25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 2004 SALI 14 KULTUR kultur(S cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜLYÜKSEL Tiyatroyoluyla annma20. yüzyıl Ingiliz tiyat- rosunun en sükseli yazar- lanndan Peter Shaffer'ın ilk kez 1992'de Ingilte- re'de, Peter HaD rejisiyle Royal Shakespeare Com- pany tarafından sahneye çıkanlan 'Gorgon'un Ar- mağanı' başhklı oyunu Ankara Devlet Tiyatro- su'nda sunuluyor. Cüneyt Çahşkur'un sahnelediği oyunun dekor ve giysi ta- sanmı Cem Köroğlu'nun. Peter Shaffer ilginç bir yazar. Oyunlan hem Bro- adway"de 'gişe yapıyor'. hem de Royal Shakespe- are Company ya da Natı- onal Theatre gibi 'seçkin- d' topluluklar ıçm önem- li sayıhyor. Bir yandan da sinemaya aktanlıp 'tiyat- royagitmez' milyonlann ilgisine sunuluyor. Nedir bu başannın sır- n? Peter Shaffer yapıtla- nnı 'sahneden bakarak' yazıyor. Bu nedenle oyun- lannı 'tiyatro' olayını par- latan görsel-işitsel 'bu- luş'larla bezeyebiliyor. (Aynca, 'Gorgon'un Ar- mağanı' gibı kimi oyun- lannı •açıkbiçim'de oluş- turduğu için sahne yapıt- lanna daha öte 'oyunsu' tatlar da katabiliyor.) Gerek tiyatro- da, gerekse sinemada yönetmenle- re 'parlak' yorumlar oluşturabilme fırsatı, oyunculara da 'parlama' ola- nağı tanıyor. Kısacası. Shaffer'ın oyunlan, tiyatro yazarlığında hiç- bir zaman göz ardı edilmemesı ge- reken 'beceri' olgusunun somut göstergesı. Becerl var. deha eksllc Yine de 'büyük' oyun yazan olmak için 'beceri' yetmiyor. 'Deha' da ge- rekiyor. Shakespeare 'in sahip oldu- ğu deha... Shaffer, 'deha' bağlamın- dakı açığını Cambridge'de gördüğü eğitime yaslanarak kapatmayı seçı- yor. Tarih, sanat/müzık tarihi, söy- İenbilim, felsefe, antik tragedya ko- nulanndaki bilgisini yapıtlanna de- rin anlamlar yüklemek için kullanı- yor. Bana sorarsamz, Shaffer, şöyle bir strateji izliyor: Oyunda bilgi bi- rikimleri farklı düzeylerde olan se- yırcilerin tümünü mutlu edecek mal- zeme bulunacak; böylelikle oyunun .nkara Devlet Tiyatrosu1 nda sahnelenen Peter Shaffer'in 'Gorgon'un Armağanı' adlı oyunu, beceriyle biçimlendirilmiş ancak anlam derinliği zorlanarak kotanlmış bir yapıt. En parlak yanı, yıllarca sürmüş bir öyküyü hem 'anlatma', hem de 'canlandırma' yönünde oluşturulmuş 'usta işV kurgusu. tecimsel başansı gözetilmiş olacak; herkes oyundan kendi çapına göre ke- yif alacak; tiyatro beğenisi en ıncel- mış olan seyircı de 'gerçek' Shaffer'ın tadına varacak... 'Gorgon'un Armağanı' öncelik- le bir kadın ıle bir erkeğin 'aşk öy- küsü' çerçevesine oturtulmuş. Oyun dişi ile erkek arasmdaki çekimin tür- lü-çeşitli boyutlarını açımlayarak 'aşk' olgusunun içerdiği karmaşayı sergiliyor. Kadının (Helen) Camb- ridge'de eğitim görmüş bir edebiyat doktoru, erkeğin (Edward) ise imge- lemini duygulanyla sarmalamış, "sı- nır tanımaz' bir tiyatro yazan adayı olmasıyla, konu klasik filolojı iz- lekleri ve tiyatro yörüngesine otur- tuluyor. Edvvard'ın -uzun yıllar sonra or- taya çıkıp oyunu 'ateşleyen'- evlilik dışı oğlunun da bir tiyatro bilimcisi niteliği taşımasıyla. metne derin an- lamlar yükleyecek malzeme kesin- leşiyor. Artık oyun boyunca bol bol mitolojik/ tarihsel karakterler ve öy- küler kullanılacak, böylece hem di- yaloglar simgesel göndermeler yo- luyla zenginleşecek, hem de 'söz' 'şûi'laşacak. Dahası, seyirci dikkat kesilip 'büyük laTlan kaçırmama- ya çaîışacak. Kaçırdı mı da kusuru kendinde arayacak; Shaffer'ın be- cerisine şapka çıkarmak gerekJi. Ölçülü' Ile 'ölçülü olmayan' Böylece, 'denge'yi simgeleyen Athena (Helen) ile 'aşınhk' simge- sı Edvvard'ın 'çaüşmab' öyküsüne dalış yapıyorsunuz. Eski Yunan'ın 'ölçülü olma' ilkesini savunan He- len ile 'ölçü tanunazhk' anıtı Ed- vvard'ın birlikteliğinden doğan 'ti- yatro ya pıü üretme' serüvenı, Gor- gon (baktığını taşa çeviren Medu- sa) söyleninin Athena ve Perseus'u içeren örgeleriyle buluşturulurken bir yandan da, Kral Agamemnon ve karısı Klitemnestra'ya ilişkin söylen de\Teye sokularak, tragedya- nın vazgeçilmez yerlemlerini oluş- turan 'öç alma'-'bağışlaına' karşıt- hğı geliştiriliyor. Öte yandan, ayru söylensel gönder- meler boyunca , dünyamızın güncel konulanndan olan şiddet ve terör ol- gusu tartışılıyor. Bu bağlamda, sa- nat yapıtında akıl-duygu karşıthğı vurgulanıyor. Son aşamada ise bir ya- zarın 'özelyaşamT ile yazdıklan ara- sında ilişkı kurma sorunu tartışılıyor Bu noktada Helen ıle Edward ara- sındaki karmaşık aşk ilişkisinin he- sabı kapatılıyor. Metin, seyircinin yalnızca bir kez izleyeceği bir oyunun gerektirdiği 'ekonomi' ılkesinden uzaklaştığı için yönetmen Cüneyt Çalışkur tarafın- dan epeyce budanmış. Yine de oyun süresi 3 saati bulu- yor. Shaffer kullandığı malzemeyi ayıklayabilseydi, yıllarca sürmüş bir öyküyü hem 'anlatma', hem de 'oy- nayarakcanlandırma' yönünde oluş- turulmuş 'ustaişT kurgusuyla, yönet- meni, oyuncuları ve seyircıyı çok daha keyifli bir tiyatro yaşantısında buluşturacaktı. Çünkü. sahne olayı- nın en parlak yanı. Helen'ın. serü- venini 'sahnede canlandırma'voluvla tıpkı antık tragedya sürecinden geçerken amaçlandığı gibi 'ann- ma'sı, (Gorgon'un bakı- şıyla) 'taşlaşmış' bir 'an- laücı'dan yaşamla yeni- den uzlaşmış bir 'insa- na' dönüşmesidir. Yaratıcı bir sahneleme Metinden kaynaklanan sorunlara karşm, karşı- mızda tiyatro sanatına yakışan bir çalışma var. Yönetmen Çalışkur, ya- pımı kılı kırk yarar bir titizlikle, hiçbir klişeye yaslanmadan kotarmış; alabildiğine genişlettiği sahne uzamını yalnızca 'ev' olarak değil. bir tiyat- ro salonu olarak da kul- lanarak. 'canlandırma- lar'ı daha bir tiyatrolaştırmış. Böyle- ce oyunun görsel boyu- tunu hareketlendirmiş. Çoğunlukla oyunculann yüzüne odaklanan ışık tasanmı da etkili sonuç veriyor. Hem 'anlatan', hem 'canlandıran' olarak oyu- nun ağır vükünü sırtlayan Tülay Günal (Helen), ge- çen yıl 'Şeytanlar'da sergilediği ola- ğanüstü 'başrahibe' yorumundan hiçbir ız taşımayan ustahklı perfor- mansıyla seyirciyi peşine takıp gö- türüyor. Gorgon'un taşlaştırdığı yü- zü. Günal'ın 'anlabcı' konumunda- ki yorumunda baştan sona izliyorsu- nuz. Günal, oyunun her anına gerekli duyarhlığı taşıyan, müthiş disiplin- li bıroyuncu. Edward'ı yorumlayan deneyimli sanatçı Mehmet Atay ise oyunu kanlı canh kılan kişi. Ancak. yarattığı soluklu kompozisyonun 'sevimli' yanı ağır basıyor. Aynca - belki soğuk algınhğından dolayı- 'söz'ü salona ulaştırmada yer yer zorluk çekiyor. Peter'da îbrahim Se- lim, iki Baba'da Alpay Izbırak ve Mustafa Şekercioglu, Katına'da Ren- gin Samurçay ve Jo-Beth'de Öze So- lak, yönetmenin konseptine uyum sağlayan. düzeyli oyunculuklar su- nuyor. "Gorgon'un Armagan'ı Devlet Tiyatrolan'nın yüzünü ağartan bir yapım. Ferhan Şensoy'un yazıp yönettiği 'Beni Ben mi Delirttim?' yaşamımızdaki çelişkileri gösteriyor Toplumsal çelişkiler insanı delirtir mi? K onu seçiminde ve aynntı üzerinde oyunun akışına ve kurgusuna göre değişen psikokomik bir oyun, "Beni Ben mi Delirttim?". Karakterlerin çiziminde, tiplemelerde insan kavramında, aslında bir psikodram olan oyunda, orta sınıfın girtikçe büyüyen boyutlanna ayna tutuyor Şensoy. HAYATİ ASILYAZICI Ferhan Şenscy, çok yönlü bir yazar. Ede- biyat-tiyatro ilişkileri arasında ılgi çekici yapıtlar sergiliyor; ona göre tiyatro bir ba- kış açısı gerektirmektedir. Tiyatro denen bü- yüleyici evrende geniş bir 'seyir defteri'yle dolaşmakta, değişik bağlamlarda değişik an- lamlar taşıyan oyunlar yazarı. Yönetmen, oyuncu, dramaturg, çevirmen, sahne tasanmcısı. Sahnenin her alanında gö- revli bir tiyatro emekçisi. Yaşamını doldu- ran tiyatro türleri arasmda gezinen bir tiyat- ro biçemcisi. Yazdığı oyunlarabakıldığında, değişik ya- pıtlannı özellıklerine ya da türlerine göre ayırdığımızda; bulvar tiyatrosu dışında. po- litik tiyatrodan psikolojik tiyatroya uzanan geniş bir yelpazede üretkenliğini sürdürür. Oyunlanndabetimsel tekniği değışkendir; bi- çemsel çözümlemeleri konulannın biçimli- liğini ortaya koymaktadır. Sahne sanatçılığına değgin giysi, ışıklama, seslendirme gibi teknik işlerini de ekleme- liyiz. Çözümsel bir yaklaşımla. "Ferhan Şensoy Tryatrosu"nu yarattığını görürüz. Çok yönlü bir yazar Edebiyat dalında; roman, öykü, şiir, dene- me, günlük. anı gibi türlerindekı ürünlerinı anımsamahyız. Giderek "Ferhangitoloji", Ferhan Şensoy'un özgeçmışsel Ferhangi se- nivenini ortaya koymaktadır: Bütün yapıt- larından bir seçme örneğinin ilginç kurgu- suna tanık oluyoruz. Şensoy'un yazarlığında çok yönlülük var. Karikatürleştirmeyı, groteski; ölçülü, tar- tımlı biçemde başanyla kullanır. Karami- zahın tıyatromuzdaki usta bir yazandır. 1970'lerde skeçleri oynanıyor; kabare ya- zarlığıyla Devekuşu'nda adını duyuruyor (1970). 34 yıldır profesyonel tiyatronun için- de yoğrulmakta olan Ferhan Şensoy, tiyat- rosundaki biçemini yarattı ve üretkenliğiy- le çağdaş tiyatrocu kimliğini, etkileyici bi- çimde belgeledi. Toplumsal çelişkileri öznel ve nesnel yönleriyle; 'insanı', içinde bulunduğu psikolojik boyutlanyla merceğe ko- yuyor. Buradaki yansıma; kimi za- man grotesk, kimi zaman karami- zahla ortaya çıkar, kimi za- man da insanın iç dramı- na yöneliktir. 23 yılda 36 oyun "Ortaoyuncular" adlı topluluğunukurdu (1980). "Şahlan da Vururlar'da (1980) bir ulusun toplum- sal anatomisini çizer; ger- çekçiliği, oyun yazma biçe- minde aynntı üzerinde plastik bir dinamizm geliştirir. "Kahraman Bakkal Sü- , permarketeKarşr(1981) günümüzdeki bir gerçeği simgeler. "Ortaoyuncu- lar'' (1980-2004)bugüne dek36oyunsergiledi. îki oyunu değişik dönemler- de yeniden sahnelendi. Aleksiev Arbuzov'un "Es- kiModaKomedya"sı(1982) bir çeviri oyundur. 8 oyun yabancı yazann ol- makla birlikte, bu oyunların özünü, dokusunu bozmadan kendı bıçemiyle ramp ışıklanna getirdi. Bu tür çalışma ancak Ber- tolt Brecht'te görülen yöntemdir. Aslında, Ferhan Şensoy bu oyunlara Türk tiyatrosunda görülmeyen bır değer katmış- tır. Örneğin "Anna'nın Ye- di Ana Günahı" B. Brecht-F. Şensoy uyar- lamasıdır ama Brecht ustaya bu çalışmayla taş çıkarmaktadır (1983). "Eşek Arıları / Aristopha- Ferhan Şensoy (1986)", "Don Juan ile Ma- donna / Anca Visdei-Ferhan Şensoy (1988)", "Yorgun Matador / Pierre-Henri Cami-F. Şensoy (1990)", "Fişne Bahçesu / Anton Çe- hov-Fİ Şensoy (2000)". Bu saydığım oyun- ların yazılıp uyarlanışı eşsiz boyuttadır. Do- ğal ki, kendi yazdıklan buradaki yazımız: : boyutuna sığmayan zenginlikte başanlı o/ın- lardır. Siradan kahramanlarm öyküsü Böyle bir gerekçeyle "Ferhan Şensoy Tiyatrosu" biçeminin oluştuğunu. bir baş- ka yazımda Şensoy'un asıl yaratısı olan- ların üzerinde durmak ıstiyorum. Ferhan Şensoy'un bu döneminin yeni oyunu. Ko- nu seçiminde ve aynntı üzerinde oyunun akışına ve kurgusuna göre değişen psi- '< kokomik bir oyun. "Beni Ben mi De- lirttim?" Karakterlerin çiziminde, tiplemeler- de insan kavramında. aslında bir psi- kodram olan oyunda, toplumsal ya- şamımızın çelişkilerinin de çizi- minı yapıyor. Ferhan Şensoy nesnelliği ve gerçekçiliği elden bırakmıyor ama oyunun özünü veren insanı tiyatro sahnesine indirgiyor. Şensoy biçemi. bu oyunla da örtüşüyor. Şıradan bir kahramanı alay konusu yapmı- yor, orta sınıfın gittikçe büyü- yen boyutlanna ayna tutuyor, söy- leminı merceğe koyuyor. Böylece, yazarlığına yeni bir boyut kazandınyor. Yazıp yönet- tiğı oyunda "Kelâmi"yi oynuyor ve yeni bir karakterin çiziminde çok başarılı bir çözümleme yapı- yor. "Doktor'Ma AliÇatalbaş ay- nı biçemin değişik kompozisyon- larını çıziyor. "Hemşire"de Elif Durdu. tıplemeleri, yalın oyunculuğuy- la geleceğini gösteriyor. içinde bulun- duğumuz dönemin en ilginç oyunu "Ortaoyuncular"da sergileniyor. YAZI ODASI SELİM İLERİ Fenerbahçesi'nde... Sermet Muhtar Alus un eskimez romanı Pembe Maşlahlı Hanım'ı kanştınp duruyorum. Pembe Maşlahlı Hanım bugün Fenerbahçe'ye gez- rrteye gitmekte. Mayısın biri, Fenerbahçe'nin sayılı, en civcivli günlerinden. Orada Tayfur Bey'ın nefti bato faytonunu görme ihtimali de var, hani şu yağız beygirlerin sürdüğü. Pembe Maşlahlı, ortalığın cavalacoz takımıyla do- luptaşacağını göz önünde bulundurduğundan, siyah 'saten dö liyon' çarşafını giymiş. Uzun beyaz eldi- venlerini takmış. Krem renkli tül şemsiyesini almış. Yanında, adı dillerde hayli dolaşmış, eskilerden Kanarya Hanım var. Kanarya Hanım'ın geçim im- kânlan geçmişteki kadar bereketli olmadığından, o, Pembe Maşlahlfnın kahverengi maşlahı ve yine kah- verengi iskarpinlerini istemiştir. ille onlan giyecek. Is- karpinler ayağına küçük geliyor ama ne yapacaksı- nız... Arabacı, bıçkın delikanlı. Başına buyruk. Kanarya Ayşe Hanım ikide birde telaşa kapılıyor "Ayol, yüreğime mi indireceksin? Ben meraklı, ve- himli kadınım; çarpıntım tutuyor!" Herkesler Fenerbahçe'de. Gelgelelim Tayfur Bey'den ses seda yok. Sanki yer yarıldı; yirmi beş yirmi altı yaşlanndaki, uzuna yakın boylu, tombul tombul vü- cutlu, açık kumral saçlı, koyu kumral kaşlı, sümbül bıyıklı, duru beyaz tenli Tayfur Bey içine girdi. Sermet Muhtar, Tayfur Bey'ın karakalem resmini de çizmiş. Elbette Pembe Maşlahlı da birkaç resim- de boy gösteriyor. Tayfur Bey'i göremeyen Pembe Maşlahlı'yı bir üzüntüdür alıyor. Bir şey değil, Gelinsuyu marka düz- günü, Viyolet allığı, nitrat darjan kalemiyle konduru- luvermiş simsiyah dudak kenan beni bozulacak. Çün- kü gözyaşlannı tutamıyor. Hemen gümüş çanta açılıyor ve Japon imparato- runun adını taşıyan Mikado lavantasınasığınılıyor Mis gibi, ıç açıcı. yürek ferahlatıcı. Pembe Maşlahlı ken- dine geliyor. Pembe Maşlahlı Hanım 1930'larda yazılmış. Ikin- ci Abdülhamid dönemini anlatıyor. Akıllara durgun- luk verici bir aynntı zenginliğiyle. örnekse, romanın ilk sayfalannda karşımıza çıkan Fenerbahçesi'nı o gün- lerdeki havasıyla apaçık 'yaşıyorsunuz'. 'Fenerbahçesi' derken, Çelik Gülersoy'u ne ka- dar çok özlediğimı hıssediyorum... Dünkü yazarlarımız, geçmiş günleri dile getirirler- ken, ayrıntıdan ayrıntıya gezinıp durmuşlar. iyı ki de durmuşlar. Geçmiş zamanı yalap şap yazmak ya da okumak ıstemeyenler için bır hazine. Sermet Muhtar, Pembe Maşlahh'nın süsünü püsü- nü anlatırken, Refık Halid Karay da bazı özel de- yimlere değinir. Sultan Hamid devri, Aziz devrinden arta kalmış "yüzyapmak" ya da "yüz yazmak" söz- lerini koruyagelmiştir. 1920'lerden sonra birdenbire makyaja geçilir. Re- fik Halid onu "makiyaj" diye yazar. Makyaj sanatıyla birlikte pudra çeşitleri artacaktır Gül pembesinden ayışığı beyazına geniş bir skala. O sıralar Istanbul'a gelen Sarah Bemhardt her gün baş- ka renk pudrasıyla ortalıkta görünmüş... Tırnak cilalannın çeşitlerini elinize boyacı mostra- sı gibi tutuşturuvenyorlar, dönemler geçtikçe. Refık Halid cila isimlerinde bir cinaî roman havası sezinli- yor, diyor ki: "Bir katil adına benzeyen Roben Red..." Yüz yazmak sona ererken, hanımların kalın ve gür kaşları inceliyor, uzun saçlar kıpkısa kesiliyor, du- daklar kalp biçımı boyanıyor. Sürmenin yerine rimel, rastığın yenne kreyyon. Garron pudraları kutularının üstünde "Yalnız beni se- viniz!" yazıyor. Bir de Raşel pudraları varmış. Kutulannda kim bi- lir neyazıyordu... öneriler: Kitap/ Sağ Salim Kavuşsak, Nedim Gürsel, Do- gan Kitap. (Edebiyat tadıyla yazılmış bır özyaşamöy- küsü. Içtenlik dolu.) Karikatüpcülere ödül • Kültür Senisi - Oğuz Gürel, Alper Susuzlu ve Yaşar Küket'in karikarürlen Azerbaycan'da yapılan Uluslararası Nasrettin Hoca Yanşması'nda ödül aldı. Yanşmaya 33 ülkeden 107 karikatürist katıldı. Bu yıl 2'ncisi yapılan Azerbaycan'daki Uluslararası Karikatür Yanşması'nda birincilik ödülünü tsraiHi Sergey Sicenko ile LTcraynalı Wladimir Kazanevsky paylaşırken Alper Susuzlu ıkincilik. Oğuz Gürel de üçüncülük ödülünü aldılar. Seçici Kurul Özel Ödülü Çin'den katılan Dachuan Xia'ya verildi. Blues'un en iyileri • Kültür Senisi - Bu yıl 10-25 Nısan tarihleri arasında gerçekleştirilecek Istanbul Film Festivali'nin yıldızı 'blues' olacak. Festıval kapsamında gösterilecek blues temalı 7 filmın soundtrack albümlerı de Sony Müzık etiketiyle o tarihe kadar teker teker pıyasaya çıkacak. Bu albümlerin dışında tüm bu soundtrack albümlerden seçilen ve blues müziğin efsane isimlerinden oluşan 'Martin Scorsese Presents: The Best of the Blues" hem CD. hem de kaset formatında müzikseverlere ulaşıyor. Toplam 21 şarkıdan oluşan albümde, Jimı Hendm. Robert Johnson. Stevie Ray Vaughan & Double Trouble, Muddy Waters. Bessıe Smıth. John Lee Hooker, Etta James. Keb Mo. B. B. King, Janis Joplin gibi unutulmaz isımlenn unutulmaz parçalan bir arada olacak. İngiliz kısa filmleri 8 kentte • Kühür Servisi - British Councıl ve Ankara Sinema Derneği 1 -22 Mart tarihleri arasında Ankara. Eskişehir. Bursa. İzmir. Kayseri. Diyarbakır, Kars, Konya, Sıvas k entlerinde Ingiliz Kısa Film Günleri'nin üçüncüsünü gerçekleştirecek. Bu yılki Ingiliz Kısa Film Günleri. 'Kültürel Çeşitlilik ve Kimlik', 'Canlandırmalar' ve 'Cinsiyet Savaşlan' adı altında üç bölümden oluşuyor. Programda yer alan ve British Council tarafından seçilen 2001 ve 2003 yapımı kısa filmler. farklı kültürler mozaiğıne dönüşen tngiltere'yı tanıtmayı amaçlıyor. Festival kapsamında pek çok workshop ve söyleşi yapılacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear