02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ı MAfVT 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DISBASEV ABD'nin Arap dünyasında, çıkan uğruna diktatörleri desteklemesi, îslami değerlerin önem kazanmasına neden oldu KöktencilikBatı'nınürünüdürHASAJN HANİZADE lran îslam Cumhuriyeti'nde, 20 Şubat'ta ya- pılan yedinci parlamento seçimlerinin resmi olmayan sonuçlanna göre muhafazakârlar, Meclis'teki sandalyelerin yüzde 70'i askını- nı kazandı. Ülkede seçim öncesinde Anaya- sayı KoruyucularKurulu'nun 2 bini aşkın re- formcu adayı yasaklarnasıyla çalkantılı gün- ler geçirdi. Reformculann bir kısmı seçüni boykot etti. Hem ulusal hem de uluslararası basının ilgi odağı haline gelen seçimler so- nunda yapıldı. Ve, bekJenen oldu. Parlamen- todaki sandalyelerin büyük çogunluğu mu- hafazakâr kanadın eline geçti. Köktenciliğin uluslararası siyasi arenada iki farklı ve tamamen birbirine zıt anlamı var. 20 yıl önce, bir grup Müslüman, Iran'daki Is- lam Devrimi'nın etkisiyle siyasi gündem ve planlannda öncelikle fslami değerleri esas aldığında, ABD ve diger Batılı ülkelerde ya- şayan insanlar köktenciliğin degişik bir tanım- lamasını öğrendi. Ve ülkelerini yöneten siya- setçilerle ciddi anlaşmazlık ıçınde olan Müs- lümanlar, anıden onlan militan bir üslupla altetmeye başladılar. Klsslnger'ln Itlrafları Son 30-40 yılda ABD ve diğer Batılı ülke- ler kendi çıkarlan uğruna Islam ve Arap dev- letlerinde diktatörlerin yönetime geçmesine olanak sağlayan askeri darbeler düzenlediler. Bu diktatörler, haklarıııı isteyen kendi halk- lannı bastırmak için şiddete başvurdular. Bu tür baskıcı yönetimler muhalefette olan- ların da yeraltı faaliyetleri yüretmelerine ve silahlanmalanna neden oldu. Ve tabii bu tür faaliyetler ülke sınırlannın dışına taştı, dışa- ndan beslendi. Bir Arap diplomat, eski ABD başkanlan Rk- hard Nixon ve Gerald Ford dönemınde Dı- şişleri Bakanlığı yapan, siyaset uzmanı Henrj' Kissinger' in bir sözünü anımsatmıştı. Bu dip- lomat, Kissinger'a ABD 'nin Arap dünyasın- Hamaney sevindi ABD ve diğer Batılı ülkeler çıkarlan uğruna îslam dünyasında diktatörleri başa geçiren askeri darbeler düzenlediler. Baskıcı yönetimler muhalefetin yeraltıfaaliyetleri yürütmesine ve halklann îslami değerlere dönmesine neden oldu. Maalesef, Batı da günümüzde 'köktenci' olarak adlandırılan güçler bu bakış açısının ürünüdür. Köktencilik tartışmalarında her zaman yerini alan îran da, 2 bini aşkın reformcu adayın yasaklandığı seçimde sandıktan muhafazakârlar zaferle çıktı. Ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney (solda) sonuca en çok sevinen isimlerden biri oldu. (AP) da neden demokrasi kültürünü yerleştirmek yerine vahşi despotlan desteklediğini sor- muş. Kissinger'in yanıtı ise VVashington'un işine Arap ülkelerinde ve Ortadoğu'da aske- ri yönetimin egemen olmasının geldiğini içeren tümcelerden kurulu bir yanıt olmuş. Ve bu yönetimlerin ABD'nin ısteklerini tek bir telefonla yerine getirdiğini söyleyerek devam etmiş. Kissinger, ABD'nin bu ülkele- re demokrasiyi getirmesi halinde, parlamen- to, siyasi partiler ve hukukçular gibi sivil ör- gütlenmelerin ABD'nin çıkarlannın aleyhi- ne olacağının altını çizmeyi de ihmal etme- miş. fşin ilginci, bu acı gerçeğı ABD'nin ta- rihinin en önemli ve etkili siyasi figürlerin- den birinin itiraf etmesi. Maalesef, Batı'da gü- nümüzde "köktenci" olarak adlandınlan güç- ler bu bakış açısının ürünüdür. Ikl kutuplu dünya Bir halk kendi liderine karşı güvenini yi- tirmişse ya da baştaki baskıcı lider kendi çı- karlanndan başka şey düşünmüyorsa, diğer halklann haklannı da kendi halkınınkiler gibı görmezden geliyorsa köktencilik doğal ola- rak yükselişe geçer. Halk için Îslami değer ve prensiplere geri dönmekten başka seçenek kalmamıştır. Bu her zaman böyle olmuştur. Bundan sonra da bu kuralın değişeceğini söy- lemek kolay değil. Nedense dünya, köktenciliğin herkesin üze- rinde anlastığı net bir tanımını bulamamıştır. Köktenciliğin nerede başlayıp bittiğine dair gerçek ve kesin bir ölçütün de olduğu söyle- nemez.ABD'li bir gazeteci, bir Arap liderden köktenciliği tanımlamasını istedi. Ve lider ikı farklı tanıma yer vererek şu yanıtı verdi: "Eğer köktencilik bazı bölgeleri bombala- mak ve insanlan imha etmek anlamına geli- vorsa ben buna şiddetle karşı çıkanm. Ancak îslami değerlere, Hz. Muhammet'in yoiuna dönmekse o zaman Îslam dünyasındaki en koyu köktenci benim." Maalesef geçen yirmi yılda şiddet düşkü- nü köktenciler kadar ABD ve diğer Batılı ül- keler de köktenciliğin kelime anlamını yan- lış yorumladılar, yanlış yonımlattılar. Şiddet, kadın ve çocuklan boğazlamak aslında Isla- ma göre de yasaktır. Şu anda dünyada iki ku- tup var; Islam dünyası ve Batı dünyası. Olumsuz propagandaya rağmen Islam, di- ğer medeniyetlere ve değerlere karşı değildir. Diğerdinlenn temsilcileriyle işbüiiğine de kar- şı değildir. Halk. Batılı görflsü önemsemedl Yıllarca süren siyasi oyunlar sonrasında Iranlılar bir kez daha ülkenin kaderini belir- leyecek şekilde oy kullandılar. Ve seçmenin çogunluğu, oylannı ülkenin önde gelen Islam- cı şahsiyetleri lehinde kullandı. Bu şahsiyet- ler içeride ve dışanda çok ağır eleşririlmiş, saldınya uğramış kişiler. Yedinci Meclis'teki halk temsilcilerinin işi bu nedenle zor. lran halkı dünyaya Batılı pro- pagandanın kendilerini kandıramayacağını, kendi kaderlerini kendilerinin belirleyeceği- ni ve halkın sahip olduğu kaynaklann harcan- masına neden olan fraksiyon kavgalanndan yorulduğunu, artık bu kavgalardan annmış bir ortam görmek istediğini gösterdi. Yedinci Meclis'te görev yapacak milletve- killeri hiç tartışmasız bu zor görevin bilincin- deler. Ve önümüzdeki dört yıl içinde halkm verdiği oya uygun ve yakışır bir anlayış için- de olarak yanıt verecekler. Fraksiyon kavga- lannı ve tartışmalan bir yana bırakarak ülke- yi yeniden canlandıracaklar. Bu Meclis, halkın potansiyeli doğrultusun- da kalkınma planlan yapacaktır. Günün so- nunda lran halkı, ABD ve Batı'nın Meclis'te- kı köktenci şahsiyetlere ilişkin görüşüne önem vermıvor. (Tehran Tunes, lran, 24.02) Pakistan y da kız çocuklan okutulmuyor • UNESCO'nun çalışması Pakistan'da, kız çocuklanna eğitim konusunda aynmcılık yapıldığını ortaya koydu. Yetişkinler arasındaki okur-yazar oranının yüzde 58'inin erkek, yüzde 28'inin kadın olması da bunun bariz bir kanıtı. Hayır. Diplomasiye bir şans verin (Dominique de VTllepin Fransa, Colin PoweU ise ABD Dışişleri Bakaıu) Avrupa Birliği'nin Türkiye korkusıı. Başkent Karaçi'de, UNESCO'nun sponsorluğunu yaptığı bir çalışma gnıbu (workshop) Pakistan'da eğitim söz konusu olduğunda cinsiyet ayn- mının göze çarpnğını ortaya koydu. UNESCO'nun çalışma sonucunda el- de ettigi verilere göre kız çocuklarda ilkokula gitme oranı yüzde 60, er- keklerde ise yüzde 84. Okula kaydı yaptınlan öğrenciler arasında kızlann yüzde 41 'î devam- lılığını sürdürürken erkek öğrencile- rin yüzde 50'si anne-babalan tara- fından okula sürekli olarak gönderi- liyor. Söz ortaöğretime gelince durum daha da ciddileşiyor. Kızlann yüzde 32'si okulakayıtlı, erkeklerin ise yüz- de 46'sı. Eğitimdeki aynmcılık, kadının top- lumdaki statüsünün düşük olmasına bağh. Ve tabii aynı zamanda kadını günlük yaşamda daha faal olmaktan alıkoyan, cesaretini kıran sosyal ger- çeklere... Bu durum elbette okuryazarlık du- nımuna da gözle görülür şekilde yan- sıyor. Yetişkinler arasında, okur-ya- zarlann yüzde 58'i erkek, yüzde 28'i kadın. Hükümet zaten eğitime çok az para -yıllık bütçenin sadece yüzde 2 sini- harcıyor. Artık. bu küçük eği- tm bütçesinden okuryazar oranını arttırmak için harcanan parayı siz he- saplayın! Pakistan, Dakar'daki eğitirn konfe- nnsındabelırlenen hedefleri yakala- mak istiyorsa birçok konuda tutum de- gıştirmeli. Bu ülkedeki kadın-erkek eşıtsizliği, diğer gelişen ülkeler ve yakın komşulanmızla karşılaştınldı- ğında daha büyük gibi görünüyor. Yapılacak ilk iş. eğitime aynlan bütçenin arttınlması ve kızlara yöne- lik okullann açılmasına ağırlık veril- mesidir. Kadınlarayönelik bakış açı- sını değiştirmek için de kamuoyun- da bilinçlendirme kampanyası başla- tılmalı. seferberllk gerekll Hükümet, özellikle kırsal alanda yaşayan kız çocuklann ilkokullara güvenli şekilde ulaşmalannı garanti altına almalı. Kızlann okula giderken yolda yaşadığı sorunlann okuldan aynlmalarındaki ya da kayıt yaptır- mamalanndaki en önemli nedenler- den biri olduğu biliniyor. Sosyolojik anlamdaki değişikliği sağlamak için ise hükümet sivil toplum örgütleriy- le işbirliği yapmalı ki toplum, kız ço- cuklann eğitilmesinin önemini an- layabilsin. Yasal anlamda Kadının Statüsü Ko- misyonu'nun yakın geçmişte konu- ya ilişkin yaptığı önerilerin dikkate alınıp uygulamaya konulması için kollar sıvanmalı. Kadına karşı ay- nmcılık uygulamayı yasallaştıran ka- nunlar kaldınlmalı ya da değıştiril- meli. Kısacası Pakistan'da kız çocuk- lanndan işe başlayarak kadının top- lumda hak ettigi konuma gelebil- mesi, öncelikle de eğitilmesi için seferberlik başlatılmalı. (Davvn, Patdstan, 23.02) BJORN HENGST Yekta Arman'a Türkiye'nin A\Tupa Birliği'ne dahil olmaya hazır olup olmadığı sorulduğun- da, "Ashndasonı A\Tupa'nm Tür- kiye için hazır olup olmadığma ilişkindir" diyor. Arman, Ber- lin'deki Türk Tiyatrosu Tiyat- rom'un müdürü. Hayal kınklığı içinde olduğunu ifade eden bir ses tonuyla "Avrupa asimda Tür- kiye'den korkuyor" diyor. Almanya'da yaşayan Türkle- nn çogunluğu Anadolu'daki çift- çi, îstanbul ve Ankara'daki tüc- car kadar Türkiye'nin bırliğe üye olmasını istıyor. 30yıl önce Tür- kıye'nın dogusundan Almanya'ya gelen ortopedist Faruk Durbin bu göriişü savunanlardan. Dur- bın, önceki yıl kısa adı "BATI" olan bir sivil toplum örgütü kur- du: Berlin'de yaşayan Avrupalı Türklerin tnisiyatifi. Ortopedi profesörü olan Durbin.konuya ilişkin tarhşmalar düzenliyor. . . 2 bin sivil toplum örgütünü ça- tısında toplayan Almanya'daki Türk Dernekleri Bırliği Başkanı HaklaKeskin için sorunun yanı- tını vermek kolay. Keskin, tt Av- rupa Türtdye'niıı \üzüne kapıyı kapatamaz" diyor. Ödevlerlnl yapmalı Avrupa Parlamentosu seçim- lerinde yeşillerin adayı olan Cem Özdemir, Türklerin Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeligi konusun- da eleştiriyi kabul etmeleri ge- rektiğinin altını çiziyor. Özde- mir'e göre Türkiye Ortadogu'nun demokratikleşme sürecinde önemli rol oynayabilir. Ancak, Başbakan Gerhard Schröder, Türkiye'nm üyelik şan- sı olduğunu, ancak daha yapıl- ması gereken ödevleri de bulun- duğunu açıkça ifade etmeli. (Die Weh, Almanya, 24.02) Putin'in seçim manevralan• Putin'in Başbakan Kasyanov'u görevden alması, Rusya'da 14 Mart'ta düzenlenecek devlet başkanlığı seçimi öncesinde yaptığı manevralardan sadece biri. Devlet Başkanı YTadimir Putin"in 14 Mart'ta yapılacak başkanlık seçimleri- ne üç haftadan az bir süre kala hüküme- ti görevden alması -ki zaten hükümet eninde sonunda istıfa edecekti- kesin- likle usta birhalkla ilişkiler mane\Tasıy- dı. Spekülasyon yarath ve seçim kam- panyasına yeni bir soluk getirdi. Yeni başbakanını ve kabinesini se- çimden önce açıklayacağını duyuran Putin, bunu seçim kampanyasının ana maddesi haline getirdi. Işin aslına bakı- lırsa bazı kamuoyu araştırmalanna gö- re Kremlin kaygılı. Araştırmalar seç- menin sadece yüzde 40'a yakınının san- dık başına gideceğini gösteriyor, ki bu seçimi geçerli kılacak yüzde 50 oranı- nın çok altında. (Katılım yüzde 50'nin altına düşerse seçim yenileniyor.) Putin'in son hamlesi demokrasi kar- şıtı bir adım olarak değerlendırilemez. Başbakan Kasyanov'u birkaç hafta da- ha beklemeden görevinden alarak Yelt- sin dönemi ve Kasyanov hükümetinin bir- takım icraatıyla arasına biraz daha me- Putin (solda) geçen hafta seçim kampanyası çerçevesinde Sibirya'yı zijuret etti. Ve, Krasnoyarsk Bölgesi'nin valisi Aleksander Kloponin'den bilgi aldL (REUTERS) safe koymuş oldu. Peki Putin'in salı gün- kü konuşması ne anlama gelıyor? Putin, attığı adımı. 14 Mart'tan son- ra ülkeyi nasıl yöneteceğinin açık bir sinyalini vermek için yapılan bir hare- ket olarak haklı gösterdi. Reformun ge- rekli olduğu konusundaki ısteğin güç- lenmesi gerektiğinı söyledi. Başbakam suçladı Eskı hükümetten yenısine geçişin yu- muşak ve hızlı bir geçiş olması gerek- tiğıni erken görevden almaya gerekçe ola- rak gösterdi. Yeniden seçilmesi halinde göreve başlayacak yeni hükümetin bir- kaç ay boyunca vakit kaybetmesini is- tediğinibelirtirken Kasyanov'u reform konusunda ayak sürümekle suçladı. Reformlardan bahsetse de gelecekte neler olacağına ilişkin, ülkenin siyase- tinm nasıl şekilleneceğine ilişkin bir- çok başka konuya açıklık getirmedi, kendisine manevra alanı bırakmaya özen gösterdi.Konuşmasında, bürokrasiyı or- tadan kaldırmak ve hükümeti yenile- mekten bahsederken dile getirdiği nok- talar, daha otoriter bir rejım planına da daha demokratik, serbest piyasaya en- deksli bir yönetim planına da uyacak şeylerdi. Hangisinin olacağının karan- nı vermek zor. Işin özünde devleti güç- lendirmekten vepolitika üretmek için ka- pasitesini arttırmaktan bahsediyordu. Ancak bunları söylerken "hangi politi- kalann" üretileceği konusunda detay vermekten kaçınıyordu. Putin"in ikinci bir dönem daha devlet başkanlığı koltuğunda oturabilmesin- deki en büyük etkenlerden biri başbakan seçimi olacak. Putin'in başbakanı ve dolayısıyla kabineyi günümüzdeki tek- nokrâtik statülerinin dışına taşırarak, da- ha fazla yetkiyle donatacağı yolundaki söylemi, yakın çevresinden sadık biri- ni başbakan atayacağının işareti gibi. Ancak başbakanın kim olacağı konu- suna açıklık getirmeyerek yaptığı ma- ne\Talar geri planda gizli, şu anda akla gelmeyen birini atayacağı anlamına da gelebilir. Evet, gelecekte neler olacağı- nın ilk işaretlerinden biri, Vladimir Pu- tin'in atayacağı yeni başbakan olacak. Ancak başbakan belli olsa bile gelecek- te neler olacağı konusunda birnetlik söz konusu olamayacak. Sanıyorum daha net bir fotoğraf görmek için devlet baş- kanının seçimden sonra, mayıs ayında yapacağı ilk ulusa sesleniş konuşması- nı beklememız gerekecek. (The MOSCOK' Ttmes, Rusya, 26.02)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear