söylediği gi- bi "Gözümüzü gerçeklere kapatarak, çok güzel ne- tice aldık dersek ve bu neticeye evet dememiz la- zım diyerek halkın karşısına çıkarsak, halka gerçek- lerisöylememiş oluruz"u, her fırsatta yinelemek mi? Denktaş doğru bildiklerini söylüyor ve hiç değilse tarihe karşı görev yapıyor. Ya Abdullah Gül? "Türkiye, ilelebet adada asker bulunduracak" der- ken, acaba tek ayak üstünde mi duruyor? Bush, Irak'a saldırmadan önce bu ülkede biyolo- jik silahlar olduğunu ısraria yinelerken, ne kadar ger- çekleri söylediyse, Annan Planı'nın KıbnsTürklerinin geleceğini güvence altında tuttuğu masalını ısraria tek- rar edenler de o kadar doğruları anlatıyorlar. Bush'un yalancılığını ABD, birkaç bin çocuğunu ölü- me göndererek ödemektedir. Ya bayrağı, devleti, toprağı ve en önemlisi, on beş yıl sonra uçtu uçtu de- rogasyon uçtu masalına dönüşecek, sözde güven- celerte üstündeki her türiü haklardan vazgeçmeye ha- zırlandığımız Kıbrıs? Kim, nerede, nasıl verecek Kıbns'ın hesabını? Bildiği gibi at oynatması için iş çevreleri ile med- yanın var gücü ile arka çıktığı AKP iktidan mı? On- larla aynı telden çalarak CHP'yi, Baykal'ın dediği gi- bi, majestenin muhalefeti düzeyine indirmekle görev- li olan malum yeni "umuf'mu? Ne zaman toparlana- cağı hakkında gözlerimizi üstüne çevirdiğimiz ulusal soldaki hareketsizlik mi? MGK'nin dünkü bildirisini, aman uluslararası tan- siyon daha da artmasın endişesi ile belirli bir düzey- de tutarak, asıl görüşlerimizi tarihe geçirtmek için önümüzdeki günlerde açıklayacağız haberini kulis- lere sızdıran anayasal güçler mi? Kıbns gidiyor dostlar. Yoksa bizim gibilere Orhan Veli'nin o, bugün için güncelleşen ''Bakakalınm giden geminin ardından I Serde erkeklik var, ağlayamam" dizelerini okumak mı düşecek? Unutulmasın ve hiç mi hiç ayıplanmasın. öyle za- manlar olur ki. erkekler de ağlar. Sebep olanlar utansın. Faks: 0212- 677 07 62 obirgit e-kolay.net Ankara Cumhuriyet Okurları Toptanıyor... Buraya kadar getirdim hayatımı Gençliğin hep denize yakın Kayalann üstünde Rüzgâria göğüs göğüse Boğuştuğu bu yere... Odisseus Elrtis 'Sen Gelmezsen Bir Eksiğiz ilkesinden yola çı- kan Ankaralı Cumhuriyet okurian (CUMOK) tanış- ma, kaynaşma ve dayanışma doğrultusunda top- lantılanna her Perşembe günü devam etmektedir. Yer • Toplumsal Araştırmalar Kultur ve Sanat İçin Vakıf Atatürk Bulvarı No: 127 Kat. 10 Kızılay/ANKARA Saat : 18.30 lletışım. Necıp YURDAKUL Tel 0 533 646 22 82
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear