14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
€«SAN 2004 SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturr« cumhuriyet.com.tr 15 Tiyatro Kedi'nin 'Yarım Bardak Su' adlı oyunu bugünden itibaren ay boyunca sahnelenecek Bir dönempanoramasıI» OYUN KASIM AYINDAN İTİBAREN DİZİ OLARAK TELEVÎZYONDA YAYIMLANACAK Bu proje hayalimizdi JM u oyunda bir dönem, bir dınya ve Türkiye panoroması ^ıdim. Bir çeşit portre çdışması. Tarihte Menderes 'e ycoıîan bütün eleştirilere şekatle yaklaşmaya çalıştım. B\ oyun Adnan Menderes ile A)han Aydan yerine başvekil iUphanistin bir dönem ilh'kisi olarak izlenirse daha sağlıkh olacağım dişünüyorum. TSENA ÇALİDİS Tİyatro Kedi'nin sahneledıği C»n Gürzap, Ayda Aksel, Çağrı Şensoy ve Hakan Altıner'ın rol al- dıjı 'Yarım Bardak Su' bugün sa- at21.00'de yeniden Profilo Alışve- riş Merkezı'nde sahnelenecek. Ta- rık Günersel'in yazdığı oyunu, Hakan Altıner yönetti. Adnan Menderes ve opera sanatçısı Ay- han Aydan arasındaki aşktan esın- lenilerek kurgulanan oyun sahne- lendiği günden itibaren büyük yan- kı uyandırdı. Günersel , bu proje- nin fikirbabası Hakan Altıner'e il- ham kaynağı olan Adnan Mende- res'in mahkeme sahnesının oldu- gunun altmı çiziyor. Tank Gü- nersel, oyununda her ne kadar 1950'lerden sözediliyorolsa- da aslında bugün ve gelecek üzerine ızleyiciyi düşündür- düğünü belirtiyor. - 'Yarım Bardak Su' konu itibariyle Türkiye ve dünya siyaseti açısından önemli bir dönemi ele alıyor. Bir dönem oyunu olarak nitelememiz mümkün mü? TARIK GÜNERSEL - Ke- smlikle evet. Bu projenın fikır babası Hakan Altıner'e il- ham kaynağı olan Adnan Menderes'in mahkeme sah- nesıdir. Benden iki kışilik bir oyun yazmamı ıstemişti. he- yecanlandım çünkü bir döne- mi ele almak için iyi bir fırsat- tı bu oyun. Mahremiyete olan saygımdan dolayı özel hayat konusunda soyutlama yolunu seçtim. Tanhe mal olmuş ba- zı unsurlar dışında, hayali ki- şiler ve hayali bir ılışkı ınşa et- mekistedim. 1950'den 1959'a kadar sahnede gerilimi sürdü- rebilmek için de dünya görü- şü farklı iki kişiyi seçtim. - O dönemin hangi özelli- ği sizin ilginizi çekti? GÜNERSEL - O dönemde iki önemli nokta var; biri Ad- Sahnelendığınden itibaren yankı uyandıran oyunun yönetmeni Hakan Altıner'le oyun üzerine konuştuk. - 'Siyasal Tarihin Yasak Aşklan* dizisinden söz edermisiniz? HAKAN ALTINER - Bu proje hayalimizdi. Tiyatroda hayal kurmak hem kolay hem imkânsız. Biz böyle bir şeyi bir üçleme veya bir dörtleme olarak tasarladık. Işin ucunu Antonius ve Keleopatra'dan mı başlatsak diye de düşündük. Onlannki en büyük yasak aşklardan biri olarak kabul ediliyor. Fakat biz başlangıç için Türkiye'yi seçtik. 15 yıl önce de bu tasan ile ilgilı Can Gürzap'la konuşmuşfum. Araya zaman girdi bazı şeyler de unutuldu tabiı. - Aldığımız duyumlara göre bu oyunu televizyon ekranlannda da kısa bir süre sonra göreceğiz? ALTINER - Bu proje birtakım insanlann cıddi şekilde ilgisini çekti. Bu çalışma riskli ve sorumluluk isteyen bir iş. Yapımcımızla birlikte konuştuktan sonra bir dızı toplantı yaptık ve asgan müşterekler üstüne konuştuk. Tank Günersel sinopsısleri yazıyor. Muhtemelen de kasım ayında televizyon ekranlannda yer alacak. nan Menderes'in idam edilmesi bir diğeri ise Ayhan Aydan ın mahke- mede aşkını açıklamak zorunda kalması. Menderes idam edilme- seydi bu oyun ortaya çıkamazdı. Ortada iki çarpıcı gerçek var biri aşk diğeri ölüm. Mahkemedeki ıti- raf mecburiyeti ve idam bence ah- laken ve ınsan hakları açısından ol- maması gereken iki şeydi. Bu oyu- nu yazarken Ayhan Aydan'ın ha- yatta olduğunu bilmiyordum, fakat ikısınin de manevi varlıklannı hep yanı başımda hissetim. Eleştirilere şevkatle yaklaştım Bu oyunda bir dönem, bir dünya ve Türkiye panoroması çizdim. Bir çeşıt portre çalışması. Tarihte Men- deres" e yapılan bütün eleştirilere şevkatle yaklaşmaya çalıştım. Oyun, 1950'lerden bahsediyor gibi gözükse de aslında bugünü ve geleceği düşünmemizi sağlıyor. Bu oyunda Adnan Menderes ile Ayhan Aydan'ı izlemek yerine başvekil ile piyanıstin bir dönem ilışkısi olarak izlenirse daha sağlıklı olacağım dü- şünüyorum. - Oyunun kurmaca olduğunu söylüyorsunuz o zaman neden bu kadar tepki gördü? GÜNERSEL - Hata ızleyenler- de. tlk akşam galaya Halit Kıvanç ve Menderes'in avukatlanndan Burhan Apaydın gelmişti. Bana en içten dilekleriyle teşekkür etmiş- lerdi. Basında onlann sözleri yer al- madı. Hüsamettin Cindoruk ile Nazlı lıcak'ın söyledikleri yazıldı. Cindoruk bu oyunda maddi hata- lar var dedi; halbukı kendisi yanılı- yor, Köy Enstıtüleri 1954'te kapa- tıldı. Gazeteciler, o dönemi yaşa- mış. Büyük Millet Meclisi'nin baş- kanlığını yapmış kurt bir siyasetçi- ye inanmayı tercih etmişler. İzleyıci her açıdan samimi- yetimizi görüyor. Duygu sö- mürüsü yapmadan konuyu bütün açıklığıyla yansıtmak ıstedım. Oyunun başında yazar, bu olayın tamamı ha- yalidır denmesine rağmen Hakkı Devrim köşesmde Menderes ile Ayhan Ay- dan'ı izlediğini yazmıştı. Bu da oyunu yeterince dikkatli izlemediğini göste- rıyor. - Menderes ve Aydan ai- lesinden tepkiler geldi mi? GÜNERSEL - Ayhan Hanım'la bir röportaj yapıl- dı ve kendisine bazı şeyler yanlış aksettirildiği için "bizinı ilişkimiz mahrem- di kim bilebilir" demiş. Iz- mir turnesinde onu oyunu- muza davet etmek isteriz. Ayhan Hanım hayran oldu- ğumuz ve saygı duyduğu- muz bir kadın. Aydın Men- deresle Yavuz Donat bir telefon görüşmesı yapmış, köşesınde yayımladı, o da bizim saygılı yaklaşımımızı sezmiş olmalı ki, saygılı bir şekilde konuya yaklaştı. (0 212 216 93 14-216 93 15) Tuba İnarın 1990 ve sonrası yapıtlannm yer aldığı sergisi 10 Nisan'a dek Kare Sanat Galerisi'nde görülebilir Heykel nesnesi olarak mermerKAYA ÖZSEZGtN Sanatçıyı, bıçim oluşturmaya yönelten temel İcışkırtıcı unsurlar arasında malzemenin öncül bir ye- ri bulunması, çalışma sürecinin getireceği sürprizleri en aza indi- nr. Buna bir anlamda "dilsel an- lamhlık" kavramını düşünsel içe- rikle örtüşrürme çabasını daha ile- ri düzeylere taşıyacak olan çalış- ma aşamalannın, sanatçı üzerinde yaratacağı sahiplenme güdüsü açı- sından bir güvence gözüyle de ba- kılabilir. Biçimlendirici eleman- lar. malzemenin sağlayacağı fark- lı seçenekler üzerinde öncelik ve sonralık esasına göre işlev üstlen- dikçe, sanat nesnesi de kimliksel- liğin gerektirdiği bir yöne ~ ~ doğru kanalize olur. ^ Malzemenin sertliği ya da yumuşakhğı, yontulabilir ol- ması ya da olmaması, dokusal özellikleri, zaman içinde ala- cağı biçimi belirler. Sanatçı- " ^ nın bu aşamada malzemeye müda- halesi, ancak ona giydireceği bir üslup özellıği bağlamındadır. Mal- zemeyle sanatçı arasında, zaman ilerledikçe kurulan dilsel anlam ile- tişimi, yapıtın gerçek formunu bul- masıyla, bu kez izleyici ve yapıt arasında söz konusu olacaktır. Sa- natçının, elindeki sanatsal gerece egemen olması anlamına gelir böy- le bir ıletişim; yapıtın kendisinden çıkarak bir "aura"ya dönüşür ve bu dönüşümle, sanat yapıtına ara- cılık yapan malzeme, doğal bir madde olmaktan çıkar ve o andan itibaren sanatçısının sahiplendiği bir "form"a kavuşmuş olur. Ama bir yere kadar gene de her şeyin, nesnenin doğası gereği ("ex natura rei") olduğu kuşku götür- mez. 199O'lı yıllarda daha çok bronz malzeme ile çahşan Tuba Inal'ın, son dönem çalışmalannda beyaz ve damarlı siyah mermen tercih etmesiyle kendıni açığa \wan ye- ni bir aşamaya girdiği gözlemlenı- yor. Daha öncekı bronz dökümlü heykel formlannda, yer yer metal kolajlar da kullanarak, birtakım yerel söylencelerden yola çıkıyor ve elindeki malzemenin kendisine sağlayacağı anlatımsal olanaklan, sonuna kadar değerlendiriyordu. Metalin ağır ve mesafe yaratıcı et- kisi, bu heykellerle simgesel ıçe- estetik seçkinlik çizgilerini giderek boyutlandınyor. 'Anlamlılılc' lllceslne açılım Mermer malzemenin heykel sa- natında geleneksel bir işlev i bulun- duğu bılinir. Işığı yansıtmakla kal- mayıp kendi içinde de transparan bir yoğunluk düzeyinde taşıyan bu esnek ve incehklerle örülü malze- me, zımparalanmış yüzeylerle ha- fifçe pürüzlü ara yüzeyleri, aynı heykel formunda örgütleyici bir ça- lışma disiplininin de kullanılma- sıyla, uyumsallık ve karşıtlık (kont- rastlık) ilışkisine farklı bir çözüm getirilmesine olanak vermektedir. "Tuba İnal'ın bu sergisinde yer alan heykelleri, bir bakıma neredeyse unuttuğumuz ve sönmeye yüz tuttuğu halde körüklemeyi ihmal ettiğimiz içsel devinime bir çağn niteliğindedir kanımca." rikli ayrıntı unsurlarının da yeT y- er devreye girmesiyle sıcak bir an- lam kazanıyor ve sanatçısına, renkli bir dünyanın kapılannı aç- mış oluyordu. Yapıtlarda tutku Bir bölümünü 19901ı yıllann ba- şında yaptığı ve yeni sergisine koy- duğu işlerinden de kolayca anlaşı- lacağı gibi, onu izleyen yıllarda yo- ğun bir çalışma temposuyla yönel- diği mermer heykelleri ıse yeni bir malzemeyle tanışmanın getırdiği tutku ve heyecan dalgasını bu işler çevresinde genışletiyor, bir çalış- madan ötekıne bağlanan teknik ve Ama genel eğilim, gene de ince uzun bedenli genç kadın fıgürleri- nin belirgin bir anlam doğrultusun- da ve yassı bir zemin üzerinde, yu- kandan aşağı konumlandınlmasın- dan kaynaklanan bir form oluştur- ma endişesme dayanıyor. Beyaz mermerin kadınsı ve dişıl ("femi- nen") bir anlamla örtüşen yapısal özelliğini göz ardı etmeksizin, bir anlamda "art nouveau" estetiğıne gönderme yapma fırsatı veriyor bu endişe. Özellikle 19. yüzyıl hey- keltıraşlan, mermerin bu dişil özel- liğini daha yakından keşfetmişler ve erotik genç kadın bedenlerinın bu özellikle doğrudan bağdaşan uyumlu yapısını. bu ölümsüz mal- zemenin içinde aramışlardı. Tuba tnal da böylece bu geleneği, kuşku- suz ilen derecede soyutlanmış bi- çım oluşumlanna ortam yaratacak dönüşümsel bir içerikle doldurmuş olmakla kalmıyor, günümüz sana- tı açısından mermer malzemenin ınce bir sanat işçiliğıyle donatılma- sı halinde, ilginç bir duyumsalcılı- ğın dışa\Tjrulabıleceği olasılığına da yeni bir örnek vermiş oluyor. înal'ın mermer heykellerinde gözlemlediğimız bir başka olgu, bu heykellerin düşey (vertikal) bir ha- reket düzenine göre tasanmlanmış olmalan ve daha önceki bronz hey- kellerinde dikkati çeken eğimli formlann aksine, bu kez düşsel ve ı imgesel bir uçuculuğu günde- me getirmeleridir. Bu düşsellik ("reverie"), formun da doğal sonucu ola- rak. heykellere dışardan bakan kişiyi, maddesel dünyanın öte- sine geçmeye davet etmekte ve ~ " nicedir unuttuğumuz ınsancıl bir yanımızı, bize yeniden anımsat- maktadır. Zihnimizde oluşturduğu- muz kımi kavramlan, nedensellik \e kavTamsalcılık bağlamında bi- linç yüzeyine çıkarmaya yönelik bu çaba. "anlamlıiık" ilkesine de ye- nı bir açılım getirme amacına yö- neliktir aynı zamanda. Tuba lnal'ın bu sergisinde yer alan heykelleri. bir bakıma nere- deyse unuttuğumuz ve sönmeye yüz tuttuğu halde körüklemeyi ih- mal ettiğimiz içsel devinime bir çağrı niteliğindedir kanımca. O ne- denle, bir de bu açıdan izlenmeli ve ıçerdiğı anlamsallık bir de bu yön- den ırdelenmelidir. (Tel: 0212 240 44 48-230 5891) Simpsonlar sessizliğe büründü • Kültür Servisi - ABD'nın en sevilen çizgi dizilerinden Simpsonlar'ın 'sesi' çıkmıyor. Homer, Marge ve Bart Simpson'ı seslendiren sanatçılann zam istemiyle iki bölümdür dublaja gitmedikleri açıklandı. Ailenin babası Homer'ı seslendiren Dan Castallaneta, annesi Marge'ı seslendiren Julie Kavner ve Bart'ı seslendiren Nancy CartvvTİght, bölüm başına toplam 360 bin dolar ya da 22 bölümlük bir sezon için 8 milyon dolar istiyorlar. Sanatçılar üç yıldır bölüm başına 125'er bin dolar (yaklaşık 164 milyar lira) alıyor. Ş. Avrîı Ölez Şiir Ödülü • Kültür Servisi - 'Ş. Avnı Ölez Şıır Ödülü'nün sahıpleri belli oldu. Ruşen Hakkı, Prof. Dr. Cengiz Ertem. Ahmet Özer, Mehmet Yaşar Bilen ve Burhan Günel'den oluşan seçici kurul, ödüle katılan 32 yapıtı değerlendirerek birincihği Özgen Seçkin'in 'Yaşadığımız Kimi Saatler' adlı dosyasına yerdı. Aynca Ihsan Topçu'ya 'Şiir Emeği Ödülü', Ali F. Bilir'e de •Seçici Kurul Özel Odülü' verildi. Ödüller, 12 Nisanda îzmir TÜYAP Kitap Fuan'nda düzenlenecek bir törenle sahiplerine verilecek. 'Truva' ilk önce Cannes'da • Kültür Servisi - 'Dövüş Kulübü'nün başarılı oyuncusu Brad Pitt ile 'Yüzüklerin Efendısi" üçlemesınde Elf okçu Legolas rolünde ızlediğimiz Orlando Bloomun başrolü paylaştığı 'Troy ' Truva' Cannes Film Festivali'nin ikinci günü, ABD sinemalannda gösterime girmeden bir gün önce özel bir gösterimle sinemaseverlere sunulacak. Wolfgang Peterson'ın yönettiği filmde aynca Peter OToole. Julie Christie, Brian Cox, Eric Bana ve Sean Bean gibi oyuncular yer alıyor. 'Sanat hırsm' Douglas • Kültür Ser\isi - Michael Douglas, New York Times Magazine'de yayımlanan bir makaleye dayanarak çekilecek filmde sanat hırsızı John Drewe'u canlandıracak. Douglas, 'Art Con' adlı filmde ünlü ressamların tablolannı taklit etmesi için bir ressamı işe alan dolandıncıyı oynayacak. 'From Hell and Dead Presıdents'ın ikinci yönetmeni Albert Hughes'un yönetmen koltuğuna oturacağı film, New York Times Magazine'deki bir makaleden esinlenilerek 'Başka Bir Gün Öl'ün yazarlan Neal Purvis ve Robert Wade tarafından kaleme alındı. Jean Reno Türkiye'ye gelîyor • Kültür Servisi - Ünlü Fransız oyuncu Jean Reno, film çekımi için Türkıye'ye geliyor. Jean-Chnstophe Grange'ın ülkemizde baskı ve hasılat rekorlan kıran 'Kurtlar tmparatorluğu' adlı romanınm beyazperdeye uyarlanmasında başrolü üstlenen Jean Reno, konunun geçtiği Nemrut Dağı ve Gaziantep'teki çekimlere katılacak. Reno, filmde Paris'teki Türk mafyasıyla mücadele eden bir Fransız polis şefini canlandıracak. Filmin yönetmenliğini Alain Berberyan'ın üstlenmesi beklenirken Luc Besson'un senaryolaştırdığı 'Kurtlar Imparatorluğu'nun büyük bir bölümü Paris'teki Türk Mahallesi'nde çekilecek. ^23 tösan' resim yarışması • Kültür Servisi - Mövenpick Hotel îstanbul, '23 Nisan' konulu bir resim yanşması düzenliyor. Dünyanın tek çocuk bayramı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 'nın önemini vurgulamak ve çocuklann bugün ile ilgili hissettiklerini ve düşüncelerini resmetmeleri amacıyla düzenlenen yanşmaya 5-11 yaş arasındaki tüm çocuklar katılabilecek. En az A4 boyutunda kâğıt ya da karton üzerine karakalem, pastel ya da suluboya ile yapılacak resimlerin 30 Nisan'a kadar Mövenpick Hotel tstanbul'a teslim edilmesi gerekıyor. (0 212 319 29 29) BUGUN • İŞ SANAT'ta 20.00'de 'Otoportreler' serisinde Erol Evgin konseri. (0 212 316 10 83) • BABYLON'da 21 30'da Sema-Efsane Hanımlar konseri. (0 212 292 73 68) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZt'nde 18.30'daProf. Dr. Rüçhan Arık ile 'Selçuklu görkeminin tanıkları: Saraylar ve Çiniler' başlıklı söyleşi. (0 212 252 35 00) • YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZİ SERMET ÇtFTER SALONU'nda 18.30'da 'Salı Toplanrüarr kapsamında İbrahim Yıldırım, Konur Ertop ve Orhan Koçak'ın '80 Yılda Devr-i Âlem - IV (1973- 83)'söyleşisi. (0 212 473 04 44) - *
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear