25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 EKİM 2004 SALI CUMHURfYET SAYFA 17 hj Beşiklaş. Trabzon E maçtnda 9 kişi 3 kabnış. Fark etmez, £ çoğu sahada fazlahk ^ duruyor! > Te): 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97BektronSk posta; denizsom©cumfturfyetcom.tr - Başbakan, AB liderlerini ciddi olmaya çağırmış... "llainc bir saka!!" Büyüme Anıl Öçal: "Büyümeden memura pay yokmuş.. Olmaz, çünkü büyüme yalan. Enflasyon hesabına keçiboynuzu fiyatını katan RTE iktisatçılan, ülke ekonomisini değil yeşil sermaye ekonomisini büyütmekte!" Air FranceBir okurumuz, Istanbul'dan Paris'e giden Air France ucaklannda yolculann ilaçlartdığmdan ve terminaldeki pasaport kontrolünün ameliyat eldivenleriyle yapıldığından söz etmişti. Air France'nin avukat Nazan Candaner Elver, ilaçlamanın Dünya Sağlık Örgütü'nün talimat gereği yapıldığını; terminaldeki uygulamanın sorumlu/uğunun ise havaalanındaki gö'revfilerde olduğunu bildirdi. Kevgir Erol Işisağ: "Deniz Baykal, 'seçim yenilgisi kurşun yarası gibidir' derken 'ben kevgire dönmüşüm' demek mi istiyor!" M armara Denizi'nin bir lağım çukuruna dö- nüşmesini ya da Iskenderun Körfezi'nde I zehir yüklü geminin batışmı ayn tutarsak, I dünya denızlerinde de ciddi bir kirlilik soru- nu yaşanıyor. Denizlerdeki kirlenme bir boyutuyla, ağır para ve hatta hapis cezaları uygulanmasına rağ- men gemılerin bastıgı at/k yağlardan kaynaklanıyor. Cezalar, caydıncı olamıyor... TMMOB Gemi Makineleri Işfetme Mühendisleri Odası Başkanı Süleyman Savaş, sooınu çözmek için, AB Denizcilik Sekreteriiği ile Deriız Kirfiliğini Kont- rol Organizasyonu yetkililerinin çalıştığını ancak kir- lilik yaratan gemilerin listesinin birbilgi bankasınaak- tarılması gibi önlemlerin öteki gemilerin yaratacağı kiriiliği önlemeye yetmeyeceğini belirtiyor. Süleyman Savaş, şöyle diyor: "Bazı Avrupa ülkeleri gemileri suçüstü yakalayarak önleme yoluna gidiyor, birçoğu ise zabıt tutup aşırı cezalar vererek sorunla savaşmaya ça/ışıyor. Başa- Oeniz kirliliğînlı oldukfan ise söylenemez. Liman kontrolörleri ta- rafından yağ kayıt defterleri kontrol edilerek, eğer varsa, yağ atıklannın gemı seyre başlamadan önce dışan verilmesi sağlanabilir. Fakat liman kontrolörie- rinin gidemeyeceği durumlarda örneğin limana uğ- ramadan geçen gemilere bu durumun uygulanması mümkün degildir. Aynı zamanda kayıt defterleri düz- gün ve doğru tutulmuş da olmayabilir. Çünkü çoğu başmühendis, birkaç ton yakıtını ayn bir yerde tuttu- ğu gerçeğini örtmek için ya da bazı işletmeciler da- ha fazla yakıtı gemide bulundurabilmek için sahte kayıtlar tutabilirler." Peki, ne yapılmalı? Gemi Makineleri Işletme Mühendisleri Odası, AB'ye ve dünyaya bir öneri getiriyor "Yağ atıklannın takibinde DNA tespiti veya uydu sistemi gibi yeni teknolojileri kullanmak olasıdır. Ya- kıt verilirken tespit edilmiş olan DNA, denizdeki yağ- dan alınan numunedeki DNA ile karşılaştınlarak ge- mi tespiti yapılabilir. Veya uydulardan gemilerin bas- tıkları atıklar tespit edilebilir. Ama bu iki sistemin de maliyeti çok fazladır. özellikle de uydu sisteminin kul- lanılması ancak devletler tarafından karşılanabilir. Cezalar caydıncı olsaydı denizin kirletilmesi bugü- ne kadar çoktan biterdi. Amerika'da deniz kirfenme- sinden sorumlu personel demir parmaklıklar arkasın- dan bakarken gemi sahibi sadece cezayı ödemeye çağrılmaktadır. Sırf işvereni üç kuruşluk masraftan koruyabilmek adına gemi personelinin bu riski niçin göze aldığını anlamak ise mümkün degildir. Belki de işverenler, işten çıkarma tehdidi ile personel üzerine baskı yapıyor veya kiriiliği yapanlar, işveren tarafın- dan ödüllendiriliyor." Neden olmasın? SESSÎZSEDASIZ(l) Borsa, YTL'ye nasıl geçemeyecek! Adının açıklanmasını haklı olarak iste- meyen yazılım sektöründen bir ilgili, yeni lirayla ilgili bakın neler anlatıyor: "Mevcut sistemde hisse senetleri ge- nellikle 1.000 TL nominal değer üzennden 1 adet olarak hesaplanmakta, 1.000 TL altında kalan küsurat da İMKB Takasbank ve aracı kurumlar tarafından takip edil- mektedir. YTL dönüşümü sonrası borsada kullanılan 1 lot=1.000 adet kavramı, 1 lot=1 adet=1 YTL olacağından kıymet bakiyelerınde bir dönüştürme söz konu- su olacaktır. Ancak bu dönüşüm sonrası müştenlerin hesaplanndan çıkanlan küsu- ratlı hisse senetlerının ne yapılacağı net açıklanmamıştır. İMKB Takasbank ken- di sisteminde müşterilerin hesaplanndan çıkış yapmak suretiyle aracı kurumlann havuz hesaplarınagöndereceğinı bildire- rek işin içinden sıynlmış, topu aracı ku- rumlara atmıştır. Aynca YTL sonrası kıymet bakiyelerinin üç veya dört hane kuruşlu olarak saklan- ması gibi bir durum ortaya çıkabilecektir ki, bu olmayan bir para birimi için yapıla- cak muhasebe işlemlerini getirecektir. Bu konudaki sorunlar başından beri il- gili kurumlar ve kuruluşlara defalarca ile- tildiği halde halen netlik kazanmadığı için yazılımcılarhazırlıkJannı tamamlayama- maktadır. Üstelik SPK bir de kurumlar- dan en geç 10 Ekim'e kadar YTL ile il- gili testlerini tamamlamış olmasını iste- diğini belirtmiştir ki bu tam bir komedidir. Belli olmayan mevzuata ilişkin yazılım de- ğişikliklerini yapacaksınız ve test edip SPK'ye bildireceksiniz. Sonra 'Ben böy- le yapmaktan vazgeçtim' diye ilgili ku- rumlara bildirecek, sıl baştan yazılımlan değiştirip tekrar test edeceksiniz." TL'den YTL'ye geçerken Borsa da "tahta"dan "yaz boz tahtasfna geçecek olmalı! Evet, 'Tek Devlet!' TÜRKKAYA ATAÖV Tarihi Filistin'de tek devlet önerisi bazı yankılar yaptı. "Yeni mi, çözüm mü, nasıl, gerçekçi mi?" gibi. Kısaca, yepyeni değil. Ama Lozan Üniversitesı gibi bir yerde uluslararası düzeyde ele alını- şı yeni aşama. Bu öneri yine- lenecek, destekçileri artacak. Neden mi? Olaylar kişileri bu yöne itiyor? Sonunun tü- münü burada yenıden ele al- mayalım, yalnızca birkaç ger- çek. örneğin, Batı ve Siyo- nizm Filistinli Arapları genel- de yok saydı. Balfour Bildirisi (1917) Arap dememek için "Yahudi olmayanlar" deyip geçiyor. Bunlar, son Osmanlı sayımına göre nüfusun yüzde 91 'i. El-ınsaf! Ingiliz dememek için "Manş'ınkuzeyinde Fran- sız olmayanlar" demeye ben- zer. Yıllar sonra, Carter - Be- gin - Sedat üçlüsü Filistın so- rununu konuşmak için David Kampı'nda buluştuklarında, aralanna bir Filistinliyi bile al- mamışlardı. 1940'larda Naziler 6 milyo- na yakın Yahudi öldürdü. Bu Avrupa ayıbının bedelini Filis- tinlilere ödettıler. Oysa, Müs- lüman Araplar ve Osmanlılar Yahudilere tarih boyunca iyi davranmışlardı. Yahudi devle- ti kurma işi BM Genel Kuru- lu'na gelince Filistinlilere soran olmadı. Bu yöre tarihini iyi bi- len ve o yıllarda kişiliklı siyaset izleyen T.C. baskılara boyun eğmedi, bölünmeye karşı oy kullandı. Asgari oyu sağlamak isteyen ABD. Filipinler, Haiti ve Liberya'ya baskı yaptı, oylannı değiştirtti. Uluslararası Adalet Divanı'nın görüşü için oylama 21 'e 20 ile geri çevrileceğine kabul edilseydi, bugünkü acı- lar yaşanmayacak, orada tek devlet olacaktı. Israil'ı BM'ye alma söz ko- nusu olunca, temsilcisi A. E- ban'ın Kudüs'ün Yahudi dev- leti dışındaki konumuna say- gı sözü verdiği belgelenmiştir. Oysa, daha 1950'de bu kenti başkent ilan etti, 1967 saldın- sıyla doğusunu da aldı, 1980'de de tümünü başkent yaptı. Israil'in BM üyeliği 1949'da verdiği söze uyması- na, yani koşula bağlıdır. ABD'nın başını çektiği bugün- kü "Güçlünün dediği olur" si- yasetinde devletler hesap so- ramıyor. Ama halklarsorabilir. Onlar adına sorgulamayı biz- ler başlatabiliriz. Savaş ve şiddetle karışık yarım yüzyıldan fazla süre geçtikten sonra, Madrid "ba- nş süreci" denen gelişmeler- le Oslo Antlaşmalan'na gelin- di. Ne var ki banş süreci de- nen kısıtlı gelişme uluslarara- sı ilişkilerde bağımsız Arap konumunun neredeyse bütü- nüyle yitirildiği bir ortamda gerçekleşti. Herkesi aldata- mazlar. Bu antlaşmalar Filis- tinlilerin kendi geleceklerini kendilerinin saptayacağını açıkça belirten hiçbir Genel Kurul kararının sözünü etmi- yor. Filistin Ulusal Otoritesi iş- gal gücünün yasadışı deneti- mi altında. Ancak bu türlü egemenlik görüntüsü eski Güney Afrika'da yürümemiş- ti; Filistin'de de yürümeye- cek. Sözde banş süreci içinde bile Filistinlilerin başına gelen- ler yarım yüzyılın acılarını da gölgede bırakıyor. Kuşatma, saldın, bombalama, zehirli gaz, suikast, ölüm, kolektıf ceza, tu- tuklama, ışkence, yıkım, yeni Yahudi yerleşmeleri, vb. C. Po- well, "Arafat başkanlıktan ay- nlmalı" buyurdu. Israil yöneti- mi de (seri suikastları anımsa- tarak) "0nun da sırası geldi" dedi. Imza konan antlaşmala- ra bir daha bakalım. Halkının önderi olan Arafat'ın, yaşam hakkı başta olmak üzere, elin- den alınamaz hakları vardır. Ki- mi Israil yöneticileri, kaç kez göçe zorlanmış Filistinlilerı, bu kez, toptan sürüp atmanın sö- zünü ediyorlar. Lozan'da benim de katıldı- ğım tek devlet toplantısı bun- lardan ötürü yapıldı. Arafat'ın da Oslo Antlaşmalan nedeniy- le Israil'i tanıdığını biliyoruz. Banş süreci keşke gerçekten barışçı olsa. Ancak nükleer güce sahip ve komsusuna ırk- çı siyaset güden "ısrail" biçi- minde tek devlet olacaksa, herkesi kapsayan tek devlet düşüncesi halklann yöneten- lere yol göstermesiyle kendi- ni bir gün er geç kabul ettirir. Açmaz ve çözüm burada. Bi- zim görevimiz seçenekleri sunmak ve tartışmak. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl kamilmasaracka mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoyinyahoo.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL VRGENÇ k_urgenc(gyahoo.com n pqvıX''' âJ/lhJ feJt/ SAFRANBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN DosyaNo: 2002'223 Yargıç' Bılgin Şen Altınpuıar 36050 Yazmaır Turhan Öğüt 265 Da%-acı Asım Şen vasisi Kema) Şen tarafından, davahlar Penbe Çelebi ve arkadaşlan aleyhine açılan nesebin reddi davasının ya- pılan yargılaması sırasında. Davacı vekili dava dilekçesınde özetle; davalılardan Penbe Çelebi ile olan evlilik birliği içıde do ğan küçük çocuklar Avien ve Erkan Şen'in babalanniü kendisi olmadığından neseplerinin reddine karâr verilmesini talep ve da- va etmiştir Davahlar Penbe Çelebi. Ayten ve Erkan Şen'in tüm aramalara rağmen tebligata yarar açık adresleri tespit edilemedi- ğınden, dava dilekçesı ile duruşma gününün ılanen tebliğine ka- rar verilmiştir. Adı geçen davalılann yargılamanın bırakıldığı 20.10. 2004 giinü saat 10.00'da Mahkemenuzde hazır bulunma- sı, ya da kendilerini bir vekille temsil ettirmesı, aksı takdırde yargılamava yokluğunda devam edileceği ve karar venleceğı, dava dilekçesı ve duruşma günü yenne geçmek üzere 7201 tebli- aat yasasının 28. maddesı gereğince ılanen tebliğ olunur. 14.05 2004 Basın: 24121 HAYAT EPtK THATROSU MUSTAFA BÎLGİN hayatepikn mynet.com 9 ÇOOJK &UNUNDE AMERİKA'NIN ÖZ6ÜRLEŞTİftDİ£İ IRAKTN ŞANSLI COCUKLARI ."KUTU KUTU PEN5E "OYNUYOf ı NE MUTLU ONURA !.. 1,-M f I \~-\"\ TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 5Ekim ınnc.mumtaz-arikan.com DONKIŞOTVN YARATiaSI 1S4-7'[>£ BUSÛN, ISPANrOL YAZA8L4SUNIN EN ÜMLÛSÜ MI6UEL D£ CERVANTES SAAVEDKA, İSPAHYA'ÛA ALCATÂ'OA OOİCÜ.MAPgirÜNİ- ÇOK S£RÜveNÜ Big YAŞAM6£ÇJ£Dt. 8UAM- 0A M£8A#rr O&VCZ SAVAŞINM HAÇJJ KUV- VETL£RİYt£ eiOJKTe, TÛKfa£J^e KA8$t SA- VA$fKK£N SOl KOLÜSM&TCMO/. DAHA SON. İ KOZSAHİARtNA TUTSAK RÜNDA KALDf. yuRDuHM G£ÇİGOİĞ/SON YUJJIG/NM BVYÜKBİ#&OMW >AZO/.SÜ RO- UAN DONKİ$Or'rU.(Ç>ON QUO(OT£). YAZAK, VAPmYLA,OÜNYA EPeBİYATM/A /e/iJrTAS- lARINİMN eftİNİ KAZAMPfRMfÇn GÖRÜŞ BEDRÎBAYKAM Sn. Cunfturbaşkamm, Urtten Bu MadtJeyi Veto Edii Sn. Cumhurbaşkanım, ne yazık ki yankılan bütün dünyaya ulaşarak ülkemizin ımajını rencıde eden çağ- dışı "zina "tartışmalanndan sonra, TCKyeni halıyle par- larnentodan çıktı. Bu yasa önümüzdeki günlerde önü- nüze "onay" için gelecek. TCK'nin geneli üzennde, özellikle düşünce özgürlü- ğü konusunda, hâkımın yorum alanını oldukça geniş- leten ve bunu tehlikeli boyutlara çeken maddeler, zora- ki muhbiriiğe iten maddeler ve d/gerieri üzerinde, emi- nim düşünme fırsatınız olacak. YaJnız hazırlanan kanu- nun içinde yer alan maddelerden bıri, tartışmaya ma- hal vermeyecek şekılde insan haklanna, evrensel de- mokratik hakve özgürlükler kavrammaters düşüyor. Bu, "18 yaş altında olan gençlers ve çocuklara cinsel bir- liktelik yasak olacak. 15-18 yaş arasında suç şikâyete bağlı olacak, verilecek ceza altı ayila ikiyılarasında cte- ğişecek" maddesıdir. TCK tartışmalannda, gerek yurtıçinde gerek AB iliş- kileri düzeyinde, hep "zina" kavramı ön plana çıkanldı- ğı için bu madde, gazete sayfalannda ancak kısıtlı bir yer bulabilmıştir. Ancak birkaç gazetede manşet olabı- len bu madde, ülkemizi çağdışı birsınıfa sokan, yüz ka- rası bir ortaçağ engizisyon mahkemesi karartannı ha- tırlatan, tüm çağdaş, evrensel hukuk değedennden yok- sun bir utanç vesikasıdır. Zina konusu gündeme geldi- ğinde, bildığinizgibı cınsellığisorun halınegetıren Ugan- da, Afganistan, fran, Nıjerya gibi çağdışı ülkeler sıralan- maktadır. Zina olayının yasadan çıkanlmış olması, her ne kadar demokratık çevrelere bir tür "galibiyet reha- veti" getırmış olsa da gençlerimizin üstüne örtülmek is- tenen bu yobaz kara perdenın affedılır bir yanı yoktur. Bir yandan "keyf bekâret kontrolüne son verildiği" söylenirken öte yandan uygulanması yalnız çelışkiler, entnkalar, pişmanlıklar ve belki de cınayetler getirecek olan böyle bir insanlık dışı yasa, "AB ile bütünleşmek" ıddıasında olan bir ülkede nasıl gündeme gelebihr? Bu tra/ikomik kanun tasansı, öncelikle doğanın tüm yasa- lanna karşı gelerek "insan" isimli canlıyı kendı içinde, hem de en zor dönemı olan ilkgençfik yıllannda, suçlu- luk ve yalnızlık duygusu ile baş başa bırakacak, tüm do- ğal arzu ve güdülennin en doruğa çıktığı yıllarda, onu toplumdan soyutlayıp belki intiharlara ya da zindanla- ra sürükleyecek bir kaos yaratacaktır. öncelikle şunu ortaya koymaya mecburuz: Hadı top- lum olarak dedik kı "Zina birsuçtur, ama cezası hapis değil, boşanma ve maddi-manevi tazminattır..." Öte yandan gençlen korumak için de onlann 18 yaşına gel- meden yetişkin insanlaria ilişkiye girmemeleri için birya- sa çıkardınız. Bu da anlaşılır bir yasadır. lyı de, 15-16- 17 yaşlannda bırbırine âşık olup ıstedıklen şekilde ve- ya birbirieriyle ilişkiye giren gençlere, hangi mantıkla "suç" bulunacaktır? "Suç" kavramı burada nerededir? Dünyada gençlerine bu şekilde davranmayı aklına ge- tiren bir adet başka uygar ülke var mıdır? Burada tek "suç" bu, özüriü kanun tasanlannı kendi ha/kına dayatmaya çalışanlardadır. Diyebılirier ki: "Efendim, zaten kimsenin haberi ol- maz, bu yasa da öylesine konulmuş işte." Ya da ciddi bir hukukçu, bu yasadan mahkûm olacak ilk gencin AİHM'ye açacağı davada, Türkıye'nin dünya kamuoyu önünde prestij kaybederek davayı kaybedebileceğını söyleyebılir. İyi de biz o zaman bu yasalan gayri cıddı bir şekilde "uygulanmasınlar" diye mi çıkanyoruz? Sn. Cumhurbaşkanım, bir gencı ailesinden, okulun- dan kopanp "hapse atmak", bir insanın geJeceğini ka- rartacak ağır bir olaydır. Bu yasayı, hangi delilleıie, kim, nasıl uygulayabilir? Hangi hâkim, iki tarafın anlatacağı özel durumlar üzenne "bu iş gerçekleşmiş ya da ger- çekleşmemiş" diye kararverebilir? Bu kadar absürd kc- nulann mahkemelerimızi abesle ıştigalden de öte, utanç verici bir gündemle meşgul etmelen düşünülebiiir mı? İki genç insan, doğa gereği, en geç 12-13 yaşından itibaren birtaırierine âşık olurfar. Bız gençlerimizin son- suz bir gızlilik ve suçluluk duygusu içinde yaşamalannı mı ıstiyoruz? Bu yasaian getiren "muhafazakâr"^) insan- lar o zaman Tann'nın, tüm cinsel fonksiyonlan ve arzu- lan, 13 yaşında insanlara neden verdiğıni de araştırsın- lar. Havada uçuşan ve çiçeklerie çiftleşen polenlere de dava açsınlar! 18 yaş altı cinsellik tehlikeliyse (!) evlen- me yaşını da yükseltsinleıi Bu olayda mantık değil, yal- nız şeriatçı ülkelere özenme hâkimdır. Sn. Cumhurbaşkanım, dünya edebiyatı ve sanatı bu makaleye sığdıramayacağımız oranda, genç âşıklann mutlu hikâyeleri veya aşk acılan ile doludur. Zaten kar- maşık insan doğasının en zor anlannı, bir de "muhbir- lik-tehdit-gözyaşı ve kan"\a mı dolduracağız? Bu mu çağdaş insan profilimiz? Geçen haftalarda Samsun'da yaşanan zabrta baskısını, yurda daha kötü ömeklerle yaymak mı Türkiye'nin hedefi? Son sözüm şu Sn. Cumhurbaşkanım: Ne yazık ki herhalde ilgınç bir mahcubiyet duygusundan olsa ge- rek, medyamız, krtle örgütlerimiz ve muhalif partilerimız bu konuda ağızlarını pek açmıyorlar. Belki kendi yaşla- rı 18'i geçtığinden, konunun kendilerini ilgilendirmedi- ğini düşünüyorlardır (!). Bu büyük hatadan dönülmesi için bu çağdışı maddeyi veto etmeniz, bir hukuk dev- letinin olmazsa olmaz şartıdır. Saygılanmla. e-mail: bedbay • tnn.net Faks: 0212 227 34 65 BÜLMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDA.N SAĞA: 1/ Izmır yöresme özgü, daha çok sabah kahvaltı- sında yenen bir çeşit börek... Eşi 3 olmayan, bincik. 2/ Yeniçeri örgü- tünde. görevi alaylarda selam törenlerini dü- zenlemek ve yö- 7 netmek olan su- bay. 3/ Kolu çev- rilerek çalınan, sandıkbiçiminde bir tür çalgı. 4/En uygun durum ve zaman... Paro- la... Iskambilde bir kâgıt. 5/Pirinç ve şekerkanıışın- dan elde edilen bir tür ra- kı... Hintli kadınlann ulu- sal giysisi. 61 Çaresiz, umarsız... Kirli. 7/Bağış- lama.. Pirinçli ve yoğurt- lu ıspanakyemeği. 8/Ma- ranta adlı kamışın kökün- den çıkanlan ve çocuk maması yapmayayara> r an un. 9/Verme, ödeme... Öznenin dış dünyayla ılışkijı reddederek kendi iç dünyasına kapanması. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Soğan, domates, maydanoz ve salçayla yapılan bir tür sa- lata. 2/Aşk ateşi... Mekke'nin dogusunda, hacılann kurban bayramının arifesınde toplandıklan tepenin adı. 3/Peygam- ber... Eski Mısu-'da güneş tannsı. 4/Bölmeli göçebe çadın... Özensız, gelışigüzel yapılmış. 5/Kişısel, özel... Bır tür deniz taşımacılığı. 6/Eski dilde güneş... Motorlu taşıtlarda direksi- yon ile tekerlek arasındaki bağlantıvı saglayan mil. 7/Büyük kamyon... Iradesizlikten ilen gelen sürekli cansızuk. 8/kıce yapılı. 9/Eski Yunan ve Roma sanatından esinlenerek XVII. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkan sanat ve edebiyat akımı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear