14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÎUBAT 2004 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIZI Atatürk'ü anma gününde, Belediye Meclisi'nden tarihi caddelere Nakşibendi şeyhinin adını verme karan çıktı Sokaklardanvaroşlara tarikatçılıkMart 1994seçirrüeriylebaşla- yan "İslanıbor hedefi döne- minin "ideolojik" bir kararlı- lıkJa tstanbul'u Cumhunyet kimliğindenuzaklaştınpade- ta "şeriat kenti" yapmaya niyetlenen girişunler arasında "cadde ve sokak adlannın tarikatçı ki- şilerinadlanyla" değiştirilmesi önemli biryertu- tar... Bu yönde aslında yüzlerce örnekten biri olan Fatıh'teİci tarihi Sangüzel Caddesi'nın adı da Said-i Nursi'den sonraki bu dinci önderliği dev- ralan ürüü Nakşibendi Şeyhi "MehmetZahidKot- ku" yapılınca, dönemin ANAP'lı Fatih Beledi- ye Başkanı Sadettin Tantan'ın yargıya başvur- ması sonucunda hem kamuoyunda tartışılmış oldu; hem de mahkemenin iptal ettiği bir "siya- si keyfüik" olarak tarihe geçti... Üstelik, bu isım değişikliği sadece "Cumhu- riyetkarşıü" bir eğılimı değil, aynı zamanda îs- tanbul'un Osmanlı dönemi tarihini bıle "tarikat- çıhk uğruna" dışlayan bir anlayışı açığa çıkar- tıyordu... Çünkü, Bizans'a ait kentsel anıtlardan Kıztaşı'nın da bulunduğu bu caddenın adı, as- lında Fatih' ın tstanbul'u almasından sonra "Çık- nkçı Kemalettin" ısimli birinin bu semte "San- gez" denen bir mescit yaptırmasından ötürüydü... "Gez" ise Oğuz lehçesinde "güzeT anlamında- ki "körez"den geliyor ve aynca Atatürk'ün 1934'teki onayıyla yayımlanan Istanbul Şehir Rehberi'nde de aynı tarihsel gerekçeye yer ve- rilerek "Sangüzel'' adı tescil edilmişti... 10 Kasımda Meclls gündeml... Buna rağmen "mevlitii" açılış töreni bile ya- pılan bu tarikatçı isim değişikliğinın Büvükşe- hir Belediye Meclısi'nde, "10 Kasım 1995" ta- rihinde kabul edilmiş olması da aynı gün tstan- bul'u yönetenlerin "Atatürk'ü anmak"tan ne anladıklannı kanıtlıyordu... Sonunda Idare Mahkemesi, Faüh Belediyesi'nın semt sakinleri ve ÇYDD ile birlikte itiraz etrık- leri bu isım değışikliğıni. 27.02.1997 tarihlı ka- rannda; "Belediyeleryetküerini kentin genel özd- liklerine ve keyfı olarak kuüanamazlar" gerek- çesiyle iptal etti. . Ancak, Istanbul'da daha birçok benzer sokak ve cadde adı değişikliği, "yargıya giden olma- dığıiçiır dönemin siyasal mırası olarak kaldı... Yine, yukandaaktanlan; "1930'lardanbuya- na şer güçlere direnen" Türk-tslam eserlennın bile korunması ve yaşatılması yönünde hıçbır cıd- dı çaba yokken bu eserlerle bezeli tstanbul'un çevresi sayısız "kaçak ve çirküı" camıyle kuşa- tıldı... Beykoz'daki, Sultanbeyli'deki, Trakyasuhav- zalannda Arnavutköy'deki ve hatta Çamhca'da- kı yasadışı ve imara aykın dev tarikat külliyele- ri gibi örneklerle de Istanbul, Cümhuriyet tari- hinde görülmemış bir "yasadışı dinsel ve rant amaçh yapılaşma işgaline" uğradı... Bunlardan, kamuoyunun tepkisini de çekecek kadar "abarülı" büyüklükte ve yine kaçak inşa edilen en çarpıcı örnek ise tümü ormanlık alan- da kaçak bınalardan oluşmasına rağmen "bele- diye" yapılan Çavuşbaşf nın imar himayesine sığınmış, 20 bin kişilik "Fetihi Külliyesi"ydi... Cümhuriyet gazetesinde Gündüz Imşir'in 1997'deki seri haberleriyle harekete geçen adlı makamlar, yerel yönetimin ve tSKt'nin hoşgö- rüsüyle hızla yukselen inşaatı "bitmeye yakuı" olarak durdurabildiler. Dönemin Valiliğinin, her yönüyle hem kente karşı suçun, hem de Cümhuriyet karşıtı örgüt- lenmenin "kalesi" olan bu yasadışı binayı, tüm çirkinliğine, orman ve çevre tahribatına ve "şe- riat kültürünü simgeleyen" mimari duruşuna rağmen yıkmak yerine, Hazine arazisinde ve "hazırtesis" diyerek "laikamaçlarlakuUanma" (!) karan ise kaçak yapılaşmaya karşı izlenen "ödünlü" politikalann bir başka örneğiydi... Havzalarda örgüttü lşgal' Yerel seçımlerin ardından Büyükşehir Bele- diyesi yayınlannda "şer dönem" diye tanımla- nan öncekı yıllara ait özellikle "imar disipli- ni"yle ilgili İdmi kazanımlan bile hemen orta- dan kaldırmalannın en çarpıcı örneğini, Sözen döneminın son zamanlannda onaylanan; "1/50 bin ölçekli Metropoüten Pian"ın iptal edilmesi oldu. "Bu planda rant çevrelerinin çıkarlan var, rjfanıbiz yeniden yapacağK-" gibi söylemlerlebaş- latılan yeni çalışmalarda ise Istanbul'un genel yapılaşma ve Marmara Denizi'ne paralel gelış- me bölgelerine ilişkin ana hedefler büyük oran- da yine Sözen dönemi kararlanna uyarlarurken TAKSİME CAMİ ÖZLEMİ Kentin 1/50 binlik planı onaylanırken, 'imar yasaklanm deldirmem" diyen Erdoğan. losa süre sonra hav^alan imara açan tSKİ yönetmetiğini de devreye soktu. Bu dev tarikat küllryesi Beykoz- Çavuşbaşı ormanlannda vç Hazine arazisinde beledhe \e deMetinhaberi ohnadan! inşa edildL Elnıalı su havzasındaki bu kaçak iş merkezleri de Erdoğan'm "bekçi kulübeleri' tanmuna girdi. stanbul'u İslambol'a çevirme harekâtı onlarca yıllık sokak adlannı şeyhlerin, dini önderlerin adlanyla değiştirerek başladı. Ardından yasadışı dinsel ve rant amaçlı yapılaşma, kaçak camiler, su havzalannın işgali gibi uygulamalar gündeme geldi. Özellikle sivil toplum örgütlerinin başvurulan üzerine yargmın ardı ardına verdiği iptal kararlan da Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki belediye yönetimini niyetlerinden vazgeçiremiyordu... Taksim'de cami için inat edilen tarihi su mahzeni bitişiğindeki alan. tek önemli "fark" ise kentin yaşam kaynağını oluşturan"suhavzalannın imara açümasTydı... Oysa yine Recep Tayyip Erdoğan, seçim önce- sindeki propaganda söylemlerinde, bu konuda da "çevreci" bir anlayışı dile getirmişti.. Örneğin. 23 Şubat 1994 tarihindeki basın top- lantısmda aynntılara da gırerek; "Su havzalan- nın civannda hızlı bir yeşillendirme yapılacakve 0-1000 m 2 ' likbölgeye kesûılikle yerİeşim izni ve- rilmeyecektir_." demıştı.. Ne var kı belediye yetkilerine ka\"uştuktan sonra aynı sözün "tam tersmi" uygulamak için ise "şehircileri" bile şaşırtan bir "imara açma" oyununaımzaartı... 1 50 bin ölçeklı Metrapoli- tan Plan'ın onaylandıgı 1995 yılının güz döne- mi (ekim) Belediye Meclisi toplantısında, yine özellikle su havzalan için "plan hükmü olarak" önenlen ve bu alanlarda "ÎSKt yöneöneuğiyle" imar düzeninin sağlanması yönündeki "ek ku- ral"ın ne anlama geldiği ise hemen izleyen gün- lerde ortaya çıktı. Aynı bölgelerde, daha önce belli mesafelerde "yapdaşmayasa$" getiren İSKİ yönetmeliği, pla- nın bu yeni "hükümle" birlikte onaylanmasının ardından değiştirilmiş ve havzalann 1000 m : 'lik koruma kuşağı da yeni yönetmeliğe göre imara açılmıştı... Plan da bu alanlarda sadece "yönet- metik geçerlidir" dediğinden, plamn onay tari- hindeki yönetmeliğe bakarak buna itiraz etme- yen duyarlı ve ılgilı çevreler böylece "atianl- mış"oluyordu... MHyon dolarlık kulübeler' Bu "oyun" ortaya çıktıktan sonra yeniden açıklama yapmak zorunda kalan Erdoğan, seçim öncesindeki; *1000m 2 'deimarizni\wflmeyecek" sözünün neden unutulduğunu merak edenlen de şöyle yanıtlıyordu: "Buralardakiyapılar, havza- lan koruyacakbirer nöbetçikulübesi olacaknn." Ne var ki ilerleyen zamanda, koruma kuşak- lannda ışte bu tSKİ mevzuanyla sağlanan "izin" üzenne hızla yaygmlaşan yapılaşmalar. çe\Teyi korumanın değil, "arsavearazispekülasyonun- dan elde edilen trüyonluk rantiann dinci- sh'asal güçlenmeye aktanlmasuun aracı ve kaynağı" da oldular... Örneğin, yine aynı dönemde, kamuoyunda "REFAHYOL'un kasası" olarak tanınan Mer- ciimek ın Sazlıdere Barajı ha\zasındaki 6 mil- yon m : 'lik arazisindeki imar hakkını yaklaşık 8 kat arttıran 14.03. 199^ tarihli imar planı deği- şiklikieri de ışte bu yeni tSKİ yönetmeliğine da- yandınlarak yapılmıştı. Erdoğan"ın "kulübe" dediği ve içme suyu kaynaklannı çevreleyen doğaya sıralanmış, her biri milyon dolarlık konaklarda ise bugün sade- ce yerel iktidann siyasi yandaşlan değil, geçen 10 yıldaki "muhalefet"(!) görüşlerin liderleri ve taraftarlan da yaşamaktalar... suyu' metropolü ma için ne denli "kararü" olun- duğunun da göstergesiydi... SİT'e düşman çevreclllk Yaklaşık 15 milyonluk tstanbul'un neredeyse 1 3'ünü oluşturan 5 milyonluk bir nüfusun hav- zalardaki bu imar talanıyla bütünleşerek iskân olmalan sonucunda da Istanbul, çeşmelerinde kul- lanma suyu bulunan, ama "içmesm'upazannın'' da dünya rekorunu kırdığı bir "şişe suyu metro- polü" haline geldi. Önceleri kaçak başlatılan bu işgalin yasal da- yanağını hazırlayan yeni ISKİ yönetmehğınin, tanınan gazetelerde değil de sadece bu gibi "du- yulması pek istenmeyen" ilanlara hizmet veren Son Saat adlı bir gazetede 26 Aralık 1995 tari- hinde ilan edildiğini öğrenen Mimarlar Odası, henüz ışgal edilmeyen alanlara da yapılaşmanın yayılmasına olanak sağlayan yönetmeliğın ıpta- li için yargıya başvurdu. İdare Mahkemesi'nin, bu yönetmelik deği- şıkliğini iptal etmesinin hemen ardından. aynı imar nükümlerinin sadece "ifade değişikliğryie" yeni- den yürürlüğe sokulması; bunlara da açılan da- valarda yine yargının her iptal karannm ardın- dan aynı yöntemle hukukun "uygulanamaz" ha- le getirilmesi, su havzalarında imar ve yapılaş- Çünkü, özellikle bu bölgeler- deki daha önce "imarolanağıol- mayan" köyler bile art arda "bel- de" yapılarak belediye haline getirilmiş, çoğunluğu RP'li yö- netimlerde bulunan bu belediye- ler eliyle de Istanbul'un belki de hâlâ "korunabilecek" olan doğal alanlannda "imar rannndanfinanssağla> an tarikatçı örgüt- lenmelerin" yaygınlaştınlması, "şeriaün strate- jik Istanbul hedefi" için vazgeçılemez bir amaç haline gelmişti... Metropolitenplandald "tSKİyönetnıeliğıo\-un- lamia" güvenceye alınan bu hedefüı, geçen 10 yıl içindeki uygulama sürecı sonunda ulaşılan nok- ta ise artık "varoş" denilen hemen tüm bölge- lerde tarikatçıların denetimindeki "imar ranü özgürlüğünün" güçlü bir siyasal örgütlenmeye de en "bereketiı" temeli oluşturmasıdır. Nitekim, yine 1995 yılındaki, Koruma Ku- rulu'nun özellikle Beykoz, Sanyer gibi "su havzası \ç orman alanlarnun" yoğun olduğu i1- çeler için ilan etmiş olduğu ve amacı da bu gi- bi spekülatif imaryavılmalanylayararılan "do- ğa tahribatının önlenmesi" olan "tstanbul Ku- ze> Kuşağı SİT Alanlan" karanna ilçe beledi- yelen ile birlikte Büyükşehir Belediyesi'nin de dava açması, kenti yönetenlerdeki "tstan- bul se\gisi" nin de aslında ne anlama geldiği- ni gösteriyordu. Hele, bir yandan aynı alanlardaki ormanlarda kurulan Koç Üniversitesi'ne tepki gösterilmesi. bir yandan da bu üniversiteye Bakanlıkça tanı- nan orman içi imar hakkırun yargı tarafindan ip- taline de dayanak oluşturan aynı SlT kararlanna da karşı çıkılması, Büyükşehırdeki bu gibi tutum- lann aslında "siyasi" amaçlı olduğu yönündeki eleştirileri de haklı çıkanyordu . dstanfauC'da QsCâm6oC"un aıo yı MART 1994 - ^IART 2004 OKTAY EKİNCİ ^İslami hamlelerle' başlatılan 'inananlar' döneminde belediye ile halk karşı karşıya geldi rdeli meyhaneler, yok olan köprü altı... I şte böylesine "tslanü hamlelerle" başlatılan "inananlar" döneminde, aynı siyasi kimliği paylaşan ilçe belediye yönetimlerinde de benzer girişimler ardı ardına görülmeye başladı... Bunlardan belki de en "radikal" olanlardan biri ve özellikle Istanbul'un "evrensel kühürü" ile de açıkça çatışan uygulama ise başta Beyoğlu'nda olmak üzere kentin yıllanmış eğlence semtlerinde bile "sokakta içki masalaruun" yasaklanması: hatta meyhanelerin pencerelerine de "içerrvi göstermeyen siyah perdelerin asüması" zorunluluğunun getirilmesiydi... Bu uygulama da ilk yıl sürdürülse bile, özgürlüklerine bağlı tstanbullulann ve aydınlann yoğun karşı etkinlikleri, kamuoyundaki eleştiri ve tepkiler ile kentin "turizm hedefleri" açısından da getirdiği olumsuzluklann dayatması sonucunda, zaman içinde "yumuşaüldı" ve giderek vazgeçildi... Köprü altı' vok edildi... Ne var ki örneğin yeni Galata Köprüsü'ndeki "geleneksel" köprü altı meyhanelerinin Istanbul'a yeniden kazandınlamamış olmasmda da bu "Islami" yaşam dayatmasmın payı var... Eski ve tarihi Galata Köprüsü'nün de Haliç'te uygun bir yere kurularak yine geçmişteki gibi "Istanbul mejhaneleri" ile yaşatılması projesi ise asla gerçekleşmediği gibi, bu "tesciDi eski eser" köprü çürümeye terk edilmiş durumda... Y A R I N : K E N T İ N B E L L E C İ N E İ M A R D A R B E L E R İ fethetme'ye dönüksimge proje... K entin varoşlannda adeta "Islami uydu kender" de denebılecek böylesı bir yapılaşma yayılması arsa rantlanm da tarikatçı örgütlenmelere akıtacak bir imar özgürlüğü içinde sürerken, bu kuşatmanın "merkezi de fethetme> r e dönük" simge projesi haline gelen Taksim'e cami girişımlen "tslambol gündeminde" başköşeye oturdu... Aslında, 19701i yıllardan bu yana "dinci- muhafazakâr" kesımle "Bberal - muhafazakâr" kesimin bir tür "siyasi ortakiık projeleri" olarak zamana bırakılan bu girişimin, 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde sonra yeniden "tetiklenmesine" katkıda bulunan diğer gelışme ise yereldekı siyasi erkin yanı sıra REFAHYOL (RP-DYP) ıktıdanydı... tstanbul'u ve ülkeyı yönetenler, "aynı hedefte" bırleşınce, bu "tarihsel firsatm"en önemli anıtı olarak da "Taksim Camisi" projesi arşivlerden çıkanldı; hatta buna olanak sağlamak üzere Taksim'in yeniden planlaması için "güdümhi proje yanşmalan" bile düzenlendi. Bu hedefe ulaşabilmek ıçın tanhi Taksim Maksemi yanındaki yıllar önceden "cami yeri" olarak göz konulan -şimdikı açık otopark alanı- arsalar Osmanlı dönemi kentsel altyapı ve arkeolojik mirasını da banndırdığı için "1. Derece SİT" olan bu yerde inşaata izin verilemeyeceği anlaşılınca, tüm meydanı ve çevresini "alternatifcami yeri de önerilecek şekilde" planlamaya dönük "özel da\eüi mimaıiann katılabOdikleri" bir proje yanşması yapıldı... Kamuoyunun zaferl Aynı tarihlerde (199 7 Mart) dönemin RP'li Kültür Bakanı tsmail Kahraman da Maksem'in yanında camiye "ohnaz" diyen, emektar Koruma Kurulu üyesi Prof. Semavi Eyice'yi görevden alırken. "Camhe ûnza atmadı: ben de imzaladun ve kapuun öniine ko> f dum_." diyecek kadar da hırçınlaşmıştı... Eyice yerine kurula atadığı, 1999 yerel seçimlerinde de aynı siyasetten Beyoğlu Belediye Başkanlığı'na seçilen mımar Kadir Topbaş da daha göreve başlar başlamaz; "Ben bu hizmeti Taksim Camisi'ni gerçekleştirmek üzere üstlendim™" gibi açıklamalar yapıyordu. Mcak duyarlı kamuoyu tepkileri, diğer Kurul üyelerinın böylesi bir "misyon" dışında olmalan ve meslek odalannın da direnişiyle bu niyet gerçekleşemedi... Büyükşehir Belediyesi'nın ise "camih' meydan düzenlemesine'' yasal hazırlık yapmak amacıyla Taksim Gezisi altındaki işyerlerini "boşaltma" girişimi de ortada -yasal ve onayh bir proje" olmadığından, yargı tarafindan durduruldu... Istanbul'un hemen tüm semtlerinde ve özellikle de çe\Te yerleşmelerinde sayısı bilinmeyen kaçak camilerin "arazi pazariama odakh" da olarak inşa edildiği bir süreçte, Taksim'de bunun gerçekleşemez olmasının nedeni ise böylesine "simge" bir girişime karşı laik ve çağdaş toplumdaki hassasiyet ile kentin "gözden ırak" olmayan bu en merkezi alanında "imar ve koruma yasalanna uyumun" sağladığı hukuk ortamıydı...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear