14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
MART2W4PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JljJVvJl ı UİTjJ. ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 ŞİRKEıLER • DIESEL. 1950-ve 60*laraaıtpek çok mobılyanın bulunduğu, mimarisi. ambiansıyla Istiklal Caddesi'ne farklı bir hava katan Beyoğlu Diesel'ı açtı • MAVİ JEANS, festivallenncanlı, cesur ve müzılde dopdolu ortamından esinlenerek hazırladıği, 2004 İlkbahar-Yaz koleksiyonuyla yazı bir festival havasına dönüştürme ıddiasında. • SAPAG, 18-24 Mart tarihlerinde düzenlenecek olan, dünyanın en büyük Bilgi ve Iletişim Teknolojileri Fuan CeBIT'te her sektörden şirketlere yönelık ış çözümlerini sergileyecek. 3.5 milyon dolara Milli Gazete'ye satılan Aksu işletmesinin değeri 40 milyon dolar SEKAtla oyunüstüne oyun • DOĞA BİTKİSEL Ürünler Sanayii, doğal beslenmeye önem verenler içın "Doğa Special" markasıyla ürettiğı yüzde 100 doğal, katkısız reçel çeşitlerini mağazalannda satışa sundu. • İMAJ SAAT'ın distribütörlüğünü yaptığı Guess saatleri, müştenlerinin tercihlenne uygun ürünler sunuyor. • TUKAŞ, çılek mevsimi ile un kurabiyelerinin vazgeçilmezi pudra şekerinı 250 gramlık ambalajlarda satışa sundu. • BOSCH, '-chopper" adlı mikrodalga fınnda kullanılabilen kaplan ile yiyeceklerin ısıtılmasına kolaylık getirdi. MURATKIŞLALI AıNKARA - Özelleştirme îda- resi Başkanlığı (ÖtB) tarafindan yaptırılanSEkAAksu'nun''De- ğer Tespit Raporu"na göre, OİB'nin 3.5 milyon dolara sattı- ğı kurumun, "teknik değerinin" 11.2 milyon dolar, "piyasa değe- rinin" ise 40 milyon dolar oldu- ğu ortaya çıktı. ÖÎB, değer tespit raporundaki bu rakamlara karşın kurumun satış fıyatını. raporda- ld üçüncü değerleme yöntemine göre onayladı. "İndirgenmiş na- kit akımlarr adı verilen ve kul- lanılan varsayımlara göre, çok farklı sonuçlar çıkarabilen bu yöntemde şirketin değen "eksi3 mihon dolar ile arü 10 mihon do- lar arasında" çıktı. Özelleştir- mede "değer tespit kandırmaca- a* sürüyor. 4046 sayılı Özelleş- tirme Yasası'na göre, ÖlB'nin • ÖÎB değer tespit raporunda, işletmeye 40 milyon dolar piyasa değeri biçildi. ÖlB satışı, değeri eksi 3 milyon dolar ile 10 milyon dolar arasmda çıkaran indirgenmiş nakit akımlan yöntemine göre yaptı. Buna göre, SEKA Aksu, değerinin 11 'de 1 'ine satıldı. özelleştireceği kurumlann değe- rini, tuttuğu danışmanlara en az üç yöntem kullanarak tespit etti- rip bu tespiti halka açıklaması ge- rekiyor. Kurum yapılan değerle- melerin ortalamasını veya en yükseğinı alacağı yerde, en dü- şük değerlendirmeyi kriter kabul edip bu rakama göre teklif edilen düşük fıyatlara olur veriyor. OÎB tarafrndan Milli Gaze- te'ye ait Milda Dağıtım'a 3.5 milyon dolara satılan SEKA Ak- su işletmesinin değeri. YıkbzKoç (Başkan), FÜEDarbaz,HilalÖz- türk, Turgay Akan ve Adnan Gürdal'dan oluşan Değer Tespit Komisyonu tarafindan 29 Mayıs 2003 "te alınan kararla belirlendı. Karann ekindeld "Aksu İştetme- si DeğerJemeOzeti"nde kurumun üç yönteme göre yapılan değer- leme rakamlan şöyle yer aldı: Amortizeedflmiş teknik değer Özet raporda, SEKA Aksu'nun tahmini yenileme değerinin 210 milyon dolar olduğu, kurumun kuruluş tarihıne göre eskime pa- yı dikkate alındığında, arazi ve lojmanlarla birlikte 11.2 milyon dolar edeceği hesaplandı. Piyasa kapitatizasyon değeri: Bu yöntemde, kurumun benzer- lerine bakılarak hesaplanan ''pi- yasa değerinin" 40 milyon dolar olduğu, bu rakanun yüzde 30 sa- pabileceği hesaplandı. İndirgenmiş nakit akımlan Çok sayıda varsayıma dayanan bu yönteme göre SEKA Ak- su'nun değeri me\cut haliyle "eksi 32 mihon dolar", ürün de- ğiştirmesi durumunda ise "eksi 20 bin dolar" olarak belırlendi. Komisyon, bu rakamlardan yola çıkarak kurumun indirgenmiş na- kit akımlanna göre değer aralığı- nı "eksi 10 mihon dolar ile eksi 3 mihon dolar" olarak belirledi. ÖÎB, SEKA .Aksu'nun satışı fıya- tını belirlemede. SEKA Balıke- sir'de de olduğu gibi en düşük de- ğer çıkaran yöntemı tercih etti ve böylece şirket 3.5 milyon dolara satıldı. ÖtB SEKA Balıkesir'ın değerinin de indirgenmiş nakit akımlan yöntemine göre "eksi 10 mih on dolar De arü 5 mih on do- lar" arasında olduğunu tespit et- mişti. Böylece teknik değeri 56, piyasa değeri 51 milyon dolar olan SEKA Balıkesir, İ.l milyon dolara, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlığıyla tanınan Albayraklar AŞ'ye satılmıştı. ÖtB. yasal zorunluluğa rağmen kurumlarla ilgili yaptığı değer tespıtlerini halka açıklamaktan da kaçınıyor. Maliye Bakanı Kemal l nakıtan ve Öfe Başkam Metin KDci'nin "Böyie bir zorunhıluk yok" demelerine karşı, yasanın 18. maddesınde "Değer tespit so- nuçlan,kuruluşunözefleştirilme- sine ih'şkin ihale sonuçlanmn onaylanmasmı müteakipidare ta- rafindan kamuoyuna duvuruhır'* hükmü yer alıyor. Kamu-Sen, yaklaşık 10 memurun maaşınm toplam 6.2 milyar lira olduğunu belirtti Memnrlardan Başbakan'a sitem • Başbakan Erdoğan'ın maaşıyla geçinemediğini açıklaması üzerine Kamu-Sen. memur maaşının halen 645 milyon lira olduğuna işaret etti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 6 milyar lira dolayındaki maaşıyla geçi- nemeyeceği ıçin ticarete devam etmek zorunda olduğunu açıklayan Başba- kan Recep Tayyip Erdoğan'a, memur- lardan sitem geldi. Türkiye Kamu Çalışanlan Konfede- rasyonu'ndan (Türkiye Kamu-Sen) yapılan yazılı açıklamada. son on yıl- da reel olarak yüzde 47 eriyen ortala- ma memur maaşınm halen 645 mil- yon lira olduğuna işaret edilerek "Yak- laşık 10 memurun maaşı olan 62 mil- yar lira maaşla geçinemediğini iddia edenlereithafolunur" denıldı. Yüzde 47 kayıp Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merke- zi'nin yaptığı araştırmaya göre 1994 yılında 11 milyon 100 bin lira olan or- talama memur maaşı, 2004 yılında 644 milyon 706 bin liraya yükseldi. Anılan dönemde ortalama memur maaşında yüzde 5708 oranında artış kaydedildi. Ancak aynı dönemde tüketici fiyat endeksinde (TÜFE) yaşanan artış ise yüzde 8801 'e ulaştı. Ortalama memur maaşı enflasyon oranında artsaydı, 988 milyon liraya çıkacaktı. 2004 ba- şı itibanyla 454 milyon lira olan en dü- şük memur maaşı da 632 milyon lira düzeyine çıkacaktı. Ortalama memur maaşında 343 milyon, en düşük me- mur maaşında ise 178 milyon liralık kayıp bulunuyor. Kamu-Sen, buna gö- re ortalama memur maaşında son on yılda reel olarak yüzde 46.7 kayıp ya- şandığını bildirdi. Memuriar, önceki gün Kamu Reformu Yasa Tasansı'nı protesto e> leminde Başbakan Erdoğan'a da tepki gösterdi. Yine Erdoğan'm eleştirikliği Kamu-Sen'in araştırmasına göre, milli gelirin dağınmındaki adaletsizlik sürüyor. Buna göre, kişi başına düşen \ilhk gelir asgari ücretle çanşan 4 kişitik bir ailede 454 dolar, en düşük ücretli memur ailesinde 860 dolar, ortalama maaşh bir memur ailesinde ise 1225 dolar. Bututar, baa kesimlerde ise 8 bin 500 dolara kadar çıkryor. (Fotoğraf: AA) Avrupa Komisyonu 'nun Yaşam Kalitesi Raponı: En bozuk gelir dağılımı Türkiye'de BRUKSEL (ANKA) - Avrupa Bir- liği'ndeki gelir farklıhklannın geniş- leme ile birlikte daha da artacağı be- lirtilirken. üye ve aday 28 ülke arasın- da en bozuk gelir dağılımının Türki- ye'de olduğuna dikkat çekildi. Avru- pa Komisyonu'nca yayımlanan "Av- rupa'da Yaşam KaÜtesi Raporu"na göre, 28 ülkenin toplamında 740.65 Euro olan ortalama hane halla geliri, Türkiye'de ancak 196.9 Euro'yu bu- luyor. Böylece Türkiye, 28 ülke ara- smda 22. sırada yer alıyor. Rapora göre. AB'nin genişleme sü- reci, dikkatlerin yaşam kalitesi konu- suna odaklanmasına neden oldu. Yeni genişlemenin AB'deki gelir farklılık- lanm daha da arttıracağına dikkat çe- kilen raporda. halen en zengin AB ül- kesi (Lüksemburg) ile en yoksul (Yu- nanistan) ülke arasında 2.8 kat olan gelir uçurumunun genişlemeden son- ra 6.5 kata çıkacağı vurgulandı. Aday ülkelerde gelir dağılımındaki eşitsizliklerin de değerlendirildiği ra- porda, 1 Mayıs'ta AB'ye katılacak olan 10 ülkeden Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovakya ve Slovenya'da gelir dağılımındaki eşitsizliğin, Da- nimarka ve tsveç gibi AB ülkelerin- den çok daha kötü olmadığı belirtili- yor. Buna karşın AJB'ye daha ileride katılması öngörülen diğer üç aday, Bulgaristan, Romanya ve Türİciye'de durumun çok daha kötü olduğu ifade ediliyor. DÜTVYA EKONOMİStNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLLJ LONDRA özellıkle siyasi spektrurnun solundaki yoaımculara göre, Demokrat Parti'den başkan adayı olması kesinleşen Kerry ile Başkan Bush arasında en fazla, Coca Cola ile Pepsi Cola kadau1 bir fark var. Buna karşılık, kimileri de Kerry'yi "Dün- yan>n Umudu" fjbe Guardian), "Başkan OlacakAdam" (Le Nouvel Observate- ur). "Avrupa'nın Adayı" (The Econo- mist), "Rüya Aday" (Financial Times Deuschland) olarak görüyor, başkanlı- ğının AED iç ve dış politikasında büyük birfark ^aratacağına inanıyorlar. Bu yak- laşımlarn ikisi de gerçeği yansıtmıyor. Gerçek ıkısinin arasında bir yerlerde. Bush ve Kerry Kerry. Vietnam kahramanı; Bush, Viet- nan kaçkını. Kerry, Isviçre'de okumuş, çok lyi F-ansızca konuşuyor; Bush, baş- kar ola r a kadar ülke dışına çıkmamış, kerdi aradilini konuşurken bile zorlanı- yor Her <i adamada "kültürtestiyapan" Maureen Dovvd'un pazar günü New York Tmes'taki köşesind« vurguladığı gıtk Bush sorulara verece-k cevap bul- ma/a zcrianırken Kerry'nir», kültürel dü- zey, bir:ok cevapla birden gelip acaba hargısi Jaha uygun olur drye düşünebi- lecek kadar yüksek. The Nation'da Da- vidCom da Kerry'nin tüm siyasi yaşa- mı ooyınca hep Dernokrat Parti'nin ile- ncı karaJında yer aldığını yazıyor: Kür- taj hakknı, çevreyi korumaya yönelik, kü- resel ısrmaya karşı, yakıt kullanımında enerji tasarrufundan yana politıkalan, as- gar ücrftı yükseltmeyi savunuyor Kerry; Bush ycnetiminin zenginleri kayıran ver- gi ındirinlerine de karşı. Bush 5lüm cezasındanyanaveeşcin- sel evlili'ieri anayasal olarak yasaklamak istı.or. *>erry de eşcinsellere evlenme Ut kı tanınmasından yana değil, ama bu Bush ve Kerry, Coke ve Pepsihakkın da anayasal olarak yasaklanma- sına karşı; çiftlere sosyal haklar getiren "sivil biriikten" yana. Ölüm cezasına ge- lince, Kerry buna da karsı, ancak terörist- leri bunun dışında bırakmaktan yana. Bush'un "modern zamanlann en tedbir- siz, kûstah ve ideolojik dış politikayı" iz- lediğini savunuyor. Iki insan bu kadar farklı olabilir? Ancak, bir düşünce sistemi "en aşın ucuna itildiğinde 'gerçeğini' ortaya koyar" derier. Kerry'nın "eşcinselev- lilikleri" ve "ölüm cezası" üzerine gö- rüşlerinin ikircikli niteliği, Kerry'nin son tahlilde, tercihinı statükodan yanayap- tığını gösteriyor. Bir kez bunun ayırdına varınca, Kerry'nin diğer, NAFTA, beyaz yakalı işlerin ülke dışına göçmesi, Bush'un dış politıkası gibi konulardaki "aşın" ekonomik ve siyasi düşünceleri- nin, aslında pek de aşırı olmadığı, The Economist'in vurguladığı gibi önemli bir değişiklik önermediği ortaya çıkıyor. As- lında bu olağan. Çünkü, bu iki partili sis- temin amacı, ABD yönetici eljtine (oligar- şisine), seçimleri, temelde benzer. ancak aynntılarda farklı adaylar arasında ge- çecek biçimde belırleme olanağı vermek. İlerlci enternasyonallst ABD'de geleneksel muhafazakârlar, dünyadaABD'nin geleneksel müttefikle- ri, Bush yönetiminin "tek taraflı davran- ma", "önleyici vuruş" politikalanndan çok rahatsız oldular, bunları uluslararası düzeni tehdit eden gelişmeler olarak al- gıladılar. Bu yüzden Kerry'nin "modern zamanlann en tedbirsiz, küstah ve ide- olojik dış politikası" saptaması, onu Av- rupa için "rüya aday" yapıyor ve ABD dış politikasına yeni bir yönelim, daha doğrusu "düzeltme" getireceğini düşün- dürüyor. Ancak geçen hafta John Pil- ger'ın New Statesman'da aynntılı bir biçimde sergilediği gibi Kerry'nin dış po- litikası, Bush'tan sanıldığı kadar farklı de- ğil. Pilger, Bush dış politikasını belirieyen paradigmanın, "The Project for the New American Century"(PNAC) adlı yeni muhafazakâr kurumda şekillendiği- ni anımsattıktan sonra, Demokratlann dış polıtikasının da ondan bir yıl sonra "Progressive Policy Institute" (PPI) adlı bir kurumda tasarlandığına, Kerry'nin de bu "llerici Entemasyonalizm" olarak tanımlanan çizgiyi aynen programına al- dığına işaret etti. PPI'nın savunma dokümanının para- digması da PNAC'ninkinden farklı değil. PPI da ABD'nin küresel liderliğinı koru- maktan, ülke güvenliğini sağlamak, bu- nun için "Amerika'nıngücünüaçıkça ve cesaretle kullanmaktan"; hatta pazar gü- nü Haiti'yi konuşurken Kerry'nin New York Times'a "Amerika'yı savunmak için gerektiğinde Amerikan askeherinin tek yanlı olarak sevk edilmesi de dahıl herşeyiyapanm" diyerek dile getirdiği gibi müttefiklerine aldırmadan davran- maktan yana "önleyici vuruş politikası- na" karşı değil. Kerry'nin ABD dış politika paradigma- sında bir değişiklik getireceğini düşün- mek zor. Nitekim International Herald Tribune'den William Pfaff ın dikkat çek- tiği gibi, Demokrat Parti aday adaylan arasında yalnızca Hovvard Dean sava- şa karşı çıkmjş, ama böylece "esas me- tinden uzaklaştığı için" hem Demokrat Parti liderliği hem de medya tarafindan terk edilmişti. Kerry'yse Irak savaşını desteklemiş, sonra da Rolling Stones dergisinde dile getirdiği gibi "bu kadar berbat birbiçimde içine ettiğiiçin" Bush yönetimini eleştirmeye başlamıştı. Manevl üstünlük sorunu Gerçekten de geleneksel muhafaza- kâr ve demokrat dış politika çevreleri, Bush yönetiminin dış politika paradig- masında hemfikirler. Bzerzinsky, Baker, hatta Kissinger'ın saptamalarında, bu ay da Foreign Affairesde C. Fred Bergs- erginy@tr.net ten tarafindan aynntılı bir biçimde dile getirilen yaklaşım, Bush'un ve "ne- ocon "lann bu paradigmayı uygulama tarzının, ABD'nin dünyadaki siyasi ve manevi konumunu zedelediğini, ABD'yi yalnızlaştırdığını, hatta küreselleşmeyi tehlikeye attığını düşünüyor. Bergsten yazısında, yanm yüzyıllıktek kutuplu (ABD hegemonyası) düzenin çok kutuplu bir düzene dönüşme tehlikesine dikkat çekerek, hem ABD içinde küresel- leşmeye karşı tepkileri hem de dünyada- ki ABD düşmanlığını geriletmek, ABD'nin manevi üstünlüğünü yeniden elde etme- sini sağlamak gerektiğini vurguluyordu. Gerçekten de Bush yönetiminin uygula- dığı ekonomik (zenginleri açıkça kayıran, sosyal harcamalan hedef alan, işsizliği azaltmayan) ve kültürel (kadınlann, azın- lıklann, eşcinsellerin haklanna saldınlar, özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalar, aşın dincilik) politikalarABD içindeki gelenek- sel toplumsal konsensüsü tahrip etme- ye, toplumda, kamuoyu yoklamalannın gösterdiği gibi derin bir çatlak açmaya başlamıştı. Bush yönetiminin dış politikasıysa, dünyada ABD lıderliğinin kabul edilme- sine dayanan konsensüsü yıkmıştı. Şim- di bu iki konsensüsün yeniden kurulma- sı gerekiyordu. Kerry bu amacı temsil ediyor. Ancak, kazanamasa bile, ki Bush hâlâ favori aday. ABD dış politikasının, (Perle'in Savunma Politikası Kuru- lu'ndan istifaya zorlanması, Rumsfeld ve WolfowHz'in ortada dolaşmamaya özen göstermesi) "eskisi gibi" uygulan- mayacağını düşündürüyor. Bu ise genel yönelimin değişmesi an- lamına gelmiyor. Kerry ile I. Dönem Bush yönetiminin politikaları arasındaki fark, paradigmaya değil uygulamaya, öze de- ğil biçime ilişkin. Ama biçimin önemsiz olduğunu kim söyleyebilir? ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Ahlak' Açığı Başbakan Recep T. Erdoğan'ın kimi şirketlere ortaklığı, çok yüzeysel biçimde tartışılıyor. Oysa olay, siyaset ile ekonominin iç içe geçmesinin çok önemli ve "özel" bir biçimidir. Yasalara uygunluğu bir tarafa, Başbakan'ın şir- ket ortağı olmasında çok büyük bir "ahlak" sorunu var. Sorunun ilk ayağı şurada: Başbakan'ın şirket or- taklığı, kendi konumu nedeniyle, hiçbir biçimde sı- radan bir ortaklık sayılamaz. Çünkü, doğrudan bir girişimde bulunmasa da, diğer kişi ve şirketler Baş- bakan'ın şirketleriyle "iş yapma" zorunda kalırlar; Başbakan ortak olmasaydı yapmayacakları "işle- ri" yapmayı görev bilirler. özellikle devletin satın al- ma işiemlerinde, Başbakan'ın şirketinden alışveriş, kaçınılamaz bir zorunluluk olur. Bu alışverişin özel getirilen, yan ürünleri ve dolaylı yararlan olacağı beklentisi vardır. Bu durum Başbakan'ın şirketi ile aynı işi yapan, yani onunla rekabet eden şirketler için kayıp demektir; tam anlamıyla "haksızlıktır". Başbakanlar, haksızlık yapamaz; yapmamalıdır. Ikincisi, bu uygulama, doğal olarak, siyaset ve bü- rokrasi kesimini bir kanser gibi sarar. Başbakan'ın şirket ortaklığı, kaçınılmaz olarak, kimi bakanlara, müsteşarlara, milletvekillerıne ve öbür kamu gö- revlilerinedeyansın. onlarda"hakh" olarak ticaret- le uğraşır; bulunduklan görevin kendilerine sağla- dığı olanaklan, ortak olduklan şirketler için kullanır. Sonuçta, kamu yönetimi, özel çıkar için kullanılır; gi- derek, daha çok özel çıkann hizmetine girer. Halk da bu sarmalın karanlığında acıyla yaşar. Üçüncü bir nokta daha var. Türkiye, 2002 Kasım seçimleri öncesinin on yıllannda, kamu yönetiminin rüşvet ve yolsuzluk batağında oluşunu tartışıyordu. O yılların yıkımının "şimdilik" saptanan maliyeti 77 milyar dolar, yani yüz katrilyon liranın üzerindedirve 2004 vergi gelirleri toplamından fazladır. O günler- de şimdiki Başbakan ve arkadaşları, bir büyük top- lumsal isteme yanıt vererek ülke yönetiminin rüş- vet ve yolsuzluklardan kurtulacağı sözünü vererek ışbaşına geldi. On beş aylık yönetımlerı dönemın- de ise, yalnızca geçmişin merkezı yönetimindeki "kimi" yolsuzluklar soruşturma konusu yapıldı; ye- rel yönetimler soruşturulmadı; ve daha da önemlı- si milletvekili dokunulmazlıklanna "dokunulmadı". Başta Maliye Bakanı olmak üzere kimi siyasetçı- ler, Başbakan'ın şirket ortağı olmasını çok doğal karşılıyor. Başbakan da kendıni savunuyor; "yasa- lara uygun" davrandığını; vergisini veren, dürüst çalışan şirketlere ortak olduğunu söylüyor. Kimi ya- zar ve yorumcular da bu anlayışa katılıyor. Geçmiş- te kimi başbakanlann ticaret ilişkilerine gırmış olma- lannı da gerekçe göstererek bugünkü Başbakan'ın ortaklığına "hoşgörü ile bakılmasını" önerebili- yor; ahlakın ayaklar altına alınmasına alkış tutabili- yor; Başbakan'ın ticaretle uğraşması için, "Bunda ne var" diye sorabiliyor. Ahlak açığı burada başlıyor. Yapılması gereken, toplumun, siyasetin kirli olma- sından zarar gören çok, çok büyük kesiminin, bu gidişe çok kararlı ve ısrarlı bir tutumla karşı çıkma- sıdır. Bu noktada, sermaye kesimine özel bir görev düşüyor. Sermaye örgütleri, ekonomi ile doğrudan ilgili ol- sun ya da olmasın hemen her konuda kamuoyuna görüş açıklıyor. Oysa bu kesimın asıl duyarlı olma- sı gereken konu, rekabet ortamıdır. Ülkemizde, ser- maye kesimi, siyaset, bankacılık ve medya konu- sunda, rekabetçi piyasayı, daha doğrusu şirketler arasında eşitliği bir türlü isteyemiyor. Eğer tersi ol- saydı, en önce onlann sürekli olarak piyasayı kut- sayan örgütlerinin, başta TOBB olmak üzere, TÜ- SİAD ve MÜSİAD gibi örgütlerin ve esnaf biriikleri- nin, Başbakan'ın ticaretle uğraşmasına açıkça kar- şı çıkması gerekırdi. Hükümet, sermayenin bir dediğini iki etmiyor; sermaye kesimi ne isterse yerine getiriyor. O zaman, neden, başta Başbakan olmak üzere siyasetin ti- caret amacıyla kullanılmasına, piyasanın rekabet koşullannı bozarak özel çıkar sağlanmasına ve eko- nominin de siyasetin de toplumun da kirlenmesine göz yumuluyor? Toplumun işsizleri, yoksullan, dar ve sabit gelirli- leri, işçileri ve memurları, çiftçileri, esnafı ve tüm dü- rüst insanlan, bu sorunun yanıtını istiyor. Çünkü ah- lak açığı, sonuçta, onları aç ve açık bırakıyor. Bütçe açığı gibi açıklar kolayca kapatılabilır. An- cak, ahlak açığı kolay kapanmıyor; tersine, bırikim- li olarak büyüyor; kuşaklar boyu, çok ağır ekono- mik, siyasal ve toplumsal yıkımlara yol açıyor. Bu nedenle de, yasal olarak, en kısa zamanda kapan- ması gerekiyor. yakup@metu.edu.tr İşsiz kuyruğu uzadı I ANKARA (ANKA) - İş aramak içın Türkiye Iş Kurumu'na (Iş-Kur) başvuranlann sayısı 2003 yılında önceki yıla göre yüzde 71.5 oranında artarak 557 bin 92'ye ulaştı. İş-Kur Genel Müdürü Necdet Kenar. başvurulardaki artışın işsizlerin IŞKLH'u bir çare olarak görmesinden kaynaklandığını söyledi. Irak için ihale trafiği hızlanıyop • BAĞDAT (AA) - ABD, Irak'ın yeniden yapılandınlmasmdan sorumlu Irak Programı Yönetim Ofısi (PMO) kurumunun, bu ay içinde 5 milyar dolarlık bir işletme ve inşaat işı ihalesi vereceğini bildirdi. .ABD kaynaklan. ABD yönetiminin, Kongre tarafindan Irak'ın yeniden yapılandınlması konusunda tahsis ettiği 18.4 milyar dolarlık mali yardımın 5 milyar dolarlık ilk diliminı kullanmış olacağını belirtiyorlar. TİSK'ten Çin uyarısı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Işveren Sendikalan Konfederasyonu (TİSK), Türkiye ile Çin arasındaki ticaretin Türkiye aleyhine geliştiğine dikkati çekerek Türk işadamlannı eleştırdi. TlSK olumsuz gidişin tersine döndürülmesi için Dünya Ticaret Orgütü (DTÖ) kurallannm sağladığı korunma tedbırlerinin uygulanmasını istedi. TÎSK tarafindan hazırlanmakta olan "Dünya Ekonomisinin Yeni Sorunu: Çin Tehdidi" adlı raporda Türkiye ile Çin arasında 1988'de 330.5 milyon dolar olan ikıli ticaret hacminin, 2002'de 1.6 milyar dolar olarak gerçekleştığı bildirildi. Raporda Çin'e yapılan ihracatın lhızla düştüğü. ithalatın ise 2003 itıbanyla 1.7 milyar dolara ulaştığı belirti'di.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear