Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 16 NtSAN 2004 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MTJMTAZ SOYSAL
Seçenek Fukaralığı
HALKOYLAMAUVRINDAN olumsuz sonuç çı-
kar ve 1 Mayıs'ta Güney Kıbrıs tek başına Avru-
pa Birliği'ne girerse sanki dünyanın sonu gelecek-
miş gibi, felaket senaryoları yazan yazana. Tür-
kiye müzakere tarihi alamazmış, kuzeyde işgal-
ci durumuna düşermiş, adanın Türk halkı moral
çöküntüsüne uğrayıp dağılır, ya güneye ya Ingil-
tere'ye göçermiş.
Işbirlikçi medyada ballandınla ballandınla an-
latılan ve Dışişleri Bakanlığı'nın "aslı yok" de-
mekten kaçındığı bu senaryolar Genelkurmay
Başkanı'nı da etkilemiş olmalı ki, geçen günkü de-
mecinde o da böylesine hayırlı bir olumsuzluğa
katkı yapabilecek sözler söylemekten kaçındı.
Zaten, Rum tarafından ne denli ters havalar
eserse essin, "Bari biz 'evet' diyelim"cilerin ıs-
rarfa üzerinde durdukları bir nokta var: Kuzey us-
lu çocuk olarak 'evet' derse, Türkiye'nin AB yo-
lu açılır, KKTC tanınır ve ambargo kalkarmış. Tek
seçenek 'ever'miş.
Kimse, Batı dünyasındaki tek derdin, müzake-
re tarihi ya da Annan Planı, hangi yolla olursa ol-
sun, Kıbns'ı Türkiye'den koparmak olduğunu ve
bu gerçekleşrpedikçe, yine şu ya da bu yoldan,
çullanışların devam edeceğini görmek istemiyor.
Oysa, hınzırca rjfızırianmış bir Annan Planı'nın
çöküşü, Ankasa'jjtn Kıbns sorununa yeniden,
çok daha diri, karjarlı ve akılcı biçimde bakması
ve bazı noktaları klıvyetle vurgulaması için hayli
elverişli bir dönüfrı JiÇktası olabiiir.
Herşeyden önce, Kıbns'ın, hangi ad attında olur-
sa olsun, Türkiye'nrn de üye olmadığı bir kurulu-
şa girişindeki huktıksuzluk vurgulanmalı, Kıbrıs
Türklüğünün AB'ye Türkiye'yle birlikte girmesine
dayanmayan hiçbirçözümün başanlı olmayaca-
ğı belirtilmelidir.
Konu, kuzey Kıbrıs'taki elli küsur bin kişilik bir
çoğunlug'un ya da Meclis'teki tek parti üstünlü-
ğünün oytarıyla sonuca bağlanacak kadar basit
bir konu değildir. Bu noktada, ülkenin varlığını, say-
gınlığını, rejim dengelerini ve geleceğin kuşakla-
rını ilgilendiren böyle bir sorunda Batı dünyasına
karşı Ankara'nın bütün kurumlarmdan çok daha
kararlı ve tok bir ses yükselmelidir.
Daha önemlisi, seçeneksizlikten söz ederek in-
sanları kötü bir çözüme bile "evet" demeye zor-
lama çabalarına ve Plan'ın suya düşmesi duru-
munda yaratılabilecek bozgun havasına karşı,
şimdiden bir "Ankara Planı" üzerinde kafa yor-
mak, ufuksuzluk sıkıntısı çekenlere iç açıcı bir
gelecek sunmak gerekir.
Türkiye, avuç içi kadar biryeri "abad" etmek-
te ve bir avuç insanı mutlu kılmakta çaresiz
kalacak kadar olanaksız, beceriksiz ve yetenek-
siz midir? Tek çözüm, ister Güney Kıbns Cum-
huriyeti, ister Avrupa olsun, ille de birilerine ya-
manmak mıdır? Şimdi yaratılan durumun, olanak-
ları kötü kullanmaktan, yönetimdeki beceriksiz-
likten ve oynanan oyunları sezmekteki yetenek-
sizlikten kaynaklandığını görerek bu çeşit zayıf-
lıkları gidermek çok mu zordur?
Eğitimîmecesi...
Köy Enstitülerinde geliştirilen imece ruhu yaşasaydı, hortumcular.
hırsızlar. hayalci bankerler, ihracatçıiar. takıyyeci yöneticiler
türemez, türban sorunu kalmaz, imam hatip okullan öne çıkanlmaya
çalışılmaz, yokluklar, hastalıklar yeniden başgöstermez, Atatürk
de\Tİm ve ilkeleri bu denli hırpalanmaz, tehlikeye düşmezdi.
Mevlüt KAPLAIN Eğitimci. Yazar
'Benden sana,
senden bana
kutsal bir imecedir
vaşamak.'
Mehmet BAŞARAN
H
alkevleri ile
Köy Ensti-
tüleri kar-
deş kuru-
luştu. Ikisi
de Türk Dil Kurumu, Türk
Tarih Kurumu gibi laikti.
ülkemizin bayındır, halkı-
mızın uygar olması yolun-
da atılmış demokratik bir
eğirim atılımıydı. devrim-
ci, ilerici bir imece hare-
ketiydi.
Köy Enstitüleri edebi-
yat, sanat alanında 12 der-
gi yayımlamıştı. 29'u ka-
dın 8675 bin eğitmen.
1938'ıkadın 15943 öğret-
men, 1248 köy sağlıkme-
muru yetiştirmişti. Her
enstitü, öğrenci, öğretmen,
yönetici imecesiyle ken-
dileri için kanalizasyon
yapmış; su, elektrik getir-
mışti. 1500 dönüm sebze-
lik, 1200 dönüm bağlık.
lOOkm'yiaşkınyol, 723
bina, 455 bin parça ağaç işi.
19906 parça biçki dikiş işi,
8989 parça demır işi orta-
ya koymuş; binlerce dö-
nüm ham toprağı işlemiş,
bahçeye ağaç dikmiştir.
Binlerce an kovanı, da-
mızlık büyükbaş, küçük-
baş ve kümes hayvanı ye-
tiştırmiş; araba. at koşum
takımı, pulluk, ilaçlama
aracı geliştirmiştır.
Halkevleri de tıpkı Köy
Enstitüleri gibi 9 yılda 65
edebiyat-sanat dergisı ya-
yımlamış, 500 kitaplık kur-
muş, 9 bin konser, 23 bin
konferans vermiş, 7 bin
film, 12 bin temsil göste-
nsinde bulunmuş, yüzler-
ce sergi açmıştır.
KÜLTÜK • SANAT (O2I2|293 »9 71
ilanianmı İçin:
(M/1JW3«7I
fwrofritton@pwareUom.com.tr
pcroreMaffl@wperwifaK.auT>
www.fwroreWom.com.tr
^^^^^^^^
JSKLCt*^ KMEOCLE
MKMU AWJJE 'X ~0
fOBPO H
a
3
*
- * : •
2*' «2
K ! C
a ' i
T S »
W B M- 4
jıj; art«»
••i i IS- 1 <
* 1 >2İ
K •» 3J!
•! "IS'iOı
•* •SJC-1-JI
tZt
e
frîi IS
H6.3C. <SJ! 21 X
M7J»-'9 »•fı ı«
• :boous
nnrminn'ıı^"
!UBAPB>*<
a»ıe>Mi>>raıuıı
2*" t
2-4»
2*1 ^
2 R »
2SJ1
2-1»
r ! M
2-2 JS
S33-C
^ *
ffii
n «»•<
K '2JE-U
M tiJO-M
K 11 1S--3
nci'^medıa
M
is-tsjHT*rpı
1HUME4!
JJC-IMS>T'1»'22JK
JC.ı*,»ı»JO-î-,»
K tlOH«vî*-1*X-«»*B 15
M 'i M-'*
§• 'İOC-ı*
7
'LS'I
- (UB-- XMt«-.*»*1X
15-lSJO-^fltîi »
' « » , •- £
UJUHMBtt
MMMrpnT n i T m
MMHNBSOLAms
TlMTirt <CV^P-£ı
U M M »LtAE-
BAVAHA
222 -113
™"Z
'«««
^*™
!-4«n
«• •y
293 UK
^ r a
JO-4 0
' * " ' • "
-•JC-2B4
'•»J0-1Ü
'«» T
'3W-1«
'1 5S-11 3
S-ffJO-tf-HTJD
-1B»21J
"î03o"a
*
c-ii»-a;j
a- (»-IB.1
n »ıı»-»j»-it3e-? cc
Her ikı eğitim kurulu-
şunda da her şey asla pa-
ra demek değil, her ikisin-
de de olanak ve fırsat eşit-
liği, ulusal, evrensel özel-
likler önceliğı alırdı.
Köy Enstitüleri ilk üç
yıllık çalışma dizgelerini
(sistemlerini) öğretmen-
ler kurulu karanyla kendi-
leri yaptı, kendileri uygu-
ladı.
Karadeniz Beşıkdü-
zü'nde. Arifıye Sapanca'da
balıkçılık, Cılav^jz'da hay-
vancılık, Malatya'da kayı-
sıcılık ve bahçeciliğe da-
yanarak ülkenin yedi coğ-
rafya bölgesinde kurulan
21 Köy Enstitüsüne 40 bin
köyden onlarca kızlı er-
kekli köy çocugu geldı.
Her öğrenci beraberinde
köyünde yaşadığı orta-
oyunlannı, masallannı, bil-
mecelerini, türkülerini,
folklorunu getirdi. Ana-
dolu kültürü ve gençliği
her enstitüde bir mozaik
harmanına döndü. Biri di-
ğerini etkiledı, ortaya Türk
eğitim tarihmde eşi olma-
yan, kendine özgü bir ay-
ncalığı bulunan bir imece
ruhu çıktı. Tonguç'lu. Yii-
cel'li yıllarda Anadolu ha-
ritası bir baştan bir başa
tıpkı bir şantiyeye döndü.
Her ikı lcuruluşta da hem
yerel hem genel anlamda
bilen bilmeyene yardım-
da bulundu, rehberlık et-
ti. Herzaman kişilerin do-
ğuştan getirdikleri beden-
sel, ruhsal, zıhinsel yete-
nekleri önceliği aldı. Iş bö-
lümlen demokratik kural-
lara uyularak ışletıldi. Cu-
martesi eğlenceleri, tem-
sil, eleştiri toplantılan ış-
birliğine dayanan öğren-
me yönteminin söylenme-
yen adı imece oldu.
Işliklerde, dersliklerde,
me\ye, sebze, tahıl ve hay-
van üretiminde sadece öz-
veri ve yüksek sorumlu-
luk bilinci görüldü. Ken-
dileri üretti, kendileri tüket-
ti. Çakır dikeninden baş-
ka herhangi bir bitkinin
yerişmedigi bozkırlar yok-
sa nasıl yeşile bürünür, na-
sıl \erimlı toprağa çe\Tİ-
lebilirdi...
Birkaç yer dışında her
enstitü kısa sürede suyu-
nu, elektriğiru, yolunu ken-
di gücüyle sağladı.
Işin ucunda para olsay-
dı, çok sayıda çok amaç-
lı derslik, ambar, depo,
öğretmen evi, yönetim bi-
nası, ağıl, kümes, ahır ya-
pılabilir miydi?
Köy Öğretmen Okulla-
n, Eğitmen Kurslan, Köy
Enstitüleri derken okulsuz
olan 35 bin köy karabilir-
sizliğe (cehalete) karşı
amansız bir imeceye nasıl
girebilirdi...
Bucak müdürleri, jan-
darma komutanlan, muh-
tarlar, kaymakamlar, vali-
ler ve belediye başkanla-
n, okul, öğretmen evi, sağ-
lık memuru evi, okul uy-
gulama bahçesi yapımla-
nnda ayn ayn görev üst-
lendiler. Köylüleratı, ökü-
zü, kağnısı, arabası ve be-
deniyle taş, kum, çimento,
kereste taşıdı, kerpiç kes-
ti, duvar ördü. Kapı, pen-
cere taktı, sı\a, badana,
Öğrencilerin ders çalışma-
sı için sıra yaptı.
1935'te 2.518.000 olan
okur yazar sayısı. 195O'ye
geldiğinde Köy Enstitüle-
rinin imece atıhmıyla
5.859.000'eyükseldi.
Köy Enstitüleri, yeni ku-
rulmakta olan öbür Köy
Enstitülerine ürettikleri
ürün ve gönderdikleri ekip
imecesiyle birbırlerine yar-
dımda bulundular.
Egeli Doğu Anadolu'ya,
Akdenizli Karadenız'e
kendi kültürünü taşıdı. Bir
eğitim imecesi onJara, yüz-
lere, binlere ulaştı. Kitap-
Iıklarayn bir imeceyle des-
teklendi.
Türk Tarih Kuru-
nnf nun, Türk Dil Kuru-
mu'nun. tüm bakantakla-
nn yajımıyla, çeviri biiro-
sunun dünvadan seçme
klasikleriyle zenginleşti.
Halkevleri ve Köy Ensti-
tüleri köycülük koluyla,
kültür, sanat, edebiyat der-
gfleriylesarmaş dobş okhı.
Susayan yürekler bvıl-
cım aldı, güç buldu. Bi-
linmeyen nice yetenekler
mısır patlağı gibi ortaya
çıktı. Tiyatroda, müzikte,
nakışta, dikişte, horonda,
halayda, zeybekte, duvar-
cıiıkta, marangozlukta. de-
mircilikte, şiirde, öyküde,
romanda en önde göründü-
ler. Dedeleri, babalan ça-
vuş, onbaşı olmazken on-
lar subay, öğretmen, yö-
netici, müfetriş, profesör,
genel müdür, milletvekili,
hatta bakan oldular.
Gücünü sınıfında (kü-
mesinde) kanıtlayanlar
okul, sınıfduvar gazete ve
dergilerinde göründüler.
Kendisini daha da gelişti-
renler, gün ışığına günay-
dın dediler. Halkevlerinin
hemen her il ve ilçesinde
yayımladığı sanat, edebi-
yat dergilerinde yazdılar.
Her bir yetenek köyün,
kö\ lünün avrı bir kültür,
sanat yönünü ortaya koy-
du. Yiırtiçinde ve vurtdışın-
da şiirde, öyküde, roman-
da ve sinemada üne kavuş-
tular.
Köy çocuklan kendine
özgü dolabı, karyolayı, ya-
tağı, sandalyeyi, kaşığı, ça-
talı. tabağı orada gördü.
Öğretmeninden, genel mü-
düründen, bakanından öv-
gü dolu özel mektuplar al-
dılar. Cumhurbaşkanı aya-
ğına geldi, kimlik kişilik
kazandırdı. Yüzlerce iş-
lik, derslik, mutfak, ye-
mekhane, revir, fızik, kim-
ya laboratuvan etkinliğe
kavuştu. tş içinde çalışarak
öğrenme ezberin yerini al-
dı. Anadolu'nun binlerce
yıllık küJtür birikimini pay-
laşarak kısa sürede ülke
geneline yayıldı.
Öğrenciler, kitabı, oku-
mayı, özetlemeyi, eleştir-
meyı, nöbetleşe görev al-
mayı, sorumluluk bilinci
kazanmayı, paylaşmayı öğ-
rendi. Kitabı ekmekJe eş-
değerde rurru, aynı torba-
da taşıdı. Bir öğrenci ola-
rak arkadaşlannı temsil et-
ri. Öğretmen kuruluna, di-
siplin kuruluna seçildi.
Enstitünün yönetimine ka-
tıldı. Öğretmen gittiği köy-
lerde bayrağımızı dalga-
landırdı, tstiklal Marşı'nı
öğretti, bağımsızlık bilin-
cını aşıladı.
Bir yandan ögrencilere
abece'yi, (alfabeyi) öğre-
tirken öte yandan halka
ancılık, sığırcılık, modern
tanmcılık, ipekböcekçili-
ği bilgisi ve bilinci kazan-
dırdı. tlacın, gübrenin ya-
rarlannı deneyerek anlat-
tı, gösterdi. Atatürk'ü,
büstlerle, anıtlarla ve ruhu
ile tanıttı.
Ö^ür bire>i, sorgula>>
CL merakh. araşurnıacılı-
ğı geliştiren, kamçüayan,
kuDuğıı reddeden, üretme-
yi amaçlayan birer köylü
önderi oldular.
Köy yaşamının yanın-
da uygar kentlerde görev
yapmayı öğrendiler. Ko-
operatifler kurdular, ev
bark edindiler. Çocuklan-
m okurtular. Öğretmen,
doktor, mühendis, bilim
adamı yetiştırdi, ülke, ulus
hizmetine sundular.
Hiçbir Köy Enstitülü as-
la evsizliğe, işsizliğe, eko-
nomik çöküntüye düşme-
di. Ürerici dinamizminden
kutsal imece ruhu hızmdan
hiçbir şey kaybetmedi.
Eğer Halkevleri, Köy
Enstitüleri, köy yatılı böl-
ge okullan o günkü işlev-
lerini bugüne dek sürdür-
seydi, yaşanmakta olan ka-
duı-erkek eşitsizliği, köy-
şehiraynmcılığı, okumaz-
lık-yazmazlık sorunu hâ-
lâ gündemde olmazdı. Öte
yandan sekiz yıllık kesin-
tisiz eğitim nedeniyle köy-
ler göçe uğramaz. okullar
kapanmaz, taşımalı eğiti-
me geçihnez, köy kızlan-
nın okumasına engel ko-
nuhnaz, köyler imamlann
güdümüne terk edilmez,
kentler gecekondulaşmaz.
azgelişmişlik yazgı olmak-
tan çıkar, kamu malları
özelleştirme adıyla peşkeş
çekilmez, küreselleşme
adına ulusal değerler yoz-
laştınhnazdı.
Köy Enstitülerinde ge-
liştirilen imece ruhu yaşa-
saydı, hortumcular, hırsız-
lar, hayalci bankerler, ih-
racatçıiar takıyyeci yöne-
ticiler türemez, türban so-
runu kalmaz, imam hatip
okullan öne çıkanlmaya
çalışılmaz, yokluklar, has-
talıklar yeniden başgös-
termez, Atatürk devrim ve
ilkeleri bu denli hırpalan-
maz, tehlikeye düşmezdi.
Köy Enstitüleri yaşasay-
dı, Öğretim Birliği'ne bağ-
lı kalınır, her okulda kar-
ma eğitim yapılır, devlet
denetimi. çağdaş bilim ve
eğitim anlayışı içinde sü-
rer, öğretmen yetiştiren ku-
rumlar kapanmaz, öğret-
menlik herkesin yapabile-
ceği bir meslek haline ge-
tirilmez, dilimiz yozlaş-
maz, büyük kentlerin so-
kaklannda binlerce yaban-
cı dükkân ve ürün adma
rastlanmazdı. Öğretmen
erozyona uğramaz,
TÖS'ün hızı asla kesil-
mezdi.
Ulusal oyunlanmız, halk
rürkülerimiz ölmez, ınsan
sevgisi, kardeşlik, yardım-
laşma imecesi körehnez,
yerli malı küçümsenmez,
eğitimde, kültürde üreti-
me dönük yenı ufuklar açı-
lır, bu denli borç batağına
düşmez IMF'ye el açmaz-
dık.
Köy Enstitüleri ve Hal-
kevleri yaşasaydı, bugün
devlet okullan saüşa çıka-
nlmaz, parah özel ve iari-
kat okullan çığ gibi çoğal-
maz, rnolla, köklik eğhimi
gebnez, üretimedönükka-
üiuncı imece eğitimi sürer
giderdL
Kitaplar öcü olmaktan
çıkar, yakılmaz. kitaphk-
lar yıkılmaz, nüfus artışı-
na göre okur sayısı artar,
bireyler çıkarcı yetişmez,
toplumcu, paylaşımcı olur-
du. Sağhk memurluğu pro-
jesi ülke geneline yayılır,
Anadolu köylüsü hurafe-
den kurtulur, bilimsel ge-
lişmeler hızlanır, bu dün-
yanın yalan olduğuna kim-
se inanmazdı.
Irak Faciasına Amerika'dan Bakış
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
B
ir süredir Amerika'dayım.
Doğrusu dünya olaylan-
nı izleyebilmek için Tür-
kiye'de olmak her şeye rağmen
Amerika'da bulunmaktan çok da-
ha avantajh. Gazetelerden söz et-
meyeceğim. Onlar büyük çapta
sermaye egemenliğindeki küre-
selleşme araçlan haline gelmiş-
tir. Burada sözünü etmek istedi-
ğim kirli Irak savaşını destekle-
yen ne kadar çok köşe yazanmız
vardı. Yine çok eleştirdiğimiz
TV kanallanmızda Amerika'ya
kıyasla çok daha doyurucu, çok
yönlü haberlere ulaşabiliyoruz.
Ekranlarda çeşitli açık oturum-
lan; Ceviz Kabuğu, Siyaset Mey-
danı, Objektif Haber. A Takımı.
Arena ve benzeri programlan ız-
leyebiliyoruz. Ekodiyalog ve Ba-
sın Odası'nın yanı sıra ekono-
miye iç ve dış politikaya çok baş-
ka açılardan yaklaşan tartışma-
lara tanık olabiliyoruz.
Amerika'da yüzlerce kanal var.
Ama şöyle bu ülkenin ve dünya-
nın sorunlannın enine boyuna
doyurucu bir şekilde tartışıldığı
programlara rastlamıyorsunuz.
Son günlerde Irak'ta çok cid-
di, çok vahim olaylar var. Büyük
facialar yaşanıyor orada. Buolay-
lan nasıl duyurduklannı. nasıl
yorumladıklannı fena halde me-
rak ediyorum. Benim Amerika'da
bulunduğum yere konuşlanmış
olan donanmadan 12 denizcinin
öldürüldüğü haberi ulaştı bura-
ya. Son birkaç gün içinde Irak'ta-
ki Amerika ordusundan 35 kişi
kaybedildi.
Onlann anne babalan görünü-
yor ekranlarda. Burada duyarlı in-
sanlarca çok rutulan, reytingi çok
yüksek, Türkiye'de "Benim Ci-
ciSilahım" adı ile gösterilen çar-
pıcı filmin yararıcısı Mkhad Mo-
ore'u programında konuşturan
siyah denli kadm Oprah, bu ai-
leleri, Irak'tan dönen subaylarla
birlikte ekrana çıkardı.
Doğaldır ki programı izleyen-
lerle birlikte büyük bir acı yaşa-
nıyordu orada. Genç oğuüannı yi-
tiren ana babalann drammı pay-
laşmamak mümkün mü?
Ama işte ne orada ne de başka
haber programlannda haksız bir
işgal sonucu öldürülen binlerce,
on binlerce Iraklı için yas tutan
yoktu. Camide dua ederken bom-
balanarak öldürülen günahsız in-
sanlardan bahis yoktu. Çünkü
Amerikan ordusunun orada ne
işi var?
Onlar düşman idiler. Hangi ev-
rensel değerlere ve hukuka daya-
narak koca bir ülke işgal edil-
miştir. Orada yaşanan bu büyük
facianın, bu büyük trajedinin so-
tumlusu kimdir? Kaybedilen yüz-
lerce Amerikalmm yanı sıra öl-
dürülen büılerce, on binlerce Irak-
lınm vebali kime ait? Bunlan tar-
tışan yok.
Bush'un desteğinin son gün-
lerde yüzde 38'e düştüğü bildi-
riliyor. Ama Irak'ta daha agresıf,
daha şiddetli davTanmalıyız di-
yenler yüzde 57. Onlar zorbaiık-
la, silahla, saldın ile bir ülkeye
özgürlük ve demokrasi götürme
palavTasmın destekçisi saf Ame-
rikan vatandaşlan. Beysbol, Ame-
rikan futbolu, îngiliz futbolu,
rugby, basketbol izleyerek adam
gibi şu dünyada olup bitenleri
öğrenmeden saflıklannı sürdü-
recekler.
Önümüzdeki seçimde Bush'a
rakip olarak ortaya çıkan De-
mokrat Parti adayı Kerry de bu-
günkü yönetimi eleştirirken yö-
netimin Irak'a devri için keyfi
bir tarih seçilmiştir diyebiliyor.
Irak'ta ne işimiz var, bu hak-
sız ve dayanaksız bir işgaldir di-
yemiyor. En keskin eleştiri Tedd
Kennedy'den geliyor. Irak'ı Vı-
etnam'a benzetiyor.
Sanınm eleştirisi neden ezip
geçemiyoruz diyedir, yoksa Irak'a
saldırmamız yanhştı diye değil.
Bugünlerde Bush'un sağ kolu
Condoleezza Rice sorgulanıyor,
9 11 komisyonu tarafından Irak
savaşı Amerikan yönetiminin
yazdığı kara bir sayfa olarak ta-
rihe geçecektir.
PENCERE
Müslümanın Aklı
BaşnaGehneyecekmi?..
istanbul'da onca para, zaman emek harcayarak
uluslararası birtoplantı gerçekleştirildi...
Konu:
"Islam, demokrasiyle bağdaşır mı,.
Bağdaşmaz mı?.."
•
Birisi çıkıp demeliydi ki:
- Islam, kimi kurallan göz önüne alındığında de-
mokrasiyle bağdaşamaz!..
- Neden?..
- Kuran aynı zamanda birhukuk kitabıdır; kadm
ve kölelik üzerine koyduğu kurallar çağımızla, in-
san haklarıyla bağdaşmıyor!..
Bilmem ki toplantıda bu gerçegi dile getirecek
bir babayiğit çıktı mı?..
•
Ne Hıristiyanlık demokrasiyle bağdaşır, ne Mu-
sevilik, ne de Islam...
Peki çare?..
Çare laikliktir!..
Din inancını kişi vicdanına emanet edip, mede-
ni hukuku, laik yasaları, insan haklarını hayata ge-
çirmeyen ülkede demokrasi olmaz...
Peki, "Islam demokrasiyle bağdaşır mı?" diye
hop oturup hop kalkan bunca kişi, kendilerine şu
soruyu aynı toplantıda yöneltseler fena mı olurdu:
- Hıristiyanlık demokrasiyle bağdaşır mı?..
Bağdaşsaydı, tarihte 'Reform-Rönesans-Aydın-
lanma' dönemleriyle bunca çatışma, iç ve dış sa-
vaşlar, ihtilaller, bunca kan ve revan, bunca acı ya-
şanır mıydı?..
•
Bizim Şark kurnazlığının bini bir para, üç kuruş
otuz para...
Eğer bu tür toplantılarda Islamın demokrasiyle
bağdaştığı' sonucu alınırsa, birisi de çıkıp hemen
fetva verecek:
- Tamam, öyleyse ılımlı Islam devletini Anado-
lu'da kuralım!..
Bu tür hayaller, düzenler, tasanmlar, siyasetler da-
ha uzun süre gündemde kalacak.. mı?..
Aklı başında bir çocuğun bile güleceği kurnaz-
lıkları bilimsel toplantı kılıfına geçirip bunca paray-
latezgâhlamak siyaseti adiyedendir.
Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer cum-
huriyet bilincini son konuşmasında vurguladı:
"- Ilımlı Islam modeli, Islam dinini kabul eden di-
ğer ülkeler için ilerleme sayılsa da Türkiye yönün-
den büyük birgehye gidiş, açıkçası 'irticai' birmo-
deldir" diyerek gerçeğin altını anayasal zorunluğun
kırmızı kalemiyle çizdi.
•
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İstanbul'da yapılan
"Islam Ülkeleri Demokrasi Kongresi"n\ açarken
Müslümanlann bugünkü zavallılığını herkesin çok
iyi bildiği biçimde dile getirdi:
Müslüman coğrafyası 1.5 milyar nüfusla mağ-
ripten maşnka dek dünya hahtasına yayılıyor..
Bu coğrafyanın toprak altı servetleri (petrol ve
doğalgazj dünyanın en zengin haritasını oluşturu-
yor..
Üstünde yaşayan Müslümanlarise dünyanın en
yoksul toplumları sayılıyor.
Durum bu!..
21 'inci yüzyılın bu vaktinde, Türkiye'de, türban
takmayı devlet protokolünde bile demokrasi da-
vası sayan bir iktidann karşısında söylenecek söz
nedir?..
Yazıklar olsun!..
Müslümanın aklı başına ne zaman gelecek?..
Yoksa hiç gelmeyecek mi?..
CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ
NİSAN AYIETKİNÜKLBU
Cumartesi Söyleşileri
"ABD Empepyalizmi ve
Büyük Ortadoğu Projesi"
Ali SİRMEIM
(IT.Msan 2004 Cumartesi Saat: 15.00)
Yer: Cumhuriyet Kitap Kulübü (Fransız Koosoloslup'nun yanı)
İstiklal Cad. Zambak Sok. \o: 4 D: 1-2
Beyoğlu/İstanbul' Tel: 0212 252 38 81 - 82
Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir.
Ccretsiz ve herkese açıktır.
Kafeteryamız pazar dahıl her gün saat: 10.00 - 21.00 arası açıktır.
CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ
NİSAN AYI ETKİNÜKLERİ
"Köy Enstitülepini
Anma Toplantısı"
Sami KARAÖREIM
Saydam Bösterisi: Karabey AYDOĞAN
Dinleti: Feride flTlCI
(18 Nisan 2004 Pazar Saat: 18.00)
Yer: Cumhuriyet kitap Kulübü (Fransız Konsolosluğu'nun yanı)
İstiklai Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2
Beyoğlu/İstanbul/ Tel: 0212 252 38 81 - 82
Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir.
Ücretsiz ve herkese açıktır.
kafeteryamız pazar dahıl her gün saar 10.00 - 21.00 arası açıktır.