25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 NtSAN 2004 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MTJMTAZ SOYSAL Seçenek Fukaralığı HALKOYLAMAUVRINDAN olumsuz sonuç çı- kar ve 1 Mayıs'ta Güney Kıbrıs tek başına Avru- pa Birliği'ne girerse sanki dünyanın sonu gelecek- miş gibi, felaket senaryoları yazan yazana. Tür- kiye müzakere tarihi alamazmış, kuzeyde işgal- ci durumuna düşermiş, adanın Türk halkı moral çöküntüsüne uğrayıp dağılır, ya güneye ya Ingil- tere'ye göçermiş. Işbirlikçi medyada ballandınla ballandınla an- latılan ve Dışişleri Bakanlığı'nın "aslı yok" de- mekten kaçındığı bu senaryolar Genelkurmay Başkanı'nı da etkilemiş olmalı ki, geçen günkü de- mecinde o da böylesine hayırlı bir olumsuzluğa katkı yapabilecek sözler söylemekten kaçındı. Zaten, Rum tarafından ne denli ters havalar eserse essin, "Bari biz 'evet' diyelim"cilerin ıs- rarfa üzerinde durdukları bir nokta var: Kuzey us- lu çocuk olarak 'evet' derse, Türkiye'nin AB yo- lu açılır, KKTC tanınır ve ambargo kalkarmış. Tek seçenek 'ever'miş. Kimse, Batı dünyasındaki tek derdin, müzake- re tarihi ya da Annan Planı, hangi yolla olursa ol- sun, Kıbns'ı Türkiye'den koparmak olduğunu ve bu gerçekleşrpedikçe, yine şu ya da bu yoldan, çullanışların devam edeceğini görmek istemiyor. Oysa, hınzırca rjfızırianmış bir Annan Planı'nın çöküşü, Ankasa'jjtn Kıbns sorununa yeniden, çok daha diri, karjarlı ve akılcı biçimde bakması ve bazı noktaları klıvyetle vurgulaması için hayli elverişli bir dönüfrı JiÇktası olabiiir. Herşeyden önce, Kıbns'ın, hangi ad attında olur- sa olsun, Türkiye'nrn de üye olmadığı bir kurulu- şa girişindeki huktıksuzluk vurgulanmalı, Kıbrıs Türklüğünün AB'ye Türkiye'yle birlikte girmesine dayanmayan hiçbirçözümün başanlı olmayaca- ğı belirtilmelidir. Konu, kuzey Kıbrıs'taki elli küsur bin kişilik bir çoğunlug'un ya da Meclis'teki tek parti üstünlü- ğünün oytarıyla sonuca bağlanacak kadar basit bir konu değildir. Bu noktada, ülkenin varlığını, say- gınlığını, rejim dengelerini ve geleceğin kuşakla- rını ilgilendiren böyle bir sorunda Batı dünyasına karşı Ankara'nın bütün kurumlarmdan çok daha kararlı ve tok bir ses yükselmelidir. Daha önemlisi, seçeneksizlikten söz ederek in- sanları kötü bir çözüme bile "evet" demeye zor- lama çabalarına ve Plan'ın suya düşmesi duru- munda yaratılabilecek bozgun havasına karşı, şimdiden bir "Ankara Planı" üzerinde kafa yor- mak, ufuksuzluk sıkıntısı çekenlere iç açıcı bir gelecek sunmak gerekir. Türkiye, avuç içi kadar biryeri "abad" etmek- te ve bir avuç insanı mutlu kılmakta çaresiz kalacak kadar olanaksız, beceriksiz ve yetenek- siz midir? Tek çözüm, ister Güney Kıbns Cum- huriyeti, ister Avrupa olsun, ille de birilerine ya- manmak mıdır? Şimdi yaratılan durumun, olanak- ları kötü kullanmaktan, yönetimdeki beceriksiz- likten ve oynanan oyunları sezmekteki yetenek- sizlikten kaynaklandığını görerek bu çeşit zayıf- lıkları gidermek çok mu zordur? Eğitimîmecesi... Köy Enstitülerinde geliştirilen imece ruhu yaşasaydı, hortumcular. hırsızlar. hayalci bankerler, ihracatçıiar. takıyyeci yöneticiler türemez, türban sorunu kalmaz, imam hatip okullan öne çıkanlmaya çalışılmaz, yokluklar, hastalıklar yeniden başgöstermez, Atatürk de\Tİm ve ilkeleri bu denli hırpalanmaz, tehlikeye düşmezdi. Mevlüt KAPLAIN Eğitimci. Yazar 'Benden sana, senden bana kutsal bir imecedir vaşamak.' Mehmet BAŞARAN H alkevleri ile Köy Ensti- tüleri kar- deş kuru- luştu. Ikisi de Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi laikti. ülkemizin bayındır, halkı- mızın uygar olması yolun- da atılmış demokratik bir eğirim atılımıydı. devrim- ci, ilerici bir imece hare- ketiydi. Köy Enstitüleri edebi- yat, sanat alanında 12 der- gi yayımlamıştı. 29'u ka- dın 8675 bin eğitmen. 1938'ıkadın 15943 öğret- men, 1248 köy sağlıkme- muru yetiştirmişti. Her enstitü, öğrenci, öğretmen, yönetici imecesiyle ken- dileri için kanalizasyon yapmış; su, elektrik getir- mışti. 1500 dönüm sebze- lik, 1200 dönüm bağlık. lOOkm'yiaşkınyol, 723 bina, 455 bin parça ağaç işi. 19906 parça biçki dikiş işi, 8989 parça demır işi orta- ya koymuş; binlerce dö- nüm ham toprağı işlemiş, bahçeye ağaç dikmiştir. Binlerce an kovanı, da- mızlık büyükbaş, küçük- baş ve kümes hayvanı ye- tiştırmiş; araba. at koşum takımı, pulluk, ilaçlama aracı geliştirmiştır. Halkevleri de tıpkı Köy Enstitüleri gibi 9 yılda 65 edebiyat-sanat dergisı ya- yımlamış, 500 kitaplık kur- muş, 9 bin konser, 23 bin konferans vermiş, 7 bin film, 12 bin temsil göste- nsinde bulunmuş, yüzler- ce sergi açmıştır. KÜLTÜK • SANAT (O2I2|293 »9 71 ilanianmı İçin: (M/1JW3«7I fwrofritton@pwareUom.com.tr pcroreMaffl@wperwifaK.auT> www.fwroreWom.com.tr ^^^^^^^^ JSKLCt*^ KMEOCLE MKMU AWJJE 'X ~0 fOBPO H a 3 * - * : • 2*' «2 K ! C a ' i T S » W B M- 4 jıj; art«» ••i i IS- 1 < * 1 >2İ K •» 3J! •! "IS'iOı •* •SJC-1-JI tZt e frîi IS H6.3C. <SJ! 21 X M7J»-'9 »•fı ı« • :boous nnrminn'ıı^" !UBAPB>*< a»ıe>Mi>>raıuıı 2*" t 2-4» 2*1 ^ 2 R » 2SJ1 2-1» r ! M 2-2 JS S33-C ^ * ffii n «»•< K '2JE-U M tiJO-M K 11 1S--3 nci'^medıa M is-tsjHT*rpı 1HUME4! JJC-IMS>T'1»'22JK JC.ı*,»ı»JO-î-,» K tlOH«vî*-1*X-«»*B 15 M 'i M-'* §• 'İOC-ı* 7 'LS'I - (UB-- XMt«-.*»*1X 15-lSJO-^fltîi » ' « » , •- £ UJUHMBtt MMMrpnT n i T m MMHNBSOLAms TlMTirt <CV^P-£ı U M M »LtAE- BAVAHA 222 -113 ™"Z '««« ^*™ !-4«n «• •y 293 UK ^ r a JO-4 0 ' * " ' • " -•JC-2B4 '•»J0-1Ü '«» T '3W-1« '1 5S-11 3 S-ffJO-tf-HTJD -1B»21J "î03o"a * c-ii»-a;j a- (»-IB.1 n »ıı»-»j»-it3e-? cc Her ikı eğitim kurulu- şunda da her şey asla pa- ra demek değil, her ikisin- de de olanak ve fırsat eşit- liği, ulusal, evrensel özel- likler önceliğı alırdı. Köy Enstitüleri ilk üç yıllık çalışma dizgelerini (sistemlerini) öğretmen- ler kurulu karanyla kendi- leri yaptı, kendileri uygu- ladı. Karadeniz Beşıkdü- zü'nde. Arifıye Sapanca'da balıkçılık, Cılav^jz'da hay- vancılık, Malatya'da kayı- sıcılık ve bahçeciliğe da- yanarak ülkenin yedi coğ- rafya bölgesinde kurulan 21 Köy Enstitüsüne 40 bin köyden onlarca kızlı er- kekli köy çocugu geldı. Her öğrenci beraberinde köyünde yaşadığı orta- oyunlannı, masallannı, bil- mecelerini, türkülerini, folklorunu getirdi. Ana- dolu kültürü ve gençliği her enstitüde bir mozaik harmanına döndü. Biri di- ğerini etkiledı, ortaya Türk eğitim tarihmde eşi olma- yan, kendine özgü bir ay- ncalığı bulunan bir imece ruhu çıktı. Tonguç'lu. Yii- cel'li yıllarda Anadolu ha- ritası bir baştan bir başa tıpkı bir şantiyeye döndü. Her ikı lcuruluşta da hem yerel hem genel anlamda bilen bilmeyene yardım- da bulundu, rehberlık et- ti. Herzaman kişilerin do- ğuştan getirdikleri beden- sel, ruhsal, zıhinsel yete- nekleri önceliği aldı. Iş bö- lümlen demokratik kural- lara uyularak ışletıldi. Cu- martesi eğlenceleri, tem- sil, eleştiri toplantılan ış- birliğine dayanan öğren- me yönteminin söylenme- yen adı imece oldu. Işliklerde, dersliklerde, me\ye, sebze, tahıl ve hay- van üretiminde sadece öz- veri ve yüksek sorumlu- luk bilinci görüldü. Ken- dileri üretti, kendileri tüket- ti. Çakır dikeninden baş- ka herhangi bir bitkinin yerişmedigi bozkırlar yok- sa nasıl yeşile bürünür, na- sıl \erimlı toprağa çe\Tİ- lebilirdi... Birkaç yer dışında her enstitü kısa sürede suyu- nu, elektriğiru, yolunu ken- di gücüyle sağladı. Işin ucunda para olsay- dı, çok sayıda çok amaç- lı derslik, ambar, depo, öğretmen evi, yönetim bi- nası, ağıl, kümes, ahır ya- pılabilir miydi? Köy Öğretmen Okulla- n, Eğitmen Kurslan, Köy Enstitüleri derken okulsuz olan 35 bin köy karabilir- sizliğe (cehalete) karşı amansız bir imeceye nasıl girebilirdi... Bucak müdürleri, jan- darma komutanlan, muh- tarlar, kaymakamlar, vali- ler ve belediye başkanla- n, okul, öğretmen evi, sağ- lık memuru evi, okul uy- gulama bahçesi yapımla- nnda ayn ayn görev üst- lendiler. Köylüleratı, ökü- zü, kağnısı, arabası ve be- deniyle taş, kum, çimento, kereste taşıdı, kerpiç kes- ti, duvar ördü. Kapı, pen- cere taktı, sı\a, badana, Öğrencilerin ders çalışma- sı için sıra yaptı. 1935'te 2.518.000 olan okur yazar sayısı. 195O'ye geldiğinde Köy Enstitüle- rinin imece atıhmıyla 5.859.000'eyükseldi. Köy Enstitüleri, yeni ku- rulmakta olan öbür Köy Enstitülerine ürettikleri ürün ve gönderdikleri ekip imecesiyle birbırlerine yar- dımda bulundular. Egeli Doğu Anadolu'ya, Akdenizli Karadenız'e kendi kültürünü taşıdı. Bir eğitim imecesi onJara, yüz- lere, binlere ulaştı. Kitap- Iıklarayn bir imeceyle des- teklendi. Türk Tarih Kuru- nnf nun, Türk Dil Kuru- mu'nun. tüm bakantakla- nn yajımıyla, çeviri biiro- sunun dünvadan seçme klasikleriyle zenginleşti. Halkevleri ve Köy Ensti- tüleri köycülük koluyla, kültür, sanat, edebiyat der- gfleriylesarmaş dobş okhı. Susayan yürekler bvıl- cım aldı, güç buldu. Bi- linmeyen nice yetenekler mısır patlağı gibi ortaya çıktı. Tiyatroda, müzikte, nakışta, dikişte, horonda, halayda, zeybekte, duvar- cıiıkta, marangozlukta. de- mircilikte, şiirde, öyküde, romanda en önde göründü- ler. Dedeleri, babalan ça- vuş, onbaşı olmazken on- lar subay, öğretmen, yö- netici, müfetriş, profesör, genel müdür, milletvekili, hatta bakan oldular. Gücünü sınıfında (kü- mesinde) kanıtlayanlar okul, sınıfduvar gazete ve dergilerinde göründüler. Kendisini daha da gelişti- renler, gün ışığına günay- dın dediler. Halkevlerinin hemen her il ve ilçesinde yayımladığı sanat, edebi- yat dergilerinde yazdılar. Her bir yetenek köyün, kö\ lünün avrı bir kültür, sanat yönünü ortaya koy- du. Yiırtiçinde ve vurtdışın- da şiirde, öyküde, roman- da ve sinemada üne kavuş- tular. Köy çocuklan kendine özgü dolabı, karyolayı, ya- tağı, sandalyeyi, kaşığı, ça- talı. tabağı orada gördü. Öğretmeninden, genel mü- düründen, bakanından öv- gü dolu özel mektuplar al- dılar. Cumhurbaşkanı aya- ğına geldi, kimlik kişilik kazandırdı. Yüzlerce iş- lik, derslik, mutfak, ye- mekhane, revir, fızik, kim- ya laboratuvan etkinliğe kavuştu. tş içinde çalışarak öğrenme ezberin yerini al- dı. Anadolu'nun binlerce yıllık küJtür birikimini pay- laşarak kısa sürede ülke geneline yayıldı. Öğrenciler, kitabı, oku- mayı, özetlemeyi, eleştir- meyı, nöbetleşe görev al- mayı, sorumluluk bilinci kazanmayı, paylaşmayı öğ- rendi. Kitabı ekmekJe eş- değerde rurru, aynı torba- da taşıdı. Bir öğrenci ola- rak arkadaşlannı temsil et- ri. Öğretmen kuruluna, di- siplin kuruluna seçildi. Enstitünün yönetimine ka- tıldı. Öğretmen gittiği köy- lerde bayrağımızı dalga- landırdı, tstiklal Marşı'nı öğretti, bağımsızlık bilin- cını aşıladı. Bir yandan ögrencilere abece'yi, (alfabeyi) öğre- tirken öte yandan halka ancılık, sığırcılık, modern tanmcılık, ipekböcekçili- ği bilgisi ve bilinci kazan- dırdı. tlacın, gübrenin ya- rarlannı deneyerek anlat- tı, gösterdi. Atatürk'ü, büstlerle, anıtlarla ve ruhu ile tanıttı. Ö^ür bire>i, sorgula>> CL merakh. araşurnıacılı- ğı geliştiren, kamçüayan, kuDuğıı reddeden, üretme- yi amaçlayan birer köylü önderi oldular. Köy yaşamının yanın- da uygar kentlerde görev yapmayı öğrendiler. Ko- operatifler kurdular, ev bark edindiler. Çocuklan- m okurtular. Öğretmen, doktor, mühendis, bilim adamı yetiştırdi, ülke, ulus hizmetine sundular. Hiçbir Köy Enstitülü as- la evsizliğe, işsizliğe, eko- nomik çöküntüye düşme- di. Ürerici dinamizminden kutsal imece ruhu hızmdan hiçbir şey kaybetmedi. Eğer Halkevleri, Köy Enstitüleri, köy yatılı böl- ge okullan o günkü işlev- lerini bugüne dek sürdür- seydi, yaşanmakta olan ka- duı-erkek eşitsizliği, köy- şehiraynmcılığı, okumaz- lık-yazmazlık sorunu hâ- lâ gündemde olmazdı. Öte yandan sekiz yıllık kesin- tisiz eğitim nedeniyle köy- ler göçe uğramaz. okullar kapanmaz, taşımalı eğiti- me geçihnez, köy kızlan- nın okumasına engel ko- nuhnaz, köyler imamlann güdümüne terk edilmez, kentler gecekondulaşmaz. azgelişmişlik yazgı olmak- tan çıkar, kamu malları özelleştirme adıyla peşkeş çekilmez, küreselleşme adına ulusal değerler yoz- laştınhnazdı. Köy Enstitülerinde ge- liştirilen imece ruhu yaşa- saydı, hortumcular, hırsız- lar, hayalci bankerler, ih- racatçıiar takıyyeci yöne- ticiler türemez, türban so- runu kalmaz, imam hatip okullan öne çıkanlmaya çalışılmaz, yokluklar, has- talıklar yeniden başgös- termez, Atatürk devrim ve ilkeleri bu denli hırpalan- maz, tehlikeye düşmezdi. Köy Enstitüleri yaşasay- dı, Öğretim Birliği'ne bağ- lı kalınır, her okulda kar- ma eğitim yapılır, devlet denetimi. çağdaş bilim ve eğitim anlayışı içinde sü- rer, öğretmen yetiştiren ku- rumlar kapanmaz, öğret- menlik herkesin yapabile- ceği bir meslek haline ge- tirilmez, dilimiz yozlaş- maz, büyük kentlerin so- kaklannda binlerce yaban- cı dükkân ve ürün adma rastlanmazdı. Öğretmen erozyona uğramaz, TÖS'ün hızı asla kesil- mezdi. Ulusal oyunlanmız, halk rürkülerimiz ölmez, ınsan sevgisi, kardeşlik, yardım- laşma imecesi körehnez, yerli malı küçümsenmez, eğitimde, kültürde üreti- me dönük yenı ufuklar açı- lır, bu denli borç batağına düşmez IMF'ye el açmaz- dık. Köy Enstitüleri ve Hal- kevleri yaşasaydı, bugün devlet okullan saüşa çıka- nlmaz, parah özel ve iari- kat okullan çığ gibi çoğal- maz, rnolla, köklik eğhimi gebnez, üretimedönükka- üiuncı imece eğitimi sürer giderdL Kitaplar öcü olmaktan çıkar, yakılmaz. kitaphk- lar yıkılmaz, nüfus artışı- na göre okur sayısı artar, bireyler çıkarcı yetişmez, toplumcu, paylaşımcı olur- du. Sağhk memurluğu pro- jesi ülke geneline yayılır, Anadolu köylüsü hurafe- den kurtulur, bilimsel ge- lişmeler hızlanır, bu dün- yanın yalan olduğuna kim- se inanmazdı. Irak Faciasına Amerika'dan Bakış Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR B ir süredir Amerika'dayım. Doğrusu dünya olaylan- nı izleyebilmek için Tür- kiye'de olmak her şeye rağmen Amerika'da bulunmaktan çok da- ha avantajh. Gazetelerden söz et- meyeceğim. Onlar büyük çapta sermaye egemenliğindeki küre- selleşme araçlan haline gelmiş- tir. Burada sözünü etmek istedi- ğim kirli Irak savaşını destekle- yen ne kadar çok köşe yazanmız vardı. Yine çok eleştirdiğimiz TV kanallanmızda Amerika'ya kıyasla çok daha doyurucu, çok yönlü haberlere ulaşabiliyoruz. Ekranlarda çeşitli açık oturum- lan; Ceviz Kabuğu, Siyaset Mey- danı, Objektif Haber. A Takımı. Arena ve benzeri programlan ız- leyebiliyoruz. Ekodiyalog ve Ba- sın Odası'nın yanı sıra ekono- miye iç ve dış politikaya çok baş- ka açılardan yaklaşan tartışma- lara tanık olabiliyoruz. Amerika'da yüzlerce kanal var. Ama şöyle bu ülkenin ve dünya- nın sorunlannın enine boyuna doyurucu bir şekilde tartışıldığı programlara rastlamıyorsunuz. Son günlerde Irak'ta çok cid- di, çok vahim olaylar var. Büyük facialar yaşanıyor orada. Buolay- lan nasıl duyurduklannı. nasıl yorumladıklannı fena halde me- rak ediyorum. Benim Amerika'da bulunduğum yere konuşlanmış olan donanmadan 12 denizcinin öldürüldüğü haberi ulaştı bura- ya. Son birkaç gün içinde Irak'ta- ki Amerika ordusundan 35 kişi kaybedildi. Onlann anne babalan görünü- yor ekranlarda. Burada duyarlı in- sanlarca çok rutulan, reytingi çok yüksek, Türkiye'de "Benim Ci- ciSilahım" adı ile gösterilen çar- pıcı filmin yararıcısı Mkhad Mo- ore'u programında konuşturan siyah denli kadm Oprah, bu ai- leleri, Irak'tan dönen subaylarla birlikte ekrana çıkardı. Doğaldır ki programı izleyen- lerle birlikte büyük bir acı yaşa- nıyordu orada. Genç oğuüannı yi- tiren ana babalann drammı pay- laşmamak mümkün mü? Ama işte ne orada ne de başka haber programlannda haksız bir işgal sonucu öldürülen binlerce, on binlerce Iraklı için yas tutan yoktu. Camide dua ederken bom- balanarak öldürülen günahsız in- sanlardan bahis yoktu. Çünkü Amerikan ordusunun orada ne işi var? Onlar düşman idiler. Hangi ev- rensel değerlere ve hukuka daya- narak koca bir ülke işgal edil- miştir. Orada yaşanan bu büyük facianın, bu büyük trajedinin so- tumlusu kimdir? Kaybedilen yüz- lerce Amerikalmm yanı sıra öl- dürülen büılerce, on binlerce Irak- lınm vebali kime ait? Bunlan tar- tışan yok. Bush'un desteğinin son gün- lerde yüzde 38'e düştüğü bildi- riliyor. Ama Irak'ta daha agresıf, daha şiddetli davTanmalıyız di- yenler yüzde 57. Onlar zorbaiık- la, silahla, saldın ile bir ülkeye özgürlük ve demokrasi götürme palavTasmın destekçisi saf Ame- rikan vatandaşlan. Beysbol, Ame- rikan futbolu, îngiliz futbolu, rugby, basketbol izleyerek adam gibi şu dünyada olup bitenleri öğrenmeden saflıklannı sürdü- recekler. Önümüzdeki seçimde Bush'a rakip olarak ortaya çıkan De- mokrat Parti adayı Kerry de bu- günkü yönetimi eleştirirken yö- netimin Irak'a devri için keyfi bir tarih seçilmiştir diyebiliyor. Irak'ta ne işimiz var, bu hak- sız ve dayanaksız bir işgaldir di- yemiyor. En keskin eleştiri Tedd Kennedy'den geliyor. Irak'ı Vı- etnam'a benzetiyor. Sanınm eleştirisi neden ezip geçemiyoruz diyedir, yoksa Irak'a saldırmamız yanhştı diye değil. Bugünlerde Bush'un sağ kolu Condoleezza Rice sorgulanıyor, 9 11 komisyonu tarafından Irak savaşı Amerikan yönetiminin yazdığı kara bir sayfa olarak ta- rihe geçecektir. PENCERE Müslümanın Aklı BaşnaGehneyecekmi?.. istanbul'da onca para, zaman emek harcayarak uluslararası birtoplantı gerçekleştirildi... Konu: "Islam, demokrasiyle bağdaşır mı,. Bağdaşmaz mı?.." • Birisi çıkıp demeliydi ki: - Islam, kimi kurallan göz önüne alındığında de- mokrasiyle bağdaşamaz!.. - Neden?.. - Kuran aynı zamanda birhukuk kitabıdır; kadm ve kölelik üzerine koyduğu kurallar çağımızla, in- san haklarıyla bağdaşmıyor!.. Bilmem ki toplantıda bu gerçegi dile getirecek bir babayiğit çıktı mı?.. • Ne Hıristiyanlık demokrasiyle bağdaşır, ne Mu- sevilik, ne de Islam... Peki çare?.. Çare laikliktir!.. Din inancını kişi vicdanına emanet edip, mede- ni hukuku, laik yasaları, insan haklarını hayata ge- çirmeyen ülkede demokrasi olmaz... Peki, "Islam demokrasiyle bağdaşır mı?" diye hop oturup hop kalkan bunca kişi, kendilerine şu soruyu aynı toplantıda yöneltseler fena mı olurdu: - Hıristiyanlık demokrasiyle bağdaşır mı?.. Bağdaşsaydı, tarihte 'Reform-Rönesans-Aydın- lanma' dönemleriyle bunca çatışma, iç ve dış sa- vaşlar, ihtilaller, bunca kan ve revan, bunca acı ya- şanır mıydı?.. • Bizim Şark kurnazlığının bini bir para, üç kuruş otuz para... Eğer bu tür toplantılarda Islamın demokrasiyle bağdaştığı' sonucu alınırsa, birisi de çıkıp hemen fetva verecek: - Tamam, öyleyse ılımlı Islam devletini Anado- lu'da kuralım!.. Bu tür hayaller, düzenler, tasanmlar, siyasetler da- ha uzun süre gündemde kalacak.. mı?.. Aklı başında bir çocuğun bile güleceği kurnaz- lıkları bilimsel toplantı kılıfına geçirip bunca paray- latezgâhlamak siyaseti adiyedendir. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer cum- huriyet bilincini son konuşmasında vurguladı: "- Ilımlı Islam modeli, Islam dinini kabul eden di- ğer ülkeler için ilerleme sayılsa da Türkiye yönün- den büyük birgehye gidiş, açıkçası 'irticai' birmo- deldir" diyerek gerçeğin altını anayasal zorunluğun kırmızı kalemiyle çizdi. • Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İstanbul'da yapılan "Islam Ülkeleri Demokrasi Kongresi"n\ açarken Müslümanlann bugünkü zavallılığını herkesin çok iyi bildiği biçimde dile getirdi: Müslüman coğrafyası 1.5 milyar nüfusla mağ- ripten maşnka dek dünya hahtasına yayılıyor.. Bu coğrafyanın toprak altı servetleri (petrol ve doğalgazj dünyanın en zengin haritasını oluşturu- yor.. Üstünde yaşayan Müslümanlarise dünyanın en yoksul toplumları sayılıyor. Durum bu!.. 21 'inci yüzyılın bu vaktinde, Türkiye'de, türban takmayı devlet protokolünde bile demokrasi da- vası sayan bir iktidann karşısında söylenecek söz nedir?.. Yazıklar olsun!.. Müslümanın aklı başına ne zaman gelecek?.. Yoksa hiç gelmeyecek mi?.. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ NİSAN AYIETKİNÜKLBU Cumartesi Söyleşileri "ABD Empepyalizmi ve Büyük Ortadoğu Projesi" Ali SİRMEIM (IT.Msan 2004 Cumartesi Saat: 15.00) Yer: Cumhuriyet Kitap Kulübü (Fransız Koosoloslup'nun yanı) İstiklal Cad. Zambak Sok. \o: 4 D: 1-2 Beyoğlu/İstanbul' Tel: 0212 252 38 81 - 82 Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir. Ccretsiz ve herkese açıktır. Kafeteryamız pazar dahıl her gün saat: 10.00 - 21.00 arası açıktır. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ NİSAN AYI ETKİNÜKLERİ "Köy Enstitülepini Anma Toplantısı" Sami KARAÖREIM Saydam Bösterisi: Karabey AYDOĞAN Dinleti: Feride flTlCI (18 Nisan 2004 Pazar Saat: 18.00) Yer: Cumhuriyet kitap Kulübü (Fransız Konsolosluğu'nun yanı) İstiklai Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2 Beyoğlu/İstanbul/ Tel: 0212 252 38 81 - 82 Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir. Ücretsiz ve herkese açıktır. kafeteryamız pazar dahıl her gün saar 10.00 - 21.00 arası açıktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear