25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17ŞUBAT2004SALI 14 JVLJL<1 U f \ kultur@cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMENGÜRÜN 'Kır' üzerinedüşünceler"Söylenebilecekierin bir smm yok- tur, sadece dürüst olnıaya ne kadar hazırükü olduğumuzun sının var- dff." Martin Crimp Ingiliz tiyatro- sunun Sarah Kane, Mark Raven- rdll,Martin McDonaghgıbı 1990'lar- da parlayan yazarlanndan biri. Oyun- lannda şiddet, taciz, yalan, iletişim- sizlik, kaybolmuşluk gibi temalar üzerinde duruyor. Farklı bir bakış- la ele alıyor yaşamı. Istanbul Dev- let Tiyatrosu'nda oynanan 'Kır'da da sevgisiz yaşamlar, sevgiyi taklit eden yaşamlar, mutsuzluklar, uyum- suzluklar, aldatmalar, tükenişler sor- gulanıyor. Masklar Martin Crimp'in kişileri genelde kendi eksenleri çevresinde dönen kişiler. Birbirlerinin alanlanna gir- dikleri noktalarda ise yaşamlardaki çöküntüler öne çıkıyor. 'Kır', yö- netmen Işıl Kasapoğlu'nun "Kefi- meler maskelerdir'' tanımıyla be- lirttiği gibi, mask kavramı üzerine kurgulanmış bir oyun. Yazar, bu bağ- lamda sözcükleri ustahkla kullanı- yor. Sözcüklerin ardındaki yüzler- •le hesaplaşıyor... Oyunda, Richard (Celal Kadri Kınoğhı), Corinne (Ül- kü Dunı) ve Rebecca (Almıla IJlu- er) sevgisiz, uyumsuz, inançsız dün- 'yalarıyla karşı karşıya geliyorlar. Oyunu izlerken kan-koca-sevgili üçgeninin yazann oyundaki temel Ihareket noktası olmadığı gözlem- leniyor. îkili ilişkiler şeklinde geli- şen olaysız olaylar/kısa konuşmalar sıradan bir aşk üçgeninin çok öte- sinde bir yerlere doğru çekiyor iz- leyiciyi. Bu sahnelerde Richard, Co- rinne ve Rebecca'nın içinde bulun- duklan kısır döngüler öne çıkıyor, mutsuzluklar belirginleşiyor ve mas- keler düşüyor. Bu arada, oyunun dördüncü kişisi Morris sahnede hiç yer almıyor ama ilişkiler ağında bu üç insanın yaşamlannın bir parçası stanbul Devlet Tiyatrosu'nda oynanan 'Kır'da sevgisiz yaşamlar, sevgiyi taklit eden yaşamlar, mutsuzluklar, uyumsuzluklar, aldatmalar, tükenişler sorgulanıyor. Oyun, yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun "Kelimeler maskelerdir" tanımıyla belirttiği gibi, oyun mask kavramı üzerine kurgulanmış. olarak dikkat çekiyor. Onun varlıgı ve aynı zamanda yokluğu bir iki- lem oluşturuyor. Neyi temsil edi- yor Morris? Belki de kınlma nok- talan için gerekli bir itici güç ola- rak yer alıyor Martin Crimp'in kur- gusunda. Uyum ve düzen Martin Crimp, Vergilius'un pas- toral uyum idealine de öncelikle Morris'le değinir ki bu idealin oyun içinde önemli bir yeri vardır. Mor- ris'in mutluluğu bulmak için ailesiy- le birlikte kentten aynlmış olan Co- rinne'e Vergilius'tan dizeler oku- ması ve genç kadının bu dizeleri an- lamaması ilginç bir çelişkidir. Kır manzarası, dere ve Vergilius... Do- ğanın uyumunu yansıtan resmi için- de uyumsuzluğun böylesine yalın ve kesin ve de iğneleyici bir biçimde işlenmesi yazann kıvrak zekâsının ürünüdür kanımca. Rebecca'nın da Corrine'in önüne yine Vergilius'un kır idealini getirmesi dikkat çekici- dir. Anlamını yitirmiş bir ideal mi- dir bu? tki kadın arasında aile kav- ramı ve uyum üzerine yürütülen tar- hşmada sorgulanan değer ölçüleri- dir. Bu açıdan bakıldığında, sahne tasanmında beyaz rengin hâkim ol- ması, yönetmenin bu rengin taşıdı- ğı steril anlamla ilişkilerdeki kir- lenmişlik arasındaki çelişkiyi orta- ya koymak istemesinden kaynakla- nıyor olabilir. Bu arada, Rebecca'nın tarih öğ- rencisi olması da gizli anlamlar ta- şır. Genç kız, tarih-kır-kent ilişkisi- ni bedeninde şekillendirirken vücu- dunu şehirle özdeşleştirir. Bu şehri bir harita gibi açmayı öğrenmiş olan Richard ise mesleki istisman, yalan- lan, umursamazlığı ve zaaflan ile bir bütündür. Yaşamlarda saygınlık ve ahlaksal çöküntü arasındaki çizgi ne denli kalındır? Kalın mıdır? Clzll anlamlar Oyunda sözler kadar suskunluk- lar, bakışlar, gergin gülüşler de giz- li anlamlar yüklüdür. Uçuşan tüm- celer, belli bir ritim içinde akan uzun anlatımlarbirbiri içine girer. Bu ara- da, sözler kadar objeler de bir kuş- ku ortamı yaratır ve tırmandınr. Kâ- ğıt, makas, bıçak, taş, duş, saat gi- bi objeler gerilimi ateşler. Izleyici, polisiye bir öyküyle karşı karşıya gelmişçesine oyun başladığı andan itibaren aslında var olmayan bir dü- ğümü çözmeye zorlanır sanki. Bu et- kıleyicı durumu metin ve yorum ka- dar oyunculuklar da tetikler. Clkü Duru , Celal Kadri Kınoğ- lu ve Almıla Uluer iletişimsizliği, sevgisizliği, tedirginliği, gerilimi, öfkeyi, tükenmişliği, ahenksizliği ölçülü oyunculuklanyla vurgular- ken tempoyu bir an olsun düşürmü- yorlar. Ekip oyunculuğunun başan- lı b ; r örneğini sergileyen bu üçlüde Ü1J ü Duru'nun bir adım öne çıktı- ğın söylemek yanlış olmaz. Corri- ne, Richard'la ve Rebecca ile yaşa- dıg yüzleşme sürecinde çoktan kâ- busa dönmüş olan hayatının ve bu- na karşı oluşrurduğu sıstematik red- dediş mekanızmasmın uzantılannı bakışıyla, duruşuyla, sözcükleri kul- lanış biçimiyle adım adım verir. Ahenksizliğin her şeyin ötesinde bir yaşamsal tükenmişlik durumundan kaynaklandığı algılanır. Yazann üze- rinde durduğu da bu ahenksizliktir. 'Kır' kendine ve yaşama yaban- cılaşmış insanlann dünyasına uza- nan, duruşumuzu sorgulayan bir oyun. Konsetier 20-21 Şubat'ta Grup, İlhan Erşahin'in iid projesini sahneye taşıyacaîc WaxPoetic ppluluğu Istanbul'da Kültûr Servisi - İlhan Erşahin'in son albümünde bir araya getirdiği iki projesi "Wax Poetic's NuUu Sessons", 20 ve 21 Şubat'ta saat 23.00'te'Mffleringtbe niteQBabylon' etkınlığı kapsamında Babylon'da gerçekleşecek. Wax Poetic, Istanbul konserine albümdeki vokaliyle de dikkat çeken Marla Turner ile gelecek. -Wax P*>etic's Nuhta Sessons" konserinde New York'a özgü sesler Istanbul sokaklanna akacak. Erşahin'in 1997 yılında kurdugu Wax Poetic topluluğuyla New York'taki canlı müzik kulübü Nublu'daki performanslanndan esinlenilerek kaydedilen albümde, 8 Grammy'li ünhî şarlacı Norah Joncs ve bir diğer etkileyici vokal Marla Turner da topluluğa eşlik ediyor. Hip-hop, acid-caz, groove, trip-hop ve drum'n bass gibi güncel sokak ritimlerini elektronik bir altyapıda Ortadoğu ezgileriyle kaynaşnran Wax Poetic, Erşahin'in 'Harikalar Diyan', 'Love THo' ve 'Temple of Soul Sessions' gibi farklı projelerindeki önemli parçalan bu albümde kendi tarzında yorumluyor. ABD'de henüz piyasaya sürülen ve Kruder & ^ Dorfmeister, Thievery Corporation gibi başanlı müzisyenlerde hayranlık uyandıran albüm Groove Armada, Danny Tenneglia, Jamiroquai ve Morcheeba gibi müzisyen ve müzik topluluklannın plak şirketi Ultra Records tarafindan yayımlandı. (0 212 292 73 68) Oyunda, Hitler'in İtalya'ya geldiği gün yalnız kalan iki insanın öyküsü anlatılıyor Yüksek sesle iç hesaplaşma 'Özel Bir Gün' tarihten bugüne uzanan öyküsüyle geçmişle bugiin arasında bağ kuruyor, bü- tünlüklü bir bahş açısı içinde insan zihninin ve duygularının derinliklerin- den insana ilişkin hoş bir şiir çıkanyor. HANDAN SALTA İnsanın kendisine karşıdan ba- kabilmesi her zaman öyle kolay mıdır? Inandığı değerler, yaşadı- ğı rutin birdenbire tatsızlaşır, an- lamsızlaşırsa nasıl sürdürür yaşa- mını? Bu anlamsızlığın yerine ne koymak gerekir o zaman? Duvar- larla çevrelenmiş evlerimizin içi- ne hapsettiğimiz kendimiz ne ka- dar biziz? Ya benliğin, bilincin, zihnin duvarlan? Bu yıl bir film, bir de oyun var- dı kendisine karşıdan bakmayı ele alan; Ferzan Özpetek'in 'Karşı Fencere'si ve EttoreScola'nın yaz- dığı, \ihal Geyran Koldaş ın sah- neye koyduğu 'Özel Bir Gün'. 'Özel Bir Gün' tarihten bugüne uzanan öyküsüyle geçmişle bu- gün arasında bağ kuruyor, bütün- lüklü bir bakış açısı içinde insan zihninin ve duygularının derinlik- lerinden insana ilişkin hoş bir şiir çıkanyor. HMer'in italya'ya geldiği gün, kocasının törene gitmesinin ardın- dan altı çocuğuyla evde yalnız ka- lan Antonietta (Hale Soygazi), ka- festen kaçıp apartman boşluğun- daki karşı pencereye konan kuşu- nun ardından komşunun kapısını çalarken yaşamını bütünüyle göz- den geçirmesine yol açacaİc bir gü- ne başladığının farkında değildir. Bir aykırı ses... Ailesi için yerine getirmesi ge- reken görevlerinin, komşulann ve devletin baskısı altında bir kadın- dır Antonietta. Dehanın erkeğe öz- gü ve kadının fizyolojisine aykın olduğunu, erkeklerin mutfağa gir- melerinin uygun olmadığını dü- şünecek kadar geleneksel düşün- ce biçimini içselleştirmiştir. Nihal Geyran Koldaş'ın sahneye koyduğu 'Özel Bir Gün'de Hale Soygazi ve Volkan Ünal rol alıyor. Komşu Gabriel (Volkan Cnal) ise radyodaki işinden eşcinsel ol- duğu için atılmış bir 'öteki'dir; "Erkek koca, baba ve asker olma- hdır'' diyenlerin dünyasına uyum- suz, yediği antifaşist damgasıyla iyi bir insan olma şansını yitirenf!) bir aykın ses, aynı zamanda ken- disine yemek yapan, dans etmeyi öğreten bıri olarak belirir komşu- sunun karşısında. Hiç uzlaşmaz gibi görünen bu iki insanın paylaşacaklan çok şey ol- duğunu, kendilerini var etmek için birbirlerine gereksinim duydukla- nnı gösteren oyun. günümüze iliş- kin çok şey söylüyor sessiz sakin. Medya yaşamımızı düzenlerken sahip olduğumuzu sandığımız öz- gürlük yanılsamasından çıkıp ken- dimize bakmaya kalktığımızda bu- lacağımız gerçekle Antonietta'nın bulduğu gerçeğin birbirleriyle böy- lesine örtüşmesi oyunun zamanıy- la bugün arasındaki boşluğu orta- dan kaldınyor. Oyun Hitler'in İtalya'ya geldi- ği günü gösteren bir film gösteri- miyle başlar; coşkuyla karşılanan faşist diktatöre gösterilen ilgiyle adamın sakince yazmayı sürdürme- si. kadınınsa sabah koşuşturma- sından yorgun düşmüş hali izleyi- ciyi birazdan olacaklara hazırlar. Ikiye bölünen sahnede sol taraf kadının, sağ taraf adamın evinin oturma odasını izleyiciye göste- rir. Ilk sahnede ortada duran kah- valtı masası, yerdeki oyuncaklar, çocuklann kaykayı arasında gör- düğümüz kadınla sağ taraftaki dü- zenli odada adamın yazı masası- nın başında oturup mektup yaz- ması iki kişi arasındaki farkı somut- laştınr. Ben de varım' dlyebllmek Kocasının kendisüıi paspas erri- ğini, aşağıladığını. aldattığını, ne zamandır birlikte gülmediklerini iti- raf eden kadın karşısında Gabriel'in takındığı tutum, denetimini yitir- diği iki durum dışında, son dere- ce sakin, saygılı, içten ve sevecen. "Ben de vanm" diyebibnesi için kadına gereken güveni veı "cek tavrın da bu olduğu, birbirlenne karşı çekingen ama süreklilik içe- ren konuşmalannda ortaya çık- makta. Küçük aynntılarla bezenmiş de- kor ve kostüm işlevsel bir boyut ta- şıyor. Kadının ve adamın günde- lik yaşanrılanna. beğenilerine iliş- kin gerekli ipuçlan sahnede karşı- mızda. Ancak iki nokta var ki dik- katli bir izleyicinin gözünden kaç- mıyor; kadının, "Bu krtaplarm hep- sini okudunuz mu?" sorusunun nesnesi kitaplar o kadar az ki "na- sıl yani!" diye tepki göstermekten kendinizi alamıyorsunuz. Tıpkı adamın aynhrken bütün eşyalan- nı aldığını söyleyip evden yalnız- ca bir valizle çıkması karşısında ol- duğu gibi. Gerçek yemeklerin yen- diği, mis gibi kahve kokusunun salonu doldurduğu bir oyunda bu aynntılar göze batıyor. îki insan arasında giderek yük- selen gerilim bazen çatışmaya dö- nüşüyor, bazen de uzlaşmaya. Oyunculuk bu gelgitleri, ikilemle- ri, soru işaretlerini, hissedilen ya- kınlığı çok dengeli bir biçimde aktarmasa oyunun iletisi tümden bozulabilirdi. Paylaşılan özel günü izleyiciye aktarmakta başanlı iki oyuncu sa- yesinde izleyici de gündelik yaşa- mın sıradanlığının dışında kalabi- len, bu coşkulu, sahici ve sıcak de- neyime tanık olma şansını ya- kalıyor. (İîyatroDiyez'in 'ÖzelBir Gün' oyunu her cuma saat 20.30 da Bil- gi Üniversitesi Dolapdere Kampu- su 'nda. Tel: 0212 293 50 10) YAZI ODASI SELİM İLERİ Yurt için şiir llkokuldayken söylerdik: "Yurdumu seviyo- tvm!" Hep bir ağızdan, öğretmenimiz komut ve- rir vermez. Bir yurdu tanımak... Bir yurdu tanımak, sev- mek, coğrafyanın edebiyatla kaynaşması anla- mına gelmez mi? Ortaöğrenimde okuduğumuz coğrafya kitap- lannı anımsıyorum: Dağlanmız, ovalarımız, akar- sular, göller ve denizler, köyler, kasabalar, kent- lerimiz edebiyatın söylemiyle değil; kuru, daha- sı, çoğu kez kötü, handiyse bozuk birTürkçey- le dile getirilmek istenmişti... Zaten hiçbir dönemde ders kitaplan Türkçe an- latım açısından değerlendirilmemiştir. Denetim- ler, o günkü politikanın isterleri, buyrultulan çer- çevesindedir. Türkçe, hele edebiyat kimin umuru... Dil, sözcükler politikanın oyuncağı bile oldu: 'Millî' derseniz, muhafazakâr politikadan yana- sınız; 'ulusal' derseniz, ilerici. Kapağında "Milli Coğrafya" yazılı ders kitap- lan yayımlanmıştı. Bu kitaplarda Refik Halid Karay'dan söz açılmıyordu. Reşat Nuri'nin Ana- dolu'su, Falih Rrfkı'nın Anadolu'ya yazıyla can veren gezi izlenimleri de yoktu. Refik Halid, doğayı yazmıştır. Bitkiler, çiçekler, meyveler, ormanlar, ırmaklar konuşur. Anlattığı, tasvir ettiği, vurulduğu bitki örtiisü- nün yerinde yeller esiyor bugün. Kavurup dur- muşuz... Refik Halid'in dökümü, günümüzTürkiye'sinin doğal çevresiyle karşılaştınlırsa, yurdu gerçek- ten koruyup korumadığımız, yurdun bitki örtü- süne -hayatın sürekliliği için- saygımız kendili- ğinden saptanacak. Falih Rıfkı'nın gezi yazılarında yurdu gezmek, tanımak, yurda bağlanmak konusunda sanki bir kışkırtıcı konuşur. Kimbilir kaç yıl önce yayımlan- mış Akdeniz serüveni Bizim Akdeniz'i çok seve- rek okumuştum. Reşat Nuri, romanında ve Anadolu Notlan'nda törel değerlerin, toplumsal yaşama biçimlerinin uğradığı değişimlere, dönüşümlere ışaret eder. En duygusal romanında bile, Anadolu gerçekçi tasvirlerle çizilmiştir... Şimdi 'memleket şiiri'nin modası geçti. Unu- tulmuş Halide Nusret Zoriutuna, 'Yurdumun Dört Bucağı' diyordu. Halide Nusret, 1939'da, deprem sonrası, 'Vah Erzincan!' diyordu: "Kazankaya 'dan güneş şehre bakmasın gay- ri, Ay beyaz fenerini gökte yakmasın gayri, Göğsünde coşkun Fırat gülüp akmasın gay- ri, Ah, güzelErzincan'ım! Vah, dertliErzincan'ım!" Erzincan'ı bugün de görmüş değilim. Ama o Kalpazankaya adı aklımda. Coğrafya kitaplan, Fırat'ın orada da aktığını Halide Nusret'in dize- si kadar ögretemedi bana. Ne dün, ne bugün Cahrt Külebinin Tokat'ı, Nik- sar'ı, Sıvas'ı genç kuşağa armağan edildi. Ders kitaplannda yok. Cahit Külebi: "Sen Türkiyegibiaydınlıkvegü- zelsin!" diyordu. "Işte Doğu bu. Bit, deprem ve acı" diyordu. Edebiyatı hayatın kılgısından koparan bir zih- niyet, yıllaryılı saltanat kurdu. Edebiyatı sevme- yen, küçümseyen, horgören kuşaklaryetiştirdi. Attilâllhan, Nam-ı Diğer Kaptan için, bana anı- lannı anlatırken, bir Ayşe öğretmen'den söz aç- mıştı: "HanDuvarlan"m, AyşeOğretmen'in ver- diği kitaptan okumuş. Daha ilkokuldaymış. Çok etkilendiğini söyledi. Bir olanak doğsa, Türk edebıyatının dile geti- receği bir coğrafya kitabı haarlamak isterdim. Baş köşeye de şiiri oturturdum. Şairierin aydınlık emeği, bugünün yalan dolan r.hniyetine en ağır yanıt... öneriler: Kitap/Sevda Lugati, Mehmed Celal, günümüz diline aktaran Sevengül Sönmez, Okuyan Us Yayın. 'Oscar'ı Penn'e verin' • Kültür Servisi - Son yıllann gözde oyunculanndan ünlü îngiliz oyuncu Jude Law bu yılki 'En îyi Erkek Oyuncu' dalmdaki Oscar'm sıradışı yönetmen ve oyuncu Sean Penn'e gitmesı için akademiye çağrıda bulundu. Hollywood'un güzel oyuncusu Nicole Kidman ile başrolü paylaştığı 'Soğuk Dağ'daki performansıyla 'En iyi Erkek Oyuncu' kategorisinde Penn'le yanşan Law, ödülün 'Gizemli Nehir'in başanlı oyuncusuna gitmesi halinde çok mutlu olacağını belirtti. Law şöyle konuşru: "Bu kategoride yanşıyor olmaİrtan dolayı son derece mutluyum. En İyi Erkek Oyuncu dahnda yanşanlar arasında çocukluğumdan beri hayranı olduğum oyuncular da var. Sean Penn'i her zaman çok beğenmişimdir. Bence bu yıl onun yılı olmalı." Tarantino Cannes'ın jiiri başkanı • PARİS (AFP) - 'Rezer\'uar Köpekleri' ve 'Ucuz Roman' gibi 'kült'ler arasına giren filmleriyle tanman, ABD'li sinema yönetmeni Quentin Tarantino'nun, mayıs ayında yapılacak Cannes Film Festivali Seçici Kurulu'na başkanlık edeceği açıklandı. Tarantino, 'Bir sinemacı ve sinema tutkunu olarak Cannes Film Festivali'nin seçici kurulunda yer almaktan daha büyük bir onur düşünemiyorum. Bu, hem bir onur, hem de görev olarak göz kamaştıncf dedi. Bu yıl 57.'si yapılacak olan festival, 12-23 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Canavaggio ustanın tablosu çıktı • LONDRA (AFP) - Üzerinde fazlaca çalışma yapılmamış eskı bir tablonun temizlenmesiyle Caravaggio'ya ait olduğu ortaya çıktı. Londra Hampton Court Sarayı'nın küçük bir odasında duvarda asılı olan. 1637 yılında Kral 1. Charles tarafindan satın alınarak buraya getirilen tablonun, yüzyıllann kirinden temizlenmesi ve uzmanlann incelemesı sonucu resim sanatının büyük ustalanndan Caravaggio'ya ait olduğu ortaya çıktı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear