22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2004 SALI 14 J V U L J J . U K kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Tarihtenbugüne'Sığıntı'Ankara Devlet Tiyatrosu yeni ti- yatro dönemini Orhan Asena'nın 'Sığuıü' başlıkJı oyununun dünya prömiyeri ile açtı. Birkaç yıl önce yitirdiğimiz Asenanın b u oyunu 1982'de DT dağanna alınmış, an- cak ne yayımlanmış ne d e sahne- lenmişti. Orhan Asena 'Sıgmü'da Osman- lı tarihinin pek de bilinmeyen bir aşamasını irdeler. Yüzeysel öykü- de 'taht kavgasf vardır. Kanuni Suitan Süleyman'ın Hürrem SuJ- tan'dan olan ve hayatta kalabilen iki oğlundan Şehzade Selim ile Şehzade Bayezid'in, geleceğin 'sul- tan'ı olma umutlannın, onlan ulaş- tırdığı kınlma noktasında yer alır. Şehzade Bayezid'in, babasının gözünden düştüğü ve on r>eş bin ki- şilik ordusuyla Acem diyannda $ah Tahmasp'a sığındığı aşamada açılır oyun. 'Yükseüş' dcMieminın doruğuna ulaşmış Osmanlı Impa- ratorluğunun denetiminde olan Ortadoğu'da dengelerin yeniden gözden geçirilmesine firsat tanıyan bir tarihsel ortam yaratılmıştır böy- lece. Osmanlı boyutundaki 'ikti- dar kav gası'. Ortadoğu düzlemin- de, uluslararası boyutta bir 'gûç mücadelesi'ne bel vermiştir. Orhan Asena çizdıği bu 'siyasi' çerçeve içinde, başkişileri Şehza- de Bayezid ile Şah Tahmasp' ı mer- cek altına almış, onlan 'siyasetçi' ve insan' boyutlannda karşıtlaştır- mıştır. 'İnsan' boyutundan ödün vermemek için 'siyasi' yenilgiye uğrayan Şehzade Bayezid'in kar- şısına 'siyasi' başan adına 'insan' boyutunu ikincil düzeye iten Şah Tahmasp'ı koyarak... İnsanlık mı. slyaset ml? Oyun insan obna' ölçütleri iie 'si- yasetçi olma' ölçütleri arasındaki 'uriaşmazlığı' sergilemek yanın- da, 'iktidar tutkusu' ile 'yurtse- verlik' arasında oluşan uçurumu da irdelemekte, 'iktidan elde et- me' adına bir ülkenin içişlerine ya- bancı ülkeleri kanştırtmarun teh- likelerine işaret etmekte, son aşa- mada da 'siyaset'te başanya ulaş- ma yolunun, birbiriyle çelîşen bir- çok olguyu aynı anda göz önünde bulundurup hepsiyle aynı anda ba- şa çıkabilmekten geçtiğini düşün- dürmektedir. Türkiye'deki ve Ortadoğu bağ- "rhan Asena'nın, yazıldığından yirmiyi aşkın yıl sonra ilk kez sahnelenen "Sığıntı' başlıklı tarihsel oyunu, bir yanıyla 'siyasi', bir başka yanıyla da 'insan'ı irdeleyen, 'söz'e dayalı bir yapıt. Yonetmen Ayşenil Şamlıoğlu'nun yazara saygılı, 'şık' bir konsept içinde gerçekleştirdiği çalışma 'söz'ü hareket ve görsel çarpıcılıkla dengeleme amacı güdüyor. lamındaki siyaset ortamına bakıl- dığında, oyunun bir dolu güncel tartışma içerdiği görülmektedir. Sahnelenme nedeni de budur. Ancak Asena'nın yapıtı, günü- müz seyircisiyle iletişim kurmada iki bakımdan zorluk çekmektedir. Öncelikle, Osmanlı tarihinin çok da iyi bilmediği bir noktasına yön- lendirilen seyırci, olaylann gelişı- mini izlemekte zorlanmaktadır. Bu noktada sahne uygulamacılannın yapacağı bir şey yoktur. Ücinci sorun ise yapıtın, 1960 'lar- dan bu yana yazılagelmiş siyasi- tarihsel Türk oyunlannın biçemi doğrultusunda, 'giriş' ve 'çüaş'Iar dışında hareketin pek yer almadı- ğı, 'söz'e dayalı tablolardan oluş- masıdır. Bu biçem -birbirine çok benzeyen dekor ve kosfümlerle beslenerek- sahnelerimizde öyle- sine çok yinelenmiştir ki... 'Sığmü'nın içerdiği bu ikinci so- runun yonetmen Ayşenil Şamhoğ- lu tarafindan nasıl çözüldüğünü - çözülüp çözülmediğini- kavraya- bilmek için oyunu bastan sona me- rakla izledim. Görsel düzeyde estetlk katkı Şamhoğlu oyunu üç ayn düzlem oluşturan platformlara yerleştir- miş. Platformlar arasında da say- dam perdeler yer alıyor. Sık sık değişen tablolar, farklı nitelikleri- ne göre değişik düzlemlerde yer alı- yor. Mekânın değiştiği tablolann akışı -sahne karartma yerine- fark- lı ışık kullanımıyla yapılan 'gölge oyunu'yla sağlanıyor. Görsel zen- ginlik de sağlayan bir akış... Başkişilerin duygudüşünce dü- zeyinde yoğun bir deneyim ya da ilişki sergilediği tablolar ön dü- zeyde ve parlak ışık altında oyna- nıyor. Yazann daha az yoğunlukla \iır- guladığı ilişkiler ise ikinci düz- lemde, yer yer 'stilize' bir anlahm- la, zaman zaman da saydam per- denin gerisinde yansıtılıyor. Bu düzlemde Şamhoğlu çoğunlukla Türk ve Acem minyatürlerininjest ve duruşlannı yansıtıyor. Geri düzlemde ise saydam per- deler arkasmda başlayıp ön düzle- me ulaşan tarihsel olaylar yer alı- yor. 'Müıyatür' modeline yasla- nan genel dekorlar da bu düzlem- de. Dekor parçalannın geri düz- lemden ön düzleme getirilip görü- rülüşünde Türk gölge oyununun 'dekor koyup kaldırma' tekniği kullanılıyor. Bu hareket düzeni, ön düzleme taşınan dekor parçalannın, gen düzlemdeki genel dekordan fırla- yıp çıktığı duygusunu veren bir 'şıkhk' da oluşruruyor. Sahne olayını hem akıcı kılma hem de estetik bir görselliğe yer- leştirme yolunda yonetmen Şam- lıoğlu'nun dekor tasanmcısı Suar Şaylan. ışık tasanmcısı Mehmet Yaşayan. giysi tasanmcısı Funda Karasaç ve oyuncularla uyumlu ve verimli bir işbırliği gerçekleş- tirdiği görülüyor. Yapımın ışitseLgörsel boyutu- nun önemli bir bölümünde ise bes- teci Can Atüla ile hareket tasanm- cısı Handan Ergiydiren Özer'in imzası var. Can Atilla'nın. 'sahne için operatjk-senfonik anlanm' ola- rak nıtelediğı bestesı oyunu baştan sona sarmalıyor. Oyunun geçtiğı tarihsel dılımi ve coğrafyayı yansıtan duyarlı bir çalışma. Ancak Atilla'nın bestesiy- le eşgüdümlü ve başanlı bir hare- ket düzeni oluşturan Özer'in geri düzlemde yer alan toplu sahneler- de kullandığı 'agrrçekim' hareket- ler, müziğin -özellıkle de uvertü- rün- uzadığı noktalarda gereksiz- ce uzuyor ve çarpıcı olmaktan çı- kıyor. Teatral oyunculuk mu, doflal oyunculuk mu? Oyuncular 'tonlama'dan 'telaf- fiız'a 'kusursuz' bir Türkçe seslen- diriyorlar. Şah Tahmasp'ı canlan- dıran Rüştü Asyah'nın ve Şehza- de Bayezid'de Tayfiın Erarslan'ın başı çektığı ekip (İhsan Sanıvar, Kurtuluş Şakirağaoğlu, Osman Nuri Ercan, Nesrin Üstkanat, Şa- hin Ergüney, Tolga Tuncer, EvTen Çağrı Turan, Didem Hun, Celal Murat Usanmaz ve Hüseyin Vü- nus Çakıroğlu) oyunu alıp götürü- yor. Ancak 'söz' düzeyinde, 'teatral' oyunculuk ile 'doğal' oyunculuk zaman zaman birbirine kanşıyor. Bu nedenle sahnede izlenen oyun- culuğun, yönetmenin konsepti için- deki yeri 'belirsiz' kalıyor. 'Sığmtı'özenle çalışılmış bir ya- pım. Yine de izlemeden önce prog- ram dergisindeki tarihsel açıkla- malan okumanızı salık veririm. Kant'ın ölümünün 200.yılı nedeniyle düzenlenen sempozyumun ikinci ayağı yarın Muğla'da başlıyor ^cbrdanmaakhnılodlanabilmektir A,mancayı felsefe dili haline getirmiş ve eleştirilemeyecek denli büyük yapıtlannı kendi dijinde yazmıştır. Bilimin kişilikten ayn olduğu ve akademik çalışmanın bilimsei olması gerektiği ilk defa Kant'la ömeklendirilmiştir. Birçok kavramın bağlamı da Kant'la birlikte değişir. YÜCELKAYIRAN Immanuel Kant( 1724-1804). felsefe tari- iinde bir dönüm noktasıdır ve modern fel- *fe içinde birçok bakımdan ilki temsil eder. Bir üniversite profesörü olan ilk büyük fel- .efecidir. Almancayı felsefe dili haline ge- irmiş ve eleştirilemeyecek denli büyük ya- ntlarını kendi dilinde yazmıştu. Bilimin ki- ilikten ayn olduğu ve akademik çalışma- un bilimsei olması gerektiği ilk defa Kant'la irneklendirilmiştir. teyecan veren Aydınlanma tanımı Birçok kavramın bağlamı da Kant'la bir- ikte değişir. Kant'a kadar "görünüş" anla- nına gelen ve Platon'u hatırlatan tt feno- nen" ka\Tamı, Kanfla birlikte "beliriş"an- amını kazanacaktır. Etiğin temel problemi, Cant'a kadar,"İnsanı ahlaklı kılan şeyin ne »Iduğu" sorusuyken iken, Kant'la birlikte, Ahlakın kendisi nedir?" sorusuna dönüşe- ektir. Kant'a kadar filozoflar insan kavra- nını kullanırken ilk olarak Kant, ahlak fel- efesinı, kişi kavramı üzerine kurar. "Sanat anatiçindir!" anlayışının felsefi temelleri Cant'a dayanır. "Aydınlanma. insanın kendi suçuyla düş- DÜŞ olduğu bir ergin olmama durumundan aırtulmasıdır. Bu ergin olamayış durumuy- sa insanın kendi aklını bir başkasırun tola- Mizluğuna başvurmaksızın kuDanama>ışıd]rf biçimindeki aydınlanma tanımı, yazılışından 200 yıl sonra bugün hâlâ heyecan vericidir. "Ancak, a>ıu zamanda genel bir yasa ol- masını isteyebfleceğin bir maksune (başlan- gıç ilkesı") göre eylemde bulun.", "Her defa- sında insanlığa, kendi kişinde olduğu kadar başka herkesin kişisinde de, araç olarak de- ğiL, anıaç olarak davranacak biçimde eylem- de bulun", "Davranjşuıı belirieyen maksimi kovarken, kendini özgür bir birey olarak his- set" biçimindeki koşulsuz buyruklanysa in- san haklan düşüncesinin felsefi temelleri- nfoluştunnaktadır. Türkiye'de, Kant'la ilgili ilk önemli telif eserler Takiyettin Mengüşoğlu ile Bedia Akarsu'ya ait. Kant'ın başhca yapıtlanndan olan Pratik Aklın Eleştirisi, Prolegomena, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi ilk defa Ioanna Kuçuradi tarafindan Türkçeye çe\Tİldi. Kant, ölümünün 200. yılında üç etkinlik- le Türkiye'de anılıyor: Ük etkinlik Istanbul'da 3 Ekim'de yapıldı. tkinci etkinlik yann Muğ- la Üniversitesi Felsefe Bölümü tarafindan Muğla'da düzenlenen Muğla Uluslararası Kant Sempozyumu. Üçüncüsü ise Alman Kültür Derneği tarafindan 6 Aralık'ta An- kara'da düzenlenecek. Ankara'daki etkin- likte yer alan felsefeciler şunJar: Bedia Akar- su. loanna Kuçuradi, BetülÇotuksöken, Af- şar Timuçin. Tüten Anğ, Sevgi İyi, Abdul- lah Kaygı, Kurtuluş Düıçer, Ferda Kesküı. Üç giin boyunca Kant Muğla 'da yann başlayacak etkinlikse ulus- lararası bir etkinlik. Yerli ve yabancı birçok felsefeci yer alıyor bu etkinlikte. Üç gün boyunca Kant felsefesi ve bugün yaşadığı- mız problemler bakırmndan bu felsefenin içerdiği olanaklartartışılacak. Sempozyum- da bildiri sunacak yabancı felsefeciler şun- lar: Karl-OttoApel, Manfred Baum. Paul Gu- yer, Eckhart Arnold. Claudia Bickmann, Yves Bouchard, Gabor Csepregi, J.M. \ - an Gorkom, Kostas Koukouzelis, Gernot Len- nert, EKas Markolefas, Thomas Nanrath, GerritSteunebrink, Bart\ andenabeele, Ge- orgias Zigriadis Sempozyumda, Türkiye'den bildiri suna- cak felsefecilerse Bedia Akarsu, loanna Ku- çuradi, Vehbi Hacıkadiroğlu,Arslan Kajnar- dağ, Lluğ Nutku, Dogan Özlem. Hayrettin Ökçesiz, Sevgi İyi, Yasin Ce\lan, Ali Osman Gündoğan, Hasan Ünal Nalbantoğlu, Saffet Babür, A. Kadir Çiiçen, Harun Tepe, İsma- il H. Demirdöven, Samet Bağçe, Bekir Bal- kız, Sinan Kadir Çelik, Sabahattin Çevikbaş, Ayhan Çitfl, Cemal Güzel, Hakan Çörekçi- oğlu, Yücel Dursun, Solmaz Zelyüt Hünler, İlhan tnan, Taşkıner Ketenci, Eyüp Ali Kı- hçarslan,Berna Kılınç. Nilgün TokerKılınç, Aliye Kovanlıkaya, Zekiye Kutiusoy, Erol Kuyurtar, Ayşe Sıdıka Oktay, Cengiz Isken- der Özkan, Yücel Kayıran, Veli Urhan, Ba- nu Yüankaya, Ahmet Cevizei, Güçlü Ateşoğ- lu, Hülya Yetişken, Taüp Karakaya, Tank Ne- cati Ilgıcıoğlu, Hatice Nur Erkızan. Nebil Re> hani, Bülent Gözkan. Hasan Arslan, Ka- rel Mom, Barry Stocker, Lucas Thorpe, Step- hen Vbss, Andrea Rehberg. YAZIODASI SELtM İLERİ m 6izli Çekmece'deki Anılar Geçen cuma, Yazı Odası'nı noktalarken, "Ustam Ahmet Oktey'dan yeni kitap önerileribeklediğimi" söylüyordum. Derken Gizli Çekmece (Doğan Kitap) çıkageldi. Ahmet Oktay'ın anılan. Ustanız, dostunuz, ağbiniz olan bir kişinin anı ki- tabında, ne diye saklamalı, önce kendinizi aranıyor- sunuz. Sonlara doğru buldum da. "Bir polemikten do- ğan dostluk" diyor Ahmet Oktay. Gerçekten, öyley- di. Ve şımdi, nice yıllar sonra, bu polemiği hatırla- mak bile istemiyorum. Merak eden okur, Ahmet Oktay'ın başka bir ya- pıtına, Şeytan, Melek, Soytarı'ya başvuracak. Polemiği hatırlamak istemiyorum ama, Enis Ba- tur'a borcumu ödemek ıstiyorum. Tülay Tura Bör- tecene ve Ahmet Oktay'la dostluğumu Enis'e borç- luyum. ölüm llişkileri yayımlandıktan sonra, 1979'da, Ah- met Oktay Birikim dergisinde romanı eleştiren uzun bir yazı yazmıştı. Gençliğin öfkesiyle bu yazıya hay- li kınlmış, o zamanki Somut dergisinde ben de uzun uzadıya bir yanrt vermiştim. (Neyse, kayboldu o ya- nıt. Ahmet Oktay, tarafsız davranmak için, Şeytan, Melek, Soytarı'ya alacaktı. Bulunamadı...) Sonraki günlende, hele Ahmet Oktay'ın yanrtıma yanıtı çıkınca, pişmanlık ağır bastı. Ciddi bir eleşti- riyeçirkin yanıt... Enis, o zamanlar Ankara'da oturuyordu. Istan- bul'a seyrek gelirdi. O seyrek gelişlerinden birinde, Ahmet Oktay konusundaki üzüntümü söylemiştim. Bir randevu ayarladı. Gensini Gizli Çekmece'den okuyalım: "Bir akşam yemeğe gelsin, dedim. Şimdi anım- samıyorum, Enis'le birlikte miydi? Selim lleri eve geldi. Kuşkusuz 'mesafeli', hasımlann birbirini 'tart- tığı', içtenliğini 'ölçtüğü' biryemekti. Ama, ikimizde yemeğin sonunda, anlaşmazlığın böyle büyûtülme- sinin gereksiz oiduğunu anlamıştık." Enis Batur'la birlikte gitmiştik. Soğuk, kar serpiş- tiren bir kış günü, akşam üzeri. Vapurla karşıya geç- miştik. Çok etkileyici bir akşam üzeriydi. Aslında, birkaç yıl önce, 1976 falan olmalı, Ahmet Oktay'la Dünya gazetesinde tanışmıştık. Fakat bir daha görüşmemiştik. Heyecanlı, tedirgin, çekıngendım. Enis beni yürek- lendiriyordu. Mesafeli mi davrandık, biimiyorum. Eve girer girmez, kitaplarla, resimleıie donanmış bu ev, sıcaklık, alçakgönüllülük beni sanp sarmalamış- tı. ölüm ilişkiteri'nden herhalde konuşulmadı. Roman- lardan, şiirterden, öykülerden, edebiyattan konuşul- du elbette. Tülay Tura'nın hep iyılik dolu bakışı be- ni öyle sevındirmişti ki!.. Ahmet Oktay, Gizli Çekmece'de, acı, sıcak, ya- kın, uzak, birçok anısını dile getiriyor. Kâh Anka- ra'da, kâh Istanbul'da, bazen yurtdışında. Sevdiği, değer verdiğı kışılerden söz açarken, hiç de cimri de- ğil. öfkelendiklerine gelince, onlan da çoktan beri hoş görüyor besbelli. Ancak usta bir şaırın kaleminden çıkma kimi port- reler, Gizli Çekmece'yi farklı, seçkin anı kitaplannın arasına katıyor. Bu kitapta, yitik bir oyuncuya, Nur Sabuncu'ya aynlmış sayfalar unutulacak gibi değil. Tekrar tekrar okudum. Nur Sabuncu'nun yanı sıra, Hayalet Oğuz'u, Fik- ret Ürgüp'ü, Sevgi Soysal'ı, Edip Cansever i Ah- met Oktay'ın kaleminden okuyunca urperiyorsunuz. Geçenlerde, bir başka ustayla, Leyla Erbil'le ko- nuşuyorduk. YazarAhmet Oktay'la insan Ahmet Ok- tay'ın hiç çelişmediğini söyledi Leyla Erbil. Gerçek- ten öyle. Oysa çoğu kez bende bu iki kişi çelişir, iki Selim var sanırım... Gizli Çekmece hayatını edebiyat, edebiyatı haya- tı kılabilmiş bir şairin anılan. Öneriler: Kitap / Kıyılara Kaçan Kadnılar. Derteyen: SedaArun, Bileşim Yayınevi, 2004. (Büyük kentleri terk edip Ege'ye, Akdenız'e yerleşen kadınlar anlatıyor. Zey- nep Avcı'nın önsözüyle.) 2046' gösterime girdi • KiUtür Senisi - Eleştirmenler tarafindan asla bitmeyecek gözüyle bakılan Hong Konglu yonetmen Wong Kar-wai'nin filmi 2046 dünya prömiyeri ilk gösterimi yapılmadan önce Çin'de göstenme girdi. Mayıs ayında şaşırtıcı bir şekilde Cannes Film Festivali'nde ödül alamayan filmi yeniden düzenlemek Wong'un çok uzun süresini alsa da ona dünya çapında bir ün ve mükemmel bir gişe başansı getireceği söyleniyor. Hollyvvood'un önde gelen gazetelerinden Screen Daily'nin Hong Kong temsikisi Liz Shackleton, filmin gecikmesinden kaynaklanan tüm söylenrilerin filmin başansına yardımcı olacağı görüşünde. Filmin Cannes'dan eli boş dönmesinin yanlış bir karar oiduğunu belirten Shackleton. Wong'un önceki filmlerini beğenmiş olanlann hayal kınklığına uğramayacağını. filmin 'In The Mood for Love' filminin d^amı niteliğinde oiduğunu da sözlerine ekliyor. Wong. 1997 yılında Cannes'da "Happy Together' filmiyle en iyi yonetmen ödülünü alarak ilk kez adını duyurmuştu. Fakat yönetmenin asıl sıçrayışı 2.7 milyon dolar gişe hasılatı elde eden Tn The Mood For Love' filmiyle olmuştu. Yonetmen Nicole Kidman'ın başrolünü oynayacağı 'The Lady From Shanghai" filminin çekımlerine önümüzdeki şubat ayında başlanacak. Osmanlı ressamları Pera'da • Kültür Servisi - 1909'da Türkiye'nin ilk sanatsal topluluğu olarak kurulan. eski adı Osmanlı Ressamlar Cemiyeti olan Güzel Sanatlar Birliği üyesi 19 ressam, yapıtlannı Pera Sanat Galerisi'nde sergihyor. Aralannda Nazan Akpınar, Mine Arasan, Güngör Anbal, Neşe Aybey. Vesile Aykaç, Betül Aydıner Chacko, Melahat Dinçer, Gülgün Engin, Gülsüm Erbil, Zeynep Erdinç, Ceylan Mutlu, Nihal Güreş, Nazan Kakşe. Burcu Orbayram, Sibel Özkaygısız, Aydın Sofu, Virjin Şabcı, Selçuk Uçku ve Marlen Tekirdağlıcan'ın bulunduğu sanatçılann yapıtlan, 24 Ekim tarihine kadar sanatseverler tarafından görülebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear