Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 2004 SALI
14 KULTUR kultur(S cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜLYÜKSEL
Tiyatroyoluyla annma20. yüzyıl Ingiliz tiyat-
rosunun en sükseli yazar-
lanndan Peter Shaffer'ın
ilk kez 1992'de Ingilte-
re'de, Peter HaD rejisiyle
Royal Shakespeare Com-
pany tarafından sahneye
çıkanlan 'Gorgon'un Ar-
mağanı' başhklı oyunu
Ankara Devlet Tiyatro-
su'nda sunuluyor. Cüneyt
Çahşkur'un sahnelediği
oyunun dekor ve giysi ta-
sanmı Cem Köroğlu'nun.
Peter Shaffer ilginç bir
yazar. Oyunlan hem Bro-
adway"de 'gişe yapıyor'.
hem de Royal Shakespe-
are Company ya da Natı-
onal Theatre gibi 'seçkin-
d' topluluklar ıçm önem-
li sayıhyor. Bir yandan da
sinemaya aktanlıp 'tiyat-
royagitmez' milyonlann
ilgisine sunuluyor.
Nedir bu başannın sır-
n? Peter Shaffer yapıtla-
nnı 'sahneden bakarak'
yazıyor. Bu nedenle oyun-
lannı 'tiyatro' olayını par-
latan görsel-işitsel 'bu-
luş'larla bezeyebiliyor.
(Aynca, 'Gorgon'un Ar-
mağanı' gibı kimi oyun-
lannı •açıkbiçim'de oluş-
turduğu için sahne yapıt-
lanna daha öte 'oyunsu'
tatlar da katabiliyor.) Gerek tiyatro-
da, gerekse sinemada yönetmenle-
re 'parlak' yorumlar oluşturabilme
fırsatı, oyunculara da 'parlama' ola-
nağı tanıyor. Kısacası. Shaffer'ın
oyunlan, tiyatro yazarlığında hiç-
bir zaman göz ardı edilmemesı ge-
reken 'beceri' olgusunun somut
göstergesı.
Becerl var. deha eksllc
Yine de 'büyük' oyun yazan olmak
için 'beceri' yetmiyor. 'Deha' da ge-
rekiyor. Shakespeare 'in sahip oldu-
ğu deha... Shaffer, 'deha' bağlamın-
dakı açığını Cambridge'de gördüğü
eğitime yaslanarak kapatmayı seçı-
yor. Tarih, sanat/müzık tarihi, söy-
İenbilim, felsefe, antik tragedya ko-
nulanndaki bilgisini yapıtlanna de-
rin anlamlar yüklemek için kullanı-
yor. Bana sorarsamz, Shaffer, şöyle
bir strateji izliyor: Oyunda bilgi bi-
rikimleri farklı düzeylerde olan se-
yırcilerin tümünü mutlu edecek mal-
zeme bulunacak; böylelikle oyunun
.nkara Devlet Tiyatrosu1
nda sahnelenen Peter Shaffer'in 'Gorgon'un Armağanı' adlı oyunu, beceriyle
biçimlendirilmiş ancak anlam derinliği zorlanarak kotanlmış bir yapıt. En parlak yanı, yıllarca sürmüş bir
öyküyü hem 'anlatma', hem de 'canlandırma' yönünde oluşturulmuş 'usta işV kurgusu.
tecimsel başansı gözetilmiş olacak;
herkes oyundan kendi çapına göre ke-
yif alacak; tiyatro beğenisi en ıncel-
mış olan seyircı de 'gerçek' Shaffer'ın
tadına varacak...
'Gorgon'un Armağanı' öncelik-
le bir kadın ıle bir erkeğin 'aşk öy-
küsü' çerçevesine oturtulmuş. Oyun
dişi ile erkek arasmdaki çekimin tür-
lü-çeşitli boyutlarını açımlayarak
'aşk' olgusunun içerdiği karmaşayı
sergiliyor. Kadının (Helen) Camb-
ridge'de eğitim görmüş bir edebiyat
doktoru, erkeğin (Edward) ise imge-
lemini duygulanyla sarmalamış, "sı-
nır tanımaz' bir tiyatro yazan adayı
olmasıyla, konu klasik filolojı iz-
lekleri ve tiyatro yörüngesine otur-
tuluyor.
Edvvard'ın -uzun yıllar sonra or-
taya çıkıp oyunu 'ateşleyen'- evlilik
dışı oğlunun da bir tiyatro bilimcisi
niteliği taşımasıyla. metne derin an-
lamlar yükleyecek malzeme kesin-
leşiyor. Artık oyun boyunca bol bol
mitolojik/ tarihsel karakterler ve öy-
küler kullanılacak, böylece hem di-
yaloglar simgesel göndermeler yo-
luyla zenginleşecek, hem de 'söz'
'şûi'laşacak. Dahası, seyirci dikkat
kesilip 'büyük laTlan kaçırmama-
ya çaîışacak. Kaçırdı mı da kusuru
kendinde arayacak; Shaffer'ın be-
cerisine şapka çıkarmak gerekJi.
Ölçülü' Ile 'ölçülü olmayan'
Böylece, 'denge'yi simgeleyen
Athena (Helen) ile 'aşınhk' simge-
sı Edvvard'ın 'çaüşmab' öyküsüne
dalış yapıyorsunuz. Eski Yunan'ın
'ölçülü olma' ilkesini savunan He-
len ile 'ölçü tanunazhk' anıtı Ed-
vvard'ın birlikteliğinden doğan 'ti-
yatro ya pıü üretme' serüvenı, Gor-
gon (baktığını taşa çeviren Medu-
sa) söyleninin Athena ve Perseus'u
içeren örgeleriyle buluşturulurken
bir yandan da, Kral Agamemnon
ve karısı Klitemnestra'ya ilişkin
söylen de\Teye sokularak, tragedya-
nın vazgeçilmez yerlemlerini oluş-
turan 'öç alma'-'bağışlaına' karşıt-
hğı geliştiriliyor.
Öte yandan, ayru söylensel gönder-
meler boyunca , dünyamızın güncel
konulanndan olan şiddet ve terör ol-
gusu tartışılıyor. Bu bağlamda, sa-
nat yapıtında akıl-duygu karşıthğı
vurgulanıyor. Son aşamada ise bir ya-
zarın 'özelyaşamT ile yazdıklan ara-
sında ilişkı kurma sorunu tartışılıyor
Bu noktada Helen ıle Edward ara-
sındaki karmaşık aşk ilişkisinin he-
sabı kapatılıyor.
Metin, seyircinin yalnızca bir kez
izleyeceği bir oyunun gerektirdiği
'ekonomi' ılkesinden uzaklaştığı için
yönetmen Cüneyt Çalışkur tarafın-
dan epeyce budanmış.
Yine de oyun süresi 3 saati bulu-
yor. Shaffer kullandığı malzemeyi
ayıklayabilseydi, yıllarca sürmüş bir
öyküyü hem 'anlatma', hem de 'oy-
nayarakcanlandırma' yönünde oluş-
turulmuş 'ustaişT kurgusuyla, yönet-
meni, oyuncuları ve seyircıyı çok
daha keyifli bir tiyatro yaşantısında
buluşturacaktı. Çünkü. sahne olayı-
nın en parlak yanı. Helen'ın. serü-
venini 'sahnede canlandırma'voluvla
tıpkı antık tragedya
sürecinden geçerken
amaçlandığı gibi 'ann-
ma'sı, (Gorgon'un bakı-
şıyla) 'taşlaşmış' bir 'an-
laücı'dan yaşamla yeni-
den uzlaşmış bir 'insa-
na' dönüşmesidir.
Yaratıcı bir
sahneleme
Metinden kaynaklanan
sorunlara karşm, karşı-
mızda tiyatro sanatına
yakışan bir çalışma var.
Yönetmen Çalışkur, ya-
pımı kılı kırk yarar bir
titizlikle, hiçbir klişeye
yaslanmadan kotarmış;
alabildiğine genişlettiği
sahne uzamını yalnızca
'ev' olarak değil. bir tiyat-
ro salonu olarak da kul-
lanarak. 'canlandırma-
lar'ı daha bir
tiyatrolaştırmış. Böyle-
ce oyunun görsel boyu-
tunu hareketlendirmiş.
Çoğunlukla oyunculann
yüzüne odaklanan ışık
tasanmı da etkili sonuç
veriyor.
Hem 'anlatan', hem
'canlandıran' olarak oyu-
nun ağır vükünü sırtlayan
Tülay Günal (Helen), ge-
çen yıl 'Şeytanlar'da sergilediği ola-
ğanüstü 'başrahibe' yorumundan
hiçbir ız taşımayan ustahklı perfor-
mansıyla seyirciyi peşine takıp gö-
türüyor. Gorgon'un taşlaştırdığı yü-
zü. Günal'ın 'anlabcı' konumunda-
ki yorumunda baştan sona izliyorsu-
nuz.
Günal, oyunun her anına gerekli
duyarhlığı taşıyan, müthiş disiplin-
li bıroyuncu. Edward'ı yorumlayan
deneyimli sanatçı Mehmet Atay ise
oyunu kanlı canh kılan kişi. Ancak.
yarattığı soluklu kompozisyonun
'sevimli' yanı ağır basıyor. Aynca -
belki soğuk algınhğından dolayı-
'söz'ü salona ulaştırmada yer yer
zorluk çekiyor. Peter'da îbrahim Se-
lim, iki Baba'da Alpay Izbırak ve
Mustafa Şekercioglu, Katına'da Ren-
gin Samurçay ve Jo-Beth'de Öze So-
lak, yönetmenin konseptine uyum
sağlayan. düzeyli oyunculuklar su-
nuyor.
"Gorgon'un Armagan'ı Devlet
Tiyatrolan'nın yüzünü ağartan bir
yapım.
Ferhan Şensoy'un yazıp yönettiği 'Beni Ben mi Delirttim?' yaşamımızdaki çelişkileri gösteriyor
Toplumsal çelişkiler insanı delirtir mi?
K
onu seçiminde ve aynntı
üzerinde oyunun akışına ve
kurgusuna göre değişen
psikokomik bir oyun, "Beni Ben
mi Delirttim?". Karakterlerin
çiziminde, tiplemelerde insan
kavramında, aslında bir
psikodram olan oyunda, orta
sınıfın girtikçe büyüyen
boyutlanna ayna tutuyor Şensoy.
HAYATİ ASILYAZICI
Ferhan Şenscy, çok yönlü bir yazar. Ede-
biyat-tiyatro ilişkileri arasında ılgi çekici
yapıtlar sergiliyor; ona göre tiyatro bir ba-
kış açısı gerektirmektedir. Tiyatro denen bü-
yüleyici evrende geniş bir 'seyir defteri'yle
dolaşmakta, değişik bağlamlarda değişik an-
lamlar taşıyan oyunlar yazarı.
Yönetmen, oyuncu, dramaturg, çevirmen,
sahne tasanmcısı. Sahnenin her alanında gö-
revli bir tiyatro emekçisi. Yaşamını doldu-
ran tiyatro türleri arasmda gezinen bir tiyat-
ro biçemcisi.
Yazdığı oyunlarabakıldığında, değişik ya-
pıtlannı özellıklerine ya da türlerine göre
ayırdığımızda; bulvar tiyatrosu dışında. po-
litik tiyatrodan psikolojik tiyatroya uzanan
geniş bir yelpazede üretkenliğini sürdürür.
Oyunlanndabetimsel tekniği değışkendir; bi-
çemsel çözümlemeleri konulannın biçimli-
liğini ortaya koymaktadır.
Sahne sanatçılığına değgin giysi, ışıklama,
seslendirme gibi teknik işlerini de ekleme-
liyiz. Çözümsel bir yaklaşımla. "Ferhan
Şensoy Tryatrosu"nu yarattığını görürüz.
Çok yönlü bir yazar
Edebiyat dalında; roman, öykü, şiir, dene-
me, günlük. anı gibi türlerindekı ürünlerinı
anımsamahyız. Giderek "Ferhangitoloji",
Ferhan Şensoy'un özgeçmışsel Ferhangi se-
nivenini ortaya koymaktadır: Bütün yapıt-
larından bir seçme örneğinin ilginç kurgu-
suna tanık oluyoruz.
Şensoy'un yazarlığında çok yönlülük var.
Karikatürleştirmeyı, groteski; ölçülü, tar-
tımlı biçemde başanyla kullanır. Karami-
zahın tıyatromuzdaki usta bir yazandır.
1970'lerde skeçleri oynanıyor; kabare ya-
zarlığıyla Devekuşu'nda adını duyuruyor
(1970). 34 yıldır profesyonel tiyatronun için-
de yoğrulmakta olan Ferhan Şensoy, tiyat-
rosundaki biçemini yarattı ve üretkenliğiy-
le çağdaş tiyatrocu kimliğini, etkileyici bi-
çimde belgeledi.
Toplumsal çelişkileri öznel ve nesnel
yönleriyle; 'insanı', içinde bulunduğu
psikolojik boyutlanyla merceğe ko-
yuyor. Buradaki yansıma; kimi za-
man grotesk, kimi zaman karami-
zahla ortaya çıkar, kimi za-
man da insanın iç dramı-
na yöneliktir.
23 yılda 36 oyun
"Ortaoyuncular" adlı
topluluğunukurdu (1980).
"Şahlan da Vururlar'da
(1980) bir ulusun toplum-
sal anatomisini çizer; ger-
çekçiliği, oyun yazma biçe-
minde aynntı üzerinde plastik
bir dinamizm geliştirir.
"Kahraman Bakkal Sü- ,
permarketeKarşr(1981)
günümüzdeki bir gerçeği
simgeler. "Ortaoyuncu-
lar'' (1980-2004)bugüne
dek36oyunsergiledi. îki
oyunu değişik dönemler-
de yeniden sahnelendi.
Aleksiev Arbuzov'un "Es-
kiModaKomedya"sı(1982)
bir çeviri oyundur.
8 oyun yabancı yazann ol-
makla birlikte, bu oyunların
özünü, dokusunu bozmadan
kendı bıçemiyle ramp ışıklanna
getirdi. Bu tür çalışma ancak Ber-
tolt Brecht'te görülen yöntemdir.
Aslında, Ferhan Şensoy bu oyunlara Türk
tiyatrosunda görülmeyen bır değer katmış-
tır. Örneğin "Anna'nın Ye-
di Ana Günahı" B.
Brecht-F. Şensoy uyar-
lamasıdır ama Brecht
ustaya bu çalışmayla
taş çıkarmaktadır
(1983).
"Eşek Arıları /
Aristopha-
Ferhan Şensoy (1986)", "Don Juan ile Ma-
donna / Anca Visdei-Ferhan Şensoy (1988)",
"Yorgun Matador / Pierre-Henri Cami-F.
Şensoy (1990)", "Fişne Bahçesu / Anton Çe-
hov-Fİ Şensoy (2000)". Bu saydığım oyun-
ların yazılıp uyarlanışı eşsiz boyuttadır. Do-
ğal ki, kendi yazdıklan buradaki yazımız: :
boyutuna sığmayan zenginlikte başanlı o/ın-
lardır.
Siradan kahramanlarm öyküsü
Böyle bir gerekçeyle "Ferhan Şensoy
Tiyatrosu" biçeminin oluştuğunu. bir baş-
ka yazımda Şensoy'un asıl yaratısı olan-
ların üzerinde durmak ıstiyorum. Ferhan
Şensoy'un bu döneminin yeni oyunu. Ko-
nu seçiminde ve aynntı üzerinde oyunun
akışına ve kurgusuna göre değişen psi-
'< kokomik bir oyun. "Beni Ben mi De-
lirttim?"
Karakterlerin çiziminde, tiplemeler-
de insan kavramında. aslında bir psi-
kodram olan oyunda, toplumsal ya-
şamımızın çelişkilerinin de çizi-
minı yapıyor. Ferhan Şensoy
nesnelliği ve gerçekçiliği elden
bırakmıyor ama oyunun özünü
veren insanı tiyatro sahnesine
indirgiyor. Şensoy biçemi. bu
oyunla da örtüşüyor. Şıradan bir
kahramanı alay konusu yapmı-
yor, orta sınıfın gittikçe büyü-
yen boyutlanna ayna tutuyor, söy-
leminı merceğe koyuyor.
Böylece, yazarlığına yeni bir
boyut kazandınyor. Yazıp yönet-
tiğı oyunda "Kelâmi"yi oynuyor
ve yeni bir karakterin çiziminde
çok başarılı bir çözümleme yapı-
yor. "Doktor'Ma AliÇatalbaş ay-
nı biçemin değişik kompozisyon-
larını çıziyor. "Hemşire"de Elif
Durdu. tıplemeleri, yalın oyunculuğuy-
la geleceğini gösteriyor. içinde bulun-
duğumuz dönemin en ilginç oyunu
"Ortaoyuncular"da sergileniyor.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Fenerbahçesi'nde...
Sermet Muhtar Alus un eskimez romanı Pembe
Maşlahlı Hanım'ı kanştınp duruyorum.
Pembe Maşlahlı Hanım bugün Fenerbahçe'ye gez-
rrteye gitmekte. Mayısın biri, Fenerbahçe'nin sayılı,
en civcivli günlerinden. Orada Tayfur Bey'ın nefti
bato faytonunu görme ihtimali de var, hani şu yağız
beygirlerin sürdüğü.
Pembe Maşlahlı, ortalığın cavalacoz takımıyla do-
luptaşacağını göz önünde bulundurduğundan, siyah
'saten dö liyon' çarşafını giymiş. Uzun beyaz eldi-
venlerini takmış. Krem renkli tül şemsiyesini almış.
Yanında, adı dillerde hayli dolaşmış, eskilerden
Kanarya Hanım var. Kanarya Hanım'ın geçim im-
kânlan geçmişteki kadar bereketli olmadığından, o,
Pembe Maşlahlfnın kahverengi maşlahı ve yine kah-
verengi iskarpinlerini istemiştir. ille onlan giyecek. Is-
karpinler ayağına küçük geliyor ama ne yapacaksı-
nız...
Arabacı, bıçkın delikanlı. Başına buyruk.
Kanarya Ayşe Hanım ikide birde telaşa kapılıyor
"Ayol, yüreğime mi indireceksin? Ben meraklı, ve-
himli kadınım; çarpıntım tutuyor!"
Herkesler Fenerbahçe'de. Gelgelelim Tayfur Bey'den
ses seda yok. Sanki yer yarıldı; yirmi beş yirmi altı
yaşlanndaki, uzuna yakın boylu, tombul tombul vü-
cutlu, açık kumral saçlı, koyu kumral kaşlı, sümbül
bıyıklı, duru beyaz tenli Tayfur Bey içine girdi.
Sermet Muhtar, Tayfur Bey'ın karakalem resmini
de çizmiş. Elbette Pembe Maşlahlı da birkaç resim-
de boy gösteriyor.
Tayfur Bey'i göremeyen Pembe Maşlahlı'yı bir
üzüntüdür alıyor. Bir şey değil, Gelinsuyu marka düz-
günü, Viyolet allığı, nitrat darjan kalemiyle konduru-
luvermiş simsiyah dudak kenan beni bozulacak. Çün-
kü gözyaşlannı tutamıyor.
Hemen gümüş çanta açılıyor ve Japon imparato-
runun adını taşıyan Mikado lavantasınasığınılıyor Mis
gibi, ıç açıcı. yürek ferahlatıcı. Pembe Maşlahlı ken-
dine geliyor.
Pembe Maşlahlı Hanım 1930'larda yazılmış. Ikin-
ci Abdülhamid dönemini anlatıyor. Akıllara durgun-
luk verici bir aynntı zenginliğiyle. örnekse, romanın
ilk sayfalannda karşımıza çıkan Fenerbahçesi'nı o gün-
lerdeki havasıyla apaçık 'yaşıyorsunuz'.
'Fenerbahçesi' derken, Çelik Gülersoy'u ne ka-
dar çok özlediğimı hıssediyorum...
Dünkü yazarlarımız, geçmiş günleri dile getirirler-
ken, ayrıntıdan ayrıntıya gezinıp durmuşlar. iyı ki de
durmuşlar. Geçmiş zamanı yalap şap yazmak ya da
okumak ıstemeyenler için bır hazine.
Sermet Muhtar, Pembe Maşlahh'nın süsünü püsü-
nü anlatırken, Refık Halid Karay da bazı özel de-
yimlere değinir. Sultan Hamid devri, Aziz devrinden
arta kalmış "yüzyapmak" ya da "yüz yazmak" söz-
lerini koruyagelmiştir.
1920'lerden sonra birdenbire makyaja geçilir. Re-
fik Halid onu "makiyaj" diye yazar.
Makyaj sanatıyla birlikte pudra çeşitleri artacaktır
Gül pembesinden ayışığı beyazına geniş bir skala. O
sıralar Istanbul'a gelen Sarah Bemhardt her gün baş-
ka renk pudrasıyla ortalıkta görünmüş...
Tırnak cilalannın çeşitlerini elinize boyacı mostra-
sı gibi tutuşturuvenyorlar, dönemler geçtikçe. Refık
Halid cila isimlerinde bir cinaî roman havası sezinli-
yor, diyor ki: "Bir katil adına benzeyen Roben Red..."
Yüz yazmak sona ererken, hanımların kalın ve gür
kaşları inceliyor, uzun saçlar kıpkısa kesiliyor, du-
daklar kalp biçımı boyanıyor.
Sürmenin yerine rimel, rastığın yenne kreyyon.
Garron pudraları kutularının üstünde "Yalnız beni se-
viniz!" yazıyor.
Bir de Raşel pudraları varmış. Kutulannda kim bi-
lir neyazıyordu...
öneriler:
Kitap/ Sağ Salim Kavuşsak, Nedim Gürsel, Do-
gan Kitap. (Edebiyat tadıyla yazılmış bır özyaşamöy-
küsü. Içtenlik dolu.)
Karikatüpcülere ödül
• Kültür Senisi - Oğuz Gürel, Alper Susuzlu
ve Yaşar Küket'in karikarürlen Azerbaycan'da
yapılan Uluslararası Nasrettin Hoca
Yanşması'nda ödül aldı. Yanşmaya 33 ülkeden
107 karikatürist katıldı. Bu yıl 2'ncisi yapılan
Azerbaycan'daki Uluslararası Karikatür
Yanşması'nda birincilik ödülünü tsraiHi Sergey
Sicenko ile LTcraynalı Wladimir Kazanevsky
paylaşırken Alper Susuzlu ıkincilik. Oğuz
Gürel de üçüncülük ödülünü aldılar. Seçici
Kurul Özel Ödülü Çin'den katılan Dachuan
Xia'ya verildi.
Blues'un en iyileri
• Kültür Senisi - Bu yıl 10-25 Nısan tarihleri
arasında gerçekleştirilecek Istanbul Film
Festivali'nin yıldızı 'blues' olacak. Festıval
kapsamında gösterilecek blues temalı
7 filmın soundtrack albümlerı de
Sony Müzık etiketiyle o tarihe kadar teker
teker pıyasaya çıkacak. Bu albümlerin
dışında tüm bu soundtrack albümlerden
seçilen ve blues müziğin efsane
isimlerinden oluşan 'Martin Scorsese
Presents: The Best of the Blues"
hem CD. hem de kaset formatında
müzikseverlere ulaşıyor. Toplam 21 şarkıdan
oluşan albümde, Jimı Hendm. Robert
Johnson. Stevie Ray Vaughan & Double
Trouble, Muddy Waters. Bessıe Smıth. John
Lee Hooker, Etta James. Keb Mo. B. B. King,
Janis Joplin gibi unutulmaz isımlenn
unutulmaz parçalan bir arada olacak.
İngiliz kısa filmleri 8 kentte
• Kühür Servisi - British Councıl ve Ankara
Sinema Derneği 1 -22 Mart tarihleri arasında
Ankara. Eskişehir. Bursa. İzmir. Kayseri.
Diyarbakır, Kars, Konya, Sıvas k
entlerinde Ingiliz Kısa Film Günleri'nin
üçüncüsünü gerçekleştirecek.
Bu yılki Ingiliz Kısa Film Günleri. 'Kültürel
Çeşitlilik ve Kimlik', 'Canlandırmalar' ve
'Cinsiyet Savaşlan' adı altında üç bölümden
oluşuyor. Programda yer alan ve British
Council tarafından seçilen 2001 ve 2003
yapımı kısa filmler. farklı kültürler
mozaiğıne dönüşen tngiltere'yı tanıtmayı
amaçlıyor. Festival kapsamında pek çok
workshop ve söyleşi yapılacak.