22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 ŞUBAT 2004 SALI CUMhJR'YEl SAYFA 17 I ~* Vzardar'ın 6 yanş atı _ ramuş. 2 Demek ki iş ganvana & kaldıl Kitaplar Elektronik posta: denizsomecumhuriyet.com.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faksî 0.212.512 44 9? - AKP, Nurculan belediye başkan adayı yapmış... "Seriat pazanna nur vaöıyori" Yurt Kitap Yayın'ın '•Herkese Tarih, Herkese Mitoloji" dizisinden yayımlanan kitaplardan söz etmiştim... Anadolu'dan arayan okurlar, bu krtaplan krtapçılarda bulamadıklannı söyiediler. Ankara'daki yayınevinin telefonu 0.312.417 35 49, faks numarası 0.312.425 36 40. Bu arada özellikle gençlerin bir solukta okuyacağı kitaplann mitoloji dizisinden yeni bir seriyi de duyuralım: Tanrılann Babası Zeus. Evliliğin Koruyucusu Hera, Işık ve Aydınlık Tannsı Apollon. Avcı Tannça Artemis. Zekâ Tannçası Athena. Ateşin Topal Efendisi Hephaistos. Aşk Tannçası Afrodrt. Savaş Tannsı Ares, Tannlann Habercisi Hermes. Şarap ve Neşe Tannsı Dionysos. Bereket Tanrıçası Demeter. Denizler Tannsı Poseidon. Yeraltı Tannsı Hades. Uyum-a Akif Kökçe: "Vrtrinde gösterilen Avrupa uyum yasalan ama tezgâhta giydirilen Ortadoğu uyuma yasaları." aftalık Ermeni gazetesi Agos'un yönetme- ni Hrant Dink yazısına şöyle başlıyor: "Türk'ten boşalacak o zehirti kanın yerini dolduracak temiz kan, (Türkiye'deki) Er- meni'nin Ermenistan'la kuracağı asıl damannda mevcuttur. Yeter ki, bu mevcudiyetin farkında olun- sun..." Bu görüş, ırkçılıktan başka bir şey değildir ve dün- yanın en büyük faşistlerinden Adotf Hitler'in bile ak- lına gelmemiş bir "damardan kan temizleme" ope- rasyonudur! Bu görüşü bir kenarda tutalım, tekrar Istanbul'da yayımlanan haftalık Ermeni gazetesi Agos'a döne- lim... Agos, Kemal Atatürk'ün manevi kızı ve Tür- kiye'nin ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen'in Er- meni asıllı olduğunu yazmıştır. Belge olarak da Er- menistan'dan Türkiye'ye gelen Hripsime Sebilci- yan Gazalyan adında bir"temizlikçi" kadının anlat- tıklan gösterilmiştir. Buna göre Gazalyan'ın teyzesi Sabiha Gokçen Hatun; Gökçen'in annesidir ve büyükanne Mariam tarafından yetimhaneye verilmiştir. Bir başka belge de Gazalyan, Türkiye'ye geldiğinde bir televizyon programında Sabiha Gökçen'i görmüş ve "bir elma- nın ikinci yarısı" gibi ninesine benzetmiştir. Bu yazının sahibi de Hrant Dink'tir. Ama Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğunu kamuoyuna taşı- ma görevini Hürriyet gazetesi yerine getirmiş ve A- gos'tan alıntı yaparak "Sabiha Gökçen'in 80 yıllık sım"nı ifşa etmiştir. Ifşaat, iddia olarak gündeme getirildiyse de aynntılar önemli değildir çünkü ka- muoyunun aklının bir köşesinde "Sabiha Gökçen" ve "Ermeni" sözcükleri yan yana getirilmiştir. Hürriyet gazetesi bir sonraki gün bu kez bir baş- ka iddiayı gündeme taşımış ve Sabiha Gökçen'in Er- meni değil Boşnak olduğunu yazmıştır. Bu iş Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Er- tuğrul Özkök'ün yazdığı gibi "Cem Karaca'nın an- nesinin Ermeni olması neyi değiştirdi ki, Sabiha Gökçen'in mazisi bir şeyleri değiştirsin" denecek kadar özensiz bir magazin konusu ya da Ertuğrul Özkök'ün adamlarından Fatih Attaylı'nın yazmaya çalıştığı gibi "Atatürkçü geçinen birilerinin Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olmadığını kanıtlamak için müthiş bir uğraş içine girmeleri" kadar basit değil- dir. Bu işin altında, Genelkurmay Başkanlığı'nın açık- ladığı gibi neyin amaçlandığının sorgulanması ge- rekir. Bu işin aslı, asılsız iddialaria kamuoyunun günde- mini işgal etmek ve birilerinin "damardan kan temiz- leme" operasyonuna çanak tutmaktır. Ege Ordu Ko- mutanı Orgeneral Hurşit Tolon'un içimizden hain- lerden söz etmesi boşuna değildir. Reha ile 601ı yıllarım yaşayanlar O Istanbul'da bir diş hekimi: Reha Sezgin. Mesleğinin yanı sıra Kiss FM'de Pazar sabahları saat 10.00'la 12.00 arası radyo programı yapıyor; gençliğinin yani 196O'lı yılların yerli ve yabancı müziklerini çalıyor. Müzikle kalmıyor, radyo dinleyicileri ile telefonda sohbet ediyor. Uzun yıllardır süren bu program bir süredir radyo frekansının dışına çıkmış durumda; 1960'li yılların gençliği ya da hangiyaştaolursaolsun kendisini genç hissedenler bazı günler Istanbul'da, An- kara'da, Izmir'detoplanıyor; Reha Sez- gin de müzik kutusunun başına geçiyor ve eski "plaklar" ortaya çıkıyor. önceki akşam Kalamış yat limanın- daydılar. Tiyatro sanatçısı Dilek Türker ve "cerrahbaşı" Prof. Dr. Tank Minka- ri de radyo programından çıkıp gelmiş- ti. 196O'lı yıllann müziğinde ilginç bir for- mül olmalı; 194O'lı yıllann gençlerini de 2000'li yılların gençlerini de bir araya A getiriyor. Ama en önemlisi bu buluş- B malar 196O'lı yılların gençlerine yarım • kalmış ya da hiç yapılmamış dansları- ^ nı geri veriyor. ^ Dilek Türker'in tanımıyla "Reha ile 6O'lı Yıllar"da buluşanların tümü aydın- lık yüzlü insanlar. Dost ve yüreklerinde sevgi olan insanlar. Aralarında sanatçı- lar ve bilim insanlan var. Işadamı var, iş- çisi var. Koca koca insanlar çocuklargi- bi eğleniyor... Haberiniz olsun: Buluş- maların ipuçlarını radyo programında Reha veriyor. Yüksek Yerilim Hattı Basın mensubu sadece medyadan beslenemeyince BESLEME BASIN doğuyor! erdincutku " yahoo.com îzmir Iklisat Kongresi Bağunsızhk Aıııtıdır HAVRİ DA\AS 81 yıl önce, ülkeyi çağın ger- çekleriyle yüzleştiren Izmir îkti- sat Kongresi, temelde Ata- türk'ün "Bağımsızlık Anıtı"d\r. Oaha 1922'de TBMM'de yaptığı ,.:onuşmasında, "Ekonomik ve mali gelişmemizi engelleyen ka- pitülasyonlar bağımsızlıkla bağ- daşamaz" diyordu. Napolyon kadar savaşın ve tarih kadar da banşın, ekonomıden güç aldığı- nı biliyordu. Bunun için yaşamı boyunca, ekonomiyi ön planda tutmaya çalışmıştır. Ama her ne- dense, yönetime ve kültüre iliş- kin devrimlerinden hep söz edi- lir de ekonomi devrimi üzerinde yeterince durulmaz. Oysa "O'nun daha neyin nasıl olaca- ğının bilinmediğı birzamanda, 16 gününü harcayarak 17 Şubat 1923teKâzımKarabekir baş- kanlığında topladığı Izmir Iktisat Kongresi, 12 maddelik ekonomi andı bildirgesiyle sona ermışti. Çok önemli mesajlar içeren konuşmasında: "Savaş/ kazanmamıza rağ- men banşa kavuşmamızı ekono- mik nedenler engellemektedir. Çünkü, ekonomiksavaş kazanıl- madan askeri yenginin değeri olmaz. Ekonomisi bağımsız ol- mayan ülkede de bağımsızlıktan söz edilemez. Bu nedenle, eko- nomide başanlı olunduğunda güçlü olacakbir Türkiye görmek istemeyenlerin oyununa artık gelmemeliyiz. Tarih, uluslann yükseliş ve çö- küşlehnde siyasi, askeri ve içti- mai etmenleri neden olarak gös- termekiedir. Ben, ekonomik et- kenlehn bunlardan önce geldiği- ne inanmaktayım. Türk tarihi de incelendiğinde, ileheme ve ge- rileme dönemlerinde hep eko- nominin ön planda olduğu görü- lür. Bunun için Türkiye kanı canı pahasına elde ettiği egemenli- ğini, dünya banşı düzeni içinde yasatmak istiyorsa, ekonomide her zaman güçlû olmak zorun- dadır! Çünkü, ekonomik ege- menlik olmadan, yönetsel ege- menlik olamaz. Sizler, ulusun seçip gönder- diği delegeler olarak hem halkın hem de Hakk'ın sesisiniz. Tarihi değeri büyük olan, çok önemli bir kongre gerçekleştiriyoruz. Erzurum - Sıvas kongreleri 'kur- tuluşa adanış'f;, bu kongre 'ba- ğımsızlığaadanış'f;r Değerlikat- kı ve karahanmızla, döşenecek sağlam temel taşlan üstünde, ül- kenin yannlan inşa edilecektir. Ancak karar yetmez, uygula- malann aksatılmadan ve saptınl- madan uygulanması gerekir. Bu- nun için de hep çalışmaya ve ça- lışkan olmaya mecburuz. Toplu- mu 'tembellik hastalığı'nda/i kur- tanp çalışkan bir ulus oluştur- malıyız. Çünkü, varlık ve onun doğal sonucu olan gönençle mutluluk yalnız çalışkan olanla- nn hakkıdır" demişti. Aradan geçen 81 yıl içinde A- ta'nın öğütleri biraz unutuldu, bi- raz da unuttumldu. Saygıyla ko- runması herkese yarar getirecek bu kutsal Anıt, yazık ki yıkılmış durumda. Altında kalan ve can çekişen "bağımsızlık" da kurta- ncı beklemekte. Atatürk'ten sonra, "Ekonomi- nin etkin gücü"nü ve savaşta da, banşta da ön sırada yer aldığını vurgulayışı unutuldu. Mesajlan da gereğince ve yeterince algıla- nıpdeğerlendirilmediği için, eko- nominın tecim dışındaki etkin rol- leri üzerinde hiç durulmadı. Ge- lişen teknoloji ile genişleyen etki alanı ve etki gücü de gözden kaçtı. Boş vere vere en son gel- dik işte bugüne, El avuç açar olduk insafsız ele güne. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3SOLDANSAĞA: 1/Kuşbaşı et ve bulgurla ya- pılan bir yemek. 2/Kemikle- rin yuvarlak ucu... Bir erke- ğin nikâhsız olarak aldığı ca- riye. 3/ Trabzon'un bir ilçe- si... Bir peygamber. 4/ Bir renk... Ege Bölgesi'nde taze san incire verilen ad. 5/ AB Özgentürk'ünbirfılmi... Ar- goda "fahişe" anlamında kullanılan sözcük. 6/ Birey- 8 ler arasında ortak simgeler „ sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi. 7/Halk di- linde kırmızı pul bibere verilen ad... Kişiye değin, özel. 8/ Kuşbaşı et ve pirinçle yapılan bir tür börek... En- der, seyrek. 9/Temizlik işlerinde kul- lanılan bir cins toprak... Temeli tak- lide dayanan sözsüz oyun. YUKARIDAN AŞAĞI\ A: 1/Anadolu'nun birçok yöresinde yo- ğurtlu bulgur ya da pirinç çorbasına 8 verilen ad... Yapma, etme. 2/Motor- 9 lu araçlarda sarsıntıyı en aza indirmeye yarayan düzenek. 3/ Bir no- ta... Otel. tiyatro gibi yerlerde girişe yakın geniş yer. 4/ Bir tür taze vetuzsuzbeyazpeynir... Lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki. 5/ " — Ağaoğlu": Yazarımız... Uzaklık işareti. 6/Eski dilde su... Tava- na asılan süslü aydınlatma aracı. II Kuşbası doğranmış ko\Tin eti ve yufkayla yapılan bir tür kebap. 8/ Sahip.. "Kışla ilgıli" anlamında eski sözcük. 9/ Edebiyat, müzik ve plastik sanatlarda geleneklere bağUkalmaeğilımı. • ÇÎZGtLÎK KÎMİL HASARACI kamilmasaraci" mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoy((t yahoo.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL VRGESÇ k_urgenc(d yahoo.com HAYAT EPtK TtYATROSU MISTAFA BÎLGİN HUOOP ŞU TAVUK MESELESİ SÜNDEMbEN DÜSSÜN ARTIK DtYORUM!.. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAS 24 Şubat tctcw.nuwttaz-arikan.com GRIMM MASALLARI 176i 'PA BU&ÛN, ÛHLÜ MASAL YA2AZI WLHE1M CARL GB/MM, AUAANVA 'NtN HAUAU KSNTİNOEDOĞOU. KAR.OEÇİ -JACOBİLS BİR- ÜKTE, ALJUAN DİLİ i/B FOLMIÛRU Ü2BH.İNOE YAPTtĞl ARAŞTIRMALARLA VE ÖZELLİKLE OERLEDİ6I HAUC MASALLAKiytA T7WtNO/. YÖK.E YÖ£E DOLAŞAKAK T&PLADIKLASl A4A- SALLAR UNUTLILMAKrAH HüBTVLACAK, ON- LARIN KALSUİrL£ ÖLÜMSÜZLEŞECEtCr/e.. 1812 '£>£ YAYfMLAP/KLARI ÂAASALLAHDAN 8A2ILA&, "PAMUK: peeNSes VE YEOÎ CÖ- C£', "/iAPUMZeL.", 'SUPEHİLS.IİI', "B&E- MEH MlZIKACtLAK.1", »HANSEL VB 6BE- TSl." (YAMDAKJ HESiuC) GlBİ BAÇUKL4HI TAŞIMAK-TAYPI.. ANKARA 26. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo:200Mll Davacı Mücahit Duman \ekılı tarafından da\a'ılar Orkun Kaynak \e ark. aleyhine açılan tazmınat davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Da- \alılar Orkun Kaynak ve Irchat Sırgalıne'ye çıkartılan tebligatlar bila ikmal dönmüş olmakla zabıta tahkıkatından adreslen meçhul kaldığından mah- kememızce verilen 10.2.2004 tarih 2001 İ11 bsas. 2004 21 sayılı Kararla HUMK'nun 409. maddesı gereğince işbu davanın açılmamış sayılmasına. bakıye 20.275.000 TL'run ıstek halinde davacıya iadesine, davaeııun mahkeme masraflannın kendı üzennde kalmasına. da\alılarca masraf yapılmadı- ğmdan bu hususta bir karar venlmesıne >er olmadığına. 06 MB 185 plakalı aracın trafık kaydına konulup ınfaz edilen ıhtiyatı tedbirin HUMK'nun 112 maddesı geregmce karann taraflara teblığinden sonra kaldırılmasına temınat alınmadığından bu konuda bir karar venlmesıne >er ve gerek olma- dığına, karar venlmiş. İşbu karann gazetede ilanından itıbaren 15 gün içinde temyız edilmedığı takdırde karann kesinleşeceğine ılan ve teblıg yerine kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur. 17.2.2004 . Basın: 7135 GÖRÜŞ HÜSEYİN BAŞ Cumhuriyetçi Refleksimize Ne Oldu? Herkesin bildiği, sağırsultanın duyduğu gerçek- leri görmekten aciz, yoksul halkın sorunlanna uzak, kapıya dayanmış siyasal Islamcı tehlikeden bütü- nüyle habersiz oldukları için 'sıfırlanarak' tarihin çöplüğünü boylayan dünün geleneksel partilerinin bugün çağdaş ve laik cumhuriyeti kaybetmenin eşiğine gelinen durumun yaratılmasının da mimar- ları olduğu kuşku götürmez. Şu sıralar, solun birieşmesiyle ilgili cızırtılı plak bir kez daha piyasada. Ama bu masalı çok dinlemiş olduklanndan artık pek dinleyen de yok. Bunu so- lun 'çocukluk hastalığı' teşhisiyle izah etmek zor. Söz konusu olan, onca yıldır sürüp gittiğine bakı- lırsa artık buna çocukluk hastahğından çok kronik- leşmiş erişkin hastalığı demek gerek. Ayrıca solun kırk türiü tanımı da yok. Sadece, tarihsel süreç içinde nice deneylerle gelişerek olgunlaşan sağ- lıklı yöntemleri izleyerek ülkenin, açlığın sınırında can çekişen, eğitimsizliğin, sağlıktan yoksunluğun pençesinde kıvranan, ellerinde kalan sosyal kaza- nımlan, tüm zenginlikleri birer ikişer haraç mezat satılan, tarihinde görülmedik oranda dışa bağlan- maya çalışılan çoğunluğunun yanında yer almak, onlann dertlerini bıkıp usanmadan dile getirmek, gündemde tutmak, çare üretmek, sol olmanın, de- mokrat olmanın yeterli ve biricik koşuludur. Lafı eveleyip gevelemeden gerçek bir birieşmenin yo- lu sadece ve sadece bu koşuldan geçmektedir. Ancak bunun için yola çıkarken kişisel sol tanım- larından sıyrılmak, en azından bir süre 'parti' en- dişelerini bir yana bırakmak, birtikte hareketi 'araç' olarak değil, 'amaç' olarak görmek, kısaca plat- forma, haklı haksız her türiü önyargıdan arınmış, 'çıplak olarak katılmak, bunu önceliklerin önceli- ği saymak zorunluluğu vardır. Aksi halde, bölünüp parçalanarak, kendi partilerini de harabeye çevi- ren aymazlıkları sayesinde -ki hırslan akıllarının önünde gittiğinden bugün de şurda burda sıfırla çarpılanın sıfırla sonuçlanacağını bile bile, cumhu- riyetçi oylan bölmenin beyhude uğraşı içindedir- ler- yüzde otuzla halkın karşı oylarını da iç ederek Meclis'in yüzde altmış altısına konan Islamcı siya- seti bir kez daha güçlendirmekle karşı karşıya kal- mak işten bile değildir. Partiler, elbette, inandıklan düşüncenin iktidara gelmesini isteyeceklerdir. Ama uluslann tarihinde öyle zamanlar olur ki, ülkenin bekası parti öncelik- lerinin önüne geçer ve birieşme kaçınılmaz olur. Aksi durumun nelere mal olduğunu görmek için önceki seçimlerin sonuçlanna bakmak yeter. Her defasında aymazlıktadirenip sonradan pişmanlık- lara boğulmak zorunda mıyız? önce kötü gidişi durdurun, sonra hesaplaşın istediğiniz kadar! Yakın tarih bu ulus ve ülkenin Mustafa Kemal'm liderliğinde yaşamsal tehlikeler karşısında, her tür- iü yokluk ve olanaksızlığa karşın canına kasteden müstevliyi nasıl perişan ettiğinin onuriu ömekleriy- le doludur. Çok yakın bir süre önce bir başka çarpıcı örnek Fransa'da yaşanmıştır. Solun, komünist partisi dahil tümünü kucakla- yan çoğulcu sol iktidannın lideri Lionel Jospin, Sosyalist partinin cumhurbaşkanı adayı olarak gir- diği seçimin birinci turunda gerekli oyu alıp ikinci tura kalamayınca meydan merkez sağdaki Chi- rac'la faşist partinin lideri Le Pen'e kalmıştı. Sos- yalistler, komünistler, yeşiller, aşın sol ve cumhu- riyetçi geleneklere sıkı sıkıya bağlı Fransız halkı, inanılmaz bir cumhuriyetçi refleksle birieşme lafı bi- le etmeden, faşist Le Pen'e karşı, oylarını tered- dütsüz solun en büyük rakibi konumunda olan Chirac'a yöneltmiş ve onun düşünde bile göreme- yeceği yüzde 80'lik bir oy oranıyla bir kez daha Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasını sağla- mıştır. İşte bugün yaşamsal önemde ihtiyaç duyulan Cumhuriyetçi refleks budur. Yani, parti ya da kişi- sel kaygıları bir yana bırakarak merkez sağdan so- la, çağdaş Cumhuriyet'den yana olan tüm demok- rat seçmenin bilincinde var olan Cumhuriyetçi ref- leksi harekete geçirecek yöntemi örgütlemek. Yöntem dediğiniz de atla deve değil. öncelikle partiler yol verirse başan hemen kesindir. Buna eski alışkanhklan yüzünden yanaşmamaları duru- munda iş, birey olarak seçmene kalır. Cumhuriyet- çi seçmen, kim nerede, hangi partide en şanlı ko- numdaysa -ki bunu kesine yakın saptamak, seçim , kampanyaları sırasında ortaya çıkacak verilerin de yardımıylasanıldığı kadar zor olmayabilir- kimi za- man partisine ters düşse de Cumhuriyeti koruma adına o partiye ya da adaya yöneltme tercihini kul- lanacaktır. Burnunun ucundaki felaketi göremeyen aymaz ve açgözlü politikacı takımın çıkarianna uygun gör- medikleri için yıllardır yanaşmadıklan çok daha akılcı seçim sistemlerini yaşama geçirmiş olsalar- dı, yeri geldiğinde, Cumhuriyeti korumak çok da- ha kolay olur, seçmen, tehlikeyi defetmek için ada- yın hangi partiden olduğuna bakmaksızın, oyunu, en sağlıklı biçimiyle yönlendirebilirdi. Ancak Cumhuriyetçi refleksi harekete geçiıme- nin de kuşkusuz 'olmazsa olmazlan' var. Birincisi seçmenin büyük oranda sandığa gitmesi sağlan- malı. Bunun sadece bir yurttaşlık görevi değil, ay- nı zamanda Cumhuriyeti ve çağdaş yaşamı koru- ma görevi olduğu anlatılmalıdır. Seçmeni canını tehlikeye atarak ülke savunmasına çağıran yok. Is- tenen sadece bir zahmet sandığa gidip mahalle- sini, beldesini ilçesini, ilini gözü kara köktenci gi- dişten kurtarmasıdır. En kötü ve şaşkın dönemde bile, aymazlann, işlerine yarayacağı düşüyle değiş- tirmeye yanaşmadıklan çarpık ve adaletsiz seçim yasalanna karşın yüzde 70'in üzerinde oya sahip cumhuriyetçi seçmen kitlesinin, hele köktenci ta- kımın ülkenin başını karanlığa gömecek 'burka'y\ geçirmenin son hazırtıklannı, her alandaki başan- sızlıklarını gördükten sonra oylannı daha da arttı- racağında kuşku yoktur. İkinci önemli nokta ise Cumhuriyetçi refleksin harekete geçirilmesinde partilerin, hâlâ özgür ka- lan basın ve medya ile irili ufaklı tüm sivil toplum kuruluşlarının eşgüdüm içinde canla başla çalış- malan gereğidir. Bu refleksin harekete geçirilme- sinde başarıya ulaşılabilirse gelecekteki yasama seçimleri için de sağlam bir temel oluşturabilece- ği de kuşkusuz, unutulmamalıdır. Cumhuriyetçi refleksin örgütlenmesi için tüm cumhuriyetçilergöreve. Vakit geçirmeden, hemen. Nüfus cüzdanımı. Sürücü belgemi. SSK kımlık kartımı. \ergi kimlik kartımı. Marmara Cniversitesi kımlik kartımı, Ögretmenevı kımlik kartımı, Altınyıldız kimlik kartımı yıtirdim. Geçersızdir. TUCBA AYBİKE ERCAS
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear